RSS Feed for This Post

Sevilecek… Sev !

20080611_derin_dusunce_org_guzin_abla.jpg Güzin ablacığım,

Her şey o sarı saçlı, mavi gözlü adamın beni kurtarmasıyla başladı. İlk görüşte aşka inanır mısınız, ona sırılsıklam âşıktım. Evlendik ve mutlu bir şekilde yaşamaya başladık. Ama eşim, tutulduğu acımasız hastalığın pençesinden kurtulamadı ve vefat etti. İşte ondan sonra benim için katlanılmaz bir hayat başladı. Eşimin ailesi; kılık kıyafetime karışmaya başladı. “O böyle giyinmeni istemezdi” diye kocamı kullanıp evden çıkmama bile izin vermediler. “O okumanı istemezdi” diye üniversiteye gitmeme de izin vermediler. Onlara defalarca eşimin hayattayken beni böyle kısıtlamadığını, hangi hakla onun adına, benim üzerimde baskı oluşturduklarını sordum. Sürekli “evimiz namusludur, namuslu kalacak!” diyorlar, başka da bir şey söylemiyorlardı. Sanki ben namussuz biriyim, evin huzurunu istemiyormuşum gibi… Bir gün dayanamadım, “sizden de, oğlunuzu kullanmanızdan da bıktım, yeter artık!” diye bağırdım. Bana “sen oğlumuzu sevmiyor musun yoksa ?” diye sordular, inanabiliyor musunuz?”. “Oğlunuz öldü, anlayın artık. Ben özgür bir kadınım, istediğim gibi yer, içer, giyinir, soyunurum, bana karışamazsınız. ” dedim, kapıyı suratlarına çarptım ve evi terkettim. Ne olur söyleyin doğru mu yaptım, yol gösterin Güzin ablacığım.

Sevgilerimle,                                                                                                       

Türkan Başörgülü

Sevgili kızım,

Sen bir yetişkinsin ve kendi kararlarını kendi verebileceğin olgunluktasın. Senin gönül bağını baskılarla kopartan bu dangozlar utansın. Oğullarını o kadar çok sevselerdi, onun adını kullanarak sana bunca eziyeti çektirmezlerdi. Onun temiz adını böyle kötülüklere alet etmezlerdi. Ama bazı insanlar böyledir kızım. Şimdi kayınvaliden olan o kadın müsveddesi her yerde “ah oğlum onun hayatını kurtardı, o oğlumu sevmiyormuş nankör…” diye timsah gözyaşları döküp ele güne seni anlatacaktır. Varsın anlatsın. Hayat devam ediyor, artık ölen eşini de geride bırakmalısın. Tanrı sadece senin olağanüstü eşini yaratmadı ya… Herkesin kocası var, öyle takılıp kalıyorlar mı? Ne zamana kadar onun yasını çekeceksin. Ölmüş bir kocanın kimseye faydası yok kızım… Onun devrinin üzerinden çok sular aktı kızım, dünya çok değişti. O da şimdi yaşasaydı çok farklı düşünür, farklı davranırdı şüphesiz. Ama keşke evini bırakıp gitmeseydin ya kızım. O ev senin evin çünkü… Şimdi göz yaşlarını sil ve evine geri dön kızım. Çünkü yakında insanlar daha açık fikirli olacaklar, yobazlıktan kurtaracaklar kendilerini; senin okumana da, istediğin gibi giyinip düşünmene de kimse karışmayacak.

Güzin Ablan

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:Serdar Kaya Tarih: Haz 12, 2008 | Reply

    Türkan Başörgülü gerek cahilliğinden, gerekse yalan söylediğinden ötürü müteveffanın giyim konusundaki düşünce ve tavırlarını doğru aksettirmiyor olabilir. Hemen inanmamak, müteveffa hakkında daha detaylı tahkikat yapmak lazım.

  3. Yazan:Deveye Hendek Atlatıcı Tarih: Haz 12, 2008 | Reply

    Hemen inanmamak, müteveffa hakkında daha detaylı tahkikat yapmak lazım.

    🙂

    Doğru söze ne denir..

  4. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Haz 12, 2008 | Reply

    yahu mevta gitti ama ortalik hortlaktan geçilmiyor ki 🙂

  5. Yazan:suzannur Tarih: Haz 13, 2008 | Reply

    Türkan Başörgülü’nün evi terk ettiğine emin misiniz? Bence hala o evde, evden ayrıldığını zannediyordur. Sebep, o kadar eziyet görmüştür ki hayali gerçek sanıyordur.
    (İroninin dili metafora yaslanınca, insan kelimelerini daha bir hassasiyetle seçmek durumunda kalıyor.)
    Umarım Türkan Hanım, aslında hiç ayrılamadığı evinde bir gün huzura kavuşur. Mahkumiyetin böylesi, eziyetin en büyüğü olsa gerek. Habil-Kabil ilişkisinde en zor olanı da size en büyük zararın yakınınızdan gelmesi değil midir? Sahi yakın ne kadar yakındır???

  6. Yazan:Talha Can Tarih: Haz 16, 2008 | Reply

    Elinize sağlık Ekrem Bey,
    güzel bir hikaye olmuş, ben bunu bir yerden hatırlıyorum ama?:)

  7. Yazan:sadık Tarih: Eyl 22, 2008 | Reply

    Bu yazı acaba Patagonya Muz Cumhuriyetinde yaşananları mı hicvediyor.Çünkü Türkiye gibi muasır bir ülkede bu ima edilenler yaşanıyor olamaz.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin