RSS Feed for This Post

Güneydoğu’da ölüm ve Medya Dili

20080824_derin_dusunce_org_sehitlik2.jpgGüneydoğu’da ölümler sürüyor… Çeyrek asırdır olduğu gibi yine gepegenç insanlar ölüyor… Bir de işin öbür kısmı var “Teröristlerin şu ini bombalandı, şu mağarası darmadağın edildi” gibi bir provokatif üslupla gün aşırı verilen haberleri devletin resmî ajansı veriyor. PKK tarafında ölenlerin de bu ülkenin yurttaşı olduğu, ölümleri bayram havasında sunulan gençlerin de

annesinin, babasının, amcasının, teyzesinin, kardeşinin de bu topraklarda yaşadığı, bu korkunç üslupla verilen haberleri onların da dinleyeceğini ya umursayan yok ya da bütün bunlar kasıtla yapılıyor. Ne olursa olsun, oğlunun dağa çıkmasına lanet bile etse hiçbir anne, hiçbir baba oğlundan böyle leş kargalarından bahsedilir gibi bahsedilmesini kaldıramaz… Onun kanına dokunur bu vicdansız dil.

Ahlaki değerleri bir yana bırakıp fayda-merkezli bir bakıştan bile baksak bu devlet dilinin bir anlamı, devlet lehine bir yararı yok. “Milletin birliği, devletin bütünlüğü” ideolojisine gerçekten inanıyorsanız ve biraz aklınız varsa bu  üslubun sizin aleyhinize, PKK’nın lehine işleyeceğini bilirsiniz… Tabii bugünkü gelinen noktada “bölünmez bütünlük” artık bir bahane haline gelmişse, esas kaygı sadece kendi iktidarını sağlama almaksa, hatta yakın gelecek bağlamında “küçük olsun, bizim olsun” mantığı güdülüyorsa, yani PKK ile Türk devlet zihniyeti aynı menfaat zemini üstüne oturma raddesine gelmişse o ayrı tabi…

Etyen Mahçupyan’ın geçenlerde yazdığı Ergenekon ve PKK zihniyetinin çıkarları açısından şu an aynı tarafta olduğu tespiti üzerine herkesin düşünmesi lazım…Son yazımda belirtmiştim; Güneydoğu’daki savaşta oğlunu kaybeden LAST ortasınıfından bir şehit annesi “Vatan sağolsun demiyorum” demişti. Bu tavır LAST’lar açısından temsil kabiliyeti yüksek bir tavır. Öte yandan oğlu hayatını kaybettiğinde “Bir oğlum şehit oldu, öbürü de şehit olmaya hazır” diye açıklama yapanlar ise daha geleneksel-dindar insanlarımız… Yani hâkim devlet zihniyetinin “ikinci sınıf” saydığı, toplumsal görünürlüğü arttıkça MGK meselesi haline gelen yurttaşlarımız…

İlginç biçimde geleneksel-dindar yurttaşlar kendilerini makbul yurttaş görmeyen devlet zihniyetinin tam arzuladığı yönde sözler söylerken, devletin egemenliğini dayadığı sınıflar tam ters istikamette bir psikolojiye sahip. Sağduyulu bakan herkesin tespit edeceği üzere şu an fotoğraf bu. Bu fotoğrafın nasıl açıklanması gerektiği Türk aydınları için önemli bir tartışma konusu olmalıdır. TSK’nın üst düzey kademesi de bu fotoğrafı iyi değerlendirmelidir.

Geleneksel-dindar yurttaşların ölüme ilişkin kavrayışları sadece Güneydoğu bağlamında değil genel olarak farklı. Hepimiz biliriz ki bu toprakların kadim zihniyet dünyasında ölüm; bir yönüyle bir kavuşma günü, bir düğün gecesi gibi karşılanır.

Ölüm; Hakk’a kavuşmak, Hakk’a yürümek olarak algılanır. Bu toplum kabristanlardan korkan ve dolayısıyla onları şehrin hiç uğranmayan yerlerine ötelemiş bir toplum değil. Aslında modern-öncesi hiçbir toplum temelde öyle değildi. Tüm geleneksel kültürlerde ölümle barışık, en azından ondan büsbütün korkmayan bir anlayış vardır. İslami bağlamda bu çok daha belirgin olarak öyledir. Bu topraklarda “Ölmeden önce ölünüz” düsturunun temel alındığı bir hayat tarzı yüzyıllar boyu hükümferma olmuştur. Bu ülkenin modern-öncesi dönemde üretilmiş deyişlerine, manilerine, hikâyelerine, şiirine, müziğine kısacası tüm kimliğine sinmiş bir zihniyet yapısıdır bu.Şu yaşadığımız çağda bu kadim zihniyet, modern/dünyevileşmiş insanın anlam evrenine elbette çok ama çok uzak.

Modern insanın algısında ise ölüm karanlık demektir ve ötesi yoktur. Dolayısıyla dünyevileşmiş/sekülerleşmiş LAST ortasınıflarının ölüm sözkonusu olduğunda çok daha müteyakkız oluşları çok doğal. Bu savaşın “vatan için” olduğuna iç dünyalarında bir zerre inançlarının kalmaması kadar da zihniyet yapılarının bu seküler karakteri de “Vatan sağolsun” dememelerinin başlıca sebebi.Geleneksel-dindar insanımızla İslami kesim diye anılan tüm kesimleri de bir tutmamak gerekiyor.

İslami camia ortasınıfları itibariyle bugün hızla dünyevileşiyor, bu çok açık. Toplumsal ve iktisadi arenada eski LAST ortasınıflarının, yeni ortasınıflaşan İslami kesimin aktörlerine direnç gösterdiğini görüyoruz. Bunu da “laiklik/modernlik” üzerinden ifade ediyorlar. Oysa İslami dediğimiz kesimler de zihinsel anlamda hızla laikleşiyor. Hatta bu dünyevileşme sürecini Kemalist devlet zihniyeti frenleme işlevi görüyor. Yani “laik devlet” bıraksa İslami ortasınıflar daha da hızla laikleşecekler… İronik bir durum var…

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 9 Yorum

  2. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 11, 2008 | Reply

    Şimdiden bu yazıya ne tür saldırılar gelebileceğini tahmin etmek zor değil.Ki bana göre bu durum,yazıda irdelenmek istenen temayla birebir ilişkilidir.Küfür,hakaret ve aşağılama ne yazıkki sıradan bir dile dönüşmüştür.Toplumsal iletişimi sağlamakla görevli medyanın bırakınız basın yayın ilkelerine uymayı,böyle çirkin bir dili kullanmakta sınır tanımayışı elbette ki farklı bir sonuç yaratamazdı.Eğer insanlar bugün düşünce ve fikir platformlarında “özgür düşünce” adına küfür ve hakareti her türlü fikri altyapının üstünde görüyorsa bunu medyaya borçluyuz…Medyaya ve elbette insan davranış ve sorumluklarını sağlıklı düzenlenlenmesini sağlayacak yasaların olmayışına.

  3. Yazan:yorumcu Tarih: Eyl 11, 2008 | Reply

    Teröristlerin şu ini bombalandı, şu mağarası darmadağın edildi” gibi bir provokatif üslupla gün aşırı verilen haberleri devletin resmî ajansı veriyor. PKK tarafında ölenlerin de bu ülkenin yurttaşı olduğu, ölümleri bayram havasında sunulan gençlerin de

    annesinin, babasının, amcasının, teyzesinin, kardeşinin de bu topraklarda yaşadığı, bu korkunç üslupla verilen haberleri onların da dinleyeceğini ya umursayan yok ya da bütün bunlar kasıtla yapılıyor.

    Bazen gerçeklerle duygularımızı karıştırıyor olmalıyız diye düşünüyorum. haksızlığa uğramış kişiye hakkını verirken biraz dozunu kaçırmak deniyor sanırım yukarıdaki sözlere..
    Çok kez tartışıldı biliyorum bir sonuca yine varılamayacak ama madem bu ülkenin Yurttaşı.. bana neden dağlarda silah doğrultuyor bu insan? madem ezilmiş madem mazlum madem hakkını alamamış neden düzgün platformlarda hakkını aramamış.? Her hakkı elinden alınan, bir grup kurup silahlı eylemlere başlarsa karşılıklı ağlamamızmı gerekiyor bu duruma ?

    Ortada çok farklı emeller için kurulmuş bir terör örgütü ve Türk hükümetinin yanlış politikalarından kaynaklanan yıllarca ezilmiş yada ötelenmiş bir güneydoğu sorunumuz var. bu sorun o bölge insanının hakkını silahla araması gerçeğini doğru kılmıyor malesef.

    Her insan akla ve vicdana sahiptir. Türk askeri dışardan görünen yüzüyle ölmeye gidebilir ama vicdanı orda bulunmayı istemeyebilir. işin özü Devletin zoruyla askere alınır. Çatışırken mecburdur ya öldürecek ya ölecektir. ama karşımızdaki teröristler böyle değil. örgüte katılmama hakları vardır. Kendi ayaklarıyla bana silah doğrultmak için dağlara çıkan birinin ölümü , bu kişiler yüzünden zorla ölüme giden Türk askerinin ölümüyle BİR tutulamaz. ikiside insandır ama birisi ideolojisini gerçekleştirmek için, birisi devletini korumak için savaşır..

    Saygıyla..

  4. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Eyl 11, 2008 | Reply

    Almanlarin bir Atasözü var **havan topuyla serce aylamak** yani olumsuz girisimler icin söylenir. Uzaktaktan gördüm kadariyle Türkiyenin sorunlari cogu zaman olumsuz ve gereksiz gisisimlerden kaynaklaniyor. Kesinlikle TSK basindakiler biliyorlar Kürt sorununu Silah gücüyle cözülmeyecegini ama hic durmadan genc insanlari harcamaya devam ediyorlar. Kürt sorununu cözmek Kürtlere cagdas vatandaslik haklarini vermekten gecer. Kendini ülkenin gercek sahibi gören, milli gelirin bilinmez kismini hesap vermeden harcayan ordunun 30 senedir kazanamadigi savasi Amerikan destegi olmasa kaybetme tehlikesi bile var. Tehlikenin göstergesi Sayin Basbugun toplum mühendisligine soyunmasi.

  5. Yazan:seyduna Tarih: Eyl 11, 2008 | Reply

    buraya yorum yazan arkadaşların üslubu çok yerinde ve sanki herbiri artık bir gerçeğin farkına varmış gibi içtenlikle düşüncelerini dile getirmeleri hakikaten bizi ilerisi için umutlandırmaktadır ,en azından hala barışsever insanların bu şekilde destek vermeleri bile bir başlangıç sayılabilir,ve ünlü bir yazarın şu cümlesi zihnimde hep yer edinmiştir”düşmanlarınıza kızmayınız çünkü onlar sizin eserinizdir”buradaki düşman kelimesi kürtler için biraz aşırıya kaçmışsa da bu zihniyet devam ettiği müddetçe bir realiteye dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır ,her ne kadar kürtler bu düşman kelimesine hep yabancı kalmak istese de…

  6. Yazan:MY Tarih: Eyl 11, 2008 | Reply

    @Yorumcu,

    Öncelikle sitemize hosgeldiniz, saygili uslubunuz için tesekkür ederim. Zira saglikli bir tartismanin birinci sarti nezaket.

    Söyle demissiniz:

    […]madem bu ülkenin Yurttaşı.. bana neden dağlarda silah doğrultuyor bu insan? madem ezilmiş madem mazlum madem hakkını alamamış neden düzgün platformlarda hakkını aramamış.?[…]örgüte katılmama hakları vardır. Kendi ayaklarıyla bana silah doğrultmak için dağlara çıkan birinin […](YORUMCU)

    Ne yazik ki kendi ayaklariyla olmuyor. PKK propaganda ile ikna edemedigi gençleri silah ile ikna ediyor. Katilmayan gençlerin aileleri taciz ediliyor.

    Ama bunlarin hepsinden aci olan bizim polisimiz ve askerimiz bu aileleri koruyamadi. Kolay degil bu isler. Can güvenligi olmadigi için apar topar güney doguyu terk etmek zorunda kalan, isini, tahsilini yarida birakan Kürt aileler tanidim. Üniversitede okuyacakken simdi bir dostumun lokantasinda garsonluk yapiyor çocuklari. Onlar yine de hamdolsun diyorlar. Canimizi kurtardik.

    Ama müsterih olun. Fanatik biçimde PKK’ya gönüllü olarak destek veren Kürt çok az. Kürtler bu trene binilmeyecegini bizden çok daha iyi biliyorlar.

    Kürtler böyle irkçi ve siddet dolu söylemlere ayrica PKK’nin Marxist-LEninist çizgisine büyük çekince ile bakiyorlar. Zaten DTP’nin 22 temmuz seçimlerinde ugradigi hezimet de bunu göstermiyor mu?

    Dostlukla

  7. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 12, 2008 | Reply

    Sayın Yorumcu,

    Mehmet bey her ne kadar sizi siteye yeni katılmış biri gibi görse de,sanırım eskilerdensiniz.Olaylara bakış açınız,değerlendirme tarzınız bana birini anımsatıyor.Bu tesadüfi bir benzerlik olamaz ve sezgilerim beni kolay kolay yanıltmaz.Her neyse,eğer tahmin ettiğim kişi iseniz,doğrusu üslup konusunda epeyi mesafe kadettiğiniz söylenebilir;hiç değilse tüm kürt halkını direkt hedef alan suçlamalardan kaçınmışsınız.Ki bu da küçümsenmeyecek bir gelişmedir bence.

    Yazının konusuna dönecek olursak.Sayın Yorumcu,bir sorun ya vardır ya yoktur(ki anladığım kadarıyla ortada bir sorun olduğunu kabul etmişsiniz),o halde vatandaş olarak bizlere düşen görev,enazından bu sorunu dürüstçe tartışmak olmalıdır.”Ama onlar bana silah doğrultuyor”şeklinde hadiseyi PKK ya indirgemek zannedersem konuyu sağlıklı tahlil etmeye götürmez bizi.Zira bu yazı da dahil kürt sorunu tartışıldığında kimse PKKyı övüp desteklemiyor,savunmuyor.Ve aynı zamanda Mehmet Beyin de belirttiği gibi bölge halkı da şiddetten,silahtan yana dağil ve dolayısıyla PKK ya itibar etmiyor.

    Bu nedenle sorun tartışılırken bu,”karşılıklı ağlaşma” değildir/öyle anlaşılmamalıdır.Çözüm için daha çok konuşarak,her boyutuyla tartışarak ancak doğru sonuçlara ulaşabiliriz.

    Rasim Bey de bana göre bu memleketin bir evladı olarak bu savaşın,bu acı ve gözyaşının son bulmasını istiyor.Yazılarında,barışa olan özlemiyle savaşa ve militarizme karşı duruyor.

    Ancak bu makalesinde(devletin resmi ajansı da dahil)Medyanın kullandığı provokatif dili ele almış…Kışkırtan,ürperten,aşağılayan ve her şeyden önce kin ve düşmanlıkları daha da körükleyen “dil”i teşhir ediyor.

    Sanırım şu cümlesini de iyi okumak gerekir”Ahlaki değerlerini bir tarafa bırakıp fayda-merkezli bir bakıştan da baksak bu devlet dilinin bir anlamı,devlet lehine bir yararı yok”.Peki bunu doğru okumak ve anlamak gerçekten bu kadar zor mu?

    Saygılar.

  8. Yazan:Volkan Alabaz Tarih: Eyl 12, 2008 | Reply

    Resmen PKK destek ve övücü cümleler ölen Pkk’lılar bu Ülkenin insanı değildir!!! Unutmayın Türk Silahlı Kuvvetleri vurmadan önce tam üç kes teslim olmaları için çağrı yapar ama bu ülkenin topraklarını bölmek isteyenleride bu ülkenin çocukları yok çiçekleri diyerek şirin göstermek vatan hainliğidir. Bu yazıyı yazan insanla aynı dili konuştuğum için utanıyorum. Daha çok şey söylenir ama karşımda ki bir pkk’lı yı övüyorsa ona sözüm yoktur bazen sözler yetmez o zaman başka şeyler konuşur!!!

  9. Yazan:seyduna Tarih: Eyl 12, 2008 | Reply

    volkan alabaz’a

    sayın arkadaşım belliki nefretini kusacağın bir yer aramışsın eğer bu yöntem seni rahatlatıyorsa buyrun istediğin kadar yaz ama emin ol senin savunduğun zihniyet türkiyeye hiçbirşey kazandırmayacaktır aksine şimdiye kadar katbettirdiği gibi bundan sonra da kaybettirecektir,diyorsunki pkk bu ülkenin insanları değil onlar sen bu topraklara ayak basmadan önce varlardı ve varolma savaşı veriyorlar zaten bizim en büyük hatamız onları yok saymak değilmiydi?dağlara çıkışın nedeni bu değilmiydi?bırakın onları tanımayı onları öldürmeyi bir vatan borcu saydık ve sonuçta kaybeden türkiye oldu.sadece biraz empati kurmak bu nedeni biraz olsun hafifletecektir

  10. Yazan:Volkan Alabaz Tarih: Eyl 13, 2008 | Reply

    @seyduna;

    Ben nefretimi kusmuyorum ki. Ben bu Ülkede pkk gibi bir TERÖR örgütü için saman altından öven ve onları güzel göstermeye çalışan zihniyetleri eleştiriyorum. Buda benim bir TÜRK olarak en doğal hakkım.

    Demişsiniz ki: sonuçta kaybeden türkiye oldu.

    Türkiye hiç bir zaman kaybetmez en fazla vatan hainleri eksilir. Ayrıca tarihi gerçekten bilmiyorsunuz isterseniz tüm samimiyetimle söylüyorum bana bir normal postahanede ki özel adreslerde olur verin size 3 binden fazla olan kitap arşivimden tarih kitapları göndereyim. O zaman bakın bakalım burada biz mi vardık yoksa onlar mı. Şunu kafanıza sokun bu ÜLKE bölünmeyecek ve Atatürk’ü unutmayacağız unutturmayacağız. Bu Ülkede işler bu vaziyette gitmeye devam ettikçe kan akacaktır. Sanmayın ki azalacağız. Benim kanım TÜRK kanı bu topraklarda ben vardım ben olurum ben giderim iki oğlum var iki oğlum gelir ama hep bekleriz.

    Bu Ülkede barış içinde bir sürü ırkla yaşadık yaşamaya da devam edeceğiz. Sorun ne zaman çıkacak biliyor musunuz bu Ülkenin kimliğini bu ülkenin dilini kabul etmediğiniz zaman çıkacak o zamanda kanla sonuçlanacaktır. Benim cephedeki askerim şehit olur ama o cephe boş kalmaz ben giderim ben ölürüm oğlum gelir. Biz bu Ülkeyi üç kuruşa almadık satmayız da böldürmeyiz de.

    Bu Ülkede bir kürt cumhurbaşkanı olmuş, sanatçı olmuş, doktor olmuş, hakim olmuş, öğretme olmuş ama nasıl bir şeydir ki bu vatan hainliği hala arsızca üç kuruşluk Avrupa’yı yalanlarla kandırıp bizi satmaları bu Ülkenin kimliğini reddetmeleri dağlara çıkıp isyan etmeleri. Diyorum size bu Ülkenin askeri vicdanlıdır kalleş veya hain değildir. Öyle an gelir ki söylememesi gerektiği halde söyler. Silahlarınızı bırakın ve teslim olun!!!Üç kere bunu sormak adettir çünkü biz şerefsiz değiliz.

    Çok mu biliyorsun dersen vatan borcumu şerefli bir şekilde vatan hainlerini yok etmek için dağlarda yaptım. Bu ülkeyi babanızın mirası gibi alıp bölüp satamazsınız. Bu son yorumumdu bir daha bu siteye yazmayacağm. Artık uyanın rüyadan amaçlarınıza ulaşamayacaksınız.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin