RSS Feed for This Post

ABD’ye Yahudi bir Başkan

Voltaire Net‘ten çeviren: Adil Yapar

Obama Şimon Peres’e Soruyor: “İsrail İçin ne Yapabilirim?”  
17 Kasım 2008 tarihli Haaretz Gazetesi (İsrail).

Giriş

ABD’nin tanınmış Siyonist sözcüsü, eski kongre üyesi, federal yargıcı, Bill Clinton’ın Başkanlık döneminde Beyaz Saray Danışmanı ve Obama’nın erken destekçilerinden biri olan Abner Mikvner’e göre, “Barack Obama ilk Yahudi ABD Başkanıdır”. Mikvner’in bu yorumu, Obama’nın öteden beri İsrail devleti lehine gösterdiği taraflı tutumu ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Siyonist güçlere karşı sergilediği bağlılığına işaret ettiği gibi, aynı zamanda siyasi ve mali açıdan güçlü Yahudi Siyonistlerden oluşan yaygın bir grubun Obama’yı kendi istekleri doğrultusunda “Önce İsrail” ilkesine uygun olarak davranacak bir siyasi vasıta olarak başa getirme yönündeki uzun vadeli ve bir o kadar da başarılı çalışmalarını kastetmişti.

Atıfta bulunduğu ikinci hususta dikkatimizi çeken, bazı önde gelen Yahudi Siyonistlerin Obama’nın çalışma ve siyasi kariyerinde ‘belirleyici bir rol’ oynadıkları yönündeki aşağılayıcı ve kendini beğenmiş iddialarıdır – ki bu tür iddialarla halkın seçmiş olduğu müstakbel Başkanı, kendi akademik veya profesyonel kaderini belirleyebilme yeteneğinden yoksun saymış oluyorlar. (Bu tür bir tutumun benzerini, Amerikalı bazı Yahudilerin 1960’lı yıllarda Afrika asıllı Amerikalılar adına vatandaşlık hakları mücadelesini onların verip kazandığını ve böylece siyahî Amerikalıları kendi davaları uğruna bağımsız siyası bir rol oynamaktan yoksun olduklarını ifade eden sürekli tekrar edilen iddialar olmuştur.)

Bu kimselerin, Obama’nın ‘okumuşluğu’, ‘dehası’ ve ‘entelektüel ufku’na yönelik şımartıcı değerlendirmeleri bile daima İsrail devletine gösterdiği şartsız destekle birlikte anılarak yapılmaktadır. İsrail’e Gazze’ye uygulamakta olduğu gıda ambargosunu durdurmayı tavsiye ettiği bir anda, Siyonist dostlarının bu alkış dolu sözlerini zekâsına yönelik kaba hakaretlerle nasıl değiştireceklerini hayal etmek zor değil… Siyonistlerin adamlarından emin olduklarını tekrar etmeye ise hiç gerek yok. Sonuçta kendisinin dikkatli ve öngörülü, konuşmadan önce güçleri tartan bir siyasetçi olduğunu güvenle ilan edebiliyorlar, özellikle Beyaz Saray’ı, devletin ekonomik kurumlarını ve güvenlik teşkilatını Siyonist fanatiklerle doldurduğu için.

Obama’nın Doğuşu ve Yeniden Yaratılışı

ABD çapında tanınmış ve “önce İsrail” ilkesine bağlı bir propaganda organı olan Chicago Jewish News gazetesi, daha önce Pauline Dubkin’in kaleme aldığı ‘Obama ve Yahudiler’ başlıklı uzun bir makaleyi yayınlamıştı (24 Ekim 2008 tarihli sayı). Bu makalede ‘siyaset sahnesini uzun zamandan beri gözetleyen bir Yahudi’nin, “Onu (Obama’yı) Yahudiler yarattı. Nereye bakarsanız bakın, etrafında daima güçlü Yahudiler vardır.” şeklindeki sözlerine yer verilmişti.

Burada karşılaştığımız şey, sadece birçok siyasi konuda sürekli bombardımanına tutulmaya alıştığımız, Siyonist bir güç dengesi simsarının kibirli ve kendini dev aynasında gören sözleri değil, bu sözler daha ziyade Obama’nın özellikle son dönemdeki siyasi hedefleri ile ilgili nasıl bir varlığa dönüştüğünü yansıtmaktadır. Kendi çıkarlarından başka bir şey gütmez olan Siyonistler – Wall Street Spekülatörleri, seçkin Ivy League profesörleri, Pentagon’un askeri kodamanları, kültür öncüleri ve hatta caz gibi sanat dallarının önde gelenleri, her türlü başarıda (şaibeli ya da ahlak dışı olması fark etmezsizin) kendilerine pay çıkartmaya ve tarihi (veya Obama söz konusu olduğunda, biyografileri), Amerikan gündelik hayatındaki önemlerini maksimum bir seviyede göstermek için yeniden yazmaya daima hazırdır.

Tarif edilen bu çıkarcı Siyonistler, Obama’nın Yahudi olmayan beyaz anneannesinin kendisine gereken entelektüel eğitimi ve cesareti bahşettiğini ve elit özel okullara gidebilmesi için yorulmadan başvurular yolladığını ve böylece eğitimli bir erkek olarak konuşma, yazma ve karar verme yeteneklerini geliştirmesinin temelini attığını, makalelerinde dile getirmeyi rahatlıkla görmezlikten gelebiliyorlar. Bunlar ‘elden geçirilmiş ve Yahudi çıkarlarına uygun hale getirilmiş’ Obama biyografilerinde Obama’yı bir elit üniversitesi mezunundan etkin bir sosyal eylemciye dönüştüren Rahip Jeremiah Wright’in temel rolünü de dile getirmezler.

Chicago’nun Afrika asıllı sakinleri arasında yürüttüğü sosyal faaliyetleri, Wright’in çalışması ve saygınlığı sayesinde mümkün olmuştu. Rahip Wright olmasaydı, Obama hiç bir zaman Chicago siyasetine atılabilecek bu kadar sağlam bir sosyal temele veya organizasyonel deneyime sahip olamayacaktı. Ancak bu yeteneklere ve farkındalığa ulaştıktan sonra Siyonist stratejiciler onun farkına varmış ve egosu ile tutkularından istifade ederek onu İsrail’in çıkarları doğrultusundaki davaları için bir asker haline getirip siyasi kariyerini finanse ederek ele almaya başlamışlardır.

Biyografisinin Siyonistlerce yeniden yazılması, ne ilginçtir ki Obama’yı pek rahatsız etmemiştir. Bu yeni destekçileri, ‘önce-İsrail’ ideologları ve arka planda finansman sağlayanların rızasını kazanmak için, ona önceleri rehberlik eden ve hâlihazırda kayıtsız şartsız İsrail desteğini gerektiren Siyonist çizgide yürümeyi kabul etmeyen siyasî danışman ve yol arkadaşlarını çok rahat bir şekilde geride bırakmıştır. Örnek olarak hemen akla gelen iki isim vardır. Önde gelen Siyonist ideologlar Obama’nın dış siyaseti danışmanları arasından Zbigniew Brzezinski ve Robert Malley’in varlığına takıldığında, Obama’nın yakın çevresindeki Siyonistler zaman kaybetmeden Obama’nın onayıyla onları tecrit etmişlerdir.

Namlı bir işkence savunucusu, Siyonist-Faşist görüşlü, Harvard’lı bir hukuk profesörü olan Alan Dershowitz, eski ABD başkanlarından (İsrail’in ırkçı siyasetini kendi prensiplerinden dolayı kınayan) Jimmy Carter’e karşı, Demokrat Parti kongresinde yaptığı konuşmasında suçlamalarda bulunduğunda (eski başkanların daima saygıyla anıldığı asırlık geleneği çiğneyerek), Siyonist yetkililer eski Başkan Carter’e beş dakikalık konuşma hakkı bile tanımayarak onu açık bir şekilde küçük düşürmüşlerdi – yine Obama’nın onayı ile. Bu olayın üzerine, ‘Profesör’ Dershowitz, önceki bir ABD başkanına bu şekilde sansür uygulamayı başardığından ve Demokratların adayı üzerindeki etkisinden dolayı yaşadığı sevincini alenen göstermiştir.

Obama’nın bir ‘Önce-İsrail’ciye dönüşümü ve bu şekilde desteklenmesi, Siyonist Güçlerin ABD’nin siyaset düzeninde neredeyse yenilemez yeni bir güç tabanını oluşturma şekli, üzerine bir olay çalışması yapmak için son derece elverişli bir olgudur. Siyonist güçlerin meydana getirdikleri şey, merkezi bir yerden önceden planlanmış kontrollü bir entrika operasyonunun mahsulü değildir. Obama’nın dönüşümü, ideolojik bakımdan çok kapsamlı, kişisel, ailevi ve toplumsal çalışmalar sonucu mümkün olmuştur. Obama yerel idarelerden ulusal siyasete terfi ettiğinde, Siyonistlerin desteği de aynı şekilde yerel boyuttan kampanya finansmanı, iş kariyeri belirlemeleri ve paralı propaganda ile ideoloji belirlemek amaçlı İsrail seyahatlerini de kapsayan ulusal çaptaki bir organizasyon haline getirilmiştir.

Siyonist güçler, emelleri doğrultusunda hareket edecek olan kimselere cazibeli gelecek ödüller vaat ederken, ‘Önce-İsrail’ ipinde oynamamakta direnen İsrail’in tenkitçileri için karalayıcı medya kampanyalarının yapılacağı ve çoğu Yahudi kamu kuruluşları tarafından alenen kınanacakları yönünde tehditlerini esirgememektedir.

Chicago Jewish News gazetesindeki sözü edilen makaleye göre, Obama’nın “Önce-İsrail” doktrinine bağlı birine dönüşmesi, Martha Minow adındaki Siyonist hocası tarafından “zeki, gelecek vaat edici ve siyasi istikbali parlak biri” ve olasılı bir vefakâr olarak belirlendiği Harvard Hukuk Fakültesi’ndeki talebeliği esnasında başlamıştı. Adı geçen profesör, demokratların ileri gelen kodamanlarından olan babası dâhil olmak üzere aile fertleri ve Chicago’da bir hukuk bürosunu çalıştıran Siyonist dostlarıyla Obama’yı çalıştırmaları için nasıl temasa geçtiğini övünerek anlatıyor. Kısacası, Siyonist bir vazifeli haline dönüştürme süreci, ilk teması sağlamak için prestij sahibi akademik bir kurumu kullanmak ve sonrasında profesyonel bir ağ vasıtasıyla kariyer vaatlerinden geçiyordu.

Sonraki adım ise, Obama’yı, tanınmış Siyonist finansörler de dâhil olmak üzere Yahudi Cemaati mensubu dost ve komşularla tanıştırmaktı. Obama’nın erken dönem destekçileri, kendisinin siyasi geleceğinin Siyonist müttefiklerine bağlı olduğunu ve bu desteğin tamamen ‘Önce-İsrail’ gündemini ne derece takip ettiği gerçeğine dayandığı yönünde kanaat getirmesinde kilit bir rol oynamıştır. Obama’nın Demokrat Partisi içindeki Siyonist-Liberal destekçileri ile olan bağları kuvvetlendikçe, kendisinin siyahî cemaatine, papazı ve önceki fikir babası, Afrika menşeli Amerikalıların sözcüsü Rahip Jeremiah Wright ile olan bağları da zayıflamıştır.

1990’ların sonunda, Obama Demokrat Partisinin Siyonist-Liberal kanadına sıkı bir şekilde dâhil edilmiş ve sonraki başkanlık seçim kampanyasında kilit rol oynayan iki isim ile ekip halinde çalışmaktaydı: Obama’nın 2002 yılından beri siyasi baş stratejicisi ve 2008 başkanlık yarışının baş mimarı ve taktikeri David Axelrod ile milyarder bir emlak kralı, gayrimenkul imparatoru ve gayretli bir ‘Önce-İsrail’cisi olan Phillip Klutznik’in kızı Bettylu Salzman. Salzman, “Obama’nın İsrail’in menfaatleri doğrultusundaki gayretli tutumu olmasaydı, sırf ‘zekâsı’ veya liberal siyasi görüşü nedeniyle onu hiçbir zaman finanse etmez ve desteklemezdim.”, demiştir.

Kendisi, “İsrail ve İsrail’in değerlerine muhalefet eden birini desteklemem elbette söz konusu olamaz. O (Obama), İsrail ile ilgili tüm hususlarda doğru düşünüyor. Aslında (Hillary) Clinton ile aynı konumdadır, hatta belki biraz daha güçlü. Obama daha net düşünebiliyor.”, demiştir. (Chicago Jewish News, 24 Ekim 2008 sayısı).

Obama Illinois Eyaleti Senatosundayken, ofisini Ortodoks bir Yahudi ve fanatik bir Önce-İsrail’ci olan Ira Silverstein ile paylaşmıştı. Silverstein Obama’yı Yahudi Ortodoksluğu hakkında “eğitmiş” olmak ve daha önemlisi “İsrail lehinde hisler edinmesi”ndeki rolü nedeniyle göğsünü kabartmaktadır. “Silverstein, Filistin Kurtuluş Örgütü PLO’nun bombalı saldırılarını kınayan çok sayıda kampanyalara destek verdiğinde, Obama da gayretli bir şekilde sponsor olarak katılarak imza atmıştı.” (ibid) Chicago’nun Siyonist güçleri ile tamamen bütünleşmiş olan Obama’ya, Axelrod’lar, Klutznick’ler ve diğer kilit Siyonist stratejiciler İsrail’e yapılması zorunlu görünen ritüel ziyareti ve bununla beraber senatörlük seçim kampanyasındaki liderlerine gereken ihtiramı göstermesi konusunda yol göstermişlerdir

İki sene sonra, 2006 yılında İsrail’e yaptığı ziyareti sırasında, Yahudi Federasyonu Chicago İl Teşkilatı Genel Başkan Yardımcısı Obama’ya refakat ve rehberlik etmişti. Siyonist rehberliği altında, Obama İsrail ordusu tarafından sürekli baskı ve işkence altında tutulan, her gün Siyonist-Faşist zihniyetli yerleşimcilerin saldırılarına maruz kalan Filistin halkının çilesini görmezlikten gelerek İsrail Devleti ile yakın bağlar kurmuştu. Obama bu süreç sonunda, tamamen Siyonist davasına adanmış, Amerikalı siyahî bir politikacı haline gelmiştir.

Bu şekilde İsrail ve Siyonist güçler tarafından sertifikalı biri olarak, Obama’nın maddi destekçi grubu, Lester Crown gibi Amerika’nın orta batı bölgesinin en zengin İsrail yanlısı Yahudi Amerikalılarını da kapsayacak şekilde genişlemişti. Lester Crown’un oğlu James Crown, Obama’nın Illinois Eyaleti senatörlük seçim kampanyasında finansal konulardan sorumlu kişiydi. Lester Crown, “Onunla zaman zaman buluşurduk ve İsrail hakkında konuştuğumuzda – ki İsrail hakkında birçok kez konuştuk – kendisi İsrail’in kendini savunmaya ve güvenliğini sağlamaya hakkının bulunduğu ateşli bir şekilde savunuyordu.”, diye açıkladı. (Ibid)

Crown, İsrail’in tüm Filistin’i ilhak etmesini ve ‘Arapları’ kovalamasını isteyen ve Obama’nın yan yana iki devletli çözüme işaret etmesinden dolayı rahatsız olan Siyonist-Faşist çevrelerini, Obama’nın bu önerisinin Filistinlilerden kabul edemeyecekleri kapsamda taviz isteyecek tarzda olduğunu ve dolayısıyla bir çıkmaza götüreceğini söyleyerek yatıştırmıştır.

Ne var ki, tüm Yahudiler Siyonizm ile bütünleşmiş bir Obama tablosunu kabul etmemektedir: Bazı ırkçı kimseler, kendisini Rahip Jeremiah Wright ile bulunan ‘yakın ve çok samimi ilişkisi’nden dolayı güvenilmez ve vasıfsız alelade bir ‘zenci’ olarak görmektedir. Siyonist görüşlerin etkisindeki medya, aşırı sağcı gruplar tarafından kışkırtılarak Rahip Wright’a ve rahibin Obama ile bağlantısına işaret ederek bir nefret kampanyası düzenlemişlerdir. Obama atına oynayan ve başkanlık yarışını organize eden ‘liberal Siyonistler’, Obama’yı eski bakanı ve 1980’lerde kendisine manevi babalık yapmış olan bu kişiden uzak göstermesi gerektiği konusunda ikna etmekte zorluk çekmemişlerdi. Obama ise kendisinden isteneni yapmakta gecikmedi.

Cumhuriyetçi Sağ ve Siyonist-Faşistlerin oluşturdukları ittifak yine de Obama’nın bu bakanının itibarını kamu önünde düşürmesini talep etmiştir. Obama’nın daha sonra okuduğu ve Rahip Wright’i sert bir şekilde eleştirerek Filistinlilerin bağımsızlık hakları ile özerkliklerini savunmasını da ‘günahları’ arasında sayan metni, liberal Siyonistler tarafından hazırlanmıştı.

Obama, Ürdün nehrini geçerek, artık Siyonistlerin saffında yer almıştı. Siyonist-Faşistlere karşı yelken indirmesi, liberal Siyonist destekçileri ile güttüğü uzun vadeli ve yakın ilişkilerinin bir sonucuydu. Bir azınlığa ait, Afrika asıllı ünlü bir Amerikan Hıristiyan din adamının kamu önünde sertçe eleştirilmesi ve adeta bertaraf edilmesi, Obama’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk Yahudi Başkanı (veya daha doğrusu Siyonist Başkanı) olarak Siyonist dönüşümünün sadece başlangıcıydı. Bundan sonra, geçmişte en hafif bir şekilde bile İsrail’in politikasını eleştirmiş olan veya adı herhangi bir İsrail ya da ABD’deki Yahudi lobisi karşıtı ile birlikte anılmış, ‘merkezci’ veya ‘gerçekçi’ başka kimseler de aforoz edilmiştir. Bu gibi kimselere ‘toplu suçlu’ muamelesi yapılmaktadır.

Siyonist-Faşistler, Obama’yı destekleyen liberal Siyonistlerin bazı istenmeyen kimseleri bertaraf etmeleri için baskı uygulamakta gecikmedi. Soğuk savaş dönemindeki eski ABD başkanlarından Jimmy Carter’in danışmanı olan Zbigniew Brzezinski, Harvard Üniversitesi Kennedy Yöneticilik Okulu’nda öğretim üyesi ve bir yazar olan Samantha Power ve Clinton döneminde Siyonizm’e karşı işlenen ‘günahlardan’ sorumlu danışman Robert Malley’in aforozlarını böylece yaptırdılar. Brzezinski, kendisinin “adaletli bir Ortadoğu siyaseti” olarak adlandırdığı görüşü savunmakla, Amerika’nın önde gelen Yahudi kuruluşlarının başkanları arasındaki çoğunluğu teşkil eden İsrail’in kayıtsız şartsız destekçileri gözünde açıkça Yahudi düşmanlığı yapmakla suçlanıyordu.

Daha kötüsü, Walt ve Mearsheimer tarafından kaleme alınmış bir kitaptaki İsrail lobisine karşı yapılan eleştirileri övmüştü, buysa çoğu Yahudi siyasi çevrelerince açık ve büyük bir saldırı olarak değerlendirilmiştir. Power ve Malley aynı şekilde Önce-İsrail çizgisini ihlal edenlerdendir. Her ne kadar Brzezinski daha sonra Profesör Walt ve Profesör Mearsheimer’in çalışması ile ilgili övgüsünü geri almışsa da, kendisi ve “zıt üçlü”nün diğer mensupları tecrit edilerek Ortadoğu ile ilgili siyasi hususlarda herhangi bir katkıda bulunmaktan mahrum bırakılmıştır.

Obama’nın Ortadoğu siyaseti, İsrail’in İran’ın nükleer ve askeri hedeflerine önleyici bir saldırıyı da kapsayan ultra-militarist siyasetinin savunucusu olan saldırgan bir Siyonist olan Dennis Ross’un ellerine bırakıldı. Ross, İsrail’in Gazze Şeridi’nde yaşayan 1,5 milyonluk Filistinli nüfusunu açlıkla karşı karşıya bırakarak ambargo uygulaması ve acımasızca Lübnan’daki sivil hedefleri havadan vurmasının şartsız olarak arkasında duranlardandır. Obama’nın Ross’u bu göreve getirmesi, Ortodoks, Liberal veya Faşist tüm Siyonistlere karşı ABD’nin Ortadoğu siyasetinin İsrail Devleti ve ordusunun çıkarlarına hizmet etmeye devam edeceği yönündeki en belirgin teminatıdır.

Obama’nın Ortadoğu siyaseti konusunda ılımlı görüşler beyan eden herkesten uzaklaşması, seçim yarışında ve yeni hükümetinin en kilit konumlarına fanatik ‘Önce-İsrail’cileri getirmiş olması, kendisinin Siyonist güçlerle uzun bir geçmişe dayanan köklü bağının göstergelerindendir. Bu bağın sonucu, Beyaz Saray’ın ekonomi ve güvenlikten sorumlu en kilit isimler, Obama’nın Siyonistler tarafından yaratılmış, biçimlendirilmiş ve yapılandırılmış olmasını yansıttığı anlamda, ‘Yahudi bir ABD Başkanı’dır.

‘Yahudi ABD Başkanının Şekillendirilmesi’

Obama’nın en eski destekçilerinden biri olan Yahudi hahamı Arnold Jacob Wolf, bize Obama’nın Siyonist atamaları ile ilgili bir ipucu vermektedir. Wolf’a göre, “Obama Yahudi dünyası ile bütünleşmiştir.”. Haham bu ifadesi ile tüm Yahudilerin kendi ‘Önce-İsrail’ görüşlerine katıldığı yanılgısına düşse de, en azında Yahudi-Siyonist dünyası ile ilgili kısım için sonuna kadar haklıdır. Obama’nın denenmiş ve başarısız olmuş ekonomist ve güvenlikçileri atamasını, Yahudi güçlerle olan uzun vadeli ve geniş ölçekli bağlantılarından başka hiçbir şey ile daha iyi açıklanamaz.

Obama önce, Illinois Kongre Üyesi Rahm Emmanuel ve Siyonist David Axelrodt gibi, hem ABD, hem de İsrail vatandaşı olan çift pasaportlu kimseleri en üst Beyaz Saray konumlarına ve (Yahudi-Faşist, işkence savunucusu Alan Dershowitz’in eski Harvard’lı bir müttefiki olan) Lawrence Summers’i de Beyaz Saray’ın ekonomi baş müsteşarlığına getirmiştir. Summers, ömrünü Önce-İsrail doktrinine adamış, Harvard Üniversitesi’ne başkanlık ettiği dönemde, bu görevini işgal altında bulunan bölgelerdeki İsrail siyasetini kınayan üniversite öğrencilerinden oluşan bir gruba saldırmak için kullanmış olan bir kişidir. Clinton yönetimi altında Hazine Müsteşarlığı görevinde bulunmuş biri olarak, şu anda tamamen çökmeye yüz tutmuş ve spekülasyona dayalı finansal sistemin baş mimarlarındandır.

Obama, ‘Yahudi bir Başkan’a yaraşır biçimde, ‘Önce İsrail’ doktrininin en kayıtsız şartsız savunucusu, önde gelen Siyonist bir ideologu olan ve başkanın konuyla ilgili görüşlerini ortaya koyan İran’a önleyici saldırı düzenlemesini de savunan bir bildirinin yazarlarından biri olan Dennis Ross’u, Ortadoğu siyasetinden sorumlu müsteşar konumuna getirmiştir. Ross, Obama’nın çevresinde kilit Siyonist şahsiyet olup, ataması aynı zamanda ABD’nin en büyük 52 Yahudi kuruluşunun başkanlarına, Obama rejiminin İsrail’in tüm savaş suçlarını ve bölgedeki Arapça veya Farsça konuşan komşularına yapacağı saldırı veya işgallerini Amerikan silahları ve Amerikan vergi mükelleflerinin paralarıyla destekleyeceğine dair bir teminattır.

Ross, Axelrod, Summers, Emmanuel ve bunların kongredeki korkak takipçileri, AIPAC ve tüm Siyonist cemaatini oluşturan geniş kitle ile birlikte, Obama’nın daima çıkarlarının ayrılmaz bir parçası olacağını temin edeceklerdir. Bunlar, İsrail’in Filistin’i işgali ile İran’a önleyici bir saldırının yapması için sözde bir ‘nükleer tehdit’i sebep gösteren yapay verilerin üretilmesi ile çelişen herhangi bir istihbarat kuruluşunun bildirisi, desteği, dilekçesi veya Birleşmiş Milletler raporuna izin vermeyeceklerdir. Son zamanlarda atanmış tüm Siyonistler, Birleşmiş Milletler’i ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın raporlarını, İran’ın nükleer silah programı bulunduğu yönündeki İsrail’in yanlış iddialarını yalanlamaktan dolayı kınamıştır.

Bunlar, yeni atanmış Ulusal Güvenlik Müsteşarı General James Jones’un hiçbir zaman kendisinin bölgede yaptığı incelemeler sonucu hazırladığı, İsrail’in işgal altındaki topraklarda yaşayan halka karşı işlediği suçları içeren ileri derecede kritik gizli raporunu gündeme getirmeyeceğini ya da kamuya sunmayacağını garanti edeceklerdir.

ABD’nin yeni Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton, Başkan Barack Obama ile Savunma Bakanı Gates, Siyonist çevreler ve Önce-İsrail doktrini ile o denli bütünleşmişlerdir ki, Siyonist güçlerin bunlara baskı uygulamasına bile gerek kalmayacaktır. Siyonist birer zombi haline gelmiş olan bu üç kişi, her türlü jest ve hareketleri, askeri genelge veya BM vetoları ile ve İran’a karşı savaş konusunda kışkırtıcı ifadeler kullanmakta ısrar ederek, daima yalakalık yapıp kendilerini beğendirmeye, abartılı gelecek davranışlarda bile bulunmaya hazırdır. Kudüs’ü Yahudilerin ‘bölünmez’ başkenti olarak tanımakla Filistinli sakinlerinin haklarını bile bile es geçerek, yalakalıkta Başkan Bush’u bile geçebilmişlerdir.

Hiçbir şey ‘İlk Yahudi ABD Başkanı’nın seçilmesi ve bunun neticesinde yönetimi altındaki stratejik, ekonomik ve güvenlik pozisyonlarının ele geçirilmesinden, Siyonist güçlerin ABD’nin siyasi hayatı üzerinde oluşturduğu baskın etkiyi daha iyi gösteremez.

Sonuç

Güç elde etmek için dünya ekonomisinde önemli bir yere sahip stratejik bir coğrafyada öncelikle ve her şeyden önce sömürgeci askeri bir gücün lehinde son derece gayretli biçimde çalışan küçük siyasî bir grubun yükselişi, dünya barışı ve ABD’nin demokratik değerleri için yakın tarihteki en büyük tehlikeyi teşkil etmektedir.

Unutmayın: Mesele sadece Siyonistler ve onlarla bütünleşmiş olan klonlarının Beyaz Saray’a hükmetmesi değildir. Bunlar aynı zamanda tüm siyaset sahnesini de (sol, özgürlükçü, merkezci ve sağ) sindirmek, suçlamak, gerektiğinde şeytan ilan etmek ve çıkarları, organizasyonları ve İsrail devletini tenkit edenleri izole etmek zorunda olacaklardır. Herhangi bir tenkitle karşılaştıklarında, bu oluşumun tüm unsurları tek bir sesle ‘Yahudi düşmanlığı’ telini çalarak, ciddi yaptırımlarla savaş açacaktır.

Obama’nın Siyonist destekçilerinin yardımıyla çizdiği kariyeri de gösterdiği gibi, bu güçler, sadece İsrail’in işlediği insanlık suçlarını dile getirdikleri için (ve bu tür gözlemler Avrupa basını ve siyasi çevrelerde neredeyse her gün dile getiriliyor olmasına rağmen) eski manevi babası ve fikir danışmanı, Afrika asıllı Amerikalı Papaz, Rahip Wright’i sert suçlamalarla kamu nazarında karalamak; eski ABD başkanlarından ve bir Obama destekçisi olan Jimmy Carter’i kamu önünde aşağılamak ve tecrit etmek; Brzezinski gibi önceki demokrat hükümetinin önde gelen dış politika stratejicilerini izole etmek ve ‘temizlemek’ için her türlü yetenek ve olanağa sahiptir.

Bu oluşum, mükâfat (Obama’yı yapılandırmak ve desteklemek gibi) ve ceza (eski ABD başkanı Carter’i dışlamak gibi) gibi yaptırımları uygular: Herkes, bireyler, siyasetçiler, akademisyen, yazar ve gazeteciler İsrail devleti için ‘faydalı’ mı (yani şartsız bir destekçi) yoksa ‘tehlikeli’ mi (yani tenkitçi) olduğu yönünden değerlendirilir.

Obama deneyimi, küçük, birbirine sıkıca bağlı, iyi bir şekilde organize edilmiş ve sağlam finansman desteğine sahip bir azınlığın prestijli mesleki konumlar ve güçlü ekonomik işletmeler sayesinde en önemli siyasi kurumlara nasıl girebildiklerini, istikbali parlak politikacıları nasıl elde edip yabancı sömürgeci bir askeri gücün lehinde savaş yanlısına dönüştürdüklerini, bizlere tüm açıklığıyla göstermektedir.

Geçmişte Siyonistlerin sivil toplum olarak konuşma özgürlüğümüzü kaba bir şekilde kısıtlama yoluna girdiklerine şahit olduğumuza göre, bu vicdansız kimselerin Beyaz Saray’ı ele geçirmeleri tamamlandığında bizleri neler beklediğini bir düşünün. Evet, Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk Yahudi Başkanını! Peki, ABD halkı, hakları, menfaatleri ve ülkelerinin bağımsız dış politikası için bu ne anlama gelmektedir?

Sonsöz

2008 yılının Aralık ayının başında, Benjamin ‘Bibi’ Netanyahu yönetimindeki İsrail’in sağcı partisi Likud, 12 Şubat 2009 tarihinde düzenlenecek olan İsrail genel seçimi için adaylarını belirlemiştir. Bu adayların çoğu İsrailli gazetecilerin ‘aşırı sağcı’ olarak tasnif ettikleri veya diğer bir deyişle Siyonist-Faşist sıfatı ile çok uygun bir şekilde tarif edilebilen kimselerdir.

Likud Partisi üyelerinin çoğunluğu, tüm Filistinlilerin (yani Yahudi olmayanları) Büyük İsrail’den kovulması, Gazze’nin askeri yöntemlerle ilhak edilmesi ve her türlü barış görüşmelerine son verilip İran’a derhal bombalı saldırılar düzenlenmesinden yanadır.

Şu anki Likud bloğu ve bu siyasi kanadın faşistleri İsrailli Yahudilerinin çoğu tarafından desteklenmektedir. Seçimlerden bu parti galip çıkacak olursa, yeni hükümet otomatik olarak “İsrail halkının siyasi tercihini sorgulamak bize düşmez. Bize düşen, İsrail devletine arka çıkmaktır.” çizgisini özenle takip eden tüm ABD’li İsrail yanlısı Yahudi teşkilatların desteğine sahip olacaktır.

İsrail’de faşist bir rejimin başa getirilmesi, Washington’daki bankoların yükseltilmesi sonucunu da doğuracaktır. Obama’nın Siyonist çevrelerle bütünleşmesi, Yahudi faşizmi, Filistin’deki etnik temizleme faaliyetleri ile İran’a nükleer saldırı düzenlemek yönündeki tek taraflı kararı desteklemesini de beraberinde getirecek mi? Başkanlık koltuğuna oturduktan sadece üç hafta sonra, Obama, ABD’nin bölgede güdeceği politikanın doğasını doğrudan belirleyecek olan en büyük Ortadoğu problemi ile karşı karşıya gelmiş olacaktır.

Obama daha geçenlerde, Washington’un hiçbir zaman ABD ile ikili anlaşmalar imzalamamış olan İsrail’i korumak için İran’ı bombalamayı önermişti. Bush yönetimi bu öneriyi hiçe sayarak, Kansas’lı bir Amerikalı anne veya babanın oğullarının Ortadoğu’daki küçük bir ülkenin hayrı için nükleer bir savaşta kül olmalarının gerekçesinin anlatılması çok zor olacağı yönünde alaycı bir şekilde yanıt vermişti.

Anlaşılan, İsrail söz konusu olduğunda, Obama Bush’tan daha da saldırgan bir savaş tüccarıdır: Buysa ‘Yahudi bir Başkan’ olmanın birlikte getirdiği sonuçlardandır.

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Oca 19, 2009 | Reply

    obama seçim konuşmalarının birisinde israil’e bölünmemiş bir kudüs’ü başkent olarak vadetmişti. bu anlamda yazarın detaylandırdığı konuyu ouyunca bu sözün anlamını daha iyi kavrıyorum.
    çok kapsamlı bir çalışma olmuş. elinize sağlık.

  3. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 19, 2009 | Reply

    Sayın YAPAR,

    Makalenize ilişkin değerlendirmeme geçmeden önce,4 Ocak 2009 tarihli(DD de yayımlanan)”TRT Kürtçe Konuşuyor”başlıklı makalenizin bir bölümünü alıntılamayı gerekli buluyorum.

    ”Yes, we can!” – bu slogan Kenyalı siyahî bir baba ile İrlanda asıllı beyaz bir annenin çocuğu olan Barack Hussain Obama’nın Amerikan Başkanlık seçimleri yarışına eşlik eden ve vaat edilen değişimden ziyade, ‘Evet, biz bir zenciyi başkan seçebilecek olgunluktayız. Biz bunu yapabilecek bir seviyedeyiz.’ anlamını da içerleyen bir ifadedir. Açıkçası, ben ABD halkı hakkında bu kadar olumlu fikirlere sahip değildim ve tüm anketler Obama’yı Cumhuriyetçi rakibi McCain’in önünde gösterdiyse de, ABD’li seçmenin seçim kabinine girdiğinde ‘Bradley’ etkisinin tesirinde kalarak son anda ‘Beyaz Saray’a zenci bir adayı seçemem’ diyerek, anketlerde bildirilenin aksine McCain’in lehinde oy vereceğini sanıyordum.

    Bilindiği gibi 1982 yılında Kaliforniya eyaletinin senatörlüğüne aday olan Los Angeles’in sevilen siyahî Belediye Başkanı Tom Bradley’in anketlerde açık farkla beyaz rakibinin önünde görünmesine rağmen, seçmenin son anda karar değiştirmesi sonucunda yenilmesi olgusuna Bradley etkisi denmiştir.

    Seçim gecesini uyumadan geçirmiştim. Açıkçası, beni bu seçim sürecinde bu kadar heyecanlandıranın Bush yönetiminin bende yarattığı tiksinti ve bıkkınlık ile ABD’nin bu yönetim altında sergilediği zorbanın mı, yoksa vatanımdan uzak bir yerde büyümüş bir göçmen çocuğu olarak, benzer bir kaderi paylaşan Barack Hussain Obama’nın beklenen başarısı mı olduğundan tam emin değildim. Her ne olursa olsun, Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanının siyahî olmasından öte, Müslüman kökenli olup, ikinci adının Hüseyin olma ihtimali, benim heyecanlanmam için neden olarak yeterliydi bile.

    Seçim gecesi Obama zafer konuşmasını yaptığında onu canlı olarak CNN International televizyon kanalı üzerinden izledim. Onu dinleyenlerin arasında birçok kişi gibi, benim de gözlerim dolmuştu. İnsanlık öldü varsayımı ile yaşayan biri olarak, bir anda türüm adına bir umut kıvılcımı yakaladığımı hissetmiştim(Adil Yapar)

    ******

    İnsanlık adına yeni bir umut kıvılcımının yakalanması sanırım,sizin kadar,daha yaşanılır bir dünya özlemi duyan herkesi hececanlandırmıştı.

    Ve eminim bu umutları tazelenen pek çok insan,ABD’nin izlediği politakalarda çok da köklü değişimlerin yaşanamayacağını bilerek umutlanmıştı.Sizin gibi,benim gibi…belki adının Hüseyin olmasıydı duygulanmamıza,umutlanmamıza neden olan…Belki de imkansız görünen bir “ilk”in yaşanmasıydı.Gerçek şu ki,yüreğimizin bir yerinde küçük kıpırtılara dönüşen anlamları mantıksal düzlemde sorgulamak belki de aklımıza gelmemişti.Barışa hasrettik çünkü,tıpkı bugün olduğu gibi.

    Şimdi görüyorum ki tıpkı tatlı bir rüyadan uyanırcasına katı gerçeklerle yüzleşmiş bir haliniz var.O romantik duygu dili,yerini karmaşık komplo teorilerine bırakmış.İnanın,söylediklerinizi çok da abartılı bulmuyorum;her satırında insanın durup düşüneceği gerçeklerle dolu.Acı gerçeklerimiz yani…Anlayacağınız itirazım,büyük emekler vererek derlediğiniz çalışmanıza değil.Dünyada bugün olan biten kirli ittifaklara bakıldığında iddialarınızı doğrulayan haklı nedenleriniz var.

    Ancak,fikrinizi bu denli kısa bir zaman dilimi içinde değiştirmeniz beni şaşırtmıştır.Kendimce bir anlam vermeye çalıştıysam da maalesef mantıklı bir gerekçe bulamadım.Kısacası iki makaleniz arasında büyük çelişkiler olduğunu düşünüyorum.Yanılmış da olabilirim,kafakarışıklığım kuruntudan ibaret de olabilir.Fakat n’apayım kafamda bir türlü çözemediğim sayısız soru işareti var.Umarım bir açıklık getirirsiniz.

  4. Yazan:Adil Yapar Tarih: Oca 19, 2009 | Reply

    Sayin Aziz Bey,

    Evet, bir önceki makalemde ifade ettigim umut kivilcimi ile cevirdigim bu makalenin mesaji arasinda ucurumlar oldugu konusunda haklisiniz. Acikcasi bu makaleden edindigim bilgiler benim önceki ilimli Obama fikirlerimin biraz bozulmasina ve umut kivilciminin biraz olsun sönmesine neden oldu. Obama’nin siyonist dünya ile bu kadar özdeslestigini bilmiyordum. Yine de gecmisi ve cocuklugunda birden fazla kültüre asinaligi olmaisnin bir arti olacagini düsünüyorum. Ancak Siyonist destekcilerine rest cekme cesaretini buldugunda da onun ayagini kaydirmak icin bu güclerin ellerinden gelecegini yapacaklarindan eminim.

  5. Yazan:ender güçlü Tarih: Oca 20, 2009 | Reply

    O da çıkıp ”ben değiştim” diyebilir.Ne varki bunda:))

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin