RSS Feed for This Post

Cumhuriyet’in nesini kutladık?

Yazar: Zühre Meryem Kaya

Dünya yüzeyinde yaşanan soysal değişimler geriye değil ileriye doğru, saat yönünde işler. Türkiye’de ise ileriye gitmek, ilerlemeye çalışmak, hatta koşmak, ne yazık ki saatleri geri almaya çalışanlar yüzünden aynı noktada takılıp kalmaktadır. 85 uzun yıl; Cumhuriyet’in ilan edilişinden bu yana geçen süreç. Bakıldığında sağlıkla yaşamayı başaran bir insan ömrü; ama halen emekleme safhasını geçememiş bir bebektir Türkiye’de Cumhuriyet. 

Yıllardır büyük bir coşkuyla yönetimin babadan oğula geçişinin kaldırılıp, elit bir kesimin elleri arasına askeri destekle bırakıldığını kutlar Türk halkı. Kendi içinde sindirilmiş bir Cumhuriyet’tir bizimki öyle hiçbir ülkenin yönetim sistemine benzemez. Kendi halkıyla kavrulan, halktan ayrılamayan ama halkı içine almayan, zengini daha zengin fakirini daha sabırlı bir fakirliğe iten bir sistemdir Türkiye’de Cumhuriyet… 

Din ve vicdan özgürlüğünden uzak kılınmış, içi boşaltılmış insancıklar isteyen bir sistemin çarklarını kendi eliyle inşa eden bir sistemdir Türkiye’de Cumhuriyet. Ayrımcılık ne şekilde olursa olsun o ülkeyi yok eden en güçlü silahtır. Bir bardak düşünün içi su dolu olsun, suyu içtiğinizde bardak boş dersiniz, aslında değildir… Boşlukları hava doldurur. Siz eğer yönetimin yüzeyine yanlış boşluklar açarsanız o boşlukları dolduran birileri çıkacaktır. Sistemler asla boşluk kabul etmez. Tabiî ki 85 yıllık Cumhuriyet’in içte ve dışta kazanımları vardır ama artık halkın din ve vicdan özgürlüğünü, laikliğin gerçek anlamıyla uygulandığı bir zeminde yaşatılması şarttır. Laiklik tabanlı bir çözüm getirilip siyasetten dini uzaklaştırmak başarılırsa; gereksiz dini tartışmalar, dinin siyasileştirilmesi, dinin siyasete alet edilmesi, kadının başörtüsünün başı örtmek dışında birçok şeyi örttüğü dönemleri de geride bırakırmış oluruz. Böylece halk ile siyasiler, asker ve yargı arasındaki mesafe daralır. Birbirine yakın duran ve işleyen bir sistemden asla korkulmaz. Korkulmamalı. 

Artık halkı silah dipçiğiyle yönetmek yerine halka bir adım yaklaşmayı denemeli seçilenler ve atananlar. 

Eğer bu ülkenin ilelebet özgür olmasını, içte ve dışta güçlü olmasını istiyorsak ki hepimizin temennisinin bu olduğunu düşünmek istiyorum. Cumhuriyet’i yönetenlerden daha fazla benimsemiş olan halka Cumhuriyet’in evrensel felsefesi çerçevesinde (gerçek demokrasi, halkın evrensel hak ve özgürlük standartlarının yaşatılması, hukukun üstünde hiçbir güç olmaması…) yaşam standarttı sunulması gerekmektedir. 

Cumhuriyet’in 85. yıl kutlamalarında o ülkenin Cumhurbaşkanı başörtüsü yüzünden iki resepsiyon vermek durumunda bırakılmışsa varın siz düşünün halka ne kadar yakın bir Cumhuriyet ile yönetildiğimizi. 

Halen emekleme safhasını geçememiş bir bebektir Türkiye’de Cumhuriyet.

Yürümeye başlamak ise ilk adımla olur. Zordur. Bacaklar bir müddet titrer, dengesini kaybeder… Bir bedeni ayaklandıran ise sadece bacaklar değildir; beyin, sinirler, kemikler, kaslar ortak hareket eder. Cumhuriyet aslında tam anlamıyla insana insan olarak değer vermenin sistemleşmiş halidir. Sistemlerse tek başına bir işe yaramaz; halk, siyaset, yargı ve asker birliği gerekmektedir. Kendi yaşam alanını genişletmek için başka yaşam alanlarını budamak değildir. Zira budanan yerden daha güçlü dallar sürgün verir yaşamın ortasına.  Ne kadar kendine güvenen huzurlu bir toplum oluşturulursa o kadar az kurşun sıkılır kendi toprağında, kendi paranla, kendi insanına… Cumhuriyet işte tamda budur; ülkenin yönetim sistemine barışık insanlar oluşturmak ve yönetime tam anlamıyla ortak edilmektir. 

Sözü özünde bırakmak makbuldür Cumhuriyet’in 85. yılına düşülecek en güzel temenni Başbakan Erdoğan’dan gelmiştir: “Bugünkü kutlamaları, milletimizin hiçbir ferdini dışarıda bırakmadan Cumhuriyetimize sadakatimizi göstermek için fırsat olarak görüyorum”

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Levent Cetin Tarih: Kas 4, 2008 | Reply

    Basbakaniniz “ya sev ya terket” demeye de getirmiyor mu Zuhre Hanim?

  3. Yazan:İbrahim Ahmed Tarih: Kas 4, 2008 | Reply

    Cumhuriyetin nesini mi kutladık? Nesini olacak.
    Tabii ki “arkadalar yarın cuhhuriyeti ilan edeceiz”ini!..

  4. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Kas 5, 2008 | Reply

    Cumhuriyet azami kullanma tarihi coktan gecmis bir cisim. Cumhuriyet ancak kendini Cumhuriyetin gercek sahibi gördügü askerler kutlar. Kutlamalara Halk gönüllü katilmaz yada bir Bayran havasi kesinlikle yasanmaz.Cumhuriyetimiz 84 yasini doldurmus olsa bile bugün icin herhangi bir birikimi yoktur. Geliri giderini karsilamaz. Cumhuriyetimiz cok büyük günahlar islemektedir cümkü kadinlara büyük haklar verdiginden bahseder ama basiörtülü Müslüman kizlarini Üniversiteler sokmaz.Tabii bu arada Kürdün, Alevin, Cingenenin haklari kisitlanmis hic önemli degildir. Bak… cok akilli olun…yoksa giderseniz. Ben Mustafa simdi soguk Birami icip Golf oynama gidecegim.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin