RSS Feed for This Post

Tehlikede olan piyasa ekonomisi değil özgürlüğümüzdür

BİLAL SAMBUR*

Amerika’nın finans piyasalarında başlayan ekonomik kriz, dünyayı derin bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Bazıları, krizi en büyük ekonomik buhran olarak nitelemekte. Yaşanan derin bir kriz olmasına rağmen, krizin aynı derinlikte ve ciddiyette tartışıldığını söylemek zor. Sosyalizm gibi kolektivist bir ideolojiyi benimsemiş çevreler, bu krizi, sosyalizmin “vahşi kapitalizm”den rövanş alması olarak değerlendirmekte. Krizi, kapitalizmin sonu ya da post-kapitalist çağa geçişin başlangıcı olarak ilan edenler, büyük bir zafer sarhoşluğu içerisinde irrasyonel bir ruh halinin bütün çılgınlığını yansıtmakta. Bu irrasyonel değerlendirmeler, hiç umulmadık kimseleri de etkileyebilmekte ve onların da bilinçaltlarında saklı tuttukları kolektivist eğilimlerin ve kapitalizm düşmanlığının tezahür etmesine neden olmakta.

SERBEST PİYASAYI SAVUNMALI MIYIZ?

Yaşanan ekonomik kriz, ekonomik hayatın özgürlük, adalet ve rekabet ilkelerine dayanması gerektiğini savunan serbest piyasa ekonomisi taraftarlarına zor bir zaman yaşatmaktadır, çünkü bu krizden istifade ederek sesini yükselten kolektivizm, kendi ekonomik tercihlerimizi özgürce belirlemek yerine devletin hayatımıza müdahale etmesine davetiye çıkarmakta ve var olan krizi kapitalizmin ölüm anı olarak ilan etmektedir. Ekonomik özgürlüğün bir masal olduğuna ve devlet müdahaleciliğinin gerçekçi tek ekonomik yol olduğuna inanmamız için her türlü kolektivist manipülasyonun etkili bir şekilde yapıldığı, sınırsız yalanların savrulduğu bu zor zamanda, insan onuru ve özgürlüğü adına serbest piyasa ekonomisini savunmak lazım.
Krizi, kapitalizmin sonu ve yeni bir sosyalist çağın başlangıcı olarak değerlendirmek çok anlamlı gözükmemektedir. Finansal nitelikli bu kriz, bizi çok ciddi bir sorunla yüz yüze getirmektedir. Yaşanılan ekonomik dar boğazdan istifade etmeye çalışan illiberal zihniyet, özgürlüğümüzü tehdit eden ve birey oluşumuzu hedef alan kolektivist bir dalga meydana getirmeye çalışmaktadır. Sözünü ettiğimiz bu illiberal kolektivist zihniyet, ekonomik hayatta bireylerin özgürlüğünü ve rekabet etmesini esas alan serbest piyasa ekonomisini kendisine hedef seçmekte ve bu krizi, piyasa modelinin sonu olarak sunmaktadır.

Aslında krizde olan serbest piyasa ekonomisi modeli değil, refah devleti ve devlet kapitalizmi gibi devletçi-kolektivist uygulamalar ve müdahalelerdir. Devletçi ve kolektivist düşünce yanlıları, krizin, ‘piyasa’nın yalandan başka bir şey olmadığını ortaya koyduğunu, özgür piyasanın liberallerin tehlikeli bir uydurması olduğunu net olarak gösterdiğini iddia edecek kadar ileri gitmektedirler. Başka bir ifade ile kolektivizm, piyasa ve özgürlük kavramlarının bir mitten başka bir şey olmadığını bize söylemektedir. Amerika örneğinde ortaya çıkan devlet kapitalizmi ve refah devleti modelini eleştirmek yerine, kolektivizmin özgürlükçü piyasa modelini hedef alması özgürlük açısından kaygı vericidir.

Krizi bahane ederek özgürlüğümüze saldıran kolektivizmin manipülasyonlarına karşı özgürlüğümüzden vazgeçmememiz, kendimizi devlete ekonomik açıdan bağımlılaştıracak bir ümitsizliğe düşmememiz lazımdır. Aslında kriz, ekonomik sistem olma niteliğine sahip tek modelin serbest piyasa ekonomisi olduğunu ortaya koymuştur. Sosyalist ve Keynesyen ekonomik anlayışlar, birer ekonomik model olmayıp, piyasa ekonomisinin başarısız olması için fırsat bekleyen ve böyle kriz anlarında devlet müdahalesini gündeme getirmekten başka hiçbir önerisi olmayan anlayışlardır. Hem piyasanın hem özgürlüğün mutlaka başarısız olacağını söyleyen sosyalizm ve Keynesyenizm, önümüze derin bir karamsarlık tablosu koymaktan ve felaket tellalığından başka bir şey yapmamaktadırlar. Bireylerin yaratıcılık ve rekabet etme gücüne güvenen serbest piyasa ekonomisi ise, krizlerin gelip geçici olduğunu, eninde sonunda insanın ve özgürlüğün kazanacağını bize söylemektedir. Başka bir ifade ile mevcut krizden dolayı kötümser olmamalı ve geleceğimiz hakkında karamsarlığa düşmemeliyiz.

KRİZ DEVLETÇİ KAPİTALİZMİNİN KRİZİDİR

Devlet kapitalizminin içine girdiği bu son kriz, kolektivizme serbest piyasa ekonomisi modelini ahlaksızlıkla suçlama imkânı vermiştir. Serbest piyasa ekonomisinin ahlaktan yoksun olduğu iddiası, kolektivist bir yalandır. Serbest piyasa ekonomisinin öncü teorisyeni olarak kabul edilen Adam Smith, ünlü eseri ‘Ulusların Zenginliği (The Wealth of Nations, 1776)’ isimli kitabını yazmadan önce ‘Ahlaki Duygular Teorisi (The Theory of Moral Sentiments, 1759)’ isimli kitabını yazmıştır. Smith, piyasanın işlemesinde ahlakın rolünü hiçbir zaman gözardı etmemiş, bilakis piyasanın, davranışlarının sorumluluğunu yüklenen ahlaklı ve erdemli bireyler sayesinde işleyen bir sistem olduğunu ifade etmiştir. Başka bir ifade ile, ahlakın olmadığı yerde piyasa da yoktur. İkisi de birbirini gerekli kılmaktadır. Ekonomik hayatta dürüst ve ahlaklı olmak, sözüne güvenilir olmak, sahtekârlık yapmamak serbest piyasa ekonomisinin olmazsa olmazıdır. Son finans krizi, aynı zamanda bir ahlak krizidir. Ödeyemeyeceği kredileri ödeme taahhüdünde bulunma, yalan beyanlarla devletten nemalanmanın yaygınlaşması, Amerika’da mortgage’la başlayan krizin bütün finansal piyasaları etkilemesinde etkili olmuştur. Astronomik ücretler alan büyük finans şirketleri yöneticilerinin, rasyonel, ahlaki ve rekabet koşulları çerçevesinde dinamik ve yaratıcı vizyonlar geliştirmek yerine kurumlarından nemalanan birer asalak haline gelmeleri, yaşanan ahlaki yozlaşmanın bir başka örneğidir. Ahlaki yozlaşmayı, piyasa hiçbir şekilde affetmemektedir. Ekonomik hayatta sahtekârlık ve yalancılık yapanlar, ilk önce müşterilerini, sonra işlerini ve sermayelerini kaybetmek suretiyle piyasadan kovulmaktadır.

Kolektivizm, serbest piyasa ekonomisini çıkarcılıkla, egoizmle ve bencillikle itham etmekte ve sosyal adaleti ortadan kaldırmakla suçlamaktadır. Serbest piyasa ekonomisi, insanların kazanma isteklerini doğal karşılamakta ve bu isteği, piyasada ekonomik hayatın canlı olarak devam etmesi için gerekli görmektedir. Kolektivizm ise, toplumculuk adına insanların kazanç isteğini egoizmle özdeşleştirmek suretiyle inkâr etmektedir. Kolektivizmin, serbest piyasa ekonomisini, insanları kâr hırsıyla gözleri dönmüş canavarlara dönüştürmekle suçlaması büyük bir zihinsel aldatmacadır. Serbest piyasa ekonomisi, insanların kâr elde etme isteğini doğal kabul etmektedir. Ancak, serbest piyasa ekonomisinin erdemi bunun ötesindedir. Başkalarına zarar vermeden, başkalarının malını ve kazancını çalmadan, insanların meşru yollardan kâr edebilecekleri bir hayat yaratan serbest piyasa ekonomisi, ekonomik hayatı insanileştirmektedir.

Krizle beraber kolektivist zihniyet, serbest piyasa ekonomisinin fakirlikten başka bir şey üretmediği saçma iddiasını tekrar etmeye başlamıştır. Serbest piyasa ekonomisi, zenginlik yaratan ve yaratılan zenginliği adalet, girişimcilik ve rekabet prensipleri çerçevesinde işleyen piyasa ilişkileri ağıyla dağıtan temel insani sistemdir. İnsanları, fakirliğe ve sefalete mahkûm eden kolektivizmin versiyonları olan refah devleti ve sosyalizmdir. Çin ve Hindistan’da milyonlarca insan, serbest piyasa ekonomisine geçiş politikaları sayesinde geçimlerini sağlayabilmekte ve hayatlarını devam ettirebilmektedir. Serbest piyasanın fakirlikle mücadelede en etkin model olduğu unutulmamalıdır. Amerika’da yaşanan krizi, serbest piyasa ekonomisinin yoksulluk üretmesi olarak değil devletçi kapitalizmin yarattığı materyalizmin bir ürünü olarak görmek lazımdır. İnsanlar, Amerika’da her istediklerini bir anda elde etme hırsıyla şartlandırılmış ve bütün gelir ve birikimlerini bu isteklerin karşılanması için harcamışlardır. Gelir ve birikimlerin yetmediği yerde, araba, ev, LCD TV, tatil ve diğer ihtiyaçlar için her türlü kredi verilmiştir.

ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKMALIYIZ

Devletin gelişi güzel para basmasını, faiz oranlarını belirlemesini, cari açığın önüne geçilememesini, finans kurumlarının iyi yönetilmemesini, hesapsız kitapsız verilen ve sorumsuz olarak kullanılan kredileri, devletçi kapitalizmin materyalizmi yaygınlaştırmasını, saldırgan bir emperyalizmden başka bir şey olmayan Amerika dış politikasını yaşanan krizin arkasındaki faktörler olarak görebiliriz. Ancak, bu nedenlerin hiçbiri, devleti ekonomik hayatımıza müdahaleye davet etmeyi meşrulaştırmamaktadır. Ekonomik açıdan bizim için iyi olanı özgürce gerçekleştirmekten vazgeçirmek için kolektivizmin ileri sürdüğü her gerekçe, özgürlük için tehlike arz eden bir manipülasyon olarak imal edilmektedir. Kolektivizmin, son finans krizini fırsat bilerek yaptığı özgürlükçü ekonomik modelle ilgili manipülasyonlara inanmamalı ve bu zor zamanda serbest piyasa ekonomisinin insani ve ahlaki erdemlerini ısrarla gündeme getirmeliyiz.

HerTaraf
Doç. Dr.; Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi / bsambur@yahoo.co.uk

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

 

 

 

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:fuatogl Tarih: Eki 12, 2008 | Reply

    Liberal piyasacı olmakla libertayen olmayı karıştırmışa benziyor hocamız. “illiberal” demesi biraz anlamsız. Sayın hocam, özgürlükçü-libertaryen olmakla “serbest piyasacı” olmak arasında hiçbir anlamlı bağ bulunmuyor. Bu bağı sanal olarak kurma şansını size veren reel-sosyalizm uygulamalarıdır. Dua edin bu girişimlere.

    Ekonomiyi nasıl gördüğümüz önemlidir. İnsan ekonomi için mi vardır, yoksa ekonomi insan için mi var? İnsanların hayatlarında bu kadar önemli olabilen bir ilişkiler ağını insan müdahalesi dışında bırakmak olanaksız – böyle birşey yok! “Serbest piyasa” diye birşeylere kendinizce olmazsa olmaz şart koştuğunuz şeyde bile piyasa müdahalesiz işlemez. “serbest piyasa” müdahaleyi sadece sermaye sınıfına hak gören tepeden aşağıya ideolojik bir önermedir. Bizzat bu piyasanın aktörleri, üretim araçlarının büyük sahipleri birçok insanın hayatını etkileyecek müdahalelerde bulunabiliyor kendi çıkarları için. Bunlar müdahale edince “özgürlük” oluyor, kollektif olarak insanlığa optimum hizmet etmesine yönelik müdahaleler yada yönetme girişimleri ise tukaka “illiberal” filan olmuş oluyor. Ben libertaryen olarak görüyorum kendimi, ve “serbest piyasa” diye sanki bir özgürlükmüş gibi sunulmaya çalışılan sistemin insanlığın çıkarına olmadığına inanıyorum.
    Yaşadıklarımız ise bunu destekler nitelikte. Serbestlik filan hikaye, hepimiz biliyoruz. Bu serbestliğin hangi mekanizmalar üzerinde işlediği önemli. Emek ve üretilen değer arasında ayrılmaz bir bağ bulunuyor. Bu bağı yokmuş farzedip aradaki ilişkiyi insan vicdanını sızlatacak şekilde açacak mekanizmaları desteklemek ile özgürlük, serbestlik lafları etmek birbiriyle uyumsuz, doğası birbirine zıt iki önermedir.

    ve bu zor zamanda serbest piyasa ekonomisinin insani ve ahlaki erdemlerini ısrarla gündeme getirmeliyiz.

    Hangi erdem hangi ahlak hocam!? “Serbest piyasa” diye yüceltmeye çalışdığınız sistem ile erdem arasında bağ kurmak, zen-felsefesi ile tırnak-makası arasında bağ kurmak gibi birşey. Önce finans kurumlarının, bunların ardındaki güç odaklarının ahlaksızca hükümetleri tehdit edip halkın paralarıyla kurtarıcı fonlar kurulması isteklerini bir açıklayın, sonra ahlak hesapları yapın bezirgan sermayedarlar lehine.

    Ve ısrarla, yaşanan krizi, ortaya çıkan pisliği sanki gerçekmiş gibi devletlere yıkmaya çalışmak ise akıl sınırlarını aşırı zorlamaktır. Yaşanan kriz “bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler” anlayışının krizidir. Neo-liberalizm diye adlandırılan uygulamaların krizidir. Bu gerçek fanatik köktenci piyasacılar tarafından kabul edilmesi biraz zaman alacak gibi duruyor.

    Devlet kapitalizminin içine girdiği bu son kriz, kolektivizme serbest piyasa ekonomisi modelini ahlaksızlıkla suçlama imkânı vermiştir. Serbest piyasa ekonomisinin ahlaktan yoksun olduğu iddiası, kolektivist bir yalandır.

    Verilen imkanları kullanmak gerek hocam 😀
    “Kollektivist bir yalan!” hahaheh gece gece güldürdüğünüz için teşekkürler.

  3. Yazan:ahmet Tarih: Eki 12, 2008 | Reply

    Her liberal,yalancı mıdır,yoksa bizdekiler mi öyle????Hamamın namusu için hala konuşabiliyorlar ya,pes artık.!!!çöken,devletçi kapitalizm mişmişmişmişmiş,peh peh peh…
    İslamcılarda ,bilimin keşfettiği her gerçeği ”islamiyetin kutsal kitabında da bu var ,biz önceki sahibiyiz! triplerini ,davranışlarının anayasası haline getirmişlerdir..
    2 kesimin(liberal ve islamcıların’ çarpık zihniyeti birbirine ne kadar da benziyor.!!!
    Nikah kıymaları boşuna değil,anlaşılan..
    Allah bir yastıkta kocatsın,amin…..

  4. Yazan:Serkan Çekiç Tarih: Kas 15, 2008 | Reply

    Sevgili kollektivistler şimdie kadar liberalizm çökmüş deildir.Merkez bankasının son yıllardaki para arzındaki artıştan kaynaklanan bu kriz tamamen savaşın getirdiği aşırı yükün sonucudur.Eğer illa çöken bişiler arıosanız berlin duvarı var.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eki 10, 2008: Tehlikede olan piyasa ekonomisi değil özgürlüğümüzdür | Credit

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin