RSS Feed for This Post

Suç Tevrat’ta mı?

Tıpkı Lübnan’a yapılan saldırıda olduğu gibi İsrail’in bu bedava(!) vahşetini analiz etme gayretindeki bazı aydınlar Yahudi dininin yazılı kaynaklarında açıklamalar arıyorlar. Bu arayışın iki sebebi var:

  • 1) Bebek öldürmekten İsrail’in nasıl bir fayda sağlayabilir? Hıç.
  • 2) Yahudi referansları gerçekten de korku filmlerini aratmayacak ayrıntılarla dolu.

 Ancak bu ikisini alt alta toplayıp eşittir İsrail vahşeti diyebilmek için bir kaç varsayımda daha bulunmak gerek:

  • 1) Bu ülke askerlerinin sıkı din bilgisine sahip olduklarını,
  • 2) Genelde askerlerin savaşırken dinlerine uyduklarını,
  • 3) Aynı dine mensup askerlerin savaşmayı reddettiklerini varsaymak gerekir.

 Öncelikle ilahiyat eğitimi israillilerin askerden yırtmak için kullandığı bir yoldur. Yani din bilen asker olmaz, askerlik yapan din bilmez. Yani kulaktan dolma sloganları, intikam hislerini bir kenara bırakırsak Yahudi asker Tevrat için öldürmez.

 Ek olarak askerler dünyanın her yerinde her savaşta sivil öldürür, kadınlara tecavüz eder, bebekleri ve yaşlıları katlederler. Hemen her din işkenceyi, intihar saldırılarını ve sivillerin öldürülmesini yasaklar ama asimetrik savaşlarda bunlar birer yöntem olarak kullanılır. (Bkz. PKK… Ters giden nedir? Bundan sonra nereye?)

 Savaşan devletlerin neredeyse tamamının Hıristiyan olduğu Birinci Dünya Savaşı’nda 15 milyon insan ölmüştür. Kafkas Müslümanları, Balkan Türkleri, Ermeniler, Filistinliler ve Cezayirliler bu savaşın ve sonuçlarının bedelini en ağır ödeyen siviller arasındadır.

 Savaşan devletlerin neredeyse tamamının Hıristiyan olduğu İkinci Dünya Savaşı‘nda 99 milyon insan ölmüştür. Şinto inancının hakim olduğu Japonya dışında hepsi Hz İsa’nin yolundaydı(!) bu askerlerin. Boyunlarında haç, ellerinde İncil taşıyan, birliklerinde bir sürü rahip, papaz bulunan bu askerler bütün insanlık tarihinin en büyük katliamlarını, toplama kamplarını, atom bombasını 6 yıla sığdırdılar. Katolik Fransa’yı Protestan Almanlardan kurtarmaya gelen Amerikan askereri Fransız kızlarına tecavüz ettiler Normandiya çıkarması sırasında. Fransa kurtulunca savaşın sonunda Alman topraklarına hücum eden Fransız askerleri tıpkı Berlin’i işgal eden Ruslar gibi Alman kadınlarına tecavüz ettiler. Savaşın sonunda Hiroşima vahşetiyle uyanan Japon ordusu savaş boyunca fahişe ihtiyacını(!) Çin’den ve işgal ettiği diğer Asya ülkelerinden karşılamıştı. Yakın bir geçmişte Japonya resmen özür diledi bu olaylar için.

 1977’deki İran-Irak savaşına Kur’an ne sebep oldu ne de engel.

 Savaş bir cinnet halidir. Savaşanlar insandır ve bu vahşet de insanlık dışı değildir. Kolay kolay kimse “bunu yapamam, dinimiz bunu yasaklar” demez bir savaş sırasında. Nitekim Türk askerlerinin ölmüş terörist kızlara tecavüz ettikleri şeklindeki haberleri bile kanıksar olduk.

 Osmanlı yıkıldığından beri Yahudi milislerin ve İsrail ordusunun işlediği her insanlık suçu karşısında öfkeyle ayağa kalkan sonra çaresizce yerine oturan Müslüman alemi acaba bu kez olaylara çözüm odaklı bakabilecek mi?

 Yazının başında sorduğumuz soruya geri dönelim: Bebek öldürmekten İsrail’in nasıl bir fayda sağlayabilir?

 Hiç bir fayda sağlayamaz. Ama İsrail’in içindeki bazı güçler sağlayabilir. Bir an için Filistin’in çilesinin bittiğini, kalıcı ve adil bir barış geldiğini düşünelim bu bölgeye. Kim kaybeder? Sanırım yanıtı buldunuz. Bulamayanlar için bir ipucu:

 1980 darbesinden sonra bir sürü Kürdü Diyarbakır askerî hapishanesinde işkence tezgâhlarından geçirmenin, onlara marş ezberletmenin Türkiye’ye ne faydası olabilirdi? Koca bir hiç. Ama :

1) PKK,

2) PKK ile mücadele etme bahanesiyle siyaseti vesayet altında tutan,

3) Silah ihalesinde bal tutup parmağını yalayanlar bu işkencelerden faydalandılar.

 İsrail ordusu bu ülkenin halkının değil şahinlerin hizmetinde. Barış gelirse kaybedecek olan da onlar. Ve tabi Arap şahinler. Hamas? Hizbullah?

 Ne zaman bir anlaşma imzalanacak olsa saldırı düzenleyenler kim? Ortadoğu’da gerginlik tırmandıkça petrol fiatlarının tırmandığını bilen herkes gerçek mücadelenin kutsal kitaplar arasında olmadığını da görebilir.

 Can çekişen Ortadoğu’daki mücadele Tevrat – Kur’an savaşı değildir. Şahinler ve güvercinler savaşıdır. Tıpkı PKK meselesinin bir Türk-Kürt kavgası olmadığı gibi.

 Dünyanın en büyük açık hava hapishanesine çevrilen sadece Filistin değil İsrail’in tamamıdır. Ama Yahudilerin her an yok edilme korkusuyla yaşamaları elbette birileri için gereklidir. Dinsel soslarla süslense de milliyetçi-militarist siyonist ideolojisi ve onun kurduğu ulus-devlet vatandaşlarına adalet veya refah gibi “normal” şeyler sunamaz. Bizim de yakından tanıdığımız bu tür rejimler “öteki” korkusu ve nefretiyle ayakta durabiliyor ancak.

 Ne yazık ki her iki savaşta da güvercinler kendilerine dayatılan şahin gözlüklerini çıkarmadılar henüz.

Trackback URL

  1. 23 Yorum

  2. Yazan:Pınar Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    Selam arkadaslar,

    Israil’de her gece ‘gece nobetleri’ eylemleri yapiliyor. Bir cok Israilli savasin derhal durdurulmasi icin eylem yapiyor. Ancak Israil medyasi bunlari gostermiyor. Dun gonderdigim, eylemleri gosteren video linki sanirim cok tiklanmis ki, goruntulere Ingilizce altyazi koymuslar. Ingilizce bilenler izleyebilir ve yayabildiginiz kadar yayarsaniz cok iyi olur. Videolar Israil’de Tel Aviv, Haifa ve Nazaret kentlerinde yapilan gece eylemleriyle basliyor ve ardindan Israillilerin ve Filistinlilerin savas sirasinda yaptiklari bir forumla devam ediyor.

    http://www.tv.social.org.il/civic/stv-ashukim2008.htm

  3. Yazan:dusunceler.org Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    Bu kadar basit degil Mehmet.

    Ne Hristiyanlarin ne de muslumanların metinlerinde savastaki masumlarin kadin ve cozuklarin vahsice oldurulebilecegine dair bir nass bulunmaz. Ama buna ragmen dinlerine aykiri bir sekilde katliamlar yapmislardir.

    Peki ya İsrail metinleri? Onlar ne diyor, gozatalim mi?:

    http://www.dusunceler.org/1/2008/12/29/israel/

    Bu Yahudi teolojisinin Israil’in bu vahsi curetkarliginda hic etkisi yok mu?

    Siddetten beslenen her iki tarifin sahinlerini gecelim. Bu bir realite evet ama daha derinde bir sorun var. Musluman cografyasinin tam ortasina gocler yoluyla yapay bir devlet kurduracak kadar kuvvetli bir dinî dinamik olan Tevrat’tan sozediyoruz. İncelenmeye deger.

  4. Yazan:Cüneyd Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    Cogu arkdasimiz filistin sorunu derken korkunc bir antisemitzmin pesinden gidiyorlar. HAyir antizionism olsa anlarizda, ama resmen hitler almanya`sini artamiyacak ölcüde antisemtizm yapiyorlar.
    HAyir 11 eylül den sonra bir sürü neocon cu Kuran i Kerim`in siddeti savundugunu dair sacma sapan delillerlen geldiler ve burada hepimiz burda buna karsi geldik. Yani Usama bin Ladin simdi Islam`imi savunuyor? Ya peki tevratta yahudi dinin siddetini onayladigini dair metinler arayan bu “müslümanlarin” batili neoconculardan ne fark var?
    Bi de ismini vermeyen arkadas “Musluman cografyasinin tam ortasina gocler yoluyla yapay bir devlet kurduracak kadar kuvvetli bir dinî dinamik olan Tevrat’tan sozediyoruz.” demis. Pardon ama Yahudiler ilk önce o cografya da yasamislardi. Tabiki Tevrat onlara o cografyadan bahsedecek. Hayir neresinden bahsedsin? Madagaskar danki?

  5. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    @düşünceler.org,

    Verdiğiniz linkteki yazının tamamını okudum.Her şeyden önce Tevrata bakış açınızın Mehmet Bey’in iyimser ve toleranslı düşünce biçiminden farklı olduğu gözlemlemek mümkün.Tabii bu gözlemim,dinler ve kutsal kitaplara dair farklı görüş ve düşüncelerin olamayacağı şeklinde algılanmamalı;elbette farklı yorumlar olabilmeli ve her boyutuyla da tartışılabilmeli.

    Ne var ki epey geniş bir şekilde derlenmiş olan yazının bazı kısımlarına katılmakla beraber bir takım çelişkilerin de dikkatlerden kaçmadığını belirtmek durumundayım.

    Önce katıldığım kısmıyla başlayayım.Kutsallık adına din ve inançların en barbar savaş ve katliamlar için bir gerekçeye dönüştürüldüğü ve dolayısıyla yapılan eyleme bir meşruiyet zırhı kazandırıldığı bir gerçektir.Tarihin her kesitinde bunun örneklerine rastlamak mümkün.Dolayısıyla öne sürülen savın bu boyutuna bir itirazım yok.Ancak yine de bu yola sadece yahudilerin başvurduğunu ileri sürmek kanaatimce çok da adil ve objektif bir yaklaşım olmaktan oldukça uzak.Zira İslam dininin ilk yıllarında ta İspanya’lara kadar yayılmış olmasının,Haçlı Seferlerinin neden ve sonuç ilişkilerinin başka bir izahı bulunmamaktadır.Bu nedenle de meseleyi sadece yahidi inancındaki kısmi zaaflara bağlamak sanırım biraz yanıltıcı olacaktır.Ayrıca bu düşüncelerden hareketle bütün savaş ve kıyımları din(ler)e bağlamak da doğru değil.Bu da bir sepep olmakla beraber savaşların tek nedeni olmasa gerek.

    Ancak,sözünü ettiğim çelişkiler bunlar değil.

    Yine Allah’ın indirdiği haliyle Tevrat ve
    İncil’e iman etmek bir Müslüman için Kur’an’a iman kadar şarttır(düşünceler.org)

    Asıl çelişki,Tevrat’tan alıntı yapılan bölümlere -ki burada insanlık dışı bir vahşetin din adına mübah sayıldığına tanık oluyoruz hep beraber- yine de “Müslümanım” diyebilenlerin(tüm bu olan bitenenlere rağmen)yahudi dinine inanmaları İslamin bir gereği olduğuna vurgu yapılmış.

    Şimdi izninizle sormak istiyorum:İslam dinine inanmış inançlı bir müslüman neden bir vahşet manifestosuna(sizin madde madde sıraladığınız dehşet “emirler”e göre söylüyorum)inansın?Eğer iddia ettiğiniz gibi Tevrat bu denli bir şiddeti öngörüyorsa sırf semavi bir din olması hasebiyle her inançlı insanın buna iman etmesi sizce dogmatik bir anlayıştan öteye gider mi?Yok itirazınız sonradan tahrif edildiğini düşündüğünüz Tevrat’a ise,peki müslümanların inançları gereği kabul etmeleri gereken başka bir Tevrat mı var?Varsa nasıl bir içeriğe sahip ve son olarak müslümanlar diğer semavi dinlere ve kutsal kitaplara saygılı olmayı hangi kriter üzerinden belirleyecek?

    Ben,onca uzun bir yazının içinde bu sorularıma hiçbir tatmin edici yanıt bulamadım.Daha doğrusu sonradan tahrif edilmiş veya birilerince istismar edilmiş hali üzerinden bizzat Tevrat sorgulanmış gibi bir izlenim var.Ve dolayısıyla bu ince çizgi yeterince irdelenmeyerek topyekün bir yahudi inancı ve onun kutsal kitabı Tevrat,her kötülüğün ve şerrin birinci derecede kaynağı ve sebebiymiş gibi lanse edilmiş.

  6. Yazan:Suat Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    @Aziz bey,

    Asıl çelişki,Tevrat’tan alıntı yapılan bölümlere -ki burada insanlık dışı bir vahşetin din adına mübah sayıldığına tanık oluyoruz hep beraber- yine de “Müslümanım” diyebilenlerin(tüm bu olan bitenenlere rağmen)yahudi dinine inanmaları İslamin bir gereği olduğuna vurgu yapılmış.

    Hayır. Şu nuansi kacirmis olmayasiniz? Bakin alinti yaptiginiz kisimda ne diyor: “Yine Allah’ın indirdiği haliyle Tevrat ve İncil’e iman etmek bir Müslüman için Kur’an’a iman kadar şarttır”

    Yani sozkonusu ayetlerin bulundugu degil, Tevrat’in ilk indirilmis haline olan imandan sozediyor. Muslumanlar mevcut Tevrat’in ve dolayisi ile ilgili vahsi emirler iceren kisimlarin tahrifat eseri oldugunu dusunuyor. İlk indirilmis haline olan iman giyabî bir iman. İslami dusunceye gore, daha once indirilenler tahrif edildigi icin Kur’an gelmis zaten. (Ayrica ‘kitaplara iman’ bilinmeyen, asla da bilinemeyecek bir icerige olan giyabî imanin yanisira, Allah’in daha once de vahy yoluyla iradesini belli ettigine olan imandir. Muslumanlikta; Tevrat’ta, İncil’de -ilk indirildigi halleriyle- bu iradenin tezahurudur.)

    Muharref Tevrat’in her kotulugun kaynagi gibi lanse edildigi yok. Dinlere de baglamiyorum, yazida da belirttim. Dinlere baglalamak ayri dinlerin etkili birer dinamik oldugunu gozlemlemek ayri seyler.

    Bahsekonu ayetler ortada. Ben bunlarin İsrail’in pervasizligindaki etkisini sorguladim sadece. Hahamlar fetvasi da argumanima guncel bir kanit.

    @ Cuneyt,

    Cogu arkdasimiz filistin sorunu derken korkunc bir antisemitzmin pesinden gidiyorlar. HAyir antizionism olsa anlarizda, ama resmen hitler almanya`sini artamiyacak ölcüde antisemtizm yapiyorlar.

    Oyle mi, neredeymis bu antisemitist? Hahamlarin fetvasina dayanak teskil eden teolojiyi sorgulamak antisemitizm mi? Orada son paragrafta ne yazdim bakin: “Kuşkusuz ehl-i vicdan olan ve zulmün her çeşidine karşı çıkan, ırkçılıktan uzak duran Yahudiler var. Sayıları da hiç az değil. Onlarla diyaloga devam etmeli ve köprüler kurmalıyız. Yahudiliğin öğretisinden evrensel ahlâk kaideleri çıkartabilmiş, tahrifi kabul etmese bile, en azından ırkçı ve katliam emirleri veren teolojik argümanlar konusunda tarihselliği benimsemiş ve “On emir”i bütün yönleriyle özümsemiş olan Yahudilerle hoşgörü ortamında birbirimizi anlayabilir, ortadoğuda çözüm için ortak birşeyler yapma çabasına girebiliriz.

    Coluk cocugun katline cevaz veren bu tip ayetlere gonulden bagli, geregi icin elinden gelkeni yapan, kendisini insanligin merkezi, diger insanlari da kendilerine hizmet icin yaratilmis hayvanlar gibi goren fasist zihniyete tepki gostermek antisemitizm ise diyecek birsey yok.

    HAyir 11 eylül den sonra bir sürü neocon cu Kuran i Kerim`in siddeti savundugunu dair sacma sapan delillerlen geldiler ve burada hepimiz burda buna karsi geldik.

    Kur’an’dan boyle coluk coluk katlini reva goren bir tane ayet gosterilemez. Haham fetvasi gibi cocuk katline izin veren imamlar fetvasi da gosterilemez. Ladin ve benzerlerinin yaptiklarina hep karsi ciktik, İslam’da bu yok dedik. Dediklerimizi de İslami nasslardan orneklerle destekledik.

    Bana bahsettigim Tevrat ayetleri ile alakali olarak “yahudilikte bu yok” ya da “bu ayetlerin baglami su” veya “tarihsel onlar” gibi spesifik argumanlarla gelmelisiniz. Ki o zaman bunun yahudi metinlerinden degil, densiz yahudilerin yanlis yorumlarindan kaynaklandigina yonelik bir yaklasimda bulusabilelim.

    Bi de ismini vermeyen arkadas

    Neden, cok mu onemli? Bakin bu sefer verdim. (Ayrica bu sitede de pekcok yazim cikti.)

    Pardon ama Yahudiler ilk önce o cografya da yasamislardi. Tabiki Tevrat onlara o cografyadan bahsedecek. Hayir neresinden bahsedsin? Madagaskar danki?

    Asil pardon benden. tevrat’in onlara o cografyadan bahsetmesinin acayip oldugundan sozeden kim? Tevrat’in Yahudilere, tekraren o cografyaya goc etmeleri icin oldukca kuvvetli bir inanc dinamigi sundugundan sozettim. Anlamak bu kadar zor mu?

    —-

    İlaveten;

    Bu da İsrail-Filistin sorunundaki surece iliskin bir yazi:

    http://www.dusunceler.org/1/2007/01/14/yeniden-baris-iyi-de-nasil/

  7. Yazan:MY Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    Suat Bey Kardesim,

    Tevrat’ta ya da baska dini metinlerde siddete övgü olmasi bence kök sebep degildir, örtücü bir faktördür. “Factual” olarak haklisin. Ama “Israil müslüman olsaydi bunlar olmazdi” dedigini sanabilir okuyucularimiz 🙂

    Ekrem’in sahane cevirisi ile sundugumuz ISLAMSIZ BIR DÜNYA yazisi aslinda bu konuya da isik tutuyor.

    Sabra ve Satilla katliamlarinda Hristiyan milislerin oynadiklari rol ihmal edilebilir mi?

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    Suat Bey,

    Soykırım,katliam gibi insanlık suçlarını başka yerlerde aramak gerektiğine vurgu yapmaya çalıştım.Tamam,bu tür insanlık suçlarını işleyenlerin,dini inançlar da dahil insanlarca kabul gören değer ve aidiyetler üzerinden eylamlerine meşruyiyet kazandırdıkları doğrudur.Fakat tarihte yaşanılmış benzer trajediler dikkate alındığında meselenin sadece dini inançlardan kaynaklanmadığı anlaşılacaktır.Yahudilerin bizzat karşılaştıkları Alman Nazizm’i örneğin:Yahudilerin ve bunun dışında “Üstün İnsan” kriterine uymadıkları düşüncesi/gerekçesiyle çingenelerin yokedilmeleri,fırınlarda yakılmaları herhalde Hırıstiyanlık uğruna falan yapılmadı.Dolayısıyla,kitlelerce kabul görüp inandırıcı olsun diye din temelli argümanlara başvurulmuş olması da asıl gerçekleri değiştirmiyor.Bu bakımdan bu tür hadiseleri dinlerin içeriğinde aramak yerine bunu bir şekilde istismar eden zihniyetlerde aramalı.İsrail’in bugün kana susamış yöneticilerinın de yaptığı budur.Kendi halkının bu cinayetlere onay vermesini bu yolla sağlıyorlar çünkü.Fakat bu,asla Tevrat’ta şiddeti ve vahşeti teyit eden bir telkinle ilişkilendirmek doğru değil.Velev ki sizin iddia ettiğiniz şekilde tahrif edilen bir Tevrat olsa bile.Zira İsrailin siyonist ve ırkçı emellerine temel teşkil eden düşünce Tevrat ve dolayısıyla yahidi dininin içeriğinde değil,sonradan devlet çıkarlarına uygun geliştirilerek değiştirilmesinde aranmalı,ki bu da Tevrat’ı doğrudan sorumlu tutacak imalardan kaçınmayı gerektirir.

    Konuya açıklık getirmesi açısından burada bir iki örneğe daha değinmek istiyorum.Stalin döneminde muhalif kesimlere uygulanan devlet terörü…Daha adil ve eşit bir dünya şiarıyla yola çıkan ancak zamanla kendi halkını katleden,her türlü zulmü reva gören totaliter rejimler…İran örneği,Irak örneği…Kuzey Kore,Latin ülkeler vd.Bütün bunlara bakıldığında hep benzer bir anlayışla karşılaşırız.Dolayısıyla insanlar için birer yıkım ve felakete yol açan benzer örneklerin hiçbirini bir dine,ideolojiye,etnik bir topluluğa mal etmek,kökenlerini burada aramak bizi doğru tahlillere götürmez.Yani kısacası birileri insanlara zulm etmek ve bir şer imparatorluğu kurmak istiyorsa kendisine bir “kutsal”seçecektir.İsrail’in işgal ve katliam yanlısı yönetecileri de kirli davaları için kendilerine bir yol seçmişlerdir.Bunun vebalini ne tüm İsrail halkına ne de inandıkları dini değerlere yüklememiz doğru değil diye düşünüyorum.

    Selam ve saygılar.

  9. Yazan:Suat Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    Mehmet,

    “İsrail musluman olsaydi bunlar olmazdi” demem asla, muslumanlar da tarihte katliamlar yapmislardir.

    Ben Yahudiler uzerinde cok etkin ve kuvvetli bir dinamik olarak gordugum icin onemli ve incelenmeye deger buluyorum Tevrat’i. Bu bicimde apacik coluk cocuk, kadin ve hayvanlara kadar katliam emirleri veren baskaca kutsal metinlerin olmadigini biliyoruz. İslam=muslumanlar degildir diyoruz, cunku nasslar ortada. Ama Yahudilik icin bunu ben bir cirpida soyleyemiyorum. Cunku bakacagimiz yegane metin Tevrat ve bahsekonu ayetler de orada. Ki bu hal zaten ehl-i vicdan Yahudi teologlari da cok ugrastiriyor.

    Kok sebep degil elbet. Ortucu faktor. Ve bir zihniyetin insaasinda hayli etkili bir ortucu faktor.

    Aziz bey,

    Haksizsiniz demiyorum. Direk bir suclama ya da kok sebep gordugum de yok.

    Soyle dusunelim. İnanciniz geregi kendinizi secilmis bir halk olarak goruyor, sizin irkinizdan olmayan herkesi, irkiniza hizmet icin yaratilmis (goyim) varliklar olarak goruyorsunuz. Bu secilmislik ve essizlik psikolojisi bile basli basina sizin gibi dusunmeyenlere nasil baktiginizi etkileyecektir. Yine inandiginiz dinin metinleri surekli olarak bu psikolojiyi destekledigi gibi sizden farkli olan dusmanlarinizin, cocuklarina varincaya kadar katline cevaz veriyor. İnancin buna temel olmasi en temiz vicdanlari bile kirletebilecek kuvvetli bir etkendir. İste canli ornek; Hahamlar fetvasi. Selim bir aklin, vicdanin kabul edebilecegi bir sey midir cocuklarin katlinin caiz gorulmesi? Peki, inancli bir Yahudi bu fetva karsisinda ne hisseder? Zaten belli bir ayricalikli irk psikoplojisi ile yesermis birisinin, bu fetvalar, bu metinler de ortada iken, inancinin verdigi dayanak ile vahseti icsellestirmesi, normal, boyle inanclari olmayan siradan bir insanin vicdani durusundan daha farkli olmaz mi? İste bahsettigimn dinamigin etkisi burada aciga cikiyor. (Hahamlarin fetvasi ortada iken gerek yok ama baska bir ornek vereyim. Aksam ATV haberlerinde, Gazze bombalanirken durbunlerle seyredip, her duman cikisinda alkislarla birbirlerine sarilan bir grup insani gosterdiler. Cocuklari oldurduklerini bildikleri halde.. Ve Lubnan saldirilari sirasinda İsrail’li cocuklar bir askeri birlikte subaylarin nezaretinde bombalarin uzerine yazilar yaziyorlardi hatirlarsiniz. Ajanslara dusmustu fotograflar, cekime de izin verilmisti. Ne yaziyordu biliyor musunuz?: “Sevgili Lübnanlı, Filistinli, Arap, Müslüman ve Hıristiyan çocuklar,Ölümünüz için sevgilerle.İsrailli çocuklar”

    Genelleme yapmiyorum. Bir yanda, cocuklarini bile vahsete ortak eden, bebek katlinde bir mahzur gormeyen zihniyet varken İsrail’in farkli bir yerinde de İsrail saldirilarini kinayan, derhal operasyonlarin durmasini isteyen, isgale karsi cikip bitirilmesini savunan Yahudiler vardi ve gosteri yapiyorlardi. Bu iki kesimi ayiriyorum ve irkci kesimin bu vahseti sergilergenki halet-i ruhiyelerini ve inanclarini, inandiklari metinler vasitasiyla sorgulamaya calisiyorum.

    Irkci dusuncelere sahip olmayan vicdanli Yahudiler ile hicbir sorunum yok. Yahudi arkadaslarim da var. Ve inanin en az benim kadar bu irkciliga karsi cikiyor, bahsettigim nasslari reddediyorlar. Yahudiligin ahlakî edinimlerini -ki bu on emirde cok guzel formule edilmistir- siar edinmisler. Buradaki sorunu onlardan bile azimsanmayacak oranda kisi gormusken bizim de irdelememizde mahzur olmasa gerek. Ki biz onlarin nezdinde ‘digerleri’ndeniz ustelik.

    Ve insanlar evet, kirli amaclari icin kullanmak uzere ‘kutsal’lar bulmakta hic zorlanmamislardir. İste bu kutsallari sorgulamak gerek. Benim yaptigim da bu.

    Selamlar.

  10. Yazan:MY Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    “İslam=muslumanlar degildir diyoruz, cunku nasslar ortada. Ama Yahudilik icin bunu ben bir cirpida soyleyemiyorum. Cunku bakacagimiz yegane metin Tevrat ve bahsekonu ayetler de orada. Ki bu hal zaten ehl-i vicdan Yahudi teologlari da cok ugrastiriyor.

    Kok sebep degil elbet. Ortucu faktor. Ve bir zihniyetin insaasinda hayli etkili bir ortucu faktor.” (SUAT)

    Bu dediklerinde haklisin. Benim maksadim Huntingtoncu Müslümanlari uyarmak, aidiyet=davranis seklinde özetleyecegimiz bu yanilgiya ne yazik ki herkes çok kolay düsüyor.(sözüm meclisten disari)

    Bir de su var tabi, TV’de bu kadar vahseti naklen izlemek insana iki seçenek birakiyor:
    1) Vurdumduymazlik (onlar da Osmanli’yi arkadan vurdular(!), vs, vs)
    2) çaresizlik, Suçluluk ve öfke duygulariyla bogulup saglikli düsünme kabiliyetini yitirmek.

    Bundan yillar önce Bosna’da bir pazar yerine düsen bombayi ve akan kani bir kaç dakika arayla ekranlarimiza tasiyan TV’nin üzerimdeki etkisini hatirliyorum. Kan revan içinde yerlerde sürünen Bosnalilari korumak için hiç bir sey yapmayan(!) Türk hükümetine karsi ne kadar öfkelenmistim.

    Cezayir’den Bosna’ya, Kafkaslar’dan Filistin’e bütün Osmanli cografyasi kanadi ve kaniyor. Düsman ne kadar vahsi ve cani olursa olsun sagduyu ile düsünmeyi elden birakmamak gerekiyor.

    Tabi bu satirlari okuyan dostlarin bir kismi “insanlar ölüyor, sen hâlâ düsünüyorsun/yaziyorsun” diyecektir.

    Burada çok basit bir soru sormak gerek:

    Islam aleminin son üç asirlik yasantisina bakip bakip EL HÂFID’in anlami üzerinde bir parça tefekkür etmeye degmez mi?

  11. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Oca 3, 2009 | Reply

    mehmet ve suat beylerin her ikisini de katılıyorum.dini güdülerde var,insanın vahşi yüzü de.

    bence şu soruyu sormalıyız.savaşlar neden hiç ortadoğu’dan eksik olmuyor.aklımıza iki şey gelir.kutsal topraklar ve petrol.

    peki ben size başka bir şey söylesem.Dünya’nın bir yerlerinde savaş olmalıdır,yoksa…
    tarih boyunca insanlar birbirleriyle savaşmış,kimi onur için,kimi toprak için,kimi kahraman olmak için,kimi para için.ve savaşanlar hep kahraman olarak anılır.onlar şehit olurlar,din adına,kimi Kuranda öyle yazıyor diye,kimi Tevrat’ta öyle yazıyor diye.Onlar kahraman olurlar,yaşadığı toprakları koruduğu için diye.

    şahinler şöyle düşünür,insanlar ölürler sebebi savaşta olur,uçak kazasıda,trafik kazasıda.bizim için hepsi aynıdır.neresinden bakarsan bak.insan ölür.bunun kasıtlı veya savaş yoluyla ölmesinin bir önemi yoktur.amerika’da barış olması için,Dünya’nın başka bir yerinde savaş olmalı.

    akıllı olanların yaşaması için,aptal olanların savaşması gerekir.akıllı olanların hayatı değerlidir,aptal olanların değildir.filistinde zulumden,afrikada açlıktan,avrupada terörden ölenlerin birbirinden farkı vardır.avrupada ölenler değerlidir,diğerinin hiçbir önemi yoktur.ölüm onlar için normal bir şeydir.onlar birbirini de öldürürler.

    savaşlar dünde vardı,bugünde var,yarında olacak.önemli olan bizim yaşadığımız yerlerde olmasın.şahinler böyle düşünür.bence haklı gibi görünüyorlar.

  12. Yazan:Cüneyd Tarih: Oca 4, 2009 | Reply

    @ Suat Bey,
    ben sizin yazdiginiza degil, genel anlamda konusmusdum.
    Ama sizinde bildiginiz gibi, yahudilik bir sürü metinlerden olusuyor, ve islam dini gibi yahudiliktede genis bir “tefsir” ve yorum kültürü var. Siz sirf tevrattan bir “negattif” ayete attifda bulunub, bunu bütün yahudilere mal ederseniz, bu antisemitism olur. Ayrica hicbirimiz yahudilik hakkinda konusabilcek kadar yeterince bir hahamlik egitimi almis degildir. Yani yahudilik hakkindaki amatörce yorumlarimizda biraz dikkat edelim. Dedigim gibi cogu arkdas icin antizionism ile antisemitisim arasindaki cizigi cok silik, hatta galiba farkini anlamiyorlar.
    Ve evet batida bir sürü insan yanlis yorumlanmis hadislere ve ayetlerel gelip, islamin batiya karsi bir tehlike oldugunu isbat etmeye calisti. Siz belki bati medyasini tam takib etmemissinizdir, o ayri bir konu. Ama neoconcularin ve müslüman antisemitlerin yaptigi sekilde ayni sey.
    Elestirceksek Israil devletini, hükümetini, ordusunu elstirelim. Elestirilcek olan yahudilik degil, hatta bir sürü “takva” olan yahudi, israel develtini tanimiyor bile, varligini bile mesru kilmiyor. Yani isi sirf yahudilige indirgemek cok cetrefilli filistin sorunu siyah beyaz görmek demektir.

    Ayrica: Isminizi yazmaniz gerekmiyor, ama ben @düsünceler.org yazamak istemedin.

    Ayrica siz:”Musluman cografyasinin tam ortasina gocler yoluyla yapay bir devlet kurduracak kadar kuvvetli bir dinî dinamik olan Tevrat’tan sozediyoruz.” Beni rahatsiz eden, sanki yahudilerin o bölgede var olma hakki yokmus gibi bir imada bulunmaniz. Sanki siz Israil devletin varligini mesrul kilmiyormussunuz gibi geldi bana, ondan elestirdim. Tabi yanlis anlamis olabilirm, o ayri bir konu. Ama unutmyalim, yahudiler ilk önce o topraklardan kovulmusdu.

  13. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 4, 2009 | Reply

    Suat Bey,bu konuyu sizinle tartışmakla beraber,yoketmeye/öldürmeye programlanmış bu denli ölümcül duyguların nereden beslendiğini benim de aklım almıyor bir türlü.Yani doğrusunu isterseniz,insan denen varlığın bu denli canavarlaşması karşısında düşüncelerinize hak vermiyor değilim.Tepkinizi,sorgulama ihtiyacınızı ve kaygılarınızı gayet iyi anlıyor ve paylaşıyorum.Zira bir noktadan sonra,”ne tür bir motivasyon insanı bir tür canavara dönüştürebilir?”sorusu geliyor akla.Ve elbette her vicdanlı insan gibi bu soruya yanıt arıyoruz;sizin yaptığınız da bundan farklı değil bunu biliyorum.Düşünün,dünyanın gözü önünde bebekler katlediliyor…İnsanların yaşam hakları ellerinden alınıyor ve bütün dünya bunu seyrediyor…Doğrusu tv.aracılığıyla bir soykırımı eli kolu bağlı seyretmek zorunda bırakıldığımız bu utanç tablosu karşısında psikolojimizin gittikçe bozulması bile doğal.

    Ancak,boğazımıza düğümlenen bu acı karşısında bile daha soğukkanlı düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum.Zira bizleri bu canavarlardan ayıracak insani erdem bunu gerektirir.İnanın bunun kolay olmadığının da farkındayım.Ne var ki insanlık onurunu kurtarmanın,insan toplulukları arasında barışı,kardeşliği tesis etmenin başka da bir yolu yok.İnsanlık suçu işleyen cani ruhları,ancak hoşgörüde ısrar ederek,dinler ve medineyetler arasında diyalog kurarak insanlığa tekrar kazandırabiliriz.

    Son olarak şunu bilmenizi isterim ki,sizin savaşsız,şiddetsiz bir dünyaya benden fazla özlem duyduğunuzdan en ufak bir kuşkum yok.Amacım asla vicdanınızı sorgulamak değil bunu bilesiniz.

    Vakit ayırıp yorumlarımı cevaplama inceliği gösterdiğiniz için de size teşekkür ediyor,sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

  14. Yazan:mustafa saim Tarih: Oca 4, 2009 | Reply

    Savaş bir cinnet halidir. Savaşanlar insandır ve bu vahşet de insanlık dışı değildir. Kolay kolay kimse “bunu yapamam, dinimiz bunu yasaklar” demez bir savaş sırasında. Nitekim Türk askerlerinin ölmüş terörist kızlara tecavüz ettikleri şeklindeki haberleri bile kanıksar olduk.

    Kim kanıksıyor bunu. Bu haber ne zaman kanıtlandı da kanıksanmaya da başlandı. Yapmayın bunu.

  15. Yazan:Suat Tarih: Oca 4, 2009 | Reply

    Cüneyt bey,

    Beni rahatsiz eden, sanki yahudilerin o bölgede var olma hakki yokmus gibi bir imada bulunmaniz. Sanki siz Israil devletin varligini mesrul kilmiyormussunuz gibi geldi bana, ondan elestirdim.

    Hayır, yanlış anlamışsınız. Ben o yazıda sadece bir dinamik olarak Tevrat’ı inceledim. İlgili ibarede de yine bu dinamiğe vurgu yaptım.

    İsrail’in varlığını tanımamak gibi bir düşüncem yok. Adil bir barış istiyorum. Bu konudaki düşüncelerimi şu yazıda belirtmiştim.

    Aziz bey,

    Ben teşekkür ederim. Kalbinizin güzelliği yorumlarınıza aynen yansıyor. Sizin gibi insanların yazı ve yorumlarını okuyunca geleceğe dair ümitleniyorum.

    Silahsız ve şiddetsiz bir dünya istemek ütopik görülebilir ancak buna ne kadar çok gayret gösterirsek dğnya o kadar yaşanır hale gelir diye düşünüyorum.

    Bu akşam ATV haberin girişinde bir Filistinli kızın feryadı vardı “Ey her sabah çocuklarını öpen babalar, çok şey mi istiyorum..” “Utanın..” diyen. Yemek yiyemedim, yiyemiyorum. Parçalanmış minik bedenler, feryat eden kadınlar.. Vicdan sahibi her insan bunlara isyan eder, etmelidir.

    Savaşları engellemek mümkün olmayacaktır. İnsanın oldugu her yerde savaş da olacaktır. Ama masumların, kadın çocuk ve sivillerin bari katledilmediği günlere ulaşmak dileğiyle diyelim.

    Selam ve sevgiler.

  16. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Oca 5, 2009 | Reply

    aslında bu konuda yorum yapma niyetinde değildim ama suat bey’in yazısına gelen itirazlarla ilgili kısaca bazı şeyler söyleyeyim. yahudilerin kaçı talmud’da istendiği gibi davranır bilinmez ama en azından siyonizm büyük oranda talmud’daki emirlere dayanır. ve evet talmud tevrat’tan daha etkin bir metindir. bu sadece bir tefsir geleneği ile açıklanamaz. talmud açıkça yahudi olmayanlara (gentileler)(eğer siyonizmin amaçlarına aykırı duruyorlarsa, ya da engelliyorlarsa)çoluk, çocuk kadın ayrımı gözetmeden öldürmelere, tecavüzlere cevaz verir. hatta gentileleri talmud’da geçen tabirlerle iğrenç yaratıklar olarak da yaftalar. bu açıdan suat bey’in talmud’la ilgili (tevrat’ta talmud’daki kadar değildir ama yine de vardır) tespitleri bir yahudi düşmanlığı değil, talmud’la ilgili tespitlerdir. talmud okumuş her insan bunları bilir zaten. suat bey’in yazısına itiraz edenlerin talmud’u okumadılarsa okumalarını, okudularsa da tekrar okumalarını salık veririm…

  17. Yazan:mehmet ali Tarih: Oca 5, 2009 | Reply

    “Sanki siz Israil devletin varligini mesru kilmiyormussunuz..” ne demek, ne zaman meşru oldu, israil..Zaten sorunlar onun gayirmeşrulugundan çıkmı yor mu? İsrail’in varlığı henüz tarih bile değil, kuruluşu bodoslama, işgalci ve hala sıcak..
    Ama, insan gibi yaşamak isterlerse o zaman bu konular düşünülür, onlara hakkettikleri bir yer gösetrilir!!!

  18. Yazan:ahmet aga Tarih: Oca 5, 2009 | Reply

    Ekte:İsraill’li bir sanatcının yazısı..
    ………..
    İsrail, Filistin’de artık “uzatmaları” oynuyor!
    İsrail’in attığı her bombaya “kaçınılmaz sonunu” nakşettiğini yazan İsrailli müzisyen Gilad Atzmon, İsraillilerin “bir kez daha” çölde kaybolmak zorunda kalacağını söyledi.
    FacebookDiggDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooPazartesi, 05 Ocak 2009 11:27

    Haber Merkezi / TIMETURK

    ÇALINTI TOPRAKLAR ÜZERİNDE UZATMALARI OYNAMAK

    Gilad Atzmon*

    İsraillerle konuşursanız küçük dilinizi yutarsınız. İsrail Hava Kuvvetleri, gün ışığında yüzlerce sivil, yaşlı, kadın ve çocuk cinayeti işlerken, İsrail halkı bu şiddet destanında asıl kurbanların kendileri olduğuna inanmayı başarabilir.

    İsrail halkıyla aşina olanlar onların hayatlarında hüküm süren savaşın kökleri hakkında tamamen bilgisiz oldukları gerçeğini fark edecektir. İsrailliler sıklıkla İsrail jargonunda anlamlı tuhaf savlar ortaya sürmelerine rağmen, bunlar Yahudi mahallesi dışında işe yaramaz. Bunlardan biri: “Bu Filistinliler neden bizim (İsrail) toprağı üzerinde yaşamakta diretiyorlar ki, neden Mısır, Suriye, Lübnan ya da diğer bir Arap ülkesine gitmiyorlar?”. Diğer bir İbrani bilgelik incisi de, “Filistinlilere ne oluyor? Onlara su, elektrik, eğitim veriyoruz ve onların yapmak istedikleri bizi denize dökmek” diyecektir.

    Şaşılacak şekilde, İsrailliler arasındaki sözüm ona “sol” ve hatta eğitimli “sol” bile, Filistinlilerin kim olduğunu, nereden geldiklerini ve neden direndiklerini anlamayı başaramaz. Filistin’in Filistinliler için vatan olduğunu kavrayamaz. Mucizevi olarak İsrailliler, İsrail’in, Filistin halkının harcama pahasına, Filistin toprağında, Filistin köylerinde, kasabalarına, tarlalarında ve bahçelerinde kurulduğunu anlamayı beceremez. İsrailliler Gazze ve bölgedeki mülteci kamplarındaki Filistinlilerin aslında Ber Shive, Yafo, Tel Kabir, Şeyh Munis, Lod, Hayfa, Kudüs ve diğer kasaba ve köylerden yerlerinden edildiklerini bilmez. Eğer İsraillilerin kendi tarihlerini nasıl bilmediklerini merak ediyorsanız, cevap basittir, onlara öğretilmez. İsrail-Filistin çatışmasına neden olan şartlar kültürleri içinde iyi saklanmıştır. Bölgedeki 1948-öncesi Filistin uygarlığı silinmiştir. Yerli Filistinlilerin 1948’deki etnik temizliği Nakba, İsrail müfredatında yoktur. Hatta İsrail resmi ya da akademik toplantılarında bile tartışılmaz ve adı geçmez.

    Neredeyse her İsrail kasabasının tam merkezinde, epey tuhaf, neredeyse soyut bir boru işi, 1948 abidesi yer alır. Bu tesisat işinin adı Davidka’dır ve aslında 1948’de kullanılan İsrail havan topudur. İlginç olan şudur ki Davidka aslında inanılmaz etkisiz bir silahtır. 300 metreden uzağa işlemez ve çok sınırlı zarar verir. Davidka’nın zararı asgari olsa da, oldukça fazla ses çıkarır. Resmi İsrail tarih anlatımına göre, Araplar, yani Filistinliler, Davidka’nın sesini uzaktan duyduklarında hayatları için kaçışırlarmış. İsrail anlatımına göre, Yahudiler, yani “yeni İsrailliler”, biraz havai fişek yapar ve “Arap ödlekler” aptallar gibi kaçarlarmış. İsrail resmi anlatımında, Davidka’nın öncesinde gelen genç IDF ve paramiliter birimlerinin yaptıkları katliamlardan bahsedilmez. Aynı zamanda Filistinlerin topraklarına ve evlerine dönmelerini yasaklayan ırkçı kanunlardan da iz yoktur.

    Yukarıda anlatılanın anlamı oldukça basittir. İsrailliler tamamen Filistin davasından bihaberdir. Yani Filistin davasını sadece kanlı mantıksız bir delilik olarak yorumlayabilirler. İsrail’in Yahudi merkezci soliptik evreninde, İsrailli masum bir kurbandır ve Filistinli barbar bir katilden başka bir şey değildir.

    İsrailliyi geçmişiyle ilgili karanlıkta bırakan bu mezarsı durum, herhangi bir gelecek uzlaşı olasılığını da yok etmektedir. İsraillinin çatışmayla ilgili idraki asgari olduğu için, “düşmanı” temizlemek ya da yok etmek dışında herhangi bir muhtemel çözümü tasavvur edememektedir. Tüm İsraillilerin bilmesine izin verilen yegane şey Yahudi acılamasının fantezi anlatımlarıdır. Filistinlilerin acısı onların kulağına tamamen yabancıdır. “Filistinlilerin dönme hakkı” ona matrak gelmektedir. Hatta en ileri “İsrailli insancıllar” bile, toprakları yerli sakinlerle paylaşmaya hazır değillerdir. Bu Filistinlilere, her şeye rağmen özgürlükleri dışında başka seçenek bırakmamaktadır. Açıkçası, İsrail tarafında barış için bir muhatap yoktur.

    Bu hafta Hamas’ın balistik yetkinliği hakkında daha fazla şey öğrendik. Besbelli ki Hamas İsrail’e uzun zamandan daha fazla olarak itidalli olmuş. Güney İsrail’e çatışmayı yaymaktan hep kendini geri tutmuş. Bana göre Sderot ve Ashkelon’a tek tük düşen Kassam füzeleri bana esaret altındaki Filistinlilerin verdiği mesajlarından başka bir anlam taşımıyor. Çalınmış topraklara, ev arazilerine ve bahçelere verilen ilk mesaj, “Ey sevgili toprağımız, seni unutmadık, senin için burada hala savaşıyoruz, er ya da geç geri geleceğiz, bıraktığımız yerden yeniden başlayacağız” diyor. Ancak mesaj aynı zamanda da İsraillilere de: “Siz, oradakiler, Sderot, Beer Sheva, Ashkelon, Ashdod, Tel Aviv ve Hayfa’dakiler, farkında olun ya da olmayan, çalıntı topraklarımız üzerinde yaşıyorsunuz. Hemen toplanmaya başlasınız iyi olur çünkü zamanınız doluyor, sabrımızı tükettiniz. Bizlerin, Filistin halkının, kaybedecek artık hiçbir şeyi yok”.

    Bununla yüzleşelim, İsrail’deki gerçekçi durum daha çok ölümcüldür. İki yıl önce Hizbullah roketleri kuzey İsrail’i vurdu. Bu hafta Hamas, İsrail’in Güney’ine balistik intikam kokteylleri servis edebileceğini ispatladı. Hizbullah ve Hamas’ın her iki durumunda da, İsrail askeri cevap veremedi. Sivilleri öldürebileceğinden şüphe yok fakat roket atışlarını durdurabilmekten aciz. IDF, ya tüm İsraillin üzerini örtecek bir beton tavan yapacak ya da koruyamayacak. Belki de ilahi nihayette bunu planlıyorlardır.

    Ancak hikayenin sonundan daha çok uzağız. Hatta daha başındayız. Her Orta Doğu uzmanı, Hamas’ın Batı Şeria’nın kontrolünü saatler içerisinde ele geçirebileceğini bilir. Aslında, Batı Şeria’daki PA ve Fetih kontrolü IDF sayesindedir. Hamas, Batı Şeria’yı aldığında, İsrail’in en büyük nüfus merkezi Hamas’ın merhametine kalacaktır. Bunu göremeyenler için söyleyelim, bu Yahudi İsrail’in sonu anlamına gelmektedir. Bugün, üç ay sonra ya da beş sene sonra olabilir; olay “eğer”den çok “ne zaman”dır. Tüm İsrail Hamas ve Hizbullah’ın füze menzilinde olduğunda, İsrail toplumu çökecek, ekonomisi iflas edecektir. Kuzey Tel Aviv’deki müstakil bir villanın fiyatı, Kiryat Shmone ya da Sderot’taki kulübeyle aynı olacaktır. Tel Aviv’i tek bir füzeyle vurulduğu zaman, Siyonist rüya sona erecektir.

    IDF generalleri bunu bilir, İsrailli liderler de. Bu nedenle zaten Filistinlileri yok etmek için bu savaşı başlattılar. İsrailliler Gazze’yi işgal etmeyi planlamıyorlar. Orada istedikleri bir şey yok. Tek istedikleri Nakba’yı bitirmek. Filistinlileri silmek için üzerlerine bombalar yağdırıyorlar. Filistinlilerin bölgeden gitmesini istiyorlar. Açıkça görülüyor ki işe yaramayacak, Filistinliler kalacak. Sadece kalmayı istedikleri için değil, İsrail ölümcül taktiklerini uyguladığı sürece topraklarına dönüş günleri yaklaştığı için.

    İsraillinin gerçeklerden kaçtığı yer de tam burası. İsrail, “dönüşü olmayan noktayı” çoktan geçti. Yok olmaya mahkumiyeti, Filistinli siviller üzerine attığı her bombaya nakşediliyor. İsrail’in kendini kurtarmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Çıkış stratejisi yok. Çıkış yollarını müzakere edemez çünkü ne İsrailliler ne de liderliği çatışmadaki temel parametreleri anlayabilmiş değil. İsrail’in harbi sonlandıracak askeri gücü yok. Filistin’den çıkan liderleri öldürmeyi başarabilir, senelerdir de yaptığı bu, buna rağmen Filistin direnişi ve mukavemeti zayıflayacağına daha da güçleniyor. İlk intifada da bir IDF generalinin öngörüsünde olduğu gibi: “Kazanmak için Filistinlilerin yapması gereken tek şey hayatta kalmak”. Hayatta kaldılar ve gerçekten de kazanıyorlar.

    İsrail liderleri de bunun farkında. İsrail şimdiden her şeyi denedi, tek taraflı çekilme, aç bırakma ve şimdi de soykırım. Demografik tehlikeyi sıkı bir Yahudi gettosuna dönüştürerek savuşturmayı bile düşündü. Hiçbir şey işe yaramadı. Hamas siyaseti görünümündeki Filistin mukavemeti bölgenin geleceğini tayin edecektir.

    İsraillilere kalan tek şey, körlüklerine ve şimdiden hazır ve nazır ölümcül kaderleri olduğu gerçeğinden kaçmaya sıkıca sarılmaktır. Aşağıya doğru yuvarlanırken, İsrailliler bilindik çeşitli kurban ilahileri söylemeye devam edeceklerdir. Benmerkezci üstülükçü gerçekle doldurulmuş olarak, başkalarına yaşattıkları acılara şimdilik kör olarak kendi acılarına boğazlarına kadar gark olacakları günler uzak değildir. Benzersiz şekilde İsrailliler başkaları üzerine bombalar bırakırken birleşik bir topluluk gibi davranmalarına rağmen, biraz canları acıdığında incinebilir masumiyetin ayrık birimlerine, monatlara dönüşmeyi başarırlar. Benlik bilinciyle ve geri kalanlar tarafından algılanan görünümleri arasındaki bu tutarsızlık İsrailliyi canavar bir soykırımcıya dönüştürür. İsraillin kendi tarihini idrak edememesinin de nedeni bu tutarsızlıktır, kendi Devletleri’ni yok etmek sürekli ve sayısız teşebbüslerini kavramalarını da bu engeller. İsraillilerin Shoah’ın (Nazi Soykırımı’nın İbranicesi) anlamını idrak etmelerini ve bir sonrakini önleyebilmelerini engelleyen de aynı tutarsızlıktır. Bu tutarsızlık İsraillileri insanlığın bir parçası olmaktan alıkoyar.

    Bir kez daha Yahudiler bilinmez bir kadere doğru yola çıkmak zorunda. Bir nebzeye kadar, kendi yolculuğuma az evvel başladım.

    *İsrailli dünyaca tanınmış müzisyen.

  19. Yazan:MY Tarih: Oca 5, 2009 | Reply

    @Enver,

    Sebeplerden hangilerinin daha agir bastigina bakmak gerekmez mi? Meselâ Kuzey Hindistan’da Hindular ile Müslümanlar çatisiyorlar. Bunun kaynagini Hindu metinlerinde aramak ne derecede faydali olabilir?

    Bir de tartismayi biraz açmak için sunu eklemek istiyorum:

    Sorunun kaynaklarini “DISARIDA” görmek ve göstermek kanaatimce kalici bir çözüme hizmet etmeyecek. Meselâ:

    1) Yahudi teolojisini degistirmemiz,
    2) ABD’de etkili olan Yahudi lobisini yok etmemiz,
    3) Finans dünyasina hakim olmus Yahudi bankacilari isten kovmamiz,

    mümkün degil. Bunlarin hepsi dogrudur, Israil’e güç kazandiriyordur, vahsetine katkida bulunuyordur.

    Ama BU SEBEPLERE ODAKLANMAK (bence) Müslümanlari eylemsizlige itiyor.

    “Karsimda seytan Israil var, sinirsiz güce ve saldirganliga sahip, mutlak kötü!”

    Demek ki:
    1) Müslümanlar suçsuzdur,
    2) Müslümanlar çaresizdir.

    Iste bu durusa karsiyim. Suat veya sen böyle düsünüyorsunuz demiyorum elbette. Ama Yahudi teolojisine veya komplolara odaklanmak çareyi, çözümü Müslümanlarin disinda aratiyor.

    Neredeyse 100 yildir zulüm altinda inliyor filistin. Müslümanlar hâlâ dünya kamuoyundan medet bekliyor, imza topluyor, Israil’i kiniyor.

    Alkolik bir baba konusuyor sanki: “isten atildim, çocuklarim aç, karimi döverek öldürdüm, kizlarim fahise oldu, alkolü, genelevleri, patronumu ve nefsimi kiniyorum”

    Burada bir tuhaflik var gibi geliyor bana 🙁

    çözüm bizde. En azindan bizde olan kismini hayata geçirebilirsek bu zulüm bitebilir. Aksi takdirde bizim torunlarimiz imza toplamaya devam edecekler, Filistinli kalmazsa Iraklilar va baska soykirim kurbanlari için.

  20. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Oca 5, 2009 | Reply

    MY’de haklı.türklerden dahil olmak üzere islam ülkelerinin genel durumuna bir bakın.üretmek yok,çalışmak yok,petrolün üstünde yan gel yat.gavura uşaklık yap.

    ne olacak senin sonun.neyseki biz Atatürk sayesinde biraz yırtmışız olaydan.ancak yinede ektiğimiz tohumların %80’ini israilden alıyoruz.daha yeni israille 1.8 milyr dolarlık silah alım antlasması imzalamısız.

    üretmiyoruz,hazırdan yiyoruz.gavura muhtaç kalıyoruz,gavurda aha böyle asıp kesiyor,yakıp yıkıyor.

  21. Yazan:Serkan Çekiç Tarih: Oca 5, 2009 | Reply

    Yorum mudur değil midir bilmem. Ama Suat beyin linkindeki yazıyı okudum baya baya kanıt sunmuş adam tevratın bu işte etkili faktörlerden olduğunu kanıtlamak için. Kanıtlar mı? ayetleri okudum bence kanıtlar. Ama bu demek deildirki bu olayların yaşanmasında tek etken tevrattır. Ama o ayetler aslında şöyle yada bak diğer dinlerdede buna benzer şeyler var diyen biri çıkmadıkca bana tevrat aslında böyle demiyo alakası yokla gelmeyin. Ayetler duruyo işte baya baya destekliyo sivil katlini. Antisemitizmle falanda yaklaşmıyorum. Tamam herkesin dini kendine ama bu demek deilki dier dinlerin bariz üzücü sonuçlara neden olacak yanlarını görmeyelim. Diğer dinlerin savaşları o dinlerin kutsal kitaplarına bağlanmamasının sebebi bu kitaplarda tevrata oranla bu denli sivil katlini, savaş çağrısını caiz gören yok.Var diosanız sizde yazın ahanda kuranın ayetleri ahanda incilin ayetleri diye.O zaman onlarada aynı tepkiyi gösteririm. Ki kuran içinde kadın erkek eşitliği alanında bi çok kez eleştirilerimi belirtmişimdir.

  22. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Oca 5, 2009 | Reply

    Mehmet Bey,
    kesinlikle haklısınız. elbette kendi suçumuzu unutmamalıyız. ancak bence israil’i motive eden şeyleri de iyi analiz edebilmeliyiz. bunları yaparken, elbette bizler ne yapmalıyızı da mutlaka tartışmalıyız.

  23. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Oca 6, 2009 | Reply

    Enver Bey,

    Doğrusunu isterseniz ne talmud’u okumuşluğum var,ne de tevrat’ın içeriği hakkında bir bilgiye sahibim.Yorumunuzu okuduktan sonra sadece internetten biraz araştırdım şu talmud denen şeyi.Okuduğum metinler karşısında da dehşete düştüm…Doğrusu dini metinlerden çok, fanatik birileri tarafından ortaya atılmış sapkınlıklara daha çok rastladım.Tabiatıyla, kendilerini buna kaptırmış fanatiklere dindar olarak tanımlamak pek caiz olmasa gerek.Dindarlık bir yana insanlıkla bağdaşır yanı yok.Ha,eli kanlı İsrail’lileri bu vahşi cinayetleri işlemeye motive olmasında bu sapkın metinlerin ne kadar etkisi var,bu elbette tartışılabilir.Kuşkusuz İsrail’in bir ulusal cinnet geçirmesinde hayli etkisi de olmuştur.Ancak yine de Kur’an’nın bir çok yerinde yer verilen yahudiliğin ve kutsal kitabı tevratın bu sözü edilen talmud saçmalıklarıyla aynı kefeye konmaması gerektiğini düşünüyorum.

    Dolayısıyla benim şahsen itirazım bu cinnetin altında yatan gerçeklerin sorgulamasına değil.Zaten suat beyin makalesine yazdığım yorumlarımda da buna yeterince açıklık getirdim.Benim çıkış noktam,İsrail’in ortdoğuda müslümanlara karşı estirdiği terörün altında bu metinlerden çok daha karmaşık ve derin sosyolojik nedenlerin olabileceği ihtimali üzerinedir.Bir yandan müslümanlara ettikleri zulmü geçmişte yaşamış olmaları…Diğer yandan ABD’nin bölgede kendilerine emperyalizmin yayılması için biçtikleri misyon ve dolayısıyla her türlü savaş teknolojisiyle verdikleri destek…Uluslararası şirketleşme ve tekelleşmeler,devletlerarası siyasi dengeler ve daha pek çok etken…İsrail’i adeta bir canavar ulus haline gelmesi için yeterli zemini sağlamıştır.

    Ben,sorgulanmaya buradan başlanması ve varsa çözüm yollarının bu kirli ittifakların boşa çıkarılması yönünde ciddi bir mücadeleyle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.Ve gördüğüm kadarıyla ne BM’den,ne medeniyetin beşiği(!)sayılan Avrupadan,ne de bizim devlet politakımızda bu yönde dişe dokunur bir önlem veya caydırıcı bir yaptırım bulunmuyor…Hatta bir kınama için bile devletimizin bir çekince içinde olduğunu söylemek herhalde abartılı olmaz.

    Şimdi kendi devletimiz ve hükümetimiz bile uluslararası bir takım dengeler uğruna böyle bir aciziyet içine düşmüş iken talmud’daki sapkın metinlere,tevrat’ın tahrif edildiği düşünülen içeriğine ve İsrail’in “şeytan”lığına bağlayarak mı durduracağız İsrail vahşetini.

    Sonuç itibariyle elbette İsrail’in bu barbar yüzünü ifşa edeceğiz,insan olarak haykıracağız;bu,insanım diyebilen herkesin bir insanlık ve vicdan borcudur.Ancak,bu insanlık dışı gidişatı durdurmanın çok daha etkili yollarını da zorlamak durumundayız.Kısacası sadece kötülemek üzerine kurulan bir mücadele biçimi duygusal olmaktan öteye gidemez ve asla etkili olamaz.Benim vurgulamak istediğim bu.

  24. Yazan:Aziz Eyüp Tarih: Oca 15, 2009 | Reply

    Hiçbiriniz konuya vakıf değilsiniz. Asıl mesele Tevrat değildir TALMUD’dur. Nedir Talmud? Yahudi rabbilerinin kaleme aldığı sözlü gelenektir. Asıl yahudilik talmud üzerine kuruludur. Ama bu Talmud’un içine Babil sürgünü dolayısı ile bir sürü pislik girmiştir. Siz İsrail’in neden çocuk öldürdüğünü anlayamıyorsunuz değil mi? İnternetten talmud yazıp araştırın. talmud’da yahudiler dışındakiler insan olarak kabul edilmez, domuzlar kadar değerleri yoktur, onları gerektiğinde öldürmek, kazıklamak, kandırmak günah değildir. Talmud’da çocuklarla cinsel ilişkiye bile izin verilmektedir! Yahudiliğin bu türünde çocuk kurban etmek bile vardır! Şaşırdınız değil mi? İşte bütün pisliklerin kaynağı. Şimdi anladınız mı ??

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin