RSS Feed for This Post

Kemal’i Kemalistlerden kurtarmak

Can Dündar’ın Mustafa adlı belgeseli etrafında tartışılanları dinledikçe derin bir üzüntü duyuyorum… Bu köşede yazdığım ilk yazılarda bu ülkenin egemen eğitimli-kentli Laik Türk ortasınıflarının yaşadığı trajediden bahsetmiştim…

Türkiye’de bu toplumsal kesimin ruh hali adım adım ideolojik olarak korkunç, tavır ve tarz olarak da trajikomik hale geldi… Bu belgesel sonrası konuşulanlar da bu trajikomik durumu daha berraklaştırdı… İlk köşe yazımda bahsettiğim “Taraf değiştiren çocuklar”ı bu trajikomik hal tam anlamıyla felç ediyor. Ne yapacağını bilemez hale getiriyor…

Böyle birçok arkadaşım var. Ben de öyleyim. Bir örnek vereyim… Geçen sene bir sivil girişimin Kemalizme muhalif şenlikli bir etkinliğine katılmıştım. O etkinlikte konuşmalar oluyordu. O konuşmalar arasında da Kemalizm bağlamında matrak şarkılar çalınıyordu… Bir etkinlikten sonra Mediha Şen Sancakoğlu’nun Aydın Bir Türk Kadınıyım şarkısı çalındı. Şarkı başlar başlamaz salonda kahkahalar yükseldi, kahkahaların volümü şarkı sözleri duyuldukça daha da artıyor, herkes bu kült şarkının sözlerini birbirine tekrar ederek daha da kopuyordu… Hakikaten gülümsenmeyecek hatta kopulmayacak gibi değildi sözler…

İster yetmiş olsun yaşım/ İlerici ve çağdaşım/ Yoksa haram olur aşım/ Aydın bir Türk kadınıyım

Mukaddestir mücadelem/ Yurt ağlarken nasıl gülem/ Son bulsun ıstırap elem/ Aydın bir Türk kadınıyım

Şükür ben de Müslümancım/ Tanrıya tamdır inancım/ Türkiyeme kurban canım/ Aydın bir Türk kadınıyım

Meşaleyiz sönemeyiz/ Başka rejim denemeyiz/ Hilafete dönemeyiz/ Aydın bir Türk kadınıyım.

Fakat tüm salon, koridordaki tüm arkadaşlar kahkaha atarken, ben bir zerre bile gülemiyordum… Aksine içimi bir hüzün kaplamıştı… Çünkü en başta annem olmak üzere benim etrafımda hep “Aydın Türk kadınları” olmuştu. Beni onlar büyütmüştü… Mediha Şen’in bu şarkıdaki sözleriyle aynı ruh haline sahip kadınlarla doluydu benim ailem… Aklıma hep onlar geldi şarkıyı dinlerken, karşımda ise bir sürü insan kahkaha atıyordu…

Elbette “Aydın Türk kadını” ideolojisinin savunulacak bir yanı yoktu. Kendiyle dalga geçilmesine, alay edilmesine son derece müsait, hatta bunu hakeden kartondan bir ideolojiydi bu. Fakat tamamen dışarıdan bakarak bu olaya rahatlıkla gülemiyordum da… Zevkle kahkaha atanlardan rahatsızlık duyar gibi oluyordum. Ama haksız bir duyguydu bu… Cumhuriyet’in zenci olarak gördüğü birçok kesimden gelen insan, kendilerine böyle ahlakdışı muamele eden otoriteyi madara etmekten özel olarak da keyif alıyorlardı. Kendi açılarından sonuna kadar da haklılardı…

Mustafa Kemal meselesi de benim için ve birçok yeni nesil genç için bu bağlamda aslında. Mustafa Kemal’i sevmeyen sevmez, kendince haklı sebepleri de vardır… Benim ise “Aydın bir Türk kadını” olan ve beni büyüten kadınlara olan sevgimin ne olursa olsun değişmeyeceği gibi Kemal’e olan sevgim de değişmez. Kemal’in de Kemalizmin de bugün kendi mensuplarınca bu derece rezil edilmesine de dayanamıyorum açıkçası… Bir insanı sevmek için illa onun dediklerine, düşüncelerine bağlı olmanız gerekmez. Tam aksine onu böyle bir “ulu” pozisyonda görürseniz, en ufak bir şüphede sevginiz tam zıddına dönebilir… Yani aslında Atatürk’ün normalleşmesi, gökyüzünden yeryüzüne inmesi bu toplumun ciddi kısmında O’na olan sevgiyi muhafaza edecek yegâne şeydir… “Atatürk düşmanları” diye bir kitle varsa, onların varlık zeminini kaydıracak yegâne girişim aslında budur. Can Dündar da bunu yapmıştır. Çok açık söylüyorum Dündar’a saldıranların saçma sapan “Atatürk” tasavvuru 20 yıl sonraki kuşaklara kalamayacak bir karikatürden ibarettir. Bugün bunu söyleyenler kendi torunlarının Mustafa Kemal’i sahici bir sevgi ve saygıyla anmalarını istiyorlarsa bu normalleşme sürecine destek vermeliler…

Cumartesi günkü yazımda söylediklerimi yineliyorum… Şevket Süreyya’nın üç ciltlik Tek Adam‘ı, Falih Rıfkı’nın en başta Çankaya‘sı ardından da Atatürk’ün Anlattıkları ve Babanız Atatürk adlı eserleri… Yakup Kadri’nin Atatürk ve Ankara adlı eserleri, şahsi sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın iki ciltlik Atatürk’ten Hatıralar‘ı…

Bu eserler Atatürk tarafından çok sevilen ve Atatürk’ü hep derin bir gönül bağıyla sevmiş, Kemalist çizgiye hep bağlı kalmış isimler tarafından yazılmış metinlerdir… Objektif ve tarafsız bir Atatürk portresinin arayışında olma meselesini de bir yana bırakıyorum… Sadece bu “Atatürk-yandaşı” eserler bile okunsa Atatürk yeryüzüne iner, normalleşir, Kemal’leşir… Benim gözümde Atatürk’ü karton kahraman olmaktan çıkarıp, kanıyla canıyla bir insan olarak Kemal’i tanımamı ve hakikaten sevmemi sağlayan bu eserlerdi…

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin