RSS Feed for This Post

“Atatürkçülük” ne işe yarar?

Edebiyat, Sinema, Siyaset, Sanat tarihi, Mimarî, Ateizm, Kemalizm, İslâm, Kadın hakları, Feminizm, Tarih, Felsefe… Bugün 82 kitap var. Yakında yenileri eklenecek, bu sayfayı takip edin… 

 

Kemalist Eğitimin Zararları

Dikkat Kitap: Kemalist Eğitimin Zararları Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin“3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası neden üretildi? Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.

Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.

Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor. Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı. Ufuk Coşkun’un “Kemalist Eğitimin Zararları” adlı kitabını buradan indirebilirsiniz.

Petrol kandan ağırdır

Petrol kandan ağırdır Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

(Son güncelleme: 2ci sürüm, 27 Mart 2018)

Petrolün fiyatının 50$ üzerinde kalması için yılda ortalama 75.000 insanın ölmesi gerekiyor. Süveyş kanalının Mısır tarafından kamulaştırılması, petrol krizleri, 6 sün savaşı, İran-Irak savaşı, Irak’ın işgali ve Suriye… İnsan kanıyla para basan bu makine 50 senedir asker, sivil, kadın çocuk demeden insan öğütmeye devam ediyor. Nasıl? 1ci Dünya Savaşı tarihteki ilk küresel karbon savaşı oldu. Kömürle beslenen fabrikalar kömür ve petrolle işleyen makineler ürettiler ve insanın öldürme kapasitesini binlerle çarptılar. Ama makineler savaşta insanın yerini almadı. Bunun yerine daha çok insanı daha hızlı şekilde cepheye göndermek için kullanıldı. Cepheler genişledi ve muharebeler uzadı. Alman-Fransız sınırındaki zengin kömür yataklarından İslâmistan’daki petrol kuyularına uzanan savaşta insanlar karbon için öldüler, öldürdüler. Petrolcüler, kömürcüleri yendi. Endüstrileşen savaş sadece savaş makinelerinin değil üretim, sevk ve idare kapasitelerinin de savaşıydı. Elinizdeki 55 sayfalık bu e-kitap şu sorunun cevabıdır: İnsan kanıyla para basan bu makine nasıl çalışıyor? Buradan indirebilirsiniz.

Savaş Meydanda Değil Masada Kazanılır

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinDünya ticaretinin %80’i denizden yapılıyor. Ülkelerin hayatta kalması yani gıda ve enerji tedariki için deniz yollarına erişmeleri şart. Panama, Süveyş, Malaka ve Cebelitarık gibi bütün stratejik noktalar ABD, Britanya ve Fransa’nın kontrolünde. Bu üç devlet istedikleri ülkenin ekonomisini petrolsüz ve dövizsiz bırakıp boğabilecek bir güce sahip.(Bkz. Petro-dolar sistemi)

Komplo teorisi mi? Değil, her şey ortada: Akademisyenler, amiraller, bakanlar ve diplomatlar, doktrinlerini açık açık yazmışlar ve yazdıklarını harfiyen tatbik etmişler: Alfred Mahan, Halford Mackinder, Nicholas Spykman, Zbigniew Brzezinski, Edward Luttwak, Samuel Huntington, Joseph Nye, David Peraeus, Henry Kissinger… Jeopolitiğin bu ünlü isimleri, İngilizlerin ve Amerikalıların dünyaya sürekli hükmetmesi için neler yapılması gerektiğini her ortamda açıkça ifade etmişler. Tabi bu tahakküme bir takım kılıflar uydurulmuş: Önce Hristiyanlık, sonra üstün(!) beyaz ırk ve nihayet serbest ticaretle demokrasi adına verilen bir mücadele gibi gösterilmiş. Yani sınır tanımayan Anglo-Saxon şiddetine, ideolojik meşruiyet zeminleri ihdas edilmiş. Ama değişen ideolojilere ve teknolojinin ilerlemesine rağmen 150 yıldır değişmeyen jeopolitik sabitler var. 21 harita ve 11 makaleden oluşan bu kitap, Anglo-Saxon hakimiyetini mümkün kılan şartları ve Avrasya’nın kurtuluş yollarını sorguluyor. Coğrafî engellerden ekomik savaş araçlarına ve psikolojik harbe kadar… Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-4

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinİslâm coğrafyasında sürüp giden petrol savaşları deniz yollarından ayrı düşünülebilir mi? Sudan petrolünü Çin’e taşıyan yol Yemen ve Malaka boğazından geçiyor. İran ve Arap petrolünü Avrupa’ya taşıyan yol ise Mısır’daki Süveyş kanalından. Akdenizi’in Atlantik kapısı olan Cebelitarık ve Pasifik’i Altantik’e bağlayan Panama da aynı “uygarların” kontrolünde. Bütün deniz yollarını kontrol eden bu ülkeler hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahipler hem de dünyadaki silahların %90’ını üretip satıyorlar. Ve aynı ülkeler sürekli dünya barışı ve özgürlük için çalıştıklarını söylüyorlar! Kendisini dünyanın mâliki gibi gören bu “uygarlığın” önüne çıkan liderler öldürülüyor, ülkeler işgal ediliyor, hükümetler darbe ile, halklar ise terörle “terbiye” ediliyor. Evet… Bu konulara odaklanan Fikir Kırıntıları serisinin 4cü kitabını ilginize sunuyoruz. Konu başlıkları şöyle:

  1. Bazı çocuklar çikolatadan nefret eder!
  2. Lityum savaşları başladı!
  3. Savaşsızlık, barış değildir!
  4. Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
  5. Denizlere hâkim olanlar nasıl dünyaya hâkim oldular?
  6. Modern savaşlarda neden insan değersizleşiyor?
  7. Teröre karşı sıradan vatandaşların yapabilecekleri 3 şey

“Fikir Kırıntıları-4” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinDerin Savaş

Savaş bir şiddet hareketidir ve bu bilkuvve (potansiyel) şiddetin sınırı yoktur. İnsanlık olarak sürekli savaşmıyorsak bunun sebebi yüksek ahlâkımız(!) değil menfaatlerimizdir. Ancak savaşı sonuçlarından tecrid ederek, sağlıklı bir şekide düşünmek kolay değil. Çünkü yol açtığı ölümler ve maddî zarar o kadar büyük ki her ne pahasına olursa olsun kaçınmak gereken bir anormallik veya uluslararası ilişkilerde bir aksama gibi görünüyor. Oysa her savaşsızlık hâli barış değil; geçici bir ateşkesten ibaret. (Bkz. Barış / Sulh / Peace / Paix / صلح / سلام ) Meselâ iki dünya savaşı arasındaki 1918-1939 dönemine kim “barış” diyebilir? Üstelik her ne pahasına olursa olsun savaştan kaçan bir lider, düşmanlarının ölçüsüz şantajına çanak tutmuş olmaz mı? Adolf Hitler’e akıl almaz ödünler veren Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain gibi savaştan kaçmak için “her pahayı” ödemek, üstelik sonunda yine de savaşmak zorunda kalmak iyi bir strateji mi? Ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu  savaşta asker, sağdaki yahut soldaki sipere koşarken serbesttir. Belki de en güvenli siperi, bir robot veya bir hayvan, insandan daha iyi seçebilir. Ama insan, vatanı için ileri atılmakla nefsi için geri kaçmak husunda özgürdür. İşte savaşın neticesi üzerinde çok ağır basabilen insanlık faktörü tam buradadır. (Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…) Savaş, bütün sosyal bilimcileri zorlamış bir saha. Elinizdeki bu kitap, savaşın mekanik ve insanî veçhelerini en dengeli şekilde işleyen müelliflerden biri olan Prusyalı General Carl von Clausewitz’in fikirlerinden istifade ederek yazılmış bir deneme. Teknolojik ilerlemenin eskitemediği ilkeleri bugünün savaş şartlarında değerlendirdik: Strateji, taktik, cesaret, savaşta aklın önemi ve sınırları… Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları-3

fikir-kirintilari-3-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinArtık gazeteler okurlarıyla, TV kanalları seyircileriyle rekabet halinde. Kimilerine göre Donald Trump bile seçimi sosyal medya sayesinde kazandı. Rakibi Hilary Clinton, Başkan Obama, hatta CNN, FOX gibi kanallar sürekli sosyal medyadan yayılan “yalan haberlerden” (fake news) yakınıyorlar. Belki de yalan haberden değil yalan tekelini kaybetmekten rahatsız oldular? Gerçek ne olursa olsun teknoloji eskiden bir oligarşiye ait olan medya gücünü -bir parça da olsa- sıradan insanların eline verdi. Sosyal medya elbette ırkçılık, iftira ve hakaretin yayılması için uygun bir zemin ama “haber” ve “bilgi” ve bunlara ait yorumları herkesin erişebileceği bir noktaya getirmesi açısından ilginç. Fikir Kırıntıları-3 Derin Düşünce’nin sosyal medyada paylaştığı mesajları kitaplaştıran bir çalışma. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1ve Fikir Kırıntıları-2’nin gördüğü ilgi bize yine cesaret ve güç verdi. Tabi her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için makale ve kitap da tavsiye ettik. “Fikir Kırıntıları-3” adlı e-kitabı buradan indirebilirsiniz.

Rönesans’ın Kara Kitabıronesans-kara-kitap-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Rönesans sanatın yeniden doğuşu değil ölümü oldu… ve daha bir çok şeyin! Rönesans’ın fikir dünyamızda açtığı yaralar bugün dahi kapanmış değil. Maddenin mânâyı tahakküm aldığı, adına “Aydınlanma” dediğimiz karanlık çağların miladı hiç şüphesiz bu dönem. Güzel ahlâk ile güzel sanatın irtibatının kopuşudur Rönesans. Bu kopuş yüzündendir ki insanlık sadece sanatta değil siyaset, bilim, felsefe, iktisatta lâdini dünya görüşünü Hakikat’in yerine koydu. Sonradan bütün dünyaya dayatılacak olan Avrupa sanatı Rönesans’tan itibaren bilimselleşti. Anatomi, optik, matematik kuralları ve özellikle de merkezî perspektif sanatta insanî ifade imkânını sınırladı. Sömürgeciliği, dünya savaşlarını ve insanları homo-economicus zanneden ideolojileri doğuran işte bu zihniyet oldu. İnsanlık asırlardır hapsolduğu Rönesansçı perspektiften kurtulabilir; kurtulmalıdır da. Bu kurtuluşun neticeleri ise sadece sanatla sınırlı kalmayacak, ahlâkî, siyasî, felsefî tekâmüllere kapı açacaktır. Rönesans’ın Kara Kitabı bu kurtuluşa katkıda bulunmak amacıyla yazıldı. Başta Pavel Florenski ve Erwin Panofsky olmak üzere George Orwell, Juhani Pallasmaa, Michel Foucault, Ahmed Yüksel Özemre, Zygmunt Bauman, Stanley Kubrick, Cemil Meriç, Henri Lefebvre, Lucien Lévy-Bruhl, Rasim Özdenören, Mircea Eliade, René Guénon gibi sanatçı ve düşünürlerin eserlerinden ve iki değerli araştırmacımızın, Ozan Avcı ile Gönül Eda Özgül’ün makalelerinden istifade edildi. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Medeniyetderin-medeniyet Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Nedir medeniyet? Opera? Demokrasi? Parklar ve bahçelerle süslü şehirler? Metro? Asansör? Modern çağın karanlık dehlizlerinde kaybolan bizler için medeniyet, teknoloji ve kültür mefhumlarını birbirinden ayırdetmek zor ama şurası kesin: Hiroşima, Gazze ve Halep’te şehirleri (medineleri) haritadan silen Batı’ya “medenî” diyenler büyük bir suç işliyorlar. Zira katil bir insanı bir kere öldürür ama katile “katil” demeyenler içlerindeki insanlığı, vicdanı öldürmüş olurlar. (Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير) Evet… Kimileri adaletle hükmedilmiş mülkler bıraktılar geriye; kimileriyse kan ve göz yaşıyla, kul hakkıyla çimentosu karılmış duvarlar, piramitler, kuleler. Elinizdeki bu kitap şu veya bu medeniyeti anlatma değil medeniyet mefhumunun derinlerine inme derdinde. İnsanlar arasındaki münasebetleri yani muhabbet, merhamet, adalet, ticaret ve şiddeti yönetebilme gücü açısından medeniyet mefhumuna yeni bir bakış açısı teklif ediyor. Miras olarak köprü bırakanlarla duvar bırakanları tefrik etmeye yarayacak bir bakış açısı. Buradan indirebilirsiniz.

fikir-kirintilari-2 Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinBir kez daha sosyal medyada paylaştığımız mesajları kitaplaştırdık. Yayına girdiği günden beri Fikir Kırıntıları-1 o kadar çok ilgi gördü ki biz de yeni e-kitabı ilginize sunmak için elimizden geleni yaptık… Ve her zamanki gibi konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Fikir Kırıntıları-2’nin konuları şöyle: Taktik ve Strateji, Enerji, Vatikanizm, Gündem Zehirlenmesi, İslâm Sanatı, Kanlı Fotoğraf Yayma, 1 Mayıs, Amigo-Tarihçi, Futbol, mafya, uyuşturucu, fuhuş ve terör, Namaz illâ namaz, Müslümanlarda içe kapanma ve dışa açılma, Neden okuyalım? Ne okuyalım? Nasıl okuyalım?, Ekonomistler neden ekonomiden anlamaz?, Münâfıkûn ve Siyaset-i Nebevî, Sosyal Medya, Gurbet, Çirkin Şehir, Devrim, Yeni PKK ve “Private Security”, Şifalı ottan zehir yapma, Kadına Karşı Şiddet, Liberalizm, Gerçeği görme, Çalışan kadın, Suriye, Tasavvuf, Hollywood-Pentagon, Beyin yıkama ve psikolojik harp. Buradan indirebilirsiniz.

Fikir Kırıntıları – 1fikir-kirintilari Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

140 karakterle derdini anlatabilenlerden misiniz? Kısa mesajlar, FaceBook’taki özlü sözler, Twitter’da kısaltıldıkça sloganlaşan fikirler… Tabi insanlar sözü uzatmanın yeni yollarını buldular: Video, caps, … Ancak kısa söz her zaman derinlikten mahrum olmakla eş anlamlı değil. Az sözle çok ama çok derin mânâlar da aktarılabilir. Kısa sözün hikmeti dışarıdan aktarılan, alimden cahile verilen yeni bir şey değil. Meselê ârifin irfanıyla agâh olunması; dinleyende bilkuvve (potansiyel) olarak  bulunan güzelliklerin uyandırılması, bilfiil (aktif) hale geçirilmesi. Bunun için “dinleyen anlatandan “ârif olsa gerek” buyurmuş büyükler. Biz de Twitter’da paylaştığımız kısa mesajları konularına göre tasnif edip kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Eğitimden Türk soluna, ekonomik krizlerden petrol savaşlarına, ölüm korkusundan küresel ısınmaya kadar çok farklı konularda aforizmalar… Konuları derinleştirmek isteyenler için ise makaleler ve kitaplar da tavsiye ettik. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 7kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Kitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı “Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi ve Seksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.Önceki kitap sohbetleri:

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinDerin Lügat 9.0

Yeni sürümlere dair not: Eski sürümleri indirip okumuş olanların işini kolaylaştırmak için kelimelerin sırasını değiştirmiyoruz. Yani her yeni sürümde okumaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • 9cu sürümdeki yeni kelimeler: Tarihin Sonu, Beyin Göçü, Kölelik, İnsanlık, Maske, Vermek.
  • 8ci sürüme eklenen yeni terimler: Fetih, Estetizasyon, Rönesans, Amerika’nın keşfi, Çelişki, Mecazî aşk, Big Data, Nobel Barış Ödülü, Allah korkusu, İnsan Kaynakları, Gaflet, Batı, Objektif Bilgi.
  • 7ci sürüme eklenen yeni terimler: Uluslararası adalet, Az gelişmiş ülke, Hoşgörü, Kabz, Büyüme, Gerçek sonrası, Realpolitik, Kaos.
  • 6cı sürüme eklenen yeni terimler: Demokrasi, Muhafazakârlık, Kuvvetler ayrılığı, İnovasyon, İlerleme, Erken – Geç.
  • 5ci sürüme eklenen yeni terimler: Hissiyat – Maneviyat, Tanrı Parçacığı, Bâkî, Kelime, Cehalet, Mürşid, Evvel, Büyük Patlama.
  • 4cü sürüme eklenen yeni terimler: Paraklitos, Hudud, Ehliyet, Zâhir ve Batın, Barış, Unutmak.
  • 3cü sürüme eklenen yeni terimler: Eksen Kayması, Bilgi toplumu, Zamanda Yolculuk, Ateist , Yokluk , Çağdaş, Gurbet, Kader.

İnsanlık neredeyse 4 asırdır “ilerleme” adını verdiği müthiş bir gerileme içinde. Tarihteki en kanlı savaşlar, sömürüler, soykırımlar, toplama kampları, atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar hep Batı’nın “ilerlemesiyle” yayıldı dünyaya. En korkunç barbarlıkları yapanlar hep “uygar” ülkeler.  Her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu insanlar nereden çıktı? Yoksa kelimelerimizi mi kaybettik? “Aydınlanma ile büyük bir karanlığa gömüldü Avrupa. Vatikan’ın yobazlığından kaçarken pozitivist dogmaların bataklığında kayboldu. “Yeniden doğuş” (Rönesans) hareketi sanatın ölüm fermanı oldu: Zira optik, matematik, anatomi kuralları dayatıldı sanat dünyasına. Sanat bilimselleşti, objektif ve totaliter bir kisveye büründü. Kimse parçalamadı dünyayı “Birleşmiş” Milletler kadar. Güvenliğimiz için en büyük tehdit her barış projesine veto koyan BM “Güvenlik” Konseyi değil mi? Daimi üyesi olan 5 ülke dünyadaki silahların neredeyse tamamını üretip satıyor. “Evrensel” insan hakları bildirisi değil güneş sisteminde, sadece ABD’deki zencilerin haklarını bile korumaktan aciz. Bu kavram karmaşası içinde Aşk kelimesi cinsel münasebetle eş anlamlı oldu: ing. To make love, fr. Faire l’amour… Önce Batı, sonra bütün insanlık akıl (reason) ile zekânın(intelligence) da aynı şey olduğunu sanmışlar. Oysa akıl iyi-kötü veya güzel-çirkin gibi ayrımı yaparken zekâ problem çözer; bir faydayı elde etmek ya da bir tehditten kurtulmak için kullanılır. Bir saniyede 100.000 insanı ve sayısız ağacı, böceği, kediyi, köpeği oldürecek olan atom bombasını yapmak zekâ ister ama onu Hiroşima üzerine atmamak için akıl gerekir. İster Batı’yı suçlayalım, ister kendimizi, kelimelerle ilgili bir sorunumuz var: İşaret etmeleri gereken mânâların tam tersini gösterdikleri müddetçe sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Çözüm ürettiğimizi sandığımız yerlerde yeni sorunlara sebep oluyoruz. Dünyayı düzeltmeye başlamak için en uygun yer lisanımız değil mi? Kayıp kelimelerin izini sürmek için yazdığımız Derin Lügat’ı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Edward Hopper’ı okumak

hopper-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinAmerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı.

Bu bağlamda, perspektif, ışık, gölge vb tercihleri aşan Hopper’ın yeni bir şey yaptığını savunuyoruz: Hopper Rönesans’tan beri can çekişen figüratif resme yeni bir soluk verdi. Tezimiz budur. Bu lisan-ı sûreti tahlil etmek için sadece Hopper’dan etkilenen diCorcia gibi fotoğrafçıları değil ondan beslenen Hitchcock, Jarmusch, Lynch gibi sinema yönetmenlerini, romancıları da kitabımıza dahil ettik. Diğer yandan Hopper’ın tutkuyla okuduğu filozoflardan yani Henry David Thoreau ve Ralph Waldo Emerson’dan da istifade ettik. Elinizdeki bu kitap Hopper tablolarına aceleyle örtülen melankoli ve yalnızlık örtüsünü kaldırmak için yazıldı. Hopper’a bakmak değil Hopper’ı okumak için. Buradan indirebilirsiniz.

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinGüzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”. İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık. Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocuklarıoteki-sinemanin-cocuklari Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Yakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “Sinema Endüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeleryerine güzel filmler yapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6 Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Kitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz. Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

tezyin_kapak-150 Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.

freud-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor. Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

fethullah-gulen-kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinFethullah Gülen’i iyi bilirdik

(Son güncelleme: 5inci sürüm, 11 Ağustos 2016)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde “pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. Sonra bir gün… Mavi Marmara! Doğu Akdeniz’de, uluslararası sularda oyuncak ve gıda taşıyan bir gemi saldırıya uğradı. Masum ve silahsız insanlar öldü. Psikopat bir devletti bunu yapan. İsraillileri hapsettiği korku duvarları Filistin’i hapseden beton duvarlardan daha yüksekti. Ama Fethullah Gülen İsrail’den izin alınması gerektiğini söyledi. Bu terörist devletten “otorite” diye bahsediyordu. Gülen’e göre İsrail Doğu Akdeniz’in efendisiydi, uluslararası sularda bile masum sivilleri öldürme hakkına sahipti. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyordu. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyordu. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız darbe girişiminde yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların teşkilâtı sonradan mı kokuştu?  Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdıryitik Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir? Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.

İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirindemokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor. Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Kürtlerin Tarihi Üzerine

kapak_kurt-tarihi-uzerine Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin80 seneden beri Kürtlerin tarihi isyan ve terörle özdeşleşti. Son yıllarda ise ilk defa hemen her kesimden insanın desteklediği bir barış süreci başladı. Bu süreç kendi başına tarihi bir anlama sahip elbette. Yine de büyüyen umutların, atılan adımların sağlam olması ve geleceğe yöne vermesi için yaşananlar ile Kürtlerin tarihi arasında bir köprü kurulması gerek. Dahası Türkiye dışındaki etnik terör tecrübelerinden, sosyal barış projelerinden yararlanmak elzem. Bu sebeple, Kemal Burkay, Hasan Cemal, İsmail Beşikçi, Mustafa Akyol kadar Alain Touraine, Johan Galtung, Paddy Woodworth ve Gandhi’den de istifa ettik bu kitabı hazırlarken. Umuyoruz ki güncel tartışmaları ve gelişmeleri bir kenara koyarak geçmişe kısaca bir göz atmak bugünü daha anlamlı okumamızı sağlayacak. Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?Hükümeti_devirmek_kapak Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı. Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

 Alevilik, Ortak Acılardan Bir Kimlik

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinAleviler ızdıraplarda, geçmişin acılarında buluşuyorlar. Dersim, Madımak… Bu isimler anıldığında kırmızı bir düğmeye basılmış gibi bütün farklı Alevilik-LER birleşiyor ve bir tepki geliyor. Hızlı, öngörülebilir ve manipülasyona açık bir tepki bu. Ortada geç-ME-miş bir geçmiş var. Kıymetli yazarımız Cemile Bayraktar’ın dediği gibi “yüzleşilmediği müddetçe de geçmeyecek bu geçmiş” , çıkarılmayı bekleyen bir diken gibi acı vermeye devam edecek. Diğer yandan çok sayıda Alevi kendi atalarına, dedelerine, manevî önderlerine en büyük acıları reva görmüş olanlara büyük bir sadakat ile bağlılar. Yani Kemalistlere ve CHP’ye. Yakın tarihi sorgulamak şöyle dursun ibadethanelerini Atatürk resimleriyle donatıyorlar. Ortak acıların ve siyasî tercihlerin dışında Alevileri birleştirecek bir inanç, bir kültür yok mu? Acaba Aleviler Stockholm sendromundan kurtulabilecekler mi? Elinizdeki kitap bunları sorguluyor. Buradan indirebilirsiniz.

Tiryandafilya, Güneşe “ya doğ, ya da ben doğacağım” diyen güzel!

kapak_Tiryandafilya Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin“… Senden önceki hiçbir kadın tarafımdan böyle sigaya çekilmedi Tiryandafilya. Sen benim tüm aşklarımın  raporusun, tüm aşklarımın hülasası, ana fikrisin Tiryandafilya. Senden öncekiler ya masadan kaçtı ya da onları masadan ben kovdum. Şimdi benim tüm bu kaybolan yıllarımın hesabını vermek de sana kaldı. Sevdiğin başka bir erkek olmasına rağmen bu yola girmen için de seni zerre kadar zorlamadım, bunu da biliyorsun Tiryandafilya. Duvarımın arkasına dolanman için sana elimden gelen tüm kolaylığı gösterdim. Bu asla senin marifetin, el çabukluğun, kahredici, tahrik edici, tahkir ve de tezyif edici dişiliğinle olmadı. Senden önce gidip, tüm kapıların kilidini senin için açan irade bendim. Orada beni çırılçıplak gördüysen benim sayemdedir. Şimdi dürüstçe oynayalım o zaman. Ama unutma Tiryandafilya; ihanet ilgi çekse de hain sevilmez…”

Efraim K‘nın kitabını buradan indirebilirsiniz.

kitap tanitan kitap 5 Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinKitap tanıtan kitap 5

İmkânsız bir buluşma düşleyin: Nietzsche, Montaigne, Chomsky ile Fârâbî ve Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri bir arada. Ama yalnız değiller, hemen yanı başlarına John Berger, Cahit Zarifoğlu, André Gorz , Oğuz Atay, İsmet Özel, Amin Maalouf, Gilbert Achcar, Nevzat Tarhan, Randy Pausch ve daha bir çok aşina olduğumuz yazar, şair, düşünür gelip oturmuş. Bu imkânsız buluşmayı Derin Düşünce sitesinin yazarlarına borçluyuz. Sadık dostlarımız Alper Gürkan, Mustafacan Özdemir, Mehmet Alaca, Mehmet Salih Demir ve en az “eskiler” kadar çalışıp didinen genç yetenekler: Essenza, Esma Serra İlhan, Gülsüm Kavuncu Eryilmaz, Abdülkadir Hacıaraboğlu, Azat Özgür. Kitap tanıtan kitapların beşincisini ilginize sunuyoruz, kitapların dünyasına açılan 23 pencereden bakmak için. Buradan indirebilirsiniz. hamza_yusuf Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin 

Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reform konulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kc Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”. Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitapBatı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinİnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik!güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk.Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 4

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinAlışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitapAktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma)
Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinBir yanda zekât üzerinden eşitlikçi bir İslâm yorumu yapan anti-kapitalist Müslümanlar. Diğer tarafta bir türlü iktidar olamayan, sosyalizmi bilmeyen, kemalizmi demokrasi zanneden devletçi, hatta darbe yanlısı bir Türk solu. Türk solu geçmişiyle yüzleşemekten korkuyor. Solcunun solcuyu katlettiği 1 Mayıs 1977 bir tabu. Deniz Gezmiş’in ulusalcı duruşunu da eleştiremiyorlar. Evet… Türk solcuları iktidara yürümek için bir koltuk değneğine muhtaçlar. Peki ya İslâm? Sosyalizm İslâm’a ne kazandırabilir? Sosyalist devletlerin Müslümanlara yaptığı onca eziyetten sonra Müslümanlar sosyalizm ile ittifak yapabilir mi? Derin Düşünce okurları tartıştılar, biz de kitaplaştırdık. Buradan indirebilirsiniz.

Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 8 mayıs 2013)

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinYokluk var mıdır? Evinizin içini dolduran boşluğu gördünüz mü hiç? Bir türlü gelmeyen şu trenin verdiği sıkıntı ya da sizi habersiz bırakan dostlarınızın sessizliği gerçek değil mi yoksa? Tutulmamış sözler, ödenmemiş borçlar… Yokluk da var aslında “var” dediğimiz şeyler kadar. Ama Yok’un varlığı sadece şuurlu insanlar için gerçektir; gelecekten, birisinden cevap bekleyenler için bir yokluktan, eksiklikten bahsedebiliriz… Artık olmayan gençlik yılları ya da henüz gelmemiş olan yaşlılık da bugünün gerçeği değil mi? Hatırlayan, ümid eden, düş kırıklığını ve gelecek korkusunu tatmış her insan için bir “yokluk” vardır, gerçektir ve bugüne dahildir.

Ateizmin ürettiği en kaliteli metinlerinden biri olan Varlık ve Hiç elinizdeki bu kitabın belkemiğini oluşturuyor. Filozof ve edebiyatçı olan Jean-Paul Sartre hiç şüphesiz Batı felsefesinin köşe taşlarından biridir. Varlık, İnsan, Özgürlük ve Ahlâk tasavvuru üzerine yazdığı eseri tanrısız bir ahlâk teorisi. “Geleneksel” dinler ile göbeğini kesmiş bir “iyi insan” arayışı içinde Sartre. Bu arayışın neticesi ateist emir ve yasaklar değil insan fıtratının önemli bir veçhesi, özgürlük şuuru:

“İnsan özgürdür ve bunun farkındadır; bu farkındalık ile, özgürlük ve sorumluluk şuuruyla yaşamaya mahkûmdur.”

Bu bağlamda Sartre gerçek bir ateist: Tanrı karşıtı değil Tanrı-SIZ. Vicdanın sesini duyma gayretinde. Görünmeyen tanrılar ile kavga etmek yerine “görünürde tanrı yok, biz insan olarak ne yapabiliriz?” diye soruyor. Buradan indirebilirsiniz.

Ey Kapitalizm! Kara Sevdam! / Charles Allen ScarboroÜcretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Ne gariptir ki Türkiye’de hemen her kesimden insanı kolaylıkla birleştirebilen bir slogan var: “Kapitalizme Hayır!”. İslâmcı, komünist, ülkücü, Kemalist… Yürüyüşler yapıyorlar. Seminerler düzenliyorlar. “Küresel sermayeye geçit yok!” . İşçilerin sömürülmesinden Afrika’daki açlığa, ortadoğudaki petrol savaşlarından dünyanın kirlenmesine kadar her taşın altından çıkan bir düşman bu. İyi ile kötü arasında bir çizgi çekmek, kötüleri “öteki tarafta” bırakmak… O kadar kolay mı?

“Ah keşke her şey o kadar basit olsaydı. Bütün kötülükleri içi kararmış birileri yapsaydı ve bütün mesele onları bulup yok etmekten ibaret olsaydı. Ne var ki İyi ile Kötü arasındaki çizgi her insanın kalbinden geçiyor. Kim kendi kalbinin bir parçasını yok etmek ister?” (Soljenitsin)

Okuyacağınız bu kitap insanların para ile, tüketim ile kurdukları ilişkiye ışık tutuyor. Charles Allen Scarboro’nun Karl Marx ve Max Weber’in fikirlerinden de isitifade ederek hazırladığı özgün bir çalışma. Scarboro İstanbul’da yaşayan bir Amerikalı. Akademik birikiminin yanı sıra kapitalizmin anavatanından gelmesi, “içimizde yaşayan bir öteki” olması bu kitaba ayrı bir lezzet katıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Şiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar

İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinSöz yıkar şiir imar eder

İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz.

Modern Bir Put: Bilim (Tartışma)Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Bilimciler herşeyi parçaladıkları için mânâyı kaybediyorlar. Aşk’ı, Korku’yu, Sevinç’i hormonal “fenomenler” sanıyorlar. Hakikat’in tezahürü yok onlar için, sadece tezahür var. Sebebi? Eşya. Eşyanın sebebi? O da eşya(!) Biz buna “pozitivist iman” diyoruz. Çünkü pozitivistlerin bilimsellikle ilişkisi koptu. Bilimsellik değil bilimcilik peşindeler. Bilimi putlaştırdılar. Konuya eğilen yazarımız Mehmet Bahadır her zamanki nazik üslubuyla “kral çıplak” dedi… Dedi ve bir işaret fişeğini daha ateşledi. Sitede en çok yorum alan yazılardan biri oldu bu makale. Fakat sadece içeriği ve yorum sayısıyla değil, yapılan yorumların kalitesiyle de öne geçti bu çalışma. 100′den fazla yorum alan ve aylar süren ilginç bir tartışmaya vesile olan makaleyi altındaki yorumlarla beraber kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinHalkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008’de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99’un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinEtnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinDerin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden? Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinKitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Ölümden Bahseden Kitap

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinÇocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o “konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinİnsan’sız Sinema Olur mu? Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu. Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır. Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinÖyküler (Suzan Nur Başarslan)

“…Benim öyküm bir rivayetten ibaret, bu yüzden benden miş’lerle bahsediyor diğerleri. Beni, yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılıyorlar. Sorsalardı bana, derdim ki, beni yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılayanlara, evinden ayrılmayan/ayrılamayan, öyküsünü değil, hayallerini anlatır elbet, ya da masalları. Oysa bilmek yaşamak değildir her zaman, yaşamanın bilmek anlamına gelmeyeceği gibi her daim. Gözlerimde; bir şeyler yaşamış olanların, yaşamadıklarını sandıklarına olan o kendini beğenmiş, o her şeyi bilen bakışına rastlayamazsınız bu yüzden…”

Son romanı Bela’dan da tanıdığınız DD yazarı Suzan Nur Başarslan’ın öykülerini derlediği bu kitabını ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirin

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

Roman nedir? Nasıl Yazılır?

Ücretsiz kitap indirin82 kitap indirinRoman nedir? Tarif dahi edilmesi zor bir kavram. Sanatçının İnsan’a bakışını, toplumla kurduğu ilişkiyi yansıtır sanat eserleri. Bu sebeple sanat her çağda yeniden icad edilir. Ünlü yazar Heinrich Mann’ın dediği gibi: “Bütün romanların ve hikâyelerin amacı kim olduğumuzu bilmektir, Edebiyatın önemli bir konuma sahip olmasının nedeni, sadece doğanın ve insanlar âleminin ayrıntılarını tek tek açıklaması değil, insanları hep yeni baştan keşfetmesidir.” Değerli yazarımız Suzan Nur Başarslan Roman’ın derinliklerine giden bir seyahate davet ediyor sizi. Zaman’ın kullanımı, olay örgüsü, mekân, dil, üslup ve daha bir çok temel kavram edebiyatın dev isimlerinden örneklerle irdeleniyor. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 167 Yorum

  2. Yazan:Da Vinci Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    Sorması ayıptır ama yine de sorayım. Türkiye’de Atatürk’ün yaşamında ortaya koymuş olduğu ilkelerin hangisi uygulanıyor, değerlerin hangisi sahiplenilmiş, ideallerin hangisine ulaşılmış? Var mı böyle birşey? Varsa söyleyin de haberimiz olsun.

  3. Yazan:fizikci Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    Problem de o ya zaten Da Vinci Bey. Atatürk ilkeleri denen 6 ilkenin içi boşaltılıyor, kemalizim dininin amentüsüne dönüştürülüp merkezin çevreye baskı aracı olarak kullanılıyor. Böyle bir ortamda ne Atatürk’ün fikirlerinden sağlıklı bir faydalanma olabilir, ne de başka fikirlere yaşama hakkı tanınır.

    Mesela bu altı ilkeden laiklik rejim bekçileri tarafından “din düşmanlığı ve din üzerinde otorite kurma” olarak anlaşılıyor. Devletçilik her şeyin mümkünse devlete ait olması rantın devam etmesi, hortumun kesilmemesi ilkesi olarak anlaşılıyor. Siz de haklı olarak bunlara bakıp Atatürk’ün ilkelerinin hangisi uygulanıyor diye soruyorsunuz. Doğru hiç biri uygulanmıyor. O yüzden kemalizmin tasfiye edilmesi, Atatürk’ün kutsallıktan (dolayısıyla kullanılmaktan) kurtarılması gerekiyor.

  4. Yazan:zihni Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    İşin asıl püf noktası, “tasfiye edileceğin” yerine neyin konulacağı?
    Midyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayalım! Çıkarın lütfen, şu ağzınızdaki baklayı da, bilelim.

  5. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    evet o baklayı bende öğrenmek istiyorum zira “merkezin çevreye baskısı” derken o başka fikirler “çevre”ye nasıl yaklaşıyor?

    Tuzla işçileri eylem yapıyor onlara şu an baskı yapan nedir?
    Anti-kemalist zaman gazetesi niye bunu “patronların” tarafından veriyor?

    Birde ben Atatürk için gösterilen “lider kültü”nü eleştirip, Fethullah Gülen’e odaklı “lider kültüne ve onun seçilmemiş olmasına” değinmemeyi yararlı bulmuyorum mesela.

  6. Yazan:fizikci Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    Zihni bey, anladığım kadarıyla Atatürk’ün kullanılmasından siz de rahatsızsınız. Ama bunları tasfiye edersek yerine kimi koyacağız diye endişe ediyorsunuz. Pirince giderken bulgurdan olmayalım falan diyorsunuz.

    Bence kimseyi koymayalım. Fikirlerin serbest piyasası olsun, rahatça rekabet etsinler. Kimse ve hiç bir fikir putlaştırılmasın, kutsanmasın. Haksız rekabet olmasın yani. Siyaset devletten değil, vatandaştan yana olsun. Yasakçılıktan değil, özgürlükten yana olsun. Liberaller de bunları istiyor.

    Pirinç bu olunca kim napsın evdeki küflenmiş bulguru? 🙂

    Ağzımızdaki bakla bu. Çıkardık işte. Memnun oldunuz mu bilmiyorum ama siz de şu yersiz korkularınızı, kaygılarınızı, başkalarını takiyyeci bir tek kendisini dürüst gören anlayışınızı çıkarsanız artık ne güzel olacak!

  7. Yazan:kapistonai Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    şimdi bu makaleyi alsak bu siteden bağımsız olarak insanlara okutsak verilecek en makul yorumlar heralde otorite karşıtı, bireyi devlet tahakümünden kurtulmasını savunan, anarşisim sempatizanı görüşler olarak algılanır.ama yazıyı vücut bulduğu ‘derindüşünce’ çizgisinde inceleyince,hele birde bu kadar kemalizm,laikçilik,devlet,asker baskı diye yakınıp,(bir yandanda en çok beslenilen,aslında bir nebzede onlar tarafından var edilen) türkiye özelinde siyaset, cemaat, patron baskısına değinemeyen, baskı boyutu artık evrensel düzeye ulaşmış din konusun da kalem dahi oynatamamak manidardır sanırım.
    Buda sanırım sitede algılanan derinlik düşüncesinden kaynaklanıyor.Derinliği su olarak alırsak bu derinlik, hep aynı yöne gitmeyi gerektirir, buda beraberinde batmayı getirir.diğer taraftan derinliği uzay ile birlikte düşünürsek her yöne eşit derinlikte bakabilme ve özgür hareket edebilme şansı tanır.
    derinlerde vurgun yememek dileğiyle

  8. Yazan:fizikci Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    Snowqueen Hanım,

    evet o baklayı bende öğrenmek istiyorum zira “merkezin çevreye baskısı” derken o başka fikirler “çevre”ye nasıl yaklaşıyor?

    Başka fikirler çevreye yaklaşmıyor. Çevre bizzat merkezi talep ediyor. Merkeze kök salanlara yeter yediğiniz, kalkın oradan diyorlar. Bundan korkmanız gereksiz.

    Tuzla işçileri eylem yapıyor onlara şu an baskı yapan nedir? Anti-kemalist zaman gazetesi niye bunu “patronların” tarafından veriyor?

    Bir-iki haftadır gündemden uzak kaldım. Bu konu nedir bilmiyorum. Araştıralım bakalım. Umarım haklısınızdır da, Zaman gazetesine şöyle güzelce verip veriştiririz.

    Birde ben Atatürk için gösterilen “lider kültü”nü eleştirip, Fethullah Gülen’e odaklı “lider kültüne ve onun seçilmemiş olmasına” değinmemeyi yararlı bulmuyorum mesela.

    İşte burda çok fena çuvallıyorsunuz. Hiç Atatürk’le F. Gülen karşılaştırılır mı?

    1. Ayakta yolcu alınmaması kararına direnen minibüsçü bile Atatürk’ü kullanabilirken, F. Gülen’i böyle veya başka bişey için kullanmak mümkün mü? Hatta F. Gülen veya Said Nursi gibi insanlar hakkında olumlu sözler söylemek (Şerif Mardin olayında görüldüğü gibi) bilim dünyasından aforoz edilmeyi göze almak değil midir?

    2. F. Gülen’e dilediğiniz gibi hakaretler yağdırabilirsiniz. Hatta Tele Tabi’nin yaptığı gibi mitinglerde yılan diye höykürüp, yığınlara yuhalatabilirsiniz. Bundan dolayı size afferim derler. Ama Kemalizm hakkında “bu adam” gibi bir laf dahi sizi hapse mahkum edebilir, üniversiteden aforoz edilmenize neden olabilir. (Atilla Yayla olayında olduğu gibi)

    3. Ayrıca bu yazının konusu “lider kültü” değil. Atatürk’ün “kullanılması” meselesi. Ama sizin ne yapıp edip lafı F. Gülen’e getirip, taşı gediğine koyma çabanıza artık şaşırmıyorum. Ak Partiyle ne ilgisi varsa… Ne var yani bu kadar korkacak anlamıyorum ki.. 750 bin satan gazeteleri, ratingi iyi kanalları, bütün Türkiye’yi ve artık dünyayı sarmış eğitim ağları, 40 milyar dolar’a (diyorlardı en son) hükmeden holdingleri falan var altı üstü. No panic. 😀

  9. Yazan:fizikci Tarih: Şub 27, 2008 | Reply

    Snowqueen Hanım,

    Zaman gazetesinde çıkan Tuzla tersanesiyle ilgili haberleri inceliyorum. “patronların tarafından” verilen bir haber bulamadım. Siz şu iddianıza bir link verseniz de yorulmasam.

    Şöyle şeyler var: “Tuzla’da 10 yılda 55 tane işçi ölmüş. Bu işçilerin 54 tanesi taşeron işçisi. Çalışma Bakanı 6 işletmeye kapatma cezası verdiklerini söyledi. Bu konuyu takip edeceklerini söylediler.” Bu haberler patronların işine gelmiyor olsa gerek.

  10. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Şub 28, 2008 | Reply

    Atatürk ve Atatürkçülük bir sembol değildir.Bir fikir,dünya görüşü ve öğretidir.

    Atatürkçülük Türkiye Cumhuriyetinin temel direklerinden biridir.Diğer birkaçı demokrasi,bu milletin kendisidir.Bu ülkenin gençleridir.Laikliktir.Ancak şu an bizdeki gibi oligarşi temelli bir laiklik değil.

    Bu defa yazınızı beğenmedim.Atatürkçülükle uğraşmayın.

    Her Atatürkçü geçinen gerçekten Atatürkçümü?
    Bugun ulkemizde terörist adamlar özgürlük istiyor.Hesapta özgürlükçüler.
    Her bayrak sallayan vatansevermidir.Cem uzanda da vardı bayrak.

    Atatürk anlayamadıysanız,sunu iyi anlayınız.
    Herşey bu ülke ve bu ülke insanı içindir.Geri kalanı teferruattır.İşte Atatürk budur.

    Adını ağzına alamayacak Atatürkçü laikçi yobaz sürüsü varsa ülkemde,Bunu Atatürkçülüğe bağlamayın.

  11. Yazan:knz Tarih: Şub 28, 2008 | Reply

    Fizikçi izlenimlerde sizin bu yazınıza gönderme yaptım.

    “”vakıf gurebada türbanlı bir doktorun hırs ve öfke dolu bir fotoğrafını gördüm. insan olarak anlayamadığı için öfke yansıması vardı. çünkü bu toplumun ne aydınları, ne siyasileri anlayamıyor ve anlatamıyor. İçimizde taşıdığımız faşizmden dolayı bizler böyle toplumuz. Ben bu faşizmin izlerini fizikçi nikli arkadaşın derin düşüncelerde, akp liberllerini kaybetmemli başlığı yazısında gördüm. Birbimize ayna olursak kendimizdeki
    eksiklikleri fark ederiz. Fizikçi kardeş bukadar yazdığım yazının içeriğini miki mouse dini diye alaya alıyor. Bu en azından statükocu, eski, demode düşüncelerin bir ürünü bu. Bu insanların şunu fark etmesi lazım; adımız ayşe fatma olur, 20 yıl türban takarım ama bir anda din değişitrmem de mümkün. Artık dinden döneni öldürün, dövün komutları eski kitaplarda kaldı. Eski tarz gettolaşma artık ingiltere şatolarını bile yıkmak üzere.

    italyada azınlığız. yani oraya göre bizim dinimiz mikimause, türkiyede değil ama.
    Aynı hukuki süreçe tabiyiz. aynı insanız ve aynı insan haklarına tabiyiz””””

    Bigalıoğlu, dünyanın gelimiş bütün demokrasilerinde din mili birliği temsil etmez ama lider , bayrak eder. bir amerikalının ne işi olur dağa kazınmış kurucu liderin heykeli ile ? hani burada yazanlar zapatista falan olup,dağlara mı çıkacaklar 🙂

  12. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 28, 2008 | Reply

    @fizikçi

    Çevre bizzat merkezi talep ediyor. Merkeze kök salanlara yeter yediğiniz, kalkın oradan diyorlar. Bundan korkmanız gereksiz.

    Biraz da biz yiyelim, başkalarının üzerine basalım diyorlar.
    Tersi, bundan korkmak gerek.

    Bir-iki haftadır gündemden uzak kaldım. Bu konu nedir bilmiyorum. Araştıralım bakalım. Umarım haklısınızdır da, Zaman gazetesine şöyle güzelce verip veriştiririz.

    Zaman gazetesinde çıkan Tuzla tersanesiyle ilgili haberleri inceliyorum. “patronların tarafından” verilen bir haber bulamadım. Siz şu iddianıza bir link verseniz de yorulmasam.

    Çok fazla haber bulamazsınız zaten, Zaman Gazetesi şu an harekatla birlikte militarizm çiğirtkanlığından ve türbandan başka habere yer vermiyor!. Tuzla haberleri için Radikal veya Bianet’e bakmayı deneyebilirsiniz ama dün Zaman’da şöyle bir haber vardı ek olarak:
    “Tersane sahibi AKP milletvekili Cengiz Kaptanoğlu biz katil değiliz diyerek isyan etti” ve kıytırıkça yazılmış Tuzla’da eylem haberleri.
    Kimin tarafında olduklarını belli.

    Hiç Atatürk’le F. Gülen karşılaştırılır mı?

    Atatürk’ün putlaştırılmasını eleştiriyorsunuz öyle değil mi?
    Bir “lider kültü”, mitolojik bir akarakter yaratılmasını?
    Sizce Gülen için de böyle bir kült söz konusu değil mi?

    F. Gülen’e dilediğiniz gibi hakaretler yağdırabilirsiniz.

    Atatürk’e de yağdıran yağdırıyor.

    Hatta Tele Tabi’nin yaptığı gibi mitinglerde yılan diye höykürüp, yığınlara yuhalatabilirsiniz.

    Kapalı kaılar ardında kitlerere biri hakkında hakaret yağdırmakla
    mitingte hakaret yağdırmanın farkı nedir?
    Evet 301’den ceza alır Atatürk’e hakaret eden iyi de Gülen cemaati
    Fethullah Gülen hakkında en ufak bir karşı fikre çok mu toleranslı?
    Zaman Gazetesinde “kürsü” kısmına bakın bir okuyun oraları
    “Allan seni başımızdan eksik etmesin, önünde eğiliyioruz….” ve daha neler neler, bir tane “hocam ben böyle düşünmüyorum” diyebilene yer varmı ? ben oraya yorum attım kaç defa “katılmıyorum” diye 1 tanesini yayınlamadılar.

    Güç ellerine geçince 301. maddeden daha bile katı olacaklar bu gidişle.

  13. Yazan:knz Tarih: Şub 28, 2008 | Reply

    yine bir not düşeceğim. Atatürk bu cumhuriyetin kurucusudur.

    Amerikalıların george wansintonu, yunanlıların venizelosu, inlizlerin yaşlı krlaçeyi simgesel olarak yıkmaya çalıştığını gördünüz mü ? Ama bush için söylemedikleri söz, yayınlamadıkları karikatür kalmadı. Bu busha yaparlar ama kurucularına yapmazlar. kendine saygının bir gereği olsa gerek.

    önce kurucu lideri siayesetten ayırmanız gerek. Sizin ancak atatürkün simgesel değerinin kötüye kullanılmasını eleştirmeye hakkınız var

    ( simgesel değeri ortadan kaldırmak için karşı devrim yapmanız lazım)
    Bunu yaparken anıtkabir törenlerine gerek yok diyebilirisn ama kuruluş felsefesi milli birliği temsil eder. Yani bu bayrak gibidir.

    okullarda bayrak törenine gerek yok diyebilirsin, evet bunu demek simgesel anlama karşı gelmeK demek değildir. Ama bayrağın kendisine simgesel anlamı yok edecek bir saldırıda bulunamazsın.

    yine yazıyorum. milli birliği temsil eden simgesel değerlerde vicdani özgürlüğümüz yoktur. insanları askere çağırıyoruz, ama öte yandan bizim de bu ülke vatandaşı olarak doğuştan gelen hakla bir bir pasportumuz var. Bir kimlik belgemiz var.
    Biz bu ülkenin sahibiyiz. O zaman bize bunu sağlayan cumhuriyete sahip çıkarak borç ödüyoruz.

    siz nerde olduğunu iyi tanımlayın. Karşı devrimci misiniz ? yoksa atatürkün istismar edildiğini düşünüp sadece bunu mu eleştiriyorsunuz. Bildiğim kadarıyla cemalletin kaplan bunu diyordu, ama o da bunu almanyadan diyordu 🙂

    Bunun dışında Elelşriri insanın doğasında vardır ve bir haktır. Fetullah Gülenin devletin milli birliğini temsil eden simgesel bir anlamımı var ki, diğer bütün insanlardan ayrı tutulsun ?

  14. Yazan:fizikci Tarih: Şub 28, 2008 | Reply

    Snowqueen,

    Çok fazla haber bulamazsınız zaten, Zaman Gazetesi şu an harekatla birlikte militarizm çiğirtkanlığından ve türbandan başka habere yer vermiyor!.

    Gündemdeki iki konu harekat ve üniversitede türban. Müsade edin de onlardan bahsetsinler. Militarizm çığıtkanlığı dediğiniz şey darbe istemekle olur. PKK’yı bitirmek için yapılan askeri harekatla değil. Elmayla armutu karıştırmayın. Militarizm çığıtkanlığını (darbe isterük) çok sevgili rektörleriniz gayet iyi yapıyor.

    Tersaneyle ilgili bir sürü haber çıkmış zaten Zaman’da. Bakın size bir tüyo vereyim. Google’a şöyle yazıyorsunuz:
    tuzla tersane site:zaman.com.tr

    Atatürk’ün putlaştırılmasını eleştiriyorsunuz öyle değil mi?
    Bir “lider kültü”, mitolojik bir akarakter yaratılmasını?
    Sizce Gülen için de böyle bir kült söz konusu değil mi?

    Eh be güzel kardeşim, ne mitolojisi, ne karakteri. İsteyen istediği gibi kahramanlaştırsın Atasını, yüreğinde yaşatsın buna bişey diyen yok. Başkaları da F. Gülen’i dilediği kadar sevsin, ona da itirazımız yok. Söylediğimiz şey şu: Kimse Atatürk’ü çıkarlarına alet etmeye çalışmasın. Daha doğrusu: Atatürk kanunla, anayasayla korunarak çıkarlara alet edilebilen bir konumda tutulmasın. Minibüsçüler bile ayakta yolcu yasağı işlerine gelmeyince Atatürk’ün adını kullanmaya çalışıyor, yeter artık.

    Atatürk’e de yağdıran yağdırıyor.

    F. Gülen’e yağdıran afferim alıyor, Atatürk’e yağdıran (hatta yağdırmayan, yağdırdığı zannedilen bile) hapsi boyluyor. Bırakın bu saçma Atatürk – FGülen karşılaştırasını. Nereye varmaya çalışıyorsunuz?

    Kapalı kaılar ardında kitlerere biri hakkında hakaret yağdırmakla mitingte hakaret yağdırmanın farkı nedir?

    Kapalı kapılar ardında hakaret tamamen sizin kuruntunuzdur, yalandır hatta iftiradır, ancak kendinizi ve birkaç safı kandırabilirsiniz, mitinglerdeki hakaret ise apaçık bir doğrudur. Aklı başında herkesi yaşadığı toplumdan utandıran iğrenç bir görüntüdür.

    Önemli bir fark bu bence.

    Zaman Gazetesinde “kürsü” kısmına bakın bir okuyun oraları “Allan seni başımızdan eksik etmesin, önünde eğiliyioruz….” ve daha neler neler, bir tane “hocam ben böyle düşünmüyorum” diyebilene yer varmı ?

    F. Gülen’in seveni çoktur. Ben kendi ömrünü F. Gülen’e vermesi için Allah’a dua eden insanlar biliyorum. Nefret edeni de az değildir. Sağdan da, soldan da boldur sevmeyeni.

    “Hocam ben böyle düşünmüyorum” kimse demez. Neden? Çünkü FG insanların farklı düşünebileceği siyaset gibi polemik içeren konulara neredeyse hiç mi hiç girmez. Sürekli olarak “Allah rızası”, “kullukta şuur”, “Kainatın Efendisi (s)” gibi konuları anlatır durur. Kim nesine itiraz etsin bunların? Ateistler itiraz eder tabi. Belki sizin itirazınız da öyle olmuştur. Ama onu da yayınlamazlar elbet, Kürsü’de ateizm-din tartışması yapılmıyor ki, niye yayınlasınlar?

    Güç ellerine geçince 301. maddeden daha bile katı olacaklar bu gidişle.

    Bakın bunu anlamak için Kürsü’ye yazdığınız yorumun yayınlanmaması gibi saçma örnekler vermek yerine daha somut verilerle gelmeniz gerekiyor. Mesela diyebilirsiniz ki: “Bakın işte gazetelerinde karşıt görüşlere hiç yer vermiyorlar, yazarların hepsi Fetullahçı” Biz de o zaman size inanırız. Bu somut veridir çünkü. Ama öyle değil siz de biliyorsunuz. Bejan Matur, İhsan Dağı, Etyen Mahçupyan, Sahin Alpay gibi yazarlar yazıyorlar o gazetede. Yazarlar arasında F. Gülen sevenleri azınlık gibi. 🙂

  15. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    Gündemdeki iki konu harekat ve üniversitede türban.

    Evet gündemdeki iki konunun bu olması ne kadar da içinde bulunduğumuz durumu açıklıyor.
    Tuzla işçilerinin grevi mi, aman canım ne önemi var.
    Bütün bu militarizm ve dini hassasiyetler arasına Cengiz Kaptonoğlunun “çok üzerize geliyorsunuz yahu”sunu skıştırılam.
    vatan, millet sakarya, türk-islam ve
    “Allah’ı olana sendika mı lazım?’

    Daha doğrusu: Atatürk kanunla, anayasayla korunarak çıkarlara alet edilebilen bir konumda tutulmasın. Minibüsçüler bile ayakta yolcu yasağı işlerine gelmeyince Atatürk’ün adını kullanmaya çalışıyor, yeter artık.

    Atatürk’ün bu denli putlaştırılmasını eleştirip Fethullah Gülen’in putlaştırılmasını kabul edemiyorsunuz, içinde olduğunuz cemaat yüzünden objektif bakamıyorsunuz.

    F. Gülen’e yağdıran afferim alıyor

    Atatürk’e küfreden bazı çevrelerden afferim alıyor, ne benzer değil mi?

    F. Gülen’in seveni çoktur. Ben kendi ömrünü F. Gülen’e vermesi için Allah’a dua eden insanlar biliyorum.

    alın işte, tam bir “lider kültü” vakası:)

    “Hocam ben böyle düşünmüyorum” kimse demez. Neden? Çünkü FG insanların farklı düşünebileceği siyaset gibi polemik içeren konulara neredeyse hiç mi hiç girmez.

    “kuraklığımızın sebebi günahlarımız derken” niye bir kişi çıkıp “hangi günahlar, doğal kaynakların rant uğruna sömürüldüğü vahşı kapitalizmin günahları gibi mi” demedi?
    Irak işgaline niye sesini çıkarmıyorsun hocaefendi diyen de yok tabi.
    Tartışamadığınız, eleştiremediğiniz insan, varlık neyse tabudur,
    totemik, putsal özellikler gösterir gerçek ortada.

    Sürekli olarak “Allah rızası”, “kullukta şuur”, “Kainatın Efendisi (s)” gibi konuları anlatır durur.

    Kainatın efendisi=Amerika Birleşik Devletlerinin yeşil doları olmasın?

    Kim nesine itiraz etsin bunların? Ateistler itiraz eder tabi. Belki sizin itirazınız da öyle olmuştur. Ama onu da yayınlamazlar elbet, Kürsü’de ateizm-din tartışması yapılmıyor ki, niye yayınlasınlar?

    Orada “kuraklığın nedeni günahlarımız” derse itiraz eederim tabi,
    ateizm-din tartışması değil bu, içinde yaşadığımız hergün buraz daha kirlenen, parsel parsel tecavüze uğrayan yeryüzünün, gerçekliğin ta kendisi.

    Bakın bunu anlamak için Kürsü’ye yazdığınız yorumun yayınlanmaması gibi saçma örnekler vermek yerine daha somut verilerle gelmeniz gerekiyor.

    sansür oldukça somut bir örnek.

    “Bakın işte gazetelerinde karşıt görüşlere hiç yer vermiyorlar, yazarların hepsi Fetullahçı” Biz de o zaman size inanırız. Bu somut veridir çünkü. Ama öyle değil siz de biliyorsunuz. Bejan Matur, İhsan Dağı, Etyen Mahçupyan, Sahin Alpay gibi yazarlar yazıyorlar o gazetede. Yazarlar arasında F. Gülen sevenleri azınlık gibi. 🙂

    Alev Alatlı “dinler arasındaki diyalogta kadın olmak, kadınların inançlarını yaşamaları” vb. konularda sempozyumlara katılırken
    cemaatin istediği yönde vaazlar verirken 10 numaraydı, sonra
    “türbün, semavi dinler ve ataerkillik, kadının islam’daki konumu”ndan bahsedince gene SANSÜRe uğradı.
    Bu da oldukça somut.

  16. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    @SnowQueen

    Yahu bu GülenoFobia hastaligindan kurtulamadik hâlâ :))

    1) Gülen’in heykeli var mi Türkiye’de?
    2) Gülen portresi önünde sakiz çigneyenler mahkemeye veriliyor mu?
    3) Gülen ilkeleri diye bir sey ezberletiliyor mu çocuklara?

    Türkiye’de yasayan bütün çocuklar ATatürk’e tapmaya mecbur ediliyor: Sarkilar, siirler, “O ölmedi” edebiyati!

    Gülen’i sevmiyorsaniz cemmatten uzak durursunuz. Ama Atatürk’ten kaçamazsiniz :))

    SnowQueen, karsilastirilmayacak seyleri karsilastiriyorsunuz. Elestirdiginiz seyleri analiz etseniz hakli oldugunuz noktalar daha iyi açiga çikar. Ama böyle toptan bir cemaatin liderini ve bütün insanlari yargilayip “infaz” etmeye kalkarsaniz ancak öfke ve tepki alirsiniz.

    ZAMAN gazetesinde yazdiginiz yorumlar sansürleniyorsa ne olmus? HÜRRiYET ve MiLLiYET’teki hristiyan düsmani ve Kürt düsmani haberlere yazdigim yorumlar da sansürlendi.

    Elestiri baska saldiri baska degil mi?

  17. Yazan:Ç-Z Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    @ Alev Alatlı’nın Snowqueen’den ricası;“Benim üzerimden Zaman’a, onun temsil ettiği değerlere vurmak istediler…

    Bu durum bana çok ağır, inanılmaz bir kirlenmişlik duygusu veriyor.”

    Alev Alatlı:

    Zaman benim ölçülerimde çok muhalif denebilecek yazıları basmakta hiç tereddüt etmedi, tek bir satırımızı değiştirmediler. İçeriden mırıldanmalar başlıklı son yazıda ise sanıyorum Zaman açısından yazı bir tür aceleye geldi…
    Konuştuk… Ekrem bey, ne var bu yazıda da demedi, basılmamalıydı da demedi. Sanıyorum üzerinde düşünecek fırsatı olmadı.

    Ona bende çok üzüldüm. Zaman bu kadar eleştiriyi elbette hak etmiyor.Ayrıca bu konu benimle Zaman arasındadır. Dışımızda sergilenen büyük bir çıkarcılığa şahit olduk bu süreçte. Benim üzerimden Zaman’a, onun temsil ettiği değerlere vurmak istediler…

    Bu durum bana çok ağır, inanılmaz bir kirlenmişlik duygusu veriyor. Zaman’ın da daha dikkatli davranması gerekirdi. Kırgın mısın derseniz, cevabım hem evet hem hayır olur.
    http://www.yenisafak.com.tr/roportaj/?t=25.02.2008&c=16&i=101942

    Ekrem Dumanlı:
    Bahsi geçen yazıya gelince. Yazı eline ulaştığında editör arkadaşımız bazı itirazlarda bulunmuş. Olabilir; bir yorum editörünün görevi arasında bu tür değerlendirme yapmak da vardır. Sebebini izah ederken de yayın ilkemizden bahsetmiş. Her neyse. Konu bana intikal ettiğinde Alev Hanım’a yazıyı görmediğimi; gerçekten sıkıntılı bir durum yoksa yazıyı basabileceğimi söyledim. Akşamüstü yapılan bir konuşmaydı bu ve yazıyı basma kararı versek bile ancak bir gün sonrasında uygulayabileceğimiz bir durum söz konusuydu. Biz yazıyı okuma ve değerlendirme fırsatı bulamadan bir internet sitesinde yayınlanmış. Üzüldüm; en çok da Alev Hanım’a kırıldım. İnanıyordum ki aramızda bir yazı yüzünden kopmayacak kadar köklü bir sevgi ve saygı var. Yanılmışım. Daha kararımızı vermeden yazıya ‘sansür yapıldı’ diye jurnallendik. Bunca yıl bastığımız ve bazılarına ‘aykırı’ gelen yazıları bilmeden Alatlı üzerinden kampanya yapıldı.

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=656327

  18. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    @Mehmet YIlmaz

    Yahu bu GülenoFobia hastaligindan kurtulamadik hâlâ :))

    Gülen’e karşı olmak bir tavırdır, sadece ona karşı değil, temsil ettiği ve hizmet ettiği sisteme karşı olma “hastalığı”ndan kurtulmaktan bahsediyorsanız, hayır böyle bir kurtulma olmayacak.

    Gülen’in heykeli var mi Türkiye’de?
    2) Gülen portresi önünde sakiz çigneyenler mahkemeye veriliyor mu?
    3) Gülen ilkeleri diye bir sey ezberletiliyor mu çocuklara?

    Devlet ideolojisi olmuş ve doktrine dönüşmüş kavramları eleştiriyorsanız başka “putlaştırmaları” da eleştirmenizi beklerdim.
    Bunun azı, biraz azı, çoku, biraz daha çoku olur mu?
    Öğrenci yurtlarında “gülen ilkeleri” küçücük çocuklara öğretilmiyor mu? idolleştirmeyi eleştirmek için illa ortada bir heykel mi durması lazım? gücünü devrettiğin her imaj, kişi veya varlık bir idoldür.
    Baksanıza “yaşamımı ona veririm” diyen insanlar bile var.
    Bunun “atam, sen kalk ben yatam”dan farkı nedir?

    Ama böyle toptan bir cemaatin liderini ve bütün insanlari yargilayip “infaz” etmeye kalkarsaniz ancak öfke ve tepki alirsiniz.

    Fethullah Gülen seçimle mi geldi?
    Cemaat liderleri eleştiren muaf mı?
    Sorun bu zaten, ideolojiler, ulus-devletler kolaylıkla eleştirilebiliyorken,
    bireyin eridiği başka bir kurum olan cemaatler
    neden dokunulmaz kalsın?

    @Ç-Z

    Ona bende çok üzüldüm. Zaman bu kadar eleştiriyi elbette hak etmiyor.Ayrıca bu konu benimle Zaman arasındadır. Dışımızda sergilenen büyük bir çıkarcılığa şahit olduk bu süreçte. Benim üzerimden Zaman’a, onun temsil ettiği değerlere vurmak istediler…

    Zaman daha büyük eleştiriyi hakediyor, başta insan emeğine olan saygısını Tuzla olayında(Yörsan’da vb.vb.vb.)gördük.
    Kimin çıkarına söyler misiniz?

    Zaman Gazetesi “muhalif” sayılabilecek yazıları yayınladı olayına gelirsek, Kemalizm karşıtı yazıları elbette yayınlar ama görüyoruz ki “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” yaklaşımı feminizme, sosyalizme, eşcinselliğe, ekolojiye, ateizme gelince “orda dur” diyor.
    Alev Alatlı istediği kadar inkar etsin görünen köy kılavuz istemez.

    Zaman Gazetesinin Kuzey Irak’taki operasyonu anlayıp şanlayan,
    savaş çigirtkanlığı yapan buram buram MILITARIST tavrı hakkında açık fikrinizi neden söylemediniz?
    Evet Zaman Gazetesi bunu hakediyor, “oğlum olsa askere göndermezdim” diyenin yanında olmadığı, sadece “türban”lının tarafında olduğu için.

    Esas bunlar bana kirlenmişlik duygusu veriyor.

  19. Yazan:knz Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    MY, sanırım siz cumhuriyetin simgesel değerlerini ortadan kaldırmak için karşı devrim taraftırısınız. Yani metin kaplan hilafet devleti öncesi attaürk resmini yakarak başladı.
    pkk kendini türk bayrağı indirerek ifade ediyor.

    yoksa ne alakası var fetullah gülenle.

  20. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    Tam da cemaatlerin bireyi eritmesinden bahsetmişken,
    bakın bugün Hocaefendi neler söylemiş:

    “- Bir yerde kalınırken, bir yere gidilir- ken elden geldiğince bizi kontrol edecek birisiyle beraber olmak; yalnız kalmamak, yalnız gitmemek, yalnız dolaşmamak gerekir. Efendimiz’in “Yalnız şeytandır.” ikazı unutulmamalıdır.

    Tek başına bir yerde yatıp kalkmadan, yalnız dolaşmaya kadar, hemen her halükarda o teklik içinde bir şeytanlık vardır şeklinde geniş yorumlamalı. Evet, yalnızlık içinde bir şeytanlık vardır. Allah Resulü, bunu bir manada iki kişi için de söylüyor. Çünkü, ihtimal hesaplarına göre iki kişi bazı şerleri işleme hususunda mutabakat sağlayabilir. Mümkünse hep üç kişi olmak gerekir. Üç kişinin şer üzere birleşmesi ve birden bire dejenerasyona maruz kalması çok düşük bir ihtimaldir.”

  21. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    “gücünü devrettiğin her imaj, kişi veya varlık bir idoldür. Baksanıza “yaşamımı ona veririm” diyen insanlar bile var. Bunun “atam, sen kalk ben yatam”dan farkı nedir?” (SNOWQUEEN)

    Buradaki tepkinizde haklisiniz, teslim edeyim. Kanaatimce böyle “illa ki kendini feda etme” bir tür hastalik. “Vatani kurtaracaz” diye diye nurtopu gibi bir ERGENEKON’umuz oldu sonunda.

    Dikkat: Mesele din ile ilgili olsaydi din ile 100 yil savasmis Sovyet Rusya’da lider kültü diye bir sey hiç olMAmaliydi.

    Demek ki bu HAKLI iTiRAZINIZDA karsiniza aldiginiz seyin Islam veya Gülen ile dogrudan baglantisi yok, bilmem katilir misiniz? Sizin deyiminizle “gücünü devrettiğin” noktada basliyor mesele.

    Evet bir cemaat üyesi liderini “hata yapmaz-hesap vermez” ilan ederse en basta kendisi sonra da çevresi için bir risk almis olur. Ama benzeri sorunlar kemalistlerde de var, zaten çok konustuk bu konulari, Siyaset bazinda Humeyni Lenin’i döver mi? adli makalede açmistik biraz bu “kolaya kaçma hastaligini”:
    http://www.derindusunce.org/2008/02/08/humeyni-lenini-dover-mi-ulus-devlet-bolum-iii/

    Özetle insanlar umutsuzluga kapildiklari zaman ÇOCUKLASIYORLAR ve (veya kendilerine yeterince güven duymadiklarinda) sadece güçlerini degil ayni zamanda sorumluluklarini da bir baska insana aktarmak istiyorlar. Dindar bir kimse bir cemaat liderini seçebilir, bir baskasi için bu bir diktatör, patronu veya babasi olabilir.

    Yani diyorum ki ilerlemek için konuya insan eksenli bakmak gerek.

    Bu arada Rusen Çakir’in yazdigi bir kitapta güzel bir saptama vardi, artik cemaatler eski güçlerini kaybettiler zira müslümanlar “birey” olmayi kesfetti. Liderlerini saysalar bile “su partiye oy verin” demekle o parti çikmiyor artik sandiklardan. Baska konularda da örnekler çok.

    Gene sizin itiraz ettiginiz noktaya “renksiz” bir biçimde bakmaya çalistigimiz Günah işleme özgürlüğü adli yazi var : http://www.derindusunce.org/2008/02/27/gunah-isleme-ozgurlugu/

    Burada da söyle demistik:

    Gerçekten de yobaz laiklerin insanları devlet eliyle, zorla “çağdaşlaştırma” çabası ne kadar sorunluysa kimi “İslamcı” devletlerin vatandaşlarını zorla günahtan korumaya çalışması o kadar yanlış.

    Dikkat edilecek olursa her iki yaklaşımın ortak noktaları var:

    1) Vatandaşları çocuklaştırmaları,
    2) Bireysel sorumlulukların vatandaştan devlete transfer edilmesi,
    3) Devletin (ve memurlarının) hata yapmaz, mutlak erdem sahibi kabul edilmesi.
    Uygulamada ise gerek “komünist” gerekse “İslamcı” rejimlerde bu erdemi temsil eden ve adeta tapılan bir de “önder” var: Humeyni, Stalin, Lenin, Hitler, Mussolini… Bu önderler öldükten sonra bile bir yarı tanrı gibi gösteriliyor, mezarları Kâbe gibi ziyaret ediliyor.

    Burada benim “devlet” dedigim yerlere “cemaat” kelimesini koyun, sanirim degisen bir sey olmayacak.

    Hastaligin kendisi “sorumluluklardan kaçma” hastaligi. Oysa Islam’da herkes “kendi bacagindan” asilir!

    Koyun deMEmek için degistirdim biraz :))

  22. Yazan:Ç-Z Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    @Snowqueen,

    Ona bende çok üzüldüm. Zaman bu kadar eleştiriyi elbette hak etmiyor.Ayrıca bu konu benimle Zaman arasındadır. Dışımızda sergilenen büyük bir çıkarcılığa şahit olduk bu süreçte. Benim üzerimden Zaman’a, onun temsil ettiği değerlere vurmak istediler…(ALEV ALATLI-fark edesin diye büyük yazdım)

    Kimin çıkarına söyler misiniz?(snowqueen)

    Öfkeden gözü kararıp da göremez olanlardan mısın?Lütfen sakin ol biraz,alıntıladığın kısmı Alev Alatlı SÖYLEMİŞ.Onun söylediği senin cımbızladığın bu soruyu ona sorsan iyi olur onun adına ben nasıl cevap vereyim?Alev Alatlı yarım sayfa ropörtaj vermiş düşündüklerini,hissettiklerini söylemiş ama sen kendi hükmüne inanıp“Alev Alatlı istediği kadar inkar etsin görünen köy kılavuz istemez.” diyip kadını bir de “inkarcılıkla” itham edebiliyorsan ben sana ne diyeyim.

    Kaıdnın inkarcı olduğundan eminsen kimlerin çıkarcı olduğunun da farkına varabilirsin tabii sakinleşebilirsen!

  23. Yazan:Ç-Z Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    MY,

    Bu sıralr,kurtlar koyunlar anılmak istediler,az önce bir sitede masallara denk geldim,payaşayım dedim.

    Oğlağın biri sürüden ayrılmış, arkasına bir kurt düşmüş. Kurtulamayacağını anlayınca dönmüş; “ Kurt, görüyorsun ki nasibim sana yemek olmakmış; ye beni ama önce bir kaval çal da bari keyfimle öleyim.” demiş. Kurt oğlağın bu sözlerine kanmış, başlamış kaval çalmaya. O çalmış, oğlak oynamış… Ama bu böyle sürer gider mi ? Kaval sesi ta uzaklardan duyulmuş, köpekler koşuşup kurdun peşine düşmüşler. Kurt oğlağa dönüp; “ Oh olsun bana ! Ben kasabım, ne diye kalkar da kaval çalarım ? “ demiş.

    İnsan duruma bakmadan bir iş yapmaya kalktı mı, çoğu zaman elindekileri de kaçırır.
    * * *

    Birbirinden nefret eden iki kişi bir gemiye binip yola çıkmışlar; biri
    geminin başına oturmuş, biri de gitmiş ta geminin kıç tarafına yerleşmiş. Denize epey açıldıktan sonra bir fırtına kopmuş, anlamışlar ki gemi için kurtuluş yok. Arkada oturan adam kaptana sormuş; “ Batacağız, batacağız ya, önce neresi batar ? “ Kaptan; “ Önce burun batacak “ demiş. Yolcunun içi rahatlamış; “ Ben artık gam yemem, düşmanım benden önce ölecek, ben de onun öldüğünü göreceğim ya, yeter bana o kadarı ! “ demiş.

    Tebessüm de lazım 🙂

  24. Yazan:MY Tarih: Şub 29, 2008 | Reply

    @Ç-Z,

    Tuhafliga bakin ki ikinci fikrayi okurken aklima Deniz Baykal geldi her nedense 🙂

    Muhabbetle

  25. Yazan:çuvaldız Tarih: Mar 1, 2008 | Reply

    @ Snowqueen,

    Bir şeyi açıklığa kavuşturalım;
    AKP’li değilim,
    Fettullah Gülen’i tanımam,
    Zaman gazetesini de netten arada okurum,sadık takipçisi değilim,
    Devletin Hiçbir kademesinde tanıdığım,akrabam yok,
    Tersane sahibi de tanıdığım yok,
    Gazete okumam ama kanaltürk,habertürk,skytürk,cnntürk,ntv,gibi kanalların haberlerini mümkün mertebe izlerim,merak ettiğim haberin detayı konusunda da netten en az üç yada dört gazetede aynı haberi okurum,
    Memlekette şuanda maalesef iki konu var;türban(rektörler),Irak(askerler) yazılı yada görsel basında taraf olarak bu konuyu aktarıyor.Bunda problem yok ve üstelik “taraf” da olmaları basın özgürlüğü dahilinde hakları ama “hak ve özgürlük” olmayan tek şey “konuyu” saptırmak,”taraf” olunanın “çıkarı” doğrultusunda bilerek isteyerek eğip bükmek=yanlış propaganda!

    Esas bunlar bana kirlenmişlik duygusu veriyor. demişsiniz.
    Siz taraf olmayı kirlenmişlik olarak nitelemişsiniz oysa ki siz de tarafsınız,ben de.Sezer’i taraf olup özellikle pasifliği seçtiği için eleştirirken siz “mütevazılığını” övüp,ampul tasarrufu ile görev tasarrufunun sadece “tasarruf” kısmını dikkate aldınız.
    Konunun bir yönüne odaklanıp “taraf” olmak da mümkün ama yalan ve yanlış eklemeler yapmadan.

    Siz sanırım zaman gazetesinin “mükemmel” bir gazete olabilmesi için eksik yaptıklarını da yapmasını bekliyorsunuz.

    Lafı daha fazla uzatmadan Tuzla tersaneleri konusunda bana kirlenmişlik duygusu veren gazete haberleri;

    1)Tuzla tersanelerinde 8 ayda 18 işçi öldü
    http://www.haber5.com/haber.php?haber_id=309437

    2)en son 13 günde 5 işçinin öldüğü kazalarla gündeme gelen Tuzla Tersanesi’ni
    http://www.basindabugun.com/index.php?sayfa=3993

    3)Son 7 ayda ölenlerin sayısı 19a çıktı.
    http://www.medyaloji.com/detay/28323/tuzla-tersanelerinde-iki-isci-daha-oldu

    4)7 ayda 13 işçinin hayatını kaybettiği Tuzla tersanelerindeki “ölümler” iş kazası olmaktan çıktı
    http://www.milliyet.com.tr/2008/01/17/yazar/sazak.html

    15 yılda 82 ölüm
    2003-3 ölüm
    2004-5 “
    2005-8 “

    2006-10 “
    2007-12 “
    2008- 7 “
    Limter iş in verilerine göre 2006 2007
    Göze çapak kaçma; 2674 975
    Kesik 974 878
    Travma 190 238
    Yanık 156 54
    Zehirlen 63 27

    Bu sektörde çalışan sayısı
    Sanayi odasına göre……………;5000
    Çalışma bakanlığına göre………;17500
    Gemi inşa ve sanayicileri birliği;50000
    Sendikaya göre……………….;35-40.000

    Eğitimsiz işçilerin çalışmasının bir nedeni de tersanelerde hemşeri örgütlenmesinin yaygınlaşması.Her bölüm,belli şehirden gelenler tarafından ele geçirilmiş durumda.

    Kastamonu’nun cide ilçesinden gelenler;kaynak-montaj
    Samsun’dan gelenler;boya
    Sivas Beydil köyünden gelenler;bozmacılık,
    Urfalılar;temizlik işlerinde hakimiyetlerini kuruyorlar.

    EskiAKP milletvekili Cengiz Kaptanoğlu’na ait Desan ‘da iki kişi hayatını kaybetti.

    Sekahattin Aslan Tersanesinde ,15 Şubatta sızan oksijen tüpünden gazın patlaması sonucu Hasan Köse ağır yaralanmış ve sonra hastanede hayatını kaybetmiş.

    Gemtiş Tersanesinde 12 şubatta kaynakçı Osman Göç, kaynak dumanından zehirlenmiş,ve sonra hastanede hayatını kaybetmiş.http://www.diplomathaber.com/haber.php?haber_id=708

    Dünya gemi inşa sipariş defteri son üç yılda yüzde 89 büyürken, Türk tersanelerinde yüzde 360 büyüme sağlandığına işaret edildi.http://www.internetajans.com/default.asp?NID=52310

    Çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı 20.08.02 de tersaneleri teftiş kapsamına almış
    Tuzla’da tersaneler bölgesinde 5 aydır devam eden teftişlerin sonuna gelindi
    http://www.ticarihayat.com.tr/haber.asp?id=14770

    Tersane Gemi Yapım-Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Cem Dinç,(15 yılda!bu ek bana ait kesinlikle açıklanmamış)82. işçi olduğunu Müfettişlerin gündeminde bulunan ölümlü kazaların nedeni ise şöyle sıralandı:
    Patlama (2)
    yangın (1),
    ezilme-sıkışma (5),
    elektrik çarpması (6),
    düşme (5),
    intihar (2),
    kalp durması (1).”
    (Toplam=23 ölüm toplam sayı verilmediği gibi ne kadar zamanda bu ölümlerin gerçekleştiği de belirtilmemiş!)

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tuzla tersaneler bölgesinde 2002 yılından beri iş yoğunluğuna paralel olarak kazaların artış göstermesi üzerine, bakanlığın denetim ve incelemelerini sıkılaştırdığını belirtti. Bakanlık;
    1 Eylül 2006-31 Ocak 2007 arasında iş sağlığı ve güvenliği yönünden 51 tersanede incelemelerde bulundu ve 16 bin 173 işçiyle temasa geçti. Müfettişler, inceleme sonucunda 99 maddede bin 61 eksiklik ve mevzuata aykırılık tespit etti.
    13-24 Eylül arasında yapılan 43 tersane teftişinde de 5 bin 320’si asıl, 8 bin 811’i taşeron olmak üzere toplam 14 bin 131 işçiyle görüşüldü.

    İncelemelerde 2 işyeri sağlam çıkarken, 41’inde ise toplam 588 eksik ve mevzuata aykırılık tespit edildi. Öte yandan Çalışma Bakanlığı ile Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) ve Dok Gemi-İş Sendikası arasında tersanelerdeki iş güvenliğinin geliştirilmesi için bir protokol imzalandı

    * * *

    Şimdi,tüm bunların ışığı altında kimin neyi koruduğunu kolaylıkla teşhis edebildiğinizi söyleyebilir misiniz?

    Eğer doğruysa 15 yılda hayatını kaybeden 82 kişiden bahsediliyor;

    Bu sendika bu kadar zaman ne yaptı?Harekete geçmek için neden 15 sene bekledi?

    Sendika başkanının geçen Cumartesi bir tv haber kanalında söyledikleri kesinlikle bu ölümlerle alakalı değildi,hangi işçinin kaç kişi ile beraber nasıl bir evde üst üste yaşadığından ve işçilerin aldığı ücretin işverenlerin işlerinin arttığı kadar artmadığı üzerine uzun bir konuşma yaptı aklında ölen işçiler yoktu ki dilinde de olmadı,haber sorumlusu konunun ölüm olduğunu hatırlatıp ne yaptıklarını sorduğunda verdiği cevap” YAPACAĞIZ” oldu.Bunlar kendi kulaklarımla duyduğum Cem Dinç’in ağzından duyduklarım.Şunu da ekleyeyim spiker “ölümün” gerçekleştiği tersaneye gidip gitmeyeceğini sorduğunda tersaneye bir ziyarette bulunacağını söyledi;kısaca o gün gidip gitmeyeceği konusunda bile tereddütü vardı eğer BASIN BU İŞİN PEŞİNE DÜŞMESEYDİ , DİSK’e bağlı Liman, Tersane, Gemi, Yapım-Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Cem Dinç’in de HİÇBİR şey yapmayacaktı bu neredeyse zoraki ve son dakika ZORLAMA bir EYLEM!Biz kaç kişiyiz grubunun YADIMIYLA!Bu telefon konuşması Cumartesi akşam haber bülteninde gerçekleşti.

    Kısaca eylem gerçekten işçi hakkını korumak kadar iyi niyetli olsa tamam ama benim gördüğüm bağcı dövmek ve bu da o ölümlerin üzerinden yapılan İĞRENÇ BİR PROPAGANDA bence.

  26. Yazan:Balbazar Tarih: Mar 1, 2008 | Reply

    Güzel bir kendi kendini çürüten argüman örneği verilmiş:

    “Hocam ben böyle düşünmüyorum” kimse demez. Neden? Çünkü FG insanların farklı düşünebileceği siyaset gibi polemik içeren konulara neredeyse hiç mi hiç girmez. Sürekli olarak “Allah rızası”, “kullukta şuur”, “Kainatın Efendisi (s)” gibi konuları anlatır durur. Kim nesine itiraz etsin bunların? Ateistler itiraz eder tabi.

    Neymiş:
    1. Hoca, polemik içeren konulara girmez.
    2. Sadece şunları vurgular.
    3. Bunlara itiraz edilemez.
    4. Eden varsa, o ateisttir.

    Kısacası, Fethullah Gülen ne kelam ederse, o dindir, İslam’dır, onun İslam anlayışı eleştirilemez, tartışılamaz. Ateistin fikrini muhatap almaya zaten gerek yok, birisi ateist değilse de hocaefendinin fikrine aykırı fikri olamaz.

    Bu yapılan putlaştırmak falan değil, çok daha büyük boyutta birşey. Adının ne olduğunu da söylemeye gerek yok sanırım.

  27. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 1, 2008 | Reply

    @Mehmet Yılmaz

    Evet, lider kültü Sovyet Rusya’sında da vardı. Orada da heryerde Lenin heykelleri vardı. Sovyet Rusya’sı dine tavır almıştı fakat yapılan devlet törenleri ayinsel ritüellerin izini taşıyordu, hatta en ilkel içgüdüyle
    “şeytan kovalama ayinleri”, psikanalist Eric fromm böyle analiz etmiştir.
    “kiliseye bağlılık”, “devlete bağlılık” formuna dönüşür.

    Bahsettiğim şeyin Gülen’le alakası var bence, kendini “mistik” ruhani lider konumuna getirmiş. Fethullah Gülen’i bu denli anlayıp şanlayıp ortaya getirenin soğuk savaş döneminin Kemalizmi olduğunun da farkındayım. “komünizmle mücadele derneği” başkanıymış Erzurum’da, Fethullah Gülen=Türk islam sentezi.
    Oldukça militarist, hep kendi çıkarları için özgürlük talep eden, dayatmacı bir sentez.

    @Ç-Z,

    “zaman’a ve onun temsil ettiği değerlere vurmak istediler” kısmından ben “kadınlar hakkında istediğimiz yerden bahset biraz açılınca rahatsız oluruz” değerlerini anlıyorum ve evet o değerlere vurmak isterim. zevkle. yarın öbür gün olacak kendi çocugumun, yeğenimin,
    komşu kızının çıkarı için.

  28. Yazan:fizikci Tarih: Mar 1, 2008 | Reply

    Balbazar,

    Yaptığın sadece demogoji.

    Bir müslüman Allah rızası konusuna neden itiraz etsin? Etmez tabi ki. Ama bir ateistten de “din afyondur, cennet diyip, Allah rızası deyip kandırıyorlar sizi” demesi beklenir.

    Benim bu söylediklerimden “Fethullah Gülen ne kelam ederse, o dindir, İslam’dır” sonucunu çıkarmanız, böyle saçma (İslam’a da aykırı) bir düşünceyle beni itham etmeniz en hafif ifadeyle “çirkin” bir davranış! Şurda bir senedir siz de ben de yazıp duruyoruz hiç mi birşey anlamadınız? Ama neyse bunu Gülenofobianıza verip hoş görüyorum.

    Snowqueen Kürsü‘nün altındaki yorumların hep olumlu olduğundan yakınıyordu. Niye kimse itiraz etmiyor diyordu. Kürsü Cuma günleri Zaman’da yayınlanan, F. Gülen’in yazılarından, vaazlarından derleme bir sayfadır. O yazılar hadis, Kur’an kaynaklı ve “en temel meseleler”e ilişkindir ki bunlara hiç bir müslüman itiraz etmez. Bu “en temel meseleler”e inanmayanlar ise çok rahatlıkla itiraz edebilir. Dediğim budur. Diğer yazdığınız şeyler sizin uydurduklarınızdır sadece.

  29. Yazan:Balbazar Tarih: Mar 1, 2008 | Reply

    Israrla bir sahsin fikirlerini kutsuyor, tartisilamaz ilan etmeye calisiyorsunuz.

    Ne demek “temel meseleler”? Bu dunyada 1400 yildir Islam uzerine yazanlarin, konusanlarin hepsi ayni seyleri mi soylediler, soyluyorlar? Benim Islam adina farkli fikirlerim, farkli yorumlarim, farkli anlayislarim olamaz mi? Mesela, Yasar Nuri’ye de mi “hocam, ben oyle dusunmuyorum” demekten sakinmak lazim, dersek ateist mi olmus oluruz? Kimin “temel meseleler uzerine fikirleri” tartismadan azade, kiminki degil?

    “Bir insani putlastiriyorsunuz” iddiasina “Onun soyledikleri zaten mutlak, tartismaya ne gerek var” diye cevap vererek iddiayi bizzat onayladiginizin bile farkinda degilsiniz.

    Kaldi ki, Gulen, polemik iceren konulara girmez, ancak “temel meseleler” uzerine konusur iddiasi fazla ucuk. Darbeci pasanin cennete girip giremeyecegi temel bir mesele mi mesela? Ya ateistin katile denk oldugu? Bilimsel bir kurami curutmek icin kitap yazmak da mi temel mesele? Ya “beni elestirenlerin asil derdi dinle, Islamla” aciklamalari, kullukta samimiyet gostergesinden mi ibaret? Peki butun bunlar hakkinda yorum yapmaya curet eden insanlarin, kitlesel bir bicimde entelektuel lince tabi tutulmalari, din dusmanligiyla itham edilmeleri cok mu normal?

    40 milyar dolarlik holdinglerin ustune oturabilmek icin putlastirilmis, fikirleri tartisilmaz ilan edilmis bir insanin cevresinde toplanmak, ve butun bu nufuzu dinle, Islam’la mesru kilip onlarin arkasina siginarak korumak, genisletmek gercekten vizyon isi. Haklisiniz, Ataturk’u kullanarak kucuk cikarlar pesinde kosanlar o kadar vizyon sahibi degil.

    “Fethullah Gulen’i sevmek” diyerek sirin gostermeye calistiginiz sey, “Gulen’cilerin kayitsiz kosulsuz kontrolunde olmak”tan baska birsey degil. Daha bunun aksi yonunde tek bir isarete, “evet hocaefendi de su konuda hatalidir” diyen, diyebilen tek bir cemaat mensubuna rastlamadim.

    Diyebildiginiz gun, benim Gulenofobim konusundaki tespitlerinize de ciddiye alinabilirlik kazandirmis olursunuz. Hodri meydan!

  30. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 1, 2008 | Reply

    @Ç-Z

    Tersane sahibi de tanıdığım yok,
    Benim var, AKP ile iyi ilişkileri anlatmaya gerek yok sanırım.
    Gerçi CHP’li de olsa çok değişmeyecekti çünkü AKP ve CHP’yi biraraya getirebilecek olan çalışma koşullarına duyarsız kalmak.
    AKP, bunun da kötüsünü yapıp mukadderat edebiyatı ve mümin sevimliliğiyle islami kapitalizmin şahlanmasını sanki ulvi bir görevmiş gibi sunuyor. 10 kere hacca gidip gelseler, Allah, Muhammed’i dillerinden düşürmeseler, binlerce cami yapsalar o lekeler silinmez.

    Amaç bağcıyı dövmek değil, Tuzla ile ilgili en duyarsız haberleri Zaman Gazetesi verdi, resmen üzerini örtmeye çalıştı.
    Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin Tuzla olayından bahsetmesinin altında AKP’yi köşeye sıkıştırmak olabilir, sonuçta bakan gezip görüp “önlemleri yeterli buldum ve beğendim” demişti. ama en azından muhalefette durmuşlar peki Zaman nerede duruyor?
    İktidarın günlük yayın organı konumlanmasında.

  31. Yazan:çuvaldız Tarih: Mar 2, 2008 | Reply

    @ Balbazar,

    Hz. Muhammed’in müslümanlar için ne ifade ettiğini sizin anlamanız pek kolay mümkün değildir. Bu müslümanlar asırlardır milyonlarca naatı ne diye yazıyorlar, nedir bu tasavvufun hakikat-ı Muhammediye dediği şey; neden bu adamlar Onun saçının, sakalının teline dahi hürmet gösteriyorlar, neden Onun adının her söylenişinde müslümanlar selam gönderiyor, ellerini kalplerine götürüyorlar. Bunları yapılan fanatik tepkileri tasvip etmek bağlamında söylemiyorum; psikolojiyi anlamanız açısından söylüyorum.(blue)

    Tespit de guzel, “duygusal” olmanin mutlak zaaf anlamina gelmedigi argumani da.

    Yalniz, bu tespiti (genelde batili) egemen de yaptigi icin, butun bu “duygusallik” biz’i kontrol altinda tutmaya calisan egemen’in elinde bir silaha, bir manipulasyon aracina donusuveriyor.

    Ustelik de dusunce ozgurlugu diye bas bas bagiran avrupa bile ne utanc verici ki kadinin arkasinda durmadi. Voltaire ve Hugo mezarinda ters donmustur herhalde.(muammer)

    Iste bunun farkina varabilmek, buna karsi mucadele etmek icin “rasyonel” olmak, rasyonel cozum yollari aramak, bu aliskanliklardan kurtulmaya calismak, bir bati oykunmeciliginden ibaret degil, egemen’e karsi mucadele edebilmenin tek yolu gibi gorunuyor.

    Bunları “zekiler için başörtüsü kılavuzu” başlığı altında yazmıştınız.Yazdıklarınızdan ,Batılı ve Müslüman arasında bir yerde durup objektif olmaya çalışan biri olarak sorun ve çözüm tespiti yapmaya çalıştığınız anlaşılıyor.

    Şimdi Fetullah Gülen,cemaat ve İslam bağlamında getirdiğiniz eleştirilere bakarsak;

    “Bir insani putlastiriyorsunuz” iddiasina “Onun soyledikleri zaten mutlak, tartismaya ne gerek var” diye cevap vererek iddiayi bizzat onayladiginizin bile farkinda degilsiniz.
    Peki butun bunlar hakkinda yorum yapmaya curet eden insanlarin, kitlesel bir bicimde entelektuel lince tabi tutulmalari, din dusmanligiyla itham edilmeleri cok mu normal?
    Ya “beni elestirenlerin asil derdi dinle, Islamla” aciklamalari, kullukta samimiyet gostergesinden mi ibaret?

    Buyrun size taze taze örnek;

    Islam baris, hosgoru diniyse bunu kanitlasin. Kendisine her elestiri geldiginde beni rencide ediyorsun, katlin vaciptir cigliklari atmasin. Bunu once sizin savunmaniz lazim.(Muammer)

    Şimdi,siz bir egemene,sizin yaptığınız da bu duygusallığı “onları” kontrol altında tutmaya çalışan egemenin elindeki bir silaha,manipulasyon aracına dönüşmüş olmuyor mu?

    Siz kendi tavrınızın farkına varabiliyormusunuz ki karşınızdaki insanın “rasyonelleiğini” fark edebilesiniz?

    Şimdi “egemen” karşısındakilere tavsiye ettiğiniz çözümü ben de size hatırlatayım;

    Sanirim cozum, kendimizi tanimak, kendimizi anlamak, kendimizle barismak (bunlari modernistler yapmiyor), ayni zamanda kendimizi degistirmeye acik olmaktan geciyor (bunu da muhafazakarlar yapmiyor).

    İğne ve çuvaldız,talkım-salkım!

    Not:Lütfen sadece olayın temel niteliği açısından ortaya çıkan duygusal tepkilerin benzeşmelerinden bahsettiğimi atlamayın.Kesinlikle bu örnekleme bir “eşleştirme” değil!

  32. Yazan:çuvaldız Tarih: Mar 2, 2008 | Reply

    Snowqueen,
    Benim var, AKP ile iyi ilişkileri anlatmaya gerek yok sanırım.

    Yani tanıdığının tersanesinde çalışma koşulları felaket,habire çalışanları hayatlarını kaybediyor ve kendisi de iktidar dalkavukluğu mu yapıyor?AKP,tanıdığının tersanesindeki çalışma koşullarını bildiği halde “dalkavukluğunu” ödüllendiriyor mu,yoksa tanıdığın tüm bunları saklayıp,iktidar ile dirsek temasını arttırıp ilerde başı derde falan girerse kart hamili tanıdık mı arıyor yoksa peşinde olduğu “iş”leri mi kovalıyor?Rüşvet,adam görme gibi bir durumlar da var mı,bak bu tam manşetlik bir haber olurdu!

    Gerçi CHP’li de olsa çok değişmeyecekti çünkü AKP ve CHP’yi biraraya getirebilecek olan çalışma koşullarına duyarsız kalmak.

    15 yılda 82 kişi ölmüşse elbette haklısın.İşin kötü tarafı hadi 6 seneden AKP’yi sorumlu tutalım da sosyal demokrat,6 oklu CHP’nin bu zamana kadar o işçi ölümlerini niye dile getirmedine nasıl akıl erdirelim?Acaba CHP’nin de tersane sahibi tanıdıkları mı var?

    AKP, bunun da kötüsünü yapıp mukadderat edebiyatı ve mümin sevimliliğiyle islami kapitalizmin şahlanmasını sanki ulvi bir görevmiş gibi sunuyor.

    Tanıdığın mukadderat edebiyatı ve münin sevimliliği ile mi AKP’ye yanaşıyor(şahlanan tersane sahibi kapitalistlerden ya o açıdan!)

    10 kere hacca gidip gelseler, Allah, Muhammed’i dillerinden düşürmeseler, binlerce cami yapsalar o lekeler silinmez.

    Sen bunlara inanmıyorsun ki!İşte bu senin yaptığının benzerini sözde Müslümanlar da yapıyor;işine gelince cami yap Allah affeder,işine gelmeyince de cami yapsan da nafile Allah affetmez der.Dini kullanmak böyle bir şey!Kanunla hukukla korkutsaydın ya”30 sene hapiste yatsalar yine bu suçun cezasını ödeyemezler” gibi!Sen de adamına göre sopa gösteriyorsun,iyi ki hukuk okuyup hakim olmamışsın!

    Amaç bağcıyı dövmek değil, Tuzla ile ilgili en duyarsız haberleri Zaman Gazetesi verdi, resmen üzerini örtmeye çalıştı.

    Nasıl?Ölüm vardı da yok mu dedi,tersane koşulları harika mı dedi?Yoksa hiç mi haber konusu yapmadı?Yukarıdaki detaylı teftiş,ölüm sebepleri vs gibi detayları Zaman’dan kopyaladım link vermeyi unutmuşum.

    Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin Tuzla olayından bahsetmesinin altında AKP’yi köşeye sıkıştırmak olabilir(muhtemel diyorsun!), sonuçta bakan gezip görüp “önlemleri yeterli buldum ve beğendim” demişti(kesin eminsin!).

    Yukarıda alıntıladığım detayları okumadın mı?

    Bildiğim kadarıyla CHP li 5 milletvekili Salı günü bu tersaneleri “görmeye(!)” gitmişler(Zaman’dan).Bakanın görüp beğendiği,15 senede 82 kişinin ölmüş olduğu tersaneleri kendi gözleri ile görmek için popolarını kaldırıp daha önce gitmeyi düşünememişler yada bakanın söylediklerine itimat etmişler demek ki!

    Hürriyet,Milliyet muhalefete neden muhalefet etmiyor acaba,”yok” gibi durduğu ve olayları basından takip etmeyi seçtiği için mi?
    ama “en azından” muhalefette durmuşlar peki Zaman nerede duruyor?İktidarın günlük yayın organı konumlanmasında.

    “En azından” haberi görmemezlikten gelecek bir konumda değil demek ki!

  33. Yazan:Balbazar Tarih: Mar 2, 2008 | Reply

    @cuvaldiz:

    40 milyar dolarlik holdinglerin ustunde oturan, bu nufuzumu korumak ve genisletmek icin dini tekeline almaya calisan, sonra da bununla ovunen ben degilim ki “egemen” olayim.

    Alti ustu kendince fikir ureten, herhangi bir statusu olmayan, ucretli bir bireyim.

    Muharrem’den yaptiginiz ikinci alintinin benim soylediklerimle alakasini ise anlayamadim. O alinti Muharrem’in Islam dusmani oldugunu mu gosteriyor? Peki Muharrem’in soylediklerinin Gulen’le ilgisi ne?

  34. Yazan:muharrem Tarih: Mar 2, 2008 | Reply

    @Balbazar,
    “O alinti Muharrem’in Islam dusmani oldugunu mu gosteriyor?”

    Konuyu acikliga kavusturmak icin sunu soyluyim, Islam dininin iyi bir din oldugunu dusunmuyorum. Islami-veya baska bir dini-elestirilmez tutmak isteyen, her turlu elestiriyi dusmanlik olarak algilayip bununla da uyguladiklari siddeti masur gosteren bir zihniyetin yasadigim toplumun ozgurlugunu tehdit ettiginden dolayi savasilmasi gereken bir zihniyet olarak goruyorum. Bunlara dusmanlik diyorsaniz, evet Islami elestirdi diye fetva cikaranlarin, bunu cikaranlari hakli gostermeye calisanlarin (mesela Muhammed’in resmi yapildi diye orayi burayi atese verenler) dusmaniyim.

    Bu demek degil ki muslumanlara dusmanim, hosgorulu olabildikleri, kendilerini reforme edebildikleri olcude muslumanlarla anlasabilirim. Bu sitede yorum yapanlarin cogunun da Islamin ozune elestirileri hakaret olarak algilayan insanlar olmadigina inanmak istiyorum.

  35. Yazan:Balbazar Tarih: Mar 2, 2008 | Reply

    Bildiğim kadarıyla CHP li 5 milletvekili Salı günü bu tersaneleri “görmeye(!)” gitmişler(Zaman’dan).Bakanın görüp beğendiği,15 senede 82 kişinin ölmüş olduğu tersaneleri kendi gözleri ile görmek için popolarını kaldırıp daha önce gitmeyi düşünememişler yada bakanın söylediklerine itimat etmişler demek ki!

    (cuvaldiz)

    Bu muhalefet elestirerek iktidar savunma zihniyeti artik oyle bir kaliplasti ki, gercekten tek parti rejimi olduk: “Muhalefet yapmiyorsa iktidar niye yapsin canim! Muhalefet kotu, demek ki iktidara ne yapsa hak!”

    Dunya tarihinde bu kadar muhalif kiligina girmis baska bir iktidar gorulmemistir.

  36. Yazan:çuvaldız Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    @ balbazar,

    “Muhalefet yapmiyorsa iktidar niye yapsin canim! Muhalefet kotu, demek ki iktidara ne yapsa hak!”

    Böyle bir şey demediğim çok açık ama tekrar yazayım;Maalesef iykötü,doğru-yanlış ayırımı yapmaksızın iktidar olmuş bir partiye, toptancı,külliyen muhalefet edenlerin karşısında “Sezar’ın hakkı Sezar’a diyenler” iktidar yanlısı gibi algılanıyor.Ortadaki yanlışın tüm sorumluları eleştirilmeliyken bunu fırsat gibi görüp,kendi sorumluluğunu yok farz edip “dibin kara” mantığı ile olaylara yaklaşılmasını iktidar yalakalığı kadar iğrenç buluyorum.

    Kuyruklu yalanlar ortaya çıkmıştı çıkmasına, ama tekzipler haber kadar etki uyandırmamış, sanki gerçekmiş gibi insanların korkularını destekleyen birer delil olarak zihinlere kazınmıştı. Bu yalan haberler, toplumun bir kesiminin korkularına temel hazırladı. Bilginin saptırılması ve gizlenmesi konusunda çalışmalar yapan Dr. Ali Ayaz bu tip propaganda malzemesi sağlayacak yalan haberlerin, Türkiye ne zaman kritik bir dönemden geçse kasten artırıldığını söylüyor. Hatta haber yoksa bile haber uydurulması yönünde bir gayretin varlığını anlatan Ayaz, merkez medyanın beslendiği kaynakların bu türlü yalan haberler olduğunu ifade ediyor. Genel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçim süreci, kara harekâtı ve ardından sürdürülen türban tartışmalarını, toplumun kırılma noktaları olarak değerlendiren Ayaz, sözlerine şu çarpıcı cümlelerle devam ediyor: “Bir taraftan toplumsal barıştan ve kardeşlikten söz edenlerin bir kehanetine karşılık, ‘Başörtüsü serbestisi kararı, toplumu ikiye yarar; üniversiteyi parçalar’ düşüncesini destekleyen türden haberler çıkmaya başladı. Eğer yalnızca belli kanalları izliyorsanız ve belli yayın organlarından besleniyorsanız ‘Bak başörtüsü serbest oldu, üniversiteler ikiye bölündü’ ya da ‘toplum ikiye yarıldı’ gibi bir düşünceye kapılmanız doğal. Ama herhangi bir bölünme, parçalanma olmadı. Bu sorunun çözülmesini istemeyenler, açıkçası gazete ve televizyon haberleri yoluyla yapıyor. Bilgi saptırılıyor ya da bir gerçek gizleniyor.”
    http://pazar.zaman.com.tr/?bl=5&hn=1885

    Not:muharrem bey “din düşmanı mı” sorunuza kendi cevabını vermiş,şimdi egemen zihniyeti de anlayabilmişsinizdir sanırım!

  37. Yazan:muharrem Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    Not:muharrem bey “din düşmanı mı” sorunuza kendi cevabını vermiş,şimdi egemen zihniyeti de anlayabilmişsinizdir sanırım!

    Sayin Cuvaldiz,
    Bu din dusmani etiketi sizi neden bu kadar ilgilendiriyor??? “Din/Islam/Hiristiyanlik dusmani” olmak kotu bir sey midir? Farkinda misiniz siz iyi bir musluman olmakla otomatikman hiristiyanlik, budizm, konfucyunuizm dusmanisiniz. Eee nolcak simdi?
    Beni soylediklerimle degerlendirin, din dusmani, islam dusmani olmam beni kotu ya da kotu ahlakli yapmaz. Birakin bu ucuz edebiyati lutfen. Takdir edersiniz ki nice namazinda niyazinda orucunda sahtekar serefsiz var etrafimizda. Lutfen aliniyorum, beni tanimiyorsunuz.

  38. Yazan:knz Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    ç-z yukarda yazdıklarım hakkında konuşmaya devat ediyorum. kamer hanım ve diğerleri..

    şimdi bir örnek üzerinde duracağım.

    yukarda nasıl kasap ete doymazsa, erkek de kadına doymaz manasında bir söz söyemişsin.

    şimdi burada temel varsayım hatan şu.

    erkek nasıl insansa, kadın da insandır ve duyguları vardır. insanlık uuzn bir dönem kadın duygularına kapalı kaldı. bir erkeğin kadına çekici geleceği varsayımı hiç akılla gelmedi.

    Halbuki tamemen islami çerçevde giyimiş( üst beden çıplak ) bir erkeğin kadına cazip gelebileceği fikrini burada hiç dile getirmiyorsun.

    halbuki kuran bunu size örnek vermişti. yusuf suresini yukarda hatırlattım. eğer kitabı eskilerin masalları gibi okumaya devam edereseniz masallaştırısınız.

    orada verilen örnek çok cesur birşekilde kadınların erkeklere nasıl bakabileceklerini
    anlatıyır.

    şimdi bunu üzerine kadını erketen tamamnen ayıran yaklaşımlar bizi nereye götürür ?

    ameriaka pakistanda medreseler açtı ve erkek
    çocuklar ne hala, ne teyze ve hatta annesinden dahi uzak kaldılar. sonuç ortada, onlar kadın bileğinden dahi tahrik oluyorlar. kadınların ayak bileğinden tahrik oluyorlar. yolda ayak bileği gözüken bir kadını sopalayan bir erkek taliban görmüştüm.

    kadınları el, ayak, dudak, ayak bileği derken kadınları lime lime edersiniz. kasapta et haline geleceğimiz örnekler veririken geleceğe karşı sorumluluk üstenin.

    çuvaldız sizin verdiğiniz örneğe göre, bir doktoru kadından tahrik olmadan nasıl muayene
    edeceğine dair kuşkuyu kuvvetlendirmekten öte bir işe yaramıyor ? peki kaç kadın sırf bu yüzden, enegelelndiği için öldü biliyor muyuz ? kadınların ölümüne neden olacak baskıları kamuya açık yerlerde savunurken
    sorumluluk hissetmeniz lazım. bakın denizde boğulan kızların yardıma cankuranı engelledikleri küçük kızların öldüğü bir toplumda yaşadığını unutmayın.

    bir erkeğin bir kadında eten başka bir şey görmeyeceği varsayımı insan olan erkeklere hakarettir. en azından bu sayfada zihni beye hakarettir. haa sen sapık arıyorsan o heryerde var, gidersin zikirde bile arana karışır.
    camiye de gelir. bütün erkeklere sapık izlenimi veremezsiniz. onlardan karşı korunmak zihnisel olarak olur. konu uzamasın diye buraya girmiyorum ama aslında kuran bunu da söylüyor.

  39. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    Farkinda misiniz siz iyi bir musluman olmakla otomatikman hiristiyanlik, budizm, konfucyunuizm dusmanisiniz.

    Muharrem Bey,

    Sanrılarınızı kendinize saklayın. İyi müslüman olmak otomatikman farklı dinlere mensup kişilere düşmanlığı gerektirmez. Bu konuda mal bulmuş mağrip gibi sarılınılan ilgili ayetteki “dost” ifadesi “veli”, “peşinden gidilen önder” anlamındadır.

    Pekala bir müslümanın hristiyan, yahudi, ateist dostu olabilir. Mesela benim en iyi dostlarımdan birisi ateittir.

    Ayrıca dostluğun karşılığı düşmanlık değildir. Arada yığınla gri ton var. Nasıl bir mantık örgüsü bu, hayret.

    Sallarken usturuplu sallayın, cahilane, yanıltıcı yorumlar yapmayın.

    Bu demek degil ki muslumanlara dusmanim, hosgorulu olabildikleri, kendilerini reforme edebildikleri olcude muslumanlarla anlasabilirim.

    Genelleme de yapmayın. Ateistforum’da, Turan dursun sitelerinde bazı üyelerin islama müslümanlara karşı -eleştiri falan değil- düpedüz hakaret ettiklerini, nasıl da kinle dolu ifadeler kullandıklarını bilmiyor değiliz.

    Kendilerini takılıp kaldıkları arkaik pozitivizmden kurtarıp reforme edecek, hoşgörüden nasiplenecek insan sayısı muadil felsefede olduklarınızda çok fazla. Ne olacak şimdi, önce ‘hepiniz’ şu öküzlüğü bi atın üzerinizden dersem? Olur mu hiç?

    Bu tür genellemeler iyi değildir, bumerang gibi gelir sizi vurur apışır kalırsınız.

  40. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    Sevgili Balbazar,

    Muhalefeti de iktidardan mı bekliyorunuz, ne istiyorsunuz anlamadım ki?

    Ülkedeki muhalefet kepazeliği iktidarın suçu değil ki? Tutan mı var elleri yapılsın adam gibi muhalefet? Yazı yazmak serbest, parti kurmak serbest, miting yapmak serbest, ne isteniyor anlamıyorum. Ne yapsın Erdoğan salı günleri icraat anlatsın çarşamba günü de kendi yaptıklarını/yapacaklarını mı eleştirsin?

    Sizi ayırıyorum ama iyice şaşırmış vaziyette olan bir güruh var ülkede. Gerçekten artık tartışmayı bile gereksiz görüyorum çünkü bu tip söylem sahiplerine çaresizliklerinden dolayı acımaya başladım. Düşene bir tekme de ben vurayım mantığım olmadığı için DD yazılarının altına eklenen bazı siyasi yorumdaki saçmalıklara da ilişmiyorum artık. Sadece gülüyorum.

    Muhalefet etmeyi iktidarın her yaptığına “istemezük” demek sanan bir garip zihniyet var ülkede. Bir de aynı refleksi göstermekle birlikte milletin inançlarını, değerlerini küçümseyen, onları görmezden gelen, yaşadığı ‘beyaz türk’ çevresini tüm ülkeye şamil eden bu yanılgı ile de her seçimde eşşekten düşmüşe dönen, şaşıran acayip bir güruh..

    Milleti salak sanıyorlar bunlar. Millet irtica geliyor yaygarası için uydurulan yalan haberleri, başörtüsü konusudaki ırkçı tepkileri görmüyor, anlamıyor sanıyorlar.

    Muhalefet yapmayı bu çirkin seviyeye indiren, dolayısı ile yapıcı bir muhalefet olgusunu ortadan kaldıranlar bunlardır.. Çünkü aklı selim insanlar, bunların kustuğu şeytanlıkları taşlamaktan, dezonformasyon pisliklerini temizlemeyle uğraşmaktan ibadet yapmaya vakit bulamıyorlar. Öyle çirkef bir güruh var ki yapıcı bir eleştiriyi, hiç alakasız bir biçimde dezenformasyona uğratıp kitleleri yanıltmaya, bunu iç siyasete yakıt olarak kullanmaya çalışıyorlar. Bu da aklı selim sahibi, özgürlük yanlısı eleştiricilere birkaç doz geri adım attırıyor, çünkü görüyorlar ki yaptıkları ‘yapıcı eleştiri’ toplamda yapılacak iyi şeyleri de engelleme potansiyeli taşıyan birer silah haline dönüşüyor malum çirkeflerin eliyle.

    Bunun suçunu kimseye yükleyemezsiniz. İnsanları buna iten, “aman şu itlere malzeme vermeyelim, yoksa eldeki gıdım gıdım kazanılan da gidecek” dedirten şey bu çirkefliktir. Aslında bu güçlü bir iktidar için de bir olumsuzluk ama işte öyle bir ülkede yaşıyoruz ki buna macbur kalıyor insanlar.

    Bakın, Murat Belge, dün şunları yazdı:

    Bu kavganın tahtırevallisinin bir ucunda, Osmanlı-Türk toplumunun geleneksel muktedir seçkinleri oturuyor. Öbür ucunda kimin oturduğu ikincil bir konu. Bugün orada AKP var, ama sözgelişi sol da olabilirdi (memlekette bir ‘sol’ olsaydı), başkası da olabilirdi. Türkiye’de kapitalizmi perçinleyen sağ-muhafazakâr siyasi hareketin Başbakanı’nı da asmış bir toplumuz biz.

    Dolayısıyla gündelik hayatın gündelik olayları, bütün bu ‘konjonktürel’ olaylar, merkezde yer alan ‘yapısal’ mücadeleye yakıt teşkil ediyor. Kuzey Irak’a girdikse, yakıtı sağlayacak olay bu; Kuzey Irak’tan çıktıysak, bu sefer de bunu yakıt (katık) yapacağız. Bir cephe açısından (bunun başını çekme çabası en fazla CHP’den geliyor) bütün bu olaylar, hükümete yüklenmenin araçları. Onlar için gerekli olan, milliyetçilik ateşinin alevlerinin sürekli canlı tutulması. Onun için Irak’a girmek ‘iyi olay’. ‘İyi’yse, bunu hükümet yapmış olamaz; demek ki kararı TSK verdi. Tabii savaş iyiyse, harekât iyiyse, şimdiki ‘çekilme’ iyi olamaz- o halde bunu da hükümet yaptı. Bu işler böylece devam ederken Bush ve Gates araya girmişse, hemen bundan da yararlanmak gerek: “Hükümet harekâtı erken bitirdi, çünkü hükümet Amerikan uşağı!”

    Oysa, daha ilk günden, gelen sinyaller böyle bir yoruma pek fazla imkân tanımıyor- en azından, TSK tarafından söylenenler. Genelkurmay Başkanı, “Biliyorduk, karar önceden verilmişti” diyor; Başbakan’ın sözleri sorulunca, “Genel olarak biliyordu, ama zaten onun da söylememesi gerekirdi” diyor. Buradan, ‘Hükümet zorladı, onun için çekildik’ mesajını çıkaramıyorsunuz, ne kadar sıksanız da.

    Bu şablonu ülkede tartışma yaratan her konuya uyarlayabilirsiniz.

    Ne yapalım, devam edin böyle, ne diyeyim. Sonra “su içse Tayyip’e yarıyor” demeyin, bu gidişle adam 20 yıl daha başınızda kalacak.

  41. Yazan:Ç-Z Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    @ Muharrem,
    Islam dininin iyi bir din oldugunu dusunmuyorum – Islami elestirdi diye fetva cikaranlarin ….dusmaniyim.

    Yazdıklarınızı sadeleştirince görünen bu.Hedeflenen,tercih edilen,inanılmak istenen düşünce “İslam’ın iyi bir din olmadığı” ise yazdığınız ikinci cümledeki gibi pek çok bulunur,eğilip bükülerek iddia ispatı diye ortaya atılır.Kişinin kendisinden başka hiç kimseyi ilgilendirmeyen başörtüsü bile “iyi olmayan” bir dinin “iyi olmayan faaliyeti” gibi takdim edilmeye çalışılmıyor mu zaten!Zekat-fitre’nin sadaka toplumu oluşturduğu iddiası gibi.Yeter ki ön koşulunuz “İslam,iyi bir din değildir”e inanmak olsun.

    “Din/Islam/Hiristiyanlik dusmani” olmak kotu bir sey midir?

    Peki,size göre “iyi olmayan bir dine inanan” iyi olabilir mi?

    Farkinda misiniz siz “iyi bir musluman” olmakla otomatikman hiristiyanlik, budizm, konfucyunuizm dusmanisiniz.

    Size şaşırtıcı gelebilir ama ben bu dinlere düşmanlık duymadığımın FARKINDAYIM ama maalesef siz benim düşman olmadığımın farkında değilsiniz.Dinlerin özündeki mesajı oldukça kabul edilebilir ve uzlaştırıcı buluyorum.

    Eee nolcak simdi?
    ??

    İyi müslüman tanımınız da tuhaf olmuş :-)Dini bilmeyen “iyi Müslüman”‘a da kötü Müslüman mı yoksa sadece kötü mü diyorsunuz peki?

    Beni soylediklerimle degerlendirin, din dusmani, islam dusmani olmam beni kotu ya da kotu ahlakli yapmaz.

    Tepkilerinizi kontrol edebiliyorsanız,düşünceleriniz nedeniyle başkalarını incitici,zarar verici eylemlere kalkışmıyorsanız “sadece düşünceleriniz” nedeniyle kötü olamazsınız.

    Ahlak fiiliyatsız tanımlanamaz.(kötü ahlak tanımı ise bence ayrı ve uzun bir tartışma konusu)

    Birakin bu ucuz edebiyati lutfen. (Bu din dusmani etiketi sizi neden bu kadar ilgilendiriyor???)

    Aşağılama niteliği atşıyan “kötü” bir cümle!Siz ve ben fikirlerimizi açıklıyoruz,sizin inandıklarınızdan farklı bir düşünceyi ifade ettiğimde yada bana göre yanlış bulduğumu eleştirdiğimde neden “ucuz edebiyat” yapmış oluyorum.Siz her türlü ifadelendirme yöntemiyle sözüm ona eleştirdiğinizde ben tahammüllü olmalıyım öyle mi?Başka bir arzunuz?Çıkın bu çok bilmiş “efendi” psikolojisinden.

    Takdir edersiniz ki nice namazinda niyazinda orucunda sahtekar serefsiz var etrafimizda.

    Neyini taktir edeceğim ki,insanlar bin bir çeşit,herkes bir şey olduğunu sanabiliyor!Kötü olmadığını sananların olduğu gibi kendini Müslüman sananlar da olabilir!

    Lutfen aliniyorum, beni tanimiyorsunuz.

    Evet cisminizi görmedim ama düşüncelerinizi ifade ederken seçtiğiniz kelimelerle anladığım kadarı ile “eleştirilemez” değilsiniz alınmayın lütfen,” her turlu elestiriyi dusmanlik olarak algilamayın”

    Bu demek degil ki İslam düşmanlarının dusmaniyım, hosgorulu olabildikleri, kendilerini reforme edebildikleri olcude onlarla anlasabilirim.

    Bu sitede yorum yapan bazılarının da Islamin ozunü anlamadıkları için elestirileri yaptıklarını sanırken,inanan insanların zeka seviyelerine hakaret ettiklerinin farkına varmaları için kendilerine verilen cevaplardan alınacak kadar eleştiriye tahammülsüz insanlar olmadigina inanmak istiyorum. .-)İnandırın beni!

  42. Yazan:knz Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    muhterem, ç-z ye bir soru sormuştum. cankurtaran kızı kurtarmak için suya daldığında kasaptaki ete mi kulaç atmakta demiştim. bu soruya vereceği veye vermeyeceği cevabı takip edin. tabi burada kemer hanımlar da var. diğerleri de var.

    onlara her zaman şahitlik te sorulacak.

    ben onu sıkıştırmak için sormadım. Bizim üzerimizi 100 yıldır beton gibi erkek egemen yorumların ne yapsak başımız göğe erdirmeyeceğini görmek için zamana ihtiyacımız var.

    sadece zaman ihtiyacımız var.

  43. Yazan:muharrem Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    “Sanrılarınızı kendinize saklayın. İyi müslüman olmak otomatikman farklı dinlere mensup kişilere düşmanlığı gerektirmez. Bu konuda mal bulmuş mağrip gibi sarılınılan ilgili ayetteki “dost” ifadesi “veli”, “peşinden gidilen önder” anlamındadır.
    Pekala bir müslümanın hristiyan, yahudi, ateist dostu olabilir. Mesela benim en iyi dostlarımdan birisi ateittir.”

    Lutfen agzima laf yerlestirmeyin, ne ayeti?Sayin Cuvaldiz beni din dusmanligiyla itham etti. Anlatmak istedigim Islam dininin kotu bir din oldugunu dusunmem din dusmanligiysa onun da ayni sekilde hangi dini begenmiyorsa onu o dinin dusmani durumuna sokacagiydi. Nedir bu her elestiriye seni gidi din dusmani tepkisi?
    Ne mutlu size, benim de onlarca musluman arkadasim var. Annem babam musluman, anlamadim ne demek istiyorsunuz.

    “Genelleme de yapmayın. Ateistforum’da, Turan dursun sitelerinde bazı üyelerin islama müslümanlara karşı -eleştiri falan değil- düpedüz hakaret ettiklerini, nasıl da kinle dolu ifadeler kullandıklarını bilmiyor değiliz.

    Kendilerini takılıp kaldıkları arkaik pozitivizmden kurtarıp reforme edecek, hoşgörüden nasiplenecek insan sayısı muadil felsefede olduklarınızda çok fazla. Ne olacak şimdi, önce ‘hepiniz’ şu öküzlüğü bi atın üzerinizden dersem? Olur mu hiç?”
    Ne arkaik pozitivizmi, ne ateist forumu? Gene demedigim seyleri kalip kalip dokmussunuz.

    “Bu tür genellemeler iyi değildir, bumerang gibi gelir sizi vurur apışır kalırsınız.”

    Ne bu siddet? Cok kibarsiniz! Ayni dili burada islami sizin begenmediginiz sekilde yorumlayan yorumcu arkadaslara da karsi gormek isterdim.

    Birakin bu her elestiriye seni gidi islama hakaretci, din dusmani basitligini.

  44. Yazan:muharrem Tarih: Mar 3, 2008 | Reply

    “Peki,size göre “iyi olmayan bir dine inanan” iyi olabilir mi?”

    Evet olabilir. Size gore Bahailik iyi bir din mi? Iyi olmayan bir din var mi?

    “Size şaşırtıcı gelebilir ama ben bu dinlere düşmanlık duymadığımın FARKINDAYIM ama maalesef siz benim düşman olmadığımın farkında değilsiniz.Dinlerin özündeki mesajı oldukça kabul edilebilir ve uzlaştırıcı buluyorum.”

    Farkinda degilsiniz ama sizin dusmanlik taniminiz sizi diger dinlere dusman yapiyor. Bu din dusmani suclamasi en ucuz sey. Begenmiyorum islam dinini buna dusmanlik diyorsaniz evet islam dusmaniyim, yalan mi soyluyim. Begenmedigimi soyledim diye baska bir yorumcuya Muharrem din dusmani bak bak demek ne kadar dogru?

    “Bu demek degil ki İslam düşmanlarının dusmaniyım, hosgorulu olabildikleri, kendilerini reforme edebildikleri olcude onlarla anlasabilirim.”

    Kimin zeka seviyesine hakaret etmisim site okuyucularinin takdirine birakiyorum.

  45. Yazan:Muzaffer Kazim Tarih: Eyl 19, 2008 | Reply

    Bu mahiyetteki yazilarin yazilabilecegi bir noktada degiliz henüz. Tehdit degerlendirilmesinde
    demokrasi kisvesi altinda faaliyet gösteren irticai akimlara isnat var; ayni sekilde Atatürk´ün yipratilmamasi lazim.

    Sözkonusu degerlendirmeleri okusaydiniz bu sitede bu konulari yazmazdiniz bence. Saygilar.

  46. Yazan:hidayet demir Tarih: Ara 14, 2009 | Reply

    “atatürkçülük ne işe yarar ? ” diye bir yazının içinde “tuzla tersanesi-fethullah gülen..vs” alakasız şeyler var !! ve mine-l garaib..
    atatürkçülük ne işe yarar?? :
    1-250 gram atatürkçülükle bir tencere kurufasulya yapılır
    2-iki metre atatürkçülükle yatakörtüsü dikilir
    3-yarım kilo ÇBS ile iki kelle boyanır,atatürkçülük boya sanayiinin gelişmesini sağlar,melmeket kalkınır ,abad olur
    4-atatürkçülükle uzaya gideriz mehtaba çıkarız
    5-atatürkçülükle nano teknoloji geliştiririz,
    leke tutmayan anayasa mahkemesi-danıştay-genelcuntay filan icad ederiz..
    6-bir çay kaşığı davultozu iki tutam atatürkçülükle karıştırılır,baş ağrısına diş ağrısına ,aybaşı ağrılarına..vs iyi gelir
    7-atatürkçülükle ozon deliğini yamar ütüleriz..
    8-atatürkçülük duası yapar sınavlarımızı geçerizz..
    9-atatürkçülük olmazsa yerine ne koyarız ?? yerine atatürkizm koyarız, o da aynı işlere yarar: kemalizm olmadı “atatürkizm” verelimm..

  47. Yazan:kaankk Tarih: Ara 15, 2009 | Reply

    yazıda bir kez daha gösterildiği gibi -eğer bunları işten görecek kadar uçmadıysanız- : HİÇBİRŞEYE

  48. Yazan:ali duman Tarih: Ara 15, 2009 | Reply

    misal yargı’da, yada hukukta ne işe yaradığına bakalım;

    1. 27 mayısı, 12 martı, 12 eylülü, 28 şubatı yargılayamazsın, binbir dereden su getirirsin, hata lanetlersin ama yargılayamazsın.

    2. şeyh rıza’yı ve daha nicelerini sorgusuz sualsiz asarsın itibarını iade etmezsin.

    3. işine gelmeyeni vatan haini ilan edersin, siyasetten tasfiye edersin (örnek kazım karabekir ve diğerleri)

    4. susurluku yargılayamazsın, semdinlide bomba atanları “bizim çocuklar” sınıfına sokarsın.

    5. kemalist yargı diyarbakırda taş atan kürt çocuklara 8 YIL verir, istanbulda dtp’ye kurşun sıkanları yargılamaya gerek bile duymaz.

    6. kemalist yargı faşist ergenekon örgütünü yargılamamak için binbir dereden su getirir.

    7. aynı yargı 30 yıl önce öldürülen devrimcinin annesini, mezarı başında tutuklamayı ve (suçluyu övmekten) yargılamayı becerir.

    8. kemalist yargı nazım hikmeti yıllarca hapishanelerde süründürme yeteneğine sahiptir.

    9. kemalist yargı 25 parti kapatır, türkiyeyi bir parti mezarlığına çevirir, bundan hiç yüksünmez, gocunmaz, ben yaptım oldu der.

    10. kemalist yargı son derece bağımız olduğu halde, KEMALİST oluşu yüzünden TARAFSIZ olamadığı için durmadan hükümetlerden yakınır, ağlar, sızlar BAŞARISIZLIĞINI, bağımsız olamadığına bağlar, ancak her nedense KEMALİST tarafta yer aldığından dolayı TARAFSIZ OL(A)MADIĞINDAN, bu nedenle de asıl başarısızlığının nedeninden hiç dem vurmaz.

    Bu kemalsit yargı, nasıl bir hukuk sistemi yaratmış ise, evrensel hukuk hak getire, AİHM’e giden davaların neredeyse tamamından MAHKUM OLUYORUZ.

    yargı sistemi son derece BAĞIMSIZDIR, ancak ne var ki TARAFSIZ DEĞİLDİR, çünkü KEMALİSTTİR.

    kemalist yargının hukuksuzluklarını saymakla bitiremeyiz, işte buyrun hirand dink olayı, buyrun malatya katliamı, buyrun kanlı 1 mayıs, kanlı pazar, 6/7 eylül, sabahattin ali’nin katledilmesi, 367 uydurması, türban değişikliğinin reddi, yök’ün kendi görevlerine dair karar alamaz hale getirilmesi, orhan pamuk’un hirand dink misali katledileceğini anlamasıyla ülkeyi terk etmesi, say say bitmez, sebep ne, SÖYLEYEYİM, SEBEP “KEMALİST TARAFLI” HUKUK SİSTEMİDİR. Hukukun TARAFSIZ bir şey olduğunu acaba ne zaman anlayacak ülkemin kemalist kafalar, bekliyoruz. Ama bir 80 yıl daha bekleyemeceğiz, kusura bakmasınlar.

  49. Yazan:Gürsel Gürel Tarih: Ara 16, 2009 | Reply

    Atatürk’ü anlamak için zamanın gazete manşetlerine bakmanız yeterlidir. Bu konuda ATO’nun sitesinde pdf formatında yayınlanmış bir kitap var…

    http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=1112

    Sadece 1919 döneminin gazetelerine bakın yeter. Ondan sonrada susun…

  50. Yazan:Furkan Tarih: Ara 16, 2009 | Reply

    Gürsel Bey
    İyi bir atatürkçü olmuşsunuz, takdir ediyorum. İsterseniz takriri sükun yasasını da çıkaralım yeniden. Herkes sussun. Partileri de kapatalım. Bir tek sizin parti açık kalsın. Hiç anlamıyorsunuz değil mi karşıt fikirlerin toplum hayatındaki önemini. Muhalefetin varlığının ne kadar önemli olduğunu. Şu cümleyi lütfen hergün tekrarlayın. Ruh sağlığınız açısından size iyi gelecektir.
    “Atatürk de insandı ve her insan gibi hata yapması mümkündü.”
    Ben size bence Atatürk’ün yaptığı bir iki hatayı söyleyeyim. Birincisi takriri sükun yasasını çıkarıp, sizin de çok istediğiniz gibi, her muhalif sesi susturması. İkincisi de TCF’yi kapatması. Bu hatalar ona yeter aslında ama nasıl beyniniz yıkandıysa ilkokulda hala bunların hata olduğunu, üstelik de bu yüzyılda, hala göremiyorsunuz.

  51. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 16, 2009 | Reply

    Gürsel bey,

    Atatürk’ün ne olduğunu anlamamıza pek ihtiyaç yok. Yukarıdaki yazıda Atatürk’ün nasıl kullanıldığını anlatılıyor. Adam depostluğuna, faşistliğine Atatürk’ü sebep olarak gösteriyor. Belki döneminin icabı olarak (ki ben katılmıyorum) yapılan bazı uygulamaları bugün, 21.yüzyılda uygulamaya kalkışıp, sonra bunun adını Kemalizm koyuyor. Eğer Atatürk’ü milli bir lider olarak anacaksak onun “bu milleti en çok sevenler ona en çok hizmet edenlerdir”, “ben size hiçbir dogma bırakmıyorum” filan gibi sözlerini örnek olarak almalıyız. Yoksa tarihte saygın yerini alması gereken bu devlet büyüğümüz onun bunun elinde oyuncak olacak. Buna razıysanız 1919’un gazete başlıklarında gezinmeye devam edebilirsiniz. 2010’a giriyoruz, wake up!

  52. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 16, 2009 | Reply

    Herkes sussun sadece gölgeler konuşsun!
    http://www.negatif.com/foto/950942

  53. Yazan:ali duman Tarih: Ara 16, 2009 | Reply

    KEMALİZM = TEK PARTİ DİKTATÖRLÜĞÜ’DÜR.

    Osmanlı dahi çok partili iken, cumhuriyet devrimini yapan kemalizm, ülkeyi tek parti cumhuriyetine dönüştürmüş, 1935 yılında yaptığı parti kurultayında hitler almanyasını “model ülke” olarak almıştır.

    soldan sağa kapatılan 25 partinin tamamının tek bir ortak paydası vardır, o payda ise KEMALİST OLMAMALARIDIR. Bu tek parti diktatörlüğünün tesisine dair güçlü bir delildir ki, faşist darbeleri de bu maksata eklediğimiz de, başka delillere ihtiyaç da kalmaz. zira hepsi CHP’nin bir türevi şeklinde 100 tane ayrı parti olsa ne yazar. Şark uyanıklığı elbet bir yere kadar, sonrası elbet toslar duvara.

    kemalizme dair yapılan eleştirilerde kemalizm ile atatürkü karıştıranlar var, eleştirilen atatürk değil, kemalist zihniyettir. kimse atatürk kimliğinin arkasına saklanarak kemalizmi savunmaya yeltenmesin, zira atatürk kimliğinin arkasına saklanmanın en fazla atatürke zarar verdiğini bilmemek için cahil olmak gerekir.

    doğu perinçekte kemalist, veli küçükte, zırva prof. yalçın küçükte, ergenekoncuların tamamı da kemalist, herkesin kendine göre farklı bir kemalizmi var, çünkü kemalizm diye tariflenmiş özgün bir ideoloji yok. kemalizm, türkiye hakim sınıfının çıkarlarına hizmet eden bir araçtan başka bir şey değildir.

    dünyanın en önde yolsuzluklar ülkesi olan bu ülkede, seçkin/hortumcu/hırsızların mahkum edildiğine tanık oldunuz mu? 16 bankayı soyan hırsızların mahkum edildiğini gördünüz mü? darbecilerin yargılandığını gördünüz mü? bunları yargılamaya kalktığınızda karşınıza çıkacak en büyük engel, kemalizm ve milliyetçilik kalkanıdır, deneyin görün, işte ispatı susurluk davası, şemdinli davası ve daha niceleri, sırada da ergenekon davası, var, göreceğiz hep birlikte.

  54. Yazan:Gürsel Gürel Tarih: Ara 17, 2009 | Reply

    Benim bir partim olduğu iddia ediliyor. Lütfen önyargılı olmayın. Ben herhangi bir partiye mensup değilim ve hepsinden aşırı derecede rahatsızım.

    Atatürk elbette hatasız değildi. Birçok hatası vardı, çok kişi dile getiremiyor bunu ama Atatürk %100 hatalı idi söylemide bence doğru değil.

    Atatürk’ün doğruları vardı, yanlışları da vardı. Atatürk ne çözüm oldu ne de çözümsüzlük. Günün şartlarını da değerlendirmelisiniz.

    “Başörtülüler daha az vergi ödemeli” başlığında detaylı açıklamalar yaptım.

    Sizin en büyük hatanız o başlıkta yazmış olduğum en son yazıda detaylı olarak açıklanmıştır.

    Suçlu aramaktan vazgeçelim artık, lütfen…

  55. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Merhaba arkadaslar,

    Gectigimiz ay bu forumda bazi tartismalara katilmistim ama “efsane”lerle bas edememistim 🙂

    Bu arada, Ekrem beyin yukarda yazdiklariyla hemfikirim. Uzlasici, sentezci bir yorum olmus.

    Ama Ali bey, -deyim yerindeyse- cosmus. Ali bey, Allahaskina siz yazdiklariniza inaniyormusunuz? Halkin esitligi icin aga, pasa, hoca ibarelerini kaldiran, kolejlerde zengin cocuklarinin aldigi egitimi Dewey ile koyluye goturen bir adamdan bahsediyoruz.

    “Biz egitimde her seyden once insana saygiyi ogretices” diyen bir adam bu. Universitelerde derslere girip ogretmeni kursude dinlerken kenara cekilip dersi saygiyla dinleyen bir adam bu. Halifeligi, diktayi, hanedanligi elinin tersiyle iten bir adam. El insaf !.. Ayiptir.

    Inanilmaz bir donemden geciyoruz. 1992’de emegin Milli Gelir’deki payi %42 iken, bu oran 2005’de %20 lere gunumuzde (tahmini)%12’lere dusmustur. Elimizde resmi rakamlar da yoktur bu feci durum karsisinda TUIK son dort senedir bu rakamlari aciklamamaktadir. Emek somurusu tavan yapmis, niye bir sesiniz cikmiyor yahu. Hak nerde? vicdan nerde? Halki dusunmek nerde? Bosverin siz, Vurun Ataturk’e !..

    Polis iscileri havuza dokmektedir, hem de bu sogukta. Iscinin, memurun ve emeklinin orgutlenme haklari 1980 cuntasi tarafindan gaspedilmis ve bugunku iktidar tarafindan kullanilmaktadir. Demokrasi tarihimizin en buyuk ekonomik kuculmesini yasiyoruz. Dunyanin Basin Ozgurlugunde en utanc duyulan 7 ulkesinden biri haline geldik.Hukumete uyari geldi. Yandaslarin talani ne dere yatagi dinliyor, ne deprem bolgesi. Hamdolsun 🙂

    Kadinlar -ozellikle dogudaki feodal sistemin uzantisi olarak- “namus”(!) adina katledilmektedir. Bu yil namus cinayetine kurban giden kadinlarin sayisi 900’u gecmistir. UNICEF siralamasinda Turk kadini dibe vurdu.

    Ama biz burda sadece neyi tartisiyorsunuz? Ataturk hakkinda “yutturulmaya calisilan” efsaneleri tartisiyoruz. Ataturk fasistmis. El insafffff !.. Yani, insaf ki ne insaf !..

    1935 yılında yaptığı parti kurultayında hitler almanyasını “model ülke” olarak almış. Vay be !.. Ispata davet ediyorum. Ama olmayan bir seyi nasil ispat edeceksiniz ??? Neyse, ben alisigim burada bu efsanelere :)))
    Yahu, fasizm’den kacan bilim adamlarinin sigindigi bir adamdan bahsediyorsunuz !.. Eger Einstein’in ve fasizm’den kacan diger bilim adamlarinin Ataturk’e yazdigi mektuplari okursaniz, anlarsiniz.Ayiptir.

    Ataturk’un kurdugu “cok partili bir rejimdir”: bakiniz ilk anayasa.Devrim sureci, gecis surecidir. Ataturk cok acik bicimde hedefi koymustur: Muasir medeniyetler. Osmanli cok partili demokrasiymis; yani efsanenin hangi birinden tutsan dokuluyor. Ama burada sallamak serbest, arkadaslar, vurun Ataturk’e !..

    Ama Osmanli dedik de eklemeden duramiycam: son Osmanli veliahti Ertugrul Osman bey Manhattan’da yasayan Ataturk’den daha Batili bir aydindi. Olumunde cenazesini dolduran cuppeli, takkeli cemaatlerle hic isi olmamisti. Viskisini efendice icen, klasik muzik konserlerini kacirmayan, kitap kurdu bir beyfendi. Ve Ataturk’e laf soyletmezdi. Dedesi son halife Abdulmecit efendininyaptigi nu tablolar Istanbul Modern Sanat muzesindedir. Isteyen gidip gorebilir. Namusu kadin etiyle orantili bir sey olarak gormuyordu rahmetli. Ataturk’un devrimlerini yapacak karizmasi ve halk sevgisi arkasinda yoktu. Ama sonradan ailece hep Ataturk’un devrimlerini desteklediler.

    Asli Aydintasbas’a verdigi son roportajdan son veliaht Ertugrul Osman’in sozlerini aktariyorum: “Cumhuriyet bizi mahvetti ama Turkiye kazandi”. Allah rahmet eylesin bu aydin Osmanli muslumanini.

    Fasist darbelerin Ataturkcu olduguna kargalar bile guler. 1980 darbesi o kadar ileri gitmistir ki, Ataturk’un vasiyeti olan kurumlari bile kapamistir. Olmus bir adamin vasiyeti ya, ona bile saygi duymamistir.

    Daha ne kadar bu efsaneleri konusmaya devam edeceksiniz? Yani gene duramadim yazdim 🙂
    Ataturk gibi bir dehaya, dunyanin karsisinda saygiyla egildigi bu buyuk adama yonelik bu karalama kampanyasi ve iftiralar beni cok uzuyor.

    Eger yalan ve efsane olmadan tartisirsaniz,hic itirazim olamaz: Ataturkculuk kazanir. Ama efsanelerle, sanrilarla tartisip tek amaci “ozgur insani” yaratmak olan bir adami Hitler ile ayni kefeye koyuyorsunuz. Insaf!..

    Ben size bir sey demesem bile bir Ataturk hayrani ve Hitler dusmani olan Einstein’in yazdigi mektuplar ortada ( “Son Devrim”, Nuket Askin, A-C Yayinevi) iki eli yakanizdadir; haberiniz ola 🙂

  56. Yazan:MY Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey Selam,

    50 konuda birden yazarsaniz tartismak zor olacak. Ayrica büyük kavram karmasasi var. Hemen her paragrafta elmayla armutu toplamissiniz, kusura bakmayin, dost aci söyler 🙁

    Bir örnek vereyim, asagidaki sözleriniz:

    “Inanilmaz bir donemden geciyoruz. 1992′de emegin Milli Gelir’deki payi %42 iken, bu oran 2005′de %20 lere gunumuzde (tahmini)%12′lere dusmustur. Elimizde resmi rakamlar da yoktur bu feci durum karsisinda TUIK son dort senedir bu rakamlari aciklamamaktadir. Emek somurusu tavan yapmis, niye bir sesiniz cikmiyor yahu. Hak nerde? vicdan nerde? Halki dusunmek nerde?”(AS)

    1960’lardan beri Gelismis ülkelerde tarim ve endüstrinin payi azalmakta, hizmet sektörünün payi artmakta. Tarimsal üretimde Türkiye ile basabas olan Fransa’nin aktif nüfusundaki “tarim çalisani” %2 (yüzde iki). ABD, Almanya, … istediginiz ülkelere bakin.

    Emegin GSMH ve aktif nüfus içindeki payinin düsmesi bir gelisme göstergesi.

    Bunun yaninda TUIK veya Merkez Bankasi gibi kurumlarin rakamlarla oynamasi imkansiz. Dünya ekonomisi 1980’lerden bu yana öyle entegre oldu ki.

    MEsela Türkiye’den buz dolabi alan 20 ülkenin rakamlari ile Türkiye’nin “SATTIM” dedigi rakamlari kolaylikla karsilastirabilirsiniz.

    isterseniz bundan sonra her konuya yetismeye çalismayin. Biraz arastirin ve az sayida konuyu hedefleyin. Yoksa Hürriyet gazetesinin ezberlerinden kurtulamazsiniz.

    Atatürk’ün fasist olmasina gelince… Mimar Sinan’in mezarini açip kafatasini ölçtüren kimdi bilin bakalim :))

    Cevap burada:

    http://www.derindusunce.org/2009/12/07/mimar-sinan%e2%80%99in-kayip-kafatasi/

  57. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Sayin MY,
    Biraz ezber bozuyorum galiba. Farkli perspektifler iyidir, sizin de kendinizi gelistirmenizi saglar. Maddeler halinde kisaca cevaplayim.

    1. Asagida deginecegim ama ,Mimar Sinan Linkinin bilimsel bir gecerliligi yoktur. Bir bilimsel calismanin ilk ayagi olabilir, ama bir iddiadir. Ahmet’in Mehmet’e soyledigine gore diye gelisen, bir tek gazete haberini kaynak olarak veren bir IDDIA. Bu makalenin sonucu Ataturkculer irkcidir cikarimina varmak ise Aristo’tu yattigi yerde ters dondurur 🙂

    2. Gelir Dagilimindaki Esitsizligi ve hukumetin sendikalara dusmanligini vurguladigim ornek, dun gece Sosyal Guvenlik Uzmani Ali Tezel tarafindan CNN Turk televizyonunda dillendirilmistir. Ayrica bazi bilgiler uzmanin sitesinde de aciklanmistir (www.alitezel.com)

    Burada ben bu ornege yogunlasmiyorum ki, benim vurguladigim nokta: “isci cehennemi” haline gelen Turkiye’de sizin bunlara deginemeyip; bugunun sorunlarini hala 80 sene once Ataturk’un yapip yapmadiklarina baglamaniz. En basit makale bile guncelle iliskilendirilir. Bu ornegi degil, sizin neden bu konulara giremediginizi konusmaliyiz.

    3. Simdi gelelim asil meseleye. Bir kere buradaki tartisma ortamindaki saygi ve terbiyeyi takdir ettigimi soylemeliyim. Ama makalelerin ve tartismalarin cagdas dunyadaki bilimle uzaktan yakindan bir alakasi olmadigini da belirtmem lazim. Iddialar, soylenceler, efsaneler ve hatta ayetler, surelerle bir “yerel ya da yandas bilim” yaratiliyor.

    Uluslararasi hic bir gecerliligi yok; eldeki dogmanin ikna edilerek benimsetilmesi icin ornekler, analojiler, mantiklar bulunmaya calisiliyor.

    Bu bilimde kutsal gordugunuz dogmalari, nasil inanilir kilabiliriz cabasi var. Hristiyan ortacag yazitlarinda da ayni dusunsel yapiyi gormek mumkun. Mesela Islamcilarin dusunsel mekanizmalariyla, Ortacag Katolik kilisesinin dusunsel mekanizmasinin ben birbirine cok benzer oldugunu gozlemledim. Ama bunun bilimsel bir calisma olmasi icin, guclu istatiksel testlerle desteklenmesi gerekir. Regresyon, anova vs. Binlerce veri ve gene binlerce saatlik bir emek olmali. Ve belki de yaniliyorumdur, testler negatif bir sonuc da verebilir. Bilim ismarlama olmaz.

    Galile’nin dunyanin yuvarlak oldugunu bulmasi onu inanilmaz dinsel baskilara maruz birakmis ama gene de gercegi soylemekten vazgecmemistir.

    Darwin belki gelismis ulkelerde su anda kurtulmustur ama bilimsel teorisi gelismekte olan ulkelerde hala her turlu asagilamaya maruz kalmaktadir. Bilim zordur. Rehaveti reddetmek, sorulari takip etmek ve dogmalarla savasmayi goze almaktir.

    Bu da benim gozlemim ve burada cevap alamadigim bir soruyu ariyorum ben:

    4. Islamcilar (koktendinciler) demokrasiye inandiklarini soyluyorlar. Nasil bir demokrasi istiyorlar?? Cagdas Ulkelerdeki demokratik yapilanmayi aynen kabul edecekler mi? Ama dogmatik ve skolastik bir mentalite bunu nasil gerceklestirebilir? Bu konuda bir Islamcinin, bilimsel bir calismasi var midir?

    Aman, yanlis anlasilmasin “yandas bilim” istemiyorum; efsane veya utopya hic degil  Hakemli bir uluslararasi dergide yayinlanmis olacak.

    Yandas bilimle, cagdas bilim nasil bagdasacak ? Bu da bir diger sorun.

    Yani, daha once de sormustum. Islamcilar Demokrasinin meyvesini yemeyi seviyorlar. Demokrasi istediklerini de soyluyorlar. Bunu buradaki degisik yorumlarda da gozlemledim. O agacin yetismesine musaade edecekler mi? Veya o agaci nasil yetistirecekler?

    Tamam hadi Ataturk’un kurdugu cumhuriyet cok kotu, berbat. Tamam. Sizin alternatifiniz nedir? Sudan mi? Iran mi? Egitiminiz? Anayasaniz? Modeliniz?

    Bence bunlarin tartisilmasi lazim.

  58. Yazan:Furkan Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Atatürk’ün kendisi bile arkasında bıraktığı mirasın bir diktatörün bıraktığı miras olacağını üzülerek ifade etmişken, birileri çıkıp hala “efsaneleri” bize anlatmaya devam ediyor.

    Bazı durumlarda dışarıdan bakan bir gözün ne gördüğü çok önemlidir kanımca.
    Çünkü olayın içindekiler kendilerini öylesine kaptırmıştır ki tartışmaya bazı yalın gerçekleri göremezler.

    http://www.time.com/time/magazine/article/0,9171,760176,00.html

    Makalede ayrıca bonus olarak güneş-dil teorisinden de bahsedilmektedir. Meraklısına…

  59. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Atatürk’ün demonize edilmesi yanlış olduğu gibi, tanrılaştırılması ve her şeyimizi kendisine borçlu olduğumuz yüce kurtarıcı filan gibi peygamberler için bile söylemenin küfür sayıldığı vasıflarla tavsif edilmesi de yanlış. Ne yazık ki Türkiye’de iki grup var. Bir kısım insan Atatürk’ün tek gözlü deccal, İslam düşmanı, şeytani biri olarak görüyor. Bu çok acayip bir şey ama böyle düşünmekte haksız da değiller. Çünkü Atatürk’ün ismi altında birileri onların temel bireysel haklarını ellerinden alıyor, yaşamlarını karartıyor. Bir melek şeytan kostümüne girse onu şeytan olarak gören adamın ne suçu olabilir.
    Diğer taraftan büyük bir ordunun ve bir ekibin başarısının sonucunu tek bir kişiye verip onu yaşam sebebi bir yarı-Tanrı olarak görmek de acayip bir şey. Bu çok yaygın bir anlayış. “O olmasaydı sen böyle bla bla…” Her ülkenin değer verdiği saygın komutanlar, devlet adamları vardır ama ancak 3.dünya ülkelerinde bunlar tanrılaştırılır. “Adam” demenin bile suç sayıldığı, Yunan’lar hakkında video koymuş diye 70 milyonun youtube erişiminin mahkemeyle yasaklandığı abidik gubidik bir ülkeyiz biz. Yurt dışından her ülkeden misafirlerim geliyor. Hepsinin ittifakla merak ettikleri şey neden dağa taşa, ota bota Atatürk ismi koyuyoruz; kafanı nereye çevirsen Atatürk fotoğrafı, büstü, heykeli, posteri. Bunun anormalliğini farkedemiyoruz bile. Bir de bütün dünyanın da Atatürk’e hayran olduğu gibi bir zehabımız var. Supernatural hero ya, nasıl superman’i, spiderman’i herkes biliyor, Atatürk’ü de bilirler zannediyoruz. Bir de akademik camianın onu öve öve bitiremediği tezi var ki evlere şenlik. Biraz objektif olmakta fayda var. Evet Atatürk iyi bir komutanmış (bu bile tartışılabilir aslında Sakarya savaşına kadar askeri sicili de öyle çok mükemmel değildir) evet ama bir yönetici askerse orada bir otorite bekleyeceksin. Bunun gerekli olduğunu, kansız devrim olmayacağını savunanlar olabilir. Sonuçta Atatürk’ün kendisinin de Falih Rıfkı’ya ifade ettiği gibi manzara bir dictateur manzarasıdır.
    Eğer, Atatürk tarihi bir figür olarak tarihte yerini alacaksa onu yaptıklarıyla ve devrimleriyle değil; daha çok niyeti olduğunu düşündüğümüz demokratik duruşu ve batı medeniyeti hedefi gibi şeylerle ele almalıyız. Doğrusu varolan imajın silikleşmesi ve sembolleşmesi Atatürkçüler için de iyi olacak. Yoksa bu gidişle Atatürk iyice yıpratılıp ortak bir değer olma potansiyelini de ebediyen kaybedecek. Özellikle son Dersim çıkışından sonra bu durum iyice ayyuka çıktı.

  60. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Ekrem bey ve Furkan bey,

    Ikinizin de yazdiklari birbirini tamamliyor aslinda. Ataturk “benim tek mirasim akildir” diyerek olayi kapamis zaten. Tarihteki yerini de almis. Ekrem beyin yazdiklari makul seyler. Ben ofisimde Ataturk resmi olmadigi icin uyari ve ceza aldigimi soylersem sanirim, olayin vardigi boyut ortadadir.

    Yobazlik bir ruh halidir; bazen Ataturkcu bazen Islamci olarak ayni sekilciligi ve bagnazligi gorursunuz. Sekilciligin oldugu yerde ozu kimse aramaz zaten. Bkz. Turkiye.

    TIME’daki makaleye gelince,oyle cok olumsuz bir makale de degil. Ataturk’un Fransizlardan Hatay’i almasina da bozulmusa benziyorlar. Ataturk’u dedigi dedik bir cumhurbaskani olarak goruyor yazar.Bilimsel calismalarini da kucumsuyor. Amerikan Baskanlari da cok icatlar, teoriler gelistirdiler, bazilari komik kaldi, bazilari benimsendi. Yaraticilik booyle bir sey 🙂

    Sevgili kardesim, sen iyi arastirmamissin: bak ben sana TIME’da Ataturk hakkinda cikmis cok daha kotu bir yaziyi gondereyim:

    http://www.time.com/time/magazine/article/0,9171,860057-1,00.html

    “Diktator diyari Demokrasiye Dondu” diyor 1953 tarihli bu yazi. Daha kotusunu bulamazsin 🙂 Ama satir aralarinda Ataturk’un Turkiye’yi ortadogu lackaligindan nasil siyirdigini da gorebilirsin, nihai amacin demokrasi oldugunu da.

    Onu birak, Japonlarin bir cogu Batililasmayi hazmedemeyip intihar etmislerdir. Fransiz devriminde oldurulen insanlari, giyotinleri vs. anlatsak… Devrimler, donusumler zor sureclerdir. Keske olmak zorunda olmasalardi.

    Ataturk’un “dedigim dedik” tavri demokratik kabul edilemez ama demokratik altyapiyi olusturdugu da yadsinamaz.Ve bu altyapiyi fasizm ve komunizm ruzgarlari altinda yapmistir.

    Onun hakkinda en acimasiz elestirileri yapanlar da (yukaridaki TIME makalesinde oldugu gibi) onun dehasina, bilimciligine, ilericiligine ve Turkiye icin yaptiklarina bir sey diyemez.

    Daha demokratik uslubu olsaydi, bunlari basarabilirmiydi ? Pek ihtimal vermiyorum. Ama bir sey biliyorum: gunumuzde tum sulalesi ve yandaslariyla Turkiye’nin kanini emen politikacilardan cok daha demokratti.

    Ama o kadar kotu diyorsaniz kotu olsun, fikrinizdir, saygi duyarim: ben bunu tartismak istemiyorum.

    Sizin Ataturk Cumhuriyetine alternatifiniz nedir arkadaslar? Modeliniz nedir? Sudan’i mi alacaksiniz, Iran’i mi?

    Egitim laik olacak mi? Hukuk ne olacak? Devletin dini Islam mi olacak? din ozgurlugu ne olacak? Benim gibi akla ve bilime inanan liberal insanlari ne yapacaksiniz? Farkli peygamber ve dinlere inanan insanlara neler yapacaksiniz???

    Meyvesini yemeyi sevdiginiz o demokrasinin agacinin yetismesine izin verecek misiniz?

  61. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Atatürk’ün demokrasinin altyapısını kurduğunu söylüyorsunuz. Bunun tam tersini düşünsem de, bence insanların böyle düşünmesi yararlıdır. Atatürk’ün de demokrasi istediği ve bu yüzden dört elle demokrasiye sarılmamız gerektiği tezi işlenmeli. Ulusalcı arkadaşlarınıza bol bol Batı demokrasisi, çoğulculuk konusunda- ve bazen kendinize de- telkinde bulunmalısınız.
    Hangi ülkeyi örnek alacağız sorusu çok absürd bir sorudur. Saydığınız ülkelerin hepsi 100 sene önce Osmanlı’nın vilayetleriydi. Nasıl bir sistem kurulacağı konusu da tarihi dönüşüm içinde değerlendirilmeli. 3.Ahmed’le başlayan Osmanlı modernleşmesi 40 yıllık bir inkıta’dan ve her 10 yılda bir yapılan müdahaleler hariç zaten devam ediyor. Ülke bir sosyal dönüşüm içinde. Kültür özlerini koruyarak insani ve evrensel değerlerle kucaklaşmayı başarabilenler bu ülkede Kemalistler değil maalesef. Bu dönüşüme takoz oluyorlar. Dogmatik, zenofobik, faşist bir Kemalist görüş hala hakim. Doğduğumdan beri bu ülkeyi başörtüsü, Kürt sorunu, hamasi ulusalcılık edebiyatları ile oyalayıp duruyorlar. 1930’lara saplanıp kalmış bir güruh bu. Türkiye’yi yönetirken İran’ı örnek alıp seçilmiş hükümetin mecliste aldığı kararları Kur’an’a, pardon Kemalizme uymadığı için lağv eden, Sudan’ı örnek alıp ülkeyi kamplaştırıp birbiriyle çatıştıran bir grup.
    Bizim örnek alacağımız yerler kendi köklerimizdir. Osmanlı, tarihin en uzun süre yaşayan ve zamanının en özgürlükçü ve çoğulcul monarşik demokrasisidir. Milliyetçilik fikirleri ile yıkılmıştır. Milliyetçilik fikrinin yıkılmasıyla da özüne dönecektir diye tahmin ediyorum. Türkiye bölge ülkeleri için de istikrar unsuru olacak demokratik, laik- ama dine, dindarlara saygılı ve sadece sünni müslüman anlayışı değil, tüm mezhep, din ve dinsiz felsefelere eşit mesafede bulunan- bir devlet halini alıyor, alacak. Kemalistler de buna ya takoz olmaya devam edip barajın suları altında boğulup gidecek, ya da buna destek olup kurucu unsurlar içinde yer alacak. Şu andaki manzara Kemalistler için hiç de içaçıcı değil.

  62. Yazan:Furkan Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Ahmet Bey,

    Tartışalım diyorsunuz, kesinlikle katılıyorum. Hep hayalini kurduğum bir şey bu. Özgürce tartışabilmek. Ama daha sonra hakkımızda dava açılmayacak savunduğumuz fikirlerden dolayı. Bunu sağlayabilir misiniz bu ülkede. Bu sağlanmadığı sürece de tartışamayacağız, ve karşıt fikirlerin çarpışmasıyla bulunacak olan doğruyu hiç bir zaman bulamayacağız bu ülkede. En azından bu sistem ve kanunlar bu şekilde devam ettiği sürece. Bu yüzden önce bu durumun değiştirilmesi gerekiyor. Tartışma kısmına ancak ondan sonra girebileceğiz. Eğer demokratlığınızda samimiyseniz önce bu sistemin değiştirilmesi için gayret gösterin. Tam demokrasiye kavuşalım. Her fikir kendine siyasi hayatta yer bulabilsin. “İstinasız” bütün fikirler. Ondan sonra nasıl bir örnek yönetim şeklinin çıkacağını görebiliriz sanırım.

  63. Yazan:MB Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Ahmet Bey

    Hukuk ne olacak? Devletin dini Islam mi olacak? din ozgurlugu ne olacak? Benim gibi akla ve bilime inanan liberal insanlari ne yapacaksiniz? Farkli peygamber ve dinlere inanan insanlara neler yapacaksiniz???

    Konu hakkında birşeyler karalamıştım. İlginizi çekebilir…

    Din Özgürlüğüne Genel Bir Bakış

    Din ve Vicdan Özgürlüğü II

    Bizim Dünyamız

    Kemalist Demokrasi : Hizmet Etme Değil, Adam Etme!

    Mana Boyutlu, Olgun Demokrasi

    Hukuk Devleti mi üstündür yoksa Devlet Hukuku mu ?

    Hukukun üstünlüğü mü yoksa “üstünlerin” hukuku mu?

    saygılar

  64. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Sizin Ataturk Cumhuriyetine alternatifiniz nedir arkadaslar? Modeliniz nedir? Sudan’i mi alacaksiniz, Iran’i mi?

    Türkiye Cumhuriyeti’ne ne dersiniz?

  65. Yazan:ali duman Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Sn. Ahmet Selçuk bey,

    şaşılacak derecede birbirine benziyorsunuz, tüm kemalist müminler aynı ezberi edinmişler, ezberler aynı olunca hiç bir özgün farkılığınız olmuyor, olamıyor.
    86 yıldır aynı ezber ve bu ezber artık bezdirdi, bıktırdı. Kemalist olabilirsiniz, ancak kenan evrende kemalist, yalçın küçükte, doğu perinçekte, veli küçükte, şimdi sizin hanginizi ölçü alacağız bir aydınlatırsanız çok memnun olacağız, kabak tadı verdi artık bu aşılamaz ve hiç bir işe yaramayan, türkiyenin hiç bir sorununu çözemeyen, çözemediği gibi gelişmenin, ilerlemenin önünde TAKOZ olan kemalizm takıntısı. Zira marx’ın dediği gibi “kapitalizm ayakları üstünde durduğu ilk günden itibaren gericileşmeye başlar” tıpkı kemalizm de olduğu gibi, tıpkı kemalist müminlerin tutuculuklarında olduğu gibi.

    kemalizmin hakim sınıfın çıkarına hizmet etmediğini iddia edebilir misiniz? ancak kemalizmin ne olduğunu ne olmadığını tüm dünya öğrendi.

    bu ülkenin ezberci eğitim sistemine maruz kalmamış, avrupa ülkelerinde parlemantoya girmiş birçok milletvekili var, bunlardan bir tane kemalizmi savunan örnek verebilir misiniz?

    1935 kongresine ilişkin anımsadığım kadarıyla bu sitede de yazılar yazıldı, kemalizmin ne olduğuna ne olmadığına dair çok yazılar çıktı, ancak siz bir mümün olduğunuz için pek tabiki, işinize gelmeyenleri görmemekte çok haklısınız.

    atatürk’ün ne söyledikleri önemli değil, kemalistlerin ne yaptıkları önemlidir, atatürk “yurtta sulh, cihanda sulh”ta demiştir, ancak kemalist müminler (örnek, onur öymen) bu vecize için “onu geçeceksiniz” demekte ve savaş lobisine güç vermektedirler.
    ancak diyorsanız ki “imam’ın ne yaptığına değil, ne söylediğine bakacaksınız” o halde belki haklı çıkabilirsiniz.

    II.Dünya savaşına kadar, anlı-şanlı gazeteniz Cumhuriyet, Atatürkten sonra en çok Hitler’e hakkında övgü dolu yazılar yazmıştır, hem de başyazarı tarafından, arşivleri inceleme zahmetinde bulunursanız bunu görürsünüz.

    hatta bir zahmet ararsanız bir tuşla buradan da bulursunuz hitler faşizmine chp paralelinde alkış tutan Cumhuriyet gazetesinin nazım hikmetin resmini basıp, resmin altına “resmini bastık ki yüzüne rahat tükürebilesiniz” diye manşetini de görürsünüz, öyle omurgasız ve ilkesiz bir yapılanma ki, gün gelir nazım hikmeti vatan haini ilen eder, gün gelir kahraman yapar, gün gelir hitlere övgüler dizer, askeri ceza kanunu’nu faşist musolini den alır (üstelik o askeri ceza kanunu hala yürürlüktedir) faşizme karşı kurulan “anti-faşist halkçı cehpe”yi bizzat chp istanbul il başkanlığının yaptığı baskınla tan matbaasını da yakmak suretiye yerle bir eder, solcuların yurt dışına kaçmasını, içeride kalanlarında hapis ve zindanlara atılmasını sağlar.

    uzatmaya gerek yok, tüm yazdıklarım gerçekleşmiş bir faşizm realitesi, bir chp/kemalizm gerçeğidir, bu gerçekliğe karşı kemalsit müminlerin görüşleri “yok söyle demiş”, “yok böyle” demişten öte bir şey değildir.

    mümin kemalistler, atatürk’ün mesala şunları da dediğini bilmezler;
    mustafa suphilerin katlinden 14 gün önce tbmm de GİZLİ OTURUMDA yaptığı konuşmada yurda dönecek komünistler için “…sınırdan gelenler geri püskürtülecek, denizden gelenler denize gömülecektir”, mustafa suphileri karadenizin soğuk sularına gömen tetikçi yahya kaptan’a çektiği telgrafta yaptığı hizmetten dolayı teşekkür etmiştir. bunlar devletin arşivlerinde duruyor, ancak müminler bunları da görmez. (kemalist devlet tetikçi yahya kaptanın ismini caddelere, mahalelere vermekten kaçınmaz, tetikçisini ödüllendirir de)

    1929 yılında eskişehirde yaptığı konuşmada “komünistler sadece içeriye tıktıklarımızdan ibaret değildir, dışarıdakilerle de bizzat ben ilgileneceğim” demiş ve gerçekten de ilgilenmiştir, komünist olan öz yeğeni (makbulenin oğlu) kendisinin de bilgisi dahilinde işkenceden geçirilmiştir.

    ne söylediklerini cıbmızla çekip alarak değil, hatta zaman zaman söylemediklerini de söyledi diyerek uydururak değil, ağaçların güncelliğinde ormanı gözden kaçırmak değildir doğru olan.

    “türkiye cumhuriyeti bir parti cumhuriyeti’dir”, diyen recep peker’i partisine genel sekreter yapan liderdir.

    evet tekrar ediyorum, 6 ok’un amblem olarak seçildiği 1935 parti kongresinde HİTLET ALMANYASI, model ülke olarak seçilmiştir, ne yazıkki bu model ülke seçimine olan bağlılık halen devam etmektedir, misal 1968 devrimi almanya başta olmak üzere diğer avrupa ülkelerine daha fazla özgürlük, daha fazla insan hakları kazandırmışken, KEMALİZMİN askerleri olan ordunun yaptığı 12 mart ve 12 eylül darbeleri TÜRKİYE’ye, -dünyanının aksine- FAŞİZM getirmiştir. Görmesini beceremeyen müminere (müminlik kayıtsız şartsız körlük demek ne de olsa) ne anlatsak boş, boşyere nefes tüketmeye de gerek yok.

    ayrıca artık ne dediğinin de ne demediğinin de bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır, o bir geçmiştir ve geçmişte kalmıştır,bugün yakıcı gerçek olan kemalist askerlerin 12 eylülde yaptıkları faşist darbe ile şekillenlenen faşist ortamda yaşıyor olmamızdır, ancak ne varki bu sistemin bir adı var, o da kemalizm, ancak artık tarihin gerçekliğine, gelişmekte olan demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü mülahazalarına karşı yenik düşmekte olan kemalizm.

    ancak; “atatürk ile yatıp kalkarak” siyaset üretmek, 21 nci yüzyılda hala O’nun arkasına sığınarak siyaset yapmak size ne kazandırırıyor anlayabilmiş değilim, tarihi 1930’da donduramazsınız, tarih statik değil, dinamiktir, tarihi statikleştirmeye çalışanlar, onun çarkları arasında yok olur giderler, ne yazıkki bunun dahi farkında değilsiniz, ayrıca bir tarihi kişiliğin bu denli kullanılması, o kişiliğin yıpratılmasından da başka bir işe yaramıyor. bunu dahi anlayabildiğinizi sanmıyorum. Putlaştırmayın, çünkü putlar ergeç mutlaka yıkılıyor ve yıkılmaya da mahkumdur.

    Not : 1945’lerde oluşturulmaya çalışılan “Anti-faşist halkçı cepheyi” akamete uğratan, tan matbaasını yakarak, bu harekete öldürücü darbesini vuran kemalizm, bugünde aynı mantıkla ergenekon terör örgütüne güç vererek, barış, kardeşlik ve demokrasiden yana hareket edenleri akamete uğratmaya çalışmaktadır. Barış, kardeşlik ve demokrasinin kazanacağını ümit etmeyi diliyorum. Yoksa bu ülke bir iran, çin, libya, mısır düzleminden kurtulamayacaktır. (kendine has ulus milliyetçiliklerini hariç tutarsak; çinde maoizm, iranda humeynizm, libyada kaddafi neyse türkiyede kemalizm odur, tüm diktatörlükler, ya da yarı diktatörlükler birbirine benziyor ne yazıkki, misal youtube yasağı bir iranda, bir çinde, bir türkiyede oluyor ise, bu benzerlikten dolayıdır)

  66. Yazan:MB Tarih: Ara 18, 2009 | Reply

    Ahmet Bey

    Eğitim konusunda da Bediüzzamanın çok enteresan fikirleri var…Ayrıntılar burada,

    Bediuzzaman’la Ortadoğu Problemlerine Bakış

    muhabbetle

  67. Yazan:MB Tarih: Ara 19, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey

    Ataturk’un “dedigim dedik” tavri demokratik kabul edilemez ama demokratik altyapiyi olusturdugu da yadsinamaz.Ve bu altyapiyi fasizm ve komunizm ruzgarlari altinda yapmistir.(A.S)

    Demokrasi için asgari unsur,siyasi iktidarın serbest ve genel seçimlerle belirlenmesidir. Bunlara ilaveler yapılabilir. Mesela siyasi partiler, basın dernek özgürlüğü bağımsız mahkemeler vs…(Canınız sıkılmasın diye Takriri Sukun Kanunundan hiç bahsetmeyeceğim)

    Biraz daha açayım Kemalistlerin klişe inancı olan “halkın yararına” politikalar izlenmesi demokrasi düşüncesinin temeli ya da altyapısı değildir. Neyin halkın yararına olup, neyin olmadığına halkın kendisinin karar vermesidir. Budur yani. Roma imparatorları Rus çarları halkın yararına yönetim sergilediğini iddia etselerde bu yönetimler gerçek manada demokrasi örnekleri sayılmazlar.

    Türkiye’de serbest ve genel sayılabilecek ilk seçimler 1908 yılında gerçekleşmiştir. 1912, 1913,1914 ve 1919 seçimlerinde belirli bir siyasi kadronun (İttihat ve terakki ve Mudafai hukuk örgütleri) baskı ve manipulasyonları şeklinde geçmiştir.

    1923,1927, 1931,1935 ve 1939 seçimleri “Tek İNSAN” tarafından belirlenmiş milletvekili listelerinin halka onaylatıldığı (eski Sovyet rejimi gibi) birer siyasi gösteriden ibarettir. Mustafa Kemal Paşa iktidara seçimle gelmemiş, yaşamı boyunca gerçek ve serbest hiçbir seçime katılmamıştır. Kurduğu parti ilk serbest seçimlerde (1950) hezimete uğramış, bundan sonraki seçimlerde de yenilgiyle çıkmıştır.

    Demokratik alt yapı öyle mi? Hiç inandırıcı değil…

  68. Yazan:Gürsel Gürel Tarih: Ara 19, 2009 | Reply

    Ben bir soru sormak istiyorum. Atatük’ün yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?

    Sahte dindarların çok fazla olduğu ve bu nedenle son 300 senede Osmanlı’yı günden güne erittiklerini de hesaba katmalısınız.

    Ayrıca Osmanlı ordusunun cülus için padişah tahttan indirdiğini de gözönüne almalısınız.

    Nasıl bir düzen kurardınız? Menfaat uğruna hareket eden büyük bir kesimi, bilgisiz elit kesimi nasıl devre dışına çıkarırdınız?

    İstanbul işgal edilirken İstanbul sosyetesinin kimin mandası altına girmemiz gerektiğini tartıştığını Anadolu’dan kopuk bir refah içinde yaşadığını da hatırlayınız.

    En basit örnek açılım iyi niyetli bir girişimdi değil mi? Sonuç ne oldu?

    Fatih Sultan Mehmet’in devletin birliği ve bütünlüğü için kardeşini öldürttüğünü ve Peygamber Efendimiz tarafından övüldüğünü de biliyoruz. Demek ki devlet kardeşten daha ötedir ve kan dökülmesini gerektirir.

    Atatürk ve çevresindekiler kurtuluş savaşını kazandıktan sonra Padişahı geriye çağırıp saltanatı teslim mi etmeliydi? Osmanlı devam mı etmeliydi?

  69. Yazan:ABİDİN UYAR Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Çatışıyormuş gibi gözüküp,aslında zıtların çok uyumlu olduğunu görünce,herkesin kendi “FETİŞİNİ”kutsadığını söylemek durumundayız.
    Bir başka ifade ile “LİDER KÜLTÜ”müz öteki üzerinden yapıldığında benim liderim seninkini döver gibi bir anlayış çıkıyor.
    Kabul etmekten kaçındığımız kendi liderimizin fetiş olduğunu bir türlü itiraf edemeyişimiz.
    Aradaki tek fark resmi ideolojinin kurumsallaştırdığı “LİDER”aynı zamanda yasaların koruması altında,
    Bu sebeble yorumlanması düşünülemez,tartışmaya açılması teklif dahi edilemez hükmünde.
    Ancak ister “Hazret”deyin.ister”Üstat”deyin,”ister Bağbuğ,”deyin,ister milli şef”ister vs.vs.deyin seküler veya dini her
    cemaatin “aşkın”dokunulmaz zamanlar üstü,yarı tanrı yarı insan “lideri”vardır.
    Ancak ortada şöyle bir sorun var.Sembolik Meta gibi gördüğümüz ve öteki üzerinden haklılığımızı kanıtlamaya çalıştığımız her argümanı karşımızdakide kullanmakta,
    Birleştirici olduğunu zannettiğimiz “figürler”aynı zamanda ayrıştırıcı rolde oynamakta.
    Örneğin Atatürk üzerinden meşruiyet kazanma gayreti,her çılgın eylemin Atatürk üzerinden yapılıyor olması,(örneğin derin yapılanmalar)Atatürk bu gün yaşasaydı aynen bizim gibi düşünürdü iddası,toplumun farklı kesimlerindede ayrıştırıcı olabiliyor.
    İlgili veya ilgisiz her konuda Fettullah Güleni veya Sadi Nursiyi referans alan guruplar için bu iki figür ne kadar birleştirici rol oynuyorsa karşıdaki reaksiyoner grup içinde o kadar ayrıştırıcı ve parçalayıcı oluyor.
    Aynı şeyin Mevlana içinde yapıldığını,Fatih sultan Mehmet içinde yapıldığını(istanbulu fetheden komutan ne güzel komutan Hadisi gibi)Veya tasavvufi her hangi bir şahsiyet içinde yapılmakta olduğunu görmekteyiz lidere veya kanaat önderine gösterilen bu abartılı sevgi aynızamanda o lidere yüklenilen inanılmaz bilgi çeşidinide gündeme getirmekte.
    Yıllar evvel dini tarihi bir şahsiyetin has müridleri bir takım eserler basıp
    eserin yazarı olarak o sözkonusu ruhani liderlerinin ismini vererek ilgili ve bilgili olmadığı bir alanda onu akademisyen çizgisine çıkarttığına şahid olmuşduk,ve hala o eserlerin onunla hiç ilgisi olmadığını bilen onlarca akademisyen inatla susmaktadır.Aynen Atatürke ait olmadığı bilinen bir takım sözlerin karşısında susan akadamisyenler gibi,
    Otorite dili geliştirmek işte böyle birşey;İktibas etmekle taklidi aynı şey zanneden günümüz insanı karşısındakinin iddalarını çürütmek yerine kutsadığı liderini konuşturarak tartışmadan galip ayrılmak istiyor.
    Analatik sorgulama yerini katogorik tarafgirliğe bırakıyor,
    Hayatımızın her alanına giren bu gerçekliği Taraf Gazetesinde Halil Berktay;
    ANDREY JDANOVUN recetesini hazırladığı dediği SOSYALİST GERÇEKLİK Başlıklı yazısıyla PARTİLİ EDEBİYATI NASIL OLMASI GEREKTİĞİ KİLİT MESELEDİR dedikten sonra ;Milliyetçi söylemin hatta benim ilave ettiğim Dini söylemin,Tek yanlılığı aslında sosyalist esinlenmedir diyor ve bu metodolojiyi şöyle anlatıyordu,TİPİK olanın yazılması A-TİPİK olanın yazılmaması,
    Tipik olanlar hep iyi şeylerdir,yazılmalıdır diğer nesillere aktarılmalıdır,çirkin olanlar ise A-Tipik tir bunlar yazılmamalıdır,
    Halil Hocamızın anlattığı muhteşem dir ve Günümüz toplumumuzun,ve o toplum içindeki her ayrı gurubun uyguladığı dezonformasyondur.
    İşte günün birinde ezber bozucular çıkıp senin bildiklerin hep TİPİK olanlar ben birazda A-TİPİKlerden bahsedeyim dediğinizde Kıyamet kopuyor.Dünyası sarsılıyor,Altından ideolojisini yerle bir edecek halı çekiliyor.
    SELAM İLE…….

  70. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Burada inanilmaz bir “gundem carpitma” ve “ikiyuzluluk” goruyorum. Turkiye cunta anayasasiyla yonetilen, parlementonun halktan degil, tuzu kuru elitlerden olustugu, insan haklari ve ozgurluklerde ciddi sorunlari olan bir ulke.

    Bunlari tartismak, cozum aramak ve uzlasmak yerine, kisir tartismalar, soylenceler, efsaneler ve sonucu olmayan polemiklere giriyoruz. Bu polemiklere kendim de dahil oldugum icin uzgunum.

    Istedigimiz nedir? Bu konuda, sasirtilacak bicimde bir uzlasi var: DEMOKRASI. Dunyada bir sekilde demokratik oldugunu beyan eden bir cok ulke oldugu icin bir “rol model” secmemiz lazim. Ben, cagdas dunya demokrasilerini rol model almak yanlisiyim.

    Buradaki genellikle koktendinci olan arkadaslara sormak istiyorum: Buraya kadar beraber miyiz? Iki asamadan gectik:

    1. Demokrasi istiyoruz.
    2. Bu demokrasi modeli de Cagdas dunya demokrasilerine (AB, ABD, Japonya ) paralel olacak.

    3. Adima geldik. Turkiye muslumanlarin cogunlukta oldugu bir ulke ve azimsanmayacak koktendinci bir Islami benimseyen insanimiz var. Bu grup (bu sitenin sahipleri ve surekli burada yazanlar) da demokrasi istediklerini soyluyorlar. Bu harika. Cunki ben demokrasinin onundeki en buyuk engelin aslinda bu grup oldugunu dusunuyorum ama yanilmis olmayi umuyorum ve hararetle onlarin Demokrasiyi gercekten istedigine inanmak istiyorum.

    3. Adim su onemli sorudur: Koktendinci Islamci kardeslerimiz Cagdas Dunya Demokrasilerinde yasayabilir mi? Uyum saglayabilirler mi? EVET. Hayret edici sekilde evet.
    Koktendinci Islam (en azindan ben Turkiye’deki cogunluktan bahsediyorum) Cagdas Demokrasinin nimetlerini yemeyi seviyor. En buyuk Islamci koktendinci liderlerimizden Fetullah Gulen Amerika’da yasiyor. Amerika’dan egitimci olarak kabul edilmedigi icin vize alamama sorunu yasamisken, Amerika’da kalmak icin insanustu bir hukuki mucadeleye girip en sonunda Amerika’da kalmayi basariyor.
    Ozetle, koktendincilerin Cagdas Demokrasiyi yasama konusuna bir sorunlari gorunmuyor. 3. Adimi da gectik.

    Nereye geldik? Demokrasiyi istiyoruz, Cagdas Demokrasi ustelik, o ulkelerde yasamakda da hic bir sorun yok. Budur!.. Hukumetimiz tek parti bir Islamci hukumet, basbakanimiz bir imam; yedi senedir ulkeyi yonetiyorlar. Turk insani icin demokrasi istiyorlar. En azindan sozde oyle.

    4. Adima gelelim. Neden Cagdas demokrasinin gereklerini ve altyapisini bu ulkeye getirmiyorlar? O begenmedikleri Ataturk, o zamanin en ileri yasasi, bilimcilerini, demokratik altyapisini bir gecede getirip uygulamisti. Bu siteye gore, Kemalistler yuzunden demokrasiye gecemiyoruz. Pek inandirici degil.

    2002-2005 arasi yasanan demokratiklesmeyi Kemalistler engelledi mi? HAYIR. Engelleyebilirler mi? HAYIR. Yani burada girilen polemikler o kadar dayanaksiz, o kadar efsane, o kadar celiskili ki.
    2002-2005 arasi Islamcilarin yaptigi atilimlari hepimiz destekledik. Ama onlar, “bunlar askerin korkusuyla Avrupa’ya yaklasiyorlar, bir kac sene icinde gercek yuzleri ortaya cikar” diyenleri hakli cikarmak uzereler.

    Cunta Anayasasina ellemediler, degistirecek cogunluga sahipken. Yarin yapacaklari bir kac ufak degisiklike Turkiye’yi daha demokratik yapabilirler. Evet sorun budur. Gercekten demokrasiye inanan insanlar basimizda olsa, daha demokratik oluruz.
    Kurt acilimi, Demokratik acilim deniyor. Sadece sozde. Kurtler de, Aleviler de bu acilimlara inanmiyor. Ortodoks patrigi de ikinci sinif vatandas olmaktan bikmis, Turkiye’yi AIHM’ne goturecegini soyluyor. Farkli inanistan olanlar mutsuz. Sonuna kadar da haklilar. Ezilen isciler, kadinlar, ac insanlar onlari hic katmiyorum. Bu insanlarin hicbirinin de Ataturk yuzunden hakkimizi alamiyoruz dedigini duymadik. Acikca hukumeti sucluyorlar.

    SOZUN OZU: Amerika, kurucu babalari tarafindan 200 yil once kuruldugunda bugunku demokrasisiyle alakasi yoktu; ama temel evrensel ilkeleri degistirilmeden o ilk anayasanin uzerine konularak, Cagdas Demokrasiye donusum saglandi.

    1930’larda tikanip kalmayalim.Ben sizin samimi oldugunuza inanmak istiyorum. Cagdas Demokrasi konusunda mutabik olduk farzediyorum.

    SONUC: Amerikayi yeniden kesfetmeye gerek yok. Cagdas Demokratik altyapiyi alalim. AB yolunda ilerlemek icin bastiralim. Cuntaci anayasadan kurtulalim.

  71. Yazan:Gürsel Gürel Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Dünyada demokrasi nerede var? ABD’de mi? AB’de mi? Veya başka bir yerde mi?

    Demokrasi dünyada hiçbir yerde yok. ABD’yi tahmin edemeyeceğimiz kadar derin bir devlet yönetiyor. AB kendi menfaatleri için herşeyi yapabilecek bir anlayışa sahip. Örnek Türkiye’nin yıllardır AB kapısında bekletilmesi tarafsız olmadığının demokratik olmadığının kesin bir kanıtıdır.

    ABD, Saddam’ı desteklemedi mi? ABD El Kaide’yi desteklemedi mi? Aynı ABD Kennedy ‘yi öldürmedi mi?

    Veya biraz daha genişletelim. Özal öldü mü öldürüldü mü? Adnan Kahveci? Eşref Bitlis?

    Peki benim üniversiteden hocam ve mezun olurken bölüm başkanımız olan Urfa’lı bir aileye mensup Prof. Dr. Ali İhsan Bağış ne oldu? Ortadoğuda su sorunu üzerine çalışıyordur ! İnternette araştırın detayları bulun.

    Ben size açıkça söyleyeyim dünyada hiçbir yerde demokrasi yok. Varolduğunu sandığımız demokrasi çelik zincirlerle gizli servislere, illimunatiye bağlı.

    Apo’yu lider kim yaptı? PKK’yı kim kurdu?
    Ergenekon mu?

    Oynanan oyun muazzam bir oyundur. Çok ama çok çok akıllı olmalıyız. Kimin ne olduğunu, nereye hizmet ettiğini ne kadar biliyoruz?

    Ben demokrasiye inanmıyorum. Çünkü demokrasi diye birşey yok. Demokrasi gelişmekte olan ülkeleri farklı yoldan sömürmek için dayatılan koca bir palavra.

    O nedenle demokrasi diyenler önce hangi demokrasi kavramını iyice açıklamalıdırlar…

  72. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Sayin Ali Duman,

    Iletiniz icin tesekkurler. Ama 1930’larda takilip kalmanizi anlayamiyorum. Sevgili kardesim, gunaydin !.. 2009 dayiz.:)
    Bakin demokrasi gunumuzde nasil tanimlaniyor:

    DEMOKRASI VE ALTYAPISI UZERINE BIR YAZI

    Demokrasi nedir? Halkin kendi kendini yonetmesi mi? Nedir bunun olcutu? Insanlar oy kullanarak kendilerinin temsilcilerini secerler. Halkin oy kullanmasi demokrasi midir? Saddam Irak’i demokrasiydi demek ki.

    Pek degil. Turk Cumhuriyetinin ilk doneminde halk oy kullanabiliyordu ama baska parti yoktu. Demek ki o da tam demokrasi degildi. Sadece demokrasi yolu acilmis, cumhuriyet cok partili demokrasi olarak kurulmustu.

    Cumhuriyetimizin son donemine gelelim, artik cok partili donemdeyiz. 2009’un Turkiye’si !.. 2002 secimlerinde halkin kullandigi oyun %45’i yok sayilmisti %10 baraj yuzunden. Goreceli cogunluk, goreceli azinligi yok sayiyordu. 2007 secimlerine o partilerin cogu girmeye bile cesaret edemedi. Demokratik mi????

    2009 Turkiye’sinden bahsediyorum. Basin ozgur degil. Hukumete muhalif olan kanal sahipleri ve gazeteciler hapiste tutuklu. Suc: darbeye karismak. Darbeyi hazirladigi iddia edilenler? Onlar disarda canimm. Daha once darbe yapanlar? Onlar da disarda canimmmm. Muhalifler susutu ya, gerisini bos ver. Hukumet isterse muhaliflerin uzerine vergi mufettislerini salabiliyor cunki cagdas demokrasilerdeki gibi vergi dairesi bagimsiz degil. Demokratik mi bu Turkiye ????

    2009 senesinden bahsetmek istiyorum. Insan haklari dernegi ve Tarih Kurumunun gectigimiz sene yaptigi kapsamli nitel analize gore egitim sistemimiz asiri dindar ve asiri milliyetci bireyler yetistiriyor; halkin %70’i hic kitap okumamis. Her sene 900 kizimizi “namus” nedeniyle olduruyoruz. Cumhuriyetin ilk donemi gibi aydinlanma, pek onemsenmiyor.

    Orgutlenme ozgurlugu yok. Buyuk sirketler basbakana bakanlara gidip yardim mardim vererek istediklerini yaptirabilirler. Halk orgutlenemedigi icin caresiz, politikacilara karsi gucsuz: sadece ne verirlerse aliyor. Ama isteyen parti kurabiliyor. %10’u nasil gececek? Kuramiyor o yuzden, kursa da siliniyor. Demokratik mi olduk yani?

    Bakiniz, demokrasi ne halkin oy verebilmesidir, ne de cok partili olabilmesi. Demokrasi halkin aydinlanarak, politikacilara ustun olabilmesidir; politikacilarin halka ustun olabilmesi degil.

    DEMOKRASI, INSAN VE HAKLARININ KUTSAL OLMASIDIR, BASKA BIR SEYIN DEGIL.

    Cagdas Demokrasiler, (AB, ABD, Japonya) “bireyin ustunlugu” demektir.
    Bireyin herseyden haberdar olmasi (ozgur basin), aydinlanmasi (bilimsel egitim) ve hakkini arayabilmesidir (Orgutlenebilme ozgurlugu).

    Sizin de Kemalistleri veya Ataturk’u elestirmekten baska demokrasi konusunda bir argumaniniz varsa, lutfen paylasiniz.

  73. Yazan:MB Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Sizin de Kemalistleri veya Ataturk’u elestirmekten baska demokrasi konusunda bir argumaniniz varsa, lutfen paylasiniz.

    Elbette derhal 🙂

    -Kemalist Demokrasi : Hizmet Etme Değil, Adam Etme!
    (Dikkat: Kemalizm eleştirisi mevcuttur)

    -Mana Boyutlu, Olgun Demokrasi

    – Ve devam eden diğer yazılar…

    Sonuçta demokrasi, kemale ermiş, insanlığa mutlak sadedi sunan bir kavram değil, Demokrasi yokuşunu hâlâ tırmanmakta olan insanlık; yasayış, inanış, düşünüş ve kültürleriyle, tecrübe ve birikimiyle bu değere neler katabilir? Önemli olan budur.

    Yoksa Kemalist kadronun her ne koşulda olursa olsun (gizli)iktidardan düşmemesi için, demokrasiyi inkıtaya uğratacak balans ayarlarının yapılmış olması değil…Bakınız 27 Mayıs, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, ve 28 şubat…

    Koşullar henüz olgunlaşmamış olacak ki, yani halk hala adam olamamış besbelli ki bu uğraşlar hala devam etmektedir ne yazık ki…

    Yine bakınız “Kafes Eylem Planları”,”Çiçek gibi belgeler”, “Lahikalar”,
    “Ayışığı”,“Yakamoz”,“Sarıkız”,“Eldiven” ve bilumum envai çeşit darbe planları…

  74. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Sayin MB,

    Iletinize tesekkurler. Ama gene Kemalizm, gene Kemalizm .. 🙂
    Diger linklerinizi (Bediuzzaman, vs.) okumayi daha bitiremedim ama her seyi Kemalizm uzerinden sekillendiriyorsunuz.

    Bakin alttaki linklerde de hep Kemalizm.

    Ordunun darbeleri.. Bunlari savunmuyoruz ki. Ama o cunta anayasasi 30 yildir neden hala degistirilmiyor?? Politikacilarimiz neden hala bu antidemokratik anayasadan yararlaniyor? Sorun bu. Nasil degisecek? Bu da diger sorun.

    Sizin su andaki sisteme karsi alternatifiniz nedir? Argumaniniz nedir?

    SOMUT SORUM SU:

    Turkiye icin nasil bir demokrasi modeli dusunuyorsunuz? Ben Ataturk’u seven, akla ve bilime inanan ozgurlukcu bir insan olarak, sizlerle beraber kardesce nasil yasarim?

    Somut bir cevap rica ediyorum.

    Saygilar,

  75. Yazan:ali duman Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Sn. Ahmet Selçuk bey,

    sizin tariflediğiniz demokrasinin, kemalizm ile bağdaşan hiç bir yanı yok, zira reel kemalizmi yaşadık, yaşıyoruz, reel kemalizmde demokrasi yok, çok partili sistem dahi yok, kemalizmin çok partili sistemi birbirinin aynısı, ya da chp’nin türevi olan partiler demektir, siyaset yapmayı, kayıkçı kavgası yapmaya tercih eden çok sayıda kemalist parti var, al birini vur birine, zira realitede siyaset yapan, siyasetin sınırlarını çizen en büyük parti türk silahlı kuvvetleri partisidir. zira bu anlayış sonucu 25 PARTİ KAPATAN ve rekor kuran bir ülke durumundayız.

    kemalizmde siyasi partiler siyaset yap(a)amazlar (yapanlar kapatılır), doğrusunu söylemek gerekirse sadece kemalizmin çizdiği sınırlar dahilinde siyaset yapabilirler, bakınız kapatılan 25 partiye tamamının ortak yanı kemalizmin sınırlarını ihlal etmiş olmalarıdır. siyaset yapması yasak olan tsk en baba siyaseti yapar, kemalizmin gerçeği budur, tüm darbeler kemalizmi hayat vermek için yapılmıştır. zira türkiye halkları daha ilk özgür seçimlerden (1950) itibaren kemalizmi red etmiştir.

    hal böyleyken bir kemalist mümin olarak, kemalizm ile demokrasiyi yan yana getiriyor olmanız abesle iştigaldir. ha diyorsanız az gelişmiş ülkenin demokrasisi böyle oluyor, o zaman eyvellah. ancak atatürkün hedef gösterdiği muassır medeniyetin demokrasisi ne yana düşer, sizin savunduğunuz reel kemalizmin demokrasisi ne yana düşer, işte burası çok sorunlu çokkkk. üstelik uzun uzun anlatmaya da gerek yok, orta yerde seyreyle gözüm, sayısız darbeleriyle, muhtıralarıyla, artık rutin hale gelen paşa tehtidleriyle…

    ya siz demokrasi nedir bilmiyorsunuz, ya da ASKERİ VESAYETÇİ sistemi demokrasiden sayıyorsunuz, bu anlayış neresinden tutsak elimize kalacak kadar sorunlu ve demokrasi adına talihsizlik.

    diğer söyleyeceklerim için tekrara gerek yok, sayın MB diğer söylenecekleri fazlasıyla söylemiş.

    Not: kendi adıma ben kemalizmi eleştirmiyorum, sadece realiteyi ve dünyayı algılayamayan kemalist zihniyetleri eleştiriyorum. kemalizmin dünya realitesine dinazor kalmasını oldukça yadırgayıcı buluyorum, dünyayı kemalizmin etrafında dönüyor sanmanız büyük bir yanılgıdır, işte kemalist chp’nin hali ortada, tüm siyaseti ne yazıkki akp’ye endeksli, türkiye halklarına dair üretebildiği tek bir tane çözüm yok, olması da mümkün değil.
    dinazorlaşmış olmak işte böyle bir şey.

    saygı ve selamlar.

  76. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Ali Duman bey,

    Iletiniz icin tesekkurler. Hayretler icinde yazdiklarinizi okudum.Hep ayni ezberlediginiz seyleri soylediginizin farkinda misiniz? Gelin sizle biraz ezber bozalim 🙂

    Tamam, Kemalizm kotu. Tamam, berbat. Tamam.

    Eee, adama sormazlar mi??

    SIZIN ALTERNATIFINIZ NEDIR??
    COZUM NEDIR???

    Ben size kafamdaki (aslinda utopik bir sey degil, Gelismis ulkelerde uygulanan demokrasinin aynisi) anlattim.

    Kemalizme tu kaka demekle fikir sahibi olmus olmuyorsunuz.

    Mesela, 1923 yilinda dusmani yendiniz. Siz ne yapardiniz?? Bosverin gecmisi canim.

    Bugunu konusalim bugunu.

    Tribunden sahaya sovmekle olmuyor, sevgili kardesim. Gel, biraz sahaya in. Gel, biraz soyleselim senle.

    SOMUT SORUM SU:

    Turkiye icin nasil bir demokrasi modeli dusunuyorsunuz? Ben Ataturk’u seven, akla ve bilime inanan ozgurlukcu bir insan olarak, sizlerle beraber kardesce nasil yasarim?

    Somut bir cevap rica ediyorum.

    Saygilar,

  77. Yazan:ali duman Tarih: Ara 20, 2009 | Reply

    Sn. Ahmet Selçuk,

    önce bir doğru tarih okumasıyla başlasanız diyorum.

    mesala 1923’de düşmanı yendiğimizi sanıyorsunuz, hatta kimbilir belki emperyalizmi de yenmişizdir, dimi..

    sn. ahmet selçuk bey; düşmanı nasıl yendik, istanbulu işgal eden ingilizlere TEK KURŞUN SIKMADAN düşmanı nasıl yendik??? bir açıklarsanız çok memnun olurum. (resmi idelojinin yalanlarından bir sıyrılabilseniz iyi olacak, zira bilgi çağında yaşamaktayız)

    düşmanı mı yendik, yoksa ingiltere ile sscb arasında yapılan ticari antlaşmalarda, çıkar bölgeleri arasında TAMPON BÖLGEMİ ilan edildik. yok şayet düşmanı yendik ise örnek veriyorum; başta PETROLÜMÜZ olmak üzere STRATEJİK YER ALTI kaynaklarımızı/madenlerimizi niye çıkartamıyoruz??? (uyumaya devam, zira uyku tatlı, yalan da tatlı)

    asıl ezber sizde, bu arada hem TEK PARTİ DİKTATÖRLÜĞÜ ve PARTİ CUMHURİYETİNİ esas alan KEMALİZMİ savunuyor, hemde DEMOKRATLIK görüntüsü altında DEMOKRATLARDAN ROL ÇALIYORSUNUZ, yemezler bu şark uyanıklığını, zira bunun modası çoktan geçti, en basitinden Avrupaya demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü kazanımlarını sağlayan 1968 DEVRİMİNİ engelleyeceğiniz yerde, hatta engellemek ne kelime faşist darbelerle türkiyede faşizmi kurumlaştıracağınız yerde, devrimcileri boğazlamak, katletmek yerine, özgür ve çoğulcu demokrasiye, 1968 devrimine sahip çıksaydınız pek tabiki şu anda bu eleştiriler ile karşılaşmayacaktınız.

    neyse uzatmaya gerek yok, hem KEMALİST DİKTATÖRLÜĞÜ SAVUNACAKSINIZ, hem de ROL ÇALIP, DEMOKRAT GEÇİNECEKSİNİZ, yok öyle name. Yemezler, herkes biliyor ki bugün kemalistler ÇOĞULCU ve KATILIMCI DEMOKRASİYİ, İNSAN HAKLARINI, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNMAK YERİNE, mevcut bozuk düzeni ve STATÜKOYU SAVUNMAKTADIR, Faşist 12 eylülün yasalarını, anayasasını savunmaktadırlar, hem kemalist diktatörlüğü savunmak, hem de demokrat olabilmeyi mümkün kılamazsınız.
    Ancak sizlerin de birgün çoğulcu demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü savunacak noktaya geleceğinizi ummakta ve ümit etmekteyiz, umuyoruz ki birgün bu mümkün olabilir, mümkün olduğunda adınıza memnun olacağımdan emin olabilirsiniz.

    Birkez daha tekrar ediyorum, bir küçük burjuva devrimi olan kemalist devrim, TÜRKİYE HAKİM SINIFININ ÇIKARLARINA HİZMET ETMEKTEDİR. Daha ötesi lafı güzaftır.

    Türkiyenin hakim sınıfı; ÇOĞULCU ve KATILIMCI DEMOKRASİYE de, İNSAN HAKLARINA da, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE de, AB’ye de karşıdır, fark şu ki karşı değilmiş gibi görünerek, takiye yapmaktadır. Bu beyaz türklerin, elit tabakanın temsilcisi olan CHP’nin TAKİYECİ OLUŞU, sol gösterip SAĞ vurması söz konusu iki yüzlü siyasetten kaynaklanmaktadır. Vessalam…

  78. Yazan:ali duman Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Sn. Ahmet Selçuk,

    “sizin çözüm öneriniz nedir” diye tutturmusunuz, önünüze gelene bunu soruyorsunuz, maalesef şahsımı da bu kategoriye dahil etmişsiniz.

    bugüne kadar bu sitede yaptığım tüm yorumlarda önerdiğim çözüm çok açık ve somut olduğu halde sizin için birkez daha tekrar edeyim de, hatırınız kalmasın.

    – ÇOĞULCU, KATILIMCI ve EN GENİŞ ŞEKLİYLE DENETLENEBİLEN ŞEFFAF BİR DEMOKRASİ,

    – DEVLETİ DEĞİL, İNSANI VE İNSAN HAKLARINI ESAS ALAN SOSYAL DEVLET. (KUTSAL DEVLET YERİNE, VATANDAŞINA HİZMET EDEN DEVLET)

    – DEVLET HUKUKU YERİNE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ (“KEMALİST HUKUK” DEĞİL, “TARAFSIZ HUKUK” ANLAYIŞI)

    – BİR İNANÇ SİSTEMİ ÜZERİNE (SUNNİLİK) KURULU “SAHTE LAİKLİK” DEĞİL, TÜM İNANÇLARA EŞİT MESAFEDE “DEMOKRATİK LAİKLİK”.

    reel kemalizm bunların çok uzağında duruyor, sadece uzak değil, aynı zamanda bunlara soğukta duruyor, ancak anladığım kadarıyla siz “reel kemalizm” dışında nevi şahsınıza münhasır olarak, demokrat bir “ütopik kemalizm” inancı içerisindesiniz, böyle bir şeye kemalizmin ihtiyacı olabilir, umarım ki reel kemalizm, demokrat, insan haklarına saygılı, tarafsız hukuka inanan sizin nevi şahsınıza münhasır “ütopik kemalizm”inize doğru evrilir.

    Not: yapmış olduğum eleştirel bakış, nevi şahsa münhasır kemalist inanışlara dair değildir, genel-geçer reel kemalizme yöneliktir, esasında reel kemalizmin eleştiriye de ihtiyacı yoktur, zira doğmalara ve putlaştırmalara eleştirilerin bir katkı sağladığı görülmemiştir. ilginçtir doğma inanışa sahip olan dindarlarla, bir marksist tartışıp konuşabilirken, bir marksistin bir kemalistle konuşabilmesi, tartışabilmesi mümkün olamamaktır, reel kemalizm doğmatikliği, din doğmatiklikten bile daha baskın hale gelmiştir.

  79. Yazan:MY Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Kemalizm en basta kemalistlerin tanimlamakta zorluk çektikleri bir kavram. Yani ugurunda çalismaya, savasmaya hatta ölmeye bile razi oldugunuz seyin tarifini yapabilmeniz gerekir degil mi? NUTUK mudur? 6 ok mudur? Nedir bu?

    Bir baska soru: Atatürk bugün dogsaydi kemalist olur muydu?

    Kemalist veya bu görüse yakin duran arkadaslardan bir ricam olacak, bedava kitap sayfamizin sonunda 20 sayfalik bir KEMALIZM belgesine link verdik.

    http://www.derindusunce.org/bedava-kitap-indirin/

    Lütfen vakit ayrip bu yaziyi okuyun. Burada anlatilanlara itiraziniz varsa biz de bilelim.

    Saygilar

  80. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ekrem bey,
    Yazdiklariniz icin binlerce tesekkurler. Yazdiklarinizi simdi farkettim 🙂 Soruma kismen de olsa cevap aldim yukaridaki iletinizde. Siz insallah bu demokrasi sentezini yapabilecek kapasitede bir insansiniz.

    Ama ben elestirilerimi tum ciplakligiyla yansitacagim, lutfen kisisel almayin. Simdi somut bir seyler tartisabiliriz. Asagidaki demokrasi modelini ongormussunuz -ki kesinlikle olumluyorum:

    “Bizim örnek alacağımız yerler kendi köklerimizdir. Osmanlı, tarihin en uzun süre yaşayan ve zamanının en özgürlükçü ve çoğulcul monarşik demokrasisidir. Milliyetçilik fikirleri ile yıkılmıştır. Milliyetçilik fikrinin yıkılmasıyla da özüne dönecektir diye tahmin ediyorum. Türkiye bölge ülkeleri için de istikrar unsuru olacak demokratik, laik- ama dine, dindarlara saygılı ve sadece sünni müslüman anlayışı değil, tüm mezhep, din ve dinsiz felsefelere eşit mesafede bulunan- bir devlet halini alıyor, alacak. Kemalistler de buna ya takoz olmaya devam edip barajın suları altında boğulup gidecek, ya da buna destek olup kurucu unsurlar içinde yer alacak. Şu andaki manzara Kemalistler için hiç de içaçıcı değil.”

    Tabii, son satirlarda gene “Vurun Kemaliste” yapmissiniz ama sizin caniniz sagolsun 🙂

    Imdiiii, su demokrasi modeline bir bakalim. Cunki ciddi celiskileri var.

    Dr. Soner Cagaptay, uluslararasi akreditasyona sahip Yale gibi “tezdeki bir sayfa icin bazen 6 ay geceli-gunduzlu calisilan” bir universitede vermistir Turk Miliyetciligi ve Islam uzerine doktorasini. 8 dilde belgeleri orijinallerinden inceleyebilen komple bir akademisyendir. Herneyse, kendini ispatlamis saglam bir bilim insanidir, uzatmaya gerek yok. O Islamcilik ve Osmanli hayranligini soyle tanimlar:

    “Islamcilik’in bir din veya gerceklikle alakasi yoktur. Sadece, utopik bir ideoloji olan Islamcilik’i yaymak icin carpitilan gerceklik ve efsanelerdir.” (Cagaptay, Wall Street Journal, 8.Ekim.2009)

    Cagaptay bu yazisini, son halife Osman Ertugrul’un olumunden sonra yazmistir. Manhattan’da yasayan Turkler Osman Ertugrul’u tanirlar, Soner bey de tanir. Sizin kafanizdaki efsanelerle, gercegin ayni olmadigini uzulerek soylemeliyim. Onun cenazesinde sov yapan cuppeliler, tarikatcilar, normal hayatta Osman Ertugrul’un 10metre yanina yaklasamazlardi 🙂

    Osman Ertugrul, Soner bey’in yukaridaki makalesinde de belirttigi gibi (benden ve bir cok tanidigimdan daha cok) Ataturk hayrani ve son yuzyillarda yetismis Batici halifelerin son halkasidir. Rahmetli Osman bey viskisini yudumlayarak, klasik muzik dinleyen bir kitap kurduydu.

    Onun dedesi son halife Abdulmecit Efendi, Osmanli Devletini kaderi Batida olan Batili bir devlet olarak tanimliyordu. Aydin bir insan ve caliskan bir sanatci olan son halifenin, nu tablolar iceren calismalarini Istanbul Modern Sanat’da gorebilirsiniz.

    Yani Osmanli Devleti, Ataturk’un kurdugu laik cumhuriyete bir anti-tez teskil etmiyordu. Aslinda, Ataturk onlarin ruyasini gerceklestirek tam cagdaslasmayi saglamisti. Mustafa Kemal, 19. Yuzyil Osmanli Reformlarinin urunudur. Ortada kayip halka yoktur. (Cagaptay,2009)

    Bunlari en iyi Osmanli Hanedanlari bilir tabii. Osman Ertugrul Asli Aydintacbas’a verdigi son roportajda
    “ Cumhuriyet ailemizi mahvetti, ama Turkiye icin cok iyi oldu” demistir.

    Ben Osmanli’nin bir cok ozelligine saygi duyuyorum; mesela cagina gore cok hosgorulu kabul edilebilir ama “ozgurlukcu ve laik” ??…Pardon. Resmi kitaplarda anlatmazlar ama Yunan, Bulgar vb. Tarih Ders kitaplarina baktiginizda bambaska bir gerceklikle karsilasip ufak bir sok gecirebilirsiniz. Mesela, ben hemen size burada bir kac Osmanli gercegini aktarayim (wikipedia’dan tabii ki 🙂

    1. Kolelik, Osmanli Toplumunun bir parcasiydi. En son 1908’de satilan kadin kolelerin kayitlari vardir. 19. Yuzyilda Avrupa Devletleri Osmanli’ya kolelik’i yasaklamasi icin ciddi baskilar yapmislardir. Sultanlar bu konunun uzerine ne kadar gidip onlemeye calismislarsa da, kolelige yuzlerce yillik dinsel destek ve onaylama nedeniyle, kolelik bir turlu bitirilememistir. (wikipedia’dan bire-bir ceviri: http://en.wikipedia.org/wiki/Ottoman_Empire#Society
    Bunu bitirmek icin bir Mustafa Kemal gerekiyormus demek ki !..

    2. Devsirmeler, ailelerinden zorla alinan Hristiyan cocuklardir. (Bunlarla ilgili –tabii ki abartilmis- trajik hikayeleri yunan-Bulgar- Sirp vs. ders kitaplarindan okuyabilirsiniz ) Bu cocuklar –gene zorla- musluman yapilir. Daha sonra Sarayda, Askeriye’de vs. kullanilir. Devsirme sistemi, gayrimuslumleri asagilayan bir sistem olarak gorulmus ve direnisle karsilasilmistir.
    (wikipedia’dan bire-bir ceviri: http://en.wikipedia.org/wiki/Devshirmeh )
    Gayrimuslumler, esitlige Mustafa Kemal’le Kavusmustur.

    Neyse, Ekrem bey, bunlari yazmak benim de cok hosuma gitmiyor. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Bunlari ilk okudugumda ben de sok gecirmistim. Bize anlatilanlar o kadar farkliydi ki. Zaten Fener patrigi Barthelemeos daha dun zehir zemberek bir aciklama yapti ki, bence kesinlikle hakliydi. Link orda, Ingilizceniz de var; gerisini okursunuz.

    Evet, Osmanli gayrimuslumleri asimile etmeyen ama onlara esit statu de vermeyen bir devletti. Iyisiyle, kotusuyle ecdadimizdir. Saygiyla anariz. Ama gecmisi dogru bilirsek, gelecegi saglam kurariz. Sizin dediklerinizi ben dogru Kabul edip, onun uzerinde bir demokrasi mutabakati yapmak istiyorum.

    Bana yazdiginiz modeli ben kesinlikle olumluyorum. Ataturk’un kurdugu bu cumhuriyette esitce, ozgurce, BILIMIN ONDERLIGINDE ve mutlak bir din ozgurluguyle kardesce yasayalim.

    Ne dersiniz?

    Saygilar,

  81. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Sevgili kardesim Ali Duman,
    Iletiniz icin tesekkurler. Simdi siz, bana bu ibare icin de kizarsiniz ama valla icimden oyle geldi. Biraz sinirli ama gercekten cok samimi bir uslupla yazmissiniz. Esprili geldi bana 🙂 Samimiyeti hep takdir ederim.

    Sanki bana daha cok genc bir arkadasimla konusuyormusum gibi geldi. Demek ki, tribunlerden sahaya indiniz. Tamam, tamam kizmayin canim, saka yapiyorum 🙂

    Einstein “Onyargilari parcalamak, atomu parcalamaktan daha zordur” demis.
    Ben insanlari cart-ist; curt-ist diye ayirmiyorum. Ataturk’u cok severim, galiba Ataturkcu oluyorum; ama Benjamin Franklin’i de severim ama Franklinist diye bir tabir duymadim. Sonucta hayatta sevilecek ve ornek alinacak yuzlerce insan vardir.

    Bakin size ne anlatayim: yillar once once bir Arap arkadasim vardi ve inanilmaz antisemitic’ti. Bir gun ona bir oyun oynadim. Musevi bir arkadasim bana geldigi zaman onu da cagirdim ama birbilerinin etnik kimliklerini bilmiyorlardi. Muhabbet de Is ve Basketbol merkezli seyretti. Birbirlerini cok sevdiler, hatta kanka oldular. Musevi arkadasim gittikten sonra “nasil buldun arkadasi” dedim. “Super bir adam” dedi.
    “Iyi arkadas olur musunuz” dedim. “Bundan sonra sen ikincisin” dedi. Guldum. “Bu arkadas kim biliyor musun “dedim. Kim dedi. Bir Musevi dedim, hem de cok dindar. Inanamadi. “Ama bu cok iyi bir adam ya” dedi. Ama onyargisi yikilmisti. Dost olduklarini duydum, sonra.

    Sizin Kemalist olayinizi da ben oyle goruyorum. Belki bir Kemalistle tanissaniz, cok iyi arkadas olursunuz. Anlasamayacak bir sey yok. Mevlana “herkes ayni yone gitse, dunyanin dengesi bozulur” demis; onemli olan ortak zemini bulmak.

    Imdiiiii, sahadaki performansiniza bakalim 🙂 Bence hat-trick yaptiniz sayilir.

    Valla, yazdiklariniz benim de bu ulke icin arzuladigim seyler. Aynen katiliyorum. (gulmekten degil tabii)

    Peki simdi bu basliklarin altini doldurabilir miyiz??

    ÇOĞULCU, KATILIMCI ve EN GENİŞ ŞEKLİYLE DENETLENEBİLEN ŞEFFAF BİR DEMOKRASİ,
    Denetleme mekanizmasi nedir? Ordu mu yoksa?? 🙂

    DEVLETİ DEĞİL, İNSANI VE İNSAN HAKLARINI ESAS ALAN SOSYAL DEVLET. (KUTSAL DEVLET YERİNE, VATANDAŞINA HİZMET EDEN DEVLET)
    Model nedir ? AB ? ABD? Anayasa ornegi??

    – DEVLET HUKUKU YERİNE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ (”KEMALİST HUKUK” DEĞİL, “TARAFSIZ HUKUK” ANLAYIŞI)
    Hangi hukuk? Biz Kita Avrupasi Hukukunu benimsemistik. Aynen mi kalacak? Anglosaxon hukuk’a gecilebilir mi? Dinsel Hukuk ile iliski?

    BİR İNANÇ SİSTEMİ ÜZERİNE (SUNNİLİK) KURULU “SAHTE LAİKLİK” DEĞİL, TÜM İNANÇLARA EŞİT MESAFEDE “DEMOKRATİK LAİKLİK”.
    Yani devlet dinden elini cekecek mi? Diyanetin durumu? Imam Hatipler ne olacak? Alevilerin durumu?
    Basortusu, hac ve diger dini sembollerin durumu?

    Ust basliklarda anlastik. Alt basliklardaki dusuncelerinizi de almak isterim. Bakalim oralarda nasil bir ortak zemin bulabiliriz?

    Saygilar,

  82. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Ne İslamcıyım, ne de Osmanlıcı. Tek bir şey söylüyorum: Türkiye Cumhuriyetinin modernleşmesi Atatürk’ten 200 yıl önce başlamıştır ve Atatürk’le birlikte bu doğal süreç kesilmiş; modernizasyon baskı ile, zorlamayla, dayatılmayla yapılmaya başlamıştır. Bu yüzden de geri tepmiştir. Türkiye’de dindar insanlar bu yüzden on yıllarca modern kurumlara ve değerlere yabancılık hissetmiştir. Şimdi tekrar doğal yörüngesine girmiştir.
    Osmanlı hakkında “şok” olmanız hiç samimi bir görüntü değil. “Bütün kötülüklerin kaynağı” olarak resmedilen Osmanlı’da sizi şaşırtan bir şey olmaması lazım. Ama doğrusu beni şaşırttınız. Köleliği Mustafa Kemal’in kaldırdığını yeni öğrendim mesela. Birçok devrimini duymuştum ama bize köleliği aldırdığını kimse anlatmamıştı. Çok ilginç. Yalnız kafama takıldı, acaba diğer Orta Doğu ülkelerinde köleliği kim ortadan kaldırdı? Öyle ya, mesela Arabistan Kemalist devrim yapmış değil ya?
    Devşirme sisteminin gayr-i insani olduğu kesin. Bir çocuğun anne-babasından zorla alınması kabul edilemez bir şey. Yalnız bir devşirmenin sadrazam olabilmesi de Kemalistlerin zenofobik yaklaşımlarının çok ötesinde bir şey. Gayr-i müslimlerin Atatürk tarafından eşitliğe kavuşturulması da pek doğru değil maalesef. Ulusalcılarımızın sıklıkla ikrar ettiği gibi köylü Mehmet’in açlık çekerken Agos ağanın kuyumcu dükkanına sahip olması Paşayı feci halde rahatsız eden bir şeydir. Nitekim Osmanlı’da Ermeni paşalar, Rum saray erkanı bulunurken Türkiye Cumhuriyetinde Atatürk mirası bize hala “Cumhurbaşkanının anası Ermenidir” diye höyküren faşist zihniyeti miras bırakmıştır. Varlık vergisi absürdlüğünden, 6-7 Eylül olaylarından hiç bahsetmiyorum. Osmanlı çok kakaydı, çok gericiydi azizim. Ama kültürü bu ulusalcı zenofobik kültürden çok daha iyiydi.
    Osmanlı hanedanına yapılanlar yürek sızlatan bir muameledir. Hanedanın Atatürkle aynı düşündüğü bir Kemalist zırvasıdır. Aynı şekilde düşünüyorduysa baba niye uğraştınız adamlarla, bıraksaydınız destek olsalardı ya devrime?

  83. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Iletiniz icin tesekkurler. Burada bir fikir alisverisi yapmaya calisiyoruz, polemik asla amacimiz degil. Objektif sekilde olaylara farkli perspektifden bakarak, bir sentez yaratmak cabasinda olmaliyiz. Bu tartismanin taraflara yeni perspektifler acmasini umuyorum, baska bir sey degil.

    Ama, tartismaya “Kemalizm berbat bir seydir.” seklinde bir “assumption” ile girerseniz bir senteze varamayiz. Bu siteye gelmeden once bu kemalizm lafini belki 5 defa duymusumdur, bu sitede ezberlemis oldum 🙂 Kemalizm diye bir sey literaturde kullandigim bir sey degil, Ataturk Devrimleri var. Herneyse…

    Eger onyargisiz, objektif bicimde tartisicaksak devam edelim; yok gene efsanelere dalacaksak herkes inandigi seye inanmaya devam etsin, degil mi ?

    Simdi yazdiklarinizi kisaca tartisalim :

    1. Ataturk ile Osmanli Batililasmasinin dogal sureci kesilmis dediniz. Dogrudur. Batiya dogru (ya da Evrensel Degerlere) bir evrilme vardi; Ataturk 100 senede alinmayacak yolu 15 senede aldirdi.Bu dogal olarak bir hazmedis sorunu yaratti. Burada size katiliyorum.

    Ayni Batililasma surecini yasayan Japonlarda uyum saglayamayanlarin toplu intiharlari bile oldu, degisim cok zordur. Bugun isletmelerde bir degisim veya ozellestirme surecinin ne sancilar yarattigi dusunun; bir ulkeden bahsediyoruz. Zaten biz dönduk, Japonlar dönmedi. O ayri mesele.

    2. Birinci maddeye paralel olarak, evrilme cok yavas gidiyordu. Mesela bir kolelik sistemi, Sultanlarin onca anlasma imzalamalarina, o kadar istemelerine ragmen kaldirilamiyordu. Islam dininin kolelige izin veren yapisi, bunu kaldirmayi daha da zorlastiriyordu. (Bkz. wikipedia)

    Iste benim demek istedigim de bu. Evrim yerine Devrim. Koleligi istedigi halde bitiremeyen Osmanli Sultanlari (bir de halife olmalarina ragmen) nin yapamadigini, Mustafa Kemal aninda bitirdi. Laik anayasayla, kolelik konusulamadi bile. Evrilerek yok olsaydi daha mi iyi olurdu, tartisilir.

    3. Birbirimize etiketler takmak dogru degil. Islamci, kemalist, Osmanli… Hic bir sey siyah-beyaz degil, az gri, cok gridir.
    Kemalizm ya da Ataturk Devrimleri -her neyse artik- ne burada soylendigi uzere kapkara bir seydir; ne de resmi kaynaklardakine gore bembeyaz.

    4. Bakin, ben tartismayi kisisel olarak almamanizi ozellikle rica etmistim.
    Tarihle yuzlesmek zordur, bir toplumun ozelestiri yapabilmesi onun gelismislik katsayisiyla orantilidir.
    Soyle diyorsunuz: “Gayr-i müslimlerin Atatürk tarafından eşitliğe kavuşturulması da pek doğru değil maalesef.”

    Bakin size wikipedia’dan bire-bir ceviriyorum:
    “Osmanlı’da Dhimmi sistemi ile musluman olmayanlarin kisisel guvenlikleri ve mallari guvence altina alinmistir. Ama Musluman olmayanlar uzerinde yasal belli kisitlamalar ve engeller vardi. Mesela silah tasiyamazlar ve muslumanlarin oldugu davalarda sahitlikleri kabul edilmezdi. “
    Ama Bernard Lewis sunu da belirtmistir: “Musluman olmayanlar, Osmanli’da hak bakimindan ikinci sinif olmalarina ragmen, durumlari Ortacag Avrupasinda hristiyan olmayanlarin durumundan cok daha rahat olmustur.” ( Bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Dhimmi#Meaning )
    Yani bu bilinen bir tarihi gercek, neden Kabul etmekte zorlaniyorsunuz?

    Laik anayasa ile esitlik saglandi. Ama o kemiklesmis ayrimciligi yikmak o kadar zor ki. Hala Turkiye’de “Islam, en mukemmel dindir, diger dinler bozulmustur” ogretisi var. Siz bunu cocuklariniza ogretirseniz farkli dinden insanlari nasil esit ve kardes gorebilir ki?

    5. Ekrem bey, hatirlarsaniz. Sizle gectigimiz ay da soylesip, fikir alisverisi yapiyorduk. Ama benim cok rahatsiz oldugum bir sey vardi: EFSANELER, CARPITILAN GERCEKLER, DAYANAKSIZ IDDIALAR…
    Bunlardan cok rahatsiz olup, siteyi birakmistim. Gectigimiz hafta tekrar girip tartisilanlara bir baktim. Sorulan bazi sorulara cevap yazdim ve tekrar bir fikir alisverisine girildi.
    6-7 Eylul olaylarinin bile Ataturk’un yuzunden ciktigini soyluyorsunuz, vs. Yani kusura bakmayin ama o kadar komik seyler yaziyorsunuz ki. Bu olaylari cikaranlar, farkli dinden olanlari asagilik goren zihniyete sahip zenofobik egitimsiz kesimdir. Ataturk Devrimleri ise din olgusunu toplumsal yasayistan cikarmis, bireysel alana sokmustur aynen diger butun gelismis ulkelerdeki gibi. Kimse kimsenin dininden ustun degildir.
    Bu hezeyanlar, Osmanlinin hala silinemeyen uzantilaridir. Osmanli, iyisiyle kotusuyle tarihtir.Lewis’in dedigi gibi Ortacag Avrupasindan iyidir, modern devletlerin gerisindedir. Bunu degistirmeye calisan aydin Osmanli Sultanlari da caresiz kalmislardir. Mustafa Kemal de moderniteye evrilen bir sureci, devrimle hizlandirmistir. Burada size katiliyorum, devrimler sancili sureclerdir. Dogrudur.
    6. Osmanlinin aydin halife ailesi, Ataturk karsiti degildir, aksine Cumhuriyetin destekcileridir. Kendileri boyle konusurken, siz kabul etmemekte ozgursunuz tabii. Samimi itirafta bulunayim, kisisel gorusumdur: Keske parlemento halifeligi kaldirmayip Sultanahmet cevresinde Vatikan gibi bir mini-devletle surdurseydi, inaniyorum gunumuzde Islamofasizm diye bir sey cikmazdi.
    Cagaptay’in Islamcilik uzerine vargisini gecen iletide yazmistim: “Islamcilik’in bir din veya gerceklikle alakasi yoktur. Sadece, utopik bir ideoloji olan Islamcilik’i yaymak icin carpitilan gerceklik ve efsanelerdir.” (Cagaptay, Wall Street Journal, 8.Ekim.2009)
    Dr. Cagaptay ayni yazisinda o aydin halifeleri geri istedigini soyluyor. Valla, ben de istiyorum 🙂
    Ben gectigimiz iletinizi cok sevmistim. Cunki bir arguman vardi. Tartisirdik, fikir alisverisinde bulunurduk. Ama gene olay “kemalistler tu-kaka, kemalistler kaka-tu” cikmazina giriyor.
    Arguman ve cozum yazacaksaniz tartismaktan keyif duyarim. Ama arguman ve uzlasi onerileriniz yoksa, tartismanin da bir anlami yok ki boyle “tu kaka” nidalariyla…
    Saygilar,

  84. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Kısa bir Analiz. Selanikli Ulu Önder ne demiş?
    1. *Yurta Sulh Cihanda Suhl*. Gercek durum ülkemizi Atanin ilkelerine zit olan bir Islami parti 80 sene sonrasi dünyaya acmaya basladi. Ülkemizin içinde bariş deye birsey yok.Devamli bir ic savaş sürmekte.
    2.*Hakimiyet kayıtsız sartsiz halkındır*
    Hakimiyet elisüngülü darbeci zihniyetli askerlerin elinde. Hür iradenin sectigi Başbakanimizi asip da katil olan bir ordumuz var.
    3.*Hayatta en hakiki mürşit ilimdir* Yüzbinlerce Türk gencinin egitim hakkı ve imkanini elinden aliniyor. Yok kızın başı kapaliymis yok erkek meslek liseliymiş denilerek genclerin egitim almasina Kemalistler engel oluyor.

    Atam bizi devamli mağdur etmek için mi azili gavurlarin elinden kurtardin?

  85. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    OTEKINE SAYGI VE ZENOFOBI ??

    Ekrem bey,

    Eklemeyi unutum ama Deniz Baykal’a ne kadar benzediginizi fark ettim. Kemalistleri zenofobik olmakla sucluyorsunuz ama ayni mentalite sizde de var.

    Soyle dediniz:

    “Devşirme sisteminin gayr-i insani olduğu kesin. Bir çocuğun anne-babasından zorla alınması kabul edilemez bir şey. Yalnız bir devşirmenin sadrazam olabilmesi de Kemalistlerin zenofobik yaklaşımlarının çok ötesinde bir şey. ”

    Oncelikle devsirme sistemini olumsuzluyorsunuz, bu sizin evrensel humanist yaninizi gosteriyor. Mutabikim. Ama ozunden koparilip zorla din degistirilmis bu cocuklarin sadrazamliga yukselebilmesini olumluyorsunuz.

    Bakin, ayni soylemi Baykal/Bahceli de kullaniyor:
    Kurtler her mevkiye gelebilirler diyor. Ayrimcilik yok diyor.

    Ama Kurtler ne zaman yukselebiliyorlar? Turklesirlerse.Bu ne demek? 6 yasindaki okula yeni baslayan cocuklara ana dili disinda bir egitim vermek. Onlarin ana dillerine, etnik zenginliklerine saygi duymamak demek.

    Osmanli’da Sokullu zorla ailesinden kopartilip, muslumanlastirilmadan “kendisi olarak” sadrazam olabilseydi, amenna!..

    Ayni sekilde, Kurt kokenli yurttaslarimiz Turklesmek zorunda olmadan, “kendileri olarak” basbakani cumhurbaskani olsalar Cagdas Demokrasimiz olur.

    Resmi dil Turkce olarak kalir o ayri mesele. Ama o cocuklar daha iyi egitim gormus olurlar.

    Yani velhasil, Aziz Nesin’in cok guzel kitaplari vardir. Insanlarin sovdukleriyle ozdeslesmeleri konusunda. Lutfen kisisel olarak almayin.

    Ama, siz de Deniz Baykal/Devlet Bahceli ile ayni mentaliteye sahipsiniz bu konuda. Onlar zorla Turk yapiyor, siz zorla Osmanli. Mentalite ayni. Kisinin kendisi olmasina izin vermiyorsunuz.

    Lutfen, dusuncelerinizi bir de bu perspektifden degerlendirin.

    Saygilar,

  86. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Ayni Batililasma surecini yasayan Japonlarda uyum saglayamayanlarin toplu intiharlari bile oldu, degisim cok zordur. Bugun isletmelerde bir degisim veya ozellestirme surecinin ne sancilar yarattigi dusunun; bir ulkeden bahsediyoruz. Zaten biz dönduk, Japonlar dönmedi. O ayri mesele.

    Japonların modernleşmesi bizimkinden çok farklıdır. “Son Samuray” filmini izlemiş miydiniz?

    Iste benim demek istedigim de bu. Evrim yerine Devrim. Koleligi istedigi halde bitiremeyen Osmanli Sultanlari (bir de halife olmalarina ragmen) nin yapamadigini, Mustafa Kemal aninda bitirdi.

    Binlerce yıllık gelenekler öyle yasa çıkartmakla, laiklik ilan etmeyle bitirilmez. Bana, neden Suudi Arabistan’da, İran’da kölelik olmadığı cevabını vermediniz. Bu genel bir eğiliminiz. Hiçbir sorumun cevabını vermiyor, yeni şeyler ekleyip duruyorsunuz.

    6-7 Eylul olaylarinin bile Ataturk’un yuzunden ciktigini soyluyorsunuz, vs. Yani kusura bakmayin ama o kadar komik seyler yaziyorsunuz ki.

    Bir kere Atatürk’ün Selanik’teki evi yakıldı söylencesi üzerine çıktığını biliyoruz. Bu olayın 1960 darbesinin temelini hazırladığını biliyoruz. Kemalizmin Türk insanına kazandırdığı zenofobik kültürü de biliyoruz. Look like a duck, walk like a duck, quack like a duck…

    Osmanlinin aydin halife ailesi, Ataturk karsiti degildir, aksine Cumhuriyetin destekcileridir. Kendileri boyle konusurken, siz kabul etmemekte ozgursunuz tabii.

    Ben de onu soruyorum. Madem adamlar cumhuriyetin destekçisiydi, neden korktu devletlumuz da memlekete adım dahi atmalarına izin vermedi? Madem cumhuriyet değerlerini bu kadar özümsemişlerdi neydi cumhuriyetin hanedanla dertleri? Murat BArdakçı’nın “Son Osmanlılar”‘ını okumuş muydunuz?

    Dr. Cagaptay ayni yazisinda o aydin halifeleri geri istedigini soyluyor. Valla, ben de istiyorum 🙂

    Bu isteğiniz kanunlara göre suç teşkil ediyor. Bize okulda bu halifelerin en az Atatürk kadar modern, birçok yabancı dile hakim, operadan ve sanattan anlayan aydın insanlar olduğu anlatılmadı. Sizce anlatılmamasının sebebi ne olabilir? Lütfen sorularıma cevap.

    Arguman ve cozum yazacaksaniz tartismaktan keyif duyarim. Ama arguman ve uzlasi onerileriniz yoksa, tartismanin da bir anlami yok ki boyle “tu kaka” nidalariyla…

    Ben de aynı şeyleri tekrarlayıp durmak yerine sorularıma cevap vermenizi rica ediyorum. Yoksa sürekli bir şeyleri açıklamak zorunda kalma durumuna düşüyorum ki hiç istediğim bir konum değil. Çözüm bulmaya biraz da siz gayret göstermelisiniz.

  87. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Oncelikle devsirme sistemini olumsuzluyorsunuz, bu sizin evrensel humanist yaninizi gosteriyor. Mutabikim. Ama ozunden koparilip zorla din degistirilmis bu cocuklarin sadrazamliga yukselebilmesini olumluyorsunuz.

    Osmanlı’nın özünden koparılıp zorla din değiştirmiş çocukların sadrazamlığa yükselmesini dert etmemesini; Hasbelkader yükselip başbakan, cumhurbaşkanı, meclis başkanı olan birilerinin kökenlerini araştırıp; ve bunun best-seller kitaplar halinde toplumda da kabul görmesi anlayışına göre çok daha insancıl olduğunu söylüyorum. Karşılaştırma demek nispet, oran tayini demektir biliyorsunuz. Devşirme sistemini tasvip etmediğini söyleyen bir adam zaten sistemin temeline karşıdır. Deniz Baykal, Kürtlerin asimilasyonuna karşı mı çıkıyor? Eğer öyleyse evet Deniz Baykal’la aynı düşünüyoruz.

  88. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ahmed bey,

    Bu Osmanlı-Atatürkçülük muhabbetinden çok sıkıldım. Bence nasıl Osmanlı’nın köküne kibrit suyu çöktük, biz artık beyaz bir sayfa açtık dedik; aynı şekilde Atatürkçülük de kendi zamanında kaldı. Günümüze hitap eden, akar kokar bir yanı kalmadı. Evrensel demokratik idealler çerçevesinde güçlü bir dönüşüm yaşanıyor. Artık bu işin teorisyenliğine de soyunmaya gerek yok. Patronlarımızın dediği gibi “tıkır tıkır” işliyor zaten. Bir yandan ihracatımız artıyor, demokrasimiz gelişiyor, milliyetçiliğimiz, ulusalcılığımız törpüleniyor, çoğulculuğumuz ve farklılıkları kabullenme kültürü gelişiyor. Atatürkçülük, Osmanlıcılık filan bunlar işin artık sloganı. Sabaha kadar tartış dur. Aynı kokuşmuş iç bayıltıcı argümanlar. Ben müsaadenizle sizinle daha fazla tartışmak istemiyorum. Çok sıkıldım, çok.

  89. Yazan:MB Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey

    SOMUT SORUM SU:

    Turkiye icin nasil bir demokrasi modeli dusunuyorsunuz? Ben Ataturk’u seven, akla ve bilime inanan ozgurlukcu bir insan olarak, sizlerle beraber kardesce nasil yasarim ?(A.S.)

    Sorunuzun cevabını; fikir ve kanaatlerimi, yayınlanan yazılarımın satır aralarında bulmanız mümkün. Daha fazlası için; Derin Düşünce sitesini takip etmenizi öneririm:)

    Ekrem Bey size yeterince cevapta vermiş ancak, ümit derim, ideolojik bir körlük hissiyle değilde, fikir paylaşımı olarak meseleyi ele alıyorsunuzdur.

    Ek olarak, Milletin ve sivil toplum kuruluşlarının vs.. talepleri göz önüne alınarak ortak bir konsensus neticesinde oluşturulan sivil bir anayasayı destekliyorum.

    AB üyelik sürecini önemsiyorum.

    “Zira AB üyelik süreci ideolojik bir devleti değil, performansa, halka sunduğu hizmete dayanan bir devleti gerektiriyor; yönetimin, kendini ideolojik referanslarla her türlü siyasal ve toplumsal denetimin dışında gördüğü bir devlet yerine, meşruiyetini toplumdan alan ve topluma demokratik mekanizmalarla hesap vermek zorunda olan bir devlet istiyor. Dolayısıyla AB sürecinin ilerlemesi, ‘ideolojik devlet’ anlayışının ve pratiğinin ve buna yaslanan bürokratik oligarşinin sonu demek…”(Daha fazlası için: Hukuk Devleti mi üstündür yoksa Devlet Hukuku mu? yazısı)

    Daha önce de bahsetmiştim. Neyin halkın yararına olup, neyin olmadığına halkın kendisinin karar vermesidir bütün mesele.
    Hani hakimiyet kayıtsız şartsız milletin ya! Ona mahsuben:)

    Devlet ve devlet kurumlarını her türlü ideolojilerden ve her türlü -izm’lerden arındırmakla işe başlarsak, gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemiş oluruz.

    Sürç-i lisan ettiysem affedin.

    Sevgilerimle…

  90. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    ISLAM DUNYASINDA KOLELIK VE KALDIRILMASI

    Ekrem bey,
    Iletiniz icin tesekkurler. Umarim bu tartismalari kisisel almiyorsunuzdur. Yaptigimiz sadece dostca bir soylesme ve fikir alisverisi. Ben hikaye acidir diye kolelige fazla girmedim ama iste Islam ve Osmanli’da kolelik (wikipedia’dan cevirecegim, baska bir sey degil 🙂

    1. ISLAMDA KOLELİK:
    Temel Islam Hukuku koleligi kabul eder. Hz. Muhammed ve yanindakiler koleleri almis, satmis, ozgur birakmis ve yakalamistir. Islamiyet oncesi doneme gore kolelerin durumu daha duzelmistir. Kole ticaretini baslatan MS 1100 yilarinda Arap tacirlerdir ve bu ticaret Osmanlilara da gecmistir. Islam Hukuku Seriatta, kolelerin ayri bir hukuku vardir. Koleler icin degisik yasa ve duzenlemeler vardir. Mesela, Musluman bir kole musluman olmayan koleye ustundur
    http://en.wikipedia.org/wiki/Islam_and_Slavery#19th_century_and_post_19th_century

    2. OSMANLIDA KÖLELİK
    Avrupa Devletlerinin baskisiyla 19. Yuzyilda koleligi sona erdirecek fermanlar ilan edilmistir. Sultan II. Mahmut 1830 yilinda beyaz kolelere ozgurluk vermistir. Velhasil, 1890 Bruksel Konferansiyla kole ticareti hepten yasaklanmis ama 20.yuzyilin ilk ceyreginde kacak olarak devam etmistir. http://en.wikipedia.org/wiki/Slavery_(Ottoman_Empire)
    19. Yuzyilda (sagolsun aydin Osmanli halifeleri 🙂 Kuran’da bir yorum degisikligi olmus ve kolelik’in Islama karsi oldugu aciklanmistir. Ama bu yorum Suudi Arabistan’in Wahabileri tarafindan kabul edilmemistir. http://en.wikipedia.org/wiki/Islam_and_Slavery

    3. KÖLELİGİN KALKMASI
    Kolelerin dinen taninmasi ve onlar icin ayri kanunlar olmasi Musluman ulkelerde koleligin kaldirilmasini Batiya kiyasla zorlastirmistir. Britanya ve Fransa’dan gelen baskilarla kolelik 20. Yuzyilin baslarinda 1. Dunya Savasi sonrasi kalkmaya baslamistir.

    1925 senesinde Mekke’de koleler olagan gunluk pazarlarda satilmaktaydi. 1927 senesinde Cidde Anlasmasiyla Britanya Hukumeti ve Ibn’i Suud bir anlamsa yaparak koleligi bitirmeye karar verdiler. 1936 yilindan itibaren –eger o tarihten once kole degillerse- Arabistan’a kole ithalini yasaklayan bir talimat cikarildi.

    Nihayet 1962’deki cikarilan yasayla Suudi Arabistan’daki tum kole alim-satimlari ve trafigi yasaklandi. Daha sonra musluman ulkeler koleligi birer birer yasaklamaya basladilar. 1981 yilinda en son Moritanya Islami Cumhuriyeti koleligi yasakladi.
    http://en.wikipedia.org/wiki/Islam_and_Slavery#19th_century_and_post_19th_century

    Turkiye’ye gelince, 1920’lerde parlemanto laik anayasaya gecip koleligi tartistirmadi bile, diktator ya, zalim ya. Yaktin Ataturk kole tacirlerini. Ah, bu Ataturk, ah..

    Devam edeyim mi, Ekrem bey? Ezber bozalim mi beraber ?? Ben size ne kadar bilime girerseniz, ne kadar okursaniz o kadar Ataturkcu olursunuz demistim hatirlarsiniz. Sozlerimin arkasindayim.

    Saygilar,

  91. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    Ekrem bey,
    Iletiniz icin tesekkurler. Daha simdi gordum.Eszamanli gonderdik herhalde benim kolelik aciklamalarimla beraber.

    Siz,

    “Binlerce yıllık gelenekler öyle yasa çıkartmakla, laiklik ilan etmeyle bitirilmez. Bana, neden Suudi Arabistan’da, İran’da kölelik olmadığı cevabını vermediniz. Bu genel bir eğiliminiz. Hiçbir sorumun cevabını vermiyor, yeni şeyler ekleyip duruyorsunuz.”

    dediginiz icin ben de Islamda kolelik ve kaldirilmasi uzerine uzun bir yazi yazmis bulundum.

    Sonradan soyle yazmissiniz:

    “Evrensel demokratik idealler çerçevesinde güçlü bir dönüşüm yaşanıyor. Artık bu işin teorisyenliğine de soyunmaya gerek yok.

    Atatürkçülük, Osmanlıcılık filan bunlar işin artık sloganı. Sabaha kadar tartış dur. Aynı kokuşmuş iç bayıltıcı argümanlar.”

    Kesinlikle ayni fikirdeyim. Aklin yolu birdir.
    Ulke demokrasimizi ve gelismisligimizi nasil artirabiliriz onu tartismaliyiz.

    700ler de bitti, 1600ler de bitti, 1930 lar da.. 2000’leri yakalamaliyiz..

    “Dun dun ile gecti cancagizim,
    Bugun yeni seyler soylemek lazim”

    Saygilar,

  92. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 22, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Atatürkçülüğün köleliği kaldırdığı tezine dair herhangi bir bilimsel makale, vikipedi linki filan var mıdır? Ben bulamadım çünkü. Aydınlatırsanız sevinirim.
    İslam dünyasında kölelik konusunda yazdıklarınız doğru. Yalnız konuya anakronik yaklaşıp günümüz dünyasıyla karşılaştırmak yerine köleliği tüm boyutlarıyla ve sosyal konteksiyle incelemek gerekir. Bu başlık altında tartışmak anlamsız olur. BBC’nin şu linkini objektif ve kapsamlı buldum, paylaşmak isterim: http://www.bbc.co.uk/religion/religions/islam/history/slavery_1.shtml
    Yukarıdaki yazınızda şu noktaya da itiraz etmek istiyorum. Batı’nın kölelik konusundaki sicili İslam dünyasına göre çok kötüdür. İslam dünyasında her ne kadar köle bir mal gibi alınıp satılsa da hiçbir zaman Kunta Kinte, Köle Isaura dizilerindeki sahneler yaşanmamıştır. Amerika’da 50 yıl öncesine kadar var olan ve hatta hala devam eden Klu Klu Klux vahşetleri, toplumsal ayrımcılık da olmamıştır. Hiçbir zaman bir zenci ile bir beyaz arasında ırk farkı gözetilmemiştir. Veya yerli halka “aborigin” diye ad takıp hayvanlarla bir tutulmamıştır. Veya Fransızların Cezayir’de, İngilizlerin Hindistan’da (Gandi’nin Özyaşam Öyküsünü tavsiye ederim) yaptığı, günümüzde Amerika’nın Irak’ta, Guantanamo’da yaptıkları gibi bir muameleye tabi tutulmamışlardır. Bu yüzden köleliğin kaldırılması Batı zoruyla olmuştur klişeleri gerçeği yansıtmıyor.
    size model olarak sunduğum öneride Osmanlı kelimesi geçiyor diye, Osmanlı’ya ve İslam’a ait herşeyi yerin dibine sokmanız gerekmiyor. Ben ne köleliği geri getirelim diyorum, ne devşirme sistemi koyalım. Çok basit bir şey söylüyorum. Geçmiş birikimlerimizden faydalanalım. Bu coğrafyada biz, Selçuklular ve önceki Türk beylikleriyle birlikte 1000 senedir yaşıyoruz. Bu deneyimi paranteze alıp kendi tarihini Sümerlere götürmek ve Osmanlı deneyimini es geçmek bize çok şey kaybettirir. Kaybettirdi zaten. Dünyanın ırk olarak belki en karışık coğrafyasında ırk temeline dayalı bir cumhuriyet kuruldu. Kafatası ölçümleri yapıldı, Türk ırkını ululayan suni tezlerle vakit kaybedildi. Maya tutmadı. Türkiye on yıllarca kendi içine kapandı, sorunlarını görmezden geldi. Dünyayı görmezden geldi. Artık herkes yapılanın yanlış olduğunun bilincinde. O yüzden çok konuşmak, tartışmak da anlamsızlaşıyor. Günümüzde artık Atatürk’ün altı oku da, Nutukta yazdıkları da, ulusalcılık, turancılık idealleri de söndü, bitti, tarih oldu. Bu devir kapandı. İsabet buyurduğunuz gibi artık yeni şeyler söylemek lazım.

  93. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 22, 2009 | Reply

    ÖZELEŞTİRİ VE DOMOKRATİK KÜLTÜR KAPSAMINDA İSLAMDA KÖLELİK

    Ekrem bey,

    Iletiniz icin tesekkurler. Islam’da kole olayina ayrintili olarak girmek istememistim. Siz iki defa ısrarla sorup istediğiniz için açıklamak zorunda kaldım. Wikipedia’dan çevirip ufak bir özet yaptım. Ayrıca bunları Türkçe Wikipedia’ya da upload ettim; diğer insanlar da yararlansın diye.

    Ben kendimi öncelikle bir dünya vatandaşı bilimci olarak görüyorum, ne Müslüman ne Türk kimliğimi işime karıştırmadan her olguya bilimsel nesnellik geregi, esit uzaklikda bakmaya çalışıyorum.
    Atatürk özellikle köleliği kaldırdı demedim ki, o sadece meclisde laik (aklı ve mantığı yol gösterici alan) bir anayasa yaptı. Islam Dünyası 1980’lere kadar kölelikle uğraşırken, Atatürk Türkiye’sinde kölelik dahil hiçbir dinsel dogma etkin olamadı. Bkz. KOLELIGIN KALKMASI iletim.

    Aydınlanmamış Batı’da kölelik en az Islam Dünyasındaki kadar kötüdür. Doğrudur. Ama gene efsaneleriniz var.

    “Hiçbir zaman bir zenci ile bir beyaz arasında ırk farkı gözetilmemiştir” demissiniz.

    Bu da bir efsanedir. Osmanlı sultanları once beyaz ırkın köleliğini kaldırmış, derisi kara olanların ve kadınların köleliği en sonra kalkmıştır. Sultan II. Mahmut 1830 yilinda ilk kez beyaz kolelere ozgurluk vermistir. Daha sonra yayınlanan kölelik karşıtı fermanları Suudi Arap Wahabiler açıkça kabul etmemiştir O dönemde Istanbul’da nüfusun beşte biri köledir (Historical survey > Slave societies. Encyclopædia Britannica)

    Şeriat’taki kölelik hukukuna gore İslam’da -çok açıkça- müslüman bir köle müslüman olmayana, erkek köle de kadın köleye üstündür.

    Evet kölelik olgusu İslam’ın önemli bir parçası olmuştur, 30-40 yıl öncesine kadar. Ama bu Islama özgü de değildir. Kölelik tek tanrılı dinlerin ve tarihin acı bir gerçeğidir. Toplumlar dinsel dogmalardan sıyrılıp, akla ve mantığa evrildikçe kölelik de yok edilmiştir.

    Batıda köleliğe karşı ilk kanun, 1772 yılında İngiliz yargıç Lord Mansfield’den geldi; 1777 yılında Vermont eyaleti Amerika’da köleliği kaldırdı. 1794 yılında –Fransız Devriminden sonra- Jakobenler köleliği kaldırdı. 1807 yılında Köle Ticareti Kanunu ile köle ticareti Britanya sınırlarında bütünüyle kaldırılmıştır. 1808 yılında da Amerika’da köle ithali durdurulmuş, ama kölelik bütünüyle kalkamamıştır,
    Bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Slavery

    ABD’deki 2008 yılında ilk siyahi başkana kadar insanlar eşitliğe evrilmiştir.

    Şöyle demişsiniz:
    “size model olarak sunduğum öneride Osmanlı kelimesi geçiyor diye, Osmanlı’ya ve İslam’a ait herşeyi yerin dibine sokmanız gerekmiyor. “

    Üzgünüm bu da çok açık bir önyargı. Haksızlık ediyorsunuz. Gerçekleri aktaramayacakmıyız?

    Tekrarlıyorum: iki defa ısrarla benden Araplarda ve İslam’da köleliğin nasıl kalktığını anlatmamı istemeseydiniz, bu kadar ayrıntıya girmezdim. Kendi kişisel görüşüm bir kelime yoktur. Wikipedia’dan bire, bir çevirdim; sonra da başkaları da yararlansın diye Türkçe kısmına upload ettim.

    Gerçekler acıdır. Üzgünüm. Gerçekleri yazdım diye yerin dibine soktuğumu da düşünmüyorum. Şu an hiç bir İslam ülkesinde kölelik kalmamış, bu yüzyıl içinde İslam dini iyiye-güzele evrilmiştir. Bu da sevindiricidir. Şu anda bir çok İslam ülkesinde kadın hakları da iyiye evrilmektedir, Bugün, Suudi Arabistan’da kadınların araba sürmesi, sinemaların açılması ve hatta başka bir dine geçenlerin idam edilmemesi söz konusudur. Düşünün bunları bir 30 sene once telaffuz edemezdiniz. Yani kesinlikle bir iyiye evrilme söz konusudur.
    http://www.mideastinfo.com/documents/Saudi_Arabia_Basic_Law.htm

    Elestiri olmadan, tabu ve dogmalarla, nasil kötüler elenir ayıklanır??

    Ama ben şu lafınıza cidden üzüldüm: “Osmanlı’ya ve İslam’a ait herşeyi yerin dibine sokmanız gerekmiyor.”

    Nasıl yerin dibine soktum? Ben sadece ansiklopediden çevirdim. Gerçekleri saklayalım mı?
    Ama sizin bu “bizim olanı eleştiremezsiniz” türü mantığınız yüzünden Sevgili Hrant’I katlettiler. “Turkluge hakaret” diye ici boş bir suçlamayla Orhan Pamuk Türkiye’ye gelemiyor.

    Sonuçta, çıkış noktası aynı: Biz dinimize/ milletimize gufrettirmeyik yanlış bir şey söyletmeyik!.. Erdoğan da ABD’de öyle dedi ya. “Benim neslim soygırım, moygırım yapmaz”. E, bu zihniyetle olaylara yaklaşırsak ne olacak?

    Niye bunlar Türkçe wikipedia’da yer almıyor? Niye kimse bu gerçekleri Türkiye’de konuşamıyor. Çünki, “bak şu namussuz dinimize milletimize güfrediyor” deyip 17 yaşında bir çocuğun eline tabancayı verdin mi iş bitiyor!.. Hrant’I böyle katlettiler, diğer dinden insanları böyle öldürdüler, böyle Alevilere saldırttılar.

    Ekrem bey, ben sizin aydın ve barışçıl bir insan olduğunuzu biliyorum. Ama, şöyle derseniz daha iyi olmaz mı;

    “Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Bu bilgiler Islami kimliğimden dolayı beni üzdü ama saygı duyuyorum.” Bu kadar. Böylelikle bir Demokrasi Kültürü doğar.

    Siz –belki bilmeden- bu mentaliteyi sürdürüyorsunuz. Ötekine saygı. Karşıt fikirlere saygı. Bunu oluşturmamız lazım.

    “Fikirlerinize karşıyım. Ama bunları ifade etme hakkınızın sonuna kadar arkasındayım”. Bir Jacoben’den sözler 🙂

    Daha bir önceki iletinizde Osmanlıyı ve Atatürk dönemini bırakalım. bugünü ve yarını konuşalım dediniz. Dünyada gelişim bu kadar hızla ivmelenirken.

    Demokrasimizi nasıl geliştiririz, insanımızı nasıl daha “insanca” yaşatırız bunları konuşalım.

    Ama unutmayın her şey Demokratik Kültürle başlar; orda da tabu dogma olmaz.

    Yalniz, bir sonraki iletimde bir yazdiginiz efsaneyi/yanlışı daha duzeltmek istiyorum, musaade ederseniz. Çünki bu yanlışı –muhtemeldir bilmeden- sürekli yineliyorsunuz, okuyanlar da doğru sanacak 🙂

    Saygılar,

  94. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Sn.Ahmet Selçuk,

    Kölelik tek tanrılı dinlerin ve tarihin acı bir gerçeğidir. Toplumlar dinsel dogmalardan sıyrılıp, akla ve mantığa evrildikçe kölelik de yok edilmiştir.(Ahmet Seçuk)

    “İnsanlık tarihi sadece tek tanrılı dinlerden müteşekkildir” mi demek istiyorsunuz?

    Toplumlar dinsel dogmalardan sıyrılıp, akla ve mantığa evrildikçe kölelik de yok edilmiştir. (Ahmet Seçuk)

    Günümüzdeki köle muamelesi gören savaş esirleri için ne diyeceksiniz? (Guantanamo?)Yahut asgari ücrete ya da işsizlik maaşına talim eden ücretli kölelere ne diyeceksiniz?

    Şu an hiç bir İslam ülkesinde kölelik kalmamış, bu yüzyıl içinde İslam dini iyiye-güzele evrilmiştir. Bu da sevindiricidir.(Ahmet Seçuk)

    Artık İslam dini dogma değil midir yani?

    Bir de sizin engin İslam bilginizden ifade ederek bilgilenmek maksadıyla sormak istiyorum. Günümüzde işveren(patron) işçi(emekçi/hizmetli) gibi yeni üretilmiş kelimeler mevcut. Devletlerin oluşumuyla devlet memuru, düzenli ordularla da rütbeler astlar üstler için ayrı ayrı tanımlar üretilmiş.Televizyonun mevcut olmadığı bir dönemde “insanlar anlasınlar diye kendi dilleri ile vahiy edilen Kur’an’da” sizce televizyon kelimesinin geçiyor olması o dönem insanları için o teknolojik aleti ne kadar anlaşılabilir kılabilirdi?
    Kısaca İslam dininde köle/esir bilgisine sahip olabilmek için başvurduğunuz Kur’an’da(siz en.wikipedia’ya başvurmuşsunuz ama!) bu ayırımların nasıl ve hangi kelimelerle ifade edilmiş olduğunu ayırt edebilecek kadar Arapça bilgisine sahip misiniz? örn:patron/işveren,hizmetli,ücretli,anlaşmalı,kadrolu,sigortalı,savaş esiri,…vs..

    Şu yazı dinlere baktığınız dar açıyı akıl ve mantık yardımıyla biraz daha açabilir belki.

  95. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    GÖNDERİLEN BBC LINKI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
    VE DÜŞÜNDÜRTEMEDİKLERİ

    Ekrem bey,

    Öncelikle, gonderdiğiniz BBC linki için çok teşekkürler. BBC, Arjantin-İngiltere savaşında bile tarafsızlığını bozmamış güvenilir ve tarafsız bir kurumdur.

    Verdiğiniz bu linkde İslam’da kölelik de –dediğiniz gibi- olabildiğince çıplak ve objektif biçimde anlatılmış ama “The devshirme system” den itibaren başlayan kısmı Türkçe’ye çevirip yayınlayacak ne bir gazete çıkar, ne de bir yayınevi.

    Ola ki çevirip yayınlandı, yıllarca sürecek davaların, aşağılanmaların ve saldırıların hedefi olursunuz. Bunlarin uluslararası geçerliğe sahip bilgiler olması hiç bir şeyi değiştirmez. Türkiye’nin ayıbı budur.

    Dini duyguları rencide ediyorsunuz der “dini duyarlılığı” olan bir savcı. Olmadı mı? Her zaman olup, yazarlar yıldırılıyor. Hem de dünyaya kendini ispat etmiş yazarlar.

    Geçen sene “Allahın Kızları” adlı romanı için Nedim Gürsel’e “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” iddiasıyla hakkında soruşturma açıldı” ve adamcağız vatanına geldiğine bin pişman edildi. http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=351336

    Sayın Gürsel, dini duyguları rencide ettiği eleştirisine şöyle cevap vermis:” “Avrupa Birliği’ne tam üyelik için çırpınan Türkiye’de, milattan sonra 2008 yılında bir roman hakkında böylesine bir suçtan soruşturma açılmış olmasına çok üzüldüm. Oysa düşünce özgürlüğü Avrupa Birliği’nin temel kriterlerinin başında geliyor. Türkiye yazarlarını ne zaman rahat bırakacak?”

    Peki, Nedim Gürsel kimdir ?
    Halen Fransa Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nde (CNRS) araştırma direktörlüğü görevinin yanı sıra Sorbonne Üniversitesi’nde Türk edebiyatı dersleri vermektedir. PEN Yazarlar Derneği, Paris Yazarlar Evi ve Akdeniz Akademisi üyesidir. Eserleri toplam 12 dile çevrildi.

    Böyle bir değerden Türkiye neden yararlanamaz; çok demokrat(!) olan AKP top çevireceğine AB’deki düşünce özgürlüğü düzenlemelerini aynen niye getirmiyor? Gizli Dinleme yasalarını çıkarıp uygulamadaki “iş bitiriciliğini” niye bu alanda gösteremiyor?

    Neyse, gönül isterdi ki bu linki okurlarla paylaşalım, ama wikipedia’dan yaptığım çevirilerle zaten şansımı fazla zorladığımın farkındayım 🙂

    Tam bir ikilem. Tarihi gerçekler orada, Ingilizi Amerikalısı okuyabiliyor; ama o BBC linkindeki ansiklopedik bilgileri verseniz “dini duygularımızı rencide ediyorsun” diye dava açacak Adalet Bakanlığı var.

    Gerçekten demokrat bir hükümet başa geçerse o linkin verdiği bilimsel veriler üzerinde tartışabiliriz. Ha, demokrat bir yönetim başa geldiğinde Atatürk’ü de istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz. Sadece hakaret edilmesin, yeter. Ha bir de doğrular konuşulsun. Zaten oraya geleceğim.

    Çok önemli bir efsaneyi düzeltmemiz lazım. Atatürk, Turancılık ve ırkçılık konusunda.

    Acaba bizim bildiğimiz Atatürk ölümünden 70 yıl sonra Turancı ve ırkçı mı oldu, Ekrem beyin iletisinde anlattığı gibi.

    Hiç sanmıyorum. Gene bir wikipedia’ya bakmamız lazım. Bu gecemizi de buna harcıycaz, Bilim için feda olsun 🙂

    Saygılar,

  96. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Sayın MB,

    Öncelikle diyaloğa açık tavrınız için teşekkür ederim. Verdiğiniz linklerin büyük bir kısmını okudum ama o kavramları bir kaç ayrı kaynakdan daha tetkik etmek gerektiği kanısındayım. O yüzden yazılanları bir de wikipedia’dan okuyorum.

    Ozellikle Said Nursi’yi biraz daha yakindan tanimis oldum. Aslında kısa bir araştırma süreci sonunda bir insanı yanlış değerlendirmekten çok korkarım. Daha da okuyacağım eserlerini.

    Su an vardığım sonuç: Bediuzzaman, bilimle bir ilgisi olmayan bir ruhani lider. Cok acı çekmiş, kendini dine ve eserlerine vermiş; o eserleri okuyan milyonların da huzur bulduğu çok açık. Soyut analoji kurabilme yeteneği de yüksekmiş rahmetlinin. Allah rahmet eylesin.

    Demokrasi çok farklı bir şey. Benim AKP konusunda çok ciddi bir hayal kırıklığım var. Onlardan çok umutluydum ve Erdoğan çok iyi bir şans yakalamıştı. Çok yazık oldu.

    Demokrasiyi herkes istiyor. Sizin yazdiklarinizda genelde mutabıkım. Ama bakın 25 senedir şu cunta anayasasını hiç bir sivil hükümet değiştirmedi. Gerek Yunanistan, Gerek İspanya da askeri darbeler gördüler ama ardından gelen hükümetler hemen sivilleşmeyi ve demokratikleşmeyi başardılar.

    Demokrasiyi yaşatacak insanlar, “insana saygı” yı en kutsal değer yapacak bireyler lazım.

    Neyin halkın yararına olup, neyin olmadığına halkın kendisinin karar vermesidir bütün mesele. Doğru. Ama halkı sömürmek için cahil de bırakabilirsiniz, habersiz de.

    Çağdaş demokrasilerde egitim butunuyle bilimseldir. Mutabikmiyiz?

    Devlet dine hic bir sekilde karisamaz. Mutabikmiyiz?

    Basin butunuyle ozgurdur. Vergi dairesi hukumetten bagimsiz olacak. Dokunulmazliklar kalkacak. Universiteler bagimsiz olacak. Ful örgütlenme özgürlüğü.

    Bunlarda da mutabik olmamiz lazim.

    Ben AB uyum sureci için ne gerekiyorsa yaparim derim.

    %100 AB Standartlari,
    %99 değil!..

    Okudukça gene paylaşır, tartışırız 🙂

    Saygılar

  97. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Sayin Çuvaldiz,

    Iletiniz için tesekkurler. Iste cevaplar,

    1. Matematikteki ve / veya kavramlari. Bakiniz Mantik kitaplari.

    2. Orada “yasal bir kurum olarak” kölelik kastedildi. kesip biçtiğiniz için anlaşılmıyor 🙂

    3. Her sey evrilir, dogmalar da. Ya da dogmalarin islerligi.

    4. Bu sorudan hiç bir şey anlamadım. Arapça kaynak değil o, Ingilizce kaynak. Bilim dili, Ingilizce olarak kabul edilmiştir. Başka bir dil de olabilirdi. Butun bilimciler, yazarlar genelde araştırmalarını İngilizce olarak yazarlar, biz de okuruz. ya da çevirirler, gönderirler.

    Bundan sonra sorularinizi numaralandırırsanız sevinirim.
    Anlaşıldı sizden kurtuluş yok 🙂

    Saygılar,

  98. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Sn.Ahmet Seçuk,

    Benden neden “kurtulmak” istediğinizi anlamadım doğrusu.Farklı düşündüğüm için mi? Yoksa sizin direktiflerinize uygun yorum yazmadığım için mi? Öğrencileriniz arasında benim gibi çok sorgulayan biri olduğunda ondan nasıl kurtuluyorsunuz peki?

    Eleştirel,sorgulayıcı,tahammüllü,hoşgörülü çağdaş demokrasi tanımınıza uygun bir tavır değil” kurtulmak” istemek? Beni ötekileştirmeyin lütfen.

    Gelelim cevaplarınıza;
    1)Ve/veya’lık bir anlama açık bir cümle değil kurduğunuz.Kesin hükümle yazılmış.Bu durumda delil niteliğinde “bilimsel” veri sunmanız gerekir aksi takdirde bu sizin ürettiğiniz bir “efsane” demektir.

    2)Yeterli değil.Kesip biçerek soruyu eksik cevaplamışsınız.Guantanamo ve ücretli kölelik kurumları için varsa cevabınızı bekliyorum.Köleliğin yok edildiğini ispat etmeniz için bu iki detayın var olmaması gerekmez mi?Üstelik her iki durumda yasal!

    3)Pardon ama dogma’lar evrilebiliyorlarsa neden hala dogma olarak tanımlanıyorlar o halde? Ve bu evrilerek evrenselleşen dinler arasında “İslam’ı” ve “İslam ülkelerini” teşhis edebilmek için hangi kritere başvuruyorsunuz? Bu kriterin evrensel bir tanımı var mı? Bu tanım da zamanlar “evriliyor” mu?

    4)Tekrar: Kısaca İslam dininde köle/esir bilgisine sahip olabilmek için başvurduğunuz Kur’an’da (siz en.wikipedia’ya başvurmuşsunuz ama!) bu ayırımların nasıl ve hangi kelimelerle ifade edilmiş olduğunu ayırt edebilecek kadar Arapça bilgisine sahip misiniz? örn:patron/işveren,hizmetli,ücretli,anlaşmalı,kadrolu,sigortalı,savaş esiri,…
    Bilim dilinin İngilizcenin Kur’an’da yazılanları anlayabilmek için Arapça bilmesine lüzum yok mudur ?

    Peki Arapça bilmeden kime esir/köle dendiğini nasıl bileceksiniz?

  99. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    ATATURK , IRKÇILIK, TURANCILIK VE ZENOFOBI

    1. T.C. IRKÇI MIDIR ?

    TC. IRKA DAYALI BIR CUMHURIYET DEGILDIR.
    Wikipedia ansiklopedisinden Kemalist Ideoloji başlığı altındaki “Milliyet Ölçütü” nün çevirisini altta veriyorum.
    http://en.wikipedia.org/wiki/Kemalist_ideology#cite_note-12

    Türk olmak şu demektir: paylaşılmış bir dil ve/veya ortak bir geçmiş olarak tanımlanmış paylaşılmış değerler ve geleceği paylaşma isteğidir. KEMALIST MILLIYETCILIK ZENOFOBIK DEGILDIR. Vatandaşlık genellikle ülke içinde doğmuş olmakla ve aynı zamanda kan bağıyla da kazanılır. HER VATANDAŞ, ETNİK KÖKEN, INANC VE CINSIYETE BAKILMAKSIZIN TURK OLARAK TANINIR. Sadece, vatana ihanetle bu hakkınızı yitirebilirsiniz.

    Ansiklopedide Kemalizm’in AÇIKÇA, Zenofobik ve Irkçı olmadığı yazmaktadır.

    2. KEMALIZM TURANCI VEYA PAN-TURKIST MIDIR?

    Gene wikipedia’dan çok rahatlıkla gerçeklere ulaşabiliriz. Aynı sayfada, aşağıdaki bilimsel kaynak verilmiş:

    http://en.wikipedia.org/wiki/Kemalist_ideology#cite_note-12

    Landau, Jacob M. (1995). Pan-Turkism: From Irredentism to Cooperation. Indiana University Press. p. 275

    Ve bu kitabın belirtilen sayfasından bire-bir çeviriyorum:

    Kemalizm sadece “Pan-Turkism”’i resmi ideoloji den çıkarmakla kalmamış, dışardaki Türklerle ilgilenmeyerek ulus-devletin daha dar kapsamda çıkarlarına odaklanmıştır.

    Kemalizm sadece “Turancılık” i resmi ideolojiden çıkartmakla kalmamış; ama ayrıca Anadolu halklarının canlı ve tarihsel kültürleri içindeki Türk halkına odaklanmıştır. Buna Anadolu-merkezli bakış denmiştir.

    Kemalistlerin 1923-1950 arası Pan-Türkizm ile kesin olarak ilgilenmedikleri Landau tarafından bulgulanmıştır.

    Şimdi Turancılık konusuna biraz daha eğilelim, Turancılığın lideri Enver Paşa’nın sayfasına gitmemiz gerek.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Enver_Pasha

    Oradan çeviriyorum:

    Pan-Turkist ve Turancı olan Enver Paşadır. Kurtuluş Savaşına da katılmak için Batum’a gelmiş, Mustafa Kemal’in yanında olmak istemiştir .

    Mustafa Kemal, Enver Paşanın Turancı ütopik ideallerini ve başka icraatlerini de bilmektedir.

    O yüzden, MUSTAFA KEMAL KESIN BIR DILLE ENVER PAŞAYI VE UTOPIK IDEALLERINI REDDETMİŞ, YANINA SOKMAMIŞTIR.

    Enver Paşa’nın Atatürk’den yüz bulamayınca, Sovyetlerle ve Türkic Cumhuriyetlerde Turan ütopyasının ardından nasıl koştuğunu wikipedia’da bu sayfada okuyabilirsiniz ve uluslararası kabul görmüş kaynaklardan öğrenebilirsiniz.

    3. SONUÇ:

    Yukarıda açıklandığı üzere Atatürk’ün ve kurduğu cumhuriyetin TURANCI, IRKÇI, ZENOFOBIK ve PANTURKIST olmadığı bilimciler tarafından KESIN OLARAK söylenmektedir.

    Atatürk Milliyetçiliği Anadolu’daki gelmiş geçmiş bütün uygarlıkları kapsar. Sadece Osmanlı değil, Hititlerden Sümerlere kadar hepsi bizim geçmişimizdir.

    4.EK:”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” IRKÇI BİR CÜMLE MİDİR?

    Aslında bunun ırkçılık ve Türk etnisitesiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Jean Jacques Rousseou’nun sosyal sözleşmesi kapsamında uyarlanmıştır.

    Osmanlı’daki “Padişahum sen yaşa”, “Halifem sen yaşa” veya “devletlum sen yaşa” sloganlarının değişmesi; kulluğun yerini “özgür bireyin” almasıdır.

    Bu bakımdan çağının ulus-devletlerinin de üstünde bir cümledir. Tabii ki, bu yazdıklarımı Ingilizce wikipedia’dan okuyabilirsiniz, Turk wikipedia’da değil. Bakalım çevirdik, gönderdik, umarım koyarlar

    .
    http://en.wikipedia.org/wiki/Kemalist_ideology#cite_note-13

    Buradaki Türk kelimesi, aslinda olmadığı halde Turk etnisitesini de çağrıştırıp, diğer etnik kimlikleri aşağı görebilir. O yüzden, çok rahatlıkla Türk yerine Türkiyeli kelimesi kullanılabilir.

    Atatürkçülük dinamik bir kavramdır, akıl ve bilim ve halkın mutluluğu neyi gerektiriyorsa alır koyarsınız. Dogma yoktur.

    Bu konuda Baskın hocanın çok güzel bir yazısı var:

    http://www.bianet.org/bianet/siyaset/46127-baskin-oran-son-defa-turk-ve-turkiyeli

    SON SÖZ:
    Burada çağımızın en büyük dehalarından Mustafa Kemal Atatürk hakkında söylenen efsaneleri düzeltmek istedim. Vicdanım onun yanlış bilinmesine müsaade etmedi. Çağdaş Demokrasiye ters düşecek son adam belki Atatürk olur.

    Ben vicdanım rahat vermediği için gerçekleri yazmaya çalıştım. Ama isteyen istediğine inansın, ister efsaneye, ister başka şeye.

    Önemli olan bireyin mutluluğudur: hiçbir din, hiçbir ideoloji, hiçbir parti benim için insan hayatından daha önemli değildir.

    Yoruldum: bir süre girmeyi düşünmüyorum siteye, belki sonra ziyaret ederim.

    Saygılar

  100. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Wikipedia, sizin benim gibi adamların yazdığı anonim bir ansiklopedidir, güvenilir bir bilgi kaynağı değildir. Güvenilir bilgi kaynakları uluslararası akademik camiadır. Ayrıca hepimizin gördüğü bir gerçeği wikipedia’ya başka yazıyor diye görmezden gelecek değiliz. Türkiye Cumhuriyetinin ideal vatandaş portresi hepimizin malumudur. Bu portreyi ansiklopedilerde aramak yerine, mesela Kürtlere, azınlıklara sorarak kolayca öğrenebilirsiniz. Veya zamanın gazetelerinde de bulabilirsiniz. Atatürkçü bir arkadaşım şu linki vermişti mesela. Varlık vergisi konusunda gazete başlığında nasıl “misafirlerimizin” hadlerini bilmeleri gerektiği hatırlatılıyor okuyabilirsiniz.http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=1112
    Atatürk’ün siyasi görüşleri konusu ise çok çetrefillidir. Atatürk ne solcudur, ne Turancıdır, ne başka bir şeydir. Ama aynı zamanda bazen solcu, bazen hilafetçi, bazen Turancı, bazen anti-emperyalist, bazen Amerikancı… Pragmatist bir devlet adamıdır ve hepsini kullanmıştır. Taha Akyol, “Ama Hangi Atatürk?” kitabında çok güzel tahlil etmişti, mutlaka okuyun.
    Osmanlı’da “padişahum çok yaşa” diyen yalakalar olduğu gibi Atatürk’e de şiirler düzen, uğruna mevlid yazan, Atatürk-ü ekber diye ezan yazan yalakalar da vardır ve bakanlıklarla, vekillikle taltif edilmişlerdir. Osmanlı’da padişaha “mağrur olma padişahum senden büyük Allah var” diyen münadiler de vardır. Ama ne yazık ki Atatürk’ün çevresinde böyle insanlar olmamıştır.
    SON SÖZ
    Efsaneler söz konusu olunca, Kemalizmin efsaneler türetme konusundaki sicili çok kabarıktır. Güneş Dil teorilerinden, aryan Türk ırkı tezlerine, Mu kıtası efsanelerinden, Ergenekon hikayelerine, kesik baş Kubilay hikayelerinden, İngiliz parasıyla vatan satan Şeyh Said hikayelerine, Inkılap tarihi bir efsane tarihidir. Amacımız doğru tarih bilgisini insanlara aktarmak ve insanların zihinlerini bu hurafelerden kurtarmak. Benim de yalanlarla bir geçmişe iftira edilmesi ve gerçeklerin gizlenmesine gönlüm razı değil. Ve bir yere gitmiyorum, yine bekleriz efendim.

  101. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    BBC linki ile ilgili düşündükleriniz çok haklı değil. Türkiye’de Osmanlı tarihi ile ilgili padişah analarından tutun, eşcinsel ilişkilere kadar yazılmayan bir şey kalmadı.
    Nedim Gürsel’in kitabı hakkında kim, hangi amaçla dava açtı bilmiyorum. Kitabın içeriğinde dava açmayı gerektirecek hiçbir şey yok.
    Yalnız tabi düşünce insanlarının böyle davalarla oyalanması çok ayıp. İki sene kadar önce bir uçakta iki İngilizin konuşmalarına şahit olmuştum. Londra’ya uçuyorduk ve İstanbul’a sürekli gelip giden bir bey diğerine şöyle diyordu:
    “Burası kesinlikle Avrupa’da olmayı hakedecek bir ülke değil. Geçenlerde bir yazar (İpek Çalışlar’ı kastediyor), Atatürk’ün karısı hakkında bir roman yazmış diye hakkında dava açıldı (Topal Osman’dan kaçmak için Atatürk’ün çarşafa girip köşkten kaçmasını yazması Ata’ya hakaret olarak görülmüştü). Bir akademisyen (Atilla Yayla’yı kastediyor) Atatürk’ten “bu adam” şeklinde konuştuğu için görevinden alındı. Ve inanamayacaksın ama Atatürk hakkında bir videodan dolayı tüm ülkedeki youtube erişimi kapattırıldı. Kesinlikle Avrupalı olamaz bunlar” filan diyordu. Şimdi de Can Dündar hakkında “Mustafa” filminden dolayı 7 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Hrant Dink öldürüldü. Nokta dergisi kapatıldı. Taraf gazetesi her fırsatta yıldırılmaya çalışılıyor.
    Bizim sitemiz de genelkurmay tarafından fişlendi mesela. Maalesef insanların farklı fikirlere tahammülü yok. Bu, demokrat bir hükümet olup olmamasıyla alakalı değil. Toplumsal sosyal bir dönüşüm gerekiyor. Bu da kolay değil. Zamanla oturacak.

  102. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ekrem bey,
    Iletiniz icin tesekkurler. Aynen tahmin ettigim gibi bir cevap yazdiniz, caniniz sagolsun.

    Wikipedia bir ANSIKLOPEDIDIR. Bilimsel kaynakli olmayan hiç bir veri yayınlanamaz. Sİz bu efsanelerinizi bir gönderin, bakalım yayınlıyorlar mı?

    Bilgiler, akademisyenler tarafından yazılmış, bilimsel kabul gormus kaynaklardan alinir, dip not olarak da belirtilir. Somut bir sey yazmadan, hemen iki kaynak ismi verip bir “disinformation” yaratiyorsunuz.

    Aslinda vurgulamayacaktim ama vurgulayim:

    Siz soyle yazmadiniz mi:

    “Dünyanın ırk olarak belki en karışık coğrafyasında ırk temeline dayalı bir cumhuriyet kuruldu. Kafatası ölçümleri yapıldı, Türk ırkını ululayan suni tezlerle vakit kaybedildi. Maya tutmadı. Türkiye on yıllarca kendi içine kapandı, sorunlarını görmezden geldi. Dünyayı görmezden geldi. Artık herkes yapılanın yanlış olduğunun bilincinde. O yüzden çok konuşmak, tartışmak da anlamsızlaşıyor. Günümüzde artık Atatürk’ün altı oku da, Nutukta yazdıkları da, ulusalcılık, turancılık idealleri de söndü, bitti, tarih oldu.”

    Yani Ataturk icin IRKÇI, KAFATASCI, ZENOFOBIK, TURANCI diyorsunuz. Sadece burda degil, bunu sürekli diyorsunuz.

    Ben de yukaridaki ATATURK , IRKÇILIK, TURANCILIK VE ZENOFOBI baslikli iletimde sizin yazdıklarınızın çarpıtılmış gerçeklik olduğunu, bilimsel kaynaklardan ve ansiklopedilerden ispatlıyorum.

    Peki alın size yukarıdaki ansiklopediden aldığım o bilgilerin dipnotlarındaki bilimsel kaynaklar. Hoş, zaten bilimsel olmayan bir şeyi wikipedia’ya sokamazsınız:

    1. ATATURK’UN KURDUĞU TC, IRKÇI VE ZENOFOBIK DEĞİLDİR

    Dayanilan kaynak:

    1982 anayasası, 2001 yılında düzeltilmiş.

    Citizenship is defined in the 1982 constitution, Article 66. (amended on October 17, 2001).

    2. KEMALIZM TURANCI VEYA PAN-TURKIST DEGILDIR.
    TURANCI OLAN ENVER PAŞA’YI KURTULUŞ SAVAŞINA BİLE KABUL ETMEMİŞTİR.
    Dayanilan kaynak:

    Landau, Jacob M. (1995). Pan-Turkism: From Irredentism to Cooperation. Indiana University Press. p. 275.

    (Prof. Landau Osmanli tarihi üzerine Indiana Universitesi dahil dünyanın pek çok üniversitesinde çalışmalar yapan saygın bir bilimcidir)

    Paksoy, H.B., ‘Basmachi’: Turkestan National Liberation Movement 1916-1930s, Modern Encyclopedia of Religions in Russia and the Soviet Union, Florida: Academic International Press, 1991, Vol. 4

    Ayrıca, http://en.wikipedia.org/wiki/Turanism linkinde önemli Turancılar alfabetik olarak şöyle sıralanmış: (AÇIKÇA ATATÜRK YOK!..)

    • Yusuf Akçura
    • Tekin Alp
    • Sadri Maksudi Arsal
    • Hüseyin Nihâl Atsız
    • Enver Paşa
    • Resit Galib
    • Ziya Gökalp
    • Riza Nur
    • Nejdet Sançar
    • Mirsäyet Soltanğäliev
    • Hikmet Tanyu
    • Dündar Taşer
    • Fethi Tevetoğlu
    • Alparslan Türkeş
    • Turan Yazgan
    • Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu

    Yararlanılan kaynaklar:
    1. Stoddard, T. Lothrop. “Pan-Turanism”. The American Political Science Review. Vol. 11, No. 1. (1917): 16.
    2. ^ Paksoy, H.B., ‘Basmachi’: TurkestanNational Liberation Movement 1916-1930s – Modern Encyclopedia of Religions in Russia and the Soviet Union, Florida: Academic International Press, 1991, Vol. 4
    3. ^ Caravans to Oblivion: The Armenian Genocide, 1915 (Hardcover) by G. S. Graber
    4. ^ Kaveh Farrokh, “Pan-Turanism takes aim at Azerbaijan: A Geopolitical Agenda”

    ŞİMDİ NE OLACAK ???

    Ataturke ve TC’ye TURANCI, IRKÇI, ZENOFOBIK dediniz. Yazdıklarınızın gerçek olmadığı ortada.

    Ama siz gerçeği mi arıyorsunuz?
    Sorun burda.

    Osmanlı konusundaki efsaneleri hiç katmıyorum.

    E, peki şimdi ne diyeceksiniz? Nasıl bir kulp takacaksınız ? Sadece merakımdan soruyorum.

    Saygılar,

  103. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Türkiye Cumhuriyeti ırkçı, faşist değildir. Kaynak: T.C. 1982 anayasası :))
    Akşam akşam iyi güldüm, sağolasınız Ahmet bey.

    Atatürk’ün turancılığı konusundaki görüşlerimi yukarıda yazdım. Atatürk hilafetçi de değildir ama Kurtuluş savaşında Hindistan’ın desteğini almak için hilafetçi de olmuştur. Turancılıkla ilgili Türkçe vikipedi’yi açarsanız şunları görürsünüz:

    Cumhuriyet’in İlanı’ndan sonra Atatürk zaman zaman Turancı duyarlıkları okşayıcı konuşmalar yapmış ve TC banknotlarında [1] ve pullarında bozkurt gibi Türklüğün sembollerini kullanmıştır [2].

    Yine vikipedia’dan:

    Turancı düşüncenin tanınmış önderi Ziya Gökalp 1923’te Ankara’da Matbuat Müdürlüğü tarafından yayımlanan Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Turancılığı “uzak mefkûre” ilan ederek, Türkiye devletinin kuruluşunu esas alan yeni bir Türkçülük tanımı getiriyordu. Gökalp bu eserinin basımından iki ay sonra Mustafa Kemal tarafından milletvekili adayı göstirildi.

    Kaynak: Ahmet bey’s favourite: http://tr.wikipedia.org/wiki/Turanc%C4%B1l%C4%B1k
    Buyrun kulpunuz.

  104. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Wikipedia güvenilir bir kaynaksa o halde siz Ermenilerin soykırıma uğradığını da kabul ediyorsunuz Ahmet bey. Buyrun kapı gibi wikipedia linki, adamlar çatır çatır linklerini de koymuşlar, hepsi önemli tarihçiler:
    http://en.wikipedia.org/wiki/Armenian_Genocide
    Demek ki neymiş? Wikipedia kolaylıkla manüple edilebilen ve moderatörlük kimin elindeyse onun borusunun öttüğü bir platformmuş, öyle değil mi Ahmet bey?

  105. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    NEDEN DEMOKRATIK OLAMIYORUZ ???

    Ekrem bey,

    BU yazdiklarim ozellikle sizedir.Size ve aslinda demokrasi istediklerini söyleyip de Atatürk’e suç bulan diğer arkadaşlara.

    Uzgunum, Atatürk hakkında yazdıklarınız çarpıtılmış gerçeklik ve efsanedir. Hepsini şuraya teker teker yazsanız, hepsi teker teker çürütülür. Bilimsel kaynaklarla tabii. Ataturk, o dönemde yapılması gerekenin muhtemelen en iyisini yapmıştır.

    DEMOKRATİK OLAMIYORUZ, ÇÜNKÜ DEMOKRASİYİ İSTEYEN HÜKÜMETLER BAŞA GELMİYOR. BU KADAR BASİT.

    Bir Ufuk Uras’i başbakan yapın, bakalım 7 ayda AB’nin standartları nasıl Türkiye’ye geliyor, Insan Hakları nasıl en tepeye çıkıyor.

    Biz Başbakan Erdoğan olduğu müddetçe, ne AB’ye gireriz ne de Insan Haklari 1 gram ilerler. Cesur politikacı ama demokrat mı ASLA.

    Siz demokratmısınız peki? Bence çabalamanız kazım.

    Demokratik söylemleri kullanmakla DEMOKRAT olunmaz ki. Argümaniniz ne? Nasil geliştireceksiniz demokrasiyi?

    Atatürk’e tu-kaka dediğinizde demokrat olmuyorsunuz ki. Ya da sabah akşam ona sövdüğünüzde.

    Politikanız nedir? Nasıl kendinizi ve toplumu daha demokrat yapacaksınız? Ha, oraya girdik mi sorun başlıyor çünki insndığınız şeyler efsane ve çarpıtılmış gerçeklik. Bunu ASLA kişisel bir saldırı olarak söylemiyorum; sadece gözünüzü açmanız ve kendinizi geliştirmeniz namına söylüyorum.

    Günümüzün en önemli Türkiye uzmanlarından Dr. Çağaptay’ın bulgusu da aynıdır:

    “Islamcilik’in bir din veya gerceklikle alakasi yoktur. Sadece, utopik bir ideoloji olan Islamcilik’i yaymak icin carpitilan gerceklik ve efsanelerdir.” (Cagaptay, Wall Street Journal, 8.Ekim.2009)

    AB’de milyonlarca müslüman yaşıyor. Müslümanlık AB ye engel değil; engel olan şey politika olarak kullanılmasıdır yani Islamcılık (Islamism).

    Atatürk’ün partisinin başındaki adam muhafazakar ve demokrasiye bir şey verebilecek bir adam değil. Deniz Baykal’ı savunan yok ki burda.

    Gerçek Atatürkçülerden Livaneli, 2005’de Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Atatürk’ün kurduğu devrimci, dönüşümcü, reformcu CHP’nin, işbaşındaki yönetimin anlayışı nedeniyle bu çizgisinden uzaklaştığını söylemiştir. Ve istifa etmiştir.

    http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/02/24/604347.asp

    Bu yazdığım AKP’yi olumladığım anlamına asla gelmesin. AKP demokrasi için çok ciddi bir talihsizliktir.

    Umarım gerçek DEMOKRAT bir hükümet gelir, KOMIK BAHANELER URETMEDEN AB standartlarına geçeriz.

    Hayatı boyunca dogmaya savaşmış “tek mirasım akıldır” diyen bir adamı dogmalara boğuyorsunuz, ayıptır. Hiç top dolaştırmayalım!..

    Çare: %100 AB standartları, %100 Demokrasi !..

    (%99 DEĞİL!..)

    AB yolunda “sahte demokratlar” döküleceklerdir- duracaklardır zaten.

    Saygılar,

  106. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ahmet bey,
    Türkiye Cumhuriyeti ırk temeline göre kurulmuş mudur, kurulmamış mıdır konusuna aşağıdaki alıntılar eşliğinde bir bakalım:

    Tek Adam: Mustafa Kemal 1919-1922, Cilt II, Şevket Süreyya Aydemir:

    Türklerin toplu bulunduğu tabiî sınırlar içinde, yabancı ırklardan arınmış bir devlet ve vatan özleminin, Mustafa Kemal’de daha Harp Okulu ve kurmay sınıflarında belirmiş olduğunu açığa vuran çok ilgi çekici bir konuşmaya burada değinmeliyiz. Bu konuşma, Mustafa Kemal’in Harp Okulu’ndan beri en yakın arkadaşı olan General Ali Fuat Cebesoy tarafından, Şubat (1964) ayı içinde, İstanbul’da “İktisadî Araştırmalar Tesisi”nde verilen bir konferanstır.
    Bu konferansında, Mustafa Kemal’in bu düşüncelerini ele alan General Cebesoy, onun genç yaşında ve Harp Okulu sınıflarındayken, Osmanlı İmparatorluğunun o zamanki yapısına değinerek, bu yapının değiştirilmesi gereğini savunduğunu belirtmiştir. Bu açıklamalara göre Mustafa Kemal, o günlerde Osmanlı İmparatorluğuna dahil bulunan yabancı ırklar temsilcilerinin, meselâ Arap, Arnavut gibi milliyetlere mensup olanların, Türkler tarafından bir konferansa davet olunarak kendilerine, kendi kendilerini idare haklarının verileceğini ve kendileriyle karşılıklı anlaşmalar içinde hür münasebetler kuulmasını savunuyordu. Bu ülkeler kendi halklarına terk edilmeliydi. Bu suretle Osmanlı vatanı elbette ki küçülecekti. Mustafa Kemal bu küçülmeyi makul buluyor ve savunuyordu. Ona göre devletin sınırları, Garbî Trakya dahil olmak ve Bulgaristan’ın da güneyinde Türklerle meskûn bir kısım Rumeli arazisi içeride kalmak, güneyde Halep ve Musul da Anadolu’ya bağlanmak suretiyle çizilmeliydi. Bu topraklar dışındaki yerler, oralarda yaşayan ırklara bırakılmalıydı.

    Konferansı veren ve Mustafa Kemal’in o zamanki bu görüş ve tartışmalarına şahit olan Ali Fuat Cebesoy’a göre, o günlerde Mustafa Kemal’i dinleyen arkadaşları, onu, savunduğu bu fıkirler için şiddetle yermişler, ona ağır kelimelerle hücum etmişlerdir.

    Mustafa Kemal’in o zamanki bu görüşlerinde ve tartışmalarında elbette ki, kafası her istikamette işleyen ve hele devrinin meseleleriyle uğraşan, fakat kesin, belirli bir siyasî sisteme henüz ulaşmamış olan bir genç Harbiyeli’nin masum çabaları vardır.

    Ama tarihin garip bir gelişmesiyle işte o zamanki genç Harbiyeli, bir gün, bir Mustafa Kemal Paşa olarak, yeni bir Türk Devleti’ni, Misâk-ı Millî sınırları, yani onun gençlik hayallerine aşağı yukarı uyan sınırlar içinde kurmak ve yaşatmak misyonunu üstüne alacaktı. Daha doğrusu tarih, ona bu misyonu, mukadder kılacaktı.

    Aydemir, Şevket Süreyya. [1964] 2006. Tek Adam: Mustafa Kemal 1919-1922, Cilt II. İstanbul: Remzi Kitabevi. 203-204.

    Devam edelim:

    Çankaya: Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar, Falih Rıfkı Atay:

    Vaktiyle hıristiyanlar Ankara’nın da bütün iyi geçim ve kazanç kaynakları üstünde kurulmuşlar, kalenin istasyona bakan sırtını konakları, otelleri, lokanta ve hanları ile donatmışlar. Çankaya ve Keçiören semtlerine de asma, yemiş ve gölge ağacı dikerek yaz için serince birer köşe edinmişler. Biz Türkler efendiliğimizle kalmışız ama, onlar, çorbacımız kesilmişler, 923’te Ankara’ya geldiğimiz vakit, bağ evleri müstesna, hıristiyan mahallesinden eser yoktu.
    Atay, Falih Rıfkı. [1961] 2004. Çankaya: Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar. İstanbul: Pozitif Yayınları. 381-382

    Devam edelim:

    Recep Peker’in İnkılab Dersleri Notları, Recep Peker:

    [İ]nsanlık tarihi yirminci yüzyıla açılırken, yeryüzünü kaplayan geniş türk yığınlarının batı parçası, her yönden gülünç, zayıf ve karmakarışık hale gelmiş olan ve kendisini terkib eden cüzler arasında bir bağlılık kalmıyan Osmanlı imperatorluğunun durgunluğu içinde uyuyordu. Bereket versin ki, en büyük imha vasıtaları ve en ezici hadiselerle bile bozulması mümkün olmayan tek bir şey, türk kanı, bütün bu gürültüler içinde temiz kalmıştı. Batı türkleri bu çöküntü içinde kanının arılığını korudu ve sakladı. Dünyaya batırlık örneği gösteren osmanlı ordusunun yüksekliği, devlet idaresinin kötülüğüne rağmen, bu orduları yaratan bay türk ulusunun kanındaki yücelikten ileri geliyordu.
    Peker, Recep. 1936. Recep Peker’in İnkılab Dersleri Notları. Ankara: Ulus Basımevi. 5.

    Zamanın marşlarından bakalım biraz da:

    “Ne Mutlu Türküm Diyebilene”, Ahmet Yıldız:

    Pek çoğu güçlü bir Türk ırkı vurgusuna sahip marşlar, Kemalist dönemde, ulusal heyecanı ateşlemek içinn kullanılan en önemli araçlardan biriydi. Bu marşlardan örnek alıntılar:
    Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız
    Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız
    Harb Okulu Marşı

    Ne mutlu Türk yaratıldım.
    Türk demek cesaret, doğruluk demek.
    Tarihe ün saldı adım
    Türk doğdum, hür doğdum zafer bana gerek
    Ne Mutlu Türk Yaratıldım Marşı’ndan.

    Türk genciyiz öğünelim kanımızla
    Ünümüzle inanımızla

    Biz dört yanı kaplayan bir çağlayanız
    Oğuz Hanın yüreğinde vuran kanız.
    Yepyeni bir Ergenekon oldu yurtta
    Var ol dedi buna, Bozkurt da.
    Gençlik Marşı’ndan.

    Türküz bütün başlardan üstün olan başlarız.
    Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.
    Onuncu Yıl Marşı’ndan.

    Yıldız, Ahmet. [2001] 2007. “Ne Mutlu Türküm Diyebilene”: Türk Ulusal Kimliğinin Etno-Seküler Sınırları (1919-1938). İstanbul: İletişim Yayınları. 179-180.

    Bakın bu da Atatürk’ün yazdırdığı ve İran Şahı için bestelettiği “Özsoy” adlı operadan:

    “Tarih diyor ki bize,
    Uygarlıklar ırmağı,
    Brakisefal soyda
    Buldu özlü kaynağı.
    Bu soy Asya’dan çıktı,
    Dört bir yana dağıldı.
    Bu tarih, yükselişin
    Başlangıcı sayıldı.
    Avrupa, Anadolu, İran
    Ve orta yayla
    Uygarlığa girdi.
    Bakın, bu büyük soyla
    Zaman durur mu?”

    Daha isterseniz binlerce alıntı bulabilirim. Afet İnan’ın bilimsel (!) brakisefal kafa araştırmalarından, Atatürk’ün Keriman Halis için “Türk ırkının güzelliğini bütün dünyaya gösterdi” demeçlerine, bütün inkılap tarihi ırkçılık doludur. Bunu siz de biliyorsunuz da, ikrar etmek pek işinize gelmiyor anlaşılan. Ama efsanelerimizi yıkmak zorundayız. İnsanlar gerçeği bilmeli, öyle değil mi?

  107. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Iletinize tesekkurler. Acikca Demogoji yapiyorsunuz. Dogmanizi hakli çıkaracak, kaynak arıyorsunuz; gerçeğe ulaşacak kaynak değil.

    Yazdıklarınız sadece çarpıtma, üzgünüm. Hadi, çürütelim bakalım:

    1. 1982 Anayasası 1924 Anayasasının temel maddelerine elleyememiştir.En azından onu yaptılar 🙂 Yani aynı madde 1924 anayasasında da vardır. Bilimsel çalışmalarda teamül, en son değiştirilmiş halinin verilmesidir. Bakiniz:
    http://www.anayasa.gen.tr/

    Itirazınız?

    2. Atatürk Turancılığı okşayıcı konuşmalar yapmış. Nerde yapmış? Kaynak verin. Kim öyle algılamış?

    Böyle bir bilimsel sonuç olur mu??? Okşayıcı konuşma yapmış. Bu “kaynağı belirtilmeyen” cümleden “Atatürk Turancıdır” sonucu çıkar mı??

    Prof. Jacob M.Landau, “Pan-Turkism: From Irredentism to Cooperation”(1995, Indiana University Press) adlı kitabında çok açıkca ATATURK’UN TURANCILIK VE PAN-TURKIZMLE KESIN OLARAK ILGILENMEDIGINI VE RESMI IDEOLOJIDEN ATTIGINI SOYLUYOR.

    Bir tarafta ne idüğü belirsiz söylence, öte tarafta kapı gibi BILIMSEL YAYIN.

    Hadi onu geçtik.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Turanism

    Turancılığı anlatan sayfada neden Atatürk’ün adı geçmiyor ?

    Ziya Gökalp de var orada , Türkeş de, Enver Paşa da.

    Neden Ataturk’ü anlatan sayfada Turancı olduğu yazmıyor??

    Kanıta bakarmısınız: Atatürk Turancılığı okşayan konuşmalar yap-MIŞ.

    Ziya Gökalp Turanclıkla ilgili bir kitap yazmış, iki ay sonra da Atatürk onu milletvekili yapmış. E sonuç? Ataturk Turancıdır.

    Ekrem bey, siz benle şaka yapıyorsunuz bence. Neyse gülelim, madem öyle.

    3. Ermeni Soykırımına girmişsiniz? Şimdi demokrasiden bahseden bir adamın böyle bir konuya atlayıp, “hadi konuş bakalım, keh, keh..” türünden bir yaklaşıma girmesi benim kafamda ciddi soru işaretleri oluşturur.

    Şöyle diyim, vicdan sahibi bir insanım. “Benim ceeddiim soygırım, moygırım yapmaz, len” türünden bir şey dyemem. Acılar paylaşılmalı, kardeşlik kazanmalı derim.

    Ve Atatürk’ün 1920lerde Enver Paşa’yı Kurtuluş Savaşına bile almayıp huzurundan niye kovduğunu
    bir daha düşünürüm.(linkini yukarda vermiştim)

    Ben size mentalite olarak, o beğenmediğiniz faşist ve antidemokratik bulduğunuz insanlara benziyorsunuz demiştim. Bir düşünün lütfen.

    Siz, Mustafa Kemal’in 1930 larda sahip olduğu vicdana keşke 2010 larda sahip olsanız.

    Ve bir de “yanlış biliyormuşum” demek büyüklüğünü gösterseniz.

    SONUÇ:

    Ya valla yoruldum. Demokrasi istiyoruz hepimiz.tamam.

    Madem öyle, AB Standartları için bastıralım.

    Ama %100 AB standartları, %99 değil.

    Demokrat olmayanlar o yolda tıkanacaktır zaten. Gerçek demokratlar ise 7 ayda işi bitirirler.

    Saygılar,

  108. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Demokrasi karnemi sizden alacak değilim. Sürekli yorumcular hakkında karne çıkarma alışkanlığınızdan kendinizi kurtarın lütfen.
    Her yorumunuzda Soner Çağaptay’ın İslamcılık sözünü kullanmanız da gerekmiyor. AKP hakkında tartışacak değilim. Beğenen de beğenmeyen de oy sandığında istediği partiye oyunu atar. Bu site sakinleri de bilir ki, biz AKP demokrasi yolunda adım attıkça alkışladık; faşizme kaydıkça hiçbir sitede göremeyeceğiniz ağır eleştirilerde bulunduk. Bir parti taasubumuz yok. AB yolunda gerçek demokratlarla, sahteleri zaten dökülmeye başladı. Doğrusu, mesela demokratik açılım konusunda ve sivil anayasa konusunda insanların gösterdiği tavır bence açık bir ayrım ortaya koyuyor. Bu arada, siz destekliyor musunuz bu ikisini, hadi bakalım biraz da biz imtihan edelim 🙂

  109. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    İlave olarak: Demokratlık konusunda yaptıklarımızı şöyle sıralamak gerekirse. Site olarak:
    – Azınlıkların
    – Alevilerin
    – Kürtlerin kendilerini sitede ifade etmelerine olanak tanıyoruz. Hatta Atatürkçü bir abimizi bile birkaç yazı konuk ettik bu sitede, bize Atatürk’ü anlatıp durdu.
    Siteye sıkı muhalefet eden arkadaşlarımızdan dahi çözüm önerilerini anlamak adına yazı kaleme almalarını istedik ve bunları yayınladık.
    AB sürecine, sivil anayasaya destek olduk.
    Ordunun siyasete müdahalesine en sert karşılıkları verdik. Darbeye Dur de mitinglerine katıldık.
    Bunun gibi yüzlerce şey yaptık. Ya siz Ahmet Selçuk bey? Siz demokrasi adına bu ülkeye ne kazandırdınız biraz da sizden dinleyelim…

  110. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    ILetiniz için teşekkürler. Tam “okşayıcı konuşmalar yapmış”, “Turancılığı öveni milletvekili yapmış” gibi söylencelerin bir insanı Turancı yapamayacağını anlatmıştım.

    Hopppp, değişik kitap, marş ve operalardan alıntılar geldi.

    Metodoloji yanlış. Yok, Atatürk “siz Türk ırkının güzelliğini temsil ediyorsunuz” demiş, yok kafa araştırmaları yapmış; ama MIŞ. Dikkatinizi çekerim: öyle yapmış, böyle demiş. Ohh, Ahmet bunları otursun çürütsün 🙂 İnsaf.

    Bakın, benim de bir işim, ailem, özel hayatım var. Tamam. Atatürk’e yapılan bu yanlış suçlamalar vicdanımı rahatsız ettiğinden, oturdum, saatlerce yazdım vs.

    Ama bir yere varamayız ki. Bunları çürütelim, yarın siz 50 tane daha şiir, fıkra, roman ile karşıma gelirsiniz. Metodoloji yanlış.

    Siz bu kadar dökümanı, wikipedia’ya veya bir Üniversiteye gönderin. Bakın bu adan Turancı ve ırkçı, işte kaynakları deyin.
    (Prof. Landau’ nun tezlerini çürüten BILIMSEL bir kitap bulmanız lazım; şu anda yok. Kapsamlı bir bilimsel çalışma da yıllar surer, yani yolunuz maalesef uzun:)

    Ne zaman ki,

    http://en.wikipedia.org/wiki/Turanism

    sayfasında Türkeş, Gökalp ve Enver Paşa’nın yanına Atatürk’ü koyarlar. Ve ayrıca Atatürk’ü anlatan sayfada, ırkçı ve zenofobik olduğu yazarlar ben de,
    “Ekrem bey, özür dilerim. Tüm dünyaya ve şahsıma Atatürk’ün ırkçı ve Turancı olduğunu ispat ettiniz. Tüm bilim dünyası adına teşekkür ederim” derim.

    Anlaştık mı? O zamana kadar siz bu işi araştırın, ben de işlerime bakayım.
    Şimdi aklıma ne geldi, Çuvaldız adlı arkadaş şimdi bu özrü kes-yapıştır yapıp. “bakın, söyle demişsiniz, peki bir de böyle, nasıl oluyor öyle” şeklinde bana gönderir, sağolsun. Selamlar kendisine.

    Saygılar,

  111. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Yazdıklarınız sadece çarpıtma, üzgünüm. Hadi, çürütelim bakalım:

    1. 1982 Anayasası 1924 Anayasasının temel maddelerine elleyememiştir.En azından onu yaptılar 🙂 Yani aynı madde 1924 anayasasında da vardır. Bilimsel çalışmalarda teamül, en son değiştirilmiş halinin verilmesidir.
    Itirazınız?

    Alın size itiraz. Verdiğiniz linkten aynen:

    Hak ve Hürriyetler Konusunda Uygulama.- 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, temel hak ve hürriyetler konusunda oldukça liberal bir anlayışa sahip olmasına rağmen, bu dönemde, özellikle 1950’lere kadar temel hak ve hürriyetler konusunda uygulama hiç de liberal olmamıştır. 3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim özgürlüğü sınırlandırılmıştır. 4 Mart 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile basın ve siyasal muhalefet tümüyle susturulmuştur. Bu dönemde çıkarılan “İnkılâp Kanunları”nın uygulanmasında şiddete başvurulmuş, “olağanüstü mahkeme” niteliğinde olan “gezici” Ankara İstiklâl Mahkemesi bu kanunlara aykırı hareket edenleri terörle sindirmiştir. Bu mahkemeler âdil yargılanma hakkını ihlâl etmişlerdir. Şapkaya muhalefetten dolayı idama mahkum edilenler bile vardır. Yine bu Mahkeme, “ceza kanunlarının geriye yürümezliği” şeklindeki evrensel hukuk ilkesini ihlâl ederek kanunu çıkmasından önce yapılan fiillerden dolayı idam cezası verebilmiştir. 1925 yılında muhalif dergi ve gazetelerin çoğu kapatılmıştır. 25 Temmuz 1931 tarih ve 1881 nolu Matbuat Kanunu ile “memleketin umumî siyasetine dokunacak” yayınlar yapan gazetelerin Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılması öngörülmüştür. Dernek kurma özgürlüğü fiilen izne bağlıydı. Anayasadaki “altı umde”ye aykırı dernek kurulması yasaklanıyordu. Bazı militan lâiklik uygulamaları (bazı camilerin ibadete kapatılması, hac izni verilmemesi, din eğitiminin yasaklanması) din ve ibadet özgürlüğünü zedelemiştir. Siyasal haklar da görünüşte idi. Zira seçimler iki dereceli olarak ve “açık oy, gizli sayım” esasına göre yapılıyordu. Keza adaylar doğrudan doğruya Mustafa Kemal ve 1938’den sonra İsmet İnönü tarafından belirleniyordu[35].

    Kaynak:http://www.anayasa.gen.tr/tek-1924.htm
    Demek ki neymiş? Kitaba yazdığın değil, nasıl uyguladığınmış önemli olan.

    2. Atatürk Turancılığı okşayıcı konuşmalar yapmış. Nerde yapmış? Kaynak verin. Kim öyle algılamış?

    Böyle bir bilimsel sonuç olur mu??? Okşayıcı konuşma yapmış. Bu “kaynağı belirtilmeyen” cümleden “Atatürk Turancıdır” sonucu çıkar mı??

    Buyrun Atatürk’ün bastırdığı paranın resmi:
    http://www.tcmb.gov.tr/yeni/banknote/E1/14t.html
    Bu da Atatürk’ün turancılığı “okşadığı” demeci:

    “Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.

    işte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Bizim bu dostluğumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. “Hazır olmak” yalnız o günü susup beklemek değildir. “Hazırlanmak” lazımdır. Milletler, buna nasıl hazırlanır ? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… inanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür. Bugün biz bu kitlelerden dil bakımından, gelenek görenek bakımından ayrılmış, çok uzağa düşmüşüz. Bize Osmanlı ve Selçuklu ile sınırlı bir tarih yetmez. Çünkü bu tarih nizim zamanlar içindeki maceramızın bir parçasını kapsar. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Olaylarla, zorunluluklarla, şununla-bununla bölünmüş, parçalanmış, birbirimizden uzak düşmüş olabilir. Bugün biz mi geldiğimiz bu yerde “doğruyuz”, yoksa onlar mı ? Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur.

    Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekli. Tarih bağı kurmamız lazım, dil bağı kurmamız lazım. Bunları kim yapacak ? Elbette biz. Nasıl yapacağız ? işte görüyorsunuz, dil encümenleri, tarih encümenleri kuruluyor. Dilimizi onun diline yaklaştırmaya ve böylece birbirimizi daha kolay anlar hale getirmeye çalışıyoruz. Tarihimizi ona yaklaştırmaya çalışıyoruz. Ortak bir mazi yaratma peşindeyiz.

    Bunlar açıktan yapılmaz, bunlar ad konarak yapılmaz. Bunlar devletlerin ve milletlerin derin düşünceleridir. işitiyorum; benim dil ile tarih ile uğraştığımı gören kısa düşünceli vatandaşlar; “Paşa’nın işi yok, dille, tarihle uğraşmaya başladı” diyorlarmış. Yağma yok! Benim işim başımdan aşkın! Ben bugün, ileri bir Türkiye, çağdaş bir Türkiye kurmaya ne kadar çalışıyorsam, yarının Türkiye’sinin temellerini atmaya da o kadar dikkat ediyorum.

    Bu yaptıklarımız hiçbir millete düşmanlık değildir, sadece yarına hazırlanmaktır. Bugün barıştan yanayız, yarın da barıştan yana kalacağız. Ama durmadan değişen dünyada, yarnın muhtemel dengeleri için hazırlıklı olacağız.”

    Gazi Mustafa Kemal
    29 Ekim 1933

    Yeterli mi?

  112. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Iletiniz icin tesekkurler.

    Ben sizin ve bu sitenin Turkiye’nin aydınlık yüzü olduğunu zaten söylemiştim.

    Ve demokratik evrilmenin iyiye doğru gittiğine inanıyorum.

    İnşallah, asker bir darbeye falan girmez. Çünki Atatürkçülüğe en büyük zararı darbeler vermiştir.

    Ecevit, darbeler karşısında sağlam durmuş, CHP darbeyi olumladığında partisinden istifa etmiştir.

    Aynı Ecevit, 1977 seçimlerinde bu halkın %42 oyunu almıştır. Bu halk Atatürkçülere itibar etmez diye bir şey yok ki. Ve 80 darbesi o oy oranını nasıl eritmiştir.

    Bu halk sağduyuludur. Otokratlardan da kurtulur, Baykallardan da.

    Yeter ki, ordumuz politikaya karışmasın.

    Ben de size -nacizane- gördüğüm eksikliklerinizi söylüyorum. Demokratikçe eleştiriyorum.

    Vicdanım Atatürk’e söylediklerinizden rahatsız oldu. Ben de karşılık yazdım. Dostça. Bilimce.

    Böyle değerlendirin lütfen.

    Saygılar,

  113. Yazan:MB Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    -Hayatı boyunca dogmaya savaşmış “tek mirasım akıldır” diyen bir adamı dogmalara boğuyorsunuz, ayıptır. Hiç top dolaştırmayalım!..(A.S)
    -Ben Ataturk’u seven, akla ve bilime inanan ozgurlukcu bir insan olarak…(A.S)

    Ahmet Bey üzülerek söylemek durumundayım, belki farkında değilsinizdir ancak sizin de yeterince dogmalarınız mevcut.

    Bir “bilimci” de alabildiğine dogmatik olabilir ki, durumunuz bunu teyit ediyor.

    Şimdiye kadar bilim dediniz,wikipedi dediniz durdunuz. Eğer bilim tek yol göstericimizdir diyorsanız; bu, bilim dışı bir önermedir. Çünkü bilimsel yöntem, deney ve gözlemden ibarettir. Dolayısıyla bu önermenizi de deney ve gözlem yoluyla test etmeniz gerekir ki, inanın bu imkansızdır.

    Bilimsel yöntemin etkinliğini kabul etmek (yani bilime önem vermek) başka şey, bunun “en hakiki mürşit” olduğuna inanmak (yani bilimcilik) başka şeydir. İkincisi, tam anlamıyla bir inançtır. Dolayısıyla ilhamlarını “gökten ve gayptan” alanlar ile “bilimden” alanlar arasında, sadece bir “inanç tercihi” farkı vardır.

    Sizin gibi düşünen insanlar kendilerinin “özgür düşünceli”, dindarların ise “dogmatik” olduğunu savunurlar. Oysa mesele biraz irdelendiğinde, söz konusu bilimperest insanların çoğunun da aslında bazı dogmalara inanmakta oldukları ortaya çıkar. Bu dogmaların bazıları politiktir (örneğin bir siyasi liderin yüceliğine ve yanılmazlığına iman etmek gibi.) Bazıları da felsefidir (örneğin materyalist felsefeye iman etmek gibi.)

    Pozitivizm olarak Kemalizm, kendini bir Dogmatizm olarak dayatıyor zaten farkında mısınız? Pozitivist Kemalizm, Bilim’i dogmalardan ibaretmiş gibi tartışılmaz hale getirmiştir. Bilimi Dogmatizme indirgeyen bir Pozitivist dayatma!

    Dostça kalın
    Güzel temennileriniz için de teşekkür ederim.
    Saygılarımla…

  114. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Sevgili MB,

    Iletiniz icin tesekkurler. Uslubunuzu, yazdiklarinizi saygıyla okudum. Ama Bilim konusunda maalesef yanılıyorsunuz.

    Sizin Bilimi elestirmeniz, -benzetmemi cok mazur gorun baska bir unlu bilimciden alintimdir-,

    bir adamin kagnida oturarak son model bir BMW’nun fren tutuşlarındaki sarsılmayı, veya koltukların arkaya sert yatmasini elestirmesine benziyor.

    Bunları tartışmayalım lutfen. Dinsel olanla, bilimsel olan tartışılmaz; kategoriler aynı değil. Dünyanın hiç bir üniversitesinde yapamazsınız. Burada tartışmanın da bir sonuca varmayacağı çok açık.

    BAKIN ÇOK AÇIK ŞEKILDE YAZAYIM:

    AB veya ABD veya Japonya, Kore. Hepsinde demokrasi ve uygarlık aynıdır.

    BILIME DAYANAN BIR EGITIM VE TOPLUM DUZENI.

    BIREYSEL ALANDA SINIRSIZ DIN/ INANC /ÖRGÜTLENME OZGURLUGU.

    ÇÖZÜM:

    Zaten uzlaşıyoruz.

    %100 AB STANDARTLARI . %99 DEĞİL !..

    bunu da zaten kabul ediyorsunuz. SORUN YOK.

    AB Standartları konusunda hep beraber çalışalım.

    Herkesin görüşüne de saygı duyalım.

    Saygilar,

  115. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 23, 2009 | Reply

    Sayin MB,

    Bir onceki iletide bir yanlışlık yapmışım. Düzeltiyorum.

    Sizin değil, dinin olacaktı. Yani yaptığım alıntının doğrusu şöyle:

    “Dinin bilimi eleştirmesi,
    bir adamin kagnida oturarak son model bir BMW’nun fren tutuşlarındaki sarsılmayı, veya koltukların arkaya sert yatmasini elestirmesine benziyor.”

    Merak etmeyin,
    demokratik toplumlarda “herkesin dinsel özgürlüğü”
    güvence altındadır. HERKESIN.

    Mesela, Iran ve Suudi Arabistan’da din değiştirmenin cezası idamdır.

    Oysa gerçek demokrasilerde,
    HERKESE, HER DİNE ÖZGÜRLÜK vardır.

    O yüzden sonuna kadar AB yasaları !.. Zaten mutabıkız. Sorun yok 🙂

    Saygılar,

  116. Yazan:MB Tarih: Ara 24, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey

    “Dinin bilimi eleştirmesi,
    bir adamin kagnida oturarak son model bir BMW’nun fren tutuşlarındaki sarsılmayı, veya koltukların arkaya sert yatmasini elestirmesine benziyor.”

    “Dinin bilimi eleştirmesi” kavramını anlayamadım açıkcası.
    Böyle bir durum söz konusu değildir. Din bilimi eleştirmez. Aksine destekler.
    Bunun yanı sıra, bilimin bir dine veya felsefi bir görüşe dayandırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bırakalım bilimi, bizi ne yöne doğru götürüyorsa götürsün.
    Bunu becerebilirsek yani bilimi objektif bırakabilirsek zaten dine uygun düşen sonuçlara varılacaktır.

    Robert Jastrow’un “God and the Astronomers” (Tanrı ve Astronomlar) adlı kitabındaki şu ilginç yorumu aklıma geldi:

    “… Aklın gücüne inanarak yaşamış bir bilim adamı için, serüven beklenmedik şekilde sona erer. O cehalet dağlarını tırmanmıştır; en yüce zirveyi fethetmek üzeredir, en son kayaya doğru kendini çeker ve tam o sırada, asırlardır orada oturan bir grup ilâhiyatçıyla karşılaşır.”

    Daha çok şey yazacaktım ama madem bu konuyu tartışmak istemiyorsunuz. Saygı duyarım…

    Sevgilerimle…

  117. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 24, 2009 | Reply

    Ahmed bey,

    Bu Turancı olayını gurur meselesi yaptınız anlaşılan. Halbuki çok basit bir şey söylüyorum ben. Mustafa Kemal, hilafetçi olup Hindistan kozunu İngiltere üzerinde oynadı; dinci olup ilk meclis açılışında muhalefetin önünü kesti, komünist olup, antiemperyalist olup Sovyet yardımını sağladı, Turancı olup Sovyetlere göz dağı vermeye çalıştı. Sonra hilafeti kaldırdı, dini kurumları ve liderleri ortadan kaldırdı, komünistleri öldürttü, Turancılığı yasakladı, bu liste uzar gider. M.Kemal pragmatist, oportunist bir adamdı. Duygusal ideolojiler filan onun işi değildi. Onun işi insanları duygusal ideolojiler peşine takıp işini görmekti. Macar bir tarihçiydi sanırım, “dünyanın en ironik şeyidir” diyor, “bir Makedonyalının dünyanın ırk olarak en karmaşık bölgesinde bir ulus-devlet kurması…”
    Bir taktik deha olduğuna şüphe yok. M.Kemal, kendinden bir ideoloji üretmiş değil. Radar gibi, her işine yarayabilecek şeyi alıyor, destekliyor. Turancılık da M.Kemal’in işine yarayan bir araç. Tüm sivil toplum örgütleri kapatılmışken Türk ocakları bu yüzden uzun süre tek açık olan STK. Sonra CHP varlığını tehdit etmeye başlıyor ve kapatılıp Halk Evleri şeklinde CHP’de hayat buluyor. Atatürk’ün ne işi olur Turancılıkla, Türkçülükle. Onun derdi, insanları merkezi otorite çevresinde kenetlemek. Onlara inanacakları bir masal sunmak.
    Yazık olan şu ki, insanlar hala bu masallar ve efsanelerle ömür tüketiyor.
    Atatürk’ü sevip saygı duyabilirsiniz, bence hiçbir mahzuru yok. Ama ailemde birçok Atatürk-sever insan var, onlardan biliyorum; bu masallara fena halde iman etmişler. Ve bu yüzden bu memlekette yaşayan insanlara hayatlarını burunlarından getiriyorlar. Bu baskıyı, bu ülke insanı yaşıyor. Benim bütün derdim budur. Yoksa Allah toprağını bol etsin, ölmüş gitmiş bir adamla işim olmaz.

  118. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Sn.Ahmet Selçuk,

    NEDEN DEMOKRATIK OLAMIYORUZ ???

    Evet neden?
    Niçin Türkiye’de askerler, darbe yapar? Demokrasi ve halkın müreffeh yaşamı için mi?

    Farkli inanistan olanlar mutsuz. Sonuna kadar da haklilar. Ezilen isciler, kadinlar, ac insanlar onlari hic katmiyorum. Bu insanlarin hicbirinin de Ataturk yuzunden hakkimizi alamiyoruz dedigini duymadik. Acikca hukumeti sucluyorlar.(Ahmet Selçuk)

    DEMOKRATİK OLAMIYORUZ, ÇÜNKÜ DEMOKRASİYİ İSTEYEN HÜKÜMETLER BAŞA GELMİYOR. BU KADAR BASİT.(Ahmet Selçuk)

    Bunlar sizin yazmış olduğunuz tespitleriniz!

    2002-2005 arasi yasanan demokratiklesmeyi Kemalistler engelledi mi? HAYIR. Engelleyebilirler mi? HAYIR. Yani burada girilen polemikler o kadar dayanaksiz, o kadar efsane, o kadar celiskili ki.
    2002-2005 arasi Islamcilarin yaptigi atilimlari hepimiz destekledik. Ama onlar, “bunlar askerin korkusuyla Avrupa’ya yaklasiyorlar, bir kac sene icinde gercek yuzleri ortaya cikar” diyenleri hakli cikarmak uzereler.

    Burada inanilmaz bir “gundem carpitma” ve “ikiyuzluluk” goruyorum. Turkiye cunta anayasasiyla yonetilen, parlementonun halktan degil, tuzu kuru elitlerden olustugu, insan haklari ve ozgurluklerde ciddi sorunlari olan bir ulke.(Ahmet Selçuk)

    Özetle; İslamcı(!)bir partinin* “asker” korkusuyla Avrupa yaklaşarak demokratikleşme yolunda Kemalistlerin de desteklediği atılımlar yaptığını ifade ediyorsunuz.
    Size göre “gerçek demokrasiyi” isteyen askerler mi? Demokrasi ve yukarıda ayrı ayrı yazdığınız “mutsuz halkın” sorunlarını çözmek için mi kışlasından çıkıp elini DARBE’ye bulaştırıyor? O kadar demokrasi yanlısı oldukları için mi adına “cunta anayasası” denilen “asker anayasanın” değiştirilme atılımlarını “gerçek demokrasi” yolunda atılan adınlar olarak tanımlıyoruz. O zaman darbe karşı olanların akıllarından ve demokratlıklarından şüphe etmemiz gerekir; darbe karşıtı=asker karşıtı=demokrasi karşıtıdır!!! Daha açık anlatın lütfen; asker kendi yaptığı anayasayı değiştirsin, demokrasiye dönelim diye mi hükümetleri korkutuyor hatta lüzumlu gördüğünde kimseye danışmadan anayasadan aldığı yetki ile DARBE yapıyor?

    Anayasa!1924,1961,1982 bu anayasaları siviller mi yaptı? Askerler darbeleri “sivil hükümetlere” karşı yapmadı mı? Peki şimdi kimlerin, kimlerin korkusuyla “sivil anayasa” yapmasını bekliyoruz?

    Cunta Anayasasina ellemediler, degistirecek cogunluga sahipken*. Yarin yapacaklari bir kac ufak degisiklike Turkiye’yi daha demokratik yapabilirler. Evet sorun budur. Gercekten demokrasiye inanan insanlar basimizda olsa, daha demokratik oluruz.(Ahmet Selçuk)

    Ahmet bey yazdıklarınızdan çoklu kişilik taşıyormuşsunuz gibi bir izlenime kapılıyorum. Bir kişi birbiriyle çelişik bu kadar çok şeyi hangi mantık(!) örgüsü ile kurgulayıp, doğruluğundan hiç şüphe etmeksizin savunmak noktasında bu kadar tutarlı ve azimli olabilir? Nasıl şüphe edilip, sorgulan(a)maz kabul edilen bir inançtır bu?

    “Birkaç ufak değişiklik(!) ile Türkiye daha demokratik yapılabilir demişsiniz. Peki o zaman, darbenin bir ülke insanına ödettiği bedele(!) vakıf , gerçek demokrasiye ulaşmak için hükümetlerin korkulu rüyası olan asker neden kışlasından tank,tüfekle çıkıp hükümet devirme harekatı yapar?Bir kaç ufak değişiklik için mi?

    Gercekten demokrasiye inanan insanlar basimizda olsa, daha demokratik oluruz.(Ahmet Selçuk)

    Sizce demokrasiye inanan bu insanlar, “İslamcı(!) partiler*” ve onlara oy veren insanlar olmadığına göre “gerçek domokrasi” isteyen insanlar kimler? Elinde silah tutan askerler ve atılımları “engelleYEmeyen(!neden “engellemeyen” değil?) kemalistler mi?
    Atatürk’ü çok seven “akıl” sahibi biri olarak demokrasi için yapılması gereken olarak gördüğünüz çözüm(!) yöntemi/ izlenmesi gereken yol aşağıda yazdıklarınız ise eğer siz aksini iddia ediyor olsanız bile bir DARBESEVERsiniz demektir!

    O begenmedikleri Ataturk, o zamanin en ileri yasasi, bilimcilerini, demokratik altyapisini bir gecede getirip uygulamisti. Bu siteye gore, Kemalistler yuzunden demokrasiye gecemiyoruz. Pek inandirici degil.

    Ataturk’un “dedigim dedik” tavri demokratik kabul edilemez ama demokratik altyapiyi olusturdugu da yadsinamaz.Ve bu altyapiyi fasizm ve komunizm ruzgarlari altinda yapmistir.

    “dediğim dedik” tavır sergilerken “ordu” emrine amade miydi?

    Onun hakkinda en acimasiz elestirileri yapanlar da (yukaridaki TIME makalesinde oldugu gibi) onun dehasina, bilimciligine, ilericiligine ve Turkiye icin yaptiklarina bir sey diyemez.

    Daha demokratik uslubu olsaydi, bunlari basarabilirmiydi ? Pek ihtimal vermiyorum. Ama bir sey biliyorum: gunumuzde tum sulalesi ve yandaslariyla Turkiye’nin kanini emen politikacilardan cok daha demokratti.

    Siz, Mustafa Kemal’in 1930 larda sahip olduğu vicdana keşke 2010 larda sahip olsanız.

    Sadece,tek başına “vicdan” mı diyorsunuz? O vicdnanın ardındaki “silahlı güç” sizin için hiç bir anlam ifade etmiyor mu?

    Demokratik üslup demişken.Bu demokratik silahsız vicdandan güç olan üslup nedeniyle Akp 367,kapatma davası, muhtıralar, darbe teşebbüsleri ile yüz yüze gelmedi mi?Malumunuzdur, Dtp kapatma davasından önce yapılan saldırı, gerçekte demokratik açılım istemeyen Dtp’nin “kapatın beni” beyanı gibi okundu ve siyasetten men kararları ile kapatıldı. Şimdi Akp nin demokrasi adına yapacağı her adım “zamanın ruhu” nedeniyle darbe yapamayanların yargı yoluyla Akp yi fesf edebilmesine kapı açmak için tersinden okunup takdim edilecektir.
    Bu nedenle sizin demokratik olmayan Atatürkçü yönteminiz daima “kanlı” olmuştur. Demokrasiye inanan insanların izlediği her DARBE yolu hedefi gözetilerek “mübah” mıdır sizce?

    SOZUN OZU: Amerika, kurucu babalari tarafindan 200 yil once kuruldugunda bugunku demokrasisiyle alakasi yoktu; ama temel evrensel ilkeleri degistirilmeden o ilk anayasanin uzerine konularak, Cagdas Demokrasiye donusum saglandi.

    Evrensel ilkelerin değiştirilmesinden bahsetmişsiniz.Evrensel ilkelerin özünde ne vardır;insan mı devlet mi?Bizim anayasamızda değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerimiz “insan” ile mi ilgili? ceavabınızdan sonra aşağıda yazdıklarınızı hatırlayın lütfen.

    Demokrasiyi yaşatacak insanlar, “insana saygı” yı en kutsal değer yapacak bireyler lazım.
    Neyin halkın yararına olup, neyin olmadığına halkın kendisinin karar vermesidir bütün mesele. Doğru. Ama halkı sömürmek için cahil de bırakabilirsiniz, habersiz de.

    Evet halkı sömürmek için halkı cahil de bırakabilirsiniz.Yok ama sesi çıkıyorsa parmak sallayıp “susss” da diyebilirsiniz, dolaylı şekilde bu da bir cahil bırakma yoludur,değil mi?

    Kendini mutlu mesut hisseden bir ülkenin vatandaşı o bahtiyarlığın temel direkleri olarak gördüklerini neden değiştirmeyi talep etsinler ki? Daha çok demokratikleşebilmek üzere değiştirilebilmesi mümkün olanlar için yapılan her teklif bu “değiştirilemez” maddelerle bir şekilde ilişkilendirilerek anayasa mahkemesinin kapısı çalınmıyor mu?

    Not 1: Ufuk Uras ve Atatürk’ün dediğim dedik tavrı ile Ufuk Uras’ın demokrat tavrını nasıl bağdaştırabildiniz de “Bir Ufuk Uras’i başbakan yapın, bakalım 7 ayda AB’nin standartları nasıl Türkiye’ye geliyor, Insan Hakları nasıl en tepeye çıkıyor.”diyebildiniz! Demokrat ufuk Uras bir gecede devrim gibi değişiklik yaparken tuzu kurular “Buyur geç abi, sen gerçek demokrat olarak kökümüze kibrit suyu dökeceksin ama demokrasi için razıyız” mı diyecekler? Şimdi neden demiyorlar?Erdoğan’a kanları kaynamadığı, kanka olamadıkları için mi?

    Not 2:Antisemitic Arap ve Musevi arkadaşlarınızın kankalığı üzerinden verdiğiniz örnekten ilhamla ;demokrasinin önünde engel olarak gördüğünüz İslamcı grup sizce tuzu kuru olanlar mı? Yoksa sizin engel olarak gördüğünüz bir din olarak “İslam” mı? Çevrenizde hiç dindar insanlar olmadığına göre bu çıkarıma sadece Çağatay’ın kitaplarını okuyarak mı iman ettiniz. Korkularınızı, önyargılarınızı yenin belki sizin de dindar kankalarınız olur. Sevdiğiniz bir insanın yaptıklarının farklı açıdan değerlendirilip çözüm bulunabilmesi için eleştiriliyor olmasını “saldırı” olarak tanımlayıp sadece vicdanınız nedeniyle size göre bazı gerçekleri açıklayabilmek için ailenizden, işinizden zaman ayırıp burada kalem oynatıyorsunuz. Bunu yaparken insanların inandıkları dini olumsuzlayarak sözde “fikir” alışverişinde bulunuyormuş gibi davranmanız hiç de samimi bir tavır değil. Bu gayri ahlaki, bir hipotezi ispat etmek amacıyla başvurulan kışkırtıcı bir tavırdır.Kendilerine bilim adamı diyen akıl sahibi insanların izlediği yöntem bu “hileli ispat “olmamalı.Bu ancak saldırı amaçlı askeri bir eğitimde başvurulan yöntem olabilir, öyle değil mi?

    Asirlar boyu Arapca dogma ezberleyen bir toplumdan bahsediyoruz. Uslamlayamayan, sorgulayamayan ama ha babam ezberleyen beyinler.

    Devletin eğitim sistemi de (üniversiteleri dahi) ezbere dayalı değil miydi?

    Not 3: İslam bir din değil de demokrasiye alternatif olarak ortaya sürülen ”Ütopik bir ideolojidir” derken nasıl din, vicdan özgürlüğünden, birey mutluluğundan bahsedebilirsiniz ki? Dogmalara külliyen karşı olan ama kendini de demokrat, liberal olarak tanımlayan biri bu çelişkiyi örtbas etmek için nasıl bir argüman üretir acaba;

    AB’de milyonlarca müslüman yaşıyor. Müslümanlık AB ye engel değil; engel olan şey politika olarak kullanılmasıdır yani Islamcılık (Islamism).

    İslam’a önce din değil “ideoloji” de sonra “ideolojidir” deyerek karşı çık 🙂 Ahh ahh, basiretsiz ebeveynler/öğretmenler ufacık çocukları da öcü bu öcüü diye korkuturlar dimi?

    Demokratik söylemleri kullanmakla DEMOKRAT olunmaz ki. Argümaniniz ne? Nasil geliştireceksiniz demokrasiyi?

    İnanan insanları “ezberleyen beyinliler” olarak itham ederken nasıl demokrat olabilir ve demokrasiyi geliştirebilecek argümanlar üretebilirsiniz?

    Atatürk’e(İslam’a) tu-kaka dediğinizde demokrat olmuyorsunuz ki. Ya da sabah akşam ona sövdüğünüzde.(ya da dogma diye eleştirdiğinizde)

    Bir de böyle okuyun lütfen.Sizin tahammül anlayışınız şarta bağlı o da “benim istediğim gibi düşün ve düşündüğüM gibi ol” şartı.

    İslamcı(!)bir partinin*(A.S)

    Cunta Anayasasina ellemediler, degistirecek cogunluga sahipken*.(A.S)

    (*) Açıklama; Aynaya bakmaktan ve şu “tuzu kuru elitleri”, gerçek demokrasi istemeyen iki yüzlüleri işaret etmekten imtina etmeseniz belki ileriye doğru bir adım daha atabilirsiniz!

    T.C nin hükümet geçmişine ait liste aşağıda, arzu eden gözucuyla değil “sorgulayan akıl” ile bakar ve “kimler” sorunun cevabı için üzerinde az biraz kafa yorar. Hep “anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa ve iktidar süresine sahip olabilmiş partilerin hükümet olmasından sonra” olaya birileri tarafından “uçurum kenarı” gerekçesi ile el koyulmuştur.

    1923-1950..tek partili darbesiz(!) dönem………27 sene
    1950-1960..menderes…………………………..10 sene
    1960-1961……………………………………………. 1 sene(!)darbe
    1961-1965..inönü hükümeti……………………..4 sene
    1965-1971..Demirel Hükümeti………………….6 sene
    1971-1974……………………………………………..3 sene(!) darbe
    1974-1974..Chp-Msp (Kıbrıs b.h)………10 ay
    1974-1975.. .sadi ırmak(!)……………….4 ay
    1975-1977..Demirel/mc…………………………2 sene
    1977-1977..Ecevit………………………1 ay
    1977-1978.. Demirel/mc………………..6 ay
    1978-1979..ecevit………………………10 ay
    1979-1980..demirel…………………….10 ay
    1980-1983……………………………………………3 sene(!) darbe
    1983-1987..özal…………………………………4 sene
    1987-1989..özal………………………………….2 sene
    1989-1991.yıldırım Akbulut……………19 ay
    1991-1993..demirel……………………..19 ay
    1993-1996..çiller……………………………….3 sene
    1996-1996..yılmaz………………………3 ay
    1996-1997..refahyol…………………….8 ay sonra postmodern darbe
    1997-1999..anasol.d………………….19 ay
    1999-2002..ecevit……………………………4 sene(3 sene 10 ay)
    2002-2007..gül/Erdoğan…………………….5 sene(27 nisan 2007 muhtıra =367!)
    2003 den sonra sarıkız,ayışığı,yakamoz,eldiven,
    2007 seçimlerinden sonra 2008 de AKP kapatma davası
    2009 kafes….

    86 yıllık T.C tarihinden 27 senelik tek partili hükümet dönemlerini çıkarırsak 59 sene kalıyor. Bu 59 senede iktidara gelenlerden sadece 5 hükümet “icraat” yapabilecek kadar iktidarda kalabilmişler.(Menderes 10 sene, İnönü 4 sene, Demirel 6 sene, Özal 6 sene,Ecevit 4 sene, Erdoğan 5 sene=35 sene)

    59-35=24 Nerde bu ülkenin 24 senesi? Bu 24 senede neler yapılabilirdi? Kim ya da kimler yaptırmadı?

    Postlusuyla postsuzuyla DARBE!!! Kimler nasıl, çanak tutuyor ve kimler darbe yapıyor?

    Eskiden sağcı solcu sokağa dökülüp birbirlerine kırdırılırken bugün Kürt-Türk, Alevi-Sunni birbirine düşürülmeye çalışılıyor.Hrant Dink’le başlatılmak istenen, Ermeni’ler üzerinden kurgulanan oyun bozulunca yedekteki b, c, .. planları devreye sokulmuş olabilir mi sizce? Sözüm ona stk “haklar” için sokakta! Zamanlamalar gerçekten mükemmel.Aynı DTP kapatma kararı öncesindeki saldırının zamanlaması gibi!

    SONUC: Amerikayi yeniden kesfetmeye gerek yok. Cagdas Demokratik altyapiyi alalim. AB yolunda ilerlemek icin bastiralim. Cuntaci anayasadan kurtulalim.(Ahmet Seçuk)

    Demokratmış gibi görünen ama demokrasi istemeyenler gerçekten “hükümetler” mi sizce?

    Anayasa mahkemelerinde “parti kapatma” davaları açanlar “gerçek demokrasi isteyenler” olabilir mi? Etraflarını kuşatan Çağdaş demokrasiyi en az sizin kadar bilen bu insanlar parti kapatmanın “yara kaşımak” anlamına geldiğini bilmiyorlar herhalde!Mutlaka biliyorlardır öyle değil mi? O halde demokratik olmayan bu sözde hukuğa dayalı bu atılımların hizmet ettiği gerçek maksat nedir? Kuru tuz!

    Not 4: Kes- yapıştırı sizin resminizden yapıyorum. Hilkat garibesi ortaya çıkarmak maksadıyla değil aksine dağıttıklarınızla sizin fikri siluetinizi bir bütün olarak daha anlaşılır kılmak için. Ben kolajcı Bedri Baykam değilim. Onun gibi gerçek anlamını sadece “benim” bildiğim sağdan soldan topladığım değişik parçaları bir araya getirmiyorum.Ama doğrusu sizin çelişkili yorumlarınızla ifade ettiklerinizi anlamak onun çalışmalarını yorumlamaktan daha zor.

  119. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Ekrem bey,
    Iletiniz için teşekkürler. Benim derdim gurur murur değil ki, benim derdim VİCDAN. İnsanın yanlış bir şey söyleyip veya yazdığında sızlaması gereken VİCDAN. Kul hakkı derler bizim geleneksel kültürümüzde, dedelerimiz ninelerimizden öğrenmişizdir.

    Ben sizin kötü niyetle bir şey söylemediğinizi biliyorum. Size öyle öğretilmiş. Ama doğru mu öğretilmiş, bunu araştirmanız lazım. Atatürk’ü eleştirebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz hatta bir hanım kızımız gibi “ben Atatürk’ü değil Humeyni’yi seviyorum” deyip sonra İran’a değil , Atatürkçü değerlerin hakim olduğu Kanada’da gidip yaşayabilirsiniz 🙂

    Yani, siz şu yukarda açıkladığınız düşüncelerinizin başına “bence” koysanız itiraz edemem;

    “Ben Atatürk’ün …………….. olduğu kanısındayım” deseniz hiçbir şey diyemem. Fikrinizdir, saygı duyarım. Fikrinize karşıyım, ama onu ifade etme özgürlüğünüzün sonuna kadar arkasındayım !..

    Ama siz fikirlerinizin gerçek olduğunu zannediyorsunuz, bu yanlış. Diyorsunuz ki: “Yazık olan şu ki, insanlar hala bu masallar ve efsanelerle ömür tüketiyor.”
    Şimdi siz diyorsunuz “doğru”, tüm dünya diyor ”yanlış” . Ama GERÇEK BİR TANE. İşte o yüzden Üniversiteler, Bilim Heyetleri ve Uzmanlar var. Onlar o GERÇEĞİN referansıdır, bize bildiriyor. Biz de üstüne istediğimiz yorumu yaparız.

    Bende Meydan Larousse ve AnaBritannica vardı ama wikipedia çıktıktan sonra hepsini okullara bağışladım. Çünki wikipedia binlerce uzmanın katkıda bulunduğu, bilgilerin sürekli güncellendiği ve denetlendiği 21. Yüzyılın ansiklopedisi oldu; zaten bibliografyasını da sayfa altında görerek kaynaklara da birebir erişebiliyorsunuz.

    Bu yazdıklarınızı oraya gönderebilirsiniz, eğer doğru olduğuna inanıyorsanız. Ama inandığınız şey, yanlış da olabilir. Belki de ailenizdeki akla-bilime inanan insanlar doğru söylüyordur Ekrem bey. Olamaz mı?

    Ben de uluslar arası akredite olmuş bir yayın olmadan, bu dediklerinizin benzerlerini wikipedia’da görmeden size inanamayacağım, üzgünüm.

    Ama bilim sürekli gelişiyor. Bu yazdıklarınızı akademik olarak ispat ederseniz, o bilgiler de ansiklopedilere girer. Ben de ikna olurum. Ben Atatürk’ün savunuculuğu derdinde değilim. Gerçeğin derdindeyim. Vicdanım bilimin çarpıtılmasına izin vermiyor.

    Burada artık sizin gideceğiniz adres uluslar arası bilimsel kurumlar olmalı. Bu yazdıklarınızı oraya göndermeniz lazım. Zaten bu yayınları sürekli takip ediyoruz, olan değişiklikleri de anında görürüz. İnanın en mutlu ben olurum, onyıllardır tüm dünyanın yanlış bildiğini düzelttiğiniz için de size teşekkür ederim.

    O zamana kadar çalışalım, üretelim; sonra tartışalım.

    Saygılar,

  120. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Ahmed bey,

    Nakaratı “bilimsel” ve “vikipedia” olan bir türkü tutturmuşsunuz. Size vokal yapamayacağım üzgünüm. Hayatta başarılar.

  121. Yazan:eg Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    ekrem bey kardeşim siz de artık şu ultra-bilisem ve güvenilir wikipedia’ya biat edin de ahmet bey’i mutlu edin. olmuyor böyle ama:))

  122. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Sayın Çuvaldız,

    Burada ilk defa bir iletiye teşekkür etmeden başlayacağım.

    Siz ilk kez gene böyle kesip-biçip ve araya da bir şeyler katarak bir de böyle enterasan bir nick ile karşıma çıktınız.

    Hoşgördüm, sorularınızı cevaplamaya çalıştım ama şu yazdıklarınız açıkça kötü niyet içeriyor. Bir de özel hayatıma da uzanmak cüretini gösteriyorsunuz, başka arkadaşlara yazmış olduğum bir kaç nottan. Size özel yazılmış bir şey yok, lütfen haddinizi biliniz.

    Burada dostça, bilimce bir şeyler yazmaya çalıştım. Hep saygıyı korumaya çalıştım.
    Farklı görüşlerden olsak da dostça- saygıyla tartışabileceğimizi ve birbirimize bir şeyler katabileceğimizi anlatmaya çalıştım.

    Ama sabrım da bir yere kadar.

    Sizle muhattap olmak istediğimi sanmıyorum. O yüzden siz kendi başına gene kesip, biçmeye devam edin.

    Darbelere en azından şu yüzden bir kere daha karşı oldum. 1980 öncesi zorunlu dersler olan mantık ve Felsefe, darbe sonrası dönemde zorunlu ders olmaktan çıkarıldı. Ve doğru mantık çıkarımları yapamayan bir neslin de temelleri atıldı. Sırf bu yüzden bile darbelere karşıyım ve sürekli karşı olacağım.

    Siz inanmak istediğinize inanın, ben size o düşüncelerinize beni muhattap etmeyeceğiniz mutlu ve huzurlu bir hayat diliyorum.

  123. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Bizim hayat tarzımız bu. Ben de size hayatta başarılar dilerim.

    Saygılar,

  124. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Enver bey,

    Doğru diyorsunuz valla. Bundan sonra wiki ne diyorsa kabulüm. Çağaptay üstadın dediği gibi “Islamism is not about a religion or reality” ve de bütün vikipedia linklerinde belirtildiği gibi “En büyük Türk, Atatürk”.
    Aman o imalı, gülümseme efektleri içindeki didaktik cümleleri okuyacağıma din değiştirir Kemalist olurum abi. Vicdanım çalışmaya başladı bak. Atatürk ırkçı, turancı olur mu hiç, demokratların has babasıydı. Hatta kendinin böyle bir demeci var yanlış hatırlamıyorsam “Amerika daha demokrasiyi bilmezken biz demokrattık” filan anlamında.
    Bu yüzden Atamız bize demokrasiyi paket halinde teslim etti, siz artık gerisini halledersiniz dedi ama bizim sağcı andavallar paketi bir türlü çözemediler. E ne yapsın ordu da, “abi bi paketi çözemedin yazıklar olsun, çekil ordan biz çözeriz” dediler ve çözüş o çözüş. Artık her yanımız, yöremiz demokrasi.
    Atatürk kat-iyyen ırkçı değildi azizim. Irkçı olmadığını bütün ansiklopediler yazıyor zaten. Hatta kütüphaneye armağan ettiğim gazetenin verdiği Meydan Larus’un 3.cildinde Atatürk,ten övgüyle bahsediliyordu. Beğenmeyen de Kanadaya’mı gidiyor artık nereye gidiyorsa gitsin abicim. Çünkü biz demokratız ve her fikre saygılıyız.
    Atatürkçülüğün ustasıyım, vikipedinin hastasıyım artık anlayacağın.
    Bir de yorumun sonuna geldik unutmuşsunuzdur, Çağaptay’ın isabet buyurduğu gibi “Islamism is not a religion or reality”. Bilim abi bilim, boru mu?

  125. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Sayın EG,

    Anlaşıldı linç başladı 🙂

    Ben wikipedia’ya demiyorum ki. Bilim diyorum. O hemen ulaşabileceğiniz bir kaynak. En kolayı. Bedavası. Meydan Larousse olur, Britannica olur, Encarta olur, ODTÜ kütüphanesi olur, Boğaziçi Kütüphanesi olur, NYU kütüphanesi olur..

    Bilimsiz bir Türkiye !.. Ne diyelim, hamdolsun 🙂

  126. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Ekrem bey ve sayın linç-daşları 🙂
    Bilimden bu korku niye?? Yani söylence, efsane ve çarpıtmalar ortaya çıkınca, linç mi yapmayaa karar verildi? Vurun bakalım Bilime !..

    Atatürk Turancı, Zenofobik, Irkçı, Faşist ve kurduğu cumhuriyet de öyledir diyordunuz. Hiç bir bilgi kaynağında öyle yazmıyor. Ne oldu?? Bu sefer de “öyle görünmeye çalışmış” dediniz. Ben bunu sizin yüzünüze vurdum mu son bu saldırılara kadar ?? Benim derdim gerçeğin ortaya çıkması, kişisel bir çekişme değil. Hiç Çuvaldız gibi kes-biç olaylarına girmek niyetinde değilim.

    Atatürk kötüdür.Neden kötüdür?
    Çünkü Atatürk kötüdür.

    Bilim kaynakları ve ansiklopediler kötü diye yazmıyor?
    O zaman ansiklopediler kötüdür, bilgi kaynakları kötüdür.

    Bu adam Atatürk’ü övüyor?
    O adam kötüdür.

    Bu adam Atatürk düşmanı?
    Demek ki o adam iyidir.

    E, Çağaptay yanlış mı yazıyor şimdi: böyle bir efsane, böyle bir çarpıtılmış gerçeklik olur mu ? Siz bana bu konularda Yale’de doktora yapmış, 8 ayrı dilden belge inceleyebilen başka bir adam gösterin, onu okuyalım.

    Ekrem bey, Osmanlı konusundaki efsane ve çarpıtılmış gerçeklikleri size zaten yazdım. O zaman wikipedia’ya itiraz etmiyordunuz. Baktınız her inandığınız yalan çıkıyor, vurun wikipedia’ya !..

    Atatürk döneminde Türkiye’de tam demokrasi yoktu. Tamam. Kim olduğunu iddia ediyor ki? Hangi komşumuzda, dünyada hangi ülkede vardı o dönemde Demokrasi, 1920 ve 30’larda? İran mi? Sovyetler mi? Almanya mı? Bulgaristan mı?? Italya mi? Ansiklopedide de bu eleştiri olarak yazıyor zaten. Andrew Mango da böyle diyor

    Atatürk’ün mutlaka hataları, eksikleri olmuştur; TC’nin de. Ama bunu düzeltmek ve ileriye götürmek sizin ve benim işim. 70 sene once ölmüş bir adamın değil. O adama yalan iftiralar atmakla olmaz. AYIPTIR.

    ***Neden AB uyum yasaları geçmiyor, neden 2002-2005’deki hızlanmadan sonra, birdenbire duruldu?

    ***Neden dokunulmazlıklar söz verildiği halde kalkmadı?
    ***Neden vergi dairesi bağımsız değil?
    *** %10 anti-demokratik barajı neden kalkmadı????
    ***Neden AB Standartlarında işçi ve insan haklarımız yok???

    ***Hani üniversiteler özerk olacakdı, neden hala özerk değil????

    Bunları konuşun hadi bakalım.BIR KERE OLSUN !.. 80 yıl önceki efsaneleri değil.İktidarlar bahane üretmek için değil, iş yapmak için ordalar. Ama Türkiye’de iktidar olanın çevresi kalkınıyor, ülke yerinde sayıyor nedense 🙂

    Ötekine saygı?? Hani nerde ben göremiyorum. Ansiklopedideki gerçekleri yazdığım için linç ediliyorum burda, fikrimi bile söylediğim için değil !..

    Gerçekler ortaya çıkınca; karşı taraf saldır; kötüle; linç. Ne kadar demokratik !..

    Scrabble oynarken bile bir anlaşmazlık anında sözlüğe bakıyoruz. Burada Referans ne olacak?

    Ansiklopediyi de referans Kabul etmezseniz, neyi edeceksiniz?
    “Su, 20 derecede kaynar” diyene ne deyeceğiz? “Yunanistan’ın başkenti Selanik’dir” diyene ne diyeceğiz? “NaCl bir asittir” diyene ne diyeceğiz? Ve her şeyden önemlisi
    “ Atatürk ırkçıdır, faşisttir, Turancıdır, zenofobiktir” diyene ne diyeceğiz? Eğer bu adamlar ansiklopedileri de Kabul etmezlerse, hangi tartışma sonlanacak? Hangi bilim olacak?

    Hadi çuvaldızı, diğer linçciyi boşverdim; Ekrem bey,Hadi çıkın karşıma, ekşimeden düzey düşürmeden!.. Bir ansiklopedi teyit edelim, Atatürk hakkındaki tüm iddialarınızı yazın.
    Hatta Pazartesi bir avukatın ofisine gidelim, Atatürk’ü El Beşir’in mahkume edildiği Uluslararası Suçlar Mahkemesine ve hatta AİHM’ne şikayet edelim. Ama siz bir daha da ölmüş bir adamın ardından konuşmayın, lütfen. (masrafları da ben karşılayacağım) Yeter artık yani, ayıptır !..

    GERÇEK ORTAYA ÇIKSIN. Hadi var mısınız?

    Ama ansiklopedileri kabul etmiyorsunuz, Ben maç ederim ama hakem olmasın der gibisiniz.
    Siz ne istediğinizi biliyor musunuz? Demokrasi mi? Yoksa demogoji mi?
    !..

    Şurda saygın ve düzeyli bir fikir alışverişi yapamayacak mıyız? Karşıt fikirlerden bir şeyler öğrenip, kendimizi geliştiremiyecekmiyiz? Bir ortak zemin bulacak mıyız??

    Ben Amerika’da en marjinal en uç noktadaki insalarla söyleşip uzlaşabilmiştim, sizle neden anlaşamıyorum ? Siz neyi savunuyorsunuz, bir anlayabilsem. Ansiklopedi kabul etmiyorsunuz, bilim kabul etmiyorsunuz, uluslararası mahkemeleri kabul etmiyorsunuz. Nasıl ütopik bir şeydir bu?????

    Üstelik buradaki tartıştıklarımız kim? Demokrasiye inandıklarını söyleyen, AB standartları istediklerini söyleyen aydın insanlar. Çok yazık.

  127. Yazan:eg Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    ahmet bey biz bilim, kitap, ansiklopedi falan kullanmıyoruz efendim. ben ve linçdaşı olduğum ekrem bey, birşeyi öğrenmek mi istiyoruz; hemen gece istihareye yatıyoruz. herşeyi bu şekilde öğreniyoruz.

    hatta Allah sizi inandırsın şimdiye kadar kitap, ansiklopedi denen şey nasıl birşeydir görmedim bile. zaten ne gerek var ki böyle şeylere değil mi? bilim denen şeyi ise kemalist kardeşlerimiz zaten zulalarına attıkları için bir türlü nasıl elde edilir, nerede satılır bilemiyoruz. o yüzden geriye linçdaş olmaktan başka birşey de kalmıyor efendim. sizin gibi alimler gelince tabii ki doğal olarak çekiniyoruz konuşmaktan. zira wikipedia gibi birşeyi hiç duymadık. ansiklopedi, kitap nasıl birşeydir hiç bilmediğimiz için örnekleriniz tabii ki bizim iki ayağımızı bir pabuca sokuyor. mecburen böyle linç yoluna gidiyoruz…

  128. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Hemen küçük Emrah poziyonu almanıza gerek yok. Biraz eleştiriyi hazmedebilmelisiniz.
    daha önceki tartışmalarımızdan birinde de söyledim, tekrar ediyorum. Ben, bilim adamı değilim. Akademisyen de değilim. Bu site de akademik bilgi platformu değil. Öyle olsaydı ben tezli makalemi yayınlar hakemli dergilerde filan yayınlatırdım. Siz de kendi tezli makalenizi yayınlar cevap verirdiniz. Siz, yanlış yerdesiniz.
    Biz burada bilim yapmıyoruz. Deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Siz operanın ne muhteşem bir şey olduğunu dair bin tane wikipedia linki getirirsiniz ama Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmemişti der vatandaş.
    Ben kendimi bildim bileli adına Kemalizm denen bu zulmü yaşıyor, izliyorum. Bana ansiklopedilerden filan bahsetmeyin. Bana bir Allah’ın günü söyleyin ki bu ülkede Kemalizmden bir sıkıntı çekilmemiş olsun.
    İşte iki gün önce Can Dündar hakkında dava açıldı. Atatürk’ün uzun ve narin parmaklarını küt ve kısa gösterdiği için hakkında 7 yıl hapsi isteniyor. Youtube, Atatürk’e bir Yunan hakaret etmiş diye kapalı. Bu mu demokrasi? Kalsın abicim böyle demokrasi. Kızım ilkokulda, acaba büyüdüğünde başını kapatma kararı verirse bu çocukla ne yapacağım diye tasayı ben çekiyorum. Bana masal anlatmayın. Dersim’de analar ağlamadı mı diye Kürt açılımına karşı çıkılıyor. Anamızı ağlatan Kemalizmin neferleri değil mi? Kendilerini sizin gibi bilimin aydınlık ışığında yürüyen çağdaş insanlar olarak tanımlayan adamlardan sadır oluyor bu sözler. Doğuda kuyulardan cesetler çıkıyor. Kim bunları yapanlar? Şimdi kodeste yatan aydınlık Atatürk ahfadı değil mi? Yanlış bir şey mi yapıyorlar? Atatürk değil mi Türk gençliğine, dahili ve harici bedhahları olduğunu söyleyen ve onlara karşı nasıl davranmaları gerektiğini fiilleriyle gösteren? Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur derken Atatürk, hangi kandan bahsediyor? “Türkiye vatandaşı olan” Ermeniler, Türkler, dindarlar da bu kana dahil mi sahi?
    Bırakın efsaneleri. Ansiklopedi işte bu ülkede anası ağlatılan binlerce insandır.
    Bilim bilim deyip durmayın. Hangi araştırmacıya Atatürk hakkındaki genelkurmay arşivlerine erişim izni veriyorsunuz? Can Dündar’a verdiniz, iki gizli belgeyi afişe etti vatan haini oldu. Bilimmiş…
    Sen önce Atatürk’ü koruma kanununa karşı çıkacaksın az buçuk demokratsan. Sonra millete demokratlık karnesi verip, başöğretmen edalarıyla didaktik cümleler kuracaksın.

  129. Yazan:eg Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    “Ataturk’s creation of a secular and purely Turkish state led to the first of
    three great Kurdish revolts: the rising in 1925 of Sheikh Said, the
    hereditary chief of the powerful Naqshbandi dervish Islamic sect. Sheikh
    Said’s rebellion was both nationalistic and religious in as much as it
    favored the reinstatement of the caliphate. After some initial successes,
    Sheikh Said’s forces were crushed, and he was hanged. In 1930
    Khoyboun (Independence), a transnational Kurdish party, which had been
    founded a year earlier in Lebanon, launched a major uprising under
    General Ihsan Nuri Pasha in the Ararat area. This uprising was
    completely crushed, this time with Iranian cooperation. Finally, the Dersim
    (now called Tunceli) rebellion, led by Sheikh Sayyid Rida from 1936 to the
    end of 1938, also ended in a total Kurdish defeat.
    Although many Kurdish tribes either supported the Turkish government or
    were at least neutral in these rebellions, the Turkish authorities decided to
    eliminate anything that might suggest a separate Kurdish nation. A broad
    battery of social and constitutional devices was employed to achieve this
    goal. In some cases, what can only be termed pseudo-theoretical
    justifications were offered to defend what was being done. Thus, the
    so-called sun theory taught that all languages derived from one original
    primeval Turkic language in central Asia. Isolated in the mountain
    fastnesses of eastern Anatolia, the Kurds had simply forgotten their
    mother tongue. The much-abused and criticized appellation “mountain
    Turks,” when referring to the Turkish Kurds, served as a code term for
    these actions. Everything that recalled a separate Kurdish identity was to
    be abolished: language, clothing, names, and so on.” (Encyclopedia of Ethnic Conflicts Greenwood Press)

  130. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    Sn. Ahmet Selçuk,
    Benim yazdığım bu;

    Sevdiğiniz bir insanın yaptıklarının farklı açıdan değerlendirilip çözüm bulunabilmesi için eleştiriliyor olmasını “saldırı” olarak tanımlayıp sadece vicdanınız nedeniyle size göre bazı gerçekleri açıklayabilmek için ailenizden, işinizden zaman ayırıp burada kalem oynatıyorsunuz.

    Sizin anladığınız bu;

    Bir de özel hayatıma da uzanmak cüretini gösteriyorsunuz, başka arkadaşlara yazmış olduğum bir kaç nottan. Size özel yazılmış bir şey yok, lütfen haddinizi biliniz.

    Görebileceğiniz gibi haddi aşan sadece sizsiniz.Vikipedia ya da bilim dediğiniz ilgi alanınız dışında kalan konular hakkında pusulasız kalmış gibi yazıyorsunuz. Sanırım analiz edip anlamaktan ziyade hazır konserve analizleri daha kolay anlıyorsunuz.

    Kolay anlaşılabilecek güncel bir örnekle;Aşure çeşitli bakliyat, kurutulmuş meyvelerle yapılır.İçindeki kuru fasulyenin, nohudun, pirincin,buğdayın lezzetleri birbirinden farklı yemekleri de yapılır.

    Şimdi siz aşure seven ve yapan birine;
    ”içine şu kadar fasulye ekle, gülsuyu çok yakışıyor mutlaka ekle, incir koyma, nohut koyma, şekeri şu kadar koy.”dediğinizde
    o kişi “o türlüsünü sen yapınca yemiş ve beğenmemiştim, o yüzden böyle yapıyorum” dediğinde
    “eh senin ne aklın var ne de damak tadın.tatların bağdaşmadığının farkında bile değilsin düşünemeyen ezberci, aşure böyle olmazzz beyinsiz,” cevabı verdiğinizde “farklı görüşleri dostça-saygıyla tartışabilen demokrat bir insan olmadığınızı ispat etmiş olursunuz.Bunu görebilmek için vikipedianın kaynaklığına ihtiyacınızın olmayacağını umuyorum.

    Darbelere en azından şu yüzden bir kere daha karşı oldum. 1980 öncesi zorunlu dersler olan mantık ve Felsefe, darbe sonrası dönemde zorunlu ders olmaktan çıkarıldı.Ve doğru mantık çıkarımları yapamayan bir neslin de temelleri atıldı.

    Kısa sürede olsa da ben o şanslılardanım(çevremin farklılığının katkısı da dahil) ama anladığım kadarıyla siz hiç okumamışsınız. Bu konuda yetiştirildiğiniz ortamdakilerin pek bir yardımı olmadığını şahsınızla ilgili yapmış olduğunuz “özel” açıklamalarınızdan öğrenmiştik zaten.

    Yazdıklarıma dediğim dedik tavrınızı takınarak beni muhatap alarak cevap yazıyormuş gibi yapmayın zaten.Lütfen!

    Not: Kullandığınız jargon gerçekten sorunlu;saldırı, linç…algılamanıza bakılırsa eleştiriye hiç tahammülünüz yok.

  131. Yazan:eg Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    “Considered by some to have had a fascistic-style
    regime in the interwar years. The constituent set of
    ideals behind the Turkish Republic was Janus-faced.
    Kemalism (the philosophy of the followers of Kemal
    Atatürk, modernizing president of Turkey, 1923–
    1938) retained recondite yet profound misgivings
    about modernity. However, it also aimed at rebuilding
    the old mythic society with a modern constitutive enthusiasm.
    Culture and populism were the core Kemalist
    armatures that were deployed for the aspired rebirth
    of society. The new nation was defined around a particularistic
    conception of Turkish culture, and populism
    provided the discourse for the organic unity of
    this new nation. The essential driving force that was
    used to mobilize the masses bound for the new regime
    was an extreme form of nationalism. This nationalism
    played the leading role in the conservative Turkish revolution,
    and brought the Kemalist endeavor of rebuilding
    society into close relation with fascism, most
    particularly in the 1930s.
    Revolting against both the foreign powers and the
    old regime, the Kemalist movement established a
    semidictatorial system of government that claimed to
    speak on behalf of the people as a whole, in order to
    attain economic development in an unindustrialized
    country. The Kemalist regime and the path it followed—
    especially in the years between 1931 and 1945—had some obvious features overlapping with
    fascism, such as: a single party; a strong reaction
    against the old regime; the existence of solidarist and
    corporatist and later on, totalitarian tendencies; coalescence
    of state with party; adoption of a national leader
    system; and increasing state interventionism in the
    economy. The Kemalist Republican People’s Party was
    not all that dissimilar in essence from Mussolini’s Fasci
    di Combattimento when its authoritarian character
    and political program are taken into account. Six basic
    principles of Kemalism were laid down in the party
    program in 1931, and then incorporated into the
    Turkish Constitution in 1937. Republicanism was a
    salute to the new regime, outlawing political activity in
    favor of the old monarchic rule. Nationalism was the
    main instrument for the construction of a new national
    identity whose roots were found in history… (world Fascism a historical encyclopedia)

  132. Yazan:eg Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    “The intent to commit genocide is inscribed, explicitly,
    in Turkey’s Law No. 2510 of 1934, which stipulated the
    transfer of non-Turks to Turkish speaking regions,
    where they would not be allowed to form more than 5
    percent of the population. This law provided for the depopulation
    of non-Turkish villages and towns, resettlement
    of Turks in non-Turkish areas, and other assimilationist
    projects, such as the establishing of
    boarding schools, which were intended to turn non-
    Turkish children into monolingual Turkish speakers.
    The law was applied a year later in the wake of Law No.
    2884, which decreed the systematic turkification of the
    Dersim region, renamed as Tunceli, through military
    control, boarding schools, the banning of the Kurdish
    language and culture, changing place names, and deportation.
    This forced turkification project led to the Dersim
    uprising, which the army and the air force brutally suppressed
    from 1937 to 1938, and the repression of which
    some researchers consider to be an act of genocide. The Turkish Republic considered popular uprisings to be
    reactionary and religious opposition to the civilizing
    and westernizing policies of the Turkish nation-state.
    The Kurds were branded as tribal, uncivilized, illiterate,
    primitive, backward, dirty, and ignorant. Any expression
    of Kurdish identity was treated as a crime
    against the “indivisibility of the Turkish nation” and
    “territorial integrity” of Turkey.
    Dersim was the last uprising until the armed resistance
    of 1984–1999, led by Kurdistan Workers Party
    (PKK, in Kurdish acronyms). Nonetheless, various
    governments continued Turkification through the deliberate
    elimination of Kurdish as a spoken and written
    language, and through ethnocide—eliminating Kurdish
    culture and ethnic identity. The use of the Kurdish
    language, music, dance, dress, personal and geographic
    names, and even listening to broadcasting and recorded
    music were all criminalized by the Turkish state. (encyclopedia of Genocide and Crimes Against Humanity 2nd Volume Thomson Gale Press)

  133. Yazan:eg Tarih: Ara 25, 2009 | Reply

    ahmet bey,
    konu ansiklopediyse şayet size değişik “uzmanlık ansiklopedilerinden” türkiye cumhuriyetinin ilk dönemlerinde yapılan yanlışlıklarla ilgili şeyler yazabilirim. eğer konu ansiklopedilere güvenmekse şayet birkaçını verdim yukarıda (ki bunlar faşizm araştırmaları ve soykırım araştırmalarında otoriyte kabul edilen ansiklopedilerdir). yani öyle “bilim”miş ansiklopediymiş öyle çok da kendinize güvenmeyin derim. zira inanın bana yukarıda verdiğim örneklerden çok daha fazlasını ve çok daha değişik ansiklopedilerden verebilirim…

  134. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Sayın EG,

    Iletiniz için teşekkürler. Önce size cevap vermeliyim kısaca. Maalesef, konu gene çorba oluyor.

    Savunduğum şeyi yazayım:

    GERÇEK: HIÇ BIR DEVLET VE KIŞI NE TAM AKDIR, NE DE TAM KARA. Bunu savunanlar ütopik, gerçeklerden kopuk hayalci kişilerdir.

    GERÇEK: 1930’lardaki Atatürk’ün de, Kemalizmin de bir çok eksiği ve hatası vardır. O dönemde inanılmaz zorluklar içinde çok partili demokrasi için bir başlangıç yapılmıştır.

    Zaten Atatürk, sürekli yenilenmeyi savunur. Atatürk o uygulamaları değişmez uygulamalar olarak Kabul etmez. “Benim tek mirasım akıl ve mantıktır” der.

    Mesela ben bir liberal demokratım; Atatürk ilkeleri bununla çelişmiyor ki.

    Yeni ve çağdaş yorum zaten Kemalizmin gereğidir; ama bazı arkadaşların söylemleri bütünüyle karalamadır. Ve tüm uzlaşı yollarını kapayan, düşmanlık ve nefret doğuran asıl zenofobiyi (ötekine duyulan nefret) kışkırtan söylemlerdir. Yanlıştır.

    Verdiğiniz link bu bağlamda değerlendirilir. (Encyclopedia of Ethnic Conflicts Greenwood Press) Yani, Etnik Çatışmalar Ansiklopedisi. O gönderdiklerinizden aşağıdaki sonuç çıkamazzzz:

    ATATÜRK VE KEMALİZM, IRKÇI, ZENOFOBIK, FAŞİST VE TURANCIDIR. BÖYLE BİR SONUÇ YOK !..
    Kaynağa şu an ulaşamayacağım Için daha fazla bir şey diyemem.

    Ama ATATÜRK VE KEMALİZM, IRKÇI, ZENOFOBIK, FAŞİST VE TURANCIDIR gibi bir sonuç paragrafı var mı??? YOK TABII KI.

    YOK, OLAMAZ. ÇÜNKÜ GERÇEK DEĞİL, HİÇ BİR ANSİKLOPEDİ BUNU YAZAMAZ.

    Şöyle demişsiniz:

    “yani öyle “bilim”miş ansiklopediymiş öyle çok da kendinize güvenmeyin derim. zira inanın bana yukarıda verdiğim örneklerden çok daha fazlasını ve çok daha değişik ansiklopedilerden verebilirim”

    Böyle yüzlerce belge verirsiniz. Doğrudur. İçinde Atatürk, faşizm, ırkçılık, Turancılık vs. geçen yüzlerce belge yazıp, hatta yüzlerce kişinin iddialarına da yer verebilirsiniz, ama hiç bir ansiklopedi veya üniversitenin şu yalanı dediğini bana gösteremezsiniz:

    ATATÜRK VE KEMALİZM, IRKÇI, ZENOFOBIK, FAŞİST VE TURANCIDIR. YOK BÖYLE BİR ŞEY!..

    Çok açık biçimde ifade edeyim. Böyle bir kaynak bulun (tabii ki uluslararası Kabul görmüş bir yayın olacak), bana gönderin. Zengin oluruz.

    Üniversite ve akademik kurumların, üst denetleyici mekanizmaları vardır; yalan bir şey yazamazlar. Yazarlarsa tazminat davası açarız.

    Ben kendi namıma 100.000 $ lık tazminat davası açarım, yarısını da size veririm. O yüzden çalışın, bulun derim, ne diyim artk 🙂

    Bakın bir bilimsel gerçeği bile işinize gelmediği için Kabul etmemek için nasıl direniyorsunuz.
    Sizin demokrasi, hak, adalet ve vicdan anlayışınız konusunda ciddi kuşkularım oluştu. Umarım yanılıyorumdur.

    Bunu da böyle bulandırıp, uzatmaya gerek yok. Hemen ulasabilirsiniz diye yazıyorum.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Ataturk

    Burada Atatürk hakkındaki DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ GERÇEKLER yazıyor. Siz bulduklarınızı direkt buraya gönderebilrisiniz, ya da bana gönderin ben de yüklerim.

    Mesela orda ilk paragraftan iki GERÇEK hemen yazayım: Atatürk Osmanlı’nın yenilgi yüzü görmemiş tek komutanıdır, Osmanlı İmparatorluğunu modern, laik ve demokratik bir ulus-devlet’e dönüştürmeye çalışmıştır.

    Hitler’in açıkça faşist olduğunu yazıyor ansiklopediler, tartışılmıyor. Başka liderler de var; Humeyni mesela.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Khomeini

    Ansiklopediye gore, Humeyni gücü eline geçirmeden once Demokrasi ve insan haklarına saygı duyduğunu söylüyor(Fransa’da demokratik ortamın nimetlerinden yarralanıyor) ama gücü eline geçirince de “özgürlüklerin gereksiz ve toplumu çürütüp felakete götürecek bir şey olduğunu” iddia ediyor,

    Speech at Feyziyeh Theological School, 24 August 1979; reproduced in Rubin, Barry and Judith Colp Rubin, Anti-American Terrorism and the Middle East: A Documentary Reader, Oxford University Press, 2002, p.34

    İran’da dini ilahi ve marşlar dışında her türlü müzik ölümüne kadar yasaklanıyor. Humeyni hakkında, antidemokratik ne kadar söylem varsa onu anlatan sayfalarda bulabilirsiniz. İsterseniz tabii 🙂

    Humeyni örneği, bize demokrasi ve özgürlük isteyen herkesin samimi olmayabileceğini gösteriyor. Ben size inanmak istiyorum, daha bugün İran’da zulme direnen 5 göstericiyi sokaklarda öldürmüşler, 300 kişiyi tutuklayıp hapsetmişler. Bırakın 1930’lardaki efsaneleri, bu zulmu konuşalım, demokrasi isteyenlere destek olalım.

    Demokrasimizi nasıl geliştiririz?? Bu konuda argüman geliştirelim. Hükümeti, demokrasi yolunda AB üyeliği konusunda hareketlenmesi için teşvik edelim.

    YA GÖRÜNDÜĞÜMÜZ GIBI OLALIM, YA DA OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNELIM.

    Saygılar

  135. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Sayın Çuvaldız,

    Tartışılan konuyla alakasız ve kişisel saldırı içeren artık klasikleşmiş (bambaşka yerlerde bambaşka kişilere yazdıklarımı) kes-yapıştır-ekle türünden yazdıklarınızı muhatap kabul etmediğimi gecen iletimde söylemiştim.

    Amacınız belli ki, konuyu dağıtmak ve rahatsızlık vermek.

    Size -bir kere daha- bundan sonraki hayatınızda başarılar diliyorum,

  136. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Herhangi bir ansiklopediye bakarak 5 dakikada sonlandırılacak bir tartışma haftalar sürüyor. Korkarım üç koldan birden çorba yapma girişimi var, şimdi de. Neyse..

    Benim derdim, düzeyli ve nitelikli bir demokratik tartışmadır. Ve mümkünse biraz kendimi, biraz da karşımdakileri değiştirip ortak bir zemin bulmak, bir uzlaşı yaratmaktır.

    Tartıştığımız şeyi SON KEZ toparlayalım..
    1. Her şey Ekrem beyin aslında sürekli savunduğu şu cümlelere benim itirazımla başladı:

    “Dünyanın ırk olarak belki en karışık coğrafyasında ırk temeline dayalı bir cumhuriyet kuruldu. Kafatası ölçümleri yapıldı, Türk ırkını ululayan suni tezlerle vakit kaybedildi. Maya tutmadı. Türkiye on yıllarca kendi içine kapandı, sorunlarını görmezden geldi. Dünyayı görmezden geldi. Artık herkes yapılanın yanlış olduğunun bilincinde. O yüzden çok konuşmak, tartışmak da anlamsızlaşıyor. Günümüzde artık Atatürk’ün altı oku da, Nutukta yazdıkları da, ulusalcılık, turancılık idealleri de söndü, bitti, tarih oldu. Bu devir kapandı.”

    Ben de itiraz ettim. Sadece bu örnek değil tüm yazılanlara benim savunduğum şudur:

    ATATÜRK (VE KURMAYA ÇALIŞTIĞI CUMHURİYET) IRKÇI, ZENOFOBİK, FAŞİST VE TURANCI DEĞİLDİR. BUNLAR ÇAPITILMIŞ GERÇEKLİK VE EFSANEDİR.

    Ama siz bu önermenin zıttını savunuyorsunuz. Ama bu önerme ya doğrudur ya yanlış. Hem doğru, hem yanlış olamaz ki.

    Napıcaz?? (Çocuk ansiklopedisinde bile yazar)

    Hitler faşist ve ırkçı mi? Evet.
    Mussolini faşist mi? evet.
    Atatürk faşist mi? Hayır. (Size gore evet)
    Atatürk ırkçı mı? hayır. (Size gore evet)

    Fazla uzatmaya gerek yok. Çarpıtmaya ve çorba yapmaya gerek yok.
    Gerçek bir tane; yaz siz yanlışsınız ya ben.

    İşte Bilim ve Üniversiteler bu yüzden var. Onlara danışacağız.

    2. ŞİMDİ BİLİMİ KONUŞALIM. Ekrem bey şöyle diyor:

    “Ben, bilim adamı değilim. Akademisyen de değilim. Bu site de akademik bilgi platformu değil.”
    Ama o zaman da “Türkiye Afrika’da bir ülkedir” de denebilir, “Türkiye aslında bir monarşidir” de
    Herkes ayrı bir gerçeklik sunarsa, nasıl uzlaşır insanlar

    Yani siz Atatürk ve Kemalistler için “ IRKÇI, FAŞİST, ZENOFOBİK, TURANCI” diyeceksiniz, sonra ansiklopedilerden ve bilimsel kaynaklardan bunun yanlışlığını ispat edersek de ““bilim adamı değilim, napalım” deyip; bir de “Bilim abi bilim, boru mu?” şeklinde dalganızı geçip karşı tarafı “Küçük Emrah” pozisyonu almakla suçlayacaksınız.

    Bakın, Ekrem kardeşim, ben burada sizle bunları tartışıyorsam; belli bir kültür birikimi ve efendilik gördüğüm içindir. Yoksa hiç muhattap olmam. Ama tartışmayı tekrar alevlendiren sizin şu “boru mu” türünden ifadenizdir. Yakışıyor mu böyle bir tartışmaya?? Neyse.

    GERÇEK BİR TANE. Yukarıdaki önerme ya doğru, ya yanlış !.. İşte o yüzden Üniversiteler, Bilim Heyetleri ve Uzmanlar var. Onlar o GERÇEĞİN referansıdır, bize bildirirler. Biz de üstüne istediğimiz yorumu yaparız.

    ******
    GERÇEK: ATATÜRK VE KEMALİZM, IRKÇI, ZENOFOBIK, FAŞİST VE TURANCI DEĞİLDİR !..
    Bkz. Wikipedia, Ana Britannica, Meydan larousse ve dünya üniversiteleri.
    ******

    Bunu çürütmek için de, ( diğerleriyle beraber) ordan burdan (operalar, şiirler, anılar, efsaneler, söylenceler, vs..) yazıyorsunuz. Ortalık bulanıyor. Kemalizm’in sorunları, muhafazakar yorumu, vs. tartışılır.

    GERÇEK: 1930’lardaki Atatürk’ün de, Kemalizmin de bir çok eksiği ve hatası vardır. Zaten Atatürk, sürekli yenilenmeyi savunur.

    Atatürk o uygulamaları değişmez uygulamalar olarak kabul etmez. Devrimcilik ilkesi diğer bütün ilkelerini de dinamik kılar. “Benim tek mirasım akıl ve mantıktır” der.

    Yeni ve çağdaş yorum zaten Kemalizmin gereğidir; ama sizin yaptığınız bütünüyle karalama oluyor. Ve tüm uzlaşı yollarını kapayan, düşmanlık ve nefret doğuran asıl zenofobiyi (ötekine duyulan nefret) kışkırtan bu tür söylemlerdir.

    ……

    Sizin yaptığınız, hayatında 3-5 defa içki içmiş birine ALKOLİK demektir.
    …….

    Eğer bu elinizdeki belgelerin, bir FAŞİZM, IRKÇILIK, ZENOFOBI, TURANCILIK yargısını getireceğini düşünüyorsanız, Buyrun üniversitelere gidelim; Türkiye’de değil, yurtdışında.

    Dünyada binlerce üniversite var, Uluslararası Savaş Mahkemeleri var, var da var.

    En basiti, Wikipedia var. Oraya gönderin, eğer doğruysa yayınlanır.

    Ama ordaki uzmanlar hemen sonuçlara atlamaz, olaylara zaman koşullarında, şartlar ve konjonktur dahilinde bakıp, doğru ve bilimsel bir sonuca varırlar.

    Yani, sizin bilim adamı olmanıza gerek yok bilime saygı duyun, yeter. Sağlığınız için tıp doktoru olmanıza gerek yok, uluslararası standartlara sahip bir doktorun dediğinizi yaparsınız, sağlığınızı kurtarırsınız.


    Bakın Maliye Bakanı Unakıtan sağlık söz konusu olunca, Cleveland’daki dünyanın en iyi üniversitelerinden birine teslim etti kendini ve eşi “Rabbim, Cleveland dedi” dedi.

    Biz de Clevaland’daki Case Western Universitesini hakem Kabul edelim mi? Ben varım.

    …….
    Yani, bir insanın yargılanması sürecindeki bütün belgeleri ortaya döküp kafa karıştırmaya gerek var mı??? Varılan sonucu yazarsınız, olur biter.

    O yüzlerce sayfanın sonucu bir paragrafta çıkar. Siz bana o paragrafı verin, yüzlerce alakalı-alakasız belge değil. Ha, Sizin yargıya itirazınız varsa ayrıca belirtirsiniz.

    …….
    Aslında ben Soruma hala cevap alamadım: siz dünyanın en iyi üniversitelerini ve ansiklopedilerini Kabul etmezseniz, neyi Kabul edeceksiniz? Kendi yandaş biliminizi mi yaratacaksinız??

    Asıl tartışılması gereken bu.

    Eğer Çağdaş bilimi referans Kabul etmezseniz, biz bu ülkede nasıl beraber yaşayacağız??

    Kafanızdaki dogmaya uymuyor diye gerçekleri reddederseniz, biz nasıl bir uzlaşı geliştiririz?

    Bunlar kafamdaki sorular, cevap alamadım, korkarım alamayacağım da.

    Uzatmaya gerek var mı bilmiyorum. Ben artık söyleceğimi söyledim. Bunun ötesi yok.

    Herkese hayatta başarılar,

  137. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Enver bey yukarıda üç ayrı linkten Kemalizmin faşizmini anlatan kaynakları verdi. Evet, “Kemalizm faşist şeyler yapmıştır ama niyeti iyidir” tamamen bir yorumdur. Demokrasi isteyenler bunu faşizm yoluyla yapmazlar. Dünyada böyle bir metod yok.
    Dersim’de binlerce insan çoluk çocuk demeden öldürülecek ve “aslında bunlar demokrasiyi getirmek için bir ön hazırlıktır” diyeceksiniz. Sonra “ama doğrudan faşist dememiş, demek ki faşist değil” diye yargıda bulunacaksınız. Daha ne desin azizim?
    Kıyafet yasağı getireceksin, eski yazı yasağı getireceksin, Kürtçe konuşma yasağı getireceksin, rejim muhaliflerini asacaksın, basın’ı susturacaksın, dergileri kapattıracaksın, muhaliflerin ya asılacak, ya suikastlere kurban gidecek, ya sürülecek, ve bütün bunlar “demokrasinin hazırlayıcıları” olacak. Ne güzel !
    “Ama ansiklopedide yok” diyeceksiniz, sonra gösterilince “ama doğrudan faşist demiyoo” diyeceksiniz, sanki dolaylı yoldan deyince farkediyormuş gibi. Vaktim olsa araştırıp “doğrudan” olanını da bulacağım ama bu zahmete hiç giremem çünkü nasıl kılıf uyduracağınızı çok iyi biliyorum.

  138. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Ekrem bey,
    Anlaşıldı sizle bir sonuca varamayacağız. Çünki bilgi kirliliği ve çorba yapılıp bir şekilde başlangıçtaki konu bulandırılıyor.Bunu da -itiraf edeyim- iyi başarıyorsunuz.

    1. Dersim isyanını sermaye yapacaksınız, belli. Şimdi konu oraya dallanıp, budaklanacak 🙂

    http://en.wikipedia.org/wiki/Dersim_rebellion

    Faşizmden bahsedilmiyor. Bir isyan bastırılmıştır; bu bölge Osmanlı’dan beri sorunludur. O zamanki hükümetin politikasıdır. Keşke hiç olmasaymış. Ama Alevi Kürtler, Atatürk’e laf söyletmezler.

    2. Yani ben size hasta kanser mi değil mi diyorum?? siz bana 10 sene önce nezle oldu, 5 sene önce burnu kanadı, 20 sene önce ayağını incitmişti diyorsunuz. :)))

    3. Tartıştığımız şu: Atatürk (ve Atatürkçülük), faşist, ırkçı, zenofobik ve Turancımıdır? HAYIR.

    Aynı mantıkla Turancı olan Türkeş (açıkça ansiklopedilerde yazıyor) hükümetlerde yer alıp, faşist politikalar uygulamış da olabilir. Değişik hükümetler değişik politikalar uygulamış olabilir. Bulandırmayalım.

    Eğer, aksini iddia ediyorsanız

  139. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    SON SÖZ,

    Atatürk ve kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin, IRKÇI, FAŞİST, ZENOFOBIK ve TURANCI olmadığı günümüz itibariyle ansiklopedilerde yaziyor.
    (Hükümetlerin uygulamaları onları bağlar)

    ( Bkz. wikipedia, Meydan larousse, vb.)

    İtirazı olan varsa,

    http://en.wikipedia.org/wiki/Wikipedia:Upload

    sayfasına belgelerini göndersin, eğer yukardaki önermeyi çürütecek içeriği varsa; Atatürk ve Atatürkçüler hakkında yukardaki sıfatları kullanabilirsiniz. Ama şu an için YOK.

    Bu tartışma da burada biter.

    Daha demokratik bir Türkiye dileğiyle, herkese aydınlık günler…

  140. Yazan:MB Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey

    Atatürk Osmanlı’nın yenilgi yüzü görmemiş tek komutanıdır (A.S.)

    Dört ülke kaybettim hükümsüzdür.

    İlginizi çekebilir. Bozun artık şu ezberlerinizi:)

  141. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Dersim’de olanları “bir isyanın bastırılması” şeklinde değerlendirerek demokrasi sınavında çakmakla kalmadınız, olayı Osmanlı’ya yamayarak fakiri de neşelendirdiniz, sağolun. 🙂
    Bu tartışmadan sonra herhalde bir süre wikipedia’ya girmem. Tüm değerlendirme kapasitesi wikipedia ile sınırlı biriyle de tartışmam. Hiçbir argümana cevap vermeyip sürekli “wikipedia’da yazmıyor, olsa yazardı, efsane bunlar efsane…” diyen bir kişiyle tartışmak ne kadar sıkıcı anlatamam.
    Geçmiş zaman geçmiştir, ama geçmişiyle hesaplaşmayan, kendine özeleştiride bulunmayan adam geçmiş hatalarını tekrarlamaya meyilli demektir. Bugün, kendisine liberal demokrat diyen bir Atatürkçü sıkışınca kendi gibi düşünmeyen muhatabına kapıyı gösteriyorsa, Dersim gibi bir insanlık trajedisini “isyanın bastırılması” şeklinde sunabiliyorsa; en ılımlısı böyle diyorsa eğer; bu Atatürkçülük dediğimiz şey oldukça tehlikeli bir ideoloji demektir. Bunu anlamak için ansiklopedi okumaya gerek yok, yukarıdaki yazılanları okumak kafi.

  142. Yazan:MB Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey

    Atatürk’ün çevresindekiler’in çetelesini bir tutalım. Bakalım yakın çevrenin başına neler gelmiş. Zira demokrasiyi getirmek için bir ön hazırlık aşaması olduğu için tarihimizde çok önemli yer tutarlar!

    Kazım Karabekir Paşa: Halkın tepkisinden korkuldu ve idamdan döndü. Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı.

    Ali Fuat Cebesoy : En yakın arkadaşlarından ve komutanlarından. İdamdan döndü ve Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı.

    Refet Bele Paşa: İdamdan döndü ve Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı.

    Cafer Tayyar Paşa: İdamdan döndü ve Gazi ölene kadar gözaltında yaşadı.

    Fethi Okyar: Yakın arkadaşı ve başbakanı. İdamla yargılanmamak için yurtdışına kaçtı.

    Rauf Orbay: Yakın arkadaşı ve başbakanı Asılma ihtimaline karşı yurt dışına kaçtı.

    Şehzade Osman Fuad Paşa: Trablusgarp’ta silah arkadaşıydı. Doğal olarak ömrü sürgünde geçti.

    Rüştü Paşa: Kurtuluş Savaşının komutanlarından. Emekliydi. Niye asıldığını dahi anlayamadı garibim.

    İsmail Canpolat: Anadoluya geçerken annesini emanet ettiği ve Şisli’deki evinin anahtarını verdiği yakın arkadaşı. Asıldı.

    Maliyeci Cavit Bey: Asıldı

    Albay Ayıcı Arif: Cephe ve sofra arkadaşı. Asıldı.

    Sarı Edip Efe: Sadık adamlarından. Asıldı…

    Asıldı, Asıldı, Asıldı….

    Sonuç: Efendim ülkemizin özel hal ve şartları kesinlikle diğer ülkelere benzemeyip….

    şeklinde, kemalist ezber uzar gider.

  143. Yazan:ali duman Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    idam sehpasında koca bir boşluğa kendisine yapılanlar için “…günahtır, ayıptır, zulumdür” diye haykıran seyit rıza, sanıldığı gibi boşluğa haykırmamıştır, o bugün çok daha anlaşılmaktadır ki; tarihe haykırmıştır.

    aslında geçmiş 80 yılın en doğru, en yalın bir özetidir :

    AYIPTIR, GÜNAHTIR, ZULUMDÜR çığlığı.

    seyit rıza anlam kazanırken, onu yargısız infaza kurban edenlerin anlam ve mana olarak irtifa kaybına girmiş olmaları tarihin doğal bir sonucudur, zira asıl yargıç tarihtir.

    haksızlığa uğrayan şeyh bedrettin’in destanını yazmanın şerefine nazım hikmet nail oldu.
    bir başka haksızlığın kurbanı seyit rıza ise destanının yazılmasıyla kemiklerinin sızlaması belki bir son bulacaktır.

    seyit rıza’nın anısı için;

    ŞEYH BEDRETTİN DESTANINDAN 14.BAP ;

    Yağmur çiseliyor,
    korkarak
    yavaş sesle
    bir ihanet konuşması gibi.

    Yağmur çiseliyor,
    beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
    ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.

    yağmur çiseliyor,
    Serezin esnaf çarşısında,
    bir bakırcı dükkânının karşısında
    Bedreddinim bir ağaca asılı.

    Yağmur çiseliyor.
    Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
    Ve yağmurda ıslanan
    yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
    çırılçıplak etidir.

    Yağmur çiseliyor.
    Serez çarşısı dilsiz,
    Serez çarşısı kör.
    Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
    Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.

    Yağmur çiseliyor.

    (yazan : kemalizm mağduru, sürgünü ve hükümlüsü : Nazım Hikmet Ran)

  144. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Selamlar,

    Taze kuvvetler hoş geldi 🙂 Bakalım gerçeği bulandırmayı başaracakmısınız???

    TEKRARLIYORUM: Benim yazdıklarım ansiklopedilerde yazan TÜM DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ BİLGİLERDİR. Wikipedia’yi bedava olarak herkesin şu anda ulaşabileceği bir ansiklopedi olarak seçtim. Ama sizin fikrinize karşı olan her şey kötüdür, onu anladım 🙂

    Geçtiğimiz hafta, Meydan Larousse ve Ana Britannica’ya baktım. Bilgiler aynı.

    Dersim olayı ise, sizin demokrasi sevdanızdan değil, Atatürk’ü karalama isteğinizden burda konuşuluyor. O kadar açık ki.

    Alevi Kürt derneklerine bir soralım, Atatürk hakkında ne düşünüyorlar? Onların tek derdi ve tek güvencesi DEVLETIN ATATÜRKÇÜ VE LAIK KIMLIĞINI KAYBETMEMESIDIR.

    Dersim olayları şöyle anlatılır:
    http://en.wikipedia.org/wiki/Dersim_rebellion

    Gerek Güneri Civaoğlu, gerekse de Abdülhamit Bilici; idamların özellikle Atatürk’ün olaya müdahalesini engellemek için “özel bir çabayla” oldubittiye getirildiğini söyler.Olaylar olurken Atatürk yoldadır.

    Bilici, Abdülhamit (2009-11-21). ““Finish the executions before Atatürk arrives”” (in English). Today’s Zaman. http://www.todayszaman.com/tz-web/yazarDetay.do?haberno=193565.

    Kürt sorunu, Cumhuriyetten önce de süregelmiş olan ve hala süregelen; ancak ve ancak Eğitimle ve Demokratik bir hükümetle çözülebilecek bir sorundur.

    Cumhuriyet 1923 yılında modern bir demokratik ulus-devlet olarak kurulmuştur. Anadoluda inanılmaz bir cahillik ve yoksulluk vardır; Cumhuriyet Osmanlı’nın borçlarını ödemektedir. Bir sürü sorun, olanaksızlık, savaş, vs..

    Demokrasinin tüm kurumları kurulmuş, çağın en ileri yasa ve uygulamaları ileri ülkelerden alınmıştır. Demokrasi süreci başlatılmıştır.

    Atatürk’ün yenilmeyen tek Osmanlı komutanı olması, o da ansiklopediden. Osmanlı savaşı kaybetmiş olabilir, ATatürk girdiği hiç bir savaşı kaybetmemiş.

    SONUÇ: Alevi örgütleri -tüm dolduruşa rağmen- Atatürk’e her zaman minnet ve sevgi duymuşlardır.

    Yani Dersim olayını geçelim, Aleviler bu numaraya gelmez. AKP hükümetini kendilerine karşı ayrımcılıktan AİHM üç defa mahkum ettirmişler; AİHM de Sunni Islam dersinin kaldırılmasını, tüm dinlere eşit uzaklıkta bir ders müfredatının konulmasını şart koşmuştur. AKP hükümeti ısrarla bu kararlara direnmektedir.

    Yani, Dersim isyanını geçelim. 12 Eylül darbesi sonrası Islamcı cemaatler desteklenirken, o isyanda yaşanın bin beteri yaşanmış, PKK ortaya çıkmış; terör bu günlere kadar gelmiştir.

    Ben Kürt meselesinde demokratik çözüme inanıyorum. AMa bakın konu gene bulandı, dağıldı 🙂

    Benim UZLAŞI konusunda ciddi bir ümitsizliğim var; çünkü burada “

  145. Yazan:nilgün Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Biliyorum, size yorum yazmamam için en aşağılayıcı biçimde uyardınız ama Ata sevgisi adına gene de bir küçük soru: Atatürk bu kadar kötü idiyse, onun ölümünü belgeleyen filimlerde seyrettiğimiz o gözü yaşlı yığınlar yalan mıdır? Annem bugün 85 yaşında; 1938’de İzmir Kız Lisesinde öğrenciyken Atatürk’ün ölüm haberi geldiğinde, öğretmeni öğrencisi tüm okulun katıla katıla ağladığını söyler durur. Yalan mı söylüyor sizce?

  146. Yazan:Cengiz Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    Birşeyci olma ihtiyacını karşılar.

    Varlığımı kime borçluyum? sorusunu yanıtlar.

    Türklerin de bir dahisi vardır demeye imkan tanır.

    Nankör olmayı engeller.

    Vatan haini olmaya sed çeker.

    Türk olmayı sağlar.

    Övünmeyi sağlar.

    Çalışkan olmayı sağlar.

    Güvenmeyi sağlar.

    Damardaki asil kanı farketmeyi sağlar.

    Birinci vazifemizi öğrenmeyi sağlar.

    Türk milletinin zeki olduğunu anlamayı sağlar.

    Türk milletinin yüksek karakterli olduğunu anlamayı sağlar.

    Türklerin ortaasyadan gelmekle birlikte aslında Türkün bu anlama gelmediğini anlamayı sağlar.

    Dinimizin akla uygun olduğunu ama gökten indiği sanılan kitaplardan ilham alamayacağımızı anlamayı sağlar.

    Yüce dinimizin Türk milletinin milli bağlarını gevşettiğini ve milleti uyuşuk hale getirdiğini görmemizi sağlar.

    ‘Laik ülke’de devletin din işlerinin olabileceğini gösterir.

    Kimin heykelini yapmalıyız sorusunu gereksiz kılar?

    Paralarda kimin resmi olmalı sorununu bertaraf eder.

    Resmi odalara hangi resim asılmalı araştırmasını bitirir.

    Bir de, babamızın belli olmasını sağlayan kimdir? sorusuna tam açıklama verir.

    Daha çok var. Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

  147. Yazan:MY Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    “Annem bugün 85 yaşında; 1938′de İzmir Kız Lisesinde öğrenciyken Atatürk’ün ölüm haberi geldiğinde, öğretmeni öğrencisi tüm okulun katıla katıla ağladığını söyler durur. Yalan mı söylüyor sizce?” (Nilgün)

    Insanlar bazen kendi iç güzelliklerini olmayacak kisilere aksettirirler. Anneniz de böyle bir hata yapmis.

    Stalin ölünce de çok insan agladi. Elvis Presley ölünce intihar bile etmis insanlar. Insan deliliginin siniri yok ki 🙂

    Not: Yorumlarinizdan bikmistik ve sebebini biliyorsunuz. Bundan sonra gerektigi gibi yazabilecekseniz yazin.

  148. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 28, 2009 | Reply

    BILGININ KABUL GÖRÜRLÜĞÜ ÜZERİNE BİR YAZI:

    Burada yazmaya başlamadan önce umutluydum. Yazılanlardaki yanlışları görüyor, karşılıklı fikir alışverişiyle BIR UZLAŞIYA ULAŞACAĞIMIZA inanıyordum. Gerçekten.

    Yazanlar, genel olarak belli bir saygı düzeyini koruyan, okuyan, araştıran “Türkiye’nin Aydınlık yüzü” diye tanımlayabileceğim kişilerdi. Ama şu an biraz umutsuzum. Çünki, buradaki fikirlerin UTOPIK, GERÇEKLIKTEN KOPUK olduğunu düşünmeye başladım.

    Yani burada bir KENDI BILIMINI YARATMA çabası var, politik olarak ya da cemaat olarak “İŞİNE GELEN BİR BİLİM” yaratma çabası; bu açıkça dünyadan kopmak demek. Uzlaşıyı kapamak demek.

    Şimdi, herhangi bir BILGI NASIL KABUL GÖRÜR OLUR ve BUNUN AŞAMALARI NEDİR ve biz nerde anlaşamıyoruz ona bakalım.

    ******************************
    3 Aşaması var bilginin kabul görür olmasının.

    1. AŞAMA: HER HANGİ BİR BİLGİYE ULAŞMA. Bir sürü bilgi var, iddia var, çarpıtılmış araştırmalar var, politik çıkar veya husumet nedeniyle suçlamalar; bilimi kendi çıkarı için kullanmak isteyenler var. INANILMAZ BIR BILGI KIRLILIGI VAR !… Bu bilgilerin KABUL GÖRÜR olması için 2. AŞAMAYA gönderilmesi gerekir. Buradaki bilgilerin büyük ÇOĞUNLUĞU MAALESEF YANLIŞTIR.

    2. AŞAMA: ELDEKI BILGILERIN “AKREDITASYON (KABUL GÖRME) BIRIMINDE, UZMANLAR TARAFINDAN INCELENMESİ; DAYANAKSIZ, EFSANE VE YALAN OLANLARIN AYIKLANMASI. Genellikle bu birimler, Üniversiteler, Saygın Uluslararası Bilim ve Araştırma kurumlarıdır. Burada gönderilen dökümanların belki %90’ı elenir.(Istatistik testler, tutarlılık, güvenirlik, vb. testler) BU AŞAMAYI BİR BİLİMSEL MAHKEME OLARAK DA DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ.

    3. ULUSLAR ARASI KANUL GÖREN YAYINLARA ALINMASI. Bu o bilginin/iddianın/çalışmanın akredite olması anlamına gelir. Bunlar kabul görmüş gerçeklerdir. Ansiklopediler bunların en üst basamağıdır; hakemli bilim dergileri ve üniversite yayınları da..

    ********************************

    BİZİM SORUNUMUZ ŞU: Burada 1. Aşamadaki bilgiler (yani kabul görmemiş iddia ve efsaneler diyebiliriz) var. Bunlar doğru da olabilir, yanlış da.

    Eğer 2. Aşamaya sokmazsak KENDI BILIMIMIZI YARATMIŞ OLURUZ, İŞİMİZE GELMEYENI REDDEDERIZ.
    Bu, bizi UZLAŞILAMAZ bir yere getirir. SORUN BUDUR.

    Eminim, şimdi bu yazdıklarıma karşı 1. Aşamadaki onlarca bilgiyi yollarsınız bana. Adres yanlış diyorum. 1. aşamadaki bilgiler KABUL GÖRÜR DEĞİL diyorum.

    Ben burada 3. Aşamaya geçmiş bilgileri vermeye çalışıyorum. Atatürk ve Atatürkçülüğün FAŞİST ve IRKÇI olmamasıdır, mesela. Söylence başka, gerçek başka.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Fascism

    Faşizm konusunda Atatürk ve Türkiye’nin adı geçmez. Bütünüyle komik bir iddiadır. Ama Atatürk (ve ben:) sizin gözünüzde faşist ve ırkçıyım; ama dünyada bir tek sizin gözünüzde bu böyle 🙂

    Şimdi siz içinde Faşizm ve Atatürk olan onlarca 1. Aşama bilgisi gönderebilirsiniz buraya ; efsaneler, iddialar, operalar, şiirler, anılarr. Bunlar burada tartışılabilir. Değişik fikirler oluşturulabilir.

    Ama sizin bu 1. Aşama bilgilerinizle insanları suçlamanız, ETIK değildir. Bunlar 2. Aşamaya girmemişse; KABULGÖRMEZDIR. Iddiadır sadece.

    Bu, neye benzer. Bir mahkeme düşünün:
    Tek bir kanıt var: (Ahmet’in cinayet saatinde cinayet mahalinde olması) Ve Ahmet suçlanıyor.
    Sonuç: Ahmet katildir !..

    Yargılama sürecinden geçmeyen sonuç, sonuç kabul edilemez. Hele şimdi Bilim daha da ilerledi (bilgisayarlar vs.) yani bu 2. Aşamadan çok daha kesin sonuçlar çıkıyor: 3. Aşamadaki bilgilere çok daha rahat güvenebiliyoruz.

    Ama sorun şu: Siz GERÇEĞE mi inanacaksınız İNANMAK İSTEDİĞİNİZE Mİ?

    ( Galile de “dünyanın döndüğünü” ispat ettiğinde, bilim arkadaşları ikna olmalarına rağmen “inancımıza ters” diye onu yalnız bırakmışlardı.)

    Umarım demek istediğimi nihayet anlatabilmişimdir.

    Demokratik ve kardeşçe bir Türkiye dileğiyle…

  149. Yazan:Cengiz Tarih: Ara 29, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey,

    Bildiğim kadarıyla bu sitenin bir uzlaşma sitesi olma iddiası yok.

    Bilgi bilgisizlik ile uzlaşmayacak.

    Aksine her zaman ilki ikincisini tepelemeye adaydır.

    Bilginin peşindeysek, doğru olanı bulma çabasında oluruz.

    Bu uzlaşma değildir.

    Bu belki anlaşmadır, birbirimizi anlamadır.

    Bizim bilgi eksiğimizi siz kapatabileceğiniz gibi, sizinkini biz kapatabiliriz.

    Ama sevdiklerimizi sevmek zorunda olmadığınız gibi sevdiklerinizi sevmek zorunda da değiliz.

    Kaldı ki dur seveyim denilerek sevilmez hiçbir şey, ne de dur sevmeyeyim diye bırakılır.

    “Herkes sevmeli, sevmeyen haindir” hezeyanının savrulup durduğu her ortamda bu hezeyanın psikolojik analizi yapılmak zorunda.

    Sosyal Bilimlerde Yöntem başlıbaşına bir felsefe alanı.

    Öyle olduğu için tartışılabiliyor burada.

    Türkiye’nin yüzölçümünü tartışmıyoruz örneğin.

    Yüzölçümünün ne anlama geldiği gibi bir şey değil faşizmin ne olduğu.

    Sonuçta faşizme benzerlik gösteren bir şeyler var mı yok mu? Ona bakalım.

    Tam faşizm tanımına uyar uymaz…, içinden çıkılmaz bunun.

    Siyaset kavramları arasındaki sınırlar o denli keskin değil.

    Faşizm bir öcü de değildir üstelik. Uygulayanlar açısından pek ala iyi bir şeydir.

    Dolayısıyla bugün bize nahoş görünmesi, bize hoş görünen insanları bunun yakınından bile geçirmemek için gerekçe vermez.

    Ama sorun şu: Siz GERÇEĞE mi inanacaksınız İNANMAK İSTEDİĞİNİZE Mİ?

    Gerçeğe inanmak?

    İnanmak zaten gerçeğe ilişkin bir yargıda bulunmak olduğuna göre, yanlış bir soru sormuşsunuz.

    Her inanç tanım gereği gerçeğe ilişkindir.

    İnanmak istenilene inanmak?

    Burada da sorun var.

    Olması istenene inanmak dersek bence daha doğru olur.

    Ama inanmak yine sorunlu görünüyor.

    Çünkü inançlarımızı pek de isteyerek oluşturmayız.

    Olması isteneni kabul etmek diyelim.

    Tabi bu rasyonel değil, duygusal bir tavır.

    Doğru olan, yeterli kanıt görüldüğünde isteklerimizi bir kenara koyabilmektir.

    Oysa az önce yazdığım gibi, tarih gibi sosyal bilimlerde kanıt elde etmek kolay değil.

    Yapılacak birşeyler var yine de.

    Örneğin bir kavramın (örn. faşizm) ortak ve belirgin bir tanımı yapılır.

    Sözkonusu uygulamalar ile karşılaştırılır.

    Birebir olmasa bile ne ölçüde benzeştiği görülür.

    Kişisel olarak ben bu benzeşmenin yüz üzerinden sıfır olduğunu düşünmüyorum.

  150. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 29, 2009 | Reply

    Ekrem bey ve sayın MB,

    Sizden ricam üstteki, BILGININ KABUL GÖRÜRLÜĞÜ ÜZERİNE BİR YAZI adlı iletimi okumaniz.

    Yani, 1. aşamadaki bilgilerin ne kadar yanıltıcı olduğunu çok rahat anlayabilirsiniz. Argümanımızı 3. aşama bilginin üzerine inşa etmeliyiz.İşte size çok da güzel bir örnek, son yazdıklarınızdan.

    Atatürk ve Faşistlik suçlamasını geçtim artık, ben anlatmak istediklerimi BILGININ KABUL GÖRÜRLÜĞÜ ÜZERİNE BİR YAZI’da anlattim.

    **********************

    Ekrem bey’in son yazdigi iletiye bakalim,
    (MB de aynı paralelde yazmıştı 🙂

    “Dersim’de olanları “bir isyanın bastırılması” şeklinde değerlendirerek demokrasi sınavında çakmakla kalmadınız, olayı Osmanlı’ya yamayarak fakiri de neşelendirdiniz, sağolun. :)” deyip espri de yapmışsınız, siz sağolun.

    ************

    Ama Kürtler 16. yüzyıldan beri sürekli ayaklanmaktadırlar. Osmanlı dönemi, ayaklanmalarla geçmiştir. Açınız, okuyunuz:

    http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_the_Kurdish_people

    ( Bilgiler, Evliya Çelebi’den alınmış; wikipedia sadece aracı 🙂

    Evliya Çelebi, The Intimate Life of an Ottoman Statesman: Melek Ahmed Pasha (1588-1662), Translated by Robert Dankoff, 304 pp., SUNY Press, 1991, ISBN 0791406407, pp.169-171

    Osmanli’daki Kurt isyanları ve her seferinde kanlı olarak bastırılması gene aşağıdaki hakemli dergilerden alınmış:

    James J. Reid, Rozhîkî Revolt, 1065/1655, Journal of Kurdish Studies, Vol.3, pp.13-40, 2000.
    ^ James J. Reid, Batak 1876: a massacre and its significance, Journal of Genocide Research, 2(3), pp.375-409, 2000

    Osmanlı’ya karşı Kürt isyanları 1655’de başlamış,
    Rozhiki isyanı çok kanlı olarak bastırılmış. (yaşanan zulmu çevirmek istemiyorum ama “massacre” olarak geçmiş tarihe siz çevirin artık ) Kaynak olarak özellikle Evliya Çelebi kullanılıyor. Neyse okuyunuz, linki verdim.

    Kürtler sürekli Osmanlı boyunduruğundan çıkmak için hep isyan etmişler, isyanları da hep kanlı bastırılmış.

    1834’de bir Bedirhan isyanı var ki; o isyandan sonra Kürt beylerin yerine Türk beyler getiriliyor.1843’de bir isyan daha.. Ardindan bir süre bir ‘özerklik’ yaşanıyor ama Osmanlı bunu 1864’de feshedince, 1880’de Şeyh Ubeydullah ayaklanıyor ama gene bastırılıyor. Bu arada Kürtlere sürekli bir “dağıtma” politikası uygulanıyor.

    Mesela ilk Dersim isyanı 1916’da oluyor. Ardindan 1919’da üç Kürt isyanı birden çıkıyor.
    Cumhuriyet döneminde Kürtlere en baskıcı dönem, 12 Eylül darbesi sonrası dönem olarak gösteriliyor. Ama sonra Turgut Özal sayesinde bir rahatlama getirildiği söyleniyor. (Hatirliyorum o mottoyu: tüm solcuları, gomonistleri yok edelim dönemi yani 🙂

    KAYNAK: (ayrica, wikipedia’daki aynı sayfada)
    Edelman, Eric (2006-06-19). “Three Legacies: Ataturk, Inonu, and Ozal and the Making of the U.S.-Turkish Relationship”. Turgut Ozal Memorial Lectures. http://www.washingtoninstitute.org/templateC07.php?CID=299. Retrieved 2007-09-12.

    ******************************

    Evet, gene bir yol ayrımına geldik. (daha önce de geldiğimiz gibi:)

    Demek ki Kurt isyanları ve kanlı olarak bastırılması Osmanlı’dan gelen bir gelenekmiş. Osmanli tarihinde Cumhuriyetten çok daha büyük ve kanlı bastırılmış isyanlar olmuş. Ve Atatürk bu geleneği Cumhuriyetin ilk döneminde değiştirememiş ya da değiştirmemiş.

    Şimdi naapcaz; önümüzde beş şık var. Hangi şıkkı seçicez:

    a.) Tüm değerlendirme kapasitesi wikipedia ile sınırlı biriyle de tartışmam. Hiçbir argümana cevap vermeyip sürekli “wikipedia’da yazmıyor, olsa yazardı, efsane bunlar efsane…” diyen bir kişiyle tartışmak ne kadar sıkıcı anlatamam.

    b.) Bundan sonra Evliya Çelebi’yi de reddediyorum, Kemalist ajandır. Bilimsel yayınları da zaten Faşist Kemalistler yazıyor.
    Bunların hepsi komplo.

    c.) Ama Atatürk, şapka giymiyor diye adam astı.

    d.) Dersim’de olanları “bir isyanın bastırılması” şeklinde değerlendirerek demokrasi sınavında çakmakla kalmadınız, olayı Osmanlı’ya yamayarak fakiri de neşelendirdiniz, sağolun. 🙂

    e.) Aslında biz yanlış şeyleri tartışıyoruz: Bir toplumu bir devrimle anında değiştiremezsiniz. Bu zaman içinde evrimle gerçekleşir. Atatürk dönemi aslında, Osmanlının son döneminin biraz da uzantısı. Bu tarih, Osmanlısıyla, Cumhuriyetiyle bizim. Atatürk’ü veya Osmanlıyı yücelterek/söverek bir yere varamayız. Bugün bu ülkede kardeşce ve demokratik olarak nasıl yaşarız onun yollarını araştırmalıyız. Argümanlarımızı da söylence ve iddialara göre değil KABULGÖRMÜŞ BİLGİ üzerine inşa edeceğiz.
    Birbirimizi anlamaya çalışmalı ve sevmeliyiz. Nefret dolu söylemleri bırakıcaz; bunlar sadece nefret yaratır.

    Ne dersiniz, siz hangi şıkkı seçiyorsunuz ????

  151. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 29, 2009 | Reply

    Cengiz bey,

    Iletiniz için teşekkürler.

    Şİmdi bakın, gelişmiş ülkelerde dersler “tartisma hatta hararetli tartisma” seklinde gecer. Ve bu inanılmaz bir “tatlı rekabet” ve yüksek ürünler yaratır. Her görüşten insan vardır ve KABUL GÖRMÜŞ BİLGİLER baz alınarak tartışılır. Bilimsel bir örnek gösterdiğinizde de kimse itiraz etmez, hakemine bakarlar en kötü..

    Şu yazdıklarınız için “hay allah razı olsun” diyorum.

    “Örneğin bir kavramın (örn. faşizm) ortak ve belirgin bir tanımı yapılır.

    Sözkonusu uygulamalar ile karşılaştırılır.

    Birebir olmasa bile ne ölçüde benzeştiği görülür.

    Kişisel olarak ben bu benzeşmenin yüz üzerinden sıfır olduğunu düşünmüyorum.”

    Aynen. %100 katılıyorum. O tanımı wikipedia’dan almanın da hiç bir sakıncası yok bence. Sonra tartışırız. Herkes kafasına göre bir tanım alırsa nolcek??

    Atatürk, Hitler ve Mussolini ile aynı dönemde yaşıyor; faşizmin palazlanması Cumhuriyetin kurulma-büyüme süreciyle aynı peryotta.

    Ama Atatürk Faşizmi, kesin bir dille reddediyor. Atatürk’e faşizm konusunda rapor veren adam da Prof. Oktay Sinanoğlu’nun babası (Türk Aynştaynı, iş bankası yayınları).

    Ama Atatürk, “faşizm iyidir” dese, yanlış düşünmüş derim yani.

    Atatürk, Faşizme uzak durduğu için de “faşist literatüre” girmiyor zaten. Bakarız, okuruz, başka şeyler de çıkar..Ama bu yaklaşımınızı beğendim.

    Sorun, Atatürk veya Faşizm değil; sorun bilimsel düstur mu denir o.

    Neyse, böyle gider bu…

    saygılar,

  152. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 29, 2009 | Reply

    Cengiz bey, çok teşekkür ederim. Kör dövüşüne akademik bir yaklaşımla son verdiğiniz için. Siz de değerli bir akademisyen olduğunuz için görüşleriniz çok önemli.
    Kemalizm ve faşizm ilişkisini çözmek için önce objektif bir faşizm tarifi yapmalı ve Kemalizmin bu tarife ne derece uyup uymadığını tespit etmeliyiz. Bu konuda bir çalışmaya başlayalım. Wikipedia’dan gidelim, Ahmed bey’i memnun edelim.
    Link:http://tr.wikipedia.org/wiki/Fa%C5%9Fizm
    FAŞİZMİN ÖZELLİKLERİ

    Lider ilkesi: Bu ilkeye göre toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de yönetim dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir. Aynı şekilde işletmelerde de patron ve işçi arasında işletme yöneticisinin iktidarına dayalı bir ilişki kabul edilir.

    Soru: Kemalizm lider ilkesini benimsemiş midir?
    Cevap: Kemalizmde bir devlet ideolojisi bulunur ve her vatandaşın görevi kendisine biçilen “ideolojiye uygun örnek insan” olmaya çalışmaktır. Kemalizmde “state ideology” vardır ve anayasa ve diğer bağlı metinlerde belirtildiği gibi tüm sistem “Atatürk ilke ve inkılapları” üzerine oturtulmuştur.
    Bir sonraki özelliğe geçelim:

    Milliyetçilik: 19. yüzyıl boyunca yükselen milliyetçilik 20. yüzyılda çeşitli ve aşırı boyutlara varmıştı.

    Soru: Kemalizm milliyetçi midir?
    Cevap: Milliyetçilik altı oktan biridir. Dozu konusunda anlaşamayabiliriz ama Ziya Gökalp’in ve İsmet İnönü’nün Kürt raporları ve zamanın Türkleştirme politikaları incelendiğinde, Türk tarih tezi ve Güneş Dil teorileri, kafatası ölçümleri vs. bu dozun hiç de düşük olmadığının göstergeleridir.

    Antisemitizm ve Irkçılık: Bu konuda Alman nazizminin halka yönelik terörü birçok başka ülkeye göre oldukça ön plandadır.

    Irkçılıktan bir nebze bahsettik. Arap düşmanlığı ve Varlık vergisi gibi uygulamalar antisemitizmden sayılmazsa bu konuda sicili temiz diyebiliriz.

    Hukukun işlevselleştirilmesi

    Türkiye’de hukuk sistemi Kemalist ideoloji ile karar verir. Bunu tüm yüksek yargı mensupları göğüslerini gererek itiraf ederler.

    Rejim karşıtlarının ve aşağı görülen halk gruplarının idam edilmeleri ve/veya öldürülmelerinin haklı görülmesi ve bir devlet politikası olarak yürütülmesi.

    Rejim karşıtı olup da Atatürk döneminde Türkiye’de yaşamını özgürce sürdüren tek bir kişi olmaması bu konuda tam bir açıklık sağlıyor.

    Bir ulusa, kültüre ya da “ırka” üye insanların toplumun geri kalanı üzerinde üstün oldukları iddiası. Bu yaklaşım aynı zamanda lider ilkesinde de ifadesini bulur. Belli bir kişi diğer herkesten ve topluluktan daha isabetli kararları alabilir durumdadır.

    Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Ne mutlu Türküm diyene. Bu ülkede Türk olmayanların tek bir hakkı vardır: Köle olmaktır. Türkiye Türklerindir. Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız… gibi sloganlar; Kürtlere yapılan 2.sınıf muameleler, liderin tüm kararlarının isabetli olduğu ve kıyamete kadar değişmeyecek prensipler olduğu fikri gibi destekleyici çok yanlar mevcut.

    Otoriter iktidar biçimleri ve sıklıkla totaliter bir sistem. Totalitarizm Alman ve İtalyan faşizmlerinde ön plandayken, Avusturya Faşizmi ve Francocu İspanya’da vurgulu değildir.

    Kemalizm, merkezi bir yönetim kurmuştur. Sovyet tarzı totaliter bir eğitim sistemi vardır. Halk, devlet ideolojisine göre şekillendirmeye çalışılmıştır. Lider, sık sık otoriter demeçlerde ve uygulamalarda bulunmuştur.

    Din karşıtlığı ve Anti-klerikal yapı: Faşist ideoloji dünyevi ve yönetsel bir ideoloji olduğunu, ve manevi olanın, dünyevi olandan kesin olarak ayrılması gerektiğini ileri sürer. Bu yönüyle, her türlü dini ve dini kurumun dünyevi işlere karıştırılmasını reddeder. Dinlerin ve kilisenin varlığını, sadece dini vecibelerini yerine getirmek isteyen kişiler tarafından kullanması yönüyle kabul ederler, ancak kilisenin siyasi-yönetsel erk halinde görülmesinin tamamen karşısındadırlar. Bu yüzden gerek Faşist İtalya’da, gerekse de Nazi Almanyasında çok sayıda kilise tahrip edilmiş, din adamları kasıtlı olarak katledilmiştir.

    Bu konuda açıklama yapmayı bile gereksiz buluyorum. Yukarıda sanki bizi tarif etmiş.
    Şekilsel ve örgütsel özelliklere geldiğimizde:

    Devlet içinde ve yanında başka bir devlet olan silahlı gizli servisin merkezi önemi. Kendi taraftarlarının gözetim altında tutulması.

    Daha düne kadar milletin kapıcılarından araştırma yaptıracak kadar ve en son sitemizi de mimleyecek kadar çılgın bir ordu içi yapılanma Türkiye’de yok diyebilecek bir babayiğit var mı?

    Militarizm: Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir.

    Genelkurmay başkanının ağzının içine bakan bir Türkiye ve ideoloji sevdalısı insanların “ordu göreve” pankartlarıyla dolaşması, sadece kendilerinin bayrağıymış gibi pencerelerine güneşten pembeleşinceye kadar ay yıldızlı bayrak asmaları… yaz yaz bitmez.

    Bilimlerin taraflılık yasasının egemenliği altına alınması.

    Üniversitelerin devlet ideolojisinin aygıtı haline getirilmesi. YÖK ile merkezileştirilip kontrol altında tutulması. Rektörlerin devlet tarafından seçilip atanması vs vs

    Kitle seferberliği, parti propagandası yoluyla toplumsal alanın ve kitle iletişim araçlarının tekelleşmesi çabası.

    Çok bariz.

    Toplumun sürekli kışkırtılması, devrimci ilan edilen konular lehine zorunlu coşkunluk

    İrtica tehditi ile sürekli kışkırtılan ve devrimi tüm vatandaşların coşkun bir şekilde sahip çıkması isteği

    Kolektivizm: Halkın kitle olarak anlaşılması. Mussolini’nin stato totalitario kavramından beri faşist anlayış özel yaşama kadar toplumsal hayatın her alanında hak iddia eder. Aile çocuklarla halk birliğine katkı yapacak olan davadaşlık birliği olarak düşünülür.

    Ne diyordu 10.yıl marşında imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz. Kemalizmde bireysellik yoktur. Kişiliğin devrime sahip çıkıp çıkmamakla bağlıdır.
    Yaz yaz bitmez. Devam edelim:

    Pasifizmin aşağılanması.
    Politik karşıtın ortadan kaldırılması eğilimi. Karşıt düşmandır.
    Parti milisleri. Paramiliter çeteler.
    Estetikleştirme ve mistikleştirme. Özellikle ulusun kendi tarihine yönelik mistikleştirilmiş bir algı.
    Erkeklik vurgusu.
    Gençliğin vurgulanması.
    Kimi ülkelerde bir yandan monarşi ve ruhban sınıf önderliğine yönelik vurgu, ama diğer yandan dini unsurların yerini alan ilerleme ve teknoloji inancı.

    Baba bu bizi tarif ediyor ya !

  153. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 29, 2009 | Reply

    Fascism, on the other hand, seemed to suit the ideological needs of Ankara…
    Fascism had succeeded in Italy during a period of crisis and was therefore an example for Turkey living through a crisis of its own. But the appeal of fascism was more in the realm of practice and organization than ideas; fascism legitimised the primary role of the state ruled by a party and that was the direction in which the Kemalists were moving…
    Pro-fascist sentiment which became widespread and popular in ruling circles during these years certainly influenced the rapid demise of the Free Party. The RPP press argued that though fascism did not permit opposition parties, it permitted critisicm within the ruling party; but it would never allow its fundamental principles to be criticised. That was the model proposed for Turkey and the regime began to move in the direction of a mono-party system…

    Ferouz Ahmed-The Making of Modern Turkey

  154. Yazan:çuvaldız Tarih: Ara 29, 2009 | Reply

    Bilim,ideolojilerden korunmalıdır.(1)Toplumlar özellikle de demokratik toplumlar bilimden korunmalıdır.(2) Bu, bilim adamlarının felsefe eğitiminden istifade edemeyecekleri ya da insanlığın bilimlerden fayda sağlamadığı ve asla sağlamayacağı anlamına gelmez. Bununla birlikte bu faydalar empoze edilmemeli, mübadeledeki taraflarca incelenmeli ve özgürce kabul edilmelidir. Bu yüzden bir demokraside bilimsel kurumlar, araştırma programları ve teklifler kamu denetimine tabi olmalıdır.(3)Nasıl devlette dinsel kurumlar birbirinden ayrılmışsa devletle bilimsel kurumlar da öyle birbirinden ayrılmalı ve bilim, doğruluğa ve gerçekliğe giden yegâne yol olarak değil, bir çok görüş arasında bir görüş olarak öğretilmelidir.

    “İlkelerin” etkiledikleri varsayılan somut araştırma ortamının dışında kullanılabileceklerini ve verimli bir şekilde tartışılabileceklerini sanmıyorum. .(P.Feyerabend/Yönteme Hayır kitabının önsözünden)

    Soru 1: Bilim adamı kendini ideolojilerden uzak tutamazsa bilim ideolojilerden nasıl korunabilir?

    Soru 2:Demokratik olamamış toplumlarda bilim, bir ideolojinin aracı haline getirilebilip,doğruluğa ve gerçekliğe giden yegane yol olarak empoze edilebilir mi? Tarafı olduğu ideolojinin Devletçilik ilkesini benimsemiş bir bilim adamı,bu araçsallaştırmayı “demokratikleşme” hedefinin önündeki engel; çözümlenmesi mecburi bir sorun olarak tanımlayabilir mi? Bilimin tarafsızlık ilkesini ideolojisine teşne eden biri sorun/çözüm tanımında “doğru” tespitlerde bulunabilmeyi becerebilir mi? Tarafsızlık/ ideolojiden korunma ilkesini bilim alanındaki çalışmalarda ihlal eden bilim adamının, doğru olduğuna inandığını ideolojisini benimsetmek üzere araçsallaştırdığı bilimi, doğruya giden yegane yol olarak “empoze” edebilir mi?

    Örn 1:

    İSTANBUL Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) elektrik-elektronik bölümü emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Münir Ülgür, ünlü bilim adamı Albert Einstein ile yaptığı bir görüşmede, Einstein’ın Atatürk’ten Türkiye’ye gelmesi için davet aldığını öğrendiğini söyledi. Prof. Dr. Kerim Erim ve Prof. Dr. Adnan Adıvar’dan sonra Einstein’la görüşen 3. Türk bilim adamı olan Ülgür, olayı Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknoloji Dergisi’ne şöyle anlattı:

    TÜRKİYE’YE ÇAĞIRDI

    “ABD Philadelphia’da çalıştığım dönemde Einstein’ın da Princeton Üniversitesi’nde olduğunu biliyordum. 1949’da bir gün üniversitedeki sekreterine telefon ettim ve görüşme isteğimi bildirdim. Hiç beklemediğim bir şekilde, hemen kabul ettiler. Bizi hemen kabul etmesinin sebebi, benim Atatürk’ün evladı olmamdı. Konuşmalarımız sırasında da Atatürk’ü kastederek, ’Siz biliyor musunuz, dünyanın en büyük liderine sahipsiniz’ dedi. 1933 Üniversite Reformu sırasında Atatürk’ün kendisinin de Türkiye’ye gelmesini istediğini söyledi ve ’Arkadaşlarım hep oradaydı ama burada imkanlar çok fazla olduğu için burayı tercih ettim’ dedi. Yaklaşık yarım saat konuştuktan sonra, bize memleketimize iyi şeyler götürmemizi tavsiye etti ve ayrıldık.”
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/5300420.asp

    Kendilerini sistemin çocukları/yılmaz bekçileri olarak tanımlayan “bilim adamları” empoze etmek ve öğretmek noktasında tarafsız kalmazlar. Sadece bilim ile alakadar olmaya devam edemezler. Toplumun siyasal yapılanması ile çok yakından ilgilenirler. “Aydın” bilim adamı sıfatlarıyla, topluma biçim/bilinç vermek, edinimleri korumak ve kollamak noktasında kendilerini toplumun transformasyonuyla görevlendirilmiş addederek “kamunun” seçimine “müdahale” ederler. Toluma biçim vermek amacıyla giriştikleri bu müdahalelerinde, kendilerini soyutladıkları o toplumun üstünde bir birey olarak görüp, ideolojilerine mesafeli kalmayı bilinçli bir şekilde tercih etmezler.

    örn.2:

    Sempozyumu düzenleyen, ABD İstanbul Üniversitesi Mezunlar Derneği (IUMEZUSA) Başkanı Mehveş Sönmez, “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 100 yılların yeştirdiği nadir dehalardan biridir. Öğrenilecek araştırılacak çok yönleri vardır, Sadece askeri, siyasi, yönü değil aynı zamanda sosyal, sanatsal, felsefi, ve ekonomik ilişkilere ait yönleridir. Onun düşünce yapısı öyle kuvvetli ki hem günümüzü hem geleceğimizi aydınlatmaya devam ediyor. Bizim ve dünyanın ondan öğreneceği çok şey vardır.”

    http://www.haberx.com/Dunya-Haberleri/Aralik-2009/ABDli-bilim-adamlari-Ataturkun-dehasini-anlatacak.aspx

    Prof. Dr. Arnold Reisman, Prof. Dr. George Gawrych, Prof. Dr. Justin McCarthy araştırmalarını, “onun düşünce yapısı öyle kuvvetli ki hem günümüzü hem de geleceğimizi aydınlatmaya devam ediyor” diyerek , bir ulusun bilinç transformasyonuna katkıda bulunmak amacıyla yapmış olma ihtimalleri nedir? Türk ulusundan olmadıkları için bu soruya net bir cevap verebilmek mümkün fakat aynı soruya Türk bilim adamları için aynı keskinlikte net bir cevap verebilmek mümkün değil!Neden? Cevap, “Bir ulusun bilinç transformasyonu!” olabilir mi?

    Soru 3: Kamu denetimi, doğruluğa ve gerçekliğe giden yollardan biri olarak kabul edilebilir. Dönüştürülebilir “ulusal bilinç” ve araçlarına işaret etmek, ve sonuçlarını eleştirmek Atatürkçülük şiarı ile bilim yapanlar tarafından “saldırı” olarak tanımlanma ihtimali nedir? Kamunun, denetim için kendisine sunulanın doğruluğunu ve gerçekliğini sınamak üzere deneyimlerine dayanarak başvurduğu sorgulama yöntemini, “linç” maksadıyla yaptığını iddia edebilmek mümkün müdür?

    Atatürkçülük, bilim adamının biat ettiği bir amentü ise buna karşı görüş bildiren her insan dinden/bilimden çıkmış kabul edilecektir. Bu insanların aforozu da o kişiyi “hain, düşman” ilan etmektir. Gerektiğinde kanun gücüne başvurup “linç” edebilecekleri gibi eline silah tutuşturulabilecek bir yeniyetmeyi de kullanmaktan hiç imtina etmeyeceklerdir.

    Atatürkçülük bilim adamının öncelikli kimliği olmak zorundayken bu konuda araştırma yapılabilecek özgür, ideolojilerden korunmuş bilimsel bir ortamın varlığından söz edilebilir mi?

  155. Yazan:MB Tarih: Ara 29, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey

    Gerek Güneri Civaoğlu, gerekse de Abdülhamit Bilici; idamların özellikle Atatürk’ün olaya müdahalesini engellemek için “özel bir çabayla” oldubittiye getirildiğini söyler.Olaylar olurken Atatürk yoldadır.

    Today’s Zaman da verdiğiniz link Dersim katliamı sonrası asılan Seyit Rıza’yı anlatıyor. Yorumda verdiğim Atatürkün yakın çevresiyle alakası yok. Sanırım şunu demek istiyorsunuz. “Bildiğiniz gibi değil. Atatürk yoldadır ve Her şey oldu bittiye getirildi.”

    Cumhuriyet tarihinde, her ne hikmetse her şey, oldu bittiye getiriliyor. Sizce de garip değil mi? Bu oldu bittiler arasında Cumhurbaşkanlığı seçimi, cumhuriyetin ilanı, Dersim katliamı gibi basit ufak olaylar da var ne hikmetse! Ve her şey ne hikmetse bir gecede oluyor ve bitiyor.

    Atatürk’ün 1935 Kasım’ındaki Meclis açış nutkunda belirginleşen Dersim’in yola getirilmesi planına, isminin “Tunçeli” yapılmasıyla başlanır. Başına da sözü kanun olan olağanüstü yetkilere sahip askerî bir vali atanır??? Neden diye sorarlar insana???

    Dersim harekâtını Atatürk’ün bizzat yönettiği söyleniyor. Bunu ben demiyorum. Celal Bayar söylüyor. (İlgili link)

    Dersim (Tunceli) harekâtını o sırada Başbakan olan Celal Bayar anılarında; “İşin başında Cumhurbaşkanı Atatürk ve GK Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak var” diyor da, muhterem wikipedi ne diyor onu bilmiyorum.

    Haritayı da unutmayalım: Harekâtta yapılanları Atatürk’ün kendi eliyle işaretleyerek gösterdiği harita, Trabzon’daki müzede durmakta… ‘Buradan girdik, şuradan vurduk’ diye anlatmış.

    Bayar ve Çağlayangil’in anılarını yan yana getirdiğinizde (daha niceleri var) manzara ortaya çıkıyor:

    Operasyonu Atatürk ve Çakmak yürütüyor. En tepede onlar var. Diğerleri emirleri uyguluyor.

    Atatürk mü yoldadır yolda…
    Hayırlı yolculuklar…

  156. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Mehmet Bahadır bey,

    Iletiniz için teşekkür ederek başlayım.

    Güneri Civaoğlu’nun o yazısı şöyleydi:

    http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1166902

    Özde anlatılan, Dersimlilerle Atatürk arasında bu güne kadar devam eden bir sevgi bağının varlığıdır. Evet, Atatürk geç kalmış ve sadece bir Alevi dedesini kurtarabilmiştir.

    Bakın, bunlar ayrıntı. Büyük resme bakalım: Kürtler Osmanlı’da da defalerca ayaklanmış ve bu isyanlar defalarca kanlı şekilde bastırılmıştır.Ilk Dersim isyanı 1916^da daha da kanlı bastırılmıştır; sadece 1919’da 3 Kürt isyanı vardır.

    “Siz hiç Hitler’i seven Musevi gördünüz mü?”
    Yani, “Atatürk Alevi Kürtleri, kesti biçti şeklinde bir söyleme” hiç bir Dersimli itibar etmez.

    Kürtler bu coğrafyada çok daha kanlı onlarca kere bastırılmışken; sadece Atatürk’ün cumhurbaşkanıyken olmuş isyanı (ve bastırılmasını) konuşmanız çok da adaletli olmaz.

    Mesela, Evliya Çelebinin anlattığına göre, 1640 yılında çok daha güçlü Osmanlı ordusu, Kürt birliklerini yenerek 3.000’den fazla Kürdü kılıçtan geçirmiş. Yazidi Kürtlerini yenen Osmanlılar ardından, 300 Kürt köyünü basıp yakmış. 1000-2000 kadar Kürt mağaralarda esir alınmış, ama sonra onlar da toplarla katledilmiş.

    Yazan: Evliya Çelebi. Alıntıları okumamızı sağlayan, wikipedia.

    http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_the_Kurdish_people#Battle_against_Yazidis

    1655 isyanı ve bastırılması gene aynı sayfada,

    James J. Reid, Batak 1876: a massacre and its significance, Journal of Genocide Research, 2(3), pp.375-409, 2000.

    yazan hakemli dergide yer alan araştırmadan alıntılarla anlatılıyor. Gerçeğin 1640’dakinden çok daha vahşi ve acımasız olduğunu söyleyim.

    Bakın, geçmişteki acıları deşerek ve kaşıyarak bir yere varamayız. Maalesef, yeni kurulmuş bu Cumhuriyette de geçmişteki aynı Osmanlı hatalarının yapıldığını görüyoruz. Eğer tarihimizdeki savaşlara, zulumlere girersek, ooooooo. Dünya, büyük ve anlamsız savaşlardan geçerek bu güne geldi, sevgili kardeşim. Bugün barış için bir şey söyleyelim.

    Bugün Kürt(veya diğer etnik kökenlerden) kardeşlerimiz için ne yapabiliriz, bu ülkede nasıl kardeşçe ve Barış içinde yaşayabiliriz onu konuşmalıyız.

    Ben sizden bir şekilde Kemalizme nefret söylemleri değil, barış ve demokrasi çözümleri duymak istiyorum; çünki size de bu yakışır.

  157. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Ekrem bey,

    Öncelikle iletiniz için çok teşekkür ederim. Çünki ben burada bazen neyin konuşulduğunu anlamak için tanım soruyor ama yanlış anlaşılıyordum. Atılan bilimsel bir ilk adımdır ve kesinlikle olumluyorum.

    Nasıl Atatürk’ün Faşist olup olmadığını değerlendirmemize bir tanımla başlamak mükemmelse, hemen sonuca atlamak da o denli yanlış.

    Eğer, amacınız kimseyi bağlamayacak şekilde sohbetse, yazdıklarınız hiç de fena değil.
    Hatta bazı kısımlarına katılabilirim.

    Ama –yanılıyorsam beni düzeltin- siz yargıda bulunmak ve “Atatürkçülük Faşizmdir” gibisinden bir sonuca varmak istiyorsunuz. Yani bu benim kafamdaki bir fikir değil, bir gerçektir diyorsunuz.

    Dünya Siyasal Tarihinde, kimsenin şimdiye kadar çıkaramadığı bir sonucu çıkarmak istiyorsunuz.

    Bir kere, yazılarınızda verdiğiniz bilgilerin Kabul görür olması gerekir; takdir edersiniz ki Osmanlı hakkındaki düşüncelerinizde olduğu gibi, Kemalizm hakkındaki çoğu söyleminizin de efsane olduğunu üzülerek söylemeliyim. (zaten daha önceki sohbetlerimde defalarca ansiklopedik linler verdim bu konuda)
    *******************

    ATATÜRKÜ FAŞİST(!) İLAN ETMENIN KISA YOLU: Dünyanın Kabul görmüş herhangi bir ansiklopedisinde Atatürk maddesinde Faşist olduğunu belirten bir ifade getirirsiniz.
    Ya da Faşizm maddesinde Atatürk’ün olduğunu gösterin. Atatürk tanınan bir adam, Türkiye de tanınan bir ülke; dünyadaki onbinlerce bilimci ve araştırmacı nasıl böyle bir şeyi ıskalamış olabilirler ki????
    Sanırım ne böyle bir ansiklopedi var ne de KABULGÖRMÜŞ bilimsel bir çalışma. Yani bu konuda bir ILK gerçekleşecek!..
    O zaman çaresiz uzun yola giricez. Hadi hayırlısı…

    ******************

    ATATÜRKÜ FAŞİST(!) İLAN ETMENIN UZUN YOLU:
    Şimdi müsaade ederseniz size en basit haliyle bu fikrinizi KABUL GÖRÜR BİLGİYE dönüştürmek için bir yolharitası çizmenize yardımcı olayım:

    Şöyle başlıycaz:

    1. Faşizm
    1.1 Tanım ve Özellikleri
    1.2 Dünyadan Faşizm Örnekleri
    1.3 Tarihsel Konjonktur kapsamında Değerlendirilmesi
    1.4 Eleştirisi

    Biçiminde olaya çok yönlü bakmanız lazım. Ardından 2. Adımda aynı alt başlıkları Atatürkçülük için yapacaksınız.

    Üçüncü adım olarak, Faşizm ve Atatürkçülüğün birbiriyle ne kadar örtüştüğünü bulmak için istatiksel yöntemlere ihtiyacınız var. Burası araştırmacılar için en önemli bölümdür. Hangi istatistiksel yöntemi kullanacağınıza siz karar vereceksiniz.

    Mesela Faşist Italya ile Atatürk Türkiye’sini karşılaştırabilir ve ne oranda benzediğini bulabilirsiniz. Veya Hitler Almanyasını katıp 3’lü korelasyon alabilirsiniz. Burda aklıma, Wilcoxon Signed-Rank Test de geldi; onu uygulayabilirsiniz belki; ilkelerden gidebilirsiniz 1.1’deki; ama once bir ölçek geliştirmelisiniz kiiii non-parametrik alternative olarak bu çok daha zordur.

    Siz online bedava ulaşılan Bilimsel kaynaklara kızıyorsunuz ama ben genellikle öğrencilerime hep bu kaynakları önerdim ve bu güne kadar yarar sağlamayan olmadı.

    Aşağıdaki site bedava kapsamlı bir İstatistik kitabı gibidir; oradan araştırmanıza uygun testi bulup, uygulamaya geçebilirsiniz:

    http://www.freestatistics.info/

    Son kısımda(4. kısım oluyor), bulgularınızı yorumlarsınız.

    Ardından hakemli bir dergiye göndereceksiniz, düzeltme alacaksınız, gene çalışacaksınız; bir uluslararası konferansta sunmanız lazım, orda sıkıştırırlar; tekrar bir düzeltme alabilirsiniz yayından once…vs. vs.

    Velhasıl, bu iş 3 seneden once bitmez. Ne diyeyim, başarılar. Ben de sabırla beklerim.

    Ya daaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa,
    fikirlerinizin dünyada gerçek olarak kabul edilmediğini aklınızda bulundurarak, Atatürk ve Kemalizm hakkındaki cümlelerinizin başına “benim fikrimce” demeniz ve bunu karşı tarafı kırmayacak şekilde söylemeniz yeterli olur. Ben size fikirlerinize katılmasam da bunu ifade etme özgürlüğünüzün sonuna kadar arkasında olduğumu söylemiştim.

    Her halukarda Yolunuzda Başarılar,

  158. Yazan:Cengiz Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Ahmet Bey,

    Ben sizden bir şekilde Kemalizme nefret söylemleri değil, barış ve demokrasi çözümleri duymak istiyorum; çünki size de bu yakışır.

    Bence burada belli insanlar ya da -izmlerden değil, bu isimler altındaki nefretlerden nefret ediliyor. Ölmüş gitmiş insanların iyilik ya da kötülüğünü ne yapalım? Ama iş o değil. Bir kişi ya da sembol sürekli -affedersiniz- abuk subuk işlerin bayrağı, dayanağı, gerekçesi, haklılandırıcısı, aklayıcısı … yapılıyorsa -ki bence sürekli yapılan şey budur- bu sembol neyin nesiymiş diye bakmak akıllıca bir iştir.

    Ne zaman ki haklılandırma ölçütü sembolik kişiler değil, reel/güncel talepler olur, o zaman bu denli eleştiriye gerek kalmaz.

    Ben birine sen bunu neden yapıyorsun diye sorduğumda bana dedesinin mezarını göstermemeli. Hukukta vasiyetin hükmü nedir bilmiyorum ama olsa da bir yere kadardır. O da medeni hukukta, kamu hukukunda değil.

    Kısacası devlet işleri ile din işleri ayrılmak zorunda. Tabi öncelikle toplum çoğunluğunun zihninde gerçekleşmeli bu.

    Bence tabi. Belki de çoğunluk halinden memnundur. O zaman diyecek bir şey yok.

  159. Yazan:Furkan Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    En nefret ettiğim klişelerden biridir “din işleri ile devlet işleri”. Dinin ve devletin tam olarak ne olduğunu bilmeyen ilkokul çocuklarının beyinlerine kazınır ama bu klişe. “Din işleri ile devlet işleri”. Din nedir, sana ne söyler, nasıl bir hayat yaşamanı ister, toplumun nasıl olmasını ister, kanunlar kurallar koymuş mudur bu konuda, yüzyıllar boyunca dine inananlar nasıl yorumlamışlardır bunları. Bunlardan hiç bahsetmezler ama sanki ilahi bir kanunmuş gibi ayrı olması gerekir derler. kim demiş bunu. Atatürk. Atatürk din konusunda ne biliyormuş. Atatürk müslümanmıymış. Hiç namaz kılmış mı ?
    Bu nasıl bir fikir yürütmedir, bu nasıl bir körlüktür. Din alimi olmamasını geçtim, dindar olmamasını geçtim, bir müslüman olup olmadığı bile belli olmayan bir insanın (özellikle “insan” diyorum) senin yerine dinin senin hayatındaki rolüne karar vermesine nasıl izin verirsin, hiç düşünmüyor musun yahu. Dini bir konuda bir şeyi merak ettiğin zaman sokaktaki adamı çevirip ona mı sorarsın, yoksa bu işi bilen birisine mi gitmeye çalışırsın. Atatürk pek çok konuda otorite olabilir ama din konusunda sokaktaki adamdır o da. Senden benden fazla değildir bu konuda bildikleri. Senin yerine bu hayati konuda onun karar vermesini nasıl kabul edersin.
    Bir de aklımızı kullanmaktan bahsetmiyorlar mı, bundan daha gerekli bir konu mu var akıl yürütmek için. Bu söylediklerim müslüman olan insanlar için geçerlidir. Lütfen ateist olanlar üzerlerine alınmasınlar. Onlar zaten düşünmüşler, taşınmışlar, dini olan tüm değerlere karşı çıkmışlar. Saygı duyarım. Ama müslüman olup da bunları düşünmeyen insanlara da kızıyorum elimde değil.

  160. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Cengiz bey’in önerisi çok yerindeydi. Bunu siz de yerinde buldunuz. Önce faşizmin tanımı ve özellikleri belirlenmeli ve sonra Kemalizmin bu tanım ve özelliklere ne derece uyduğu değerlendirmeliydi. Ben de wikipedia’nın faşizm tanımından bir karşılaştırma yaptım ve ortaya çıkan manzara sizi feci halde şaşırtmış olmalı ki, güreşe minder dışında devam etmeyi teklif ediyorsunuz.
    Eğer bir tartışma varsa, bu tartışmada tezler ve antitezler olur ve bir senteze varılır. Ama sizinle olan tartışmamızda herhangi bir antitez bulmak mümkün değil. Bana sürekli literatürden bahsediyorsunuz. Literatürden verdiğim örnekleri de kabul etmiyorsunuz.
    Kemalizm konusundaki yabancı akademik araştırmalar hiç de sanıldığı kadar çok değil. Ne yazık ki yakın tarihe ait gerçek bilgilere ulaşmak çok zor. Bize sunulan resmi tarih ise, İlber Ortaylı hocanın yerinde tespit ettiği gibi masal, hikaye ve kurgu bir tarih.
    Fakat, yakın tarihimizi çalışan Prof.Eric Jan Zürcher ve Prof.Feroz Ahmed’in söyledikleri de kulaklarınıza pek çalınmıyor.
    Dünya tarihinde yükselen akımlar olur ve devletler bu akımlardan etkilenirler. Bu gayet normal bir şeydir. Kemalizm de faşizmden etkilenmiş olabilir. Sonra bundan vazgeçilmiş de olabilir. Mustafa Kemal pragmatik bir liderdir. Dönemin akımlarından işine yarayan enstrümanları kullanmış olması şaşırtıcı bir şey değil. Faşizm küfür de değil, aşağılama da. duygusallıktan kendinizi kurtarıp yakın tarihimizi objektif bir şekilde değerlendirmekten neden kaçınıyorsunuz? Amacınız doğruyu bulmak mı, yoksa kendi bildiğiniz doğrunun yıkılmasından kaçınmak mı?
    Neden bana Kemalizmin neden faşist olamayacağını anlatmayı denemiyorsunuz?
    Bunu anlatmakta epeyce zorlanacağınızı mı düşünüyorsunuz yoksa?
    Peki, mesela Dersim olayının Atatürk’e rağmen yapıldığını söylüyorsunuz. Size Atatürk’ün emriyle yapıldığını ispatlarsam tepkiniz ne olacak? Bunu kabul mü edeceksiniz yoksa hakemli dergide paper mı yazdıracaksınız bana?
    Sizi ikna etmek için doktora mı yapmam gerekiyor?
    Halbuki beni ikna etmeniz çok kolay. Ben sizden tez yazmanızı istemiyorum. Sadece bana makul cevaplar verin.
    Kemalizmin faşizm özelliklerine uymadığına dair ikna edici birkaç cümle yazın yeter. Yemin ederim ikna olmak için elimden gelen gayreti göstereceğim.

  161. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Ahmed bey,

    Bir de bana Güneri Civaoğlu’nun yazısı değil de, Dersim’in Atatürk’e rağmen yapıldığını söyleyen “1” (yazıyla bir) akademik kaynak linki verebilir misiniz? Efsanelerle vakit tüketmeyelim 🙂

  162. Yazan:Cengiz Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Furkan Bey,

    En nefret ettiğim klişelerden biridir “din işleri ile devlet işleri”.

    Bence olması gerektiği gibi anladığınızda muhtemelen seveceğiniz bir şey.

    Duygusal alan ile akılsal alanı karıştırmayalım demektir.

    Ben eğitim vereceksem bunu birilerine duyduğum sevgiye göre değil aklıma ve bilgime göre yaparım.

    Dikkat ederseniz ahlak işleri ile devlet işleri ayrılsın demedim.

    Ama ahlakı duygularımıza değil akla, pratik akla dayandırmak zorundayız.

    Neyin doğru neyin yanlış olduğunu duygularımızla değil aklımızla ölçmeliyiz.

    Duygu rüzgar gibidir gemi için. Eylemin itici gücüdür, evet, ama iter yanlızca, yön vermez.

    O zaman aklımız devreye girecek.

    Duygumuz aklımızı değil, aklımız duygumuzu yönetecek.

    Duygusuz davranış yoktur, oysa akılsızca olanı pek çok.

    Ayıralım derken, yönetici konumundan alalım.

    Yoksa zaten -doğası gereği- duygu davranıştan ayrılamaz.

    kim demiş bunu. Atatürk.

    🙂 Bir paradoksu hatırladım şimdi.

    Lütfen ateist olanlar üzerlerine alınmasınlar. Onlar zaten düşünmüşler, taşınmışlar, dini olan tüm değerlere karşı çıkmışlar.

    Ateist bir tanrıyı anlarım ama hem insan hem ateist nasıl olunabiliyor bilmiyorum.

  163. Yazan:MB Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Ahmet Selçuk Bey

    Ben sizden bir şekilde Kemalizme nefret söylemleri değil, barış ve demokrasi çözümleri duymak istiyorum; çünki size de bu yakışır.

    Ahmet Bey, kemalizme nefret söylemleri ile yaklaşmıyoruz. Yaptığımız bir durum analizi. Günümüze kadar devam edegelen, haksızlık ve zulümlere davetiye çıkarmış, hatta Türkiye’nin önünü tıkamış, hastalıklı bir zihniyetin teşhisini yapıyoruz. Zira hastalığı tedavi etmenin ilk adımı teşhistir. Ne yazık ki, bu hastalık günümüzde halen devam etmekte, hem ülkenin hem de milletin belini bükmektedir. Ülkemizde kangrenleşmiş sorunların (türban, din ve vicdan özgürlüğü, darbeler, eylem ve kafes planları vs…) kaynağı da, aynı hastalıklı zihniyetin eseri olduğunu görmeniz gerekir. Ve bu hastalıklı zihniyet kendi milletini hedef seçmiş, namlusunu üzerine çevirmiştir. Onca zulme nasıl sessiz kalınabilir ki? “Küfre rıza küfr olduğu gibi, Zulme rıza zulumdür” O yüzden ben sessiz kalamıyorum Ahmet Bey.

    Bir diğer mevzu;

    Ne Güneri Civaoğlu’nun yazısı ne de Osmanlı üzerinden verdiğiniz örnekler; Dersim operasyonunu bizzat yönetmiş sorumlularını aklamaz. Üzgünüm…

    Sevgili Ekrem Bey’in dediği gibi; verdiğiniz örnekleri ve yazıları “güreşe minderin dışında devam edelim” teklifi olarak mı algılamalıyım? 🙂 Çünkü yazdıklarımla, sizin önerdiğiniz linkler ve örnekler arasında bir bağlantı kuramıyorum.

    Korkmayın, yüzleşin tarihimizle…

  164. Yazan:ali duman Tarih: Ara 30, 2009 | Reply

    Az önce tv’de öğrenciler eşek eti yedirildiğine dair haber veriliyordu, haber kapsamında vatandaşlara mikrofon uzatıldı ve bir hanım vatandaşımız;

    “BURASI TÜRKİYE, HERŞEY MÜMKÜNDÜR” diyor.

    nasıl bir ülke yaratılmış, herşeyin mümkün olduğu ve üstelik 7’den 70’e herkesin herşeyin mümkün olduğuna inandırıldığı.

    yakın tarihe bakıyorum, ülke gündemine bakıyorum, tarihi bu denli darbelerle, katliamlarla, faili meçhullerle, idamlarla, sürgünlerle, zindana atmalarla dolu başka ülke yok.

    gündemi bu ağır vakalarla dolu, olağansız bir tek günü dahi geçmeyen başka bir ülke var mı?

    bu ülkeyi hangi zihniyet bu hale getirdi, nasıl bu hale getirildi.

    adam düşmüş pislik havuzuna, düşmemiş gibi yapıyor, hiç pislik yokmuş, dünyanın en temiz havuzunda yüzüyormuş gibi yapıyor, “yahu çıksana hasta olacaksın o pisliğin içinde” diyenlere de nanik yapıyor, “hadi sizde girin, vallahi billahi su enfes” diyor. biz insanlık namına ambulansı çağıralım, mümkünse doktorda olsun, malum sonu belli bu hikayenin, görünen köy klavuz istemez.

  165. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Oca 2, 2010 | Reply

    FARKLI GERÇEKLIKLER VE KABUL GÖRMEMİŞ BİLGİLER ARASINDA
    BİR TARTIŞMA NASIL SONUCA BAĞLANIR ???

    Sevgili MB ve Ekram Senai,

    Siz sadece birbirinize böyle hitap etseniz de (sevgili Ekrem bey gibi ..) ben kendimi sizin dışınızda görmüyorum, bu “ötekilik” söylemine de direneceğim 🙂

    Aynı dili konuşup, aynı ülkenin refahı için çalışıyorsak, bir ortak demokrasi zemininde birbirimizi ötekileştirip düşmanlık yaratmadan çalışıp, üretmemiz lazım. Benim için bir tartışmada “minimum saygı düzeyi” gerek koşuldur; size de bunu –birkaç istisna dışında- koruduğunuz için teşekkür ederim.

    Anlaşamamızın altında asıl sorunun GERÇEKLİK ve KABUL GÖRMEMİŞ BİLGİ SORUNU olduğu kanısındayım. KABUL GÖRMÜŞ BİLGİ ile KABUL GÖRMEMİŞ BİLGİYİ ayıramıyoruz ve bir referans kaynağımız yok !..

    Birkaç ufak örnekle anlatayım:

    ******
    Geçtiğimiz haftalarda genç bir arkadaşımla dostça tartıştık. Bana, Istanbul takımlarının kollandığını ve o yüzden Anadolu takımlarının asla şampiyon olamayacağını savundu. Ona kısmen katılmakla beraber, gerçeğin öyle olmadığını Trabzonspor’un 30-35 yıl önce bir çok kere şampiyon olduğunu yazdım. Öyle bir şey olmadığın iddia etti. Tartıştık. Ben hemen kendisine wikipedia’yı açtım:
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Trabzonspor
    GERÇEK: Trabzonspor 1975-1984 arasında Türkiye ligini 6 defa kazanmıştır.
    Tartışma bitmişti. Dostça ayrıldık.

    *******
    Bir arkadaşıma, ABD’de ortaçağı yaşam tarzıyla yaşayan milyonlarca insan olduğunu söylediğimde “böyle bir şey olamayacağını” söyledi. Ben ise böyle bir çok dostum olduğunu, “kendi ayrı gerçekliklerine” rağmen, barışcıl ve saygılı olduklarını, demokratik bir ortamda dostça yaşadıklarını söyledim. Hatta bunların en köktendincisi olan Amish’lerin 300 yıl önceki yaşam tarzını hiç bozmadan aynen devam ettirdiğini söyledim. İnanamayınca,

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Ami%C5%9F

    GERÇEK: Amişler basit bir yaşama inanırlar, otomobil, telefon, elektrik gibi modern yaşamın kolaylıklarını kullanmaktan sakınırlar. Bu insanlar kendilerini toplumdan dinsel inanışları yüzünden ayırırlar. Örneğin orduya katılmaz, hattâ fermuar, düğme gibi basit teknolojik araçları bile kullanmaktan kaçınırlar.
    Sonra bu gerçeğin üzerine, fikirler yürütüp tartıştık. Yeni yaklaşımlar geliştirdik, bir gerçek hakkında farklı düşünüyorduk; Sorun değildi.

    ***********

    Mehmet Bahadır ve Ekrem kardeşimle tartışmaların bir sonuca varmasını maalesef şu anda ben pek mümkün göremiyorum. Çünkü aynı BILIMSEL GERÇEKLİK’i paylaştığımızdan emin değilim. Örneğin Ekrem bey, ansiklopedideki bilgileri kabul etmiyor. Ben diğer önde gelen Meydan larousse, Anabritannica, Encarta gibi ansiklopedileri nasıl size gösterebilirim ki internette ? Bu fiziksel olarak mümkün değil.

    Hiç hakemi olmayan maç olur mu ? Ansiklopedileri referans kabul etmezsek en temel tanımlarda bile anlaşamayız. Scrabble oynarken, fikir ayrılıklarında SÖZLÜĞÜ açar bakarız. Peki ya diğer taraf SÖZLÜK kabul etmezse ne olacak??

    Buradaki durum budur!…
    Wikipedia, dünyada artık bu geleneksel tarzda ansiklopedilerin yerine kullanılıyor; hem üniversitelerde, hem evlerde. Üstelik bu yeni bir olay da değil. Amerika’nın en büyük gazetesi USA Today’deki haberde Wikipedia’nın Encyclopediabritannica, Encarta vs. gibi önde gelen eski tarz ansiklopedileri yendiğini söylüyor. USAtoday’in teknoloji uzmanı Wikipedia’nın diğer ansiklopedilere karşı bu zaferi nasıl kazandığını ayrıntılarıyla açıklıyor. Buyrun:

    http://www.usatoday.com/tech/columnist/andrewkantor/2004-11-05-fifthofnovember_x.htm

    Ama maalesef Ekrem bey, wikipedia’yı reddediyor:

    “Atatürkçülüğün ustasıyım, vikipedinin hastasıyım artık anlayacağın. Bir de yorumun sonuna geldik unutmuşsunuzdur, Çağaptay’ın isabet buyurduğu gibi “Islamism is not a religion or reality”. Bilim abi bilim, boru mu?.”

    (Akademik ve akredite olmamış, kaynağı bildirilmemiş bilgiler wikipedia’ya giremez Ekrem bey, ve bilgiler o eski klasik ansiklopedilerden daha güncel ve güvenilirdir; Bkz. Yukarıda verdiğim USAToday makalesi)

    Mehmet Bahadır bey ise,

    “Şimdiye kadar bilim dediniz,wikipedi dediniz durdunuz. Eğer bilim tek yol göstericimizdir diyorsanız; bu, bilim dışı bir önermedir. Çünkü bilimsel yöntem, deney ve gözlemden ibarettir. Dolayısıyla bu önermenizi de deney ve gözlem yoluyla test etmeniz gerekir ki, inanın bu imkansızdır.”

    Bakın, ben ne wiki hastasıyım, ne de bilim. Ama, bilgi için Encyclopediabritannica, Encarta vs. gibi ansiklopedilere de bakmıycaz da google’da ilk karşımıza çıkan makaleye mi bakacağız ? Ben –yineliyorum- wikipedia’yı hem iyi, hem bedava ve hemen ulaşılabilir olduğu için tercih ediyorum.

    Yani, siz üretilen yüzyıllar boyunca birikip evrilerek ansiklopedilere yazılan bu KABUL GÖRMÜŞ BILGI dağarcığını Kabul etmiyorsanız, farklı bir GERÇEKLİK yaşıyorsunuz demektir. Lig ya da, sizin tabirinizle, minder değişmiştir.
    Komünist sistem 20. yüzyılda kendine ayrı bir minder yaratmaya çalışmıştır. Ütopik bir sistemdir, daha da kötüsü kendi doğrusundan başka doğrunun yaşamasına izin vermez. Zaten çökmüştür. Neyse, oraya girip konuyu dağıtmayalım. Günümüzde farklı minderlerde güreşen bazı Arap ülkeleri, Taliban vs. var. Herneyse konu dağılmasın..

    Fikir farklılıkları doğal ve hatta gereklidir. Ama bilimde referans alacağımız bir HAKEM olması lazım. Bu sözlükler ve ansiklopedilerdir. Mükemmel bir hakem tabii ki yok; ama şu an için bulabileceğimiz en iyisi budur. Şimdi lütfen konuyu dağıtmadan cevaplandırın:

    1. Ansiklopedileri hakem Kabul ediyor musunuz?
    2. Ansiklopedileri Kabul etmiyorsanız, sizin öneriniz ne? Anlaşmazlıkları açığa kavuşturacak referansımız ne olacak?

    CEVABINIZI CIDDEN MERAK EDIYORUM.

    ***********

    Ikinci sorunumuz da BILGININ KABUL GÖRMÜŞ (AKREDİTE) OLMASI;

    Şİmdi ben google’a once Atatürk, sonra ırkçı/faşist/ zenofob/turancı/ dikta/ vb. Şeyler yazayım, sonra da çıkacak şeyleri DANNNN.. İŞTE GERÇEK !… DANNN.. GÖRDÜNÜZ FAŞİZMİİİİ… İŞTE ZULUMMMMM.. şeklinde okuyuculara duyurayim.

    Belki burdaki bir kaç kişi “vayy be bu Atatürk neymiş..” der ama bu bilgiler hangi ansiklopediye girer, hangi akademik yayına girer, hangi uluslararası saygınlığı olan editor bunları kullanır???

    -Atatürk bilmem kim, bilmem kimi asmış.
    -Allah Allah.. Kim dedi?
    -E, ben öyle öğrendim. Böyle duydum.
    – E, lütfen bi sorgula o zaman öğrendiğini; ansiklopedi karıştır; 5-10 kaynağa başvur. Gönder bakalım bir bilimsel kuruma, Kabul görüyor mu. Bilim belki boru değil ama ucuz hiç değil 🙂

    Şaka bir yana, buna inanmamız için KABUL GÖRMÜŞ BİR KAYNAKDA YAYINLANMASI LAZIM.

    Yoksa, en azından ben inanmam. Dünyada kimse de inanmaz kusura bakmayın. Bir kere daha yazıyorum AKREDITASYON SÜRECİNİ :

    ********************

    Şimdi, herhangi bir BILGI NASIL KABUL GÖRÜR OLUR ve BUNUN AŞAMALARI NEDİR ve biz nerde anlaşamıyoruz ona bakalım. 3 Aşaması var bilginin kabul görür olmasının.

    1. AŞAMA: HER HANGİ BİR BİLGİYE ULAŞMA. (Google’dan hemen ulaşabileceğimiz her türlü bilgi) Bir sürü bilgi var, iddia var, çarpıtılmış araştırmalar var, politik çıkar veya husumet nedeniyle suçlamalar; bilimi kendi çıkarı için kullanmak isteyenler var. INANILMAZ BIR BILGI KIRLILIGI VAR !… Bu bilgilerin KABUL GÖRÜR olması için 2. AŞAMAYA gönderilmesi gerekir. Buradaki bilgilerin büyük ÇOĞUNLUĞU MAALESEF DOĞRU DEĞİLDİR.

    2. AŞAMA: ELDEKI BILGILERIN “AKREDITASYON (KABUL GÖRME) BIRIMINDE, UZMANLAR TARAFINDAN INCELENMESİ; DAYANAKSIZ, EFSANE VE YALAN OLANLARIN AYIKLANMASI. Genellikle bu birimler, Üniversiteler, Saygın Uluslararası Bilim ve Araştırma kurumlarıdır. Burada gönderilen dökümanların belki %90’ı elenir.(Istatistik testler, tutarlılık, güvenirlik, vb. testler) BU AŞAMAYI BİR BİLİMSEL MAHKEME OLARAK DA DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ.

    3. ULUSLAR ARASI KABUL GÖREN YAYINLARA ALINMASI. Bu o bilginin/iddianın/çalışmanın akredite olması anlamına gelir. Bunlar kabul görmüş gerçeklerdir. Ansiklopediler bunların en üst basamağıdır; hakemli bilim dergileri ve üniversite yayınları, Saygın kurumların yayınları da..

    ***********

    BİZİM SORUNUMUZ ŞU: Burada 1. Aşamadaki bilgiler (yani kabul görmemiş iddia ve efsaneler diyebiliriz) var. Bunlar doğru da olabilir, yanlış da.
    Eğer 2. Aşamaya sokmazsak KENDI BILIMIMIZI YARATMIŞ OLURUZ, İŞİMİZE GELMEYENI REDDEDERIZ. KENDI GERÇEKLİĞİMİZLE, KENDİ MİNDERİMİZDE KENDİ KENDİMİZE OYNARIZ.

    Bu, bizi UZLAŞILAMAZ bir yere getirir. SORUN BUDUR.

    ÇARE ŞUDUR: Elinizdeki 1. Aşamadaki bilgileri –en basitinden- wikipedia’ya gönderin; eğer KABUL GÖRÜRSE burada tartışmada yazın. Elinize geçen Atatürk karşıtı her bilgiyi yazarsanız, ÇORBADAN başka bir şey çıkmaz ortaya. Belki gerçekten arada KABUL GÖREBILECEK BILGILER de var ama öyle komik suçlamalar var ki, arada onlar da kaynıyor.

    Ben burada 3. Aşamaya geçmiş bilgileri vermeye çalışıyorum. GENELLİKLE HEP ANSIKLOPEDILERDEN (wikipedia) YAZIYORUM.

    Wikipedia için öyle yasak, masak bahane uydurmayın lütfen, olmadık hakaretler burada yayınlanıyor –doğru olsa- wikipedia’da yayınlanmıycak mı??? Üstelik bir insan eğer öyleyse onun için faşist, ırkçı, zenofob, Turancı , din düşmanı vs. denir. Wikipedia böyle adamlarla dolu 🙂

    ***************

    Siz hani “minderden kaçıyor” (!) diyorsunuz ya 🙂
    Bir hatırlatma yapayım: sizin gerçek olarak sunduğunuz şeylerin KABUL GÖRMEMİŞ IDDIALAR olduğunu ansiklopediden yukarıda linkleriyle yazdığımı sanıyorum.

    Sayfalarca yazdım ama sizlere olan saygımdan son defa Faşizm ve Dersim sorunu üzerine cevap yazacağım. Ama cevap almalıyım. Mükemmel bir hakem tabii ki yok ama şu an için bulabileceğimiz en iyisi wikipedia’dır. ONEMLI SORUMU MUSAADENIZLE TEKRARLIYORUM:

    1. Ansiklopedileri hakem Kabul ediyor musunuz? (yani ansiklopedide yazan GERÇEK midir?)
    2. Ansiklopedileri Kabul etmiyorsanız, sizin öneriniz ne? Anlaşmazlıkları açığa kavuşturacak referansımız ne olacak?

    Bir BILIMSEL referans ya da ansiklopedi olmadan nasıl bir bilimsel çatışma sonuca bağlanır ? Yoksa siz dersiniz “üçgenin iç açıları 180 derece”, ben derim 200 derece; öyle der dururuz yıllarca 🙂

    Saygılar,

  166. Yazan:çuvaldız Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    El cevap: “Kapattırmaya”!

    2009 yılında Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) dünyanın en büyük internet arama motoru Google`ın kapatılması için başvuruda bulunmuştu.

    ADD, Google arama motorunda ”Kemalizmin Karın Ağrısı“ şeklindeki kelime ile ulaşılabilen alt sitesinde çeşitli başlıklarda Atatürk’e hakaret içeren bilgilere ulaşıldığı ileri sürülerek, arama motorunun alt sitesinin yöneticilerinin cezalandırılması ve kapatılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

    Bu konuyla ilgili ADD sitesinde bir basın açıklaması yayınladı. ADD yaptığı açıklamada “Kamuoyunun GOOGLE’e bu kadar sahip çıkmasının yanında Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’e yapılan hayasızca ve saygısızca hakaretlere aynı duyarlılığı göstermemesini de anlayamamaktayız. ” dedi.

    İşte yapılan o açıklama

    TERBİYESİZCE İFADELERİ ŞİKAYET ETTİK
    Google arama motorunda “Kemalizm karın ağrısı” diye arama yapıldığında ortaya çıkan ve http://sites.google.com/site/kemalizminkarinagrisi/Home adresli sitede Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’e ağza alınmayacak ve yazıya dökülemeyecek nitelikte, son derece terbiyesizce ve bir insanın kişilik haklarına zarar verici nitelikteki yazılar, derneğimizce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde şikayet edilmiştir.

    Söz konusu şikayette bu sitenin yetkilileri ve sorumluları tespit edilemediğinde bu tespitin savcılıkça yapılarak ilgililer hakkında gerekli cezai kovuşturmanın yapılmasını ve bu sitenin kapatılması talep edilmiştir.

    GOOGLE KADAR ATATÜRK`E DE DUYARLILIK
    Basında yer aldığı gibi GOOGLE’un kapatılması gibi bir talep söz konusu değildir. Kamuoyunun GOOGLE’e bu kadar sahip çıkmasının yanında Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’e yapılan hayasızca ve saygısızca hakaretlere aynı duyarlılığı göstermemesini de anlayamamaktayız. Şunu unutmayalım ki halen yürürlükte olan Atatürk’ü Koruma Kanunu gereği Cumhuriyet Savcılığı bu gibi durumlarda resen harekete geçme yetkisine sahiptir. Zira yürürlükte bulunan bir yasanın ihlali söz konusudur.
    http://www.birikimhaber.com/Haber/Gundem/05062010/Google-davasinin-arkasinda-ADD-cikti.php

  167. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    Bu başlık tekrar ortaya cıkmısken yazalım birşeyler.

    Tabular nasıl ve neden yaratılırlar?

    Hangi işlevleri yüklenirler?

    Yani evet, ne işe yararlar?

    Doğal Seleksiyonca henüz ortadan kaldırılmamış ise bir tabu, halen bir işe yarıyor olmalı?

    Bir ‘sosyal organizma’nın kullandığı bir şey olarak daha işi bitmemiş bir şey olmalı.

    Neyin nesi, kimin fesidir bu tabu?

    Cevabı uzun bir soru olsa gerek.

  168. Yazan:tunahan Tarih: Oca 11, 2012 | Reply

    sowyetler birliği zamanında stalin döneminde genetik mühenndisliği üzerine çalışan bilim adamları remark hipotezi ve evrim teorisi üzerine çalışanlar ölüme mahküm edildiler. hocam feyarabend’in düşünceleri konu ile yorumu ne olabilir?

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin