RSS Feed for This Post

Otomobil, İktidar ve Cinsiyet

Modern ikonlar olan arabalar, hareketli simgeler olup “asri yaşam”ın anlamını en “hızlı” şekilde temsil ederler. Bu “mekanik binekler” aynı zamanda bir biriyle uyum içinde olan çok sayıdaki parçanın birlikteliği ile modern teknolojiyi stilize ve idealize eden hareketli modellerdir.

Bugün, saygın bir kimlik/statü taşıma yollarından biri de araba sahipliğidir. Günümüzde “olmak” sahip olmak demektir. Bir çeşit sürekli muhtaç olma/tatmin olma arzusu, daha da ötesi bir “meta ontolojisi” oluşmuştur. Metasız değişim ve tatmin tahayyül edilemez. Bu düşünce her gün yüzlerce reklâm ve film karesinde gözlerimizin içine sokulmakta, bilinçlerimize bombardıman edilmekte..

Arabalar, mekan/ coğrafya  üzerinde  iktisadi ve kültürel kutuplar arasında yaptıkları hareket ve seyr ü sefer ile “bağımlılık ilişkisi”nin haritasını çizen, belirginleştiren aktörlerdir. Sevgi ve nefreti de içinde barındıran, tutku ile boyun eğdiren araçlar ve “hareket halindeki ev”lerdir. Araba da tüm nesneler gibi bir iktidar aygıtıdır ve egemenlik nesneler üzerinden teşhir edilmektedir. Araba kişinin üzerinde bir “üçüncü deri”yi oluşturur ve kültürel kimlik ile ekonomik statüyü daha geniş bir alana yayar*

Özel mülkiyetin ve iktidarın en önemeli göstergelerinden biri olan bu kocaman makineler Orta sınıfın rüyalarının yarısı, alt sınıfların düşü ve özlemidir. Cari dünya düzeninin ve dizaynının bir numaralı gütme ve güdüleme aracıdır. Egemenlik, araçların mülkiyeti üzerinden temin edilmektedir. Güç, eşyaya sahip olmaktır. Evet, çalışırsan bir arabaya sahip olabilirsin, tabii ki bir bedel karşılığında.

Arabalar modern tüketim toplumunda en etkin cinsellik göstergelerinden biridir. İyi çalışan dinamik bir araba, doğa şartlarına karşı koyuşu ve direnişi ile zindeliğin zirvesinde muktedir erkeksi bir form içinde “karşı koyma” “meydan okuma” ve “cesaret” gibi değerleri yeniden üretir. Özellikle uzay çalışmalarının revaçta olduğu yıllarda, arabalar “hız” unsurunu temsil eden veya onu andıran (roket, mermi) fallik çağrımlara sahipti. Bu da “cinsel arzunun tahrikine” gönderme yapmaktaydı. Nesnelerin bu şekilde planlanması onlara bir çeşit animizm katmaktaydı. Arabalar insanların “yapay organlar”ı olarak “imaj” edilmekte ve pazarlanmaktadır. Arabalara “imajlar tarihinin matrisi”ni sunan “sergiler” olarak bakabiliriz. Teknolojik kazanımların önemli bir bölümü arabalarda somutlaşarak hayatımıza girmektedir.

 Nesne mülkiyeti yolu ile uzam ve mekan üzerinde hakimiyet yaratma isteği, reklamların yaratmak istediği temel arzudur. Ve  bu arzu tüketimin motoru olup, imajlar üzerinden yaratılmaktadır. İmaj, kimlikleri yaratma, oluşturma, yok etme, toplumsal rolleri, cinsiyetleri ve buna bağlı değerleri belirlemeye de girişmektedir.

Reklâmlarda erkek cinselliği çoğu defa “hakimiyet ve zafer araçları” olarak sunulan başka nesnelere “transfer” edilmektedir. Yani cinsiyetler ve onlara bağlı olarak yaratılan imaj ve çağrışımlar ile birlikte fakat onun üzerinden yeniden üretilmektedir. Kadın ve erkek diyalektik olarak yeniden tanımlamaktadır, yani erkekle beraber kadının da “ne olması”, “nasıl olması” ve “nasıl eylemesi” gerektiği belirlenmektedir. Artık cinsiyetler ve onlara bağlı değer ve roller bir bakış açısı ve tasarıma dönüşmektedir.

Metayı anlam ile ilişkilendiren yazılı ve sözlü araçlar olan reklâmlarla sürekli kışkırtılan arzu, rasyonel ölçülerini kaybetmektedir. Hemcins ve karşı cinsler, tüketim üzerinden kıskıvrak yakalanarak yarıştırılmakta ve teşhirin çekiciliği ile hiyerarşik farklılığı yaratmaktadır. Bu farkı, dolayısı ile toplumsal sınıfını, aşmak ancak hedef gösterilen nesnelere sahip olma durumunda mümkün olabilir. Toplumumuzdaki suç oranının artışı ve değerlerin kaybolmasının nedeni de bu psikolojidir. İnsan ihtiyaçları bir nesne veya değişim yollu ile dile getirildiğinde mutlaka bunun bir de bedeli vardır. Bedeller bireysel olduğu gibi toplumsal da olabilir.

Nesnelere ve buna bağlı olarak karşı cinslere sahip olmak isteyen insanlar nitel hiçbir değer taşımamaktadırlar. Artık “saadet” maskeler ile iletilen ve elde edilen bir şeydir. Nesneler gerçek; ahlak değişkendir. İşte yeni dünya ve yeni ahlak!..

Özellikle kadınlar, teknolojik araçlar ile beraber eşantiyon/promosyon olarak tüketilecek metalar olarak kimlik edilmektedir. Reklâmlarda genel olarak sahip konumumda olan erkekler iken ve iyelik-nesne konumu ile beraber değişim değerine indirgenen ise kadınlardır.

Modern dönemde kimlikler mübadeleye girmiş unsurlar olarak sunulmaktadır. Erkekler ve kadınlar otomobil üzerinden birbirlerinin müşterisi ve girdisi olmaktadırlar. Otomobil çoğu kez erkek cinselliğin bir uzantısı olarak sunulmaktadır. Birkaç yıl  önce bir “Fiat” reklâmında kadının araba ile sevişmesinde olduğu gibi.. Kadın, erkeği sahip olduğu nesne üzerinden arzulamaktadır. Araba reklâmlarında cinsel pazarlama teknikleri sonuna kadar kullanılmaktadır.

Cinselliğin “plastikleşmesi”, “süper market cinselliği”nin ortaya çıkması, yegane ahlak olarak daha çok mala/mülke sahip olmanın ve köşeyi dönmenin erdem konumuna çıkarılması, malların/eşyanın fetişleşmesine sebep olur. Ve bu durum, medya tarafından pazarlama şirketleri tarafından bombardıman edilmektedir.

Aydınlanma… Sanayi İnkılâbı… Eşitlik… Cinsel devrim derken küreselleşme ile beraber cinselliğin de küreselleşmesine şahit olduk. Teknolojinin imkânları ile feminizmin neşv ü nemâ bulması ile ataerkil geleneklerin değişmesi umuluyordu. Gel görelim durum hiçte böyle değil, şahit olduğumuz değişimler bir sığ bir yanılsamadan ibaret gibi geliyor.

 Kadın-nesne ilişkisinin diğer yönünde erkekler ve onların tasarımları bulunuyor. Rejim, şikayetçi olunan, önceki kadın ve erkek imajlarını daha kesif hale getiriyor. “Macit beni otomobillendir” replikli reklamda kadın, otomobil karşılığında cinselliğinin gücüne sığınarak, araba mülkiyeti/arzunun gerçekleşmesi için  Macit’e kur yapıyordu. En azından kur yaptığı partneri insan idi. Oysa Fiat marka otomobil reklâmında çıplak bir gerçeklik olarak kadın otomobil ile sevişiyordu. Amaç ve araçlar çırılçıplak ortadaydı. Şimdi sorunun tam yeri, otomobil sadece otomobil midir?

       Araba tasarlandığı günden beri  fallik bir unsur olarak erkek cinselliğinin bir tamamlayıcısı olarak tasarlamıştır. İlk araba reklâmlarında bu imaj daha belirgindi.  “Keşfe” ve geziye çıkan arabanın kontrolü erkekte idi ve kadın ise onun “yanında var olan” idi. Ya da araba, kadına giden bir yol idi. Pazarın büyümesi ile değer anlayışların değişimi ile beraber kadınlar için de arabalar üretildi elbet ama egemenlik hala erkeklerde. Araba en önemli erkek aksesuarıdır. Arabasızlık bir çeşit iktidarsızlıktır.  Araba hızdır, hızı olmayan geride kalır ve düşer.

* Andrew Wernick (1996). Promosyon Kültürü. (çev. Osman Akınhay) Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.

Trackback URL

  1. 1 Trackback(s)

  2. Haz 16, 2011: Yeni başlayanlar için “Müslüman” Marx : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin