RSS Feed for This Post

İslâm’ın Hayattan Geri Çekilme Hattı

20080909_derin_dusunce_org_islam_ve_hayat2.jpgBu makale İslam’ın hayat anlayışı adlı yazı dizisinin üçüncü bölümüdür. Birinci bölüm için buraya, ikinci bölüm için de buraya tıklayınız.

 Dünya görüşlerinin test edildiği noktalardan birisi de, hayattan geri çekilme anlayışlarıdır. Hayatta asla geri çekilmeme düşüncesine sahip olan dünya görüşleri, “insanilik” vasfıyla ilgili tereddütler oluşturmaktadır.

      Ne pahasına olursa olsun hayattan geri çekilmemekte ısrar eden ve kendi prensiplerini hayata tatbik etmekten çekinmeyen dünya görüşlerinin insan anlayışı, insanı malzeme mahiyetine ve kıymetine kadar indirmektedir.

      Hayat, dünya görüşü ile insanın temas ettiği meydandır. Dünya görüşü bu meydanda “doğru” olarak kendini gösterirken, insan bu doğruya muhatap olan temel gerçeklik olarak kendini gösterir. İnsan dediğimiz “merkezi gerçeklik” veya gerçekliklerin merkezi, “doğru” ile hangi şartlarda temas kurabileceğini bilmelidir. Dahası doğruların insanlar tarafından temas kurulabilir olması gerekir. Hakikaten insan denen merkezi gerçekliğe uygun olmayan doğruların, “doğrulanabilir” olduğunu söylemek imkânsızdır.

      Dünya görüşünün her ölçüsü, her şartta doğrulanamaz. Her ölçünün tatbik şartları vardır ve o şartlarda doğrulanabilir. Dolayısıyla tatbik şartları gerçekleştirilmemiş olan ölçülerin tatbik çabası, suni bir durum oluşturur. Suni durumlar bazen öyle noktalara kadar varmıştır ki, en vahşi ideolojik tatbikatlar ve katliamlar meydana getirmiştir. Hiç bir dünya görüşü hiçbir kuralını (teklifini veya reddini) insan canı pahasına test etme ilkelliğine düşmemelidir. Prensiplerini, insanı katlederek doğrulanabilir hale getirmeye çalışan dünya görüşleri, özünde insana hitap etmemekte, insanı sadece malzeme olarak görmektedir.

      İnsanı malzeme olarak görmemek ve insanı muhatap almak, bir dünya görüşünün hayatta geri çekilebilme payı ile anlaşılabilir. Hayatta ne kadar geri çekilebiliyorsa, o nispette insanı muhatap almakta ve onu önemsemektedir.  

      İslam’ın hayattan geri çekilme payı var mıdır? Varsa geri çekilmenin nihai hattı nedir? İslam hayattan hiçbir şekilde geri çekilmeyecek kadar sert ve kaba mıdır? Eğer böyleyse hayatı yaşamak (İslam’ı yaşamak) nasıl mümkün olabilir?

      İslam’ın hayattan geri çekilmesi, kendini hayattan tecrit etmesi ve temel esasını reddi değildir. Geri çekilmenin ölçülerden vazgeçmek şeklinde anlaşılması zaten yobaz anlayışıdır. İslam, hayattan “tatbik şartları” cihetiyle geri çekilir. Mesela su olmadığında teyemmümün caiz olması veya hastanın oruç tutmayabilmesi veya canın tehlikeye girmesi halinde İslam’ın veya Allah’ın dil ile inkârına cevaz vermesi gibi. Sistematik bir anlayışla İslam’ın hayattan geri çekilme hattının tespiti fevkalade önemlidir.

      İslam’ın hayattan geri çekilme yaklaşımının temelindeki anlayış, insanı ve hayatı mukaddem görmesinde ortaya çıkar. İslam, kendini hayat ile paralel olarak sunar. Hayatın mümkün olmadığı yerde kendinin gerçekleşmesi için çaba göstermez. İşin başında hayatın mümkün olması gerekir. Hayatı mümkün kılmayacak hiçbir anlayış, İslami kaynaklı olamaz. İslam, hayatı imha edecek hiçbir teklif veya redde sahip değildir. Aksine İslam, hayatı mümkün ve sürdürülebilir kılacak tüm teklif ve tedbirleri önceler. Hayatı imha ve iptal edecek bir teklifle karşılaşıldığında, anlaşılmalıdır ki o teklifin İslam ile alakası yoktur. İslam, hayatı mümkün kıldıktan ve sürekliliğini temin ettikten sonra kendini hayata sunar ve hayatın muhtevasını kendi teklifleri ile doldurmaya teşebbüs eder.

      Hayatın mümkün kılınması ve sürekliliğinin temin edilmesi, İslam’ın hayattan geri çekilme hattını gösterir. Hayatın mümkün kılınması için İslami kaidelere riayet etmemek gerekirse bunu mesele etmez. Çünkü öncelikli meselesi, hayatın mümkün kılınmasıdır.

      Hayatın mümkün kılınması ve özellikle de sürekliliğinin temin edilmesi, İslam’ın hayattan geri çekilmesi bahsinde çok büyük bir alanı, gerektiğinde boşaltabileceğini gösterir. Hakikaten zaman zaman hayatın mümkün kılınması ve sürekliliğinin temin edilmesi için İslam’ın “iman” teklifinden başka tüm alanlardan geri çekilmesini gerektirebilmektedir.  

* İslam’ın hayatta geri çekilebilmesinin nihai hattı, ikidir. Birisi iman diğeri candır.  

      İslam’ın hayatta geri çekilebilmesi konusunun mahiyeti doğru teşhis edilmelidir. Hayattan geri çekilmek, kendini veya esaslarını inkar veya ret etmek değildir. Geri çekilmenin esası, tatbik şartları itibariyledir. Bir kaidenin tatbik şartları yoksa o kaide tatbik edilmez fakat tatbik şartlarının oluşturulması için çaba gösterilir.

      İslam’ın hayatın her mecrasında, her alanında ve her konusunda ne kadar ve nasıl geriye çekileceği bahsi çok uzundur. Burada yapmaya çalıştığımız şey, temel anlayışını oluşturmak bakımından “nihai geri çekilme hattı”nın tespitidir.

      Nihai geri çekilme hattı, bilindiği üzere zaruretler ve mecburiyetlerle ilgilidir. İslam, zaruret sözkonusu değilse hiçbir kaidesinden tek adım geri atmaz. Zaruretin ilk manası hayat, nihai manası ise candır. Namaz, erkeklerde nihai geri çekilme hatlarından biridir. Mesela abdest almak için su bulunmasa teyemmüm ile kılınmalıdır, hasta yatağında kımıldayamayacak halde yatıyor olsa gözleriyle kılmalıdır. Fakat kadınlarda nihai geri çekilme hatlarından biri değildir namaz ve özel hallerinde kılmamalıdırlar. Namaz misali önemlidir zira namazda tüm tatbik şartları ortadan kalksa bile emrin ifa edilmesi gerekmektedir. 

* İslam’ın hayatta son geri çekilebilme hattı, imandır. 

      İslam’ın hayatta nihai geri çekilme hattından birisi imandır. İmandan geri çekilmez. İmandan geri çekildiğinde insanla veya insan imandan vazgeçtiğinde İslam ile irtibatını keser. Fakat can sözkonusu olduğunda iman ile irtibatını “dil”den kesecek kadar da canı aziz bilir. Lakin iman zaten kalbi bir hadisedir ve dil ile olanı, izhar içindir. Bu sebeple insanın kalben imandan vazgeçmesi kabil olmadığı gibi İslam’da kalp mecrasında imandan daha geriye çekilemez.

      İmanın nihai geri çekilme hattı olması, İslam ile insan arasındaki temel irtibatın iman olduğunu gösterir. İslam’ın imandan geri çekilmemesi ise imanın, İslam’ın nihai özü (özün özü) olduğunu gösterir.

      Bu durum, amelin imanın cüz’ü olduğu kanaatine sahip bazı cereyanlar için de anlamlı olmalıdır. Zira İslam, “insandan ne zaman vazgeçer?” sorusu çok önemlidir. Hayatın sınırsız sayıdaki ihtimali karşısında bu sorunun cevabını kolayca ve ıstırapsız şekilde vermek, İslam ile ünsiyetin kurulamaması demektir.

      İslam’ın hayattan geri çekilmesi, insandan vazgeçmesi değil aksine insandan vazgeçmemesi manasına gelir. İslam insandan hiçbir şartta vazgeçmek istemediği için hayattan geri çekilmektedir zaten. İnsandan vazgeçmemesi, insana kıymamasıdır. İnsandan vazgeçmemesi, hayata kıymamasıdır. 

* İslam’ın hayatta son geri çekilme hattı, candır. 

      Can sözkonusu olduğunda İslam hayatın tamamına yakınında vazgeçebiliyor. Fakat hiçbir can diğerinden daha aziz değildir ve kişi kendi canını muhafaza için başka canları yok edemez. Bu manada yaşamak için başkasının canına kastetmek İslam’ın geri çekilme hattında bulunmaz.

      İslam’ın canı aziz bilmesi genellikle yanlış anlaşılmaktadır. Can azizdir fakat nihai aziz olan can değildir. İnsana canını muhafaza edebilmesi için hayal dahi edemeyeceği kadar imkân sunan İslam, candan daha aziz olarak “İMAN”I kabul etmiştir. Fakat muvazeneye bakın ki, imanı da dil ile inkâra kadar geri çekilebilmektedir.

      Hiçbir İslami hüküm, canı yok etmek için kullanılamaz. İslam, canı korumak ve hayatı yaşanabilir kılmak için vardır. Bu noktada ilk akla gelen cihat bahsidir. Cihat, cana kıymak ve hayatı imha etmek için değil canı muhafaza ve hayatı sürekli kılmak için vardır ve şarttır.

      İslam’ın teklif ettiği hayat, asla zilleti bünyesinde barındırmaz. Müslüman’ın canına ve hayatına kasteden her türlü tecavüz, cihat ile ve en şiddetli bir şekilde bertaraf edilmelidir. Bu tavır özünde, cana ve hayata kastedenlerin haksız tecavüzlerine karşı canı ve hayatı muhafaza için muadil güç kullanmak demektir.

      Cihat mefhumunun Arapçadaki savaş manasına gelen harb kelimesinden değil de çaba, gayret gibi manaları muhtevi olan “cehd” kelimesinden üretilmiş olması manidardır. Cehd kelimesi aslında savaşı ihtiva etmez. Çaba, gayret manalarını ihtiva eden cehd kelimesi, hayatı yaşamayı mümkün kılan, insandaki “merkezi hamle”dir.

      Cehd kelimesinden, savaş manasını da muhtevi cihat mefhumunun üretilmesi, cihat ile hayatın birbiri ile ne kadar iç içe geçtiğini ve birbirine ne kadar ihtiyaç duyduğunu göstermesi bakımından fevkalade bir örgüdür. Istılahın (terminolojinin), bir kültür/medeniyet için temel anlayış altyapısı olduğu malumdur. Cihattaki mananın, harb kelimesine değil cehd kelimesine yüklenmesi, İslam’ın ıstılah maharetini göstermesi bakımından fevkalbeşerdir.  

      İslam’ın hayattan geri çekilmesi bahsi ile Müslümanların hayattan geri çekilmesi bahsini birbirine karıştırmamak gerekir. Birbirinden tefrik edilmesi zor olan bu iki bahis, İslam’ın anlaşılmasında ve yaşanmasında fevkalade problemleri üretmektedir.

      İslam’ın hayattan nihai geri çekilme payının fazla olması, Müslümanların hayattan geri çekilmemesi içindir. Müslümanların hayattan geri çekilmesi, İslam’ın geri çekilmesine olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Müslümanlar hayatın ta merkezinde bulunabilsinler diye İslam hayattan geri çekilebilmektedir.  

      İslam’ın veya Müslümanların hayattan geri çekilmesi bahsindeki anahtar kelime, tavizdir. Geri çekilme ile taviz verme bahsi birbirine en çok karıştırılan konulardır. İslam’ın hayattan geri çekilmesi ile tavizin hiçbir alakası yoktur. Taviz, Müslümanların hayat karşısında aldıkları tavırlar ile alakalıdır. İslam’ın geri çekildiği alan, şartları meydana gelmişse, taviz vermek değildir. Taviz, Müslümanların, İslam’ın geri çekilmediği noktada geri çekilmesidir.  

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:PirMuhammed Tarih: Eyl 12, 2008 | Reply

    Taviz, Müslümanların, İslam’ın geri çekilmediği noktada geri çekilmesidir.

    bu nasıl olabilir? bir defa taviz vermekle kastedilen nedir? öte taraftan İslam’ı hayattan dışlamanın, İslam’ın özüyle bağdaştığı nasıl iddia edilebilir?

    açık konuşayım:ben şu taviz kelimesini gördüğümde aklıma nedense, “Benim ayetlerimi az bir dünya menfaatiyle değişmeyin” ayet-i kerimesindeki ihtar geldi.

    İslam’ın geri çekilmesinden kasıt, bütün bütün hükümlerinin terk edilmesi değildir umarım. ayrıca İslam ile yaşam arasındaki bağın önemini hatırlatmaya gerek yok sanırım.

    ben yukarıdaki satırlarda; hayattan soyutlanmış ve sadece vicdana hapsedilmiş dinin (dinden kastım İslam) faydasının olmayacağı, böyle bir dine inanmanın anlamsız olacağı kısmına rastlamadım.

    ne İslam’ın kendisi ne de koyduğu hükümler laf olsun diye insanlara gönderilmemiştir. öte taraftan İslam’ın kendisi tarafından, zor durumlarda inananların güç durumda kalmamalarını sağlamak için verilen belli konulardaki belli ruhsatlar (ben buna taviz demiyorum), onun hayattan çekildiği ya da kendini feda ettiği anlamına gelmez.

  3. Yazan:haki demir Tarih: Eyl 12, 2008 | Reply

    Sayın PirMuhammed,

    Yanlış anlaşılmaktan fazlasıyla tedirgin olan biriyim. Anlaşılmamak bile, yanlış anlaşılmaktan daha az tedirginlik uyandırmıştır bende…

    Yazıyı tekrar okudum lakin sizin tereddüt ettiğiniz noktalar ile ilgili hem de misallerle net açıklamalar var.

    Sanıyorum burada dil ile ilgili bir problem var. Kullandığım dil, daha önce kullanılan bir dil değil. “İslam’ın hayattan geri çekilmesi” gibi bir cümle herhalde daha önce kullanılmamıştır. Yeni bir dilin, “anlaşılma” bahsinde ne kadar fazla problem üretebileceğinin farkındayım. Bu noktada yapılası gereken yeni bir dil kullanmamak olabilir belki. Fakat aynı dilin kullanılması, tekrarları meydana getirmekte ve tekrar ise anlamayı önlemektedir.

    Evet… İslam hayattan geri çekilebilmektedir. Bu, insandan vazgeçmemek içindir. Hayattan geri çekilmediğinde insandan geri çekilmektedir. Oysa öncelikli konu hayat değil, insandır. İnsandan geri çekilmemek/vazgeçmemek için hayattan iman ve can bahislerine kadar geri çekildiği vakidir. Bunun ıstılahtaki adı, (sizin ifade ettiğiniz gibi) ruhsatlardır. Yazıyı, mevcut dil ve üslubu ile anlamakta zorlanırsanız, kendi dilinize tercüme ederek anlamaya çalıştığınızda problem olmadığını göreceksiniz.

    Yeni dil kullanma lüzumu ile ilgili birkaç noktayı ifade edeyim.

    Zaman zaman orjinallik veya ilginçlik olsun diye yeni dil kullanma teşebbüsleri olduğu doğrudur ve bu manasız bir çabadan başka bir şey değildir. Ucubeliklere düşmeden yeni dil kullanma lüzumu şu noktalarda ihtiyaç haline gelebilir.

    1-Kullanılagelen dilin imkanları ile keşfedilebilecek manalar keşfedilmiş ise, yeni bir dil ile başka yeni manaların keşfi kabildir.

    2-Kullanılagelen dil tefekkür zafiyeti ortaya çıkarmış ve tekrarlara kilitlenmiş ise yeni bir dil kullanılması tefekkür faaliyetini canlandırabilir.

    3-Kullanılagelen dil, “bilinen dil” olduğu için herkes, “anladığı vehmine” kapılabiliyor. Anladığı zannına/vehmine kapılmak, zihni ataleti meydana çıkarıyor ve idrak faaliyetini kesintiye uğratıyor. Yeni bir dil ise idrak faaliyetini kamçıladığı için “anlamış”, “olmuş” havasından insanı kurtarıyor.
    vesaire.

  4. Yazan:azad Tarih: Eyl 12, 2008 | Reply

    Sn demir yazi diziniz islami hayatı islami şuuru tatbik etmek,islami daha iyi anlaşılabilir kılmak açısından müsbet bir çalışma ürünüdür.Hz Ali nin bir sözüne deginmek gerekirse ,ki çalışmanıza dair bir bakış açısından yerinde olacaktır,İslamiyeti kurtarmayı değil İslamiyetle kurtulmaya bakın.sözü bize ışık tutmaktadır.Kİ yaşadıgımız asrın en çetin zorlu sorunlarından biride,her islami şuura sahip inananın islamiyeti kurtarmayı bir misyon olarak algılamalarının tatbigindeki hatalardır.Eger rabbin isteseydi bütün insanları hidayete erdirirdi.ayetindeki açıklama ilahi takdirin insanlara yükledigi ,insanları bir imtihana,mükemmel bir dünya ve ahiret hayatını kazanmaya yönelik oldugu ,akabinde vaaedilen Allah ın rizasına nail olma öğretisidir.İslami müeeyyideler bu açıdan elzemdir.Günümüz müslümanlarının zaruret derecesinde ihtiyaç duydukları islami bir yönetimin,modelin sistemin hayat bulmamasının yoksunlugunun temel sebeblerinin en başında cihad (cehd ) kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.asıl cihad cehd islami hayatı,islami yaşayışı,islami yönetimi Kuran ın ölçüleriyle taniyabilme idrak etme metodlarının,beşeri sistemlerden apayrı bir yaşam biçimi oldugunu iddia ederek kanıtlanabilirligini , hayat bulunabilirligini ortaya koymaktır.Kaldıki İslam sosyal hayatın düzenin yegane temsilidir,İslam hayat dinidir.

  5. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Eyl 13, 2008 | Reply

    Haki Bey

    Bu yazınızın fıkıh merkezli bir yazı. Burada fıkhı hem hukuk hem de “fıkh etmek:idrak etmek, anlamak” anlamında kullanıyorum. Yazdıklarınızı makasıdu’ş-şeria’nın insan hayatına verdiği önemin modern bir dile tercümesi olduğunu düşüyorum.

    Dil ve üslubunuzla ilgili de bazı şeyler söylemek istiyorum, yanılıyorsan düzeltin

    • Galiba hukukçusunuz. Öyle ki bazı konuları bira adeta bir “norm” şeklinde veciz olarak ifade etmişsiniz. Ki bu bir yerde konun tabiatı icabı böyle.

    • Yazıyı okurken ilk başta kapalı ve tartışmaya açık şeylerin yavaş yavaş açımlandığını/açık-seçik hale getirildiği gördüm. Bir nevi Dekartçı üslup( tabi ki olumlu anlamda). Adım adım söylediklerini açıklığa kavuşturma çabası…
    • Aslında konuya vakıf biri olarak terminojiyi/ıstılahı kullanmayışınız dikkatimi çekmişti. Zaten siz pir Muhammed’e yazdığınız cevapta bunu ve nedenlerini açıklamışsınız. Onun içi üzerinde durmuyorum. Yine de kavramlar parantez içinde verilebilir.

    ***

    Bu yazınızda diğer iki yazınıza oranla daha oranla daha netameli bir alana girmişsiniz. Sadece yazının başlığı bile sonu gelmeyecek bir kelami/teolojik tartışma açabilir. Aslında İslam tarihinde buna benzer tartışmalar yaşanmıştır. İman artar mı; azalır mı? Günah işlendiğinde iman kişiyi terk eder mi? Vb… Tabii ki ne sizin nede benim amacım bu değil. Onun için bu faslı geçiyorum

    Sayın DEMİR

    Yazınızda icbar ve yaşamı yitirme riskinin söz konusu olduğu durumu baz alarak İslamın/imanın geri çekilmesi, dil ile inkar veya tatbikin askıya alınması, durumundan bahsediyorsunuz. Evet İslam bunu “hayatı mümkün kılmak” için yapıyor. Çünkü, ifadenizle İslam, “hayatı imha edecek hiçbir teklif veya redde sahip değildir.
    AMA.
    Bugün İslam ve Müslümanlar böyle bir durum ile karşı karşıya değiller ki..
    Yani İslamın bugün bizatihi bir çok noktada bir “yaşam tarzı” ve hatta “akide” olarak Müslümanlarca askıya alınması/savsaklanması sorunu yazınızda bahsettiniz çerçeve içinde açıklanabilir mi?

    Başka bir ifade ile söylediklerinizin/”ruhsat”ların sosyolojik karşılığı nedir?

  6. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Eyl 13, 2008 | Reply

    Sayın pir Muhammed
    Müslüman küfre taviz verebilir ama müsamaha göstermez. Ben bunu İsmet Özel’in bir yazısından öğrendim.

    İslam icbar durumunda dini/hayatı savunmak için küfre taviz verebilir. Tavize ruhsat vardır.
    Ama
    Müslüman küfre müsamaha göstermez. Buna ruhsat yoktur.
    Mü’min tavizle “icbar edici durum”u aşabilir, bir çıkış bulabilir. Üstad Sezai Karakoç’un dili ile söylersek “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.”
    Ama müsamaha Hakkın üzerini örtmeyi içseleştimeye götürür.

  7. Yazan:furkan Tarih: Eyl 16, 2008 | Reply

    14 asır evvel peygamberin,süfyan ve benzeri
    güçlü tacirlerin,ibrahim yapısı kabe yi ve içindeki”tanrı ya ulaşmak için birer vasıta”
    olan putları kullanıp dini kendi lehine bir
    para transferi mahiyetinde kullanmasına karşı çıkarak,uluhhiyet fikrini eşyadan beri kılması
    ve ona irtifa kazandırıp,istismarcıların ulaşamayacakları bir noktaya yükseltmesi seküler bir çaba değil midir ?

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eyl 18, 2008: İslâm Kendi Hayatını İnşa Eder : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin