RSS Feed for This Post

TV’de Ben Böyle Şey Gördüm! (3)

20080715_derin_dusunce_org_nurseli-idiz.jpgYazar: Zühre Meryem Kaya 

  …Yıllar geçtikçe yerini koruyan ve ulaştığı kitle sayısını arttıran tek şey televizyon oldu. Televizyon biraz daha bilinçli kullanılsaydı, televizyonun hayatımıza adım adım girdiğini hatırlayan bizler çok daha farklı olurduk. Olmadı. İstenildiği gibi kullanılmadı, kullanılamadı… 

     TV’de bilgi yarışmaları “Bir Kelime Bir İşlem.” başladı. Biz üç kardeş TV’nin karşısına geçip, sorulan soruya kim daha çabuk cevap verecek diye yarışırdık ve inanın çok keyifliydi. Daha sonra birçok yarışma girdi hayatımıza ve hepsini pazar gününe yığdılar. Sonra bilgi yarışmalarına da eğlence yüklendi. Bununla yetinmeyip, yarışmaya katılan yarışmacıyı bilgisiyle değil, karakteristik özellikleriyle diğer insanlarla yarıştırıp sevgili bulmaya başladılar. Sanırım programın adı “Saklambaçtı” ve sadece tiksindiriciydi. Zaman geçtikçe insanlara bu eğlencelerde yetmez hale geldi. Artık insanları TV karşına bağlamanın başka yolları bulunmalıydı. Eee yavaş yavaş eğlence morfininin etkisi geçmeye başlamıştı.  

      Her ne kadar farkında olmasak da maddeci anlayışın hızla yayıldığı bu yüzyılda, her birimiz aslında birer “SAVAŞÇIYIZ”, muhatabımız yel değirmenleri bile olsa… Savaşmalıyız! 

     Yarışmalar da eğlence programları gibi haftanın her gününü sardı ve yarışmalarda para dağıtılmaya başlandı. Bu da yetmeyince, televizyon, çamaşır makinesi, tencere takımları, yemek takımları, altın takılar,  -erkeklerde unutulmadı tabi- motorlu bisiklet, ev, araba… Televizyona bağımlılık bir şekilde – başarıyla – sağlanıyordu. Ne yazık ki reklâmlarla da desteklenerek insanlar maddeci anlayışın tam ortasına doğru sürüklendi. Oysa maddecilik, bizim hayatımızı kolaylaştıran, yeteri kadarı iyi olan, fazlası bağımlılık yapan bir yaşam tarzıdır.  

      Yarışmaların da izlenme oranı düşünce, baktılar kumsallardaki deniz suyu çekiliyor. Bi’şey yapmalı… Gece yarılarına kırmızı noktalı programlar konuldu. “On sekiz yaşından küçükler izleyemez.” denildi, tüm on sekiz yaşından küçük olanların daha çok ilgisini çekeceğini hesaba katmadan. Ya da amaç buydu ve “amaca ulaşıldı” Arkadaşımın telaşla; “Gece televizyon izledik, erkek erkeğe ilişkiye giriyorlardı!” dediğini, hatırlıyorum. Aradan on yıl geçti, şimdi ise etrafımda cinsel kimlik sorunu ile yaşayan ve nefes alamayan insanlarla yaşıyorum. Oysa öpüşme sahnesi dahi çıksa başını öne eğen çocuklardı bu neslin çocukları. Utanmayı biliyorlardı, utanmayı bilmeyen büyüklere inat. 

     Şimdi ise ayakta alkışlıyorum sizleri; ama protesto için. Amacınıza bu kadar başarılı ulaştığınız, utanmayı bilen  (akıl, irade ve utanmadır insanla hayvan arasında ki çizgiyi koruyan)  bir nesli kırmızı noktalı programlarla ve daha sonra özel şifreli kanallarla ruhlarını geri çağrılmayacak şekilde satın aldığınız için, ayakta alkışlıyorum sizleri.

Şunu bilin! Ne kadar net bir görüntü ile yayın yapsanız da benim için renginiz hep karanlık kalacak ve bir gün ümit ediyorum ki “YOK” olacak…    

…Bu makale ilginizi çekti ise…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Abdullah Tarih: Tem 20, 2008 | Reply

    “(akıl, irade ve utanmadır insanla hayvan arasında ki çizgiyi koruyan) bir nesli kırmızı noktalı programlarla ve daha sonra özel şifreli kanallarla ruhlarını geri çağrılmayacak şekilde satın aldığınız için, ayakta alkışlıyorum sizleri.” bende sizi bu yazdığınız yazı serisi için ayakta alkışlıyorum Zühre hanım… yazının sonu üç nokta ile bitmiş sanıyorum devamı var. o kadar çok şey geldi ki aklıma televizyonla ilgili diziler mesela… uyuşukluğun devamı… ne dersiniz?

  3. Yazan:duyarlı Tarih: Tem 20, 2008 | Reply

    konuya mükabil bi yerde rastlayıp hoşuma giden bi yazıyı ekliyim.. ALINTIDIR..

    Bugünlerde…

    Mallarimiz artti, keyfimiz azaldi.
    Daha büyük evlerde kaliyoruz ama daha küçük ailelerde yasiyoruz.
    Konforumuz artti ama zamanimiz daraldi.
    Diplomamiz bol ama sagduyumuz az.
    Uzmanliklar artti ama sorunlar çogaldi.
    Ilaçlar çogaldi, hastaliklar artti.
    Sorumsuzca para harciyoruz ama az gülüyoruz.
    Trafikte çok hizliyiz ama çabuk parliyoruz.
    Aksam geç yatiyor, sabah yorgun kalkiyoruz.
    Az kitap okuyor, çok televizyon seyrediyoruz.
    Varligimizi arttirdik ama degerlerimizi yitirdik.
    Çok konusuyor ama az gönül veriyoruz ve bol yalan söylüyoruz.
    Para kazanmayi ögrendik ama yuva kurmayi beceremedik.
    Hayata yillar ekledik, yillara hayat katamadik.
    Aya kadar gidip dönmeyi biliyoruz ama komsumuza geçmek için karsiya geçmiyoruz.
    Uzaya ulastik ama ruhun derinliklerine inemiyoruz.
    Havayi temizledik ama ruhlari kirlettik.
    Atomu parçaladik, önyargilarimizi yikamadik.
    Çok yaziyor ama az gelisiyoruz.
    Daha çok plan yapiyoruz ama daha az sonuç aliyoruz.
    Acele etmeyi ögrendik ama sabirli olmayi asla…
    Gelirimiz artti, karakterimiz zayifladi. Tanidiklar çogaldi, dostlar eksildi.
    Çabalar artti ama mutluluklar azaldi.
    Bilgisayar aglari kuruyoruz, bilgi otoyollari insa ediyoruz ama kendi aramizdaki iletisimde zorlaniyoruz.
    “Dünya Barisi” der, silahlaniriz! Daha mutlu olmak için “somurtarak” çalisiriz.

    Yani bugünlerde…

    Eve çift maasin girdigi ama çiftlerin bosandigi…
    Güzel evlerin yuva olamadigi…
    Kisa seyahatlarin, kagit mendil gibi iliskilerin…
    Yika çik gönüllerin, tek geceliklerin…
    Kilo dertlerinin ve her derde deva vitaminlerin…
    Vitrinlerin dolu ama gönüllerin bos oldugu… Günlerde yasiyoruz!

  4. Yazan:Levent Cetin Tarih: Tem 22, 2008 | Reply

    Bence degisimin kacinilmazligini gormeyip, zamani gecmisle karsilastirip yaslandiginiza uzuluyorsunuz. Utanmayi, akli ve iradeyi hayvanla insan arasina getirip gariban bir karsilastirma yapiyorsunuz. Kendiniz gibi olmayanlara tahammulunuz yok sinyalini veriyorsunuz. Sanmayin ki televizyonun ucuz programlarini size karsi destekliyorum. Ama aglama sizlama tarzi yazilar da kimseye birsey kazandirmiyor. Iyi seyler yapanlari destekleme yoluna giderseniz bence daha hayirli olur.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin