RSS Feed for This Post

Ömer Laçiner’in Eksiğini Tamamlayayım

[2007’de İzlenimler sitesinde yayınlandı.]

20080303_tikko.gifÖmer Laçiner ile Radikal’de bir mülakat yapılmış. Türkiye’deki milliyetçiliğin aslında ırkçılık olduğunu ancak bunun milliyetçiler tarafından fark edilemeyecek kadar derine işlediğinden söz ediyor Laçiner. Yanlış anlamadıysam, Türk milliyetçisi ırkçılığı reddettiğini söylüyor ama aslında farkına varmadan tüm hal ve harekatıyla bir ırkçıdan farklı davranmıyor demek istiyor. Laçiner bu konularda ehil bir isim elbette ama benim dikkatimi çeken rahtsız edici bir nokta var. Çok önceleri de bu konuya işaret etmiştim. Dikkat edilirse gerek son olaylarda, gerekse daha önceki bazı örneklerde sağ milliyetçiler -çok zaman haklı olarak- saldırganlık ve yerine göre katillikle itham ediliyor. Genelde ise 1970′li yıllara atıfta bulunuluyor, Çatlı gibi belli isimler öne çıkarılıyor. Bir de meşhur Süleyman Demirel’e ait “bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” lafı var. Buraya tekrar dönmek üzere, önce ÖmerLaçiner’in beni ilgilendiren sözlerine bakalım:

[…] Nihayet işlettiğiniz cinayetler de öyle çok profesyonelce işlenmiş değil. Bunlar, kurbanınızın hiç haberinin olmadığı, en savunmasız bulunduğu anda işlenen cinayetler. Zaten bütün faşist cinayetleri pusuda işlenir. Bunlar namerttirler. Dövüşerek, vuruşarak cinayet işlemezler bunlar. 1970′lerde ülkücüler tarafından öldürülenlere bakın, yarıdan fazlası pusuda öldürüldü. Gelip arkadan vurmak, tipik bir faşist cinayetidir. Hrant Dink’in cinayetinin işleniş şekli de en baştan itibaren bu işin bir milliyetçi katil tarafından yapıldığını gösterdi. Bu ülkede siyasetçiler, milliyetçiliği tırmandırarak bir frankeştayn yarattılar.

Bir dakika. Tamam, 12 Eylül öncesindeki arbede döneminde sağ kesimden cinayet işleyenler çıkmıştır. Süleyman Demirel’e dedirtemeseniz de bu bir hakikattir. Ancak insaf edelim. Solun katilleri neden hiç gündeme gelmiyor? Esen havaya bakın, milliyetçiler katil, komünist teröristler masum, öyle mi? “Gelip arkadan vurmak faşist cinayetidir”, “sağcılar pusuyla öldürür” diyor Laçiner; peki TİKKO, DHKPC, Marksist PKK nasıl cinayet işliyor? Yoksa bunların yaptığı işler pis bir cinayet değil de şanlı birer “gerilla harbi”, “faşistlere karşı göğüs göğüse çarpışma”, “devrim savaşımı” olarak mı düşünülüyor? Daha yakın zamanlarda İstanbul’da halk otobüslerinde patlatılan bombalar, Ümraniye, Gazi Mahallesindeki terör olayları niye gündeme gelmiyor? Solun fanatiğini asla küçümsemeyin. Ilıman solcu dostlar kırılmasınlar. Terör, soygun, kan, vahşet denince Marksist-Leninist örgütlerin yanında sözde milliyetçi ayak takımına işletilen derin cinayetler devede kulak kalır. Geçtiğimiz yıllarda 1 Mayısta Kadıköy meydanını cehenneme çeviren kızıl-sarı maskeli vahşilerin çiçekleri nasıl tekmelediğini, çevredeki tüm cam ve çerçeveleri indirdiğini, ortalığı ateşe verdiğini hatırlayın.

Bakın son örnek Hrant Dink’in cenazesinde yaşandı. Ne kadar marjinal komünist tip varsa Hrant Dink’in acılı eşinin “slogan atılmayacak” yalvarmalarına karşı artık duymaktan tiksindiğim kesik hecelerle anlamsız sol sloganlarla gönüllü ve sessiz şekilde yürümeye çalışan kitleyi provoke etmeye çalıştılar. Bunlara ODTÜ ve SBF başta olmak üzere tüm üniversitelerde rastlayabilirsiniz.

Sonuç olarak, evet Türkiye’de milliyetçilik cidden manipüle edilebilen bir tehdittir, son olayda şahit olduk, özellikle işsiz güçsüz, ipsiz sapsız, kaybedecek bir şeyi de kalmamış 14-15 yaşından itibaren gençler “vatan satılıyor”, “Ermeni uşakları”, “tam bağımsız Türkiye” yalanlarıyla namlunun ucuna sürülüyor ve derin yerlerin tuvalet kağıdı olarak kullanılıp kubura atılıyorlar. Rayından çıkmış, ötekini yok etmeyi varlık sebebi haline getirmiş kotrolsüz milliyetçilik, Laçiner’in tespitiyle derin ırkçılık hakikaten bir tehdittir. Bunu inkar mümkün değil. Ancak, bu konuda gürültü çıkarıp en az ulusalcılar kadar saldırgan ve sinsi olan, medyadaki eski yandaşlarının da desteğiyle sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterilmeye çalışılan çok daha organize sol teröristleri unutmayalım.

Ömer Laçiner ve Murat Belge’yi severim, ancak eksik bırakılmış yerleri de tamamlamak, hakkaniyete riayet etmek lazım.

 

Kitap tanıtan kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen,  fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

 İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Zaman Nedir?

“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ”  diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:Indigo Tarih: Mar 4, 2008 | Reply

    solcu gruplar aydınlık yarınlar! için öldürdüler Fethi bey birbirine karıştırmayın lütfen…

  3. Yazan:kapistonai Tarih: Mar 4, 2008 | Reply

    her ideolojnin şiddetti benimsemiş fraksiyonları vardır.bunu kimse inkar edemez.ama sizin burada ‘aha açık buldum tamamlayım’ şeklindeki yaklaşımınız sakat bir zemine oturuyor. saydınığınız örgütlenmeler zaten şiddeti benimsemiş guruplardır.buda resmi söylemdeki karşılığı terördür.buna itiraz eden yok.ama laçinerin değindiği örgütlenme bugün dahi ‘yasal’ zeminde devam eden, en üst kademesiyle mecliste temsil edilen en üst kademesinde dahi mitinglerde idam ipi sallandıran her kademesince şiddeti içselleştirmiş, vurup kırmadan gayri bir söylemi olamayan yapılanmadır.bu yapılanmaların nedense hiç bir terör listesinde adları geçmez.bu kadar katil yetiştirip hiç bir şekilde ana yapılannasına zeval gelmemiş başka bir örgüt olmasa gerek. laçiner böylesine bir yapılanmadan yakınırken sizin karşısına pkk,dhkpc…falan koymanız çok saçma.sanki bu örgütlerin yaptıklarını onaylamış gibi hava yaratmışsınız. zaten öyle bir şey yapmış olsaydı hiç merak etmeyin sizden daha uyanık bir savcı çıkar gereğini yapardı.
    görüldüğü üzere ‘derin düşünce’niz gene tek yöne.madem eksik tamamladınız faşist islamdan da bahsetseydiniz. domuz bağlarından, ölüm evlerinden…yoksa islam adına yapılanda cihat oluyor, kutsalmı sayılıyor.

  4. Yazan:fuatogl Tarih: Mar 8, 2008 | Reply

    12 eylül öncesinin bir kesiminin en önemli sloganı “Sağ-Sol Çatışması Değil Faşist Saldırılar Var” idi. Ve gerçekten pervasızca gerçekleştirilen saldırılardı bunlar. Solun içinde elbette bir sürü kıytırık, tamamen şiddeti temel gören örgütler vardı. Bugün de var. Fakat ayırt edici nokta, bu örgütcüklerin hiçbir zaman ana akımın parçası asıl öğeleri olmaması. Örneğin adı en çok duyulan devrimci sol-dhkpc çizgisi, tikko vs. hiçbir zaman ne kitlesel anlamda, ne de tayin edicilik bakımından bütünü temsil edecek durumda olmadı. Dönemin “Devrimci Gençlik” yayın ve hareketi ile karıştırmamak lazım. Bu adamlar bizzat pasifist buldukları için ayrılmıştı, şahitleri de hala hayatta.
    Dar gruplar tarafından yapılan sansasyonel eylemler sanki büyük olduğu izlenimini veriyor, öyle bir amaçları da var zaten. Ve 80-90 lar sonrasında ise büsbütün daraldırlar, daraldıkça da tutuculaştılar ve kendi kendilerini yemeye başladılar. Mesela “bedri yağan” diye google yapın.

    Onun dışında, bu iki cepheyi aynı imiş gibi göstermek ölçüsüzdür. Aradaki fark, ertuğrul kürkçü ile abdullah çatlı kadardır. oğuzhan müftüoğlu ile alattin çakıcı kadardır, ödp-emep ile mhp-bbp kadardır. Bir milad olan 1 Mayıs 77 katliamı ile hmmm..,
    Katılan yakın bir hemşehrimin bugün hala dost meclislerinde övünerek anlatabildiği, daha sonra milletvekili olan, Bahçelievlerdeki-beştepe yurt baskınları ile ..eee..

    Yada olmadı, 76-80 arası politik cinayetlerde ölen insanların kimliklerine, öldürülüş biçimlerine, öldürüldükleri yerlere bakınız. 12 eylül mahkemelerinde yapılan savunmaların kitap olarak yayınlanmış hallerinde isim isim verilmiş ayrıntılı döküman bulmak mümkün.

  5. Yazan:Mr No Tarih: May 9, 2008 | Reply

    Türk milliyetçiliğinde içselleşmiş bir ırkçılık vardır bu doğru.Türkiyede Nizami Alemci Milliyetçiler, Ülkücüler, Ulusalcılar,Türkçüler ve Atatürk Milliyetçileri olarak değişik kategorilerde milliyetçiler vardır. Hepsinin kökeninde İttihat Terakki ve Milli Türk Talebe Birliği vardır. Laikliğe, dine bakış açıları ve farklı menfaatler nedeniyle birbirinden çok farklı görünürler.
    Bunların arasında yaygın ezberin tersine en light ı ve ırkçılık dozu düşük olan Atatürk Milliyetçileridir. Çatışmaya ve şiddete başvurmazlar.Bu durum devleti arkalarında hissettiklerinden olsa gerek.
    Milliyetçilerin davranışları solcu olamayacak insanları bile sola itiyor.
    Milliyetçilere karşı dik durmak gerekiyor.Onları siyasi olarak etkisiz hale getirmek,kampuslerde etkinliklerini kırmak ülkenin huzuru için gerekli bence.İdeolojik olarak etkisiz hale getirmek ile, bireysel olarak etkisiz hale getirmek ayrımını yapmak da lazım.

  6. Yazan:halil ibrahim Tarih: Eyl 29, 2009 | Reply

    yaşasın TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ
    bizim bahsettiğimiz “Türkçülük” bu topraklar üzerinde yaşayan ve bu topraklara hizmet eden herkes Türktür farklı kökenlilerin ben Türküm demesi gerekmez bu vatana hainlik etmediği ve çalıştığı sürece(vatanımız için)biz onu Türk sayarız ve Türk birliğini koruruz
    ALLAH TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN

  7. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 29, 2009 | Reply

    böyle bir eleştiriyi yapabilmek için Türkiye’nin karanlıkta kalan siyasi tarihinin, özellikle sol siyasi tarihinin aydınlatılması gerektiğine inanmaktayım.

    daha dün sosyalist ve komünist denilince en başta doğu perinçek ismi öne çıkardı, sizce doğu perinçek solcu mu? komünist mi? sosyalist mi?

    bir dönem kızıl kaşkolla dolaşırken, günün anlam ve önemine binaen buna KALPAK’ta ekleyen yalçın küçük solcu mu? komünist mi? sosyalist mi?

    DEV-SOL’un ergenekon tarafından yönetildiği, Sabancı cinayetinde derin devletin izlerinin artık sır olmadığı bir gerçek. (muhtemeldir ki buna Hiram Abas cinayeti de eklenebilir)

    turuva atları ile solu yöneten, gerektiğinde cinayetler işleten, kısacası tavşana kaç, tazıya tut misali dolaplar çeviren derin devletin operasyonları ortaya çıkarılmadan yapılan eleştirilerin haksız ve mesnetsiz olacağını düşünmekteyim.

    kemalizmi en sert eleştiren ibrahim kaypakkaya ve benzerleri devletin en acımasız işkenceleriyle katledilirken, kemalizmin kuyruğunda solculuk oynayanların davaları 30 yıl sürüdürülerek zaman aşımına uğratılmıştır. (devlet gerçek solculara en acımasız uygulamaları uygularken, kendi ideolojisinden türeyen solcuları bu uygulamadan ayrı tutmuştur)

    türkiye sol tarihi; derin devletin kontrolundaki ergenekontro-sol karanlığı ortaya çıkarılmadan sağlıklı bir şekilde yazılamayacak ve değerlendirilemeyecektir. at izinin it izine karıştığı (aynı gün içinde aynı silahla hem solcu, hem sağcının öldürüldüğü) bir konjektörde sağlıklı değerlendirme mümkün olamayacaktır.

    sol’un silaha sarılması da, silahlı militarist eyleme yönelmesi de bir derin devlet operasyonu ve toplum mühendisliği uygulamasının sonucudur. O günkü koşullarda gençliği en ateşli şekilde TİİKP lideri olarak militarizme yönelten doğu perinçek ergenekon sanığı, uydurma MDD tezleriyle devrimi gerçekleştirme vaadiyle gençliği silahlı mücadeleye çağıran bir diğer aktör mihri belli ise bugün ergenekon sanıklarına destek vermektedir. içine düşülen durumu teşhis eden, ancak geri dönülmez bir yola girmiş olan mahir çayan ise ocak 1971’de yazdığı açık mektup ile yukarıda adları zikredilen aktörleri hain olarak ilan etmiştir. sisli puslu ortamda türkiyenin gerçek solcuları (örnek TİP) terörizme sapanları uyararak, terörizmin ve silahlı mücadelenin bir oyun olduğunu ve oyuna gelmemeleri konusunda haklı ikazlarda bulunmuş ve tarih bu uyarıları yapanları haklı çıkarmıştır.

    solun üzerine düşmüş derin devlet gölgesi ve koca bir karanlık aydınlatılmadan, sol tarih kısmen ve ancak Mustafa Suphi’nun kurduğu (ve devamında Şefik Hüsnü) TKP-TİP-TBKP düzleminde bir değerlendirmeye tabi tutulabilinir. derin devletin kontrolundaki özellikle illegal sol grupların tarihleri aydınlatılmaya, tüm gizli kalmış sırların ortaya çıkarılması elzemdir. TKP-TİP-TBKP düzleminden bakıldığında ise söz konusu partiler devleti arkasına almış faşizme karşı sürekli savunma ve kendilerini koruma durumunda kalmışlar ve birçok kez katliamlara, faili meçhul ve faili belli cinayetlere, işkencelere maruz kalmışlardır.

    her türlü gizliliğe, çarpıklığa rağmen ancak şu var ki kimse bana çatlı ve kenger’in yaptığı SİLAHSIZ 7 TİP’li ünviversite öğrencisinin katledildiği Bahçelievler gibi vahşi bir katliam örneği gösteremez.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin