RSS Feed for This Post

Ergenekon iddianamesi hukuka uygun mu?

20080714_derindusunce_org_iddianame.jpg Oyların %47’sini AKP’nin aldığı 22 Temmuz seçimlerinin yıldönümüne sadece bir kaç gün kaldı. 2007 Eylül’ünde “AKP eleştirilebilir mi?” adlı bir yazı kaleme almış ve “AKP kalkınmanın K’sından geçer not aldı ama adaletin A’sından ikmale kaldı” demiştik. Çünkü adaletsiz kalkınma hırsızların iştahını kabartmaktan başka bir işe yaramıyor. “Vatan kurtarmak” için eline silahını alan “Atatürkçü” örgütler işe koyuluyor.

Çetelerle mücadele konusunda ağır eleştirilere maruz kalan AKP şubat 2008’de Ergenekon konusunda iyimser olmamıza yetecek bazı işaretler vermeye başlamıştı:

22 Temmuz’daki %47 geride kalan döneme yönelik bir takdirden çok geleceğe yönelik bir umuttur. Türkiye’nin normalleşmesi yolunda AKP’ye büyük bir yetki verdik. Hatta gönülden AKP’li olmayan bir çok insan AKP’ye “ödünç” verdi oylarını. Bu borcun geriye hizmet olarak ödenmesi gerekiyor.

[…]

Yakın tarihimizi inceleyen arkadaşlar da takdir edeceklerdir ki çetecilik ve askerî vesayet İttihat ve Terakkî ile vücut bulmuş bir iç hastalıktır. Bu hastalık Osmanlı’yı yıkmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin de güçlenmesine mani olmuş 200 yıllık bir millî felakettir.

Eğer Ergenekon’un üzerine sonuna kadar gidilebilirse AKP tarihe geçecek, okul kitaplarında okutulacak bir iş başarmış olacak.”

Ergenekon’a sponsorluk yaptığı gerekçesiyle adı lekelenen eski cumhurbaşkanı Necdet Sezer de generallerin, ticaret odası başkanları, gazete patronlarının arasına katılacak mı?

Gerek Ergenekon gerekse kapatma davası öyle boyutlara ulaştı ki olay hukukun üzerinde bir noktada, gelinen yerin adı “Türk milletinin vicdanı!”. Türk milleti kendini ve devletini sorguluyor:

“Nasıl bir devlet istiyorum? Nasıl bir hukuk istiyorum? Nasıl bir ordu istiyorum? “

Kansız bir devrim olmakta. Ama sokaklarda, mecliste değil. Kafalarımızın içinde.

Türkiye’nin geldiği bu dönüm noktasını Taraf Gazetesi’nden Gökhan Özgün çok güzel ifade etmiş:

“Batı medeniyetlerinin en büyük demokrasi virajlarında büyük hukuk davaları vardır. Dreyfus davası gibi. Rosenbergler gibi. Bu davaların sonuçları değil, varlığı önemlidir. Bu davalar mahkemede değil, halkın vicdanında görülür. Türkiye nihayet böyle davalara sahip. Kapatma davaları ve Ergenekon davası. Bu davaları hukuk üzerinden, devlet üzerinden tartışma tuzağına sakın düşmeyin. Bu en büyük tuzaktır.

ÇÜNKÜ BU DAVALAR HALKIN HUKUKTAN DAVACI OLDUĞU, YA DA HUKUKUN HALKTAN DAVACI OLDUĞU DAVALARDIR.” (Vurgu bize ait)

Türkiye uyurken yılan yutan adamın hikâyesinde (Mesnevî) olduğu gibi kurtulacak bu beladan. Sancılı olacak, bıktıracak, bezdirecek ama bittiği zaman büyük bir OH! çekeceğiz. PKK terörü ve diğer “büyük” sorunlarımızın bir bir çözümlendiğine şahitlik edeceğiz. Türkiye kendini büyük devletlerin arasına taşıyacak köprüye adım adım yaklaşıyor.

Not: Taraf Gazetesi’nde çok güzel yazı ve röportajlar okumak mümkün. Ergenekon sürecinde mutlaka okunması gerekenlerden biri de “Darbe toplantılarına gazeteciler katıldı” (Neşe Düzel – Ali Bayramoğlu)

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 17 Yorum

  2. Yazan:alperen Tarih: Tem 15, 2008 | Reply

    BU DERİN ANALİZİN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ, GERÇEKTENDE AKP bu meselenin üzerine giderse tarihe geçecektir, aksi takdirde susurluk fasafiso diyenlerin akibetine düşebilir.

  3. Yazan:TT Tarih: Tem 15, 2008 | Reply

    Aklımın bir köşesinde duran bir komplo teorisi olarak şöyle düşünüyorum…

    Ak partiyi kapatma davası hukuki değil, siyasi bir davaydı.Dolayısıyla sonuçları itibariyle de siyasi olan bir davanın sonucu da siyasi olacak…

    Amaçsız siyasi gelişme olmayacağına göre, peki bu siyasi dava nasıl bir siyasi sonuçla bitebilir?

    Ben özellikle ergenekon operasyonu süreci sırasında T.Erdoğan’ın: sonuna kadar gidilecek. gerekirse bedel öderiz sözü üzerinde durmak istiyorum.

    Günümüzde yaşanan ergenekon davası ile sonuna kadar gitme kararlılığının kısmen de olsa gerçekleştiğini görüyoruz…

    Sözün diğer kısımda ise “bedel ödeme” faslı duruyor…

    AK Parti’nin ödeyeceği bedel, kapatılma mı olacak ?

    not: yazdıklarımı bir pazarlık olarak değil, karşılıklı hamle olarak ifade ediyorum.

  4. Yazan:Darbeli Matkap Tarih: Tem 15, 2008 | Reply

    GERÇEKTENDE AKP bu meselenin üzerine giderse tarihe geçecektir, aksi takdirde susurluk fasafiso diyenlerin akibetine düşebilir.
    Bu süreçte AKP’nin hiç de meselenin üstüne gider bir tavırda olduğunu düşünmüyorum. Yıllarca derin itidarın gözünden kaçmış ve hep odun kalacağı düşünülen emniyetin zihinsel modernizasyonu ve hukukun üstünlüğü ile yaptığı icraatlar ve şükür konjünktür haline gelmiş bir kaç namuslu medya organı… Bu kadar… AKP kendi pisliklerini temizlesin önce… Amatör video kayıtlarını bilmiyor bu millet, öğrenmemeleri için de kaptırmışlar paçayı… Aaaa, daha düne kadar başbakan yardımıcısı olan zat n’oldu da muhalefet sesini yükseltiyor? AKP’nin soruşturmanın arkasında durduğu falan yok! Kendi derdiyle meşgul… Tutulmuşlar kapatma davasına, usül bilmez Milli Görüşçülük, sözde değişmişler, külahıma anlatsınlar, aynı usül bilmezliğe son gaz devam, dengesizlik hat saf’a… Al, temmuz ayında bitiyordu rektörlerin vakti, meselen varsa toz kaldırmadan, hukuka uygun işlet… Ne var MHP’nin gazına gelecek, al patlar böyle kapatma davası… Bana göre sürecin en büyük sorumlusu akp nin ta kendisi… Sonra ergenokon soruşturmasının arkasına sığın, külahıma anlat, n’oldu, darbe günlüklerinin meclise gelmesinde CHP’den farklı çizgi sergileyebildi mi? Meseleye tek destek veren bürokrat Vali Güler, buraya yazıyorum işte… Yok başka bir tane kodoman… O bıyıklı emniyet müdürü de dahil, alayı fos bunların…

  5. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 16, 2008 | Reply

    Neyimiz hukuka uygun ki bu olsun?Kör topal yürüyor işte.Adına da hukuk devleti,anayasal değerler,demokrasi vs.diyerek teselli olmayı seçip kendi kendimizi kandırıyoruz.Zira demokrasinin içselleşebileceği bir toplumsal altyapı yerine,çıkar dengeleri üzerine kurulan yapay,günü kurtarmaktan öteye gidemeyen sağlıksız bir yığın ilşkiler ağı kabul görmüş.Sistem böyle işliyor çünkü.Bugün kısmi ve güdük bazı(sözde)reformlar bile dünyaya şirin görünmek,ne bileyim AB ye girebilmek için yapılıyor.Oysa bu kaygılardan uzak;her türlü demokratik reformun,insana,yaşama hakkına,adil ve eşit bir paylaşıma olan inançla olması gerekirdi.Bizde maalesef henüz böyle bir gelenek yerleşmemiş.Her şey göstermelik ve taklit.

    Dolayısıyla böyle bir hengamenin içinde her şeyin dört dörtlük hukuka uygun yapıldığını iddia etmek zor.Bunun zemini henüz yaratılmış değil.Tabi hal ve vaziyet böyle olunca da sapla saman birbirine karışıyor.

    Peki hukuk doğru işliyor mu?Bana göre hayır.Fakat bunu tartışırken bile,mahkum olduğumuz aidiyet duygusuyla hareket ediyoruz.Mesela ben tutukluluk süresi içinde yaşamını yitirmiş olan zanlının insan hakları bağlamında gündeme taşınmasını isterdim.Evet,sonuna kadar çetelerin üzerine gidilmeli ama her şey hukuka uygun ve insan yaşamına verilen önem çerçevesinde olmalıydı.Malesef beklediğim,yani insan yaşamını savunması gereken çevrelerden ses getirebilecek itirazlar olmamıştır ve bu son derece üzücüdür.Aynı şekilde bu coğrafya da 12 yaşındaki çocukların bedenleri kurşunlarla delik deşik edilirken,kolları vahşice kırılırken dut yemiş bülbül misali sus pus olanların şimdi aynı olay karşısında feryat figan etmesini de ahlaki bulmuyorum.

    Sonuç olarak kendimize demokrat,kendimize müslüman,kendimize özgürlükçü bir egoist tutumla insanlığın evrensel değerlerine,temel hak ve hürriyetlere katkı sunmamız mümkün değil.

  6. Yazan:kamil Tarih: Tem 18, 2008 | Reply

    italyadaki gerçek gladio (ergenekon) örgütünü açığa çıkarma operasyonu olsa can kurban(ordaki ergenekoncuların hangi görevleri ifşa ettiği araştırılmalı) bizde ergenekon operasyonu gerçek ERGENEKONU(GLADİOYU ) sanki perdeleme olayı ve türkiyede kumandalı değişik pencereler açma olayı gibi geliyor
    basındaki AMERİKAN UŞAKLARI milleti aptallaştıran silahları ile kanımca gladionun EN ÖLDÜRÜCÜ acımasız elemanlarıdır

  7. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 17, 2008 | Reply

    Ergenekon olayı, AKP masalıdır. Ancak olduğu iddia edilen bu tip örgütlenmelerin anavatanı ABD zaten. “Connection” tipi örgütlenme bunlar. İngilizce “connection” deniliyor, Avrupa’da da var aslında, Almanya’da da var, özellikle sanayiciler, işadamları arasında yaygın, büyük burjuvazi böyle örgütlü. “Verbindung” deniliyor. Zamanında Baader-Meinhof grubu, Alman Sanayici ve İşadamları Örgütü başkanı Schleyer’i bu nedenle kaçırıp öldürdü. Bizde de cemaatlerin bazıları, mesela Fethullahçılar, Araplardaki “Müslüman Biraderler”, “Rabıta” v.b. bu tip örgütlenmelere örnek. (Uğur Mumcu zamanında bu rabıta örgütüne takmıştı. Onu belki de onlar öldürmüştür.)

    Saygılar,

  8. Yazan:elif dedim Tarih: Eki 18, 2008 | Reply

    @Sosyal Demokrat
    Eger gercekten sosyal demokratsaniz bu davaya en cok sizin sahip cikmaniz icap eder…

    Olayin vahamet boyutunu anlamak icin Tamer Korkmazin 3 yazisini aynen aktariyorum.(Niyet okumacilik yapmadan, iddianameye kisaca bir bakalim)

    Ilginizi cekebilir

    Ergenekon-1993

    Daha önce birkaç kez “Cumhuriyet gazetesinin Uğur Mumcu Suikastı’nın arka planı ile yüzleşmeye cesareti var mı?” diye sormuştum.

    Suikasta ilişkin olarak iddianamede yer alan kimi belgeler vesilesiyle bugün bir kez daha aynı soruyu yöneltiyorum; Darbeci-Ulusalcı Ergenekon örgütünün sıkı destekçisi Cumhuriyet yönetimine…

    Ergenekon İddianamesi’ndeki belgede şöyle deniliyor: “Uğur Mumcu, Kuzey Irak’a yollanan seri numaraları silinmiş 100 bin silahın izini sürerken suikasta uğradı!”

    Belgede, dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’le ilgili bir bölüm de var. Bitlis Paşa’nın K.Irak’a gönderilen silahlar konusunda “Konuşulacak şeyler zamanı gelince konuşulur” dediğinden söz ediliyor ve Bitlis’in Mumcu’nun öldürülmesinden yirmi beş gün sonra şehit düştüğüne dikkat çekiliyor.

    17 Şubat 1993 günü Eşref Bitlis’i Diyarbakır’a götürmek üzere havalanan askeri uçak kısa bir süre sonra Yenimahalle’deki PTT İşleme Merkezi’nin bahçesine düşmüş; “kaza”da Bitlis’le birlikte üç subay, bir astsubay ve bir PTT görevlisi hayatını kaybetmişti.

    Genelkurmay “kaza”nın “buzlanma” nedeniyle gerçekleştiğini açıklamıştı. Ancak bilirkişi tayin edilen İTÜ’lü uzmanlardan kurulu heyet “uçağın buzlanma sonucu düşmüş olamayacağı” yönünde görüş bildirmişti.

    Bitlis, ABD’ye karşı tavrıyla öne çıkan bir komutandı.

    Çekiç Güç’ün PKK’ya sistematik olarak yardım ettiğini gayet iyi biliyordu. Haliyle, Çekiç Güç’ün bölgedeki varlığına karşıydı.

    İddianamedeki belgeler, Bitlis’in hayatını yitirdiği olayın bir “uçak kazası” değil, “suikast” olduğu kuşkularını zirveye çıkarmıştır.

    * * *
    Mumcu ve Bitlis “suikast”larının gerçekleştiği 1993 yılına özellikle dikkat çekmek istiyorum: 1993, Türkiye için tam anlamıyla “kâbus” bir yıldı…

    24 Ocak’taki Mumcu Suikastı, Statüko’nun bilumum sözcüleri tarafından ısrarlı bir biçimde “dinci” örgütlere veya “İran bağlantısı”na dayandırıldı. Böylelikle suikastın arka planı karartıldı. Mumcu’nun cenaze töreni “dindar kesim aleyhine gösteri”ye dönüştürülmüştü.

    Hadiseden sadece dört gün sonra bu defa Musevi işadamı Jak Kamhi’ye suikast düzenlendi. Kamhi, yara almadan kurtulmuştu.

    Ergenekon’dan tutuklu Veli Küçük’ün evinde bulunan kozmik bir belgede “Mumcu’nun Amerikan ve İsrail gizli servislerinin ortak bir operasyonuyla öldürüldüğü” yazılıydı. Ancak, Mumcu’nun katili ısrarla “İslami kesimde” aranmaya devam ediyordu. Bu uğurda, Mumcu Suikastı’nın perde arkası tam sekiz defa “aydınlatılmak” suretiyle hasıraltı edildi!

    17 Şubat’taki Bitlis Olayı’ndan iki ay sonra 17 Nisan’da “Cumhurbaşkanı Turgut Özal” vefat etti. Resmi açıklama “kalp krizi” idi. Ölümü üzerindeki ‘ciddi kuşkular’ her geçen gün artarak devam ediyor…

    Aynı yılın 25 Mayıs’ında “silahsız ve korumasız olarak!” dağıtıma gönderilen 33 askerimiz Bingöl yakınlarında PKK’lı teröristlerin saldırısına uğrayarak şehit düşmüşlerdi.

    Son derece ‘karanlık’ bir hadiseden söz ediyoruz: Ergenekon iddianamesinde bu olayın kurgulanmasıyla Doğu Perinçek arasında bağlantı olduğundan söz ediliyor! İddianamenin ek dosyalarında ise PKK’dan Perinçek’e gelen bir teşekkür mektubu yer alıyor. Mektupta “PKK önderliğinin, Doğu Perinçek’e duyduğu güven” dile getiriliyor!

    1993’ün 2 Temmuz’un da ise Sivas’ta tezgahlanan provokasyonla, içlerinde Alevi camiasının önde gelen isimlerinin de bulunduğu Madımak Oteli ateşe veriliyor ve 37 vatandaşımız hayatını kaybediyordu. Böylelikle Alevi-Sünni çatışması çıkarılmak isteniyordu.

    Üç gün sonra da, Erzincan-Kemaliye’deki Başbağlar köyü teröristlerce basılmış ve 28 masum vatandaşımız katledilmişti.

    * * *
    1993’teki “Alacakaranlık Kuşağı” hadiselerinin Ergenekon örgütüyle bağlantıları kaçışı olmayan bir gerçektir. Ergenekon örgütü, “Gizli Devlet” yapılanmasının operasyonel gücüydü.

    1993’te iki ay ara ile her ikisi de son derece kuşkulu bir biçimde hayata veda eden Bitlis ve Özal “Amerikancı Statüko”ya karşı mücadele veriyorlardı…

    Mumcu Suikastı, Ocak’ta gerçekleştirilmiş; Sivas Provokasyonu ise Temmuz’da kurgulanmıştı. Her iki sarsıcı hadise ile Türkiye gündemi “laik hassasiyetler” bağlamında bloke edilerek “derin operasyonlar”ın örtbas edilmesi sağlanmıştı!

    Ahtapotun Kollari

    Ergenekon’un sadece günümüzde değil 12 Eylül öncesi de dahil olmak üzere yıllardır birbirinden farklı grupları, hatta zıt kutuplardaki örgütleri “gayri nizami harp” bağlamı içinde kullanmış olduğu ortadadır.

    Farklı kutuplarda yer alan örgütlerin mensupları; perde arkasındakileri, büyük resmi bilmeden yıllarca kendi istikametlerinde yol alıp ideolojilerine hizmet ettiklerini sanarak, “Ergenekon” yapılanması ve onu imal eden “Gizli Yapı” tarafından yönetilmişlerdir.

    İddianamede ortaya konan “sarsıcı” ilişkiler, öteden beri vurguladığımız “derin gerçekleri” ispatlamaya yarıyor.

    “Gizli tanık”lardan “İsmet” kod adlı kişi, Susurluk kazasında ölen Çatlı’nın Özel Harp Dairesi’nin “sağdaki adamı” Dev-Sol örgütünün iki numarası Paşa Güven’in ise “soldaki adamı” olduğunu vurguluyor!

    “İsmet” 12 Eylül öncesinde terör ortamının aynı merkezden yönetildiği gerçeğine şu örnekle dikkat çekiyor:

    “Dev-Sol’cuların kullandığı silahlarla Ülkücülerin ellerindeki silahların seri numaraları birbirini takip ederdi!”

    Hatta “Bir gün randevular karışmış, Paşa Güven ile Çatlı karşılaşacak diye panik olunmuş!”

    Gizli tanık, Abdullah Çatlı ile DHKP-C örgütünün elebaşı Dursun Karataş’ın yüz yüze görüştüklerini de söylüyor.

    Sabancı Suikastı tetikçisi DHKP-C militanı Mustafa Duyar ile Çatlı’nın İpekçi Suikastı’nda yardımcı oyuncu olarak istihdam ettiği Yalçın Özbey gün gelmiş Almanya’da aynı evi paylaşmışlardı, değil mi?

    Ne tesadüf, Susurluk’taki “kaza”nın ardından Mercedes’in bagajında Sabancı Suikastı’na ait silah da bulunmuştu!

    * * *
    İddianamede Ergenekon’un terör örgütü bağlantıları sıralanırken, darbeci yapılanmanın PKK, DHKP-C, TİT, Hizbullah ve İBDA-C ile “yakın ilişki” içinde olduğuna dikkat çekiliyor.

    60’ların ikinci yarısından itibaren “deri saksı”da yetiştirilen Abdullah Öcalan’ın 12 Mart döneminde “sıkıyönetim mahkemesi” tarafından çok az bir ceza ile kurtarılmış olduğunu hatırlıyorsunuzdur:

    PKK’nın 80 öncesinde palazlandırılıp, 84’ten itibaren terör örgütü üzerinden Türkiye’ye 24 yıllık ‘kanlı kabus’ yaşatılmış olmasının “kurgusallığı” inkar edilemez bir gerçektir.

    “Hizbullah” yapılanması da imal edilmişti. İsmi dahi özellikle seçilmişti. “Gizli El” temelindeki Ergenekon-Hizbullah ilişkisini gizli tanık “Deniz”in anlattıkları da teyit ediyor:

    “Hizbullah militanları zamanında Jandarma Genel Komutanlığı’nda eğitilmişti.”

    İddianamede yer alan ifadeler, JİTEM’in kurucusu, Susurluk’un önde gelen siması, Ergenekon babası Veli Küçük’ün söz konusu tüyler ürpertici bağlantılarda önemli bir rol üstlendiğini gösteriyor.

    Küçük’ün DHKP-C’ye Gazi olaylarında kahve tarattırdığı ve halkı sokaklara döken operasyonlar yaptırdığı anlatılıyor. Küçük Paşa’nın DHKP-C lideri Dursun Karataş’la da görüştüğü de Dev-Sol içinde yöneticilik yapmış bir “gizli tanık”ça vurgulanıyor.

    İddianamede “ezberleri bozan” bir başka belge, dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal’ın “şok edici” raporuyla ortaya konuluyor:

    Uğur Mumcu’nun katledilmesinden on gün sonra hazırlanan raporda, suikastın CIA kontrolünde İsrailli 6 kişilik bir özel tim tarafından gerçekleştirildiği anlatılıyor.

    Türkiye’yi kutuplaştıran en sarsıcı cinayetlerden biri olan ve yıllarca “Dinciler yaptı” diye kesin yargılarla izah edilen Mumcu Suikastı’nın faili bugüne kadar tam”sekiz kez” yakalanmıştı!

    12 Eylül yönetimi tarafından cebine pasaport konularak yurt dışına gönderilen Abdullah Çatlı, Susurluk’taki “kaza”da hayatını kaybederken; Mercedes’i takip ettiği kesin olan araçta Veli Küçük’ün adamları vardı.

    Çatlı’nın “kozmik çanta”sını “Küçük Paşa için” almışlar; kimi “derin silahları” da özenle Mercedes’in bagajına yerleştirmişlerdi.

    * * *

    Çarpıcı Bağlantılar

    Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan JİTEM’ci Emekli Albay Arif Doğan’a ait depoda “280 el bombası yakalandığı” haberi doğrulandı.

    Böylelikle, Ümraniye cephaneliği Beykoz-Çavuşbaşı’ndaki askeri mühimmat deposunun yanında ‘küçük’ kalmış oldu!

    Tam bu noktada, çok ilginç bir ayrıntı var…

    Veli Küçük’ün sağ kolu Albay ‘Karakutu’nun deposundaki silahlardan biri 1993’te öldürülen Binbaşı Cem Ersever’in üzerine kayıtlı çıktı…

    Ersever, Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’in uçak “kaza”sında şehit olmasından bir ay kadar sonra 17 Mart 1993’te askerlikten istifa etmişti.

    Ersever’in istifa mektubundaki şu satırlar çok ilginçti:

    “-Güneydoğu’da devlet güçleri içerisinde oluşturulan bir çete, cereyan eden hadiselerin gerçek boyutlarının Türk milleti tarafından görülebilmesini engellemektedir…”

    Ersever, 4 Kasım 1993’te öldürülmüştü!

    * * *
    Eşref Bitlis’in ölümü ile ilgili ciddi kuşkular Ergenekon iddianamesinde de dile getirildi…

    Hadisenin uçaktaki “buzlanma” nedeniyle meydana gelen bir “kaza” değil, “suikast” olduğuna ilişkin iddialar her geçen gün biraz daha doğrulanıyor.

    İddianamede sadece Bitlis’in değil, Ersever’in de Ergenekon örgütü tarafından öldürüldüğüne dair savlar yer alıyor:

    Her iki ismin de “Ergenekon’un kirli işlerini bilmeleri ve PKK’ya silah satışından haberdar olmalarından dolayı” hedef tahtasına konduklarına değiniliyor.

    Albay Arif Doğan, Binbaşı Cem Ersever’in arkadaşıydı…

    Ancak bu ikilinin belli bir noktadan sonra ters düşmüş olduklarını tahmin etmek zor değil:

    JİTEM’ci Binbaşı Ersever’in “örgütün kontrolünden çıkmış olduğu için” yok edildiği anlaşılıyor; Veli Küçük’ün “kankası’ ve “JİTEM’in Karakutusu” Albay Doğan’ın ise “Ergenekon hizmetini sürdürmüş olduğu” ortada…

    Arif Doğan, ifadesinde “Ümraniye’de ele geçirilen bombaların Cem Ersever’e ait olduğunu” ileri sürmüştü.

    * * *
    Devlet yetkilileri ve statükocu siyasetçiler, uzun yıllar boyunca/Susurluk Skandalı’na kadar “Kontrgerilla”ya “yok” muamelesi çekmişlerdi.

    Karanlık mı karanlık ’28 Şubat’ döneminde ise JİTEM’i inkar etme modası yaygındı:

    Erol Özkasnak, JİTEM’den bahsedeni “vatan haini” ilan ediyor; dönemin önde gelen paşalarından Teoman Koman da

    “JİTEM, Fak-Fuk-Fon gibi bir kuruluştur!” diyerek “yok sayma” politikasının gereğini yerine getiriyordu.

    Bu noktada, sizleri biraz daha öncesine götüreceğim…

    Ergenekon destekçisi Cumhuriyet gazetesi, 9 Ağustos’ta (2008) “Ergenekon dava dosyasında yer alan bir gizli yazı”dan söz ediyordu:

    Haberde “Teoman Koman’ın MİT Müsteşarı olduğu dönemde, 19 Aralık 1989 tarihinde Başbakanlığa gönderdiği gizli bir yazıda Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok gibi isimlere ‘yurtdışından getirtilecek tarikat mensupları tarafından’ suikast düzenleneceği bilgisinin yer aldığından” bahsediliyordu.

    Başbakanlık’a bu yazı gönderildiği tarihte Turgut Özal Çankaya’ya çıkalı bir buçuk ay olmuştu: Teoman Koman’ın müsteşarlık görevi esnasında Özal’la ciddi bir biçimde ters düşmüş bir isim olduğunu hatırlatmalıyım…

    O “gizli belge”de anılan sarsıcı suikastların fazla bir zaman geçmeden (1990 yılı içinde) gerçekleştirilmiş olduğunu ve hedef şaşırtılarak “cinayetlerin dindar kesimin üzerine yıkılmak istendiğini” hatırlatmama ise gerek yok!

    Bu örnek vesilesiyle, suikastları/büyük provokasyonları düzenleyenlerin kimliği bağlamında “dezenformasyon” yapılmış olduğunu algılamak hiç de zor değil…

    O tarihten üç yıl sonra bu defa ‘Uğur Mumcu Suikastı’ ile kamuoyu “Katil İslamcı çıktı” yalanı ile defalarca narkozlanmış; böylelikle sarsıcı cinayetlerin perde arkası karartılmıştı.

    * * *

    Not : Iddianamenin, birakin hepsini, birkaci ispatlansa bile bu davaya sahip cikmak icin yeter sarttir..

    Sonuna kadar gidilmesi umidiyle…

  9. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 18, 2008 | Reply

    DERİN DEVLET ancak ekonomik ve bilimsel açıdan gelişmiş ülkelerde olur…Bu DERİN DEVLETLERİN diğer ülkelerde, gerek haber ortamlarında, gerekse ticari alanlarda özel şirketleri vardır…Başka türlü nasıl olup da yedikleri herzeleri kılıfına sokacaklar ki!

    Yoksa tutup da gladyo veya kontrgerilla gibi yabancı kökenli gizli işler döndüren teşkilatların buradaki taşeronlarını DERİN DEVLET diye sunmaya kalkınca adama gülerler…

    PKK’ya destek verenler de ABD, dünyadaki kumarcı şrketlerin batması üzerine batık parayı tüm dünya çalışanlarından tahsil etmek için kolları sıvayanlar da ABD, ikiz kuleleri patlatıp sonra da Müslümanların üstüne atan ve de böylece Afganistan ile Irak’a işgal kuvvetleri yollayan da onlar.

  10. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 18, 2008 | Reply

    @ elif dedim;

    Şıracı Tamer Korkmaz’ın bozacısı olmaya ne gereksinmeniz var?..Zaman ve Yeni Şafak Gazetelerinin bildiğimiz Fetullahçı kaleminin iddianame türü hezeyanlarını referans almanız bile sizin ileride edinmeye çalıştığınız mesleğe saygısızlıktır.1998 de 1 yıl kadar ABD de birilerinin rahle-i tedrisinden geçen bu antilaik yazarcıkla yoksa oralarda mı tanışıp ahbap oldunuz?

    Ergenekon davasının çete bozması kimi tipleriyle,o hurca kasıtlı olarak tıkıştırılmaya çalışılan kim saygın isimleri harmanlayıp ortalığı toza dumana boğmanın bir alemi yok.

    Davanın mahkeme safhasında ve sonucunda, Ergenekon üzerinden ulusalcılara vurmak isteyenlerin tüm tertip ve kalleşlikleri iyot gibi açığa çıkacaktır.Bekle ve gör bence….

  11. Yazan:elif dedim Tarih: Eki 18, 2008 | Reply

    @Sosyal Demokrat

    Ne kadar bilindik ve beklendik tepkiler bunlar… Sizden de bu beklenirdi zaten…
    Goruyorum ki hala niyet okuyorsunuz…
    Niyet okumayi birakinda gozlerinizi acin biraz…

    Ergenekon teror orgutunu savunana kadar, sosyal ve demokratliginizin geregini yapinda Milletin ve Hakkin yaninda olun…

    Bekleyelim ve gorelim…
    Gorelim Rabbim neyler neylerse guzel eyler.

  12. Yazan:zafer Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    sayın mehmet yılmaz… hukuka uygun kaç tane şey sayabilirsiniz ki? bu kafanıza takılmış???… gece vakti güldürdünüz beni::)))…

  13. Yazan:zafer Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    “niyet okumak” lafını ilk kez bu sitede duydum!!! mehmet yılmaz da çok kullanıyor bu sözü!!!… tamam kullanın, sorun değil ama, her yazılana da bu sözü söyleyip geçmeyin ayıp oluyor… ben bir çok yazıya yazdığım yorumda, bir çok kafama takılan konu hakında bilgi almak istedim ama nafile!!! hep ilginç ilginç deyimler, laflar öğrendim… bakın ben de, sosyal demokrat da buradaki nadir “karşıtlardanız”… bizi el üstünde tutmanız lazım::)))… çok değerli müşterileriz biz… kolay değil, hiç hoşlanmadığım sitede yorum yazıyorum… kendiniz çalıp kendiniz oynamayın… beni doğru yola sevkedin… fikirlerinizi savlarınızı açıkça savunun… başkalarının yazılarını buraya koyup okuyun bakalım diyeceğinize kendi cümlelerinizle bir şey yazın benim için çok daha makbuldür…

    “ne kadar bilindik ve beklendik tepkiler bunlar” demişsiniz!!! sanki siz çok farklı, bilinmedik ve beklenmedik etkiler de bulunuyorsunuz da bizden farklı tepkiler bekliyorsunuz!!!

    bizlere defalarca sarfedilen bu “niyet okuma” vb gibi, yanıt vermekten kaçma ve laf kalabalıklığı ile oyalama durumlarından vazgeçin…

    biz niyet okumuyoruz… çünkü niyetlerinizi zaten biliyoruz…

  14. Yazan:elif dedim Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    Zafer Bey

    “Bizde de cemaatlerin bazıları, mesela Fethullahçılar, Araplardaki “Müslüman Biraderler”, “Rabıta” v.b. bu tip örgütlenmelere örnek. (Uğur Mumcu zamanında bu rabıta örgütüne takmıştı. Onu belki de onlar öldürmüştür.)”(SOSYAL DEMOKRAT)

    Kime ne dediğimi gayet iyi biliyorum.
    Bu niyet okuma değil de nedir.?
    Hani ispat, hani belge?
    Bildiğiniz birşey varsa açıklayın, biz fakirleri de aydınlatın lütfen.

    “ne kadar bilindik ve beklendik tepkiler bunlar” demişsiniz!!! sanki siz çok farklı, bilinmedik ve beklenmedik etkiler de bulunuyorsunuz da bizden farklı tepkiler bekliyorsunuz!!!(ZAFER)

    Sizden beklentimiz bu korkunç iddianame karşısında, önyargı ve ideolojilerinizden sıyrılıp her normal ve sağduyulu vatandaş gibi tepkinizi göstermenizdir.

    Terör Örgütünü savunmak değil !!

    Kaldı ki Türkiye de yaşanan bunca kaosları, cinayetleri yok sayamazsınız, yurdun dört bir köşesine ekilen bombaları görmezden gelemezsiniz…
    Hele hele bunlara masal veya hayal diyemezsiniz.

    En azından bu milleti ve bu vatanı seviyorsanız !!!

  15. Yazan:elif dedim Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    İncilerinize ve niyet okumacılığınıza devam etmek istiyorum

    1998 de 1 yıl kadar ABD de birilerinin rahle-i tedrisinden geçen bu antilaik yazarcıkla yoksa oralarda mı tanışıp ahbap oldunuz?(Sosyal Demokrat)

    biz niyet okumuyoruz… çünkü niyetlerinizi zaten biliyoruz…(Zafer)

    Bu cümle bile niyet okuyuculuğudur.
    Eğer fal açmıyorsanız içimden geçenleri ve niyetlerimi nasıl bilebilirsiniz ?

    Hem paranoya, hem oksimoron, hem niyet okuyuculuğu hem kendinle çelişme, hem de iftira ne ararsan var. Yapmayın arkadaşlar ayıp oluyor. Biraz sağduyu ve saygı.

    Herşeye rağmen yine de saygılarımı sunuyorum.

  16. Yazan:zafer Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    bakın işte elif hanım… karşınızdakini suçlarken pat diye “niyet okumaya başladınız!!!” karşınızdakinden beklemediğinizi kendiniz yapmayınız lütfen… yada yorumcuları karıştırdınız!!! karıştırmadığınız belli kim ne yazdıysa yanına parantez içinde yazmışsınız…

    benim yazdığım yorum çok ortaya ve genel ki!!! üstelik BENİM HİÇ BİR YERDE ERGENEKON KONUSUNDA ASLA KESİNLİKLE YORUMUMU DA GÖREMEZSİNİZ… bu konuda tek yazdığım şey, her şey çok mu hukuka uygun ki, bu uygun olsun lafıdır ki bu da aslında ergenekon dışındaki konuları kapsıyor… ÇÜNKÜ MAHKEMEYE İNTİKAL ETMİŞTİR… HUKUKA GÜVENEN YADA GÜVENMEK ZORUNDA OLAN BİRİYİM… HAKİM KARARINI VERECEK VE UYULACAK… BEN ERGENEKON KONUSUNDA NÖTRÜM… İDDİALAR YABANA ATILACAK CİNSTEN DEĞİL VE HER KİM SUÇ İŞLEDİYSE CEZASINI ÇEKSİN… ben böyle düşünen biriyim!! hiç bir yerde de bu konuda yorum yapmadım… ama SİZ bana:

    Sizden beklentimiz bu korkunç iddianame karşısında, önyargı ve ideolojilerinizden sıyrılıp her normal ve sağduyulu vatandaş gibi tepkinizi göstermenizdir.

    diyorsunuz!!!!!!!!! çok komiksiniz… siz bu hızla en ufak şekilde minicik bir yorum yazana bile anında şirretçe saldırırsınız işte…

    SİZ BENİM ÖNYARGILARIMI VE İDEOLOJİLERİMİ NERDEN BİLİYORSUNUZ Kİ!!!!!!

    sizi akıllı olmaya davet ediyorum… makine gibi olmayın… gerçi olmuşsunuz artık yapacak bir şey yok… BU ADAM ŞUNU ŞUNU SAVUNMUŞSA BİR YERLERDE, KESİN ERGENEKON DAVASINA DA KARŞIDIR DEYİP (niyet okumanın dik alası) BU KONUDA BANA CEPHE ALIYORSUNUZ!!!

    AŞIRI DERECEDE KOMİKSİNİZ SİZ…

    terör örgütünü savunmak değil!!!!!!!!! lafa bak!!! yani ben tam karşıdayım!!! benden “o kadarını da beklemeyeceğinizden eminsiniz!!!

    NE ALAKA?!? zaten terör örgütünü savunmak gibi bir şeyi benden de başkasından da beklemeyin… o kadar aşşağılık değilim ben…

    YANİ SİZ HER ŞEYE KARAR VERMİŞSİNİZ!!! MAAŞALLAH ÇOK ZEKİSİNİZ… kurdele takmak lazım yakanıza…

    TÜRKİYEDE YAŞANAN KAOSLARI CİNAYETLERİ YOK SAYDIĞIMI NERENİZDEN ÇIKARDINIZ???

    BULUN BENİM 1 ADET CÜMLEMİ!!!!!!!!!

    TAM TERSİ ELİF HANIM TAM TERSİ…

    HELE HELE yurdun 4 bir köşesinde ekilen bombaları merak etmeyin her Allahın günü görüyoruz maaşallah!!!!!!!!!

    SİZ PEŞİNEN BÜTÜN BOMBALARI ERGENEKON DENEN ÖRGÜTÜN EKTİĞİNİ KABUL ETMİŞSİNİZ!!! DAHA HAKİM KABUL ETMEDİ SAYIN ELİF!!!!!!!!

    HANGİ VASIFLA HANGİ BİLGİYLE BUNU SÖYLÜYORSUNUZ ANLAMADIM!!! mahkemeye gerek kalmadı, elif hanım noktayı koydu…

    tepkinizi gösterin demişsiniz!!!!! birincisi göstermediğimi nereden çıkardınız??????

    ikincisi HAKİM KARARINI VERSİN gösteririz…

    İDDİANAME ÇOK KORKUNÇ OLABİLİR!!! önemli olan hakimin kararıdır…

    bir zamanlar van rektörü için de aynı şeyler tartışıldı… o zaman da ortalık ayağa kalktı!!! NE OLDU???????

    mahkemelik bir konuda konuşmak, hele hele mehmet bey gibi bunları yazmak SUÇTUR… ama mehmet bey fransada… onun için sorun değil…

    evet ben niyetlerinizi biliyorum!!! çünkü bakın ergenekon konusunda siz tarafsınız!!! ben değilim… ben mahkemeye bırakıyorum kararı… çünkü bilmiyorum… inançlarımla hareket edemem… yüz binlerce belgeyi görmedim, siz de görmediniz… yoksa gördünüz mü?????…olabilir… ben görmedim, bu yüzden “tek kelime bile edemem ben bu konuda” AMA SİZ MAAŞALLAH EDİYORSUNUZ… SAĞA SOLA EKİLEN BOMBALARI KİMİN EKTİĞİNİ DE BİLİYORSUNUZ ama ben bilmiyorum…

    siz koşullanmışsınız… ön yargılısınız… karşınızdan görmek istemediğinizi kendiniz rahatlıkla yapabiliyorsunuz… benim yerime fikir yürütüp benim ne düşündüğümü bilip bana tavsiyelerde bulunuyorsunuz…

    bu sebeplerle ben yapmacık bir biçimde sizin gibi birine saygı filan duyamam… her şeyden dolayı ben yine de size saygı filan duymuyorum… siz de bana yapmacık bir şekilde saygı filan sunup durmayın… ne saygısı???

  17. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    @ elif dedim;

    Bu verdiğiniz yazılar, İddianamenin çok küçük bir bölümünü almış, bunu İddianamenin özüymüş gibi işliyor. Oysa bunlar ne iddianamenin tamamı, ne de özü. İddianamede akla hayale gelecek veya gelmeyecek bin türlü konu var. Birbiriyle alakasız şeyler de var. Hele ekleri, yasadışı dinlenen telefonların aceleyle deşifre edilmesinden oluşan karışık turşu. Yer yer iddianame ile de çelişkili. Burada AKP’ye karşı olan herkese açılmış bir savaş var. Hepsi bu.

    Geçen gün 12 Eylül öncesi “Bahçelievler Katliamı” olarak bilinen, 7 TİP’li gencin Ankara’da öldürülüşünün yıldönümüydü. Ne oldu? Siz ne yaptınız mesela bu konuda? En azından bu konuda yazılanları okudunuz mu? Katiller kim? Açıkça teşhis edilen ve kanıtlanan katiller kim? Bunlar nerede şimdi? Peki esas Gladio’ya inmeye çalışan Savcı Doğan Öz’ün katilleri kim? neden İbrahim Çiftçi’ye ceza verilemedi? Bunlara dokunmadan, bu soruların yanıtlarını bulmadan mı çetelerle mücadele edilecek? Perinçek mi çeteci, İlhan Selçuk mu, Mustafa Balbay mı? Şeriatçılar ve destekçisi liboşlar iddianamelerine taraftar toplama yarışını bıraksınlar bence. Boşuna çaba.

    Bu yazılardan birinde Mumcu’nun cenazesinden de söz ediliyor. Cenaze şeriat karşıtı gösteriye dönüştü demiş. Yalan söylüyor. Ben cenazeye katıldım. Böyle birşey yoktu. Ana tema “Uğur’lar ölmez”di ve onun 12 Mart faşizminde “Sakıncalı Piyade” oluşuydu. Uğur Mumcu yalnızca İran’la mı uğraşıyordu? İran hakkındaki yazıları sayılıdır. Ölümünden önceki son birkaç yılındaki araştırmaları ve yazıları, Ağca, eski ülkücüler, Papa suikastı, özellikle de eroin ve silah kaçakçılığı üzerine kuruluydu. O zaman sol kesimdeki genel kanı da, cinayeti işleyenlerin büyük olasılık bunlar olduğuydu, İran değil. Cenazedeki sloganların ağırlığı da ona göreydi tabii ki.

    Saygılar,

  18. Yazan:elif dedim Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    Zafer Bey

    Bu kadar yorulmaniza gerek yoktu…
    Ben Sosyal Demokrati elestiriyordum. Siz daha sonra mudahil oldunuz…

    Sizinle ergenekon mevzuna hic girmedik.

    ÇÜNKÜ MAHKEMEYE İNTİKAL ETMİŞTİR… HUKUKA GÜVENEN YADA GÜVENMEK ZORUNDA OLAN BİRİYİM… HAKİM KARARINI VERECEK VE UYULACAK… BEN ERGENEKON KONUSUNDA NÖTRÜM… İDDİALAR YABANA ATILACAK CİNSTEN DEĞİL VE HER KİM SUÇ İŞLEDİYSE CEZASINI ÇEKSİN…

    Boyle diyorsaniz ki diyorsunuz, zaten problem yok. Sozlerime alinmaniza gerek de yok.
    Sizinle ilgili temel konumuz niyet okumaciligi uzerine idi.

    Ustelik yazdiklarim kimseyi suclayici mahiyette degil, sadece tavsiye ve ogut amaclidir.

    Ayrica mahkemeyi bekleyelim ve gorelim dedigimi de hatirlatirim.

    Diger cirkin suclamalariniza ve yakistirmalariniza ve benim hakkimdaki onyargilariniza cevap vermeyecegim…

    Yapmacik degil candan saygilar

    Cunku dovene elsiz, sovene dilsiz olmak siarimizdir.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin