RSS Feed for This Post

Ergenekon’un fikir cephaneliği

Odamda volta atarak yaptığım Ergenekon kazısı

Gökhan Özgün TARAF

Polis Türkiye’yi kazıp her yerden cephane çıkartırken, ben de kendi imkânlarımla ele geçirdiğim ‘zihin krokileri’nin izini sürerek bir başka kazı yaptım. Bu bir zihin kazısıdır. Bu yüzden kimse korkmasın. Hesabı poliste ve mahkemelerde değil, vicdanda ve muhakemelerde görülecektir.

Elime geçen zihin krokilerinde sağduyu caddesinin tam vicdan sokağını kestiği köşede bir çarpı işareti vardı. Orayı kazdım. Ve inanılmaz bir mühimmat buldum. Burası Ergenekon’un ideolojik cephaneliği olmalıydı. Çünkü bu çukurda bulduğum kavramlar ideolojik bütünlük gözetilerek değil, tahrip gücü kayda alınarak biraraya getirilmişti.

Bu cephanede başköşede ‘anti-emperyalizm’ kavramı duruyordu. Eski zaman işçiliği bir başka oluyor. Yüzyıl öncesinin el işçiliğiyle üretilmiş anti-emperyalizm kavramı diğerleri arasında pırıl pırıl parlıyordu. Bu kavramın neredeyse ilk günkü gibi korunmuş olmasını Türkiye ikliminin özel koşullarına da bağlamak gerekiyor. Bu antika ve tasarımı mükemmel silah, ‘solun’ cephanesinden buraya kimse görmeden nasıl taşınmıştı, anlamak çok güç. Çünkü aynı nakil işlemini zamanında Mussolini de yapmıştı. Sosyalizmden faşizme Marksist kavramları kullanarak bir günde ani bir viraj alan Mussolini, dünyanın gözünden kaçmak bir yana, dünyanın gözünü çıkartmıştı. Mussolini bu virajı ‘Proleter İtalya burjuva Avrupa’ya karşı’, el çabukluğuyla almıştı. E, proleterliği bütünüyle bir millete atfettiğiniz anda, anti-emperyalizm kavramını taşımak bile gerekmiyor, adeta soldan sağa ışınlanıyor. Ortadoğu’da parça etkisi yüksek olan, en büyük erdemi basitlik olan bu silahın Türkiye’deki en kullanışlı yanı, silahı parçalarına ayırıp farklı bir şekilde biraraya getirdiğinizde mükemmel bir suikast silahına dönmesi. Bu suikast silahını da hepiniz tanıyorsunuz: Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Namı diğer, anti-emperyalizm.

İdeolojik Ergenekon cephaneliğinin başköşesinde duran bir başka antika silah ise Ermeni düşmanlığıydı. Nazi ırkçılığı kadar şatafatlı olmasa bile meraklısı için çok daha minimalist, çok daha cazip bir tasarım taşıyordu. Çok daha sade bir ırkçılık olan Ermeni düşmanlığı en medeni salonlarda bile ortamın medeni tasarımını çok bozmadan varolabiliyordu. Ayrıca kafatası antropologlarını da meşgul etmiyordu. Çünkü kafatası antropolojisine girmemekte fayda vardı. Ortak kafatası bulmanın çok zor olduğu Anadolu’da, yine de çok sık rastlanan bir kafatası yapısı vardı. Bu kafatasına antropologlar ‘Armenoid’ kafatası adını veriyor. Bilmem bu bilgi Türkleri rahatlatır mı? Ermeni kıyımını, başka hiçbir çare kalmazsa, Ermeni’nin Ermeni’ye, daha doğrusu Armenoid’in Ermeni’ye eziyeti olarak da lanse edebilirler. Bu imkânı da kafatası antropologlarına bırakalım.

Ermeni düşmanlığının hemen yanında Yahudi düşmanlığı duruyordu. İşin ilginç yanı, bu evrensel patlayıcı, Hitler’in cephaneliğinden değil, Müslümanların cephaneliğinden buraya taşınmıştı. Bu da ona çok kullanışlı bazı özellikler katıyordu. Birkaç gün evvel Cumhurbaşkanı’nın Ermeniliğini sorgulayan CHP’li bir ‘Şık Latife’ ertesi gün Filistin poşusuyla Meclis’e geldiğinde ‘evrensel demokrat’ olabiliyordu. ‘Globia’nın derin devleti, ya da bir diğer deyişle Global Ergenekon İsrail devletinin Yahudi düşmanlığını sürekli besleme hali de düşünülürse, bu ideolojik silah, cephaneliğin en pratik parçalarından biri haline geliyordu.

İdeolojik Ergenekon cephaneliğindeki en konvansiyonel silah ise ‘demokrat düşmanlığı.’ Batı’lı iklimlerde ateş almayan bu silah Türkiye’ye özeldir. Bu silahı Türkiye’de bakkaldan bile temin edebilirsiniz. Mantar tabancası statüsündedir. Merkez medyamız tarafından gazeteyle birlikte her gün promosyon olarak kuponsuz dağıtılır. Mesela, Hrant Dink’in öldürüldüğü günkü Sabah gazetesinin ilk sayfasına bakın, ‘ASALA Rambo’yla geri dönüyor’ büyük puntolarını göreceksiniz. Objektif habercilik canım. Sylvester Stallone ASALA’yı yücelten bir filmde oynayacak’mış. Onun haberi. Hrant Dink’in de, bu haberin de, devamı gelmedi. Fatih Altaylı’nın devamı ise yine büyük yerden geliyor.

Karanlık Savaşlar teorisi silahı. Ergenekon cephanesinde bulunan bu silah Genelkurmay yapımıdır. Bu yüzden izini sürmek mümkün değildir. Beylik bir silah mıdır, yoksa bünyeye yavaş yavaş nüfuz eden çok tehlikeli kimyasal bir silah mı? Henüz anlamak mümkün değil. Parçaları ele geçirilmiş olmasına rağmen silahın bütününe henüz hiç bir yerde rastlanmamıştır.

Batı düşmanlığı silahı: Süngü kıvamındaki bu yakın dövüş silahı da yine Müslümanların cephanesinden çalınmıştır. Ama bu hırsızlık öyle bir arzu ve ihtirasla yapılmıştır ki, memleketimizdeki Müslümanların Batı düşmanlığı cephanesinin neredeyse hepsi tükenmiş ya da kullanılmaz hale getirmiştir.

Devrimcilik silahı: Ergenekon cephanesinin Mona Lisa’sı. Sosyalizmin orta yerinden nasıl yürütülmüştür, bu ciddi bir araştırma konusudur. Böyle bir silahı kaptırınca en çok telaşa kapılması gereken sosyalistler olması gerekirken, nasıl böyle bir rahatlık içinde oldukları büyük bir muammadır. Belki bu silaha inançlarını çoktan kaybettiklerindendir. Çöpe atmaya elleri varmadığından, çalınsın daha iyi, demiş olabilirler. Böylece hem kullanmak zorunda kalmazlar hem de hala envanterlerinde gösterebilirler.

Artık üzerinde nal gibi Ergenekon damgası olan bu silahlar, eskisi gibi kullanışlı değil. Buyurun size bir Ergenekon soruşturması faydası daha.

Bu ideolojik silahları müzeci bir koleksiyoner sabrı ve şehvetiyle toplayan Ergenekon, bu müzeye hem küratör hem de bekçi olarak niye CHP’yi ve Baykal’ı tayin etmiştir? Bu cephaneliğin en büyük muamması da bu zaten.

Trackback URL

  1. 14 Yorum

  2. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 21, 2009 | Reply

    Her cümlesi akıl ve zeka dolu, Türkiye’nin köşe yazarlığı konusundaki EN PARLAK YILDIZI Gökhan Özgün’e aydınlatıcı yazılarından dolayı teşekkür ediyorum.

  3. Yazan:erhan Tarih: Oca 22, 2009 | Reply

    ETÖ mü,güldürmeyin insanı..
    Sahnede oynanan oyun;tam bağımsızlıkçı ulusalcı bir grubun tasfiye edilip,AB ve ABD ci yeni bir derin yapılanma oluşturma gayretidir..
    saygılar,uyanmak isteyenlere…

  4. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Oca 22, 2009 | Reply

    Disardan baktinmi daha iyi görüyorsun harbiyeli tayfasinin nasil Türk halkini kullandigini. Hak Hukuk tanimayan elini kana bulamis bir Devlet kurumu besliyoruz. Ülkenin hasilatinin yüzde 30
    cok afiyetle yiyen ve karnini kasiyan adamin oglu sehit düserken Golf oynayan Jakoben harbiyeli takiminin esiri olmusuz. Eyy Atam adi gavurlardan bizi kurtardin ama bizi ordumuzdan kim kurtaracak??? Lütfen dikilde gel yine kurtar bizi. Hemde su seni Peygamber olarak gören ve zibidi Jakoben süngülü takimi laiklik icin destekleyen Alevi vatandaslara biraz akil fikir verirsin. Sözde kurulus tarihi hazreti Ademden önce olan güdük Harbiyelilerin isgali altinda olan ordumuz Ergenekon davasinda kendini temizlemisi lazim. Tamam her Türk asker dogar ama biz aptal degiliz.Tankini katil Israil devleti tarafindan tamir yaptiran ve PKK denilen Terör örgütünü yok edemeyen bir kurulusa inanmak imkansiz. Hele Hele böyle bir kurum Türkün ordusu kesin olamaz.Bizim pasalarimiz o kadar yobazki yaptiklari jakobelikleri para kazanmalarina bile engel oluyor. Parmak sallayan Basbugum bir yilda aldigi maasi bir Alman Genel Kurmay Baskani bir ayda aliyor cünkü Alman asker emir kulu….

  5. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 24, 2009 | Reply

    Sn. Erhan bey,
    Hangi bağımsızlıktan söz ediyorsunuz anlayamadım siz herhalde ABD yandaşlığından, Almanya ve/veya Rusya yandaşlığına yataş geçiş yapmayı bağımsızlık sanıyorsunuz. Kaldı ki NATO üyesi olan ülkenin 1950’li yıllardan beri bağımsızlığı mı var? AB üyesi olmak için 40 yıl önce imza atmış ülkenin ULUSALCILĞI mı kalacak? zaten iyiki de ULUSALCILIK tasfiye ediliyor, zira ulusalcılık, ulusları birbirine boğazlatan en bağnaz ve insanlık düşmanı bir modeldir, tarih bunun örnekleriyle doludur. Çok bi ulusalcı Hitler yüzünden 72 milyon insan öldü, çok bi ulusalcı Enver Paşa’nın hırsı yüzünden koca bir imparatorluk yıkıldı. 100 Yıldır süregelen darbeci ve komitacılığın kurucusu Enver Paşa’nın ilk icraatlarından biri kendisi gibi Harbiyeli olan tetikçisi Yakup Cemil ile birlikte Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa’yı öldürmek olmuştu, akabinde kah başka öldürmeler kah Sadrazamın kafasına silah dayamalara varan silah zoru ile iktidarı ele geçirme, iktidarda iken bile İttihat Terakki’nin illegal kanadını lagv etmeyerek esasen bugünkü Ergenekon’un temeli atılmıştır. Bugün anlıyoruz ki bu illegal yapılanma gizli bir şekilde sürdürülmüştür. O günden bu yana bu ülkenin tetikçileri de darbeci/komitacıları hiç eksik olmamıştır. İşte bu yüzdendir ki şu kısa ömrümüze biri post-modern olmak üzere 4 FAŞİST DARBE, sayısız muhtıralar sığdırmış dünyanın YEGANE ülkesinde yaşıyoruz, asıl birilerinin BUNU ANLAMASI VE İDRAK ETMESİ GEREKİYOR, çünkü BU GERÇEK BİR OLGUDUR, komplo teorilerinden üretilmiş sanal siyasi düşünce değildir. Bu darbeler ile bu ülkenin en değerli kuşakları yokedilmiş olduğundandır ki bugün yaşanmakta olan FİKİR FUKARALIĞINI yaşamaktayız. Konumuz Ergenekon’a dönersek, Ergenekon neden vardır?
    Zannımca bu örgüt kendi halkına güvenmeyen ve bu güvensizlik nedeniyle kendileri için tehlikeli bir ülke olan Türkiye’nin hakim sınıfı için gereklidir. Zira Gnkur.Bşk. dahi olsanız kahve ile zehirlenme riskiniz vardır, ülkenin en zengini dahi olsanız bir gece zengin yatıp yoksul kalkma riskiniz vardır. (bakınız varlık vergisi vakası) OYSA ÖLMEMESİ GEREKENLER ÖLMEMELİ, SONSUZA KADAR ZENGİN KALMASI GEREKENLER HEP ÖYLE KALMALILAR. İşte bu ETÖ denen hilkat garibesi örgüt bunun için vardır. Birilerinin hakimiyetinden sual sorulamaz, buna kimsenin gücü yetmez (meşru hükümet ve parlemento dahil) Zira bu durum ETÖ’nun TEK VUCUT OLMUŞ BİR ŞEKİLDE BİZZAT ÜLKENİN HAKİM SINIFI (TOPYEKUN MEDYASI İLE) TARAFINDAN SAVUNULUYOR OLMASINDAN DA belli olmuyor mu? Saygınlığı kendinden menkul koca koca fikir adamlarının, gazetecilerin düştüğü durumlar ne kadar da hazin ve ibret verici, dün kara dediklerine bugün ak diyorlar, düşülen durumu ve kıvraklıklarını esefle izliyoruz. Onların Yalanları bitmese de bir gerçek var ki deniz bitti, kompo teorileri ile siyaset buraya kadarmış, maskeler yerlerde artık, bugün dünden, yarın bugünden daha AYDINLIK OLACAK, çünkü; Seyh Bedrettinleri, Yunus Emreleri, Pir Sultanları, Nazım Hikmetleri yetiştirmiş bu topraklar daha fazlasını hakkediyor.

  6. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 24, 2009 | Reply

    “SEVR HORTLATILIYOR” paranoyası 50 yıldır yeterince kullanılıp durdu, posası çıkınca da yerine “BOP” gibi ve daha başka yeni PARANOYALAR üretildi. Bu sanal paranoyalar ve komplo teorilerini üretenler öncelikle; ülkenin yetiştirdiği en değerli kuşakların yok edildiği ve bunun yanısıra ülkemizi demokrasi sınavında sınıfta bırakan, ayrıca bir insan yaşamına sığacak kadar kısa dönem içerisinde bu denli çok yapılan FAŞİST DARBELER ile hesaplaşmalılar. Ülkenizi bu denli çok seviyorsanız 538 sayılı Bankalar Kanunu’nun Anayasa Mahkemesince iptal edilmesiyle başlatılan süreç ile finans dünyasının 5 yıl kanunsuz yönetilmesi suretiyle ve bu süreçte 21 bankanın içinin hortumlanarak, cebimizden 100 milyar doların uçurulduğu KARANLIK DÖNEMDEN ve bu dönemin ürünü olan 28 ŞUBAT POST-MODERN DARBESİYLE hesaplaşalım, yüreğiniz yetiyor ve cesaretiniz varsa. Bunu yapabiliyorsanız Ergenegon falan vız gelir tırıs gider, çünkü ESAS BÜYÜK BALIĞA ulaşırsınız. Ama tabi bu haltlari yiyenlerin önünüze koyduğu (Deniz Feneri vs. gibi) ayrıtılarla da ilgilenebilir, hatta vatan kurtarmaya soyunabilirsiniz de tabi yetenek ve algılama meselesi, büyük resmi görebilme, ya da büyük resimdekilerin işaret ettiği “aaa bak kuş geçiyor” pozisyonuna düşebilme durumuları, tercih size ait, gerçekleri görmek cesaret istiyor, yalana inanmak kolaydır, kolayı da tercih edip anlı şanlı ulusalcıların “tasviye edilmeye çalışıldığı” ETÖ’YE gülmeye devam edebilirsiniz, zaten yukarıda saydığım haltları yapanlar koro halinde böyle yapmaktatalar ancak niye bu denli telaş içindeler ki bunu görmeye ve hatta seyretmeye değer bir durum. Durun bakalım daha neler göreceğiz, çünkü MIZRAĞIN ÇUVALA SIĞMADIĞI bir döneme girmiş bulunmaktayız.

  7. Yazan:Marksist Yoldaş Tarih: Oca 25, 2009 | Reply

    Ne idüğü belirsiz bir dava. Suçlananlar ne ile suçlanıyor, belli değil. Sonuç ne olacak, o da belli değil. Belki içlerinde gerçekten suçlu birkaç kişi varsa, onlar aklanır, suçsuzlar yanar. Çünkü amaç demokrasi filan değil, muhalifleri ezmek.

    Bir de yapılanlara bakın. Askeri idare dönemleri hariç, insan haklarının bu kadar kaba biçimde çiğnendiği başka dönem mi var? Yasadışı olarak telefonlar dinleniyor, haberleşme özgürlüğü diye birşey bırakmadılar, ortada hiçbir delil yokken, delil bulur muyuz diye evler basılıyor, tek arama izniyle adamın çocuğunun, ayrı yaşadığı karısının evini bile basıyorlar, siyasi partiler basılıyor, TV kanalları basılıyor. İnsanlar tutuklanıyor, aylarca içeride adam, iddianamede adı bile geçmiyor. Adam kodeste ölüyor. Yandaş medya çarşaf çarşaf yargısız infaz yapıyor, mahkemelere müdahale ediliyor, hukukun en temel ilkeleri çiğneniyor. Bu mu demokrasi? Veya demokrasi böyle kirliliklerle mi sağlanacak? Geçiniz.

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 25, 2009 | Reply

    Bazan üslubumdan ötürü eleştiri alıyorum.Belki eleştirenlerin kendilerine göre haklı nedenlari de vardır.Elbette tartışmanın bir adabı,belirli kuralları vardır;saldırgan tutumlardan kaçınacaksınız,kişilik haklarına müdahale etmeyeceksiniz,hakaret ve küfür içeren düzeysiz ifadeler kullanmayacaksınız vb.E,peki birisi çıkıp da gözünüzün içine baka baka olayları çarpıtır, yalan,dolan ve riyakarlık kokan iftiralarla insanları enayi yerine koyuyorsa ne yapılmalı?Düşünce özgürlüğüdür deyip bu tür ikiyüzlü,sahtekar anlayışları sineye çekeceğiz,yumurtlanan onca inci de söyleyenin yanına kâr kalacak.Hayır,bence çarpıtmanın da bir sınırı var,ve hiçkimse bu anlamda dokunulmaz değildir.

    Şimdi adam çıkmış “marksizm”,”yoldaşlık”gibi kavramların arkasına sığınarak ergenekonun kirli ve pis işlerinin avukatlığına soyunacak,acı ve işkence çekmiş,yakınlarını kaybetmiş insanların acılarına çirkin bir sırıtışla saygısızlık edecek,biz de ifade özgürlüğüdür diye bir güzel yiyip yutacağız öyle mi?

    Yahu insanın bi yüzü kızarır.Neymiş efendim”hiçbir dönemde insan hakları bu kadar çiğnenmemişmiş”breh,breh,breh!Diyarbakır cezaevinde bok yedirilen,kafası lağım çukurlarına sokulanlar insan değillerdi herhalde…Bu iğrenç uygulamalar marksist yoldaşımıza(!)göre muhtemelen insan hakları kapsamına girmiyordur…gözaltında kaybadilenler,işkenceyle öldürülen gazeticiler,asit kuyularında yokedilen insanlar ve daha neler neler…

    Ve marksist geçinen bir zat,yüzü kızarmadan tüm bu insanlık dışı eylemlerden sorumlu olanların yargı önüne çıkarılmalarına duyduğu tahammülsüzlükle bize demokrasi dersi verecek.Çeteci abilerine duyduğu sempatiyi solcuculuk,sosyalistlik, marksistlik taslayarak bize pazarlayacak ve sessiz kalmamız beklenecek.

    Yazıklar olsun diyorum tek kelimeyle!Karanlık güçlerin arkasına gizlenerek faşist ve ırkçı eğilimleri devrimcilik sayarak insanlarla alay eden hilkat garibesi zihniyetlere bir kez daha yazıklar olsun diyorum.

    Ben bu uslubun dışında daha ılımlı bir açıklama bulamıyorum.Cezası neyse çekmeye hazırım.Gayri siteden uzaklaştırılır mıyım,yoksa düzeysiz ve saldırgan oluşundan ötürü yorumumlarım mı sansürlenir bilmiyorum,fakat böyle ikiyüzlü anlayışlar karşısında yapay ve göstermelik nezaket kurallarıyla üslup peşinden de koşturacak değilim.Varsın kim nasıl anlıyorsa öyle anlasın.Yetti artık!

  9. Yazan:ç-z Tarih: Oca 25, 2009 | Reply

    Marksist Yoldaş bey,bugün bütün bu olanları(!) nasıl bilebiliyorsunuz?Naklen yayınlanan tutuklamalar,deşifre edilen dinlemelerle mi?..Dediğiniz kadar karanlık bir dönem yaşıyor olsaydık siz bunları kulaktan kulağa bir iletişim yöntemi ile o da belki(!) duyuyor olmaz mıydık?

    İlginçtir bugün en güvenilir olarak kabul edilen kurumumuz en az şeffaf olanı;yapılan açıklamalarla yetinmeniz,yok eğer yetinmezseniz andıçlayan bir kurum.Sizce işler böyle mi yürümeli?Siz Aktütün saldırıları ile ilgili açıklamaları yeterli bulup ikna oldunuz mu?İnsan hakları derken orada hayatlarını kaybetmiş askerlerinkini de aklınızdan geçiriyor muydunuz?Ya da bu zaman kadar yasadışı eylemlerle sadece “fikirleri” sakıncalı olduğu için öldürülmüş olanların haklarını!

    Bugünün,dünde inşa edilmeye başlandığını biliyor olmalısınız.Yazdıklarınızı okuyan dünün bugünden çok daha “iyi” olduğunu düşünür;böyle düşünüp,dillendirenler “irtica” yapmakla ,dünün iyilerini bugüne taşımak isteyenler de muhafazakarlıkla itham edilir ve bunu yapanlar da “muhalif” olmakla övünür.İnsanın değişimi gelişimi elzem kabul ediliyorken,dünde tanımlanmış kavramların,ilkelerin değişimi panik yaratıyor.Değişen insanı “değişmeyen ilkeler korsesi” giymeye zorlamak!Geçiniz demişsiniz,geçicez de habire köprü imha ediliyor. Böyle yapılan-yıkılan “kwai köprüsü” ile bir yere varılır mı!

    Kirli demokrasi demişsiniz şu ve şu yazıyı okumanızı kimin demokrasiyi nasıl gördüğü ve kirlenmenin nasıl gerçekleştirildiği konusunda az da olsa fikir sahibi olmanızı tavsiye ederim.

  10. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    Kendine “Marksist Yoldaş” mahlasını seçipte Marksistlikten bu denli uzak bir başka ademoğluna rastlamamıştım.

    MARKSİST OLMAK; UFKUN ÖTESİNİ, DAĞIN ARKASINI, BUZDAĞININ ALTINI DA GÖREBİLME YETENEĞİNİ DE BERABERİNDE GETİRMEKTEDİR. MESELA TÜRKİYE’DE MARKSİSTLER DERİN DEVLETİ DE, ERGENEKON’U DA YENİ ÖĞRENMEDİLER. YILLARDIR BİLİYORLARDI İŞTE O YÜZDEN HIRANT DİNK’İN CENAZESİNDE “KATİL DEVLET” DİYE SLOGAN ATTILAR. (Kİ BU SLOGANI ON YIL ÖNCE DE ATIYORLARDI)

    BİR MARKSİST, SOMUTTAN-SOMUTA, SOMUTTAN-SOYUTA, SOYUTTAN-SOMUTA gidebilir, önermeler çıkartabilir. Nesnel sonuçlara çok rahat varabilir. Ancak bu “MARKSİST YOLDAŞ” mahlaslı arkadaş burnunun dibini bile görme yeteneğine sahip değilken kendini MARKSİST İLAN EDİVERMİŞ, oh ne ala, daha henüz kendileri GÜN GİBİ AŞİKAR OLAN AKTÜTÜN’Ü BİLE ÇÖZEMEMİŞ Kİ DAĞLICA’YI ÇÖZEBİLSİN, DERİN DEVLETİ, JİTEM’İ, ERGENEKON’U ÇÖZEBİLSİN. Ey arkadaş ya sen bu mahlasttan vazgeç, ya da MARKSİST OLABİLME YETENEKLERİNE SAHİP OL. MARKSİST OLMAK; ULUSALCI/KEMALİST KUYRUKÇULUĞU YAPMAK DEĞİLDİR, ZİRA BU FİKİRLERİ TÜM ULUSALCI KEMALİSTLERDEN DİNLEMEKTEYİZ, MARKSİST BİRİNDEN DİNLEMEKTE NEREDEN ÇIKTI, BU HEM KİŞİNİN KENDİNE, HEMDE O DÜŞÜNCEYE HAKSIZLIKTIR. MARKSİZM; NE ULUSALCILIKTIR NE DE KEMALİST KUYRUKÇULUĞUDUR. BU DENLİ KİRLİLİK YETER BU KADAR DA DEĞİL, KAVRAMLARIN VE GERÇEKLERİN BU DENLİ ÇARPITILMASININ GEREĞİ YOKTUR. “MARKSİST YOLDAŞ” YERİNE “KEMALİST KARDEŞ” LAKABI BU FİKİRLERE ÇOK DAHA YAKIŞACAKTIR. KEMALİST DÜŞÜNCELER YOLUNDA SİZE BAŞARILAR DİLERKEN, SON SÖZ OLARAK; HER ŞEYİN HAKKINI VERMEK, HAK’KA SAYGILI OLMAK KADAR ÖNEMLİDİR.

  11. Yazan:Ali Duman Tarih: Oca 29, 2009 | Reply

    12 EYLÜL FAŞİZMİNİN 28 YILDIR EKMİŞ OLDUĞU TOHUMLAR MAALESEF ÜLKEMİZDE MİLYONLARCA “ERGENEKON ZOMBİSİ” OLARAK VUCUT BULMUŞTUR. BUNDAN GAYRI ETÖ DEŞİFRE OLMUŞTUR VE BİR TEHLİKESİ YOKTUR, ASIL TEHLİKE IRKÇI/MİLLİYETÇİ VE FAŞİST SAYILABİLECEK NİTELİKLERE HAİZ ERGENEKON ZİHNİYETİDİR. BU FAŞİST YAPILANMANIN VE FAŞİST ZİHNİYETİN İZLERİNİ 28 YIL ÖNCE YAZILMIŞ OLAN MAHİR ÇAYAN’IN “ASD’YE AÇIK MEKTUBUNDA” DA GÖRMEK MÜMKÜNDÜR, ZİRA ORADA HALKA VE DEVRİME İHANETLE SUÇLANANLARIN BUGÜN ERGENEKON’CU VE ERGENEKON SANIĞI OLMALARI TESADÜF OLMASA GEREK.
    bakınız ASD’YE AÇIK MEKTUP : http://www.kurtuluscephesi.com/eris/asd.html)

  12. Yazan:Ali Yürekli Tarih: May 15, 2009 | Reply

    Cahillik(hiçlik)silahı: Bu silah en büyük tehlike ve tehdittir. Çünkü vahşeti okumuş adaletten ve merhametten yoksun faşist ırkçı kişiler bu hiçlik içinde bir baltaya sap olamamış zavallılara yaptırırlar işin kötüsü bunlar her çağda bolca mevcuttur. Diğer hastalıklı fikirlerde ancak bu cahillerin üzerine inşaa edilir. ilk iş cahillikten(hiçlikten) ülkeyi kurtarmaktır. Sonra adaletli merhametli bir ideal eklemektir(aklak)

  13. Yazan:nizameddin kınış Tarih: Ağu 24, 2009 | Reply

    eyer bu kadar işkenceler yapılmışsa özellikle bu yapılan kürt halkına yönelikse bunun tarifi sizce ne olabilir nasıl unutulur
    nasıl barış olur bukin hiç bir zaman unutulmaz

  14. Yazan:nizameddin kınış Tarih: Ağu 24, 2009 | Reply

    BUNU YAPANLAR AZİCANE İNSANLARDIR ACIYORUM HALLERİNE BUNUN DİYER DÜNYASIDA VARDIR
    DEYERMİYDİ BU KADAR İNSANLIK DIŞI YAPILANLAR GERÇEKTEN TÜYLERİM DİKEN DİKEN SÖYLECEK BİŞEY BULAMIYORUM BUNLARI YAPTIRAN VE YAPANLARI ALLAHA HAVALE EDİYORUM HEPSİ ALLAHINDAN BULUR İNŞALLAH

  15. Yazan:nizameddin kınış Tarih: Ağu 24, 2009 | Reply

    PEKİ SORUYORUM T.C CUMHURİYETİNE TERÖR NASIL YUVALADI NERDEN ÇIKTI NERDEN GELDİ BU İŞKENCELERLE ÖLEN İNSANLARIN GELECEKTE OLAN ÇOCUKLARI BU KİNLE YAŞAYANLAR NE OLMAZKİLER İŞTE BURDAN GELMEDİR BÖYLE KAHPECE ÖLENLER KANI YERDE KALIRM

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin