RSS Feed for This Post

Bugün Ergenekon’un son umudu SP’dir

Darbeciliğin yolu katı dogmatik fikirlerden ve yıkılmaz ön yargılardan geçer. Felsefe tarihinin en katı dogmatikçilerin yolunun kolektivizmden geçtiği gibi… Katı, dogmatik ve faşist ideolojilerde vatan toprakların elden gideceği korkusu öylesine kuvvetli bir inanç haline alır ki bu uğurda sıkılan kurşunların, yapılan katliamların kutsal bir dava uğruna yapıldığı inancı hâkim olur. Bugün ulusalcı bir damardan beslenerek gelişen korku, endişe ve önyargıların da insanları, partileri ve kurumları darbeciliğe ulaştırdığı artık bilinen bir gerçektir. Bu fikrin temelinde farklı olanı kendi gerçekliğiyle kabul etmeme, onu sürünün içinde eriterek tektipleştirme ideali yatmaktadır. Bugün Türkiye’de resmi ideolojinin dışında aykırı hareket edenler, düşünenler ve inananlar birer hain, bölücü ve şeriat yanlısı olarak lanse edilmektedir. Farklı olanı dışlayan, yok sayan ve aforoz eden her türlü söylemin insanı darbeciliğe ittiği bilinmelidir. Örneğin Erbakan’ın Milli Görüş’e oy vermeyenlerin cehennemlik olacağına dair söylemi ile Ergenekon’un vatan hainliği adı altında geliştirdiği dışlayıcı, baskıcı ve antidemokratik söylemlerin arasında bir fark yoktur. 

Ahlakın ve özgürlük bilincinin tüm parti ve sivil toplum örgütlerinde kök saldığı bir ülkede darbecilik gelişemez. Darbeci zihniyeti kuvvetlendiren etkilerin başında kişi, kurum ve örgütlerin “sisteme sahip çıkma” adı altında bizzat sistemden beslenmeleri ve şahsi çıkar elde etme hırsları gelmektedir. Bunun yanında herkesin inancını, düşüncesini kendi doğrusunu sarsılmaz bir inançla koruyup kollama ve diğerlerinin hak, hukuk ve özgürlüklerini dışlama ve yok sayma anlayışı yatmaktadır. Darbeciler ancak böylesi gevşek bir ortamda kuvvetlenir ve demokrasi ancak böylesi durumlarda devre dışı bırakılmak istenir. 

Bu yol darbeciliğe çıkar! 

ETÖ’nün üzerine gidilmesi gerektiğini ifade eden yılların milli görüşçüsü Şevki Yılmaz’ın anlaşılmadan, dinlenmeden aforoz edilmesi, Ahmet Kaya’nın mezarının Türkiye’ye getirilecek olmasını en büyük eleştirinin Anadolu Gençlik Derneklerinden gelmesi, Silivri’nin AKP’nin Guantanamo’su olarak ilan edilmesi, Susurluk kazasına getirilen faso fiso değerlendirmesi ve şimdide Ergenekon’un ikinci iddianamesinin bir romana benzetilmesi, Tuncay Özkan’nın Kanal Türk’ünde başlayan sıcak sohbetlerin ART TV ile devam etmesi vs. bütün bunlar bizlere Adil Düzen anlayışının temelinde ahlak, vicdan ve özgürlük gibi değerlerin yeterince oturmadığını göstermektedir. Bugün büyük ölçüde yara alan Ergenekon’un son umudu SP’dir. Eğer SP bu durumun farkında değilse yani Ergenekon tarafından kullanıldığını bilmiyorsa bunu bilmek ve gereğini yapmak zorundadır. Yok, eğer bunu bilerek yapıyorsa o zaman büyük bir yanlışın içerisindedir. 

Yerkürenin bir halı gibi ayaklarımızın altından çekilmeye çalışıldığı yani bizzat hayatlarımızın kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir ortamda artık kimsenin yanlış yapma lüksü yoktur. Silivri AKP’nin Guantanamo’sudur sözü ya da İkinci iddianamenin bir roman olarak görülmesi SP’ye kaç oy topladı bilinmez ama SP’nin özgürlük, adalet ve demokrasi yolunda çok kan kaybettirdiği bir gerçektir. 

BBP’nin lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir kaza sonucu ölmesinin ardından SP ile BBP’nin birleşmesine dönük öneriler dillendirilmeye başlandı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun nasıl bir şekilde öldüğü ya da öldürüldüğü aydınlatılmadan böyle bir birleşmenin kesinlikle tehlikeli bir süreci başlatacağı unutulmamalıdır. Ergenekon’u onca deliller, öldürülen insanlar ve patlatılan bombalara rağmen bir roman olarak değerlendiren bir SP ile başıboş kalan Alperenlerin birleşecek olması kuşkusuz ülkeyi bir belirsizlik ortamına doğru çekecektir.  

SP ancak darbe karşıtı söylemle oy toplar; 

Ergenekon zihniyetinin büyük ölçüde geriletildiği, özgürlükçü söylemlerin sıklaştığı, herkesin bir diğeriyle yüzleşmeye başladığı güzel bir ortam yakalamış durumdayız. Ancak buna rağmen kesin bir inançla artık bundan böyle bu ülkede demokrasi işlevini yitiremez diyemiyoruz. Bu dönemde bütün sorunlarımızı açık bir yüreklilikle tartışıyoruz ve ciddi ilerlemeler kaydediyoruz. Ancak daha henüz bir tanesini bile insanlık lehine sonuçlandıramadık. Sivil Anayasa öylece duruyor. Kürtlerle Türkler en ufak bir kıvılcımda birbirlerine saldıracakmış gibi duruyorlar. Üstelik AKP’nin içinden de Ergenekon’un işine yarayacak tarzda söylemleri duyuyoruz bu aralar. Böyle bir ortamda azda olsa oy kaybına uğrayan hükümeti alabildiğince yıpratma gayretine gideceklerdir. Hele Erbakan’ın Ergenekon sürecini ciddiyetsiz bulduğu bir dönemde ve bütün bu olup bitenlerin ardında ABD’yi bulmaya çalıştığı bir zamanda çok dikkatli olunması gerekmektedir. 

SP darbe karşıtı söylemleri sıklaştırmalıdır. Bugün SP tam özgürlükçü, demokrat ve adil bir anlayışla hareket eder ve bu konudaki samimiyetini ve kararlılığını ispat ederse ancak o zaman ciddi bir oy toplar. Kaldı ki halkında talepleri bu doğrultuda. Burada yaşayan insanların hayatlarını, umutlarını ve geleceklerini çalan darbeci bir zihniyete karşı siz hala fasa-fiso ya da bir roman derseniz bir farkınız kalmaz darbecilerden. SP öncelikle “farkı” hissettirmek zorundadır. Bilinmelidir ki bu ülkede Hrant Dink’in ensesine kurşun sıkan bir ABD’li ajan değildi. Diyarbakır cezaevinde akıl almaz işkenceleri yapanlarda ABD’den gelmedi. Başörtüsünü yasaklayarak binlerce masum kızı mağdur edenlerde ABD’li değildi. Hiç kimse bu ülkenin art niyetli darbecilerini atlamamalıdır. Ve kimsenin bu süreci baltalayarak geleceğimizi çalmaya hakkı yoktur. Ergenekon’un tüm kozlarını devreye sokacağı önümüzdeki günlerde kimse bu tuzağa düşmemelidir.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 8 Yorum

  2. Yazan:sagopa Tarih: Nis 17, 2009 | Reply

    evet güzel bir yazı. bunun yanında ulusal tv ye seçimlerden önce sp nin çağrılmak istenmesi darbeci kesimlerin sp yi çok sevmelerinden kaynaklanmıyor herhalde…çok ince bir oyun oynanıyor.umarım sp bunların ekmeğine yağ sürmez.

  3. Yazan:Öncü Tarih: Nis 17, 2009 | Reply

    Bayrağı devleti meclisi vatanı, toprağı, demokrasiyi, bunlara bağlılığı kutsallaştıran herkez her çeşit ergenekonun umududur.

    Şimdiki ergenokonun umudu sp olabilir ama bu ergenekonun işi biterken zannetmeyin ki başka ergenekon kurulmayacak veya başka bir ergenekonla bu ergenekonun işi bitirilmeyecek.

    Başka ergenekonların umudu olacak yukarıda saydıklarım.

  4. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 17, 2009 | Reply

    Pardon ama AKP’nin demokratik yoldan SP tarafından zayıflatılması ne zamandan beri darbecilik tanımına giriyor ?

    SP kimin tarafından desteklenirse desteklensin, sonuçta seçimde alacağı oylar bu milletin oyları değil mi ?

    Oldu olacak AKP dışındaki bütün partileri fesih edin, muhalefeti de yasaklayın olsun bitsin.

    Aslında tam ters bir plan yürürlüğe kondu bile, SP’nin AKP tarafından zayıflatılması.

    Malum SP Numan Kurtulmuş ile bir ivme yakaladı ya, hemen eski haline dönüştürmek için Erbakan salıverildi.

    Pardon Ama Necmettin Erbakan, sağlığı evinde bile hapis yatamayacak kadar bozuk diye affedilmedi mi ? Demek ki siyaseti bırakacak kadar bozuk değilmiş.

    Evet ortada bir oyun dönüyor ama bazıları bir türlü göremiyor. Sözde Demokrasi savunucuları artık muhalefeti Darbecilik saymaya başladı ya… Yazıklar olsun…

  5. Yazan:Hasan Tarih: Nis 17, 2009 | Reply

    Türkiye’de din sorununun (kimse türban sorunu, dinin sömürülme sorunu diyip köşeye yatmasın, bu ülkede dinden nefret etme sorunu vardır) dallanıp budaklanmasında Kemalizmin rolü tartışılmaz. Açıkça mütedeyyin insanları ezerek hem şehirlileşmelerinin hem de topluma karışmalarının önünü kestiler. Hayatın diyalektiği içinde kendiliğinden sekülerleşme imkanı zaten bulunan bir toplumu yanlış batılılaşma algı ve uygulamalarıyla tarumar ettiler.

    Peki tek suçlu Kemalistler miydi?

    Zannetmiyorum. Bu konuda mütedeyyin-siyasetin de rolü büyük. Kemalistler ne kadar din düşmanıysa, mütedeyyinler de o kadar özgürlük düşmanı oldular her zaman. Kendi ezilmişlikleri ile farklı ezilmişlikler arasında bağlantı kurmak yerine yalnızca bu durum üzerine yoğunlaştılar. Bu yüzden türban sorunu döneminde en liberal kesilen bu kalemler, iş misyonerlere, eşcinsellere, Kürtlere özgürlüğe geldiğinde statükoya yakın oldular.

    Kemalistlerin demokrasi algısı bozuk. Zaten Kemalistlerin neyi bozuk değil ki? Peki mütedeyyin grupların çok mu iyi?

    Değil.

    Şu hengame içerisinde atladığımız en önemli şey de bu bence. Zaman ve Vakit gazetelerinin Duman grubuna ve Türkan Saylan’a yaptığı karalamaları okumuşsunuzdur. Özellikle zaman gazetesi, dinlerarası diyalog söylemini en çok kullanan cemaatin gazetesi, nasıl aslına rücu edip misyonerliği bir yafta olarak kullandı, görmüşsünüzdür.

    Vakit’in yaptığı ise zaten insanlık sınırları içinde değerlendirilebilecek bir şey değil. Şu ülkede Cumhuriyet okurlarından daha antipatik ve nazi başka bir okur grubu varsa o da Vakit’inkilerdir.

    Kemalizmin muhafazakarlaşma paranoyalarıyla uğraşırken bunu da atlamayalım: her ne olursa olsun kalabalık bir kitle olan mütedeyyinlerde egemen damar aslında SP’nin temsil ettiği bu aşırı uç ve her an aslına rücu etmek için bekleyen Nurcu uçtur.

    Elbette ki bütün Müslümanlar öyle değil, Türkiye’de en demokrat gruplara demokratlıkta, en sosyalist gruplara sosyalistlikte parmak ısırtan Müslüman gruplarda var. Ancak bazı şeyler de ortada.

    Taraf’ın HerTaraf bölümünde yanılmıyorsam Esat Arslan isimli bir yazar “Bre Kafir! Sen Nasıl fatih’e küfredersin?” diye bir yazı yazmıştı. Bu yazıda mütedeyyin grup içerisindeki akıl bölünmesinden bahsediyor, okunmalı.

    Türkiye’nin demokratikleşmesi büyük oranda müslümanların niteliğine bağlı.

    Bu noktada seçimleri çok önemli.

  6. Yazan:snowqueen Tarih: Nis 17, 2009 | Reply

    AKP dışında her oluşum darbeci ya da darbeciliğe hizmet ediyor.
    Acil şifalar diliyorum.

  7. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 18, 2009 | Reply

    AKP, SP’den, yani Erbakan Hoca’dan ayrılanların kurduğu parti değil midir? SP içerisinde süren çekişmelerde RTE ve Gül’ün başını çektiği muhalif kanat, başını Recai Kutan’ın çektiği beyaz saçlılara karşı mücadele vermemiş miydi?

    muhtemel ki bu mücadele, sanıldığı gibi içi boş bir genç kadro-beyaz saçlı mücadelesi değil, derin devlet ve derin devlet karşıtlarının mücadelesiymiş, başka bir deyişle darbeci-darbe karşıtlığı ekseninde bir mücadele imiş.
    bu bakış ile SP’nin Ergenekoncu oluşu tesadüfi olmasa gerek, bugüne kadar gizli kalmış olan bu bölünmenin asıl nedeni de ortaya çıkmış bulunmakta, yani başını Erbakan’ın çektiği grubun derin devletin emrinde olması imiş. gelinen noktada Saadet Partisi bir yönüyle bu durumu kamufle etmeye yönelik bir politika izlerken, bir taraftanda çizilen karizmayı onarmak için “AKP’nin arkasında Hoca var, AKP taktiksel bir ayrışmanın sonucudur ve AKP Hoca’nın onayı olmadan bir adım dahi atamaz” şeklinde örtülü bir propaganda yürütülmekte, Hoca’nın dökülmüş olan cilası yeniden izole edilmeye çalışılmaktadır ki geçmiş ola, kimse yemez bu bayat numaraları, atı olan üsküdarı geçti. SP ve Hoca tarzı siyaset, etik olmayan yalan üzerine kurulu örtülü propagandalara yatkındır,örnek; Hoca başbakan iken atmaması gereken MGK kararlarına imza atmıştı, daha sonra yandaşları bu imzalar için “askerler Hoca’nın kafasına silah dayayarak zorla imza attırdılar” diye yalan ve örtülü propagandalar yapmışlardı, eee yatkındırlar ne de olsa ergenekon kültürüne yabancı değiller(miş), her yol mübah anlayışının gelip tıkandığı bir yer illaki oluyor, çekirge misali.

  8. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 18, 2009 | Reply

    AKP yandaşları biraz daha dikkat etmezlerse, AKP’yi terör örgütü durumuna düşürecekler.

    Öncelikle Terör nedir ?

    Vikipedi’ye göre…

    “Fransızca Petit Robert sözlüğünde “Bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku” olarak tanımlanır. Oxford İngilizce Sözlük’te “Genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak” olarak tanımlanır. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, “Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” olarak tanımlanır.”

    İşte terör yapan gruplara da “Terör Örgütü” deniyor.

    Şimdi bu Ergenekon meselesinden dolayı suçlanan partilere bir bakalım. İşçi Partisi, ÖDP, CHP, MHP, SP ve DP araştırırsak mutlaka suçlanan birkaç parti daha çıkar.

    Bu partiler Türkiye’de siyasi yapının en sağından en soluna kadar toplumun büyük bir kesimini kapsıyor.

    O halde AKP dışındaki partilere oy verenlerin daha fazla olduğunu düşünürsek, AKP’li bir azınlığın çoğunluğu suçlayarak siyasi baskı yaptığını ve korkuttuğunu görürüz. Bugün A dan Z ye bütün muhalif çoğunluk endişe taşıyorsa, Buna ne denir ? Bu durumda AKP ne olur ?

    Oysa benim bildiğim AKP’de diğerleri gibi bir siyasi parti. Ergenekon ise Mahkeme kararı ile henüz “Terör Örgütü” olarak tanımlanamayan bir şey ve içeriği net bir şekilde belli değil.

    Amman dikkat…

  9. Yazan:Bora Bingöl Tarih: Nis 19, 2009 | Reply

    Ciddi bir karışıklık var…

    Kemalistler kim? Kemalizm ne? Kemalistlere birkaç örnek verip, Kemalizm’i kısaca tanımlar mısınız?

    Zira, din düşmanı Kemalistleri çok merak ediyorum.

    Çünkü, eğer ki, bu ülkede yıllardır egemen ideoloji Kemalizm ve egem güçlerin yöneticileri de Kemalistlerse,

    1. Oruç tutmadığı için üniversitelerde her Ramazan satırla kovalanan öğrenciler ne?

    2. Din düşmanlığı nasıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurar?

    3. Nasıl olur da müslümanlar bu ülkede yıllardır rahatlıkla namazını kılar, orucunu tutar, hacca gider?

    4. Cemaatler holdingleşir?

    5. İmam hatip açmakta Demirel ile Ecevit yarışır?

    6. Alevilere, Sunnilik dayatılır?

    Yani… Şu klişeleri ve hap haline getirilmiş yanlışları bırakıp gerçeklerden bahsediniz.

    Bir ciddi ihtilafınız da demokrasi konusunda… Nasıl bir demokrasi tarifiniz var ki, demokrasiyi müslümanların din anlayışına göre şekillendiriyorsunuz? Demokrasi ortaya nasıl çıkmıştır? Din ile nasıl bir ilişkisi vardır demokrasinin de, müslümanların niteliği ile ilintili olsun?

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin