RSS Feed for This Post

Nerede bu Ergenekon?

20080701_derin_dusunce_org_ergenekon.jpg Bazı emekli subaylar ve gazetecilerle beraber ATO Başkanı Sinan Aygün’ün gözaltına alınması gündemde birinci sıraya oturdu. CHP’li basın sözcüsü Atatürkçülüğü savunanların hedef alındığını söyledi az önce. Şemdinli iddianamesini hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihracı gibi tuhaflıklara alışmış bir ülke normalleşme sancıları çekiyor.

Kim kazanacak? En başta itham altındaki kurumlar. Gerek orduda gerek basında gerekse ticaret odalarında dürüst bir çoğunluk görevini yapıyor sadece. Ancak her kurumda küçük bir grup insan kendilerine yeni görevler atfedip VATAN KURTARMAYA soyunduklarında ortalık karışıyor.

Sinan Aygün’ün neyle suçlandığını bilmiyorum. Ama 2003 yılında Ankara Ticaret Odası’nın Türkiye’deki misyoner faaliyetlerle ilgili istihbarat raporu hazırladığını öğrendiğim zaman irkilmiştim.

Hıristiyanlığı, İslam’ı, komünizmi veya herhangi başka bir şeyi kullanarak insanları suça itmek, Türkiye’ye zarar vermek mümkün müdür? Elbette. Ama bunun önlemini almak polisin ve istihbaratın, sonuçta içişleri bakanlığının görevidir. ATO Ankara’nın ticari ilişkileri geliştirmeye, ihracatını arttırmaya çalışmalıdır. ATO’nun Şırnak’ta kene ile mücadele etmesi ne kadar saçma ise Hıristiyanlık hakkında rapor hazırlaması da o kadar saçmadır. Dahası tehlikelidir.

Neden? Bir işi ehli olmayan insanlar üstlendiklerinde ellerine, yüzlerine bulaştırırlar. Bu tip bir raporun:

  • 1) Yargı denetimi olmadan hazırlanması,
  • 2) Sıradan Hıristiyanların özel hayatlarına burun sokulması,
  • 3) Raporun basına dağıtılarak Hıristiyan nefretinin körüklenmesi

 gibi istenmeyen sonuçlara yol açar.

Bu tür raporların ve özellikle Cumhuriyet Gazetesi’nin yaydığı “gayrimüslimler Güney Doğu’dan toprak alıyor” tipindeki paranoyak haberlerin Hırant Dink, Rahip Santorino  ve Malatya cinayetleriyle ifade bulan nefrete katkıda bulunmadığını kesin olarak söyleyebilir miyiz?

Ergenekon sadece devletin içine sızmış bir örgütün adı değil. Tarihimize, Türk kimliğine bakışımızdaki bazı çarpıklıkların yol açtığı bir korku havası içinde yaşıyoruz. Siyasetçiler ve basın bundan getiri elde ediyorlar. Ama biz kendi içimizdeki Ergenekon ile mücadele etmediğimiz sürece dışarıdakini durdurmak zor olacak.

Ergenekon’un psikolojik temelini açıklamak için yazdığımız O Gün Benek Nasıl Katil Oldu? adlı yazıda şöyle demiştik:

Almanya’da bir Türk işçisinin evini içinde çocuklarıyla birlikte yakan Neo-Nazi Alman gencinin annesi gazetecilere dert yanıyordu:

“Elbette evde her zaman söylüyoruz Türklerden nefret ediyoruz diye. Bu gidip Türkleri yakmak için bir sebep değil ki”.

[…] sözün yetmediği noktada nöbeti beden ve fiziksel temas alır:
1) Şehit annelerinin hıçkıra hıçkıra ağlayışını saatlerce televizyonda göstermek,
2) Cenazelerde “kanı yerde kalmayacak” diye haykırmak,
3) “Savaşmak için daha ne bekliyorsunuz, niye saldırmıyorsunuz?” diye muhalefet yapmak,
4) Seçimlerde “vatan satılıyor” diye pankartlar taşımak,
5) “Misyonerler hepimizi Hıristiyan yapacak” diye raporlar hazırlatmak,
6) “Yahudiler GAP’tan arazi satın almış” diye ortalığı karıştırmak

bunları söyleyenleri, gösterenleri katil yapmaz. Ama iç dünyası bir kelebek kanadı kırılganlığındaki gençlere şunu dedirtir :

“Madem siz yapmıyorsunuz, biz gerekeni yaparız” .

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 38 Yorum

  2. Yazan:arif Tarih: Tem 1, 2008 | Reply

    Türkiye’nin yarı canlı tutulması tezgahı, ordu ile hükümetlerin karşı taraf halinde tutulması ile sağlanıyordu bugüne kadar. Hilmi Özkök paşa ve Erdoğan sonrasında, Yaşar paşa ve Erdoğan, şimdide Başbuğ Paşa ve yine Erdoğan bu oyuna düşmüyorlar tüm kışkırtmalara rağmen. Hayırlı gelişmeler var, Allah milletimiz ve devletimizin yar ve yardımcısı olsun. Hem bağımsız karar verme gücü ve yeteneği, hemde dünya ile açık ve rekabetçi bir demokratik yaşam ortak gayemiz olmalıdır. Milletimize güvenelim, binlerce yıllık kültür ve tarih birikimine sahip bir millet, taklitçilikle yetinemez. Kendi özgün değer ve zenginliklerini Batıya anlatmanın yolu olarak AB ve demokrasi platformunda, medeniyetler arası çatışma isteyen zorbalara, medeniyetler arası barışı ve dialoğuda öğretecektir Biiznillah. Orduya yada hükümete karşı milletimizi, karşı tarafmışçasına taktiklerle, aynı elden sağladıkları belgelerle yıpratmaya çalışanlara karşıda uyanık olmalıyız. Atatürkte, muazzez dinimizde bizim değerlerimizdir. Milletin helal oylarıyla seçilen hükümet de bizim, kahraman ordumuzda. Aramıza nifak sokmak isteyenlere fırsat vermeyelim yeter. Bu millet zoru sever bunuda bilelim…

  3. Yazan:alperen gürbüzer Tarih: Tem 1, 2008 | Reply

    Derinliği olmayan köşebaşını tutmuş bir takım kendini elit sayan, fakat milletin itibar etmediği bu tür insanların gizli çamaşırları ortaya çıktıkça, o özlediğimiz demokratik yönetimin hakim olacağı günlerin geleceğine ümitvarız. Mehmet kardeşimizin bu konuyu akıcı uslubuyla ele alması gönüllerimize tercüman olmuştur. Ergenekon Türklerin tarihte özgürlüğe çıkış sembolü idi, şimdilerde bu güzel kavram tam tersi özgürlüğü boğmaya yönelik derin mekanizmaların kullandığı meşale adeta. Bakalım bu yol demokrasiye mi çıkacak, yoksa 28 şubat benzeri postmodern darbe günnlere benzer ortama mı? Hak şerleri neyler, Mevla neylerse güzel eyler, bakalım göreceğiz.

  4. Yazan:Seda Kılınçarslan Tarih: Tem 1, 2008 | Reply

    ERGENEKON BURNUMUZUN DİBİNDE MEHMET BEY.AMA EN OLMADIK YERLERDE ARIYORLAR SUÇLULARI.CUMHURİYET GAZETESİNİ SAYGIN YAZARLARINDAN MUSTAFA BALBAYI VE ATO BAŞKANI SİNAN AYGÜNÜ GÖZALTINA ALMALARI SON SAÇMALIK OLDU.BALBAYIN ÇALIŞTIĞI GAZETEYE BOMBALI SALDIRIDA BULUNAN GENCİN,ÖRGÜTLE BAĞLANTISI BULUNDU.BÜTÜN BU OLANLARIN YANINDA BALBAYI GÖZALTINA ALMALARI,İNSANLARIN KAFASINDA ?’NE YOL AÇIYOR.NEDENSE İKTİDARA MUHALİF OLAN ADAMLAR GÖZALTINA ALINIYOR.İKTİDAR YANLISI BASIN,GÖZALTILAR DESTEKLEYİCİ YAZILAR YAZIYOR.AYDINAR SUSTURULUYOR.MUHALİF AYDIN VE YAZARLAR YAZMAKTAN KORKAR OLDU.İKTİDAR KAFASINA GÖRE HAREKET EDİYOR.BU GİDİŞLE YARGI KAPATAN DEĞİL KAPATILAN OLACAK.TÜRKİYE KENDİNE GELMEZSE BİZ NİCE SELÇUKLARIMIZI,BALBAYLARIMIZI VE AYDINLARIMIZI KAYBEDECEĞİZ………

  5. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Tem 1, 2008 | Reply

    Seda Hanim,

    Cumhuriyet gazetesine bomba kondugu zaman garip seyler oldu. Gazete yöneticileri gizli kamera kayitlarini polise vermek istemedi. Kayitlar ortaya çikinca “aa bilmiyoduk” filan dediler. Bombalarin ordu için MKE tarafindan imal edildigi söylenince Cumhuriyet gazetesi tek satir yazmadi. Israrla bu saldiriyi radikal islamci gibi göstermek istediler. Bütün bunlarin bir bedeli olmasi normal degil mi?

    saygiyla

  6. Yazan:Seda Kılınçarslan Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    SALDIRGANIN HİZBULLAH KAMPINDA EĞİTİM GÖRMESİ HAKKINDA NE DİYECEKSİNİZ?GAZATENİN KAMERA KAYITLARINI POLİSE VERMEK İSTEMEDİĞİ HAKKINDA BİR BİLGİYE RASTLAMADIM.İLHAN SELÇUK BENZER SUÇLAMALARA GÖZALTINA ALINDIĞINDA,AVUKATLARIN KONUYLA YAKINDAN İLGİLENDİĞİNİ VE GEREKENİ YAPMALARI İÇİN TALİMAT VERDİKLERİNİ YAZMIŞLARDI.BOMBANIN MKEK TARAFINDAN ORDU İÇİN İMAL EDİLDİĞİ BİLGİSİNE ULAŞTIM.PEKİ NEDEN BUNLARI STAR,VAKİT,ZAMAN GİBİ MUHALİF GAZETELER YAYINLIYOR?HEPSİNİ GEÇTİM,BOMBALARIN TSKYA AYİT OLDUĞUNU VE İNCELEMELER SONUCU BUNUN ORTAYA ÇIKACAĞINI AKIL EDEMEYECEK KADAR SALAK MI BU VATANDAŞLAR?DIŞARIDA BOMBA İMAL EDEBİLEN ADAMLAR VARDIR ELBET….

  7. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    AKP YİĞİTLERİ

    Götürülenler- götürülmeyenler

    Dağların karnının çokuluslu şirketler tarafından deşilmesine, denizlerin tesettür oteli yapımı için toz toprak doldurulmasına, türbe yeşili pantolonlu adamların aç gözlerle ‘Daha da daha da’ diyerek bu yeni toprakları ele geçirmesine… İşte bütün bunlara ancak bu kadar dayanabildi Latife. Şöyle kallavi, çift ş’li ‘aşşağılık politikalar’ deyiverdi. Tabii o zaman da AKP’li kasaba beyi, festival protokolü sırasından fırladı ve patladı:
    “Paranı ben verdim! Susacaksın!”
    Latife kaçın kurrası, geri adım atar mı hiç:
    “Al sana olay çıkarıyorum işte, tutuklatabiliyorsan tutuklat!”
    Gecekondu örgütlenmelerinde polisle, faşistle boğazlaşmış solcu bir kadınla AKP’nin “somun demokratı” bir olur mu hiç? Tabii ki AKP’li fatura filan gösteriyor:
    “Uçak parasını ben verdim onun! Susacak.”
    Susmak o kadar ucuz olsa onca insan ölür müydü bu ülkede? Susulmuyor, susulmayacak tabii. Ama ya yarın yazar Latife Tekin için kalkıp de Ergenekoncu derlerse?

    Sinan Aygün’ü savunmak
    Dün sabah, 24 kişi, 13 aydır iddianamesi yazılamayan, ‘şehir efsanesi’nden hallice bir hali olan Ergenekon davası kapsamında gözaltına alındı. Bu gözaltılar o kadar acayip ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı “Olaydan haberim yok” diyor. Ve her nasılsa bu gözaltılar AKP’nin kapatma davasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nde kritik bir gün yaşanırken oluyor. ‘Devletin kalelerini’ fetih etmek niyetiyle ‘Ya Allah bismillah’ çekmiş AKP yiğitleri surları dövüyor:
    “Allahallahallah!”
    İktidarın bu arsız güç kullanımına, hukuk dışı bu kısasa kısas hamlığına tam söz söyleyeceksiniz, gözaltına alınan isimlere bakıyorsunuz. Arada bir isim:
    Sinan Aygün!
    Ben şimdi oturup Sinan Aygün’ün gözaltına alınmasını eleştiren, Aygün’ü savunan bir yazı mı yazacağım?
    İnsanın içinden gelmiyor tabii. Ama sonra…

    Seni kim savunacak?
    Ya yarın Latife’nin Ergenekon çetesiyle bir bağlantısı bulunuverirse? Niye bulunmasın? Bağlantısı bulunanların bağlantısı ispatlandı mı ki bulunmayanların bağlantısı ispatlanamasın!
    Ya böyle bir şey olursa ne yapacağız? Mesela yarın öbür gün beni de alırlarsa? Sizi de alırlarsa? Kuafördeki manikürcü kız, “Suçları olmasa gözaltına almazlardı” diyor televizyondaki haberleri izlerken. Siz de mi manikürcü kız gibi düşünüyorsunuz? Ya benim, ya senin hakkında da sadece manikürcü kız gibi düşünenler konuşursa televizyonlarda?

    Ağlak totaliterler
    Götürülenlerin söyledikleri hemen hemen hiçbir şeye katılmıyorum. Ama daha çok katılmadığım şey bu ülkenin, herkesin bir sabah alıp götürülebileceği bir yer olarak kalması. Bu yeni değil elbette. Biz görmeden kimler, kimler götürüldü bu ülkede yıllardır.
    Ve buna mukabil kimler kimler götürülmedi, yıllardır! Bugün Sivas Katliamı’nın yıldönümü. Dönemin Refah Partili Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak yıllardır bulunmadığı gibi aranmıyor da.
    Kimse onu alıp bir sabah götüremiyor! Aziz Nesin’in yangından kurtulmasını engellemeye çalışan, bütün gazetelerde fotoğrafları yayımlanan bu adam bir türlü bir çeteye dahil edilemiyor, bir türlü tehlikeli bulunmuyor. Bu adam gibi daha kimler kimler var götürülmeyen?
    Bugünlerde iyi düşünün o yüzden. Götürülmeyenlere ne kadar yakınsınız? Götürülenlere ne kadar uzak olduğunuzu düşünmeyin. Götürülmeyenlere ne kadar yakın olduğunuzu düşünün. İyi düşünün.

    Ece Temelkuran

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Bu karanlık günleri aşabilmemiz için ideolojik bağımlılıklarımızdan arınmamız gerekiyor.Ne yani iktadara muhalefet ettiler diye mi insanlar tutuklanıp gözaltına alınıyor?İktidarı eleştiren, zaman zaman eleştiri sınırları zorlanarak kişilik haklarına bir saldırıya dönüşen çok sert eleştirilere de tanık oluyoruz.Acaba hangi biri bu tür eylemlerden ötürü Ergenekon soruşturması kampsamına alınmıştır.Kusura bakılmasın bu tür çürük iddialarla bir yere varılmaz ve bunun ülkemize bir yararı da olmaz.Gerçekler gün gibi ortada.Duygusal bir yaklaşımla bir yerlere taraf olacağız diye kokusu bütün dünyaya yayılmış entrikaları görmezden gelerek huzur ve toplumsal barışa,demokrasiye kavuşmamız mümkün değildir.Artık bu at gözlüklerini bir kenara koyarak gerçeklerimizle yüzleşmenin zamanıdır.Kanıt ve delil aranıyorsa daha ne olsun?Eskişehirdeki mühimat depolarını aratmayan bomba,silah ve dinamit dolu cephanelik gibi evlere ne diyeceğiz?Gizli istihbarat birimlerinde bile az rastlanan “stratejik raporların”ATO gibi sivil bir kuruluşta ne işi var?”Ortalık rehavete kapılmasın diye devlet lojmanlarının cıvarına zaman zaman bombalar attırdığım olurdu”diyen emekli generalimizin itiraflarına ne diyeceğiz?Aynı yöntemle Cumhuriyet gazetesinin bombalandığı,danıştaya saldırılar tertiplendiği ayyuka çıktı,neden demokrasimizin meddarı iftiharı sayın İlhan Selçuk’tan tek açıklama gelmedi?Daha sayayım mı?Silah üzerine yapılan ölüm yeminleri,örtüsü bir türlü kaldırılamayan Susurluk!…Şemdinli olayları ve görevden men edilen savcı…Mafya-çete-devlet bağlantıları,siyasi cinayetler ve daha neler neler…

    Artık vicdanımızın sesine kulak vermemizin zamanı geldi.Bu ülke hepimizin.Özlemini duyduğumuz çağdaş,demokratik,şeffaf bir hukuk devletine kavuşmamızı engelleyen karanlık ve derin güçlere karşı sesimizi yükseltmek hepimizin ahlaki sorumluluğu ve görevi olmalıdır.Bu güzel vatanın bir zamanların İtalya’sına dönüşmesi hiçbirimizin yararına olmayacaktır.Bizler insan olarak daha iyisini hakediyoruz.Bunu başarmak imkansız değil.Yeterki sağduyuyla birbirimize kenetlenerek hakkı,hakkaniyeti,hakikatı talep edelim.Adalet böyle tesis edilebilir;Demokratik Laik Cumhuriyet ancak bu şekilde güçlenir,anlam kazanır.Sorumluların adalet karşısına çıkmasına kutsallarımıza saldırılmışçasına tekpi göstermek asla daha güçlü bir Türkiye idealine katkı sunmaz.

  9. Yazan:TT Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Ece Temelkuran demişki:
    ‘şehir efsanesi’nden hallice bir hali olan Ergenekon davası…
    Sözün bittiği bir yer de burası sayın okuyucular..
    Karşımızda Ergenekon terör örgütüne “şehir efsanesi” diyen şahane bir yazar var…: ))

    Haklı olabilir tabii Ece hanım

    -Darbeci örnek paşanın resmileşen günlükleri
    -Ümraniyede bulunan bombaevi
    -Cumhuriyet gazetesinin bombalanması
    -Danıştay baskını
    -Binlerce faili meçhuller…
    -Ve yıllarca malum medya nedeniyle haberdar olamadığımız nice örtülü operasyonlar

    Onun için Ece hanım gibiler açısından en iyisi bunlarınn hepsine birer “şehir efsanesi” diyip kurtulmak olmalı…

    Ne demişti Tamer Korkmaz:
    Gerçeğin iyi bir öyküyü bozmasına asla izin verme!
    ..

    Ergenekon şehir efsanesi..:)
    (böyle buyurdu Ece Hanım hazretleri…)

    Bu efsanede rol alanlara bakarmısınız:

    Şener Eruygur,Hurşit Tolon,Veli Küçük,Doğu Perinçek,Kuvayı milliye örgütleri,vatansever çeteler, bazı ADD yöneticileri,Tercüman yöneticisi,cumhuriyet yazarları, terör uzmanı akademisyenler ve bilumum antidemokrat ulusalcı faşistler…

    Acaba Ece hanım’da bu efsanenin bir yerinde yer alıyor mu ?

    Ben onun hakkında hüsnüzan ederek Ona “efsanenin safı” rolünü yakıştırıyorum…

    Ancak bu saflar arasında yer alan uyanıklara da dikkat etmekte yarar var…

    Kime diyorum ben ?

    Efsaneci saf kızlarımıza tabiii…:)

  10. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Efsaneci “Saf” bir genç kız olarak, saf amcalarımın/abilerimin yazdıklarını da alıntılayım o halde.

    “Siz dünkü gözaltılardan sonra Türkiye’nin demokratikleşme yolunda bir adım daha attığını hissettiniz mi? Ben hissetmedim….
    …Acaba AKP’nin aslında demokrasiye inanmadığı, demokrasiyi kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalıştığı, hatta aklı sıra çaktırmadan polis devletine doğru gitmeye çalıştığını düşünmem mi bende bu rahatsızlık hissini uyandıran?
    en mevcut rejimin alternatifleri içinde bu toplumu daha aydınlık
    yarınlara götürecek bir güç göremiyorum. Evet göremiyorum.”

    Saf Efsaneci abim Ahmet Çakmak, Birgün

    (Başka bir saf abi Can Dündar)
    Heryenekon soruşturması


    Soruşturma bahanesiyle Hükümet muhaliflerine gözdağı verildiği, hoşa gitmeyen isimlerin listeye dahil edildiği, gece yarısı gözaltına almalarla, yazdırılan kitaplarla hedef haline getirildiği ve nihayet (dünkü gözaltıların zamanlamasında açıkça görüldüğü gibi) dikkatlerin AKP davasından buraya çekildiği görüldü.

    Netice itibariyle, bu saf hanım kızınız der ki, çetelerin çökertilmesini isterim oysa durum ne idüğü belirsiz bir cadı avına çekilmeye çalışıyor, bir korku imparatorluğu, iktidar savaşları, darbe dönemlerini hatırlatan uygulamalar ve benim bu işten midem bulanmaya başladı. (Yoksa bende mi Ergenokoncuyum aman tanrım?)

    Kime diyorum?
    “devletin içine yavaş yavaş hissettirmeden gireceksin” diyen Fethullahçı teşkilatların içinde yüzenlere misal.

  11. Yazan:metin sahin Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    İyi kşi herkesin içinde gözaltına alıyorlar.Ya bir de doktor raporyuyla akıl hastahanesine yatırsalardı.Hersey olabliii hale geldide.Benim basımdan gecmişti de aklıma geldi.

  12. Yazan:Deveye Hendek Atlatıcı Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Snowqueen,

    Yine kurtadama dönmüşsün dolunay çıktı anlaşılan 🙂 İşte, yaldızı dökülen faşişst solcular nasıl da belli oluyor.. Rasim’in kulakları çınlasın.

  13. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Bir iki yazı da ben kopyalayayım.

    Cengiz Çandar

    Sabah gözümü açar açmaz, Ergenekon soruşturması kapsamında bugüne dek gerçekleşen “en önemli gözaltı dalgası” ile Türkiye ’ye uyanıyorum. İki emekli orgeneral Şener Eruygur ve Hurşit Tolon , ATÖ Başkanı Sinan Aygün , Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay , bu arada İstanbul ve Ankara ve Trabzon ’da bir tıp profesörünün içinde yer aldığı gözaltılar.

    Şaşırdım mı?

    Evet. Anayasa Mahkemesi ’nde “kapatma davası” sürecinin en dramatik aşamalarından biri sayılan 1 Temmuz günü, bir “yeni Ergenokon gözaltıları dalgası” gerçekleşebileceğini aklımdan geçirmemiştim.

    Bir de, “Ergenekon soruşturması”nda varılmış olan noktanın üzerine çıkılabileceğinden kuşkuluydum. Gerçi, Başbakan Tayyip Erdoğan , soruşturmanın ardında ve bu yapıdaki soruşturmaların ardında olması “olmazsa olmaz” nitelikte “siyasi irade”nin bulunduğunu belirtmişti ama “Şemdinli faciası”nın anısıyla, bu konuda pek iyimser olmadığımı itiraf etmeliyim.

    Bu nedenle, evet, şaşırdım.

    Peki, bu “gözaltılar” şaşırtıcı sayılmalı mı?

    Hayır. Şayet, “Ergenekon örgütlenmesi”nde şu an tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Veli Küçük , “çok önemli şahsiyet” ise, “hiyerarşi”de ondan daha üst rütbede birilerinin olması gerekirdi. O nedenle, “eylemleri ve söylemleri” gayet iyi bilinen adı geçen orgenerallerin böyle bir soruşturmaya konu olmalarında, bizim açımızdan, şaşırtıcı bir yön olamaz.

    Kaldı ki, doğruluğu teknik inceleme ile kanıtlanmış olan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ’e ait ve “Darbe Günlükleri ” diye bilinen ve Nokta Dergisi ’nde yayınlanmış olan metinler okunduğunda, dünkü gözaltılardaki isimler ile ilgili şaşkınlığa yer yok.

    Asıl şaşırılması gereken, bunca zamandır bu isimlere ilişkin herhangi bir soruşturmanın olmamasıdır.

    *** *** ***

    Asıl şaşırılması gereken başka şeyler de var elbette. Örneğin, uluslararası, bu arada Türkiye ’nin entegre olmak istediği Avrupa Birliği ’nin “demokratik normları” ile bağdaşması asla mümkün olmayan “kapatma davası”nı “bağımsız yargı”nın işlemi olarak selamlayıp, buna karşı hiç kimsenin ağzını açmamasını talep eden ve “bağımsız yargı”ya saygıya davet edenlerin; Ergenekon soruşturması ve dünkü gözaltılara “polis devleti”, “korku imparatorluğu” gibi suçlamalar yönelterek kıyameti koparmaları.

    Gözaltılar, “bağımsız yargı”nin işlemi sonucunda gerçekleşmedi mi?

    Bir CHP yetkilisi, gözaltına alınanların “orgeneralliğe kadar yükselmiş”, dolayısıyla “toplumda tanınan” ve “saygın” kişiler olduğunu söyleyerek, tepki verdi.

    12 Eylül askeri darbesini liderlerinin tümü orgeneral rütbesini taşıyordu. 28 Şubat “postmodern darbesi”nin simge ismi de bir orgeneral idi. Yani, orgeneral rütbesi elde etmek, toplumda tanınır olmak, bazı kişiler nezdinde “saygın” sayılmak, “demokrasiye karşı suç” işlemeye engel değil.

    Zaten “hukuk devleti” olunması ya da “hukukun üstünlüğü”nün yürürlükte bulunması, insanlara sıfatlarından ötürü her yaptıklarına “meşruiyet sağlamamak” anlamına gelir.

    Şimdilik bu kadar…

    2008-07-02 Hürriyet

  14. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Nazlı Ilıcak

    Ergenekon operasyonu, Org . Hurşit Tolon ve Org . Şener Eruygur `a kadar uzandı. Acaba Tayyip Erdoğan `ın, Kara Kuvvetleri Komutanı Org . İlker Başbuğ ile özel konuşmasında bunun işaretleri verilmiş miydi? Olabilir. Çünkü ilk defa, orgeneral rütbesine yükselmiş iki asker gözaltına alınıyor. Bu, Türk Silâhlı Kuvvetleri açısından olumlu bir gelişme. Yanlışa sahip çıkmak yerine, “çürük elmaların” ayıklanması gerekir.

    Ergenekon ile ilişkisi konusunda bir şey söyleyemeyeceğim. Ama, Şener Eruygur `un “Sarıkız ” darbesinden vazgeçilince “Ayışığı ” kod adlı darbe planları yaptığı, bizzat emekli Ora. Özden Örnek tarafından günlüğüne geçirilmişti.

    Örnek`in notlarından okuyalım:

    – 20 Ocak 2004: “Hava Kuvvetleri Komutanlığı `ndaki toplantıda, Jandarma Genel Komutanı `bir an önce bu işi yapalım` şeklinde konuşuyordu. Dayanamadım, planlamayı 23 Ocak `tan sonra yapabileceğimizi birkaç kez tekrar ettim; ağzı kapandı.”

    – 1 Şubat 2004: “Aytaç Paşalara ziyarete gittik. Bana, `Şener (Eruygur ) ile İbrahim `in (Fırtına) davranışlarını tasvip etmiyorum , ifrata kaçıyorlar. MİT `ten gelen habere göre, Jandarma Genel Komutanlığı `nın bütün hareketleri biliniyor ve yasadışına çıktığı değerlendiriliyor` dedi.”

    – 3 Şubat 2004: “…Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı , 10 Mart `ta ihtilâl yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş, zamanın uygun olmadığını söylemiş.”

    – 29 Şubat 2004: “Kara Kuvvetleri Komutanı ile görüştüm. Dün yapılan toplantıdan rahatsız olduğunu, Şener `in başka işler peşinden koştuğunu, İbrahim `in ise saf ve ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı. Bilhassa Şener `in, Yaşar `ın (Büyükanıt`ın) önünü kesmek için her türlü angajmana girdiğini, utanılacak senaryolar peşinde olduğunu söyledi.”

    – 1 Mart 2004: “19.30`da Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri Komutanı `yla ben biraz gergindik. Jandarma Genel Komutanı sözü, ikide bir oraya getirip, `Bu işi ne zaman yapacağız` diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu.” Org . Şener Eruygur , darbe için acele etti. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök `ün darbecilerle işbirliği yapmaması sonucunda, Kara Kuvvetleri Komutanı Org . Aytaç Yalman ile Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora . Özden Örnek geri adım attılar. 12 Mart öncesi, bu olayın bir benzerini görmemiş miydik? Askerler, gazetecilerle ve bazı aydınlarla işbirliğine girişmemiş miydi? Deniz Gezmiş , tıpkı bugünkü gibi “İkinci Kurtuluş Savaşı ” verdiğini ve Atatürk `ün izinden gittiğini sanmıyor muydu? İşte Atatürk istismarı bu noktalara kadar varıyor.

  15. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    Yasemin Çongar/Taraf

    Apoletli Raskolnikovlar ve destekçileri için kötü bir gündü

    Dün Türkiye’de bir ilk gerçekleşti.

    “Dokunulmazlar”a da dokunulabileceğini düşündüren bir adım atıldı.

    Bu ülkede işlerin artık eskisi gibi yürümeyebileceği yönünde bir umut doğdu.

    Dün, dört yıldızlı generallerin suçla ceza arasındaki diyalektiği donduracak kudrette olmadığını belki de ilk kez hissettik.

    Ergenekon Soruşturması’nı yürüten Savcı Zekeriya Öz, bir yandan çok yakında açıklayacağı iddianamesinin son rötuşlarını tamamlarken, bir yandan da Ergenekon-2 için düğmeye bastı.

    Ya da şöyle diyebiliriz, “Küçük Ergenekon” dosyası kapanmadan “Büyük Ergenekon” dosyası açıldı.

    Ama devletin derinliklerindeki suç örgütünü ortaya çıkarmaya yönelik operasyonun kapsamının büyümesinden ibaret bir yenilik değil bu.

    Söz konusu olan salt nicel bir genişleme değil; Ergenekon Operasyonu’nda dün nitel bir sıçrama yaşandı.

    Çünkü ilk kez, darbeci generallere uzandı yargının eli.

    Taraf’a ulaşan bilgiler, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ile eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un Ergenekon’daki olası üst düzey konumlarının yanı sıra, 2004’teki darbe planlarındaki aktif rollerinin de sorgulanması amacıyla gözaltına alındıkları yönünde.

    Ellerinde gencecik çocukların kanı olan darbecilerini yargılamak yerine kırpıp kırpıp cumhurbaşkanı, yönetim kurulu üyesi, sayfiye ressamı yapmaya alışmış bir ülkenin, darbelerden bir türlü kurtulamayan makûs talihini değiştirebilecek bir adım bu.

    Darbe suçunu cezasız bırakma geleneğini terk ettiğimiz gündü belki de dün.

    Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Raskolnikovlar için sonun başlangıcıydı.

    Dostoyevski’nin, kendini diğer insanlardan üstün, ve yüce amaçları uğruna suç işlemeye ehliyetli gören o çok meşhur karakteri misali, kendilerini toplumdan üstün ve demokrasinin sonuçlarını tersyüz etmeye ehliyetli gören generallerimize, “Yaptığınız bir suç; cezası da var” diyebilmeye ve dediğini yerine getirebilmeye daha yakın bir toplumuz artık.

    * * *

    Şuna inanıyorum, dün milyonlarca insanımız, bu “ilk” duygusunu yaşamaktan memnundu.

    Biliyorum ki, “dokunulmazlar”a da dokunulabileceği, darbeciliğin cezasız kalmayacağı, devletin derinliğindeki pisliğin temizleneceği yönündeki işaretler, bu ülkedeki milyonlarca darbe mağduru için umut kaynağı oldu.

    Ama partisinin Meclis grubunda, uzun siyasi hayatının belki de en talihsiz konuşmasını yapan ana muhalefet lideri Deniz Baykal’dan, sabah bültenlerine “Günaydın” yerine “Bugün, aydın bir gün değil” diyerek başlayabilen “ana-akım” haber spikerlerine uzanan bir “ne yapacağını şaşırmışlar” güruhuyla da karşılaştık dün.

    Ergenekon soruşturmasına karşı bodoslama saldırı başlatmakta beis görmeyen Baykal, sanki kendi bizzat Ergenekon zanlısıymış da Meclis kürsüsünden ifade veriyormuşçasına konuşuyordu.

    Daha sonra, bazı televizyon kanallarında, Baykal’la ses uyumu sağlamış bir dizi yorumcunun, Ergenekon’dan “sözde devlet içi çete”, “uydurulmuş örgüt”, “yurtseverleri püskürtmek için bir bahane”, “kapatma davasına karşı misilleme” diye söz edip durmasına tanık olduk.

    CHP’nin ve bir kısım medyanın sözcüleri, Nokta dergisinin geçen yıl ortaya çıkardığı, daha sonra gerçek olduğu da kanıtlanan Sarıkız ve Ayışığı darbe planları konusunda daha önce olduğu gibi dün de suspustular.

    Gözaltına alınan emekli orgenerallerin adlarının bu darbe planlarına karışmış olması onları hiç mi hiç ilgilendirmiyordu.

    “Dokunulmazlar”a dokunulmuş olması, Baykal’ın “Artık her an herkes gözaltına alınabilir” sözündeki derin rahatsızlıktan başka bir duygu vermiyordu onlara.

    * * *

    Apoletli Raskolnikovlarımız ve onların destekçileri için kötü bir gündü dün.

    Bu ülkede, evrensel hukukun herkesi bağlayarak hüküm sürmesini isteyenlerimiz, demokratikleşme ve insanca yaşama özlemlerinin gerçekleşmesinin birbirine bağlı olduğunu bilenlerimiz ise umutlandı.

    Bu umut havada kalmamalı; bir iki nefeste uçup gitmemeli.

    Bunun için de Savcı Zekeriya Öz’e ve hükümete büyük görev düşüyor.

    Ergenekon suç örgütünün ve darbecilerin üzerine gitmek, AKP’yi kapatma davası üzerinden yürüyen bir pazarlığa hapsedilemeyecek, o pazarlığın gidişatına göre kâh hızlandırılıp kâh rölantiye alınamayacak kadar ciddi bir iş.

    Özellikle, yaşanan yargı darbesinin Ergenekon suç örgütünce desteklendiğinden, hatta yönetildiğinden kuşku duymayanlar şunu görmeliler:

    Ergenekon’un ya da Ayışığı ve Sarıkız suçlularının üzerine gitmek, muhtemelen kapatma davasının reddini getirmeyecek.

    Aynı şekilde, bu operasyonu yumuşatmanın ya da belli sınırlarda tutmanın da, başlayan yargı darbesini durduracağını düşünmek pek gerçekçi değil.

    Ama şurası muhakkak; Raskolnikovlara suçlarının cezasız kalmayacağı bir kez açıkça gösterilirse, bu ülkede yeni darbelerin önü kesilir.

    Raskolnikovlar bunu hak ediyor.

    Daha önemlisi, bu toplum bunu hak ediyor.

  16. Yazan:berke alin Tarih: Tem 2, 2008 | Reply

    “Ergenekon’daki ilk gözaltılardan bu yana 1 yıl geçti.
    İddianame tamamlanmadığı halde 1 yıldır tutuklu olan sanıklar var.
    Peki bu durum yasal mı?
    Hukukçulardan aldığım bilgiye göre son derece yasal.
    Hazırlık soruşturması döneminde, tutukluk hali her ay hakim kararı ile uzatılabiliyor.
    Sınır ne?
    Sınır yok.
    Tek sınır bir sanığın 4 yılı aşkın süre tutuklu olarak yargılanamayacağı yolundaki yasa.
    4 yılı aşan bir tutuklu yargılanma olamayacağına göre, 4 yılı aşan bir hazırlık soruşturmasında tutukluk hali olmaz.
    Yani Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz hazırlık soruşturmasını 3 yıl daha uzatabilir ve tutuklu sanıklar 3 yıl daha tutuklu kalabilirler.
    Burada Türk entelijansıyasının iki yüzlülüğü ortaya çıkıyor.
    Acaba bu kadar süre dava açılmaksızın tutuklu olan entel, dantel liberallerden biri olsaydı bugünkü gibi sessiz kalırlar mıydı?
    Elbette kalmazlardı ama çifte standart her yerde içimize işlemiş.
    Bir kaç hafta önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ve Anayasa Mahkemesi’ni demediğini bırakmayan AKP’liler ve AKP’nin en “Densizi” Dengir Mir Mehmet Fırat dün “yargıya saygı gösterin” diyordu.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına saygı göstermeyenlerin, Tokat ve Ümraniye savcılıkları dışında bir tecrübesi bulunmayan 30’lu yaşlardaki bir genç savcıya saygı göstermeleri acaba hukuka olan inançlarının artmasından mı, yoksa başka nedenden mi siz karar verin.”f.a.

  17. Yazan:Banu BOZOK Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    ÖYLESINE BIR HABER
    Ergenekon Terör Örgütünün adeta suçüstü yakalandığı Eruygur’un ofisinde bulunan en kritik belgelerden biri de ‘darbe eylem planı’.

    Bu plana göre, ekonominin kötüye gittiğine dair ardarda anketler yaptırılıp sonuçları kamuoyuna duyurulacaktı. Temmuz 2008’in başında ise siyasi cinayetler işlenecekti. Bu cinayetler için aralarında JİTEM’den ayrılan kişilerin de bulunduğu 30 kişilik bir tim kuruldu. Bu tetikçilerin özellikle de yargı mensuplarını hedef almaları öngörülüyordu. Zira, cinayetlerden sonra 6 Temmuz’da 20 ilde eş zamanlı “yargıya sahip çık” mitingleri düzenlenecekti. Gaziantep’teki mitinge ise Hurşit Tolon ve ulusalcıların önde gelen isimleri katılacaktı. Yasadışı olarak tertip edilen mitinglerde polisle çatışma hedefleniyordu. Bu şekilde ülkede bir iç çatışma ortamı oluşturup darbeye davetiye çıkartılacaktı.

    Ele geçirilen darbe eylem planında, askeri müdahale sonrası kimin cumhurbaşkanı ve başbakan yapılacağının dahi açıkça ifade edildiği iddia ediliyor.

  18. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    “Nerede bu Ergenekon?” bence soruş şekli yanlış”nerelerde değil ki?”diye sorulması daha isabetli olurdu.Çünkü her yerdeler.Çünkü hangi taşı kaldırsanız onlar çıkıyor.Çünkü her kimlikle karşımıza çıkıyorlar.İçimizdeler,her yanımızı kuşatmışlar.İşgal etmişler;beynimizi,ruhumuzu ele geçirmişler.

    Hala alkışlanıyorlar.Ne çok gurur duyanları varmış,bir bir ortaya çıkıyorlar.Ama bir şeyi unutuyorlar.Bu devran böyle gitmez,gitmeyecek.

    Yolun sonu görünüyor,gayri son çırpınışlar fayda etmeyecek;adalet er geç tecelli edecek,herkes hakettiğini bulacaktır.

    Sabırla bekledik,beklemeye devam edeceğiz ve güzel ülkemin aydınlık geleceğini hiçbir güç karartamayacaktır artık.

    Haydi Türkiyem!Aydınlık günler bizi bekliyor…

  19. Yazan:pasha1907 Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Türkiye bu ordu sayesinde 80 senedir karanlıktan korundu sizin beklediğiniz aydınlık nasıl bir aydınlık merak ettim. Nedense söz konusu Türkiye olunca avrupası amerikası da sizin gibi demokrasi aşığı kesiliyor. Başka deyişle Irak ve Afganistana demokrasi götüren bu büyük güçlerde arkanızda, keşke bu fikirde olanları toplasalar kendi ülkelerine de paşa paşa yaşasanız siz demokrasi severler birlikte.

  20. Yazan:Seda Kılınçarslan Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    AZİZ BEY SUÇLULARLA GURUR DUYULMUYOR.BAŞBAKANI VURMAK İSTEDİKLERİ ORTAYA ÇIKIYOR.SONRA ÖN PLANDAKİ MUHALİF YAZARLAR APAR TOPAR GÖZALTINA ALINIYOR.İNSANLAR BUNA TEPKİLİ.EĞER VURDURULMAK İSTENEN MUHALEFET LİDERLERİNDEN OLSAYDI İKTİDAR TARAFTARI YAZARLAR TUTUKLANIRMIYDI SORUSU AKLIMA GELİYOR.BENCE TUTUKLANMAZDI ÇÜNKÜ ÇETEYLE BAĞLANTILARININ OLABİLECEĞİ AKILLARA GETİRİLMEZDİ.DAHA DOĞRUSU GETİRMEK İSTEMEZLERDİ.AMA SİZİNKİSİ YARGISIZ İNFAZ.VAKTİ ZAMANINDA KONUYLA İLGİLİ YORUM YAPMADILARSA ÖRGÜTLE BAĞLANTILARI OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ.TÜRKİYE GİBİ BİR ÜLKEDE KİMİN NE YAPTIĞI BELLİ DEĞİL.BELKİ SİZ HAKLISINIZDIR AMA BUNA PEK İHTİMAL VERMİYORUM.BU ARADA BULUNMAK İSTENİLDİĞİNDE SAMANLIKTAKİ İĞNE BULUNUYORDA MUMCUNUN CANINI ALANLAR NİYE BULUNMUYOR?MERAK ETMEYİN ÖRGÜTÜN TÜM ELEMANLARI BULUNUR.ÇÜNKÜ BULUNMAK İSTENİYOR ONLAR.
    MUTLU YARINLAR HEPİMİZİN OLSUN…

  21. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Ergenekon’da son perde
    Nuray Mert

    ‘Ergenekon davası’ denilen, ama ‘Ergenekon efsanesi’ diye anılmayı daha çok hak eden tuhaf vakanın son perdesinde yaşanan gözaltılar konusunda, ‘Bu kişiler isnat edilen suçları işlemişlerse hukuk gereğini yapmalı’ diyen, her makul insanın söyleyebileceği ve söylemesi gereken şeyi, bir duayı ezberden okumak gibi söyleyip geçelim. Bunun ötesinde, Türkiye’de olanları, demokrasinin geçmişle hesaplaşarak ilerlemesi, hukukun öne çıkması gibi bir çerçevede değerlendirmek için aşırı iyimser olmak lazım.
    (birileri bize saf demişti öyle değil mi iyimser olmadığımız için)

    Öyle olup, rahat uyumak isterdim, ama itiraf edeyim, ben o kadar ‘iyimser’ değilim.
    Dahası, Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’yi kapatma davasının, ‘laikliği tehdit eden güçlere karşı’ yerinde bir adım ve dava kapatma ile sonuçlanırsa, laikliğin kurtulacağına inananlarla, Ergenekon davasının, darbeci anlayışla hesaplaşma ve demokrasinin gelişmesi açısından büyük bir adım olduğuna inananlar arasında, fazla bir fark göremiyorum.


    Ergenekon soruşturması, her koşul altında karanlık faaliyetler yürütmeye azmetmiş çevreler, çeteler, oluşumlar veya her neyse ona karşı yapılması gerekenlerin icra edilmesi midir, yoksa ciddi bir darbe ihtimalinin zamanında fark edilip, sivil siyasetin inisiyatifi ele alması mıdır?
    Bu koşullar altında birincisi gibi gözüktüğü halde, neden sanki darbe ciddi bir ihtimalmiş de, önlenmeye çalışılıyormuş gibi davranılmaktadır? Daha fiyakalı durduğu için mi? Kapatma davasına karşı, hükümet çevrelerine siyasi gövde gösterisi imkânı sunduğu için mi? Darbelerden çok çekmiş siyasi geçmişe sahip aydınlara gecikmiş bir yürek soğutması yaşatabildiği için mi? Belli ki, hepsi. Ama bu hepsini, ‘demokrasinin zaferi’ olarak paketlemek mümkün değil.
    Hele, hükümet yanlısı medyanın bazı kalemlerinin, uluslararası koşullar ile darbe gündemini uyuşturma çabaları anlaşılır gibi değil. ‘AKP, ABD için tehdit oluşturuyormuş da, ABD Türkiye’de içten içe darbeci çevreleri destekliyor
    veya tezgâhlıyormuş’ görüşü kadar mantıktan yoksun bir bağ nasıl kuruluyor, anlamak zor.
    Bu olsa olsa, bu çevrenin kendi kendine veya seçmenine, ‘yine Batı ve onların Türkiye’deki
    işbirlikçileri Müslümanları püskürtmeye çalışıyor, işte bu son olaylar da bunun uzantısı’ gibi bir tablo oluşturmak gayretinin ürünü olabilir. Tuhaf olan, onlar olayları bu tuhaf tezle açıklarken, liberal demokrat müttefiklerinin bu anlayışla hiç tartışmaya girmeden, onlarla kol kola yola devam edebilmeleri.

    devamı için
    http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=YazarYazisi&ArticleID=886454&Yazar=NURAY%20MERT&Date=03.07.2008&CategoryID=98
    ………………………………………………………….
    Not:Bilgisayarıma şimdi hükümeti birgün olurda devirirsem
    Kadir İnanır’ı cumhurbaşkanı, Serdar Ortaç’ı başbakan yapacağımı kaydediyorum.

  22. Yazan:NACİ SAKALLIOĞLU Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    ERGENEKONDA SON PERDE,
    Bu perde neyi perdeledi;
    1-AKP Kapatma davasında Başsavcının mütaalasını,
    2-Elektriğe yapılan %23 zammı ve gelecek zamları(Doğalgaz,tüp,vs.)
    3-2.TEMMUZ 1993 te Sivas ta yakılan 37 insanın öldürüldüğü katliamı.
    Bu ERGENEKON operasyonu içinde tabiki geçmişte Susurluk benzeri çeteleşmelrin içersinde bulunmuş insanlar vardır.Yapılması Gereken 1980
    12 EYLÜL Darbesi ile,28 ŞUBAT darbesi ile yüzleşmek ve hesaplaşmak,Gladio ve Kont-gerilla
    faaliyetlerini ve bilumum çeteleşmeleri ortaya çıkarmak ve yargılamak olmalıydı.AKP nin yaptığı ise Ergenekon adı ile (Çeteleşme Soslu) bütün muhaliflerine
    baskı,soruşturma ve gözdağı vermektir.Sapla samanı birbirine karıştırmaktadır.Bir tarafta
    toplumsal olaylar yaşanırken,Ekonomik kriz yaşanırken,zam üstüne zam yapacaksınız,TUZLA da
    nerdeyse hergün bir İŞÇİ ölecek bir adım atmayacaksınız,Toplumu bir türban davası,yok kapatma davası,yok yök başkanının açıklamaları vb.birsürü karın doyurmayan saçmasapan işlerle oyalayacaksınız.Bıktık artık yeter,yeter.Travma yaşamış insanlar Memleket Yönetemezler.Gidip Psikolojik tedavi görsünler.
    Memleketi Çalışanlar,Üretenler Yönetsin.Saygılarımla

  23. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Seda Hanım,
    Bakın,son yorumunuzda”Türkiye gibi bir ülkede kimin ne yaptığı belli değil”diye bir tespitiniz var.Bu tespitinizi son derece anlamlı ve yerinde buluyorum.İşte ben de diyorum ki o belli olmayan şaibeli şeyler bir bir aydınlansın ki biz de toplum olarak biraz huzura kavuşalım.Dolasıyla beklentilerimiz aynı,sadece bu beklentilerin nasıl karşılanacağına dair çözümler konusunda kafalarımız biraz karışık.

    Bu nedenle siyasi çekişmeleri,ideolojik kavgaları,önyargıları bir kenara bırakalım diyorum.Bizlere reva görülen bu sisli ve karanlık ortamda yaşamak kaderimiz değil/olmamalı.Bu da ancak sorumluların ortaya çıkmasıyla mümkün olur.Evet,size katılıyorum Uğur Mumcu cinayeti ne yazık henüz aydınlığa kavuşmamış,gerçek katiller bulunamamıştır.Sadece O’nun değil,kaybettiğimiz diğer aydınlarımızın katilleri de ortaya çıkarılmış değil.Oysa bütün bu aydınlarımızın çabası işte bu sis perdesini aralamak,kirli çamaşırları ortaya çıkarmaktı,bu nedenle susturuldular.

    Bütün bunlar artık yaşanmasın.Bu ülkeye barış ve huzur gelsin,elbirliğiyle buna katkı sunalım.Benim vurgulamak istediğim bu.

  24. Yazan:TT Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Not:Bilgisayarıma şimdi hükümeti birgün olurda devirirsem Kadir İnanır’ı cumhurbaşkanı, Serdar Ortaç’ı başbakan yapacağımı kaydediyorum.
    Bakıyorum da kendinizi sütten çıkmış ak kaşıklarlarımızla yani demokrasi mücahitlerimizle! (Ş.Eruygur,H.Tolon,V.Küçük,D.Perinçek,İ. Selçuk,K.Alemdaroğlu,E.Gürses,F.Karadağ,Akşam, cumhuriyet ve Tercüman’ın demokrat yazarları ve etraflarındaki bilumum tetikçilerle…) özdeşleştirmişsiniz…: ))

    Dikkat edin bilgisayarınzda egenekoncularınki gibi 7 Temmuz kanlı dehşet planları bulunmasın.

    Ergenekoncuların planları geçmişten günümüze defalarca yaşadığımız darbeler,darbe şartlarının olgunlaştırılması uğruna kaybedilen binlerce civan gibi genç, sönen ocaklar ve sürekli aksayan demokrasi tecrübelerimizden dolayı bize hiçte şaşırtıcı gelmiyor.Ve kocaman bir NEDEN OLMASIN sorusu saflar ve saf kalmak isteyenlerin dışında herkes için makul duruyor.

    ***
    Banu hanım’ın yukarıda yaptığı yorum-habere bakalım:

    “Eruygur’un ofisinde bulunan en kritik belgelerden biri de ‘darbe eylem planı’.

    1-ardarda anketler yaptırılıp sonuçları kamuoyuna duyurulacaktı.
    -Bk.22temmuz öncesi psikolojik harekat ürünü seçim anketleri örneği

    2-Temmuz 2008′in başında ise siyasi cinayetler işlenecekti.
    -Bk.Hrant Dink suikasti,Cumhuriyetin bombalanması,Kışlalı,Mumcu,Hablemitoğlu suikastleri ..örnekleri

    3-Bu cinayetler için aralarında JİTEM’den ayrılan kişilerin de bulunduğu 30 kişilik bir tim kuruldu. Bu tetikçilerin özellikle de yargı mensuplarını hedef almaları öngörülüyordu.
    -Bk.Danıştay baskını

    4-Zira, cinayetlerden sonra 6 Temmuz’da 20(yada 40) ilde eş zamanlı “yargıya sahip çık” mitingleri düzenlenecekti. Gaziantep’teki mitinge ise Hurşit Tolon ve ulusalcıların önde gelen isimleri katılacaktı.
    -Bk.cumhuriyet mitingleri tecrübesi ve 2003 darbe planları zamanındaki bilumum ordu göreve mitingleri..

    5-Yasadışı olarak tertip edilen mitinglerde polisle çatışma hedefleniyordu. Bu şekilde ülkede bir iç çatışma ortamı oluşturup darbeye davetiye çıkartılacaktı.
    -Bk.geçmişten günümüze 1Mayıs vb. onlarca provokatif olay

    Ele geçirilen darbe eylem planında, askeri müdahale sonrası kimin cumhurbaşkanı ve başbakan yapılacağının dahi açıkça ifade edildiği iddia ediliyor.
    Bk.bloggerlerimizin yazdıkları…
    (sözüm meclisten dışarı Özden Örnek Paşa vb. den içerü)

  25. Yazan:TT Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    “Ergenekon soruşturması”nı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün incelettirmesi üzerine, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, emekli Oramiral Özden Örnek’in bilgisayarından çıktığı emniyetçe “teknik olarak” kanıtlanan “Darbe Günlükleri”nde bugün aranan her sorunun cevabı var.

    Nokta dergisi 29 Mart-4 Nisan 2007 tarihli 22.sayısında “Darbe Günlükleri”ni yayınladı. “Hayret verici ayrıntılarıyla SARIKIZ ve AYIŞIĞI-2004’te iki darbe atlatmışız!” kapak başlığı ile sayfalarca yayınlanan söz konusu

    ***

    Nokta dergisinde yayınlanmış olan “Darbe Günlükleri” okunmadan bugünlerde olan-bitene sağlıklı teşhis konulamaz.

    “Darbe Günlükleri”ni ve Ergenekon soruşturmasını, “safsata” ve “şehir efsanesi” diye damgalayarak demokrat olunmaz. Yakın tarihimizin en ciddi gelişmesi olan “Ergenekon soruşturması”nı küçültmeye kalkıp “Heryerekon” gibisinden zevzek başlıklarla salya-sümük yazılar kaleme alarak, demokrasi mücadelesi verilmez.

    “Darbe Günlükleri”ne tam anlamıyla bir “medya karartması” uygulandı. Geldiğimiz noktada, Türkiye’nin “hukuk devleti” olma doğrultusunda yürüme azminin güneşi, “Sarıkız”ı da, “Ayışığı”nı da her türlü karartmadan kurtaracak kadar güçlü.

    Ayrıca, dün, Başsavcı Vekili Çolakkadı, Ergenekon soruşturması iddianamesinin hazırlandığını, 2500 sayfadan oluştuğunu ve zanlıların “terör örgütü kurmaktan yargılanacağını” açıkladı.

    CENGİZ ÇANDAR
    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9339829.asp?yazarid=215&gid=61&sz=90479

  26. Yazan:arif Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Bu başlığa ilk yorumu ben yapmışım. Gelişmelerin hayırlı olmasını temenni etmişim. Atatürkçüler ile samimi dindarları kutuplaştırıp, ordu ile siyaseti karşı karşıya getirme tezgahının devletimizce- tüm kurumların katkısı ile- önlendiği anlaşılıyor. Millet birbirine düşürülecekki, Türkiye bölünsün. Türkiye bölünecekki, bu bölgeyi yönetmek isteyenler işlerini yürütsün. Milletin sevgisini ve desteğini kazanan bir lider-Erdoğan- indirilecekki, millet liderliği zaafa uğrasın. Hükümet ve ordu anlaşmıyacakki, güçlü bir siyaset ve liderlik oluşmasın. Tekrar ediyorum Atatürk bizim en saygın devlet adamımızdır. Alpaslan, Fatih çizgisindedir. İslam dinide milletimizin severek benimsediği, canından muazzez bildiği en yüce değeridir. Bu iki güçlü motivasyon bizi dünyanın yıldızı olarak parlatmaya devam edecektir. Bu gözaltına alınanlar, eğer doğruysa büyük cinayetler işlese, Hakimleri savcıları, asker ve politikacıları öldürse, Polisle Askerimizi karşı karşıya getirse- Hurşit Tolonun kapısı kırıldı yalanına dikkat- Ankara Ulus benzeri kitlesel bombalama olayları yapsa; bunlarıda 11 Eylül kule saldırısı gibi bir ülkenin üzerine atsa. Hakkından gelemedikleri İran yada başka müslüman ülkelerle bizi dalaştırsa ne olacak? 11 Eylül Amerikanın sonunu getirecek meceraya doğru sürüklenmişken, fitneye Türk devleti göz mü yumacak? Bütün karineler bunun bir devlet operasyonu olduğunu gösteriyor ve bölgesel gelişmelerle alakalı olduğunu işaretliyor. Elbette CHP ve Baykal’ın bunu anlayacak kapasiteden yoksun olduğunu biliyoruz. O siyasi rakibinin kurtarılacağı kaygısını taşıyor. Yani bu operasyonla Anayasa mahkemesi üzerindeki baskının kaldırılmasının amaçlandığını ve AKP için kapanma kararının çıkmayacağından korkuyor. Yüz seçim olsa AKP yi yenemeyeceğini anlamış. Hani Artvinde boğa güreşleri oluyor. Yenilen boğa daha rakibini görür görmez kaçıyor. İşte o hesap. Oysa yaşananlar, AKP nin kapanma davasının çok fevkinde görünüyor. Bu millet, bu devlet sahipsiz değil. Yaşananlar birkez daha bunu gösteriyor.

  27. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Sandığınız kadar saf ve salak olmadıkları için bazı insanlar bu teorilere mesafeli yaklaşıyor. Nereden bu istihbaratlar? Askerin izni olmadan mı deşifre edildi bunlar? Çocuk mu kandırıyorsunuz?

    Araya da hemen sıkıştırımış “ekonomi kötüye gidiyor anketleri”sıkıştırılacakmış, bak sen, oysa nasıl yalan bir propaganda.
    Yeni zamlar vardı sahi ne oldu onlara?

    Bu kirli bir iktidar savaşı öyle ki AKP’ye kapatma davası açılınca “hukuk darbesi” ama Ergenekon işin işine girince “yargıya müdahale etmeyin” diyebilecek kadar omurgasızlaşmış kaypak bir siyaset.
    İyice polis devleti, korku imparatorluğuna dönüşüyoruz.

    Ordudan uzaklaştırılmış askerler dışında, orduda genel bir “darbe yapalım” ortamı olmadığını sizde bildiğiniz halde “köşesinden döndük” yaklaşımla yeni yeni yeniden cadı avları başlatma, herkesi tek sesleştirme kokuları alıyorsak islamo-faşizmin ayak sesleridir.

    Aman kimse “ekonomi kötüye gidiyor” demesin, kuzu kuzu 1 mayıs kutlasın hatta 1 mayısta bile hükümete “allah razı olsun” desin,
    öyle polise karşı gelmek falan haşa, Tuzla falan bırakın bu işleri, kim ki bunlardan bahsederse “bak geliyor Ergenekon terliği ha”.

  28. Yazan:berke alin Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    Ortamda muthis bir bilgi kirliligi var, bu nasil bir beyin yikamadir. Basbakanimiz iddianame iki-uc gune hazir demisler. Komik, basbakan nereden bilebilir ki, savcilarla mi gorusuyor surekli, “selamin haleykum cocuklar, iddianame hazir mi, onceden bi citlativerin Sabah’a felan emi”. Bugunku zaman’da Madimak Katliaminin arkasinda da “ergenekon” var diye haberimsi yapmislar. Bu gazete Sivas katliamina senelerdir sanki iki-uc kisinin bina taslamasiymis gibi sivas olaylari der durur. Ergenekon romayi da yakmis, JFK i filan da ergenekon oldurmus olmasin. Allah sonumuzu hayretsin.

  29. Yazan:metin sahin Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    sayın cengiz candar fakulte yurdunda fikirlerin hiç böyle degldi.Sana yanlış şetler mi ögrettik yoksa….

  30. Yazan:ümit harmancı Tarih: Tem 3, 2008 | Reply

    ‘SEVR peşinde olanlar var ‘ deyince;ne kadar 2. cumhuriyetçi,bölücü,takunyacı,soroscu varsa komplo teorisi diye gülüp geçer.alay eder.ama aleni bir terör olayında bile papağan gibi ezberlediklerini kusarlar;’suçlu TC,suçlu Derin Devlet’ diye..Asıl komplo tacirleri kendileridir oysa..tekbir getirerek madımak otelini yakarlar,samanyolu tv basbas bağırır ergenekoncular yaktı diye.. PKK Diyarbakırda otobüs bombalayıp okul çocuklarını katleder,bölücüler ve 2. cumhuriyetçiler basar yaygarayı suçlu TC diye.(bombalayan pkk lı yakandığında utanıp sıkılmaları da olmaz,yeni bir derin devlet 007 james bond macerasına yelken açarlar)..Balonlar uçuruluyor ülkemde yine,küresel nefeslerle şişirilmiş rengarenk balonlar.yeşil,turuncu..50 yıldır varolduğunu söyledikleri derin devlet bu ergenekoncular mı?sinan aygün mü?mustafa balbay mı?ilhan selçuk mu??Güldürmeyin ‘ideler’ dünyasındakileri…ülkemin asıl sorunu yekpare derin devletinin olmaması(birbiriyle çatışan aparatçıklar var kabul)..Derin devlet mi görmek istiyorsunuz,gidin Putin in Rusyasına.10 yılda Rusyayı birkaç küresel oligark ın maskarası olmaktan kurtarıp yeniden küresel bir güç haline getiren Putine sorun bakalım.Ama sormasak daha iyi bence,çünkü alay ederek şu cevabı vereceğini biliyorum ‘Siz türkler bunları boşverin,21. yüzyılda emperyalizmin 3. dünya ülkeleri üzerinde tahakküm aracı haline getirdiği ‘demokrasicilik-insan hakları’ oyunununa devam edin.”..hadi beni de faşo diye damgalayın demokrasi şampiyonu 2.cumhuriyetçiler,liboşlar,şeratçılar,bölücüler..Ama damgalanmadan son bir sorum olacak;ABD gibi küresel emperyal bir gücü,80 IQ luk oğul Bush un yönettiğine de gerçekten inanıyormusunuz???Boşverin,haydi faşist yaftasını boynuma asın şu ‘AKBABANIN 3 GÜNLÜK’ dünyasında..ben hazırım…..

  31. Yazan:TT Tarih: Tem 4, 2008 | Reply

    haydi faşist yaftasını boynuma asın şu ‘AKBABANIN 3 GÜNLÜK’ dünyasında..

    Ünutmayalım ki akbabamım 3 günlük dünyasında Redford, derin devleti çözmüştü…: ))

  32. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 4, 2008 | Reply

    TT ne diyorsun kardeşim sen ya,
    madem bu denli anti-darbecisiniz ne diye işe Marmaristeki ressamı ve ona ve 12 Eylül’e övgüler düzen Fethullan Gülen’i sorgulamaktan başlamıyorsunuz?
    Ben mi dedim “Kenan Evren”e cennetlik diye?

    YOk Madımak’ın arkasında Ergenekon varmış, yok bilmemne.
    Oh ne ala, Sivas’ın eli kanlı Refah Partili başkanı daha yakalanmadan aklandı.
    Tam bir akıl tutulması içindeyiz.

  33. Yazan:TT Tarih: Tem 4, 2008 | Reply

    madem bu denli anti-darbecisiniz ne diye işe Marmaristeki ressamı ve ona ve 12 Eylül’e övgüler düzen Fethullan Gülen’i sorgulamaktan başlamıyorsunuz?

    F.Gülen isminin gündem saptırmak isteyen antidemokrat bulamaççıların can simidi olması çok ilginç gerçekten.. 🙂
    Gülen’in 12 Eylül darbesini ve darbeci yerine ressam diye yutturulmaya çalışılan Evren’i övmek gibi bir durumu olsa tv ekranlarına çıkıp açık bir şekilde “demokrasiden geriye dönüş yok” sözünü söylemez ve bu dediğini etkisi altında bulundurduğu tv,gazete,dergi vb. mecralardan her gün devam eden sayısız anti-darbeci yayınlarla ispatlamazdı..

    Onu yada sözünün geçtiği yayın organlarını darbeci diye nitelemek kadar iyi bir akıl tutulması örneği bulunabilir mi bilmiyorum?..

    Ben mi dedim “Kenan Evren”e cennetlik diye?

    Evet siz dediniz tabii…
    F.Gülen darbe yapıverin gari cennetlik olursunuz mu dedi?

    Haa konumuz darbeye destek verip vermemekse tabii..
    Burada F.Gülen’in okullara din kültürü dersi konulması hakkındaki bir sözünü tartışmıyorduk heralde!
    ..
    Bu bulamaç işi iyi bir şey galiba biraz deneyelim o zaman…
    Mesela konuyu zaman’dan Ali Bulamaç abimize mi sorsak o ne derdi acep?
    ya da bulamaçımızı rahmetli Cem Karacaya sorabilseydik…
    muhtemelen “ya ben şimde deyom ki, yani, bu esas tütün tütün meselesi, tütün tütünün baş fiyatı nolcek?” türünden bir cevapla karşılaşırdık…
    Nerden nereye geldik…
    Ergenekon’dan Gülen’e oradan Cem Karaca’ya…

    yerel ve genel seçim
    seçin bakalım seçin
    ki dön baba dönelim
    aynı yere gelelim

    çete çeteye çatmış
    çete çete içinde
    battık buruna kadar
    cafer getir peçete
    amaneee

  34. Yazan:TT Tarih: Tem 4, 2008 | Reply

    Darbeci Ergenekon Örgütüne Toz Kondurmayanlar

    Ergenekon çetesi aleyhinde tek kelime etmeyenler için, son gözaltı dalgası tam bir kabus oldu.

    Özellikle ‘Ergenekon Medyası’ darbeci yapılanmayı sürekli koruyup, kolladı. Toz bile kondurmadı.

    “Gayri Nizami Harp” usulleriyle çalışan çeteyi başından beri doğrudan veya dolaylı olarak özenle savundular.

    Şu anda büyük bir bunalım yaşıyor, Ergenekon Medyası…

    Artık “darbeci paşalara” dokunuluyor olması; son sarsıcı operasyonun “darbe girişimlerinin üzerine kararlılıkla giden bir Ankara” resmi ortaya koyması “Darbelerin Medyası”nı perişan etti.

    Dillerine pelesenk ettikleri “İddianame yok” cümlesiyle her defasında Ergenekon tutuklularına destek çıktılar…

    “Ne ile suçlandığını bilmeden on üç aydır içeride yatan insanlar” diyerek hala Ergenekon çetesini savunuyorlar…

    İşte iddianame geliyor:

    İstanbul Başsavcı Vekili yaklaşık 2500 sayfalık iddianamenin hazır olduğunu açıkladı!

    Hafta başında mahkemeye sunulacak, iddianame…

    Çok üzülmüşlerdir, bu habere…

    İddianamede, Ergenekon’dan tutuklu isimlere “terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasında bulunulacağından bahsediliyor…

    Böylesine hayati ve kapsamlı bir konuda iddianamenin hazırlanmasının uzun sürmesi, derinlemesine bir soruşturma yürütülmesi nedeniyle gayet doğaldı.

    Üstelik, savcıların iddianame hazırlamasında bir süre sınırlaması bulunmuyor.

    Ergenekon çetesini savunanlar “Tez zamanda derme çatma bir iddianame hazırlansın ki bu işi hasıraltı etmek kolaylaşsın” diye mi bekliyorlardı, acaba?

    Ayrıca, içerideki örgüt üyelerinin tutukluluk halleri keyfi olarak uzatılmış değil ki; her aşamada tutukluluğun devamına hakim karar veriyor…

    Hal böyle iken…

    “Türban ve kapatma davalarında yargıya saygıdan söz eden” medya yöneticilerinin Ergenekon soruşturmasındaki hukuki sürece “Nasıl olur da bunca kişiyi bir yıldır içeride tutarsınız” şeklinde itiraz etmesi darbeci çete üyelerine koltuk çıkmaktır.

    Çok merak ediyorum: “Tutuklamaların gerekçesi olan deliller dava açmak için neden yeterli olmuyor?” diyerek Ergenekon soruşturmasını gölgelemeye kalkışanlar, birkaç gün sonra dava açıldığında nereye kaçacaklar?

    * * *
    “Darbeci Medya” yöneticilerinden biri; mapus damında yatan Ergenekoncu ünlü isimlerden “Daha kim olduğunu bile bilmediğimiz insanlar” diye bahsetmişti, geçenlerde…

    Vaktiyle Susurluk’un örtbas edilmesi sürecinde başat rol aldığı için böyle konuşuyordu.

    Sadece tutuklu meşhurların değil, son operasyonda gözaltına alınan iki orgeneralin de kim olduğunu bilmiyoruz!

    Sarıkız ve Ayışığı kod adlı darbe girişimlerine “yok” muamelesi yapanlar, darbe günlüklerinin Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu ispatlandığında sessiz kalmışlardı.

    Kızaracak yüzler aramıştık da, bulamamıştık…

    O cephedekiler, iki gündür canla başla darbeci Ergenekon çetesini savunuyorlar.

    “Ergenekon Medyası”na göre, örneğin “darbe girişimi planlayan” hiç kimse yoktur; kanıtlanmış olan “Ulusalcı Bomba Kardeşliği” hikayedir; silah üzerine ölme-öldürme yemini yaptıran emekli albay Fikri Karadağ da hayali bir portredir!

    Onlarca kanıtı niye inkar eder; yüzlerce kuşkulu durumu neden ört bas etmeye çalışır, Ergenekon Medyası?

    Darbeci yapılanmalara “psikolojik harekat” desteği sağlarlar da ondan!

    Sarıkız ve Ayığışı muhtıra girişimlerinin varlığı kesin olduğu halde, söz konusu darbeci faaliyetler için sütununda “söylenti, dedikodu, lafı güzaf” diye yazan Cumhuriyet’in “Gizli Amerikancı” patronu, mesela…

    Buyursun, Sarıkız ve Ayışığı operasyonlarından habersiz olduğunu söylesin!

    Cumhuriyet’in “Genç Subaylar Tedirgin” kampanyası ve sonrasındaki yayınlarını yok sayabilir mi? O yayınlar, Sarıkız ve Ayışığı operasyonlarını engelleyen Org.Hilmi Özkök’e karşı düzenlenmiş bir “psikolojik harekat”tı…

    Beş yıl önce darbe hazırlığı yapanlara gazetesinde her türlü desteği verenler; bugün çıkmış o darbe girişimleri için “hayal mahsulü” diyorlar, utanmaksızın…

    Bir “inkar” ancak bu kadar “konforlu” olur!
    * * *
    Darbe girişimlerinin Sarıkız ve Ayışığı ile sınırlı olmadığı dün yayınlanan “7 Temmuz Kaos Planı” belgeleriyle bir kez daha görüldü.

    Olsun! Ergenekon Medyası, son dönemdeki bütün darbe girişimlerini inkar etmeye devam etmeli:

    Darbeci çeteleri korumak ve savunmaktan bir an bile geri durmamalı!

    28 Şubat sürecinde taçlandırdıkları “Darbelerin Medyası” sıfatına yakışan tavır tam da budur!

    Tamer Korkmaz

  35. Yazan:ahmet terzi Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    evet sayın yazar sinan aygünün misyonerlik ile ilgili rapor hazırlaması bence de saçma ama bu ülkede o kadar saçma sapan şeyler oluyorki 12 eylül darbecisi kenan evrene cennetlik diyen ve 12 eylül darbesini savunan cemaat lideri nin gazetesi ve taraftarları şimdi darbeye hayır panelleri düzenliyor gazetelerinde darbeleri kötülüyor tamam darbe kötü ama sormazlarmı hoca efendi 12 eylülde nerede idin demezlermi

  36. Yazan:şenşakrak Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    Burada, -eğer hala bu gibi hasletlere sahip iseler- Ufuk Uras’tan utanması gerekenler var, mesela Snowqueen gibi:

    Operasyonlardan rahatsız olanların çetelerle bağlantısı var

    ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras
    ‘Sarıkız’ ve ‘Ayışığı’ isimli darbe girişimlerini Meclis gündemine getirmeye hazırlanan ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, Ergenekon terör örgütüyle ilgili soruşturmaya tam destek verdi.

    Operasyonların sonuna kadar sürmesini isteyen Uras, bütün Türkiye’yi darbecilere karşı tavır almaya çağırdı: “Bu ülke Dingo’nun ahırı değil, herkes haddini bilmeli. Çeteler, bu cesareti, küstahlığı nereden alıyor? Yaşanan süreçten kim rahatsız oluyorsa suçüstü yakalanmıştır. Mutlaka doğru veya dolaylı bağlantıları vardır. Demokrasiyi savunmaktan kimse rahatsızlık duymamalı. Başımıza ne geldiyse istibdatçı arayışlardan geldi.”

    ÖDP lideri Ufuk Uras, aralarında emekli paşaların da bulunduğu çok sayıda ismin gözaltına alındığı Ergenekon operasyonunun sonuna kadar sürdürülmesini istedi. Soruşturma sürecinin desteklenmesinin son derece önemli olduğuna işaret eden Uras, şöyle devam etti: “Başımıza ne geldiyse darbelerden, istibdatçı arayışlardan geldi. Bu, kanser hastalığı gibidir. Kenarından dolaşarak olmaz. Merkeze gelinmeli. Sadece emekliler üzerinden değil, bu sürecin parçası olan resmi görevlileri de kazımak gerekir.”

    Uras, Türkiye’de yaşanan provokatif olayları darbe peşinde koşan çetelerle irtibatlı görüyor. Buna örnek olarak Sivas olaylarını gösteren Uras, yaşanan acı olayın devlet içindeki çetelerin işi olduğunu savunuyor. Uras, “Bunlar münferit vaka kabul edilemez. Planlı, programlı bir şekilde ülkeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik arayışların bir parçasıdır.” diyor. Meclis’te darbe girişimlerinin araştırılması için önerge hazırlayan Ufuk Uras, yeterli imza sayısı olan 20 rakamını aştı. Bağımsız Hakkari Milletvekili Naim Geylani ve DTP’lilerin desteğiyle 21 imzaya ulaşan Uras, sayının artması için bir hafta daha bekleyecek. Uras, Susurluk Komisyonu’na benzer bir komisyonun kurularak darbe girişimlerinin bütün yönleri ile araştırılmasını istiyor.

  37. Yazan:arif Tarih: Tem 5, 2008 | Reply

    Bu operasyon Türkiye’nin yakın dönemini dizayn etmesi açısından ve bir devlet operasyonu olarak algılanmalı. Sevinmek yada üzülmek adına saf belirleyenler daha serinkanlı ve sabırlı olmalı. Başta ordumuz olmak üzere kurumlarımızın yıpratılması için bunu fırsat bilenler ise, boşa sevinirler. Yeni statükonun sancıları bunlar ve gelişmelere ayak uyduramayanlar tasfiye ediliyor. Muhtemelen AKP davasıda bu gelişmelerden etkilenebilir. Ancak AKP kapatılmasa dahi dinci-ideolojik görünümünden tamamen arınmak zorunda kalabilir. Şu anda tek direkli çadırın, birkaç direkle taşınma dengesine aktarıldığı bir süreçten geçiyoruz. Bu yeni statükonun oluşumu sırasında, tek direkte direnenlerle, onu, çağın gereklerine daha uygun, sağlam taşıyıcılara oturtmak isteyenler çekişirken; fırsattan istifade çadırı devirmek isteyenlerde ortalıkta kol geziyor. Mesela CHP yi çok eleştirsemde, onun eski statükoyu korumak adına iyi niyetle davrandığından kuşku duyulmamalı derim. Ancak konjoktürel olarak ortaya çıkmış kimi siyaset yada medya oluşumları ise tarafı ne olursa olsun daha dikkatle izlenmeli ve dolduruşa gelinmemeli. Başta sağduyulu necip milletimiz olmak üzere, Ordu, hükümet, polis ve diğer kurumlar, çadır yıkılmasın diye işbirliği yaparken; çürük elmalar goy goy peşinde. İnşaallah bir kaza yaşanmaz. Sabır ve teenni ile gelişmeler beklenmeli ve milletimizin burnu bile kanamadan bu süreci aşması için duacı olmalıyız. Görelim mevla neyler…

  38. Yazan:metin sahin Tarih: Tem 20, 2008 | Reply

    sayın nazlı ılıcak.Gladıoonun yenı versıyonunun ulema ,tari kat ve turban altunda şeyh murıt ılıskılerıyle örgütlendğiği söyleniyor.Siz bu konuda epey tecrübelisini,z.Fikriniz nedir acaba.Sonra fetullah gülen memleketine dönecek mi onu merak ediyorum da…

  39. Yazan:metn sahin Tarih: Ağu 17, 2008 | Reply

    Her devşletin bir kuruluş efsanesi vardır.Mesala italyanın romus ve rumulus.Onlar utanıyor mu.Yazıklar olsun ergenekondan utanır ve korkar hale geldik.Buna sebep olanlar ne düşünüyor acaba

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin