RSS Feed for This Post

İsrail ile mücadele nasıl olmalı?

Ahmet Selim (Zaman)

Hasan Tahsin övgüyle ve saygıyla anılır. Niçin? Yunanlılar İzmir’e çıkarken onlara kurşun sıkmış. Peki yaptığı iş doğru muydu? Onun sıktığı kurşun, Yunanlıların bir katliam yapmasına sebep oldu. İnsan kendi hayatını fedâ edebilir; ama yaptığı bir hareketle, hamleyle; kardeşlerinin, vatandaşlarının hayatını fedâ etmek hakkına sahip değildir.
Aslen bizim tarihimizde bu tarz işler yoktur. Biz cephede savaşırız, cephede kazanırız, cephede kaybederiz. İstanbul, vaktiyle işgal edildi. Mütâreke İstanbul’u, kapkara bir hüzün manzarasıdır. O İstanbul’da, şuradan buradan onlara ateş edilmesi gibi vak’alar var mıdır?

Yoktur. Süleyman Nazif’e Kara Bir Gün’ü yazdıran şartlarda bir İttihatçı çıkıp o işgal komutanını vurabilirdi. Bu işleri çok da iyi becerirlerdi. Ama bir faydası olmaz, tersine bir sürü musibetlere yol açardı. Onu yapmadılar ama, cephe direnişinin hazırlıklarını hemen başlattılar; bütün genç İttihatçı subaylar büyük mücadelenin motivasyon gücü olarak, bulundukları her yerde hemen hareketlendiler; dipten dibe direniş faaliyetini ateşlemeye ve organize etmeye yöneldiler. Halk rûhen tam hazır değildi, onlara dinamizm kazandırma yolunda halkı işlemeye başladılar. İttihatçıların büyükleri devre dışı kalmıştı ama, genç İttihatçı subaylar İzmir’in işgaliyle başlayan bir direniş heyecanını ve azmini hep canlı tuttular. Mustafa Kemal’in en büyük dayanağı onlardı.

İşgal kuvvetlerinin mensuplarına karşı suikastlar yapmak, köşe bucaktan ateş etmek, kalabalıklara sığınarak vurup kaçmak gibi eylemler hiç yoktur. Görünürde buz gibi bir sükunet vardır ama, meselâ İstanbul’un derin planında büyük bir direniş faaliyeti ve trafiği aralıksız işlemektedir. Sivil hayatın düzenini, görüntüsünü hiç bozmadan, hiçbir tahrik ve şüphe belirtisi yansıtmadan işlemektedir. Mücadele böyle olur. “Çoluk çocuk zarar görmesin, siviller zarar görmesin” hassasiyeti bir şecaat düsturudur, bir mücadele adabı ilkesidir, alt tabakaya yansıyan uzantısıyla bir yiğitlik raconudur bizde. Mesela PKK’nın yaptığı gibi çocukları, kadınları, sivil grupları kullanarak onların içinden vurup kaybolmak türünden işler bizim tarihimizde hiçbir halde ve durumda görülmemiştir.

… Filistin’deki drama ben en çok bu açıdan kahroluyorum, çocuklar rüyalarıma giriyor. Bu mücadele yıllardır devam ediyor. Değişen hiçbir şey yok. Kızmayın, düşünce konusu olarak soruyorum, hiç silah kullanılmasaydı, durum şimdikinden daha mı kötü olurdu acaba?

Amerika’yı yenmeden İsrail’i yenemezsin. Bu, somut bir gerçek. Niçin Birleşmiş Milletler pasif, Avrupa Birliği pasif? Amerika’dan dolayı. Gerçek muhatap Amerika. İran’da gelişmiş füzeler var, niçin kullanmıyor? Çünkü biliyor ki füzeler, İsrail’e yetse bile Amerika’ya yetmez. İsrail, Amerika’nın uçak gemisi! Ayrı bir devlet bile sayılmaz.

O halde, çözüm güçler dengesine Amerika’yı değişime zorlayacak farklı tavır, siyaset, iç toparlanma ve basiret ağırlıkları koymaktan geçiyor. Önce iç zaaflar giderilecek, sonra iç imkânlar akıllıca kullanılacak.İsrail’i ve Amerika’yı o roketlerle tedirgin edip hizaya getirmeye çalışmak, bunu yaparken de büyük sivil kayıplarını göze alıp insanî duyarlılıkların muhtemel tepkilerine güvenmek; mantıklı, isabetli, verimli, meşru bir yol mudur? Kendi insanlarının canları kıymetli. O roketler için, binalarını zırhlamışlar, okullarını özel biçimlere sokmuşlar, her mekân köşesine bir sığınak yapmışlar, bir psikolog ordusunu seferber edip ruh sağlıklarını takviye tedbirleri almışlar.

Peki bizim yavrular, bizim bebeler; bizim analarımız, bacılarımız, yaşlılarımız, evlerimiz, ailelerimiz bu mücadelenin bedelini ödemeye müstahaklar mı? Onları İsrail düşünmez, biz düşüneceğiz. Mücadelenin tarzını, metodunu, mâhiyetini, stratejisini, taktiğini onları öncelikle koruma kollama şartına göre belirlemek aklî ve vicdanî bir yükümlülük değil mi? İslâm ülkeleri olarak, gelirlerimizin yüzde birini Filistin halkına ayırsak, onların çileli hayatını büyük ölçüde normalleştirebiliriz. Bunu yapmayıp, “bu mücadeleyi böyle sürdürün” demek doğru mudur?

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:muharrem Tarih: Oca 11, 2009 | Reply

    filistin zaten bağımzıs bir devlet o yüzden israilin soykırım yapdığını apacık meydanda eğer israil durmalı terörüstü şehire bomba yadırarak deil filistine inip kimlik sora bilir bu bu yolla adelet salna bilir

  3. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 13, 2009 | Reply

    Mehmet bey selamlar,

    İnanın bir kaç gündür,şu son İsrail vakasıyla tutuşan yangına benzin yerine su sıkacak sağduyulu bir yazıyı arar oldum.İltifat ettiğimi düşünmyin,yazınız bu anlamda üzerinde kavgalara tutuştuğumuz olayları bir nebze olsun serin kanlı düşünmeye sevkediyor.

    Bilmem dikkatinizi çekti mi,son bir kaç gündür bu konuyla ilgili yorum yazmaktan bile kaçındım.Çünkü her fikrimle kavganın bir parçası olmayı kendimce çok da yararlı görmedim ve görmüyorum.

    Bu hissiyatın bende bir burukluk yarattığını da bir dostum olarak size açıyorum.İnanın çok üzülüyorum.Bir yandan İsrail’in vahşi ve insanlık dışı bitmek bilmeyen saldırıları,diğer yandan ise meseleye insani yönüyle yaklaşırken bile farkında olmayarak içine sürüklendiğimiz beyhude ve kısır tartışmalar…

    Oysa sizin de belirttiğiniz gibi yapmamız gereken o kadar çok şey var ki.Fakat içinde bulunduğumuz bunca sorunun yarattığı ruh haliyle olacak,maalesef meseleyi daha çok ideolojik bir malzemeye dönüştürdüğümüzü görüyorum.

    Sanki ölen bebeklerden ve yitip giden insanlıktan çok,tarafı olduğumuz sistemlerin,inançların meşruiyet kaygısına düşmüş bir halimiz var.Habire birbirimize kendimizi kanıtlama çabası içindeyiz.

    Peki bütün o tasasına düştüğümüz ve birbirimize kanıtlamak için yarıştığımız tüm sistemler,inançlar insanlar için değilmi?Mücadele ve gayretimiz inanç ve sistemleri,görüş ve fikirleri insanlar için en iyiye,en güzele yani toplum yararına dönüştürmek mi olmalı,yoksa bir takım sistem ve devlet politikaları,ideoloji ve inançlar uğruna insanları odun gibi yakmak için mi?

    Sanırım bizlere ikinci yol daha cazip ve çekici geliyor.Anlamsız hırs ve tatminlerimiz uğruna maalesef kutsallarımızı bir fırın,insanları da o fırınlarda yanmaktan ibaret nesneler olarak görüyoruz.

    Ama şu bir gerçek ki,tüm bu kahramanlık ve hamaset menşeli eğilimlerimiz,herşeyin üzerinde gördüğümüz kutsallarımız İsrail’de ölen bebeleri,çocuk,yaşlı ve kadınları ve bu dramı hakketmemiş tüm masum insanların gözümüzün önünde canice öldürülmelerini engelleyemiyor.Bizler yüzeyde anlamsız tatminlerimiz uğruna kayıkçı kavgalarına tutuşurken o insanlar barut kokuları ve dehşetli füze ve bomba sesleriyle yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide yaşamaya(buna yaşamak deniyorsa)devam ediyorlar.

    İşte “büyük insanlık!”.Ve şimdi bir kez daha bunun sınavını veriyoruz.Bu sınavı,insanlığın hakettiği onuru kazanacak şekilde ne zaman geçeceğiz bilmiyorum.Fakat Filistin kan ağlamaya devam ediyor.

  4. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Oca 13, 2009 | Reply

    Merhaba Aziz Bey,

    Haklisiniz Ahmet Selim’in Zaman’da yayinlanan bu yazisi biraz mesafeli, biraz “soguk” durmaya davet ediyor. Ben de bu tür düsünceleri daha çok severim.

    Duygulari bir kenara birakip düsünceye, bilime, mantiga, yönteme ve tabi vicdana sarilmak lazim.

    Ama her zaman birileri çikip “bebekler ölürken sen hala neyi düsünüyorsun?” diyecektir. Oysa Israil’in zulmü daha dün baslamis bir sey degil. Bebek öldürmek ise yeni icad olmadi 🙁

    Siyonizmin arkasinda siradan israillilerin ve tabi dünyadaki Yahudilerin YOK EDiLME korkusu var. Bu korku ise her türlü vahseti mesru gösteriyor Yahudilere. Bizdeki BÖLÜNME KORKUSU ile ne büyük bir benzerligi var degil mi?

    ERGENEKON’un temsil ettigi düsünce ile SiYONiZM ne kadar bezesiyor:
    1) Milliyetçi/ulusalci,
    2) Dinsel kavramlari suistimal eden,
    3) Militarist,
    4) Siddeti nihai çözüm olarak gören,
    5) Ötekini yok etmeye kendini adamis,
    6) Lidere ve Teskilata kör bir itaat.

    Bunun için sayilari az ya da çok, vicdan sahibi Yahudiler ile isbirligi yapilmali. Aksi takdirde hadise Müslüman-Yahudi çatismasi olarak görünüyor ve kristallesiyor, kilitleniyor.

    Kalem kilica, alimin mürekkebi sehidin kanina yeg olduguna göre bebekler ölürken yazip çizmek, konusup tartismak bos bir ugras degil.

    Yazar ve düsünürler de “ELiMiZDEN BiRSEY GELMiYOR” diye Aglayip sizlanmayi birakmalidir. Sorunu tarif etmek gerek. Ancak böyle çözüm aranir.

    “Sorun Israil’in kendisidir” ya da “bütün Yahudiler suçludur” gibi kestirme sloganlar ancak siyonizmin ekmegine yag sürüyor.

    Bizimkilere, Müslüman sahinlere sormak lâzim, “BUGÜN MOSSAD içiN NE YAPTIN?” diye.

    Muhabbetlerimle

  5. Yazan:sermet ayhan Tarih: Oca 13, 2009 | Reply

    Hasan Tahsin konusunda çok halısınız üstad! Aslında Kurtuluş Savaşını yapmamız da çok büyük bir hataydı. Gerçi emperyalist Avrupanın maşası konumundaki Yunan ve Ermeniler biz kuzu kuzu otursak da geçmişte uğradıkları sözde katliamların intikamını alacağız diye, hiç şüpheniz olmasın, bizi yine katledeceklerdi. İstanbul’a gelince… Karakol Cemiyeti mensuplarıyla işgal güçleri arasında hiç çatışma olmadı değil mi? İstanbullu kuzu kuzu oturdu, o yüzden de hiçbir İstanbullu öldürülmedi, mahzenlerde işkencelerden geçirilmedi, değil mi? İstanbul’dan bir Hasan Tahsin çıkmadıysa İzmir’den çımış işte. Bugün de başka Hasan Tahsin’ler çıkacaktır. Zihniyetinize sadece yazıklar olsun diyebiliyorum.

  6. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 14, 2009 | Reply

    Mehmet Bey,tespitleriniz çok yerinde,konuyu güzel özetlemişsiniz.Gerçekten de yöntemlerine bakıldığı zaman Ergenekon ile Siyonizm’in birçok ortak benzerliği var.Olaylara kutsallarla meşruiyet kazandırılıyor,kullanılan şiddet dili ve yöntemler aynı.Bu Naziler için de geçerli,faşizm yanlıları için de.Tek fark,kutsallardaki nüans farklılıklarıdır.İşin özü değişmiyor.

    Tabii siz bu yöntemi eleştirdiğiniz zaman birilerinin gözünde pasifist oluverirsiniz.Bundan kurtulmak için illede savaş naraları atmak,militarizmi,şiddeti kutsamak gerekiyor.”Şahin”lerin tek doğru bildiği dil bu çünkü.

    Ancak,kan dökmeyi,ölme ve öldürmeyi tek çıkar yol olarak benimsemiş, bu şiddet sarmalına kendilerini kaptırmış olanlara sormak lazım(ki siz sormuşsunuz zataen),Filistin sorunu acaba bu denli şiddete başvurulmasaydı daha mı kötü olacaktı?…1.ve 2.Dünya Savaşları’nda 6o milyon insan yaşamını yitirmsi mi gerekiyordu;olmasaydı dünya daha mı kötü bir yer olurdu?…Ve ülkemiz;25 yıda 40 bin insanımızı yitirdik,başka çözüm yollarını deneseydik bugünkünden daha kötü bir konumda mı olurduk?

    Ne oldu,sonuçlar bizi nereye getirdi?Bakın,kaybettiğimiz bunca insana karşın ve o insanların ölümüne neden olan pek çok şey geçmişte yasakken şimdi serbest olmadı mı?

    İşte bunu anlamakta zorlanıyoruz.Ve hâlâ bu anlayışta ısrar edenlerimiz var maalesef.Bu anlayıştakilere göre,sebep sonuç ilişkilerine kafa yormak yerine birbirimizi tüketmeye tam yol devam etmemiz gerekli.Ha,çocuklar ölmüş,insanlar birbirine düşman olmuş,kaos ve huzursuzluk devam etmiş,ülkemiz bundan zarar görmüş ne çıkar?Yeter ki anlamsız bir hamasetle avunaduralım gerisi önemli değil.

    Yazık,çok yazık!Ölmek ve öldürmek yerine yaşatmak,dışlamak yerine sevgi ve hoşgörü dururken kan,şiddet ve savaşlardan medet ummak,bunun kahramanlığıyla övünç duymak ne acı!

  7. Yazan:mustafa Tarih: Ara 5, 2010 | Reply

    ALLAH tüm müslümanların yar ve yardımcısı olsun bu yazıyı yazarak insanları bizlerin kurtuluş mücadelesini tekra uyandırmak isteyen herkesten ALLAH razı olsun

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin