RSS Feed for This Post

Neden Kilitlendik?

20080609_derin_dusunce_org_kilitlendik.jpgArif Egeli

Ülkemizde yaşanan olağandışı siyasi gelişmelerin, basit bir kutuplaşma ve bu kutupların çatıştırılması rastlantısından ibaret olmadığının anlaşılması gerekmektedir.

Bu hüküm cümlesi ile başlayan bir yazının kesin tespit ve herşeyi açıklayamayacağını da peşinen kabul etmeliyiz. Yaşananların bir kaç algı düzeyinde tartışılıyor olmasının, irfani gelenek sahiplerince anlaşılır olması beklense de, çoğunluğun bir kutuplaşma ve pozisyon aldığı taraftan karşı kutba öfke refleksiyle sert salvolar göndermesini çaresizce kabullenmeliyiz.

Bu iç dökme ve rahatlama peşrevi bir süre sonra dindiğinde, neler olduğunu anlama gayreti, en azından derin düşünce sahiplerince hız kazanacaktır.

Yazımızın başlığında belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin siyasi bir kilitlenme yolunda, bilinçli ve birbirini tamamlayan hamleler dizisinin sonuna yaklaştığını kabul etmeliyiz. Önümüzde AKP’nin kapatılma adımı kalmış görünüyor. Bu süreç bilerek ve düşünülerek bir irade tarafından yönetilmektedir.

Bu sürecin klasik kutuplaştırma ve kanlı kavgaların tırmandırılarak, kurtarıcı ayırıcının ortaya çıkması ve darbe ile tamamlanması yerine; Anayasa Mahkemesi vasıtasıyla yürütülmesi, ülkenin demokratik bilinç düzeyinin yükseldiğinin ironik bir göstergesi olarak okunmalıdır. Bu sürecin sonunda AYM’nin yıpranacağı ve yapısında bir değişiklik yapılması ise muhtemel bir teknik gelişme olarak beklenmelidir.

Kuvvetle muhtemeldir ki; kapanma işlemi de tamamlandıktan sonra, içerdeki karmaşık ve altüst olmuş siyasi talan manzarasını düzeltmek için, büyük bir enerjiye ihtiyac duyacağız. İşte bu iç gelişmelere odaklanmış olduğumuz süreçte, hemen yanıbaşımızda gelişecek önemli bölgesel denklemlerin belirleyicilerinden biri olmaktan, uzak kalmış olacağız.

Bu gelişmelerin kan ve ateş boyutu bizi dalamış olmayacaktır bir bakıma. Olası bir İran saldırısında ne yapacağımız kimsenin umurunda olmayacaktır. ABD’deki başkanlık seçimlerinden sonra, Irak’ta yaşanacak gelişmelerle de pek ilgilenemeyeceğiz böylece. ABD burada kalıcı üsler elde edebilecek mi? Yoksa ülkenin kuzeyinde Kerkük ve Musul hattınında içinde bulunduğu bölgede mi konuşlanacak. Yoksa seçimin sonuçlarına göre tamamen mi terkedecek Irak’ı?

Bütün bu yakıcı sorulara cevap aranıyor mu? Yoksa bu kilitlenme operasyonu ile bu soruların hiç sorulmaması ve cevap aranmaması mı hedefleniyor? Türkiye bölgesel ve evrensel gelişmelere sırt dönerek büyük devlet olma ideali taşıyabilir mi? Yoksa bu belalı ortama dahil olmanın vereceği zararın daha büyük olacağı endişesi mi bu tutuma yol
açıyor? Bu kiltlenmenin, bu konulara yoğunlaşmayı imkansız hale getirdiği tartışılmaz bir gerçeklik olarak ortada duruyorken; bu kilitlenmeyi yöneten ve gerçekleştiren iradenin maksadı hiç sorgulanabilir mi? Faşizm gelir mi? Herşeyin serbest olduğu ultara liberal bir demokrasi kurulur mu? Melekler erkek mi, yoksa dişi mi?

Bu kilitlenmeyi büyük bir ustalıkla yöneten irade, hangi amaca hizmet etmektedir? Bu kilitlenmenin yaratacağı iç tartışmalara odaklanma ne gibi sonuçlar doğuracak? Bu operasyon Türkiye’yi belalı sulardan uzak tutmak adına, yaratılan çarıklı erkanı harbin çıkardığı, suni bir kayıkçı kavgası mı? Milli bir korunma refleksi mi?

Yoksa küresel hegomonun, az bir bedel ile Türkiye’yi kullanma adına yürüttüğü sıkıştırma taktikleri mi? Pazarlığa zorlanan sıkışık ve meşruiyeti zayıf bir hükümet muhataplığımı arzu ediliyor? Zayıf bir koalisyon, ya da itibarsız bir liderin yönetimi gibi…

Neden kilitlendik?

Belki de 1 Mayıs’ta Taksim meydanında İşçi sınıfının yürümesine engel olunduğu içindir! Belki de kızlarımızın türban yerine perukla okula girme mecburiyetidir bu kilitlenmenin nedeni! Belki de sayıları yirmi beşi geçmeyen genç sivilin marifetidir! Ya da rahatsız olan genç subayların yarattığı müthiş korkudur bütün bunlara sebep… İddianame bile hazırlanmadan aylardır içerde tutulan Ergenekoncular olmasın sakın! Yargıda bir kutuplaşma olabilir mi? Ya da kahrolası İttihatçılar. Siz iyisi mi bunlardan birini seçin ve dökün öfkenizi.

Sahi biz neden kilitlendik?

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin