RSS Feed for This Post

Şerefli Türklerin torunları mıyız?

Bugün (10 Aralık) Dünya İnsan Hakları Günü. Geçen hafta ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi utanç verici bir karara imza attı… İki Fransa yurttaşı Müslüman öğrenci jimnastik derslerine başörtüleriyle alınmamıştı. Öğretmenleri başörtülerini çıkarmaları için ikaz etti. Kızlar, çıkarmak istemediler. Esma Nur ve Belgin Doğru bu sebepten okullarından atıldılar… Fransız iç hukuk süreci, bu atılma kararını haklı buldu. Başörtüsüyle okuma hakkı talep eden kızla son umut olarak AİHM’e başvurdular, haklarının ihlal edildiğine dair şikâyette bulundular… AİHM ise bu şikâyeti incelemeye dahi gerek duymadığını bildirdi ve bu başvuruyu reddetti…

İslami inanç ve yaşam tarzına dair Avrupa’nın genel zihin haritası berbat durumda. İslam ve Müslümanlar söz konusu oldu mu birçok “liberal” “demokrat” Avrupalı faşizan bir dil ve zihniyetle konuşuyor. Bu faşizanlığı ırk ve etnisite üzerinden değil, “sekülerlik” “uygarlık” gibi kavramlar üzerinden yapıyorlar… AİHM de Avrupalı Müslüman unsurları “uygarlığa entegre edilmesi gereken ilkel unsurlar” olarak gören faşizan modernist zihniyetin hükümranlığında bugün. Avrupa Müslümanlarını “eşit yurttaş” görmeyen o sorunlu bilinçaltı genel Avrupa zihninde egemen. Müslümanlar “Millet-i sadıka” olmalı,”Uygarlık”ın icap ettirdiği şekilde “Avrupalılaşmalı”lar… Aksi takdirde “haddini bilmek”le mükellefler…

İslam meselesinde genel Avrupa zihni şu an hastalıklı durumdadır… Başörtülü insanlara özgürlüğü “lütfeden” yukarıdan bir bakışla “hoşgören”, “Şuralara girebilirler de buraları olmaz” diyen bir anlayışı utanç verici buluyorum…

Hangi Türkler?

Avrupa’nın hastalığı bu… Ya bizim nerdeyse asırlık kronik hastalığımız?.. Markar’ın mükemmel tabiriyle bu ülkenin karakutusu olan Ermeni meselemiz… Bu mesele etrafında geçtiğimiz hafta çok onurlu bir girişimle karşılaştı Türkiye… 1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı ‘Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanı kabul etmeyen ahlaklı bir girişimle… Ben de imzamı büyük bir gururla atıyorum bu metnin altına… Bu vicdanlı duruş bu topraklarda “nevzuhur” değil, bunun da bilinmesini isterim… 1915’te Büyük Felaket yaşanırken de şerefli ve ahlaklı duruş gösteren insanların ruhu şad oluyor bu girişimle…

Tehcir kararı kendisine tebliğ edildiği anda reddetme şerefini gösteren Kütahya Valimiz Faik Ali Bey’in mesela… Başka şehirlerden sürgün edilip perişan halde Kütahya’ya varabilen Ermenilere sahip çıkılması için maiyetine emir veren bu şerefli devlet adamımızın… Kütahya Ermenilerine din değiştirmelerini dayatan, “Ya topluca ihtida edersiniz ve burada kalırsınız, ya da tehcir kafilelerine katılırsınız” diyen şehrin haysiyet yoksunu polis müdürünü görevden alan, “Ermenilere karşı mezalime Kütahya Türkleri bugüne kadar katılmadı, bugünden sonra da katılmayacak” diye şehrin idare meclisinde haykıran onur abidesi bir devlet adamıydı Faik Ali… Kütahyalı diye bir soyadım varsa, Faik Ali Bey gibilerle onur kazanan bir soyadı bu…

Yine İttihatçıların bu hukuksuz ve ahlaksız emri eline gelince “Ben valiyim, eşkıya değilim. Bu işi yapamam” diyebilme şerefini gösteren Ankara Valimiz Hasan Mazhar Bey vardı… Konya’ya yığılan onbinlerce Ermeninin hayatta kalmasını sağlayan, bu sürgün kararını uygulamaya direnen Konya Valimiz Celal Bey vardı… Celal Bey, daha evvel Halep valisiydi. Suriye çöllerine sevkıyatın, katliam anlamına geldiğini çok iyi biliyordu… Bu şerefli devlet adamına, Konya’nın şeyhleri ve âlimleri en büyük desteği verdi. Hem İslam’a hem de insanlığa aykırı bu katliam niteliğindeki sürgün kararına derin bir ahlak ve faziletle direnen Müslüman âlimlerimiz ve şeyhlerimiz vardı bizim…

Kastamonu Valisi Reşit Paşa, Basra Valisi Ferit Bey, Yozgat Valisi Cemal Bey, Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi Bey ve Batman Kaymakam Vekili Sabit Bey gibi daha başka ahlak abidesi devlet adamlarımız da vardı… İttihatçı zihniyet bu şerefli tavırları gösteren devlet adamlarımızın da bir kısmının canını aldı… Sonunun mezalim olacağını bile bile tehcir kararının alındığı gibi, bu onurlu insanların da gözlerinin yaşına bakılmadı…

Biz Türkler “Bizim atalarımız katil olamaz” diye yakınıyoruz her yerde, bu özü itibariyle çok vicdanlı bir tepkimiz bizim, Hrant da hep öyle söylerdi… Peki, şimdi kendimize soralım; Biz bu şerefli Türk devlet adamlarının manevi torunları olarak mı kabul ediyoruz kendimizi? Bu onurlu adamların heykellerini, görev yaptıkları şehirlere dikecek miyiz? Yoksa göz göre göre katliam kararı alan şerefsiz adamların mı torunlarıyız? Bu katil adamları mı övüp duruyoruz her yerde? “Yaptık ve haklıydık” deme haysiyetsizliğini hâlâ gösteriyorsak, bu ikincilerin torunlarıyız demektir… Bugün karşımızda olan soru budur… Hangi Türkleri manevi atamız kabul ediyoruz?

Her Türk bu hakiki soru karşısında vicdanıyla baş başadır…

Trackback URL

  1. 11 Yorum

  2. Yazan:Mustafa Tarih: Ara 12, 2008 | Reply

    Talat-Enver-Cemal üclüsünün ittihat ve terraki komitesi devleti ihtilal ile ele gecirmislerdi 1913 senesinde. (Ondan evveli meclis secimle basta idi).
    Tehciri alman askerisi ve Enver Pasa gibileri tatbikata soktular. Ve bizim milletin cogunlugu zaten taraftar degildi tehcire. Ama sorulmamislardiki. Zaten Dünya harbinin felaketi icinde yasiyorduk. Genc erkek nufusun cogu cephelerde idiler.
    Benim anlamadigin su : nicin sadece tehcir meselesi öne sürülüyor sanki o zamanlari milyonlarca müslümanlar yokedilmedi ? Nicin baglantili bakis aciniz yoktur? Bu bende tereddüde sebeb oluyor. Ve nicin bu agir ve ciddi konularda cok “hafif” cümleler karistiyiyorsunuz mesela “Yoksa göz göre göre katliam kararı alan şerefsiz adamların mı torunlarıyız?” O karari alanlar benim dedem degilki ve iddia edende kimki ?
    Eger yoksa Türk düsmanligi yapmaksa niyetin kendine baska millet bul. Bircok milletler var birisine asimile ol.

  3. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ara 12, 2008 | Reply

    Mustafa Bey,

    Yazının üslubunu tasvip etmeyebilirsiniz.Ama bence bunun altında hemen öyle Türk düşmanlığı falan aramak da doğru değil.Ayrıca başkaları adına milliyetlerini tayin etmek gibi bir hakka sahip olduğumuzu da düşünmüyorum.Dolayısıyla bu bakış açısı,her hak arayana “ya sev ya terket” demekten pek farklı değil.Üstelik yazar burda mensup olduğu milliyetin daha da onurlu olması yönünde bir çaba içinde.En doğru ve insanî kararlar vererek onurlu duruşlarını gösteren atalarının hakkını teslim etmenin,onlarla gurur duymanın neresi düşmanlık?Övgüye değer bulunan şahsiyetler Türk zira,başka bir ırkın mensubu değil.

    Bu nedenle size naçizane tavsiyem her niyetin altında düşmanlık arama psikoljisinden vaz geçin.Bunu biraz da yeni neslin sözünü sakınmama haline verin.Ahlak dışı olana doğrudan “ahlaksızlık”,ahmakça olana “ahmak”,onurla bağdaşmayan davranışa “şerefsiz”demeleri biraz tuhafımıza gitse de asıl sorgulamamız gereken şey samimiyet olmalı.Ve bana göre Rasim bey bu anlamda yeni kuşağın yüz akıdır,örnek alınmalıdır.Zira hameset nutuklarıyla,varolan zihniyeti kayıtsız şartsız kabullenmeyle ne yazık ki bir yere varılmıyor.

    Ha,müslümanların çektikleri acılar yok mu?Elbette var.Enver Paşanın kendi iktidar hırsı uğruna Sarıkamışta donmaya terkettiği yüzbinlerce askerimizi hatırlamamız kafi gelecektir.Bu bencil tutumun elbette şereflice yad edilecek bir yanı yok.Şimdi bu acı gerçeğimizle yüzleştiğimizde Türk düşmanı mı olacağız?Kısacası içine hapsolduğumuz bu tuhaf savunma refleksinden kurtulmanın zamanı geldi de geçiyor.Bizler bunu başaramadık,bari izin verelim yeni nesiller başarsın.Ve inanın işte o zaman hakkettiğimiz insanlık onuruna bir adım daha yaklaşmış olacağız.

    Saygılarımla…

  4. Yazan:Enver Gülşen Tarih: Ara 12, 2008 | Reply

    AIHM’nin verdiği karar beni şaşırtmadı. benim açımdan liberalizm zaten kendi içinde bu tür çelişkileri barındıran bir ideoloji. yani konu seküler ve “liberal” olmayanlar olunca fazlasıyla çuvallayan bir düşünce söz konusu. bu yüzden bence sorunu tek tek fertlerde değil liberalizmin demokrasiye çelme takan yönlerinde aramalı.

  5. Yazan:EMRAH Tarih: Ara 12, 2008 | Reply

    bu meseleyi yalnızca liberalizm demokrası yada komünizm adı altında incelemek yalnış..evet beni de şaşırtmadı a.i.h.m nin kararı biz önce anayasa mahkemesinin kararına bakalım haşim kılıç olmaz başörtü laik düzene aykırı dedi nüfusunun yüzde 5 i müsalüman olan avrupanın mahkesesinin başka bi karar vermesi beklenemezdi..

  6. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Ara 12, 2008 | Reply

    Ne mutlu Kütahyaliyim deyene!! Kütahyanin tasi topragi altindir ve insanlari zorbalarin aleti olmaz. Tarihimizi kesinlikle önyargisiz arastirmamiz lazim. Bugünkü cogu sorunumuz tarihimizi yanlis anladigimizdan ileri gelmektedir.Ticaretle ugrasan bilir nasil kar Ticaret yapaninsa, zarar yaptimida onun olur Yani deyemez kar benim am zarar komsumun olsun.
    Atalarimizin basarilariyle övünmek hakkimiz ama yaptiklari yanlisliklarida kabul etmemiz ancak Serefle Türklere yakisir. Yabandan hepinize candolusu Selamlar.

  7. Yazan:ayse Tarih: Ara 12, 2008 | Reply

    rasım bey
    Bırazcık avrupa tarıhı bılenler ıcın sasıracak bır sey yok. Avrupa dını fanatızmın nerelere varacagını cok ıyı bılıyor ve amerıkanın kok hucre arastırmalarına kamu fonlarını kesmesınden kurtajı engellemeye ya da yaradılıscılıgı ders kıtaplarına sokma cabaları gıbı komıklıklere dusmuyor. Bunun muslumanlıkla bır alakası yok. Sızın mantıgınızla o zaman cok eslılıgın ya da dını vecıbe dıyerek hayvanlara ezıyet etmenın bıle serbest olması lazım. Sanırım once laıklıgın ne oldugunu ogrenerek ıse baslasanız ıyı olur komık durumlara dusmemek acısından-mesela suradan-
    Henri Pena-Ruiz
    Phılosophıe de la laıcıte

  8. Yazan:hejar Tarih: Ara 14, 2008 | Reply

    avrupa birliğine girmek için can atanlar, avrupanın yayınladığı türkiye raporlarını gazetelerinde çarşaf çarşaf yayınlayıp avrupayı savunanlar, insanlık ve demokrasi derslerini avrupadan alanlar….. ne oldu bu karara neden bu kadar sert çıktınız???

  9. Yazan:kenan Tarih: Şub 14, 2009 | Reply

    ermeni soykırımı diye bir şey yoktur ve olmamıştır.
    buna tecir denilir yukarıdaki yazıyı yazan kişiler biraz tarihi derinlemesine araştırırsa görürlerki bu tecir kararını çıkaranlar tecir sırasında yapılan herhangi bir saldırının suç olacağınıda vurgulamışıtır ve tecir eden ermenilere saldırmak isteyen 1100 kadar kişi yakalanmış bunların 100 kadarı idam edilmiştir.
    yukarıdaki yazıda ve yorumlarda tarafsız olunması istenmiştir.
    o zamanlar osmanlı devleti bir dünya savaşı içindeydi ve birçok cephede savaşmaktaydı.
    doğu cephesindeki düşmanımız ruslardı;fakat doğuda asil zaiyatı verdiren ruslar değil ermeniler olmuştur. osmanlı tebası içinde yer alan ermine erkekleri askere alınıp cepheye gönderildiklerinde silahlarıyla birlikte kaçarak ermeni çetelerine katılmışlar ve o bölgede birçok türkü öldürmüşlerdir.
    şunu kabul edebiliriz tabiki bu olaylara karşılık ermenilere bir düşmanlık oluşmuştur.
    çünkü o insanların gözü önünde karıları çocukları anneleri ve babaları vahşi bir şekilde öldürmüştür.bunu kanıtlayan bir çok toplu mezar bulunmuştur.
    ermeniler olmayan bir soykırımı varmış gibi birçok ülkeye kabul ettirmişlerdir.çünkü ne olursa olsun bulunduğu jeostratejik konuma bakıldığında hiçbir devlet türkiyenin gelişmesini istemez ve her engeli önüne koyabilir…
    bir önceki türk tarih kurumu başkanı yusuf halaçoğlu ermeni meslektaşlarına ve ermeni devletine gelin elimizdeki bütün belgeleri ortaya koyalım tarihçilerimiz otursun tartişsın önerisinde bulunmuştur;fakat bu öneri ermenistandan yanıt bulamamıştır çünkü ermenilerin elindeki birçok belge sahtedir…
    madem kendilerine soykırım yapıldığı iddaa ediliyor buyursunlar gelsinler biz devlet olarak görevimizi yaptık…
    asıl yanlış olan kendine aydın diyen kişilerin hiçbir tarihi araştırma yapmadan biz özür diliyoruz diyenlerdir ben kimseden özür dilemiyorum çünkü olmayan bir konu üzarinde özür dilenmez…
    ve kimin torunlarıyız konusuna gelince her millet içinde iyi ve kötü insanlar vardır olmuştur ve olacaktır…bu o milletin kötü olduğu anlamına gelmez ne olursa olsun tabiki yanlışlar eleştirilecek ve bu yanlışlar bir daha yapılmayacaktır ama bir iyi bir dekötü karakter ortaya koyup hangisinin torunlarıyız diye sormak yanlıştır ve bölünmeye sebep olur iyisiyle kötüsüyle hepsi atamızdır fatihide kanuniside enveride talatıda Mustafa Kemal Atatürk ü de…kendi tarihini yargılamak için önce ona sahip çıkmalısın…

  10. Yazan:ender güçlü Tarih: Şub 14, 2009 | Reply

    13 Şubat gecesi Fox televizyonunda hollandada düzenlenen bir box-kıckbox turnuvası yayınlandı.Hollanda da büyümüş Türk bir sporcu sanırım yine oralarda büyüyen bir ermeni sporcuyla karşılaşıyordu.müsabaka çok sert başladıve ilk raundda Türk sporcunun nakavtla(yanlış yazmış olabilirim) rakibini yendi.Maç sonunda rakibini omuzlarına alarak kaldırdı sarıldı ve centilmence onu kutladı filan.İlginç olan ise kendisine mikrofon uzatan sunucunun neden bu centilmenliği gösterdiği sorusuna ”babam derdiki hem seveceksin hem döveceksin,orası ring orada kavga edilir ama maç bitince biz olanı unutur rakibimizi tebrik ederiz” gibi bir şeyler söyledi.
    Sanırım yazarın yazdığı bu konuda dahil olmak üzere bu sitede yayınlanan bir çok makale, tarihi değerlendirirken ön şart olan konunun geçtiği dönemin psikolojik sosyolojik ekonomik gibi bir sürü belirleyeci öğelerini göz ardı etmesi nedeniyle makalelerin çok taraflı kalmasına neden oluyor.Bu olayda da olduğu gibi o dönemde her iki tarafın da bir takım haksızlıklara maruz kaldığı konusunda kimsenin şüphesi yok sanırım.Ama bu bizim ne kendi atalarımızı nede Ermenileri şerefsizlikle suçlamamıza neden olmamalı.Belgeler her nerede ise iki toplamun tarihçileri bu konuyu araştırmalı tezine tamamen katılıyorum.Ama Kütahyalıdan da her ne nedenle olursa olsun kimseyi şerefsizlikle suçlamamasını bekliyorum.En azından bir boksörün gösterdiği olgunluğu gösterebilmeli.

  11. Yazan:Schenker Tarih: Şub 21, 2009 | Reply

    yazar sadece yakın tarıh ve sıyasetı uzerıne yazarsa karıyer ıcın daha ısabetlı karar verır.yada bıraz detay ıcın zaman ayırmalı …en azından Pastırmacıyan Efendı hakkındakı faalıyetlerı okursa bırtakım gerceklere kestırmeden ulasabılır.tarıhi yorumlamak polıtıkacıların degıl,tarıhcılerın ısıdır.bu baglamda Türkıye nın sayısız arsıv-kaynak belgesı olmasına ragmen Ermenıstan ın elınde sadece Mavı Kıtap adı verılen uydurma bır öykü kıtabı mevcut.kimin torunları oldugumuza gelınce Ahmet Cevdet Pasa…saygılar

  12. Yazan:Mehmet Ali Tarih: Nis 5, 2011 | Reply

    Ezber bozan bu yazı için Rasim beye çok teşekkr ederim.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin