RSS Feed for This Post

“Alevidir ama iyi insandır”

Türkiye’de yaygın bir söylem vardır. Bu söyleme göre, milletimiz barış ve kardeşlik duyguları içinde yüzyıllardır yaşayan bir toplumdur. Fakat ülkemizi bölmek isteyen dış mihraklar aramıza sürekli nifak sokmaktadır…

Başka bir ülkeye nifak sokmak isteyen mihraklar hep var olacaktır. Düzgün bir devlet, nifak sokulabilecek toplumsal zemini kurutabilen bir devlettir. Ortada zemin yoksa hiç kimse hiçbir şeyi de kışkırtamaz…

Bu toplum kışkırtılmaya hazır birçok zeminiyle birlikte bir saatli bomba gibi yaşıyor şu an. Bu toplumun kendi devleti bizzat taraf tutan ve toplumsal kesimleri birbirine kışkırtan bir devlet… Toplum olarak ise her şeyden evvel hepimiz kendimizi kandırıyoruz… Alevilik meselesi özelinde, yüzyıllardır kardeş gibi yaşadığımız falan yok! Hangi siyasi görüşten olursak olalım önce bu realiteyi kabul etmek durumundayız…

Nusayriler ve Caferiler

Sadece Kızılbaşlık (Anadolu Aleviliği) bağlamında değil, Nusayrilik (Arap Aleviliği) ve Caferilik gibi gayri-Sünni diğer dinsel gruplara karşı da bu ülkenin bir önyargısı olduğunu önce dürüstçe kabul edelim… Geçen yazı belirttim, Türkiye’nin güney bölgelerinde Nusayri yurttaşlarla Sünni çoğunluk arasında sevgi dolu bir kardeşlik ortamının olduğunu söylemek mümkün değil. Nusayriler çok küçük bir nüfus teşkil ettiği için siyasi sistem bakımından ihmal edilebilir durumdalar. O sebeple yaşadıkları ayrımcılıklar gündeme gelmiyor. Fellah sözcüğü o bölgelerde aşağılama ve dışlama içeren bir ifade. Adana ve benzeri güney şehirlerinde Nusayri gettolarının varlığını herkes bilir. Bu süreçte Nusayrilerde de içe kapanarak kendini koruma dürtüsü oluşmuştur. Sünniler de o mahallelere girerken amiyane tabirle biraz tırsarlar.

Toplum içinde olduğu kadar laik olduğunu iddia eden Türk devletinde de Sünni-egemen bir mantık hükümran durumda. Bu mantık, devletin bilinçaltına işlemiş… Mesela tam kadrolu bir devlet gazetecisi olan Cüneyt Arcayürek geçenlerde televizyonda Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ten bahsederken “Osman Paksüt’ün babasını da tanırdım. Caferidir bunlar ama iyi ailedirler” deyiverdi… Arcayürek’in bu sözleri genel devlet bilinçaltını yansıtan temsil kabiliyeti yüksek bir örnek. Zaten bizim Sünni toplumda da “Alevidir ama iyi insandır” gibi akla ziyan sözler epey yaygındır. Devlet katında da “Caferi ama iyi çocuk” Paksüt gibilere üst makamlar hep açık olmuştur. Paksüt eğer devlet zihniyetine mesafeli özgürlükçü bir adam olsaydı, o zaman “Caferi” olduğu kendine ve topluma sık sık hatırlatılırdı. Benzer durum “Kürt ama iyi çocuk” Abdurrahman Yalçınkayalar, “Dindar ama iyi çocuk” Cemil Çiçekler için de geçerli… “İyi çocuk” olursanız devletimizin kapıları size açık…

Cemevlerinin resmen ibadethane olmasını, Madımak’ın müze olmasını, din işlerinin cemaatlere bırakılmasını isteyen Alevilerse devletin gözünde “yaramaz çocuk”lar… Öyle talepler geldi mi Sünni-dindarlar içindeki “iyi çocuklar”ına doğru dönüyor devlet. Onların başını okşuyor ve AKP içindeki “iyi çocuk”lar birden bu zındık talepler karşısında devletin yanına geçiyor…

Kızılbaşlık ve Yahudilik

Öte yandan toplumsal bağlamda Alevilik meselesinin bir mezhep ve inanç farklılığı olmaktan ziyade etnik bağlamda ele alınması gereken bir mahiyet arzettiğini düşünüyorum… Kızılbaşlık dışarıdan dahil olunabilen bir inanç kimliği ya da tarikat değil. Herhangi biri isterse Bektaşi tarikatına intisap edebilir, diğer tarikatlar ya da inançlara da. Fakat arzu edip de Kızılbaşlığa/Aleviliğe intisap edemez. Kızılbaşlık soydan gelen bir olgudur, verili bir kimlik aidiyetidir… Bu manada Kızılbaşlık kimliği Yahudi kimliğiyle çok benzer bir konuma sahip. Bugün tıpkı Yahudilik meselesi gibi Alevilik meselesi de direkt inanç bağlamında alınamaz. Antisemitik histerilerden ateist Yahudiler de payını nasıl alıyorsa, ülkemizdeki Alevifobi histerisinden de hiçbir inancı olmamasına rağmen birçok Kızılbaş payını almaktadır. O sebeple bugün Alevi uyanışının aktörleri içinde ateist ve agnostik çok sayıda da isim ve dernek var. Bunların olması da yadırganamaz. Bu insanlara ve derneklere “Siz Alevi değilsiniz” denilemez…

Öte yandan işin inanç kısmına bakarsak Türkiye Sünnileri de ehl-i beyt soyuna, özellikle Hz. Ali’ye derin bir sevgi ile bağlıdırlar. Günlük hayatında Kızılbaş kelimesini aşağılayıcı bir dille anan birçok Sünni, ehl-i beyt hikâyelerini dinlerken samimiyetle hıçkırıklar içinde ağlar. Hacı Bektaş da aynı şekilde Türkiye Sünnilerinin büyük çoğunluğu nazarında evliya mertebesinde bir dinî figürdür. Muaviye ve soyunu hayırla yâdeden Türkiye Sünnisi bu toplumda yok denecek kadar azdır… Dolayısıyla Alevilik/Kızılbaşlık meselesini inanç ayrılığı bağlamından çok verili bir aidiyet bağlamında, bir etnik (ya da etno-dinsel) mesele olarak konuşmak gerçekçi olan yaklaşımdır diye düşünüyorum…

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Ara 1, 2008 | Reply

    Maalesef laikligi en cok ihlal eden laik devlet tam kendisi. Alevi inancll olan insanlar inanclarini yasamakta hür olmalidirlar. Neden Aleviler ibadetlerini istedikleri gibi yapamiyorlar neden dinlerini cocuklarina istedikleri gibi ögretemiyorlar!!! Devlet bütün Din islerinden elini cekmelidir. Avrupada dinlerini ve kültürleri hür yasayabilen Alevilerin öz ülkelerinde laik baski altinada olmalari faydali bir yönten degil. Almanyanin bazi Eyaletlerinde Alevelik Aleviler icin Din dersi olarak kabul edildi ve cok güzel uygulanmakta.

  3. Yazan:bilal Tarih: Ara 2, 2008 | Reply

    Turkiye’deki baskilardan biri de sunni muslumanlarin alevilere bakisi. Ornegin.
    Mesela onde gelen liberallerden, Gulen cemaatine akil hocaligi yapan Mumtazer Turkone’nin yazisindan siritan Alevi nefreti.

    Ulkemizde hakaret icermeyen bir stil, bazen baskici totaliter dusunceleri ortebiliyor. Mesela Bay Turkone’ye gore “Aleviligi anlatmis USTELIK sevdirmis”. Sanki alevilik sevilmeyecek bir sey de sevdirmeye ugrasmis.
    Uslup icerigi kurtarmiyor. Demagoji bildigi icin eviriyor ceviriyor hakaret ediyor ama etmiyormus gibi gorunuyor. Bu tepeden bakici, otekilestiren uslup bence cok tehlikeli.

    “Alevî-Bektaşî kültürüne en büyük katkıda bulunanların başında Reha Çamuroğlu geliyor. Alevîliği ve Bektaşîliği anlatan, üstelik sevdiren en derli toplu eserler onun kaleminden çıkma.”

  4. Yazan:m.akif mentesoglu Tarih: May 12, 2009 | Reply

    alevi, kizilbas, tahtaci, caferi, nusayri degisik isimlerle ifade edilen etnik ve inanc kokenli diger vatandaslarimiza bakis acisi son 150 yilda islenen devlet politikalari sayesinde tamamen negatif olmustur.
    bunun kanaatimce en buyuk nedenlerinden bir tanesi, 4 hak mezhep disindaki butun islami akim ve mezheplerin devlet politikasi olarak kabul edilmemesi ve bu mezheplerin ahireti olmayacagi seklindeki soylemlerdir.
    bu, aslinda son 150 yildir baskici zihniyetin kendisi disindaki sunni olmayan ve/veya musluman olmayan unsurlari devlet eliyle yildirip, yok etme veya sayilarini azaltma politikalarinin bir sonucudur. ermeni, kurt problemi gibi konularada bu bakis acisindan yaklasmak gerekmektedir.
    bu problemin olusmasinda en buyuk suclunun devlet oldugunu dusunmekle beraber, Alevi vatandaslarinda inanc ve itikad noktasinda kendilerini iyi ifade etmeleri gerektigini dusunuyorum. gercekte musluman mi yoksa ayri bir dine mi mensup oldugunu kararlastiramamis alevilik bu hali ile kendi orgutleri icerisinde daginiklik arzetmektedir.

  5. Yazan:fezali baba Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    MERVANIN EVLADI

    Seksen bin personel din görevlisi
    Laiklik bu sistemin neresinde
    Camide katrolu hoca kimisi
    Laiklik bu sistemin neresinde

    Feodal mahalle kültürü yaşar
    Meçliste başları öfkeli çoşar
    Aliştı halklar bu işe kim şaşar
    Laiklik bu sistemin neresinde

    Osmanlı tebası ülkü havaslı
    Cumhur olunca molla koca başlı
    Şıhhın dizinde sızar gözü yaşlı
    Laiklik bu sistemin neresinde

    Fezalim der hacim katil başları
    Cahil yönetir bunların işleri
    Mervanın evladı yezit piçleri
    Laiklik bu sistemien neresinde

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin