RSS Feed for This Post

Kafalara Mayın Döşemek

Yazar: Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu,

 Kaynak: www.evrensel.net

Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlatılan “Sarı Gelin – Ermeni Sorununun İç Yüzü Belgeseli” Milli Eğitim Müdürlüğü yazısı ile 2008’de okullara gönderilmiş. Bu ne bir belgesel, ne de eğitsel malzeme. Ama okullarda gösterilmesi istenmiş ve gösterilmiş.

Genelkurmay senelerdir web sitesinde bu konuya yer verdiği için belki bir DVD yaptırtması şaşırtıcı olmayabilir. Yine de sormak gerek: Dünyada başka hangi ordu sitesinde böyle konulara yer veriyor; bu gibi konularda DVD hazırlanması ve okullara dağıtılması ile uğraşıyor?

Kimin fikri?

Anlaşılan karar yukarıdan, MGK bünyesindeki bir birimden geliyor. Okullara gönderilen yazılarda DVD’nin öğrencilere uygun saatlerde izlettirilmesi; bir sonuç raporu yazılması ve 27 Şubat mesai bitimine kadar gönderilmesi isteniyor. Yani, süreç tamamlanmak üzere.

Ne içeriyor?

İki DVD’den oluşan bu “şeyin” ne kadar “bilimsel olduğu” en basta uzun uzun anlatılıyor. Ardından sıkı bir inandırma çabası geleceği belli. Mesut Mertcan bu çabaya, kulağa güzel ve inandırıcı gelen bir ses tonuyla, “kardeşçe yaşama arzusu”, “Barış” gibi olumlu sözlerle katılıyor.
Yapımda her tur ikna malzemesi kullanılmış. Güven ve merhamet uyandıracak yaşlı dedeler, “basını kestiler”, “hepsini odun niyetine yaktılar” vb. şeyler soyluyorlar. Bir diğer dede, “aklına geldikçe insanin aklini oynatası geliyor” diyor ve gözyaşlarına kapılıyor. Bu sözler ve görüntüler elbette akılda kalacaktır.

Bu “şeyin” içine epeyce toplu mezar, kemik, kafatası görüntüleri de konulmuş. Çocuklara kesinlikle kotu ve kalıcı etkisi olacak görüntüler. Ama zaten istenen bunların belleklere kazınması; kafalara korku, tiksinti, acıma karışımından oluşan duygusal mayınlar yerleştirmek.

Ana vurgu

Ağır ağır beliren ve yinelenen ana mesaj su: “Ermeni kotudur”. “Tarihin belki de en kara sayfalarını” yazanların Ermeniler olduğu söyleniyor. Ne zaman, ne balgam; yani su tarihte veya şurada yaşananlar, su grubun yaptıkları, vb. hiçbir ayrıma gerek duyulmamış. Söylenenler hep bir bütüne, yani bütün Ermenilere yönelik.

Diğer ana mesaj ise, komsumuz – hem de çok özel komşumuz – “Ermenistan saldırgan, yayılmacı, tehditkâr, intikamcıdır” . Yani, “düşmandı ve düşman kalacak”. Gelinecek sonuç; “komşuyu red ediniz ve ona düşman olunuz.”

Bu yapım etnik sıfatları fütursuzca kullanan bildik milliyetçi yaklaşımın ürünü. Bu yaklaşım tarihteki bütün olayları birbirine katar ve zaman, mekân, durum, vb. ayrımlar yapmadan “Ermeni”, “Türk”, gibi kategorileri bir sabit haline getirir. Bir sabit hep iyi, diğer sabit ise hep kotudur. Bu yolla, halklardan “ezeli düşman” üretilir.

Yeni değil

Birilerine zorla “acı gerçekler” içeren görüntüler izletilmesi elbette hiç yeni değil. Örneğin, Bolu Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi liselerde “terör” konulu seminerler düzenlemiş ve parçalanmış ceset fotoğrafları ile öğrencilere terör yaşatmıştı (Radikal, 26.9.2002). Parçalanmış cesetler ‘ibret olması amacıyla’ gösterilmişti. Bu fotoğrafları dehşetle izleyen öğrenciler, özellikle çatışmada vücudunun yarısı parçalanmış kadının fotoğrafını görmeye dayanamamıştı.

Anlaşılacağı üzere, görüntüleri izletenler güçlü, izletilenler ise güçsüz konumdalar. Aklıma, 1997’de Burdur’da bedelli askerlik yapanlar için düzenlenen bir düzine “seminer” geliyor. Bunlardan birinde bize, tandıra atıldığı söylenen bebek cesetleri ve daha nice ceset gösterilmişti. Toplam 5000 kişiydik. Kim bilir bu oturumlar kaç kere daha düzenlendi; daha kaç bin er bu görüntülere maruz kaldı?

Seminerlerde sık vurgulanan mesaj, bu oturumda da yinelenmişti: “Türkiye’nin iç düşmanları her zaman diş düşmanlarının hizmetindedir. Diş düşmanların kim olduğu bellidir: Rum, Yunan, Ermeni.” Arkamda oturan er, “bu saçmalıklara kim inanır yahu?” diyerek tepki verirken, hemen önümde oturan çok daha genç er, yanındakilere, “simdi elimde silah olacak, kaç tanesini gebertirdim bu Rumların!” diyordu.

Düşmanlık üretmek

Bu iki erin sözleri, okullarda izletilen “şeyin” etkisi hakkında bir ipucu. Eleştirel düşünebilen, propaganda deşifre etmeye alışık izleyiciler, propaganda malzemesini kolay ayırt ederler. Bu yetkinliğe sahip olmayan izleyiciler ise kendilerine söylenenlere ve gösterilenlere çabucak inanabilirler. Etkinin artması için kullanılan korkutucu ve çarpıcı görüntüler bu izleyicileri özellikle kolay etkiler. Sonra da istendiği gibi düşünmeye ve hatta davranmaya başlarlar. Yani birilerine düşman olurlar.

Bu “şeyin” ilköğretim okullarının hepsine gönderildiği ve tüm öğrencilere izletilmesi istendiği anlaşılıyor. Kaç öğrenciye izletildiğini bilmek mümkün değil, ama sayının yüksek olduğu tahmin edilebilir. İzleyenlerin çoğunun etkileneceği de kesin: Henüz deşifre etme becerileri gelişmediği için yası küçük öğrenciler daha kolay etkilenirler. (Bir umut; belki de onları sakınan yönetici ve eğitimciler olmuştur.) Yaşı küçük olmasa da, eleştirel düşünmeye çok alışık olmayan ve propaganda malzemesini sınamayı bilmeyen öğrenciler de söylenenlerden ve görüntülerden mutlaka etkilenecekler ve Ermenilere düşmanlık besleyeceklerdir.

Ya Ermeni çocuklar? Ermeni okulları? Bu “şeyin” okullara gönderilmesi kararını verenlerin onlar hakkında ne düşündüklerini kestirmek güç değil. Neyse ki, bir karsı ses duyuldu bile. Rant Dine Vakfı, bu vahim durumu mahkemeye taşıyor. Vakıf, bu çabasında çocukların yararını düşünenlerin desteğini alacak. Bakalım sonuç nasıl olacak?

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:eg Tarih: Şub 26, 2009 | Reply

    stv’de “tek türkiye” diye bir dizi var bilirsiniz. o dizide açıkça bir propoganda mantığı var. o dizinin bir bölümünde “pkk”nın yaptığı bir katliamda, yaktığı çoluk çocuk herkesi yaklaşık 10 dakikalık bir pasajda ve yakılan cesetlerin açık açık gösterilmesiyle kurulmaya çalışılan propoganda mantığıyla bu dvdlerdeki mantık birbirine çok benzer. kişilerin bilinçaltlarına işleyerek kurmacanın gerçeğin bizzat kendisi olduğuna ikna edebilmek. çok basit bir propoganda ama çocuk zihninde onulmaz yaralar açacak kadar da acı bir şey bu. milli eğitim böyle bir genelde yayımlamadık diyor ama peki gösterilmesine nasıl izin verebildiler, hiç mi haberleri olmadı?
    böyle bir dvd’nin “tersi” de yanlış olurdu. yani ermenilere yapılan katliamları bu derece açık gösteren bir film! çünkü uyandıracağı şey, artık fikir ya da düşünceyi teşvik değil, tam anlamıyla nefret ve özdeşleşmedir.

  3. Yazan:cuma küçük Tarih: Şub 26, 2009 | Reply

    Ne kadar acı değilmi. zalimlerin zalimliğini anlatmak ve göstermek sizi neden gocundurdu, elbette çocuklar bunu bilecek ,görecek,izleyecek ve düşmanın kim olduğunu asla unutmayacak. Bu ülke asla Ermeni asala bozuntularını, rum çetelerini ve onlara arka çıkan bugün çağ değişti diyerek onları koruyanları affetmeyecektir. Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene.

  4. Yazan:Ali Duman Tarih: Şub 27, 2009 | Reply

    Küçük ve yoksul bir ülke olan Ermenistan’a karşı böyle komplekse sahip olmak nasıl bir şeydir? Bir büyük ülkeye bu kompleks yakışmakta mıdır? Bu kompleksin sahipleri acaba yayılmacı, saldırgan bir Ermenistan paranoyası içine mi girmişler, yoksa bizi yutacak bir Ermenistan var da benim gibi gafillerin bundan haberi mi? yok, vah zavallılar vah… insan biraz ne yaptığını bilmeli, topu topu 3-5 tane Ermeni vatandaşımız kalmış onların da bu ülkeyi terk etmesi için elden gelen ne varsa ortaya konuyor, tabi onurumuzu ayaklar altına alma pahasına.

    Türkün Türke propagandasının dur durak bileceği nokta yok,
    sınırsız ve sonsuz…
    milliyetçiliğin afyonunu çigerlerine kadar çekmiş zavallılar ulumak için dolunayı bile beklemiyorlar, her fırsatta orta yere atıyorlar kendilerini..

  5. Yazan:LiB€RAL Tarih: Mar 1, 2009 | Reply

    Genelkurmayı kınıyorum. Herkesin durduğu yeri bilmeli.

    Ayrıca yazıda bir noktaya hiç değinilmemiş, ben değineyim. “Sarı Gelin – Ermeni Sorununun İç Yüzü Belgeseli” izletilmesinin bir sorumlusu; AKP’li Hüseyin Çelik’tir. Hüseyin Çelik’in de kınanması gerektiğine inanıyorum.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin