RSS Feed for This Post

Başörtüsü Neden Serbest Olmalı?

neden-serbest-olmali.jpgAslında bu sorunun, temel hak ve özgürlükleri sağlamakla meşruiyetini sağlayan Anayasal bir devlette sorulması çok abes kaçıyor. Fakat elit vesayetin, rejim muhafızlığı yaptığı Türkiye’de, hukukun lastik gibi çekiştirilmesi “Anayasal Devlet”ten çok yalnızca “Anayasalı Bir Devlet”ten bahsetmek mümkün… Aslında bu açıdan sorunun yönelişi de gerçekte”neden yasak olsun ki!” olmalıydı.

Demokratik bir devlet meşruiyetini temel hak ve özgürlüleri sağlamak temelinden alır. Devlet, liberal bir yaklaşımla toplumdaki zenginlikleri ve farklılıkları birlikte yaşatmakla yükümlüdür. Pozitif yönden devlet bunu erklerinin gücüyle katkı yaparak, negatif ve aslında daha özgürlükçü yönden ise devlet farklılıkları kapmasa alanı içerisine almadan ve üzerinde karar ve destek mekanizmasını kullanmadan gerçekleştirir. Buradaki çerçeve demokratik bir devletin vazgeçilmez unsuru olan siyasal tarafsızlıktır. Siyasal tarafsızlıkta gaye toplumdaki farklı odaklardaki değerlere, özelliklere eşit mesafede durmaktır. Değerler üzerinde güç kullanmayan devlet bu zenginlikler mekanizmasını yozlaştırmaz.

Siyasal tarafsızlık denilince akla ilk “laiklik” gelir. Avrupa tarihindeki çıkışı ve dinamikleriyle incelendiğinde laiklik, demokrasi ile birlikte gelişen ve insanların değerlerine sahip çıkan bir anlayıştır. Modern zamanda devletin dini anlamda kimlik sahibi olmaması toplumun zenginliğini negatif siyasal tarafsızlık sağlaması adına vazgeçilmez bir şarttır. Türkiye’de “laiklik”in rant ekonomisinin ideolojisi olarak kullanılmaya başlamasından itibaren elitler tarafından anlamından çok uzak bir şekilde işletilmesi sosyal olguların hiç olmayacak şekilde siyasi platformda tartışılmasına ve hatta çıkar sağlanmasına sebep olmuştur. Kavram kargaşası içerisinde gelişen tartışmalar Türk siyasetini gerçek perspektiften uzaklaştırmaktadır. Nihayetinde gerçek manasıyla tanımı yapılan ve yaşanan laiklik Türkiye’de dindar insanların hayat tarzlarını kendi başlarına garanti altına alabilmelerinin teminatı olacaktır.

Temel hak ve özgürlüklerin korunması yerine otoriter gücün korunması, siyasal tarafsızlık yerine rejim kayırmacılığından kaynaklanan eşitsizlik ve gerçek manası yerine dine ve dindarların hayat tarzlarına karşı kullanılan laiklik, Türkiye’yi demokrasi çizgisinde olabildiğine uzaklaştırmaktadır. Böyle bir ortamda da en temel haklardan biri olan “başörtüsü”nün tartışılması sıradanlaşıyor. Muasır medeniyetler parolasıyla çıkılan yolda kendi içerisinde şekilciliğe takılan Türk siyaseti, cihan muhasebatında tabi ki beter görüntüsü veriyor ve kuruluş vizyonundan, atılan nutuklardan anca avucunu yalıyor… Çekilen fotoğrafta görülen ise şekilcilik vesveseleriyle özgürlükçü bir Türkiye’ye çekilen kırmızıçizgilerin muasır medeniyetler ile aradaki en büyük engeli oluşturması…

Demokratik çıtasını yükseltmenin en büyük kalkınma olacağını kavrayan Türkiye, siyasal tarafsızlığını üniversitesinden kamu kurumlarına, Türkünden Kürdüne, Alevisinden Sünnisine, yedisinden yetmişine kadar sağlamalı, fikir ve vicdan özgürlüğünü benimseyip yaymalı ve bu çizgide de başörtüsünü serbest bırakmalıdır. 21. yüzyılda Türkiye’nin siyasi platformda hala başörtüsünü tartışıyor olması demokratik bir utançtır. Bu ve benzer meseleler tartışılmasına gerek bile olmayan ama kavram ve zihniyet kargaşasından ötürü yıllardır iç potansiyelimizin olduğu yerde patinaj çeken kabak tekerler gibi eriyip tükenmesine sebep olan sorunlardır.

Avrasya coğrafyasının parlayan yıldızı Türkiye, yükselirken coğrafyasına demokratik bir doğu toplumu olması hasebiyle bir örnek teşkil etmekte, küreselleşmenin hızlandığı bir çağda doğu ile batı arasında bir köprü konumuna gelmektedir. Modern bir anlayışla siyasetinin ağırlığını hissettirecek Türkiye bunun için hiç şüphesiz iç dinamiklerine ihtiyaç duyacaktır. Yıllardır devlete mesafeli milleti ile yerinde sayan Türkiye’nin özgürlükleri sağlaması, geleceği parlak bir izdivacın başlangıcı demektir. Bu izdivaç yolunda öncelikle halkın değerlerine saygı duyan ve siyasal bir tarafsızlık anlayışıyla ilerleyecek olan demokratik bir Türkiye’nin “başörtüsü tartışması” gibi ilkel meselelerini biran önce çözüme kavuşturması gerekmektedir. Muasır medeniyetleri hedefleyen Türkiye şunu unutmamalıdır ki “en büyük çağdaşlık özgürlüktür(1)“.

(1) Atilla Yayla’nın başörtüsü tartışmasında kullandığı çok manidar bulduğum bir sözü

Kitap tanıtan kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen,  fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

 İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Zaman Nedir?

“…Geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? ”  diyordu Aziz Augustinus. Zira kelimeler yetmiyordu. “Zaman Nedir?” sorusuna cevap verebilmek için kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediğı sınırlarda Sanat’tan istifade etmek gerekliydi : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu. Ama felsefeyi dışlamadık: Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl, Aristoteles… Bilimin Zaman’a bakışına gelince elbette Newton’dan Einstein’a uzandık. Bilimsel zamandan başka, daha insanî ve MUTLAK bir Zaman aradık. Delâilü’l-İ’câz, Mesnevî, Makasıt-ül Felasife , Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açtı. Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz. 

 

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 73 Yorum

  2. Yazan:Da Vinci Tarih: Oca 24, 2008 | Reply

    Talha bey,

    Sizce devlet kurumlarında çalışırken şapka, bandana, bone, kukuleta vb. aksesuarların yasak olması temel hak ve özgürlüklere aykırı mıdır? Neden?

    Bir de bunlar yasak olduğu halde türbanın neden serbest olması gerektiğini açıklar mısınız?

  3. Yazan:yigit Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    çıplak olarak okumak ve hizmet vermek, hizmet almak konusunda ne düşünüyorsunuz. eşcinsel evlilikleri hakkında fikriniz nedir. lokanta ruhsatı alabilen işyerleri ramazan’da açık olmaya mecbur tutulmalı mı.
    sadece merak ettigim icin soruyorum.

  4. Yazan:fizikci Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    Yiğit,

    çıplak olarak okumak ve hizmet vermek, hizmet almak konusunda ne düşünüyorsunuz.

    Ne kadar çıplak?

    eşcinsel evlilikleri hakkında fikriniz nedir.

    Eşcinsel evliliği bile mübah sayacak kadar özgürlükçü zihinlerin başörtü yasağı taraftarlığı yapması sizce nedendir?

    lokanta ruhsatı alabilen işyerleri ramazan’da açık olmaya mecbur tutulmalı mı.

    Şu mecburiyetler ve yasaklar olmadan olmuyor mu?

    sadece merak ettigim icin soruyorum.

    İlginç.

  5. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    çıplak olarak okumak ve hizmet vermek, hizmet almak konusunda ne düşünüyorsunuz. eşcinsel evlilikleri hakkında fikriniz nedir.

    Evet, bunlarin cevabını bende öğrenmek istiyorum.
    Talha Bey, lütfen fikrinizi söyleyiniz.

  6. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    çıplak olarak okumak ve hizmet vermek, hizmet almak konusunda ne düşünüyorsunuz. eşcinsel evlilikleri hakkında fikriniz nedir.(Yigit)

    Yigit Bey,

    PKK ile mücadle sirasinda ölenlerin kaç tanesi escinsel evlilikten dogmus? Sehit cenazelerinde kaç tane çiplak anne ve es gördünüz siz? Ama ben bir sürü basörtülü anne ve es gördüm.

    Demek ki basï örtülü kadinlar açik olanlar kadar bu vatanin annesi ve bu vatanin kadinidir.

    Bir özgürlük ancak baska özgürlüklere engel oluyorsa kistlanabilir. Atesli bir silahla bir lokantada oynamaya hakkim yoktur, ormanda yaptigim bir gürültüyü apartmanda yapamam…

    Siz eger bir konuda daha fazla argüman bulamiyorsaniz karsi tarafin fikrini kabul etme zamaniniz gelmis demektir.

    Bükemediginiz eli öpünüz artik. Fransizlarin dedigi gibi “sadece aptallar fikir degistirmez”

    Saygilarimla

  7. Yazan:fizikci Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    Bunlar ne kadar komik argümanlar böyle: Yok “çıplak olarak okuyabilir miyim”, yok “ben miki mouse dinine inanıyorum miki mouse şapkamla okula gidebilir miyim? Saçma di mi? Yaa, başörtüsü de öyle işte..”

    Çıplak okumak isteyenlerle, miki mouse müntesiplerine özgürlük isteyenler, toplumun %70’inin karşı olduğu, kadınlarımızın en az yarısını mağdur eden bir yasaktan (başörtü yasağından) bahsettiğimizin farkındalar mı? Daha mantıklı argümanlar bulamıyorlar mı? Hiç olmasa “siyasal simge” falan deseler, biraz daha bişeye benziyor. Tabi yersek…

  8. Yazan:knz Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    din ve vicdan özgürlüğü çoğunluğun inançlarını diğerlerinden daha değerli göremiyor.

    başörtüsü hukuki davalarda hep dini simge olarak savunuldu, siyaset de başrtüsünü dini inaç zorunluluğu olarak savundu ve bu durumda din ve vicdan hürriyeti kapsamına giriyor.

    mezarlıklarda, cenazelerde kadınların başörtüsü
    takması gelenekseldir. mutlaka innaç özgürlüğü anlamında değildir. ben kavgacı bir insan değilim ve camiye gittiğimde başımı örterim. Maksadımız orda ibadet eden insanları rahatsız etmek değil. ilaki bir takım müslüman kadınlar camiye gittiklerinde hır gür çıkartsınlar diyorsanız bu sadece bozgunculuğa teşvik olur.

    bırakın insanlar özel hayatlarında birbiirni sevsinler., saygı duysunlar. içlerimiz sıcak olsun.

    kamuda otorite sözkonusu olduğunda, yani dini simgeler, hangisi olursa olsun bir otoriteyi temsil ettiğinde, hangi simgenin diğerinden daha değerli olacağını belirleyecek kriteriniz yok. bu durumda olan veya olabilcek bütün dini simgelerin temsili fiziki olarak imkansızdır.

    o zaman şunu diyorsunzu. ben yapayım ama başkaları yapmasın, veya onları kaale almayalım. işte bu din ve vicdan özgürlüğüne uymuyor.

    bizim müslman aklımız pekala fiziki imkansızlığı çok iyi anlayacak yetenektedir. yoksa hacca gitmenin hem farz olduğuna , hem de kuradan çıkmaması durumunda imkansız olduğuna nasıl ikna olurduk ? Ne yapalım durum bu diyip kabullen miyormuyuz ?

    cümle şöyle ; bir tek kişi dahi diğerleri ile aynı din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir.

    miki mouse din derken olabilecek bir inaca karşı derken, baskıcı ve yok edici ve aşağyacı bir tavır takınıyorsunuz.

  9. Yazan:yigit Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    kesinlikle başörtüsü karşıtı ya da taraftarı değilim. sadece okullarda değil kamu kurumlarında da aklınıza gelebilecek heryerde de serbest olmalı. her türlü kıyafeti fazlalık olarak gordugumden kimin neresini orttugu ile ilgilenmiyorum.
    çıplak öğrenciler ve devlet memurlarına da izin verilmeli diye düşünüyorum.
    eşcinsellerin evlilik benzeri kurumları da evli insanlara tanınan tum haklardan yararlanmalı.
    beni uzen sadece başörtüsü serbestliği arayanların özgürlük havarisi kesilmesidir.
    dürüst olalım daha doğru yerlere ulaşalım

  10. Yazan:A.Haydar Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    Başörtüsü neden serbest olmalı? mı demeli yoksa halkı Müslüman olan bir memlekette nasıl olurda yasak olabilir mi demeli.. Halk Müslüman’sa ve devlette halkın devleti ise böyle bir devlette böyle bir problemden söz edilemez,dolayısıyla böyle bir soru sorulmaz.Demek ki halkı, devlete rağmen Müslüman olan bu memlekette ancak bu soru sorulabilir ki bu da bu devletin halkın değerleriyle ne kadar zıt bir devlet olduğunun bir göstergesidir..
    Yazar Laiklik vurgusu yaparak başörtüsüne özgürlük isterken,Müslümanlara ve İslam’a ne kadar uzak bir mecrada hak aradığının farkında mıdır bilinmez ama Laikliği gerçek anlamı ile tatbik etmenin Türk insanını özgürleştireceğine inandığı aşikar..

    “-Siyasal tarafsızlık denilince akla ilk “laiklik” gelir.”diyor.Tam aksine laiklik taraflılığın alasıdır,amiyane tabir ile daniskasıdır…Beşeri aklın yasalarının tarafını tutar.Yaratıcıdan kaynaklanan tüm kanun ve nizamları reddeder.Dini zımnen kabul eder.Allah vardır ama Yasama,Yürütme,Yargı yetkisi yoktur der.Bunun neresi tarafsızlık…Küfürden yana taraflılıktır bunun adı…
    “-Nihayetinde gerçek manasıyla tanımı yapılan ve yaşanan laiklik Türkiye’de dindar insanların hayat tarzlarını kendi başlarına garanti altına alabilmelerinin teminatı olacaktır.”diyor sayın yazar.Siz kendinizi dindar olarak tanımlıyorsanız çok yazık ki laikliği sarılı nacak bir dal olarak görmeniz sizin açınızdan vahim bir haldir.Aksi ise,yani özgürlükçü bir laik,liberal bir demokrat olarak kendinizi tanımlıyorsanız;İstemiyoruz,kalsın.. Sizin olsun ferdiyetçi, özgürlükçü yaklaşımlarınız.. Allah’ın emri olan Müslüman kadının hicabını laikliği isteyerek savunmak da ne demek(!)Bırakın kardeşim,sizin bu dinen meşru olmayan savunmalarınıza ihtiyacı yok Müslümanların…
    Ondan sonra adam soruyor;- çıplak olarak okumak ve hizmet vermek, hizmet almak konusunda ne düşünüyorsunuz.diye..Sorar tabii..Şunu demek istiyor;Siz başörtüsüne özgürlükler penceresinden bakarak yasal serbestlik isterken,yarın güç elinize geçtiğinde aynı toleransı bize gösterecekmisiniz demek istiyor..Cevabı ben vereyim;Elbetteki bahsedilen bu hayvani özgürlüğe muttaki Müslümanlar asla izin vermeyeceklerdir.O yüzden bırakın bu özgürlükçülük sloganlarını,iman ediyorsanız emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun,Yok iman etmemişseniz size ne Müslüman kadının örtüsünden…
    Başörtüsü Allah’ın emri gereği Müslüman kadına farzdır ve uşak idareciler ister onu yasaklasın ister serbest bıraksın Müslüman kadın için bu yasağın ve serbestliğin bir anlamı yoktur.Bu Allah’ın emridir.Sen kimsin O’nun emrine muhalif yasa yapıyorsun…Müslümanların tek meselesi baş örtüsüymüş,onun dışında İslami hükümler kamilen hayatta imiş gibi halkımız uyutulmaktadır.Zaten şu günlerde AKP tarafından başörtüsüne serbestlik getirilecek ve Müslüman kesimin hükümetin gayri İslami olduğu çokça sırıtan işlerine tepki vermesi(sanki pek tepkiliymiş gibi) daha çok engellenmiş olacaktır.
    Başörtüsü Allah’ın farzlarından sadece birisidir.Ve Müslüman kadının ve erkeğin bu farzla beraber İslamın tüm farzlarını dosdoğru yaşayabilmelerinin tek yolu İslami nizam’ın tatbik edildiği bir otoriteye sahip olmalarına bağlıdır..

  11. Yazan:Mister No Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    “Eşcinsel evliliği bile mübah sayacak kadar özgürlükçü zihinlerin başörtü yasağı taraftarlığı yapması sizce nedendir?”
    Bu konuda içi rahat olanlar da var. Eşcinsel evlililiği, kürtaj, zina, türban, üstsüz gezmek her şey serbest olsun.
    Kimin, neden karışmaya hakkı olsun ki başkasına?

  12. Yazan:Mister No Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    Bir de şu var biz liberal/liberteryan/ özgürlük savunucusu olduğumuz için değil de , din böyle emrettiği için başörtüsü serbestliğini savunuyoruz deyin, bileğinizi öpeyim.
    Batılı kavramlara sığınıp kasmaya gerek yok.

  13. Yazan:muharrem Tarih: Oca 25, 2008 | Reply

    “Başörtüsü Allah’ın farzlarından sadece birisidir.Ve Müslüman kadının ve erkeğin bu farzla beraber İslamın tüm farzlarını dosdoğru yaşayabilmelerinin tek yolu İslami nizam’ın tatbik edildiği bir otoriteye sahip olmalarına bağlıdır..”

    Dediginiz dogru, laiklik tabi ki taraf olmaktir. Laiklik dinin baskilarina karsi dindarlari da inancsizlari da korumakdan tarafdir. Bu dediginiz sistemin bi adi var ama cikartamadim simdi…Insanlar ondan korkuyor diye habire dalga gecilen bir seydi sanki.

  14. Yazan:fizikci Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    Mister No

    Bir de şu var biz liberal/liberteryan/ özgürlük savunucusu olduğumuz için değil de, din böyle emrettiği için başörtüsü serbestliğini savunuyoruz deyin, bileğinizi öpeyim. Batılı kavramlara sığınıp kasmaya gerek yok.

    Sizin belli bir coğrafyaya (batı coğrafyasına) hapsettiğiniz kavramları biz bütün insanların değerleri olarak görüyoruz. Ve bunların 14 asır önce çok daha duru bir şekilde Kainatın Efendisi (s) tarafından ilan edildiğini biliyoruz. Sadece başörtüsü için değil herkes için özgürlüğü savunuyoruz.

    Bu arada Zaman Gazetesi ırkçı mı oluyor başlıklı yazıdaki yorumumu cevapsız bırakmışsınız. İddialarınızdan vaz mı geçtiniz, yoksa yorumumu görmediniz mi?

    Knz

    din ve vicdan özgürlüğü çoğunluğun inançlarını diğerlerinden daha değerli göremiyor.

    Evet.

    başörtüsü hukuki davalarda hep dini simge olarak savunuldu, siyaset de başrtüsünü dini inaç zorunluluğu olarak savundu ve bu durumda din ve vicdan hürriyeti kapsamına giriyor.

    Çok doğru.

    mezarlıklarda, cenazelerde kadınların başörtüsü takması gelenekseldir. mutlaka innaç özgürlüğü anlamında değildir. ben kavgacı bir insan değilim ve camiye gittiğimde başımı örterim. Maksadımız orda ibadet eden insanları rahatsız etmek değil. ilaki bir takım müslüman kadınlar camiye gittiklerinde hır gür çıkartsınlar diyorsanız bu sadece bozgunculuğa teşvik olur.

    Bence de.

    bırakın insanlar özel hayatlarında birbiirni sevsinler., saygı duysunlar. içlerimiz sıcak olsun.

    Süper.

    kamuda otorite sözkonusu olduğunda, yani dini simgeler, hangisi olursa olsun bir otoriteyi temsil ettiğinde, hangi simgenin diğerinden daha değerli olacağını belirleyecek kriteriniz yok. bu durumda olan veya olabilcek bütün dini simgelerin temsili fiziki olarak imkansızdır.

    Haydaa. Buraya kadar çok iyiydi, neden burada rotadan çıktınız anlamadım ki. Bütün dini simgelerin temsili fiziki olarak niye imkansız olsun? İnsanların inançlarından kaynaklanan giyim tarzlarına karışmazsınız olur biter. Burada imkansız olan, Amerika’da nasıl oluyor da imkanlı oluyor?

    o zaman şunu diyorsunzu. ben yapayım ama başkaları yapmasın, veya onları kaale almayalım. işte bu din ve vicdan özgürlüğüne uymuyor.

    Bunu nerden çıkarıyorsunuz? Biz herkes için özgürlüğü savunuyoruz.

    bizim müslman aklımız pekala fiziki imkansızlığı çok iyi anlayacak yetenektedir. yoksa hacca gitmenin hem farz olduğuna, hem de kuradan çıkmaması durumunda imkansız olduğuna nasıl ikna olurduk? Ne yapalım durum bu diyip kabullenmiyormuyuz?

    Bu hiç olmamış. Yani üniversitelerdeki yasağı durum bu diyip kabullensinler diyorsunuz. Size hiç yakıştıramadım.

    cümle şöyle; bir tek kişi dahi diğerleri ile aynı din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir.

    Evet işte bu! Tekrar doğru yola girdiniz.

    miki mouse din derken olabilecek bir inaca karşı derken, baskıcı ve yok edici ve aşağyacı bir tavır takınıyorsunuz.

    Aksine karşı çıkmıyoruz. Her inancın özgürlüğünden yanayız. Sadece sırf türban yasağını meşrulaştırmak için böyle saçma sapan argümanlarla gelmeyin karşımıza diyoruz. Yani yasakçı olan biz değiliz, miki mouse gibi argümanları kullananlar.

  15. Yazan:knz Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    Pekala. konuşmanın ikinci kısmından devam edelim ama ilk kısmıNDAKİ mutabakati unutmayalım. bold yazılar benim, alıntılar siznin olmak üzere,

    kamuda otorite sözkonusu olduğunda, yani dini simgeler, hangisi olursa olsun bir otoriteyi temsil ettiğinde, hangi simgenin diğerinden daha değerli olacağını belirleyecek kriteriniz yok. bu durumda olan veya olabilcek bütün dini simgelerin temsili fiziki olarak imkansızdır.

    Haydaa. Buraya kadar çok iyiydi, neden burada rotadan çıktınız anlamadım ki. Bütün dini simgelerin temsili fiziki olarak niye imkansız olsun?

    çünkü hayal edebileceğimizden daha geniş bir alan bu. üstelik istismara ve takıntılara açık bir tarafı var. Başkasının inancında sizi rahatsız edecek birçok unsurun olması da inancın doğasından geliyor.

    Bir puta tapar değiliz, bundan rahatsız olma hakkımız da vardır. birileri çıkar sırf inadına bile birşeyleri deneyebilir ama siz onun niyetini sorgulama hakkına sahip olmazsınız. Muhammed’in deccal olduğuna inanan bir din bile olabilir.

    Biz belki kollarında son nefesimizi vereceğimiz bir hemşire veya doktorla, onların bu yönüyle muhatap olmayı ister miydik ? O mesleği gereği din , ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan hizmet vermeye yemin etmiş biridir. Ben onula sadece görev kapsamında muhatap olablirim. o bir aracıdır. Şunu asla unutma fizikçi, ahım kararları müslümanların şikayeti üzerine din ve vicdan özgürlüğü alanına girmişti. Zaman gelir bir müslüman şikayetçi olablir.Haa, işte hassa nokta burası : o şikayetçi olma hakkına sahipse, başkalarının da bizden şikayetçi olma hakkının olduğunu unutmamalı .Bunu unutmayın.

    bakın italyan birliğini haç temsil etmediği için, haç kamusal gösterimden kaldırıldı. Birçok italyan için bu sizin türbana verdiğiniz önem kadar öenmli olabileceğiniz tahmin etmek zor değil.

    türklerin birliğini de kadınların türbanı temsil etmiyor. yani bu kutsal, dokulmaz veya tartışalmaz bir alan değil.

    yani bu alan istiklal marşı veya bayrak gibi, vaya cumhuriyetin kurucu ismi veya tarihimiz gibi gibi birliğimizi temsil etmiyor. birgünde din değiştirebildiğimiz gibi, müslüman olduğu halde başörtüsü takmayı innaç kapsamında görmeyen kadın ve erkekler de var.

    Fakat yemeni gibi geleneğimizin hoş bir simgesi, bir görüntü saygınlığı olarak
    inançtan farklı bir yerde tutulsaydı
    belki başka yerde olurduk. fakat geriye dönmek artık imkansız. kusura bakma fizikçi bu işi sorun haline getirmenin rantı bizi o hale soktu ki, nerdeyse sih takıntısına dönüştü.

    gazetlerde 3 yaşında çocuğun türbanlı resimleri var ki, osmanlı bile böyle değildi.
    bu tartışmalar biizm halkın dokusuna iyi gelmedi. ( heriki tarafa da)

    inançlarından kaynaklanan giyim tarzlarına karışmazsınız olur biter. Burada imkansız olan, Amerika’da nasıl oluyor da imkanlı oluyor?

    Amerikada durum dediğiniz gibi değildir. Doktor ancak hasta talep iiçin oraya rahip veya falcı veya imam çağırabilir. dini tıphizmeti diğer hizmetleri arasına koyar. kendisi rahiplik yapmaz veya hastaya katiyen sormaz.

    o zaman şunu diyorsunzu. ben yapayım ama başkaları yapmasın, veya onları kaale almayalım. işte bu din ve vicdan özgürlüğüne uymuyor.

    Bunu nerden çıkarıyorsunuz? Biz herkes için özgürlüğü savunuyoruz.

    savunun tabi bu çok güzel ama bir sorun çıktığında nasıl çözeriz şeklinde düşünmezseniz sadece iyi niyet taşları olur ki, nerye gideceğini göremezsek ceheneme gitme riski çok fazla.

    bütün bu konuştuklarımız ayrıntılı düşünce için vesile olacaktır.

    bizim müslman aklımız pekala fiziki imkansızlığı çok iyi anlayacak yetenektedir. yoksa hacca gitmenin hem farz olduğuna, hem de kuradan çıkmaması durumunda imkansız olduğuna nasıl ikna olurduk? Ne yapalım durum bu diyip kabullenmiyormuyuz?

    Bu hiç olmamış. Yani üniversitelerdeki yasağı durum bu diyip kabullensinler diyorsunuz. Size hiç yakıştıramadım

    biz anadoludan bu yana hiç bir zaman dinde rijit, anlaşılmaz olmadık. ben hukuki olarak, fiziki olarak ne nedar yapılıyorsa bunadan yanayım . sınırlardan yanayım. anaesi babası dahi olsa, reşit olmamış kişiye türban dayatmasının insan hakkı ihlali olacağını ve
    kamusal hizmet alanın dini simgelere açılmasının bozgunculuğa neden olabileceğini kuvvetle sezebiliyorum.

    benimki bir görüştür. siyeset istediğini yapacaktır. fakat zaman zaman sizinde olmuştur değil mi, bazen kendizi söylemek zorunda hissedersiniz.

  16. Yazan:Mister No Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    Fizikçi bey,

    Sizin belli bir coğrafyaya (batı coğrafyasına) hapsettiğiniz kavramları biz bütün insanların değerleri olarak görüyoruz

    Ve bunların 14 asır önce çok daha duru bir şekilde Kainatın Efendisi (s) tarafından ilan edildiğini biliyoruz.

    Bunu açar mısınız? Hangi özgürlükler ilan edilmiş?

    İddialarınızdan vaz mı geçtiniz, yoksa yorumumu görmediniz mi?

    Yorumu görmedim.

  17. Yazan:Mister No Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    Fizikçi Bey,
    Yularıdaki yorum eksik çıkmış.

    “Sizin belli bir coğrafyaya (batı coğrafyasına) hapsettiğiniz kavramları biz bütün insanların değerleri olarak görüyoruz”

    Öyle görmüyorum, bu kavramların batı çıkışlı olduğunu kastediyorum. Batılı bir şeyi Kemalistler getirince dayatma oluyor da, liberaller getirince evrensel mi oluyor? bu soruyu direkt sizi muhatab alarak sormuyorum.

  18. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    @misterno
    Bir de şu var biz liberal/liberteryan/ özgürlük savunucusu olduğumuz için değil de , din böyle emrettiği için başörtüsü serbestliğini savunuyoruz deyin, bileğinizi öpeyim.
    Batılı kavramlara sığınıp kasmaya gerek yok.

    aynen katılıyorum.
    bu özgürlük savunuculuğu, iş eşcinsellere veya kadınlara geldiğinde
    bitiyor nedense o yüzden inandırıcı bulmuyorum.
    özgürlük savunuculuğu değil de piyasa düzeninde yemeklerin üzerine konan özgürlük sosu daha çok.

  19. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    Sizin belli bir coğrafyaya (batı coğrafyasına) hapsettiğiniz kavramları biz bütün insanların değerleri olarak görüyoruz

    Ve bunların 14 asır önce çok daha duru bir şekilde Kainatın Efendisi (s) tarafından ilan edildiğini biliyoruz.

    Bahsettiğiniz değerler bütün insanların değil, müslümanların değerleri.

  20. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    @Snowqueen,
    @MisterNo,

    Hakikaten sizin önyargınız boyunuzu aşmıs, saglikli dusunme yetinizi dumura ugratmis.

    Ok bosverin siz bizim neyi nicin istedigimizi, bize ister inanin ister inamayin pek umrumıuzda da degil, hangi sablona gore olursa olsun, yeter ki ozgurluklerimizi teslim edin. Bu ne canim boyle yaman hirsiz gibi? Ne bu camurluk?

    İnanc ozgulugu kendinizin oldu mu “hak, ozguluk” baskasinin oldugu zaman degil, oh ne ala memleket. Yok soyle yaparlar boyle yaparlar, yok bunun icin degil, sunun icin isterler bilmem ne. Valla artik tiksinti geldi bu ve benzeri soylemlerden, ayip denen birsey var ya.

    Birisi kendisini benim yerime koyuyor, basortusunu sunun icin savunuyorsunuz aslinda diyor, icimi disimi okumaya calisiyor. Bu sitede daha once basortusunu dini bir gereklilik icin gormedigimi soylemistim ben(snowqueen bilir), ama hak ve ozgurluk baglaminda savunuyorum, ne oldu simdi bu zihin okumaniza, ne oldu ahlakiniza?

    Oteki de demis yok bu evrensel degil, muslumanlarin ahlaki. Bu inanc baglaminda muslumanliga inanan bizleriz, ahlaki nasil ve ne sekilde evrensel gordugumuzu soyleyen de biziz, musade buyrun da inancimizin formulasyonunu kendimiz yapalim lutfen?

    Escinsellerin haklarini teslim ederim, bu haklarini da savunurum ama onlari sevmek zorunda miyim yahu? Basortululerden de tiksinen yiginla insan var, hayat bu herkes her tarzi sevmek zorunda degil ki. Dedigimiz sey herkesin hakkini herkese verin, bitti.

    Arguman sunamiyorsunuz, mantikli itiraz edemiyorsunuz diye cirkeflik yapmaniz sart mi? Ayip yahu.

  21. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Oca 26, 2008 | Reply

    Laf basi geldi mi “uhuu, uhuu, korkuyoruz, haklarimizi alacaklar, kesecekler bunlar bizi” deyip aglamasini bilirler.

    Asil korkan, korkmasi gereken biziz. Nedim Hazar’in yazisindan:

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=639690

    – Diyelim ki, türban üniversitelerde serbest oldu. Pekiyi bu kızlar mezun olunca ne olacak? Kamu dairelerinde çalışmak isterlerse, türban orada da mı serbest olacak?

    İlk görünüşte ‘Vay be, adam haklı galiba’ dedirtecek bir şark kurnazlığından başka bir şey değil. Kurnazlık çünkü şu an tartıştığımız şey ‘eğitim hakkı’, çalışma hakkı değil. Gerekirse çalışma hakkı da tartışılır; ancak konu o değil. Kaldı ki, cümleyi niye tersinden okumuyorsunuz?

    Mesela ben de şöyle bir sonu sorsam ne olacak:

    – Şimdi üniversitelere örtülü kızları almıyorsunuz, yakında hastanelere (olmadı mı?), mahkemelere (denenmedi mi?), resmi düğünlere (olmuyor mu?) almazsanız ne olacak?

    Öyle mantığa böyle karşı mantık ters midir? Üstelik başta Ali Kırca zihniyeti ve bu ülkedeki tüm jakoben laikçiler bu konuda yüzlerce kez art niyetlerini ele vermiş değiller mi? Bu soruya ‘hayır’ cevabı verenler Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin hemen karşısındaki fotoğrafçıya gidiversinler. Birkaç dengesiz örtü düşmanı insanın oluşturduğu garabeti görsünler. 70 yaşında, ameliyat olması gereken örtülü kadınlara nasıl photoshop ile saç yapıldığına şahit olsunlar! TV stüdyosuna seyirci olarak bile almadıklarını, başını zorla açtıkları kadını nasıl cehaletin önüne kurban olarak attıklarını unuttuğumuzu mu sanıyorlar?

    Bir baskı mavalı uydurdular ki kendilerinden başka kimse inanmadığı halde, ona yapışıp kaldılar. Oysa bakın bu yüzde 5’lik azgın azınlık ve çevrelerine. İşyerlerinde, evlerinde, gezindikleri yerlerde din ve dine ait bir tek şey var mı? Bu ülkede denize girmek isteyen muhafazakâr kadınları bile birer gizli servis ajanı gibi kovalayan kimlerdi acaba?

    Zihin okumaya bana inancimi ogretmeye, neye nasil ve nicin inandigimi sorgulamaya kalkacaginiza, yureginiz yetiyorsa, vicdaniniz varsa bunlara cevap verin.

  22. Yazan:ALPEREN GÜRBÜZER Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    ÖRTÜNMEK ASALET Mİ?
    ALPEREN GÜRBÜZER

    Elbise süs, Yüce Mevlanın hayânın korunmasına yönelik armağanı. Örtünme hem kendiliğinden güzel, hem de örtünene asalet katması bakımdan güzel, çünkü bu asalet ilahi kaynaklı olup takva güzelliğidir. Ey Âdemin çocukları! Size avret yerleriniz örtecek ve süs olacak elbise indirdik, takva elbisesi… İşte bu daha hayırlıdır(A’raf,26)
    Örtünmenin hakkını vermeli, öyle örtünenler var ki örtünük çıplaklar dense daha yeğdir. Kısmen açık, kısmen dar örtünmek setrü avretten sayılmaz. Aslında örtünme ile şeytanın insana kurduğu hile gereği cennet yurdundan atılmasına sebep olan tuzaktan kurtuluruz. Örtü ile hertürlü pusu ve aldatmalardan arınılır.
    Erkeğin avret yeri göbek ile diz kapak arası, kadının saç diplerinden başlayıp kulak yumuşağından çene altına kadar yüz kısmı, yani elleri ve ayakları dışında kalan bütün bedenidir.
    Tesettür bir tür cennet anısı aslında. Rasul-i Kibriya Efendimiz; Cehennem halkından iki sınıf insan var ki sığırkuyrukları gibi kamçıları olan, onlarla insanları dövenlerdir. İkinci grup ise giyinmiş, fakat çıplak kalan erkeklerin kalplerini kendilerine meylettiren vücutlarını sağa sola eğip çalımlı yürüyen kadınlardır. Onların başları Horasan develerinin hörgüçleri gibidir. Bunlar cennete giremezler. Oysa o koku çok, ama çok uzun mesafelerden duyulmaktadır (müslim) diye beyan buyuruyor.
    Örtünmesine örtünen var, ama dikkat edilmediği de bir vaka. Üstelik dikkat çekmek için örtünme de sözkonusu, dolayısıyla örtünmemiş oluyorlar. Hem Hz.Adem(a.s)’a hem de Havva anamıza cennette kendilerine özgü giyinme giysisi verilmişti, yani cennete has örtünme modeli diyebiliriz.. Bu yüzden örtünmenin hayâ olduğunu, hayânın da imandan bir cüz olduğunu iyi bilen şeytan hileye başvurarak sinsice tuzağını hazırladı ve her ikisine de vesvese verip, yasak ağaçtan yemelerini sağladı. Tüm bu plan ne içindi? Hiç şüphesiz haya denen libaslarının açılıp avret yerlerinin görünmesi içindi. Öyle de oldu, ama olanlar da oldu. Ne oldu? Derseniz verilecek cevap; ana yurttan yeryüzüne göçümüz gerçekleşti.
    Gerçektende avret yerlerinin açılması haya duygularını altüst ediyor, her türlü kötülüğe kapı aralıyor, edebin yok olmasını beraberinde getirip, nihayetinde de mahramiyeti silip süpürüyor..
    Dünyaya düşkünlük, nefse kölelik demek, özellikle bu düşkünlük kadınlarda vücudunu meta haline getirme iştahını kabartmış ve hızla erkekleşmeye doğru ilerlemelerini sağlamış, adeta şeytan kadınlara; ana ve babanızı cennet elbisesinden dünya çıplaklığına dönüştürdüğüm gibi sizlerinde hayâ perdelerini çözerim ültümatonu veriyor ve derhal çıkarın dercesine örtülerini üzerinden alıyor. Allah(c.c); Ey Âdemin çocukları! Şeytan avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerni soyarak anne babanızı cennetten çıkardığı gibi sizide aldatmasın(Araf, 27)buyurarak bu durumu teyid ediyor zaten. Yine Allah (c.c); Ağacın meyvesini tattıklarında avret yerleri kendilerine açıldı. Bunun üzerine (hayâ duygusu ile) cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara şöyle seslendi… Ey Âdemin çocukları! Size avret yerlerinizi örtecek ve size süs olacak. Elbise indirdik; takva elbisesi.. İşte bu daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar(A’raf 20–27) buyuruyor.
    Şeytan Cennette aldattı, dünyada da aldatmaya ara vermeden devam ediyor, açılıp saçılın diyor insana, hayâ perdesini açılınca insanların imanını çalmak kolay olacağını biliyor çünkü.
    Allah(c.c), tüm canlıları çıplak yaratmış, insanda öyle. Fakat ilk yaratılışta insanın bir farkı vardı, avret yerlerini cennete özel örtüyle örtmüştü. Dünyada giydiğimiz örtü yukarda da bahsedildiği gibi aslında cennet hatıramızdır. İşte insanı diğer canlılardan ayıran bu özelliktir.
    Örtünme herşeyden önce Allah’ın emri:
    Ey Peygamber! Hanımlarına kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden tanınıp eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir(Ahzap, 59)
    (Habibim) Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu boyun, kulak, baş, kol ve bacak gibi yerlerini) açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan(yüz, eller, ayaklar) müstesna. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar(göğüs ve boyunlarını) göstermesinler, ziynet(yer) lerini ancak şu kimselere gösterebilirler:(Nur,31)
    O halde mümin kadın nikâhı düşen yabancı erkeklere karşı tesettürlü olması mecburidir. Kadın zaten yaratılış gereği haya duygusu ile örtünür. Kadın yabancı bakışlara karşı silahı ve kalkanı örtüsüdür. Tesettür bu yüzden asaletten sayılmıştır. Bakın Cariye azad olurda derhal örtünmezse namazı bozulur. Çünkü örtünme farzı cariyeye azad edildiğinden itibaren başlar. Yani örtünme özgürlüğün nişanesi aynı zamanda. Dolayısıyla Asr-ı saadet hanımları örtünme emri gelir gelmez esalete büründüler:
    (Ey Peygamber hanımları) evlerinize oturun. Evvelki cahiliyet çıkışı gibi çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Rasulüne itaat edin(Ahzab,33) ayeti celilesi doğruluyor bunun isbatı.
    Mahremiyet örtü ile anlam kazanır. Bazıları örtüsüz çağ modernliği ile övüne dursun kalbin safiyetini yitirdiklerinin farkında bile değiller. Teşhircilik adeta göklere gönder olmuş, değer kaybına uğradığımız her geçen gün ayyuka çıkmış vaziyette ve bu durum aileyi içten içe parçalamakta çökertmekte üstelik..
    Nasıl ki oruç ibadetiyle hem içimiz hem de dışımız kontrol altına alınıyor ise örtü ile de hem dışımız hem içimiz Allah’tan gayri herşeye perde olmaktadır. Eşlerde birbirlerinin örtüsüdür bu yüzden.. Allahü Teala evlilik için; Onlar sizin elbiseniz, sizde onların elbisesiniz(Bakara 187) buyuruyor. Evlilik eksiklikleri tamamlar, tek baş yastıkda kocamakla(örtüyle) aile ocağı tüter ancak. Tek başına hayat çoraklık ve çöllüktür.
    Evlilik dışı hayat çırılçıplak hayat demek, avara avara bu dünyada nefesini tamamlamak nereye kadar?
    Velhasıl; gerek giyinik çıplak, gerekse örtüsüz çıplak hali asaleti yok eden yapışık ikizlerdir bu böyle biline vesselam.

  23. Yazan:Talha Can Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Öncelikle biraz geciktiğim için özür dilerim…
    Sayın Da vinci, Yiğit ve snowqueen’in sorularını cevaplayalım;
    çıplak olarak okumak ve hizmet vermek, hizmet almak konusunda ne düşünüyorsunuz. eşcinsel evlilikleri hakkında fikriniz nedir.
    Soruyu yazıda değindiğim “siyasal tarafsızlık” kavramını açarak cevaplayalım.
    Siyasal tarafsızlık ilkesi toplumdaki bireyden genele kadar değerleri “iyi” tanımlaması yaparak ele alır.
    İyi” kişilerin sahip olduğu bütün değerlerdir. Ahlaki değerler, ideolojiler, dinler, hayat tarzları vs. olup her insana göre derecesi ve anlayışı değişen kavramlardır. Siyasal tarafsızlık ilkesine göre devletin “iyi” hakkında başlıca iki ilişkisi vardır. Birincisi, devletin bireye neyin iyi olduğunu empoze etme gibi bir hakkı yoktur. İkincisi, “adalet iyiye önceliklidir” ilkesini temin etmektir. Devletin görevi iyi vatandaş yetiştirmek veya önceden belirlenmiş bir iyiyi uygulamak değildir. Devletin bu iki maddeden çıkaracağımız görevi bireyin tercihlerini yapabilecek adil ve tarafsız bir zemin hazırlamaktır. Bireylerin tarafsız olması mümkün değildir, fakat devlet tarafsız kalmak zorundadır. Devlet “siyasal tarafsızlık” ilkesiyle toplumdaki “iyi”lere zemin hazırlamakla, toplumdaki çeşitliğiği, zenginliği korumuş olur.

    Devlet siyasal tarafsızlığını iki şekilde yürütür. Birincisi, pozitif siyasal tarafsızlık; devletin her türlü iyiyi desteklemesi demektir, ikincisi, negatif siyasal tarafsızlık; devletin iyi anlayışların hiçbirine müdahale etmemesidir.

    Peki, iyi kavramının ucu açık mıdır? Yani herkesin “iyi” olarak tanımladığının yaşatılmasına izin verilirse ortalığı anarşi götürmez mi? Siyasal tarafsızlık mutlak değildir. “İyi” anlayışının bir sınırı vardır. Temel iyiler konusunda devlet tarafsız, ikincil iyiler konusunda taraflı olabilir. Konusu suç olan iyiler karşısında devlet tarafsız olmak zorunda değildir. Önemli bir noktaya dikkat çekmek isterim, “iyi”lerin bu şekilde sınıflanması devlet ve ya otorite eliyle olan bir şey değildir. Temel ölçü meşruiyetin kaynağı olan temel hak ve özgürlükler ve genel ahlaktır.
    “İyi” kavramı özgürlük çerçevesi içerisinde değerlendirilip bir başkasının özgürlük alanına giremez.

    Şimdi sorudaki hususlara gelelim;
    “çıplak olarak eğitim görmek ve hizmet vermek” tanımını yaptığımız ve siyasal tarafsızlık içerisine alınabilecek bir anlayış mıdır; bir” iyi” midir? Başkasını tahrik ettiği gerçeği göz önüne nasıl alınamaz? Bu bir özgürlük müdür, anarşi midir? Genel ahlak çerçevesinde midir?
    Eşcinsel evlikliklerine gelince, Suat Bey gayet güzel açıklamış, kendisine katılıyorum. Yasakçı bir zihniyete sahip değilim…
    Sizce devlet kurumlarında çalışırken şapka, bandana, bone, kukuleta vb. aksesuarların yasak olması temel hak ve özgürlüklere aykırı mıdır? Yoo, bence temel hak ve özgürlükler içerisinde değerlendirilebilir. Nedeni ise yukarıda yazıyor…Fakat burada değinmek istediğim bir husus başörtüsü ile şapka, bandana, bone, kukuletanın aynı kategoride değierlendirilemeyeceğidir… Temel çıkış noktaları farklıdır. Birisinde din ve vicdan özgürlüğü ile birlikte kılık kıyafet serbestliği varken diğerinde ise yalnızca kılık kıyafet serbestliği ile ilgili durum vardır. Karşı olduğum için söylemiyorum, aksine serbest olsun, fakat söylemek istediğim başörtüsüne bahane araken tartışmadan sapmış olmanız, aynen “çıplak” örneğindeki gibi…

    BU örnekleme bahanelerle ilgili ikinci bir noktayada değinmek istiyorum…
    Çıplak, mayoyla vb. Genel kabul görmesi açısından başörtüsü tartışmasında değerlendirilebilir mi? Toplumdan somut örneklerle, bir meydanda, şehiriçi otobüsünde, metroda, caddede vb. başörtülü insanlar gayet toplumun bir parçası ve genel kabulüdür. Üniversiteye gelince mi sorun oluyor? Bu somut örnekteki yerlerde, yani birinin evinden okuluna kadar kullanacağı yerlerde mesela, moyayla veya çıplak dolaşmak, kullanmak genel kabul ve genel ahlak içerisinde midir?

    Bakın, bahaneden örneklerle gerçeklikten uzaklaşıyorsunuz! Başörtüsü bu toplumun bir gerçeğidir. Çıplak dolaşmak, mayoyla derse girmek, derte bone takmak… bunlar birer gerçeklik içeriyor mu? Bu halde dahi bunlar hakkındaki görüşlerimizi temel hak ve özgürlükler çerçevesinde değerlendiriyoruz.

  24. Yazan:Talha Can Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Sayın knz,
    savunun tabi bu çok güzel ama bir sorun çıktığında nasıl çözeriz şeklinde düşünmezseniz sadece iyi niyet taşları olur ki, nerye gideceğini göremezsek ceheneme gitme riski çok fazla.
    bakın bir hak kötüye kullanılacak kaygısıyla kısıtlamadır. Bu temel hak ve özgürlüklerin felsefesine terstir, nayasacılığa terstir. Zaten böyle bir durunmda kanuni bir güvence esastır, Anayasamızın 14. maddesi bunu temin etmektedir. Bu yasakçı zihniyetin arkasına sığındığı üfürükten bir bahaneden başka birşey değildir.

  25. Yazan:Talha Can Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Sayın snowqueen,
    @misterno
    Bir de şu var biz liberal/liberteryan/ özgürlük savunucusu olduğumuz için değil de , din böyle emrettiği için başörtüsü serbestliğini savunuyoruz deyin, bileğinizi öpeyim.
    Batılı kavramlara sığınıp kasmaya gerek yok.

    aynen katılıyorum.
    bu özgürlük savunuculuğu, iş eşcinsellere veya kadınlara geldiğinde
    bitiyor nedense o yüzden inandırıcı bulmuyorum.
    özgürlük savunuculuğu değil de piyasa düzeninde yemeklerin üzerine konan özgürlük sosu daha çok.

    tekrarlaya tekrarlaya millitin dilinde tüy bitti, yukarıdaki yorumlarda kaç defa söylenmiş hala niyet okumaktasınız. İsterseniz anlamanız için son defatekrarlayayım, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde, bir başkasının özgürlüğünü, değerlerini zedelememek kaydı ile hiç bir şeyin karşısında değiliz. Savunduğumuz çeş çok basit: ÖZGÜRLÜK
    ya size ne diyelim, eşcinsellere vb. örneklere gelince tamam, başörtüsüne gelince su koyuveriyorsunuz… Kim kimi inandırıcı bulamıyor orasını size soralım…

  26. Yazan:Talha Can Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Sayın A.Haydar,
    aslında size cevap vermeden önce yazıyı bir daha okumanızı tavsiye etmem gerekirdi…
    Nitekim, ilk paragrafınızda yaptığınız kritik yazının ilk paragrafında geçiyor…
    Kusura bakmayın ama hukuki ve siyasi terimler hakkındaki yorumlarınız inanın içler acısı…
    Size vereceğim cevabı Sayın Muharrem vermiş, sizin bu dar anlayışınız hatta anlaşışsızlığınız için daha fazla vakit harcayamam.
    Son olarak, bilmem dikkatinizi çekti mi, burada sorunlara çözümlerden konuşuyoruz, suya yazı yazmıyoruz…

  27. Yazan:knz Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    selam taha bey,

    bakın bir hak kötüye kullanılacak kaygısıyla kısıtlamadır. Bu temel hak ve özgürlüklerin felsefesine terstir, nayasacılığa terstir. Zaten böyle bir durunmda kanuni bir güvence esastır, Anayasamızın 14. maddesi bunu temin etmektedir.

    hayır burnun ucunu görmektir bu. kötüye kullanılacak diye varsayım değildir. inanmanın doğası budur. inancın doğasına aykırı birşey savunuyorsunuz. yukarda yazdım ama bir daha açalım.

    Zaten böyle bir durunmda kanuni bir güvence esastır, Anayasamızın 14. maddesi bunu temin etmektedir. Bu yasakçı zihniyetin arkasına sığındığı üfürükten bir bahaneden başka birşey değildir.

    anayasa 14. eylem ve yorum yoluyla hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasının önlenmesine yönelik hükümler öngörülmektedir

    bu iyi ve kötü kavramını herhangi bir din adına kullanmaya başladığınız anda siz faşistsiniz artık. hayırlı olsun.

    liberal faşistler diye yeni bir terminoloji kazacağınız demek ki. bu sitenin ünlü liberallerine daha fazla hayırlı olsun.

    nasıl karar verebilirsinzi ki siyasal otorite olarak din özgürlüğünün kötüye yorumlanmasına ? hangi hakla !

    yasak değil, insanlığın altın kuralıdır. hassasiyet ve uzlaşmadır. başkasının yapmadığını ben de yapmıyorum şeklinde bir kabullenme ve üstün bir farkındalıktır.

  28. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    @Talha Can ve Suat Bey

    kendi özelliklerinizi bize yüklüyorsunuz sanki.
    özellikle bu ‘kendine demokrat’lık mevzusunda.

    Başörtüsü yasağını savunmadığım halde nerden bu yargıya vardınız
    kim niyet okuma yapıyor acaba?

    Başörtüsü konusunda gösterdiğiniz bu hiper demokrat tavrın menşei,
    SAĞ söylemler, bu yüzden insanın inanası gelmiyor. özellikle de “basörtüsü bu toplumun gerçeğidir diğer bahsettikleriniz faso fiso” tavrı.

    Ama unutmayın, postmodern dönemler öyle bir içine alıyor ki insanı bir bakmışsınız yarın öbür gün eşcinsel evlilikleri için ya da evlilik dışı dogan çocukların kanuni düzenlemelerinin farklılaşması için yürüyen kitleleri izliyorsunuz. o zaman bu kadar mizahi gelirmi size onu bilemem.

  29. Yazan:MY Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Bir deli bir kuyuya kiyafet kanunu atmis, bin akilli çikaramamis!

    Önce bir alinti:
    Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış.

    Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış:
    – Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun. Çiviyi çakan deli neden diye sormus? Diğer deli:
    – Baksana bu karşı duvarın çivisi olacak!.. demiş.

    Bundan 80 yil önce simdi ölmüs olan bir grup insan demisler ki “keske herkes ayni biçimde giyinse, ne güzl olur”. Ve bir kanun yapmislar.

    Bu kanun gelmis ayagimiza dolanmis, silsek olmuyor, tersini yazsak olmuyor, virgülüne dokunsak danistayi, yargitayi sinir krizi geçiriyor.

    Kaç tane devlet taniyorsunuz halkinin kiyafetleri ile ugrasan?

    1) Iran,
    2) Suudi Arabistan,
    3) Komünist Çin, (bilmiyorum simdi bir mecburiyet var mi)
    4) Kuzey Kore?

    Israil’de bile üniversitelerde basörtüsü serbest.

    Alisin kardesim alisin artik su basörtüsüne.

    Haydi herkes yemeklerden sonra 10 kere defterine yazsin:

    “Baskalarinin özgür olmasina
    Alisacagim,
    Alisacaksin,
    Alisacak,
    Alisacagiz,
    Alisacaksiniz,
    Alisacaklar”

  30. Yazan:Talha Can Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Sayın snowqueen,
    Öncelikle
    Evet, bunlarin cevabını bende öğrenmek istiyorum.
    Talha Bey, lütfen fikrinizi söyleyiniz.

    efendim siz sorduğunuz sorunun cevabını aldınız mı?

    ***
    ikinci olarak;
    bu özgürlük savunuculuğu, iş eşcinsellere veya kadınlara geldiğinde
    bitiyor nedense o yüzden inandırıcı bulmuyorum.
    özgürlük savunuculuğu değil de piyasa düzeninde yemeklerin üzerine konan özgürlük sosu daha çok.

    Ben niyet okumadım, yazdığınızı okudum. Yukarıda hangi yorumda muhalefet düştüğünüz bir kişi eşcinsellerin yada bayanların haklarına ilişkin yasaklayıcı bir cümle sarfetti? Ben de size bakın aynı paradigmadan bakıldığında kime inanılamayacağını söyledim.
    ***
    Buyrun o zaman beyan edin, başörtüsünün yasak olmasına ne diyorsunuz, serbest olmasını istiyor musunuz?
    teşekkürler…

  31. Yazan:Talha Can Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Sayın knz,
    yazdıklarınızın hiçbir tutarlı ve gerçek bir tarafını göremiyorum. Somut bir yaklaşımdan öte “konuyu açalım”la uzatmaları oynamak istemişsiniz ama kelimeler “geveleniyoruz” diyor!
    Dünyada üniversitelerde başörtüsünü ilk olarak serbest bırakacak ülke biz miyiz? Hak kötüye kullanılır, bu ihtimal değil bir gerçek diyorsunuz sonra da hassasiyet, uzlaşma diyorsunuz? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Kelimelerin dili olsa ne derdi?
    nasıl karar verebilirsinzi ki siyasal otorite olarak din özgürlüğünün kötüye yorumlanmasına ? hangi hakla ! demişsiniz.
    soru mu bu Türkiye gibi yerde?
    hayır burnun ucunu görmektir bu. kötüye kullanılacak diye varsayım değildir. inanmanın doğası budur. inancın doğasına aykırı birşey savunuyorsunuz.
    Herşeyi geçtik de şunu sorayım, bu insanlar sokakta, cafede, evde, otobüste bu haklarını kötüye kullanmıyorlar da, üniversiteye giriverince birden canavar kesiliyorlar öyle mi? Peki örnek verin bakalım, nasıl kullanacaklar bu hakkı kötüye? Bulun bir hikaye… Sonra da bakalım bu hakkın kötüye kullanıldığı örnekte Anayasanın 14. maddesini uygulayabiliyor muyuz yoksa aciz mi kalınıyor? Bireysel uygulamalarla çaresiz mi kalıyoruz bir bakalım, ne dersiniz?

  32. Yazan:Ç-Z Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Eşcinsel evliliği desteklerim,çiftlerden biri ya ameliyat olsun yada uzun saçları olan peruk taksın ve bir de kıyafeti çağdaş kadın modasına uysun…iki erkeğin sarmaş dolaş halini görünce boğuluyormuş gibi hissediyorum,midem kasılıyor…o zaman okey,evlenebilmeleri için destek vermekle kalmaz nikah şahitleri bile olurum .-)

  33. Yazan:Ç-Z Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Afedersiniz,eşcinsel kadınların evliliklerini de aynı şartlarda destekleyeceğimi yazmayı unutmuşum ama elimde değil kadın denince,başörtüsü,din,irtica,laiklik,tehdit gibi pekçok şey aklıma geldiğinden bu ihtimali düşünememişim bile…

  34. Yazan:Mister No Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Suat Bey,

    Arguman sunamiyorsunuz, mantikli itiraz edemiyorsunuz diye cirkeflik yapmaniz sart mi? Ayip yahu.

    Biraz soğukkanlı olabilirsiniz.
    İdeolojik gözlüklerimin sizinkiler kadar kalın olmadığını siz de biliyorsunuz.

    ayip denen birsey var ya.

    Sözim mecliten dışarı, ayıp olan şey otoriteryenlerin liberallerin arasına karışıp insanlara yalan söylemeleri. Özgürlükler konusunda zaman zaman bu otoriterlik yanlılarıyla aynı yerde buluyorum kendimi, bunlardan birisi de türban özgürlüğünü savunmak. Ben ve o aynı şeyi savunuyoruz: Başörtüsü üniversitesede serbest olmalı, ama iş benim özgürlüklerime gelince onu yanımda bulamayacağımı biliyorum.
    Kandırılmak istemediğimiz için bizi suçlayamazsınız. Bir de ben mazoşişt değilim, karşılık beklerim. Mütekabiliyet olmazsa liberallik, demokratlık filan hikaye.

  35. Yazan:MY Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    Mütekabiliyet, bikini, miki Mouse ve escinsellik

    Ne garip ki ne zaman basörtüsü serbestligi konusulsa ya bir bikini muhabbeti basliyor ya da escinsellik.

    Mutekabiliyet? Evet, elbette, haklisiniz sn SnowQueen, Mister No ve diger dostlar.

    Ama basörtüsü takma özgürlügünün tersi escinsel olmak veya bikini giymek degildir.

    Basörtüsü takma özgürlügünün tersi takMAma özgürlügüdür.

    Yani çikip sunu demelisiniz :
    “Siz basörtüsünü savunan ey muhafazakâr-demokrat dostlar, Iran’daki ve S. Arabistan’daki zorlamalara da karsi çikabiliyor musunuz?”
    Bu noktada demokratligin mihenk tasi budur. Yoksa “madem siz basinizi örtüyorsunuz, biz de miki mause kulagi takip bikinyle okula gideriz” demek degildir.

    Escinsellik de ayri bir konudur. Eger sizler bilgi birikimine sahipseniz o konuda bir yazi hazirlayin, konuk yazar olarak yayinlayalim seve seve.

    Basörtüsünü savunanlar içinde herkes demokrat degil. Bu bir gerçek. Iran’a ve S.Arabistan’a hayran bir sürü müslüman var.

    Ama bu “koyu” müslüman kesimin Türkiye’yi yönetmesi sizi korkutuyorsa (ki beni korkutur) bunun çaresi escinsel evliliklerden bahsetmek degil ki.

    Islâmî renklerdeki bir fasizm tehlikesine karsi (ki bu gerçek bir tehlikedir) 1930’larin Avrupaî Fasizmini savunur duruma düsmeyin.

    Bireysel haklar ve özgürlükler ne kadar iyi anlasilirsa o kadar iyi savunulur.

    Elbette su an için “benim haklarim can, ötekiler patlican” diyen bir sürü müslüman var. Ama ayni çarpik görüs içinde olan bir sürü kemalist de var, sözde solcu da var, milliyetçisi, “vatanseveri” daha neler neler var.

    Escinsellik konusuna gene geliriz ama orada zor olan su :

    Bireysel haklar ile “cemiyetsel” ve/veya “kollektif” haklar çatisabilir.

    Paris’te de yapilan ve adina Gay Pride denen yürüyüsler oluyor mesela, biliyorsunuzdur. (bilmeyen google’dan baksin)

    Bu konular üzerine düsünülmesi gerek. Yoksa Devlet elbette insanlarin özel hayatina burnunu sokmamali.

    Escinsel evlilige gelene kadar, bu insanlarin askerlik yaparken veya is hayatinda karsilastiklari sorunlar var. Bunlari konusmak daha gerçekçi olur bence.

    Muhabbetle

  36. Yazan:Mister No Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    MY Bey,
    Şöyle bir şey var:
    “Üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir” diye bir madde getirilecekse bunun, ben üniversitede kılık kıyafet serbesttir diye anlarım. Sanırım bir hata yok böyle anlamamda.
    Kılık kıyafete bikini de dahil, miki mouse da, türban da dahil. Bu size hiç komik gelmiyor mu?
    Koskoca adamlar doğru dürüst iş , yasa yapsınlar.
    Bir de şöyle yasa düşünülüyor:
    “Genel ahlaka aykırı olmadıkça , kılık kıyafet serbesttir.”
    Genel ahlak nedir?

  37. Yazan:Mister No Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    MY bey,

    “Bireysel haklar ile “cemiyetsel” ve/veya “kollektif” haklar çatisabilir”

    Basörtüsü takma özgürlügünün tersi takMAma özgürlügüdür.

    Siz de haklısınız.
    Müslüman kadın için böyle bir özgürlük var mı o da başka tartışma konusu. Müslümanlara göre, bir kadın Müslümanım diyorsa başını örtmelidir, başını örtmek istemiyorsa “Müslümanım” dememeli. Burada yanlışım var mı? Bir dini kabul ediyorsanız , yükümlülükler ala carte değildir. Şunu alayım, bu kalsın olmaz. Örtünme dinde vardır deniyor, bu dine inanan örtünmeli. Teoride özgürlük var, dinde zorlama yoktur. Ancak “dinde zorlama yoktur” prensibi gayri müslimlere karşı geçerlidir. Müslüman zorlanır. 12 yaşındaki çocuk namaz kılmazsa dayak atılabilir örneğin.

  38. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Oca 27, 2008 | Reply

    @Mister No

    Sözim mecliten dışarı,

    Delikanlılıktan bahsedene bak. Lafı söylüyor, böyle düşünüyorsunuz, çünkü ben öyle inanıyorum diyor sonra da “Sözim mecliten dışarı” diyor. Sabun gibi kayıyor. Kafandaki öcülerle mücadele et, şu halinle Bush’un önleyici doktrini gibi bir faşizm içindesin. Tabi bu ideolojik gözlüklerin kalınlığını falan aşıyor artık, epenkleri tamamen indirme moduna geçiyor.

    Oh ne ala memleket, “böyle düşünüyorsunuz çünkü ben öyle inanıyorum” de dilediğini kısıtla. Şu anda holokost ile alakalı bir film seyrediyorum ne kadar da benziyor argümanlar, hayret..

  39. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    @Mister No,

    Müslümanlara göre, bir kadın Müslümanım diyorsa başını örtmelidir, başını örtmek istemiyorsa “Müslümanım” dememeli. Burada yanlışım var mı?

    Devenin sorusu gibi, neresi doğru ki yanlışını soruyorsun?

    1. Müslümanlar arasında “başörtüsünün dinin bir emri olMadığın” savunan çok sayıda alim vardır. Yani ilgili “müslümanlara göre” genellemen çöpte.

    2. Baş örtmeyi “dini bir gereklilik” görenler bile bunu ihlal edeni “müslümanım dememeli” diyerek aforoz edemezler. Çünkü bu bir dini emir de olsa itikadî bir durum değildir, dini rituel ihlalidir; namaz, oruç, zekatin ihlali gibi. Bu ve benzeri şeyleri yapmaMak kişiyi günahkar yapar sadece, dinden çıkartmaz.

    Böyle çamlar devirmemen için sana bir kitap önereyim. Ateler için yazılmış ama İslam itikadı konusundaki bilgisizliğini giderebilir:

    Ateistler için Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi

  40. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    Öncelikle bayan hakları diye birşey yoktur, kadın hakları vardır.
    Sinek küçüktür mide bulandırır, bu ‘bayan’ lafının altında yatan seksist terminolojiyi kastediyorum.

    Başörtüsü yasağı kalksın diye kaç kere yazmışımdır artık bilmiyorum.
    Veya, ‘ordu göreve’pankartı açan kadını eleştirdiğiniz kadar ‘7.4 yetmedi mi’ pankartı açan başörtüsü eylemcisinin mantığını da eleştirmeniz gerektiğini.

    Başörtülü okula girsinler kardeşim, beni ilgilendirmez ama güzel sanatlar fakültelerinde çıplak model çizmek ahlaksızlık sayılırsa,
    haremlik selamlık düzen, islami usullere göre bilim ilim mevzu bahis olacaksa, okullarda nasıl milliyetçiliğe ses çıkartmak gerekiyorsa ona da ses çıkartılır. Ama buna ses çıkarmak genel bir tavır,
    okula başörtülü kızların girmesi yüzünden oluşmayacak, yani bunun tek suçlusu başörtülü kadınlar olacaktır diyemeyiz.

    Eşcinsellik hakkında yazılanlardan okuduklarım (eşlerden biri gene heteroseksüel anlayışla kadın veya erkek olsun gibi) bunun “özgürlük savunuculuğu değil de piyasa düzeninde yemeklerin üzerine konan özgürlük sosu” olduğunu haklı çıkarıyor.

    Eğer ‘başörtülülere alışacaksınız’ diyorsanız eşcinsellerde bu ülkenin bir gerçeği ve buna da alışacaksınız. Hiç lüks bir konu değil ve bu konu hakkında bir adım atan sadece Baskın Oran oldu.
    Siz hiç cinsel durumunuzu ‘belgeyle ispatlamak'(bkz askerlik) zorunda kalıp damgalandınız mı?

    Benim de ideolojik gözlüklerim kalın değil, fakat görünen köy kılavuz da istemiyor, özgürlük söyleminin muhafazakar-sağdan geliş biçiminin sakat olduğunu düşünüyorum bu yüzden inandırıcı bulamıyorum.

  41. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    Bir de taa yukarıda N. Hazar’ın yazısını alıntılamış, “yureginiz yetiyorsa, vicdaniniz varsa bunlara cevap verin” diye sormuştum. Yok mu aranızda buna cevap verecek, önleyici savaş uzmanı niyet ve zihin okuyucu? Falcı da olabilir, o da kabul.

  42. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    @Snowqueen,

    Eğer ‘başörtülülere alışacaksınız’ diyorsanız eşcinsellerde bu ülkenin bir gerçeği ve buna da alışacaksınız.

    Bence hiçbir mahzuru yok, bana/çocuklarıma sulanmasın yeter.

    özgürlük söyleminin muhafazakar-sağdan geliş biçiminin sakat olduğunu düşünüyorum bu yüzden inandırıcı bulamıyorum.

    Kafanızdaki öcülerle istediğiniz kadar yaşayın ilgi alanıma girmiyor, gölge etmeyin hak gaspı yapmayın başka ihsan istemez.

    Ben de sizi inandırıcı bulmuyorum bunun için de somut gerekçelerim var. 3. ye yazıyorum şu linkteki laikçi yobazlar var mı yok mu burada. Var, hem de sürüsüne bereket. Sistematik mi bir yaklaşım değil mi bu? Evet. Aynı düzenin devamına karşı oluşan cepheye, bu uğurda yapılan mücadeleye, ortaya çıkan siyasi irdeye alakalı alakasız herşeyde saldıran siz değil misiniz? Evet. O halde onlarla aynı kulvarda sayılırsınız.

    Yıllardır da hakim konumdalar beyler, baskının alasını yapıp duruyorlar. Asıl korkulması gereken zihniyet ortada.. Birisi önleyici korku evham, halusunasyon; diğeri, yaşanmış, halen de yaşanmakta olan zorbalık.

  43. Yazan:MY Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    @Mister No,

    “Müslümanlara göre, bir kadın Müslümanım diyorsa başını örtmelidir, başını örtmek istemiyorsa “Müslümanım” dememeli. Burada yanlışım var mı?” (Mister No)

    “Muslümanlara göre” ne demek? Hangi Müslümanlara göre?

    Mesele bas örtüsü degil ki. Devletin insanlari bir kaliba sokma çabasi.

    Lütfen çok emek verdigim su yaziyi okuyun. Kürt kimligi ve ulus devlet konularini agirlikla isledim :

    http://www.derindusunce.org/2007/10/01/ax-welate-min-%e2%80%93-ah-vatanim/

    Ulus-Devlet açmazini daha “teorik” açidan ele alan bir baska yazi : Ulus mu devlete aittir yoksa devlet mi ulusa?
    http://www.derindusunce.org/2007/12/26/ulus-devlet-bolum-i-ulus-mu-devlete-aittir-yoksa-devlet-mi-ulusa/

    Gelelim baski konusuna : Kendisini ALLAH’in yerine koyarak baskalarini “kâfir” ilân edecek kadar sapik insanlara bakarak yargilamayin koskoca bir dini.

    Birisi “ask ugruna” cinayet islerse bu askin kötü bir sey oldugunu mu gösterir yoksa katilin sapik oldugunu mu?

    “Bir dini kabul ediyorsanız , yükümlülükler ala carte değildir. Şunu alayım, bu kalsın olmaz. Örtünme dinde vardır deniyor, bu dine inanan örtünmeli. Teoride özgürlük var, dinde zorlama yoktur. Ancak “dinde zorlama yoktur” prensibi gayri müslimlere karşı geçerlidir. Müslüman zorlanır. 12 yaşındaki çocuk namaz kılmazsa dayak atılabilir örneğin.(Mister No)

    Sevgili Mister No,

    Körle yatan sasi, çocukla yatan çisli kalkar 🙂

    Yobazligin, insan aptalliginin dini, milleti, irki yoktur. (Bkz. Yobaz kemalistler)

    Bir dinin veya ideolojinin mensuplarina/takipçilerine bakarak o dinin/ideolojinin yargilanMAYACAGINI bilecek kadar kültürlü bir insansiniz.

    Stalin zamaninda islenen cinayetlere bakarak komünizm hakkinda saglikli bilgi elde edilebilir mi? “Bütün komünistler katildir” denebilir mi? En azindan Marx ve Engels’in manifestosunu okumak icab etmez mi? Kuzey Arupa’daki sosyalistlerden, Fransiz Komünist partisinden bahsetmek yerinde olmaz mi?

    Komünizm ile ilgili sorun ideolojinin kendisi degil bir devrim ile halki daha erdemli hale getirebilecegini sanmaktir. Kemalizmin de temel sorunu budur. Iran ve S.Arabistan’daki baskici rejimlerin sorunu da. Kanun-yasak koyarak “halki adam etme çabasi”.

    Islam bahanesiyle kadinlara baski yapildigi iddiasi gerçekte yanlis. Kemalizm adina kadin devlet memurlarina mini etek de yasaklanmisti uzun yillar. Zira “ideal Cumhuriyet kadini” diye bir tipleme vardi kemalistlerin kafasinda. Bu kadin ne çok açmali ne de kapatmaliydi.

    Kemalizm’in Islam’a bakisi da böyle sakat. Eger askerlik yapacaksaniz Islam faydali zira sehit/gazi oluyorsunuz. Ama yobaz laiklerin standartlarinda çok fazla müslüman olmak iyi degil. Mesela oruç tutun ama namaz kilmayin!!! (veya çaktirmayin)

    Bugün de baski kadin üzerinden yapiliyor. Sözde “modern-çagdas” aydinlar kanunlar ile halki “adam etme” çabasindalar.

    Acaba halk ne istiyor? Nasil yasamak istiyor? Bu olgunluga erisince aydinlarimiz bir çok konu kendiliginden çözülür.

  44. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    @Suat Demren

    escinsellerde aportta size ve çocuklarınıza sulanmayı bekliyordu.

    kafamızdaki öcülere gelirsek, homofobi bir ‘öcü’ olabilir mesela.
    diğer öcüler ‘doğa katliamları, cinsel ayrımcılık şudur budur’ evet sizi pek ilgilendirmiyor.

    düzenin devamına karşı oluşan bir cephe değil, düzenin devamı için oluşmuş bir cephesiniz.

  45. Yazan:MY Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    @SnowQueen,

    Sizin de üniversitelerdeki yasaga karsi oldugunuzu memnuniyetle okudum. Ama…

    “Başörtülü okula girsinler kardeşim, beni ilgilendirmez ama güzel sanatlar fakültelerinde çıplak model çizmek ahlaksızlık sayılırsa,
    haremlik selamlık düzen, islami usullere göre bilim ilim mevzu bahis olacaksa, okullarda nasıl milliyetçiliğe ses çıkartmak gerekiyorsa ona da ses çıkartılır.”(SnowQueen)

    “Karmasik” nedir?
    KARMASIK = Basit + Basit + … Basit

    Karmasik bir sorunu çözmek için onu ufak parçalara bölersiniz, her bir parça için bir çözüm bulursunuz. Sonra bu “çözüm parçalari” birbirlerini zayiflatir mi diye bakarsiniz. Eger bir sorun yoksa uygularsiniz.

    Basörtüsü yasagi KARMASIK DEGIL basit bir sorun. Bunu çözmek için yola çikilmisken “simdi bunlar resim dersinde çiplak model istemez, simdi bunlar kiz-erkek ayri oturur, peki ya escinseller ne olacak?” diye yapay olarak sorun üretmek niye?

    Escinsellerin, Kürtlerin, Hiristiyanlarin, kadinlarin, yetimlerin, emeklilerin sorunlarini birlestirip bir Gordiyon dügümü yapmak niye? Vallahi anlamiyorum.

    Hakli olarak yakindiginiz ve hakli olarak korktugunuz YOBAZ ve DAYATMACI zihniyeti ortadan kaldiracak en güçlü araç nedir?

    EGiTiM. Kadinlarimiz daha çok okuyabilseler (hem kitap hem de üniversite) genel olarak egitim seviyemiz yükselmez mi?

    Su halde en basta samimi olarak modernligi, çagdasligi, özgürlügü savunan herkesin bu yasaga karsi durmasi gerekir.

    Kimbilir? Belki de okumus, çalisan, satin alma gücü artmis kadinlar “koca baskisi” veya “mahalle baskisi” denen seye daha iyi direnebilirler.

    Böylece örtenin de açanin da samimiyetinden kimse süphe etmez.

    Ama bir laf vardir : “Kizi kendi haline birakirsan ya davulcuya varir ya zurnaciya!” Demek ki hâlâ kadinlarimiza güvenemeyen milyonlar var bu memlekette.

  46. Yazan:knz Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    selam taha bey,

    Dünyada üniversitelerde başörtüsünü ilk olarak serbest bırakacak ülke biz miyiz? Hak kötüye kullanılır, bu ihtimal değil bir gerçek diyorsunuz sonra da hassasiyet, uzlaşma diyorsunuz

    ben üniversitelerde başörtüsü yasağını savunan biri değildim.. Ancak kamuda otoritenin dini temsiline yönelik dayatmalara karşı siyasetin bir güvence vermemiş olmaması şu son günlerde
    türkiyede özel bir konuma işaret ediyor.

    eğer sizler faşizmi savunmuyorsanız, üniversitelerde, ne gelenek, ne kamu düzeni gibi kısıtlamaları da getir-me-me-niz lazım.

    ben olaya çıplaklık veya eşcinsellik olarak bakmayacağım. ( suat bey çocuklarıma bulaşmasın diyor ama öğretmen olmalarında sakınca yok dediğinin farkındadır, fakat bunu diyen kimsenin bir insan için bulaşma kelimesini kullanması nasıl bir ruhi hazırlık ? ben anlayamıyorum

    fakat ben farklı birşey söyleceğim. .Bir kişinin alnına allahü ekber yazılı arapça bir band takmasını siz hangi kanunla engelliyorsunuz ? nasıl kafadan böyle yasak uyduruyorsunzu o halde ?

    yüzü peçeli kadının kamu düzenini bozduğuna nasıl karar veriyorsunuz ? ne hakla ?

    nasıl karar verebilirsinzi ki, siyasal otorite olarak din özgürlüğünün kötüye yorumlanmasına ? hangi hakla ! demişsiniz.
    soru mu bu Türkiye gibi yerde?

    evet soru bu. adam gece vahiy aldığını söylediği zaman sizin ona bu saçma inanç deme hakkınız yok. inadına yapıyorsun deme hakkınız yok. otelelerde kibrit çakıp yakma hakkınız da hiç yok.

    din istisamara açık, takıntıya açık bir alandır. dinin inkari da öyle alandır. din de öyledir. bunun iki ucu da var. hep iyi taraftan göremeyiz. her dindar ilettini bilemek zoruda. din sihirli kelime değil. her peygembber bozulan başka dinin üzerine geldi. Herkesin dinin kendine olması için kamuda otoriteyi temsil eden her sorumlulukta fiziki olarak sınırlama olmalı diye düşünüyorum.

    onun için ben hassasiyet diyorum. insanlığın altın kuralı ile oynamak iyi değil diyorum.
    bunu yazmıştım. Başkasından yapmmasını istediğiniz birşeyi siz de yapmazsınız. Bilgelikle ilgili birşey bu.

    Hele hele üniversitedeki serbest ortamı oluşturmadan, kamu diye birşey çıkarmak burnun ucunu görmemktir. aklı başında bir siyasetçi endişeleri mutahap alsın diyorum.

    dünya baykal ve erdoğan arasındaki çekişmeden ibaret değil. Baykal konuşurken de tv nin sesini kısan biriyim. Onlar işlerini yapıyor olabilirler. Bu kouyu bağıra çağıra konuşulmmasının dokumuza bir yararı yok.

    Herşeyi geçtik de şunu sorayım, bu insanlar sokakta, cafede, evde, otobüste bu haklarını kötüye kullanmıyorlar da, üniversiteye giriverince birden canavar kesiliyorlar öyle mi?

    hangi din ve kimin adına konuştuğunuz bile belli değil. nasıl cevap vereyim size.

    ben kamusal alanda bütün dinler, ve olabilecek bütün dinler adına konuşuyorum.

  47. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    @MY,

    yapay sorunlardan bahsetmiyorum inanın.
    Çıplak model çizmemek için tavır koyma eylemi bizzat kendi üniversitemde gelişen bir olaydır.
    Kişi dini inancı gereği ‘çıplak model görmeyi’ zina sayıyor ve hadi bunu inanc özgürlüğü kapsamında değerlendirmeye gelelim, orada çıplak modele ‘cinsellik’ yüklemek ve ‘tahrik edecek’ diye düşünmek etik mi?

    Bu algı, sadece başörtülü kadınlardan kaynaklanmıyor elbette, bir erkekte ‘ben çıplak model çizmek istemiyorum’ derse, ‘ onun yerine hayata üreme organınla değil beyninle bakmayı dene’ derim.

    İdeolojik oyunlar hep kadın bedeni üzerinden oynandığı için gene konu gidip ‘başörtülü kadınlara’ dayanıyor.

    Eşcinsellik konusu ise çok gecikmiş bir mevzu, en yakın arkadaşları eşcinsellerden oluşan biri olarak ne yaşadıklarını iyi biliyorum.
    Başörtüsü konusunda özgürlük sloganları atan siyasilerin, bu konuyu
    görmezden gelmesi çiftestandarttır.

  48. Yazan:Da Vinci Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    Talha bey,

    Sizce devlet kurumlarında çalışırken şapka, bandana, bone, kukuleta vb. aksesuarların yasak olması temel hak ve özgürlüklere aykırı mıdır? Yoo, bence temel hak ve özgürlükler içerisinde değerlendirilebilir. Nedeni ise yukarıda yazıyor…Fakat burada değinmek istediğim bir husus başörtüsü ile şapka, bandana, bone, kukuletanın aynı kategoride değierlendirilemeyeceğidir… Temel çıkış noktaları farklıdır. Birisinde din ve vicdan özgürlüğü ile birlikte kılık kıyafet serbestliği varken diğerinde ise yalnızca kılık kıyafet serbestliği ile ilgili durum vardır. Karşı olduğum için söylemiyorum, aksine serbest olsun, fakat söylemek istediğim başörtüsüne bahane araken tartışmadan sapmış olmanız, aynen “çıplak” örneğindeki gibi…

    Nedeni yukarda demişsiniz ama öyle birşey yok. Sadece çıplaklık için bir açıklama yapmışsınız ve tanımladığınız şekilde bir “iyi” olmadığını göstermeye çalışmışsınız ama şakpa, bandana, bone gibi aksesuarlar için bir gerekçe sunulmuyor. Gelelim buradaki ilginç gerekçeye 🙂

    Şapka, bandana ve bone sadece kılık kıyafet serbestliğiyle ilgili bir konudur AMA türban din ve vicdan hürriyetiyle ilgilidir. Bak sen. Bu nasıl yamuk bir düşünce tarzı böyle. Din ve vicdan hürriyetinin anlamını yanlış algıladığınızı görüyorum. Bakın Anayasa’nın din ve vicdan hürriyeti başlıklı 24. maddesi ne diyor:

    Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

    14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.

    Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

    Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

    Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

    Burada türbanın din ve vicdan hürriyeti olarak algılanmasını sağlayacak birşey var mı sizce? Türban tamamen kılık kıyafet özgürlüğüyle alakalı bir konudur ve temel olarak şakpa, bandana veya boneden farklı olarak değerlendirilmesine neden olacak akılcı, mantıklı bir sebep yoktur.

    Benim başörtüsüne bir bahane arama çabam yok. Tam tersine sizin türbanın serbest olması için akılcı bir sebep bulmanız lazım. Çünkü temelde türban diğer saydığım aksesuarlardan farksızken dini bir gerekçe ile onlardan farklı değerlendirilmesini istemeniz gerçekten de hiç ama hiç akıllıca değil. Daha iyi bir gerekçe bulmanız lazım. Yani türbanın dini bir anlamı olduğu için din ve vicdan hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi ve şapka, bandana ve bone gibi aksesuarlara göre ayrıcalıklı bir konumda tutularak serbest bırakılmasını talep etmek ancak ve ancak komik bir talep olabilir. Laik/seküler bir devlette bazı şeylere dini anlam içerdikleri için ayrıcalık ve ekstra haklar tanınmasını istemek komedi değildir de nedir? Yani dini bir anlamı yoksa yasak varsa serbest 🙂 Laiklikten anladığınız ve beklediğiniz buysa bravo yani.

  49. Yazan:Mister No Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    “Sözüm mecliten dışarı”
    Yok o kadar da sabun değiliz.
    Herkes dışarıda değil, MY Bey, ve Suat Bey dışarıda. Ben de sizinle karşılıklı yorumlaştığım için böyle dedim. Yoksa bu liberal demokrat ortamlarda dolaşan takiyyeciler de var.

  50. Yazan:Mister No Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    Suat Bey,

    Şu anda holokost ile alakalı bir film seyrediyorum ne kadar da benziyor argümanlar

    Aslında facebook da what type of dictator are you testinde Adolf Hitler çıktım 🙂
    Resim dersinde de başarısızdım zaten, biri deni durdursun.

  51. Yazan:Mister No Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    MY Bey,
    Linklerdeki yazıları okumak için mola istiyorum.

  52. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 28, 2008 | Reply

    Türban tamamen kılık kıyafet özgürlüğüyle alakalı bir konudur ve temel olarak şakpa, bandana veya boneden farklı olarak değerlendirilmesine neden olacak akılcı, mantıklı bir sebep yoktur.@(da vinci)

    Kesinlikle.şapka,bandana,bone ve kukuletayı yasaklayan bir madde var mı?Yok
    Tüm bunlar kullanılarak eğitim alınabilir mi?Evet.

    Baş örtüsü denilen eşarbı kullananlar neden eğitim alamıyor peki?Din.

    Benim dini inancım,saçlarını örtemezsin diyor,bir arkadaşımınki de saçlarını kazıtmayı emrediyor(ki onlarla biz hiç anlaşamıyoruz.O bana,ben ona baskı uyguluyoruz.saçlarını kazıtanlardan bazıları baskılarımıza dayanamayıp başlarına peruk takmak zorunda kalıyorlar.onlar da ellerinde makas saçlarımızı kesmeye çalışıyorlar,bunun için okul kapısına mobil berber bile getirdiler.Uzun ikna konuşmalarından sonra hemen orda saçları kazıyorlar,biz de boş bulundukları bir anda çantalarımızdaki perukları kafalarına geçiriveriyoruz .-)

    Laik/seküler devlet benim dinimi mantıklı buluyor ki İnkılap kanunlarından biri olan şapka kanununa aykırı davrandığımız halde bize ses etmiyor.Biz saç dini inananları devletten yana rahatız anlayacağınız.

    Ama size söz veriyoruz,biz iktidar olduğumuzda bütün berberleri kapatacağımıza dair ettiğimiz yemine sadık kalacağız!Kimse kafasına şapka,bandana,bone,kukuleta,eşarp falan takamayacak,kamu alanı dışında bile!

    Tüm saç dini inananlarına özgürlük!saçlara fön,perma,boya gibi doğal olmayan yöntemlerle eziyet etmek de yasaklanacaklarımız içinde.

  53. Yazan:knz Tarih: Oca 29, 2008 | Reply

    evet gelinen nokta ne fizikçi, çene altı yasağı., peygamberin sünneti yasağı, kafasına alalhü ekber yazılı band ayasağı, haç yasağı,
    yasak da , yasak…. ya eskiden bu kadar yasak yoktu.

    şimdi üniversite kapılarında cetvel mi dağıtacaksınız çene altı milim ölçsün diye ?
    çenenin kaç cm üzerine çıkabliri. gül gibi yanklar, kiraz dudaklar diye divan şairi olmaya mı sıra geldi ?

    liberallik yalandı, belki kendileri de yalanın farkında değildi. hassasiyet kolay bişey değildir. fiziki imkansızlık demiştim ya, en iyisi dokunmamaktır. BUNU ANLATABİLEN BİR DÜŞÜNCE ÇIKMADIĞI İÇİN YAŞAYARAK GÖRECEKLER.
    Heriki tarafa da kolay gelsin.

    ç-z

    Tüm saç dini inananlarına özgürlük!saçlara fön,perma,boya gibi doğal olmayan yöntemlerle eziyet etmek de yasaklanacaklarımız içinde.

    ç-z iki gözüm diyeceğim, bu savunma şeklin tutmaz. perma, boya dini bir zorunluluk değildir. yani hiç bir kutsal kitap perma yaptırmasanız ceheneme gidersiniz demiyor.
    küçük yaşta çocuklara baskı yapmıyor.

    bir önceki cumhurbaşkanımızın eşi pekala permasız ve boyasızdı ve bunu herhangi bir din adına yapmıyordu. kendisi için yapıyordu.
    kimseden de gri saçlarına selam durulmasını beklemiyordu.

    perma ve boya sadece tıbbın alanına girer.
    doğal ürünleri satanların ticari rekabetine girer. bir ilahiyatçının üzerine laf edeceği bir konu da değil.

    ç-z böyle acıtamazsın. bence acıtmaya da çalışma, çünkü seni psikolojik bir duruma sokmaktan başka işe yaramaz.

    problemleri birlikte çözmek daha iyidir.

  54. Yazan:Ç-Z Tarih: Oca 29, 2008 | Reply

    Knz,
    haklısın bu beni psikolojik duruma sokar(?)!,sana bir zararı olmaz dimi?Öyleyse bırak ben saç dinime istediğim gibi inanayım,anlaştık mı?:-)

    Sevgiler, 🙂

  55. Yazan:snowqueen Tarih: Oca 29, 2008 | Reply

    türban tartışmaları arasında diğer hak ve özgürlükler, yeni anayasa taslağı kapsamında ortaya gelen “eşcinsel hakları” sorusuna TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Burhan Kuzu şu cevabı verdi:

    -istiyorlar diye verecek değiliz. toplum buna hazır değil.

    gay derneklerinin isteği, Sivil Anayasa’da, “eşitlik”i düzenleyen maddeye, “cinsiyet”in ardından “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibarelerinin eklenmesi ve ayrımcılığın önlenmesiydi.

    şimdi bu konu, türban tartışılırken “karşı argüman üretmek adına saçmalamak” namına buraya gelmedi. Ama nedense şu sitede başörtüsü hakkında onlara yazı varken bir tane bu konuya değinen yok.

  56. Yazan:Da Vinci Tarih: Oca 29, 2008 | Reply

    @çuvaldız

    Kesinlikle.şapka,bandana,bone ve kukuletayı yasaklayan bir madde var mı?Yok
    Tüm bunlar kullanılarak eğitim alınabilir mi?Evet.

    Düşüncelerde de aynı şeyleri tartıştık anlaşılan gerekli dersi almamışsın. Bir soru. İlköğretim okulları, liseler ve üniversitelerdeki kılık kıyafet düzenlemelerinden haberin var mı? Buralarda bu sayılan şeyler serbest mi diyorsun? Eğer bunlar serbestse türban da serbest olabilir, bence bir mahsuru yoktur.

  57. Yazan:Ç-Z Tarih: Oca 29, 2008 | Reply

    @ da vinci,

    “Düşüncelerde de aynı şeyleri tartıştık anlaşılan gerekli dersi almamışsın.”

    Maarifin bazı öğretmenleri kendilerine verilen müfredat kapsamında neredeyse biteviye aynı kelimelerle aynı ezber bilgiyi tekrarlayıp dururlar.Farklı bloglarda aynı kelimelerle aynı iddiaları tekrar etmeniz tuhaf gelmişti ama şimdi “ders” vermekten de bahsettiğinize göre siz de bu öğretmenlerden biri olmalısınız!

    “Bir soru. İlköğretim okulları, liseler ve üniversitelerdeki kılık kıyafet düzenlemelerinden haberin var mı?Buralarda bu sayılan şeyler serbest mi diyorsun?”

    Alışkın olduğunuz üzere “tekrar” sorayım;”yazılı bir talimat var mı”.

    Üniversite eğitimim sırasında (1.sınıftayken)kiralık,eski bir binada eğitim alıyorduk ve palto,şapka,eldiven atkı ile sınıflardaydık hatta bu sebeple “nü” dersi uzun süre ertelenmişti.O zamanlar biz başımıza şapka taktık diye hocaların ve modelin bizi protesto ettiği hiç aklıma gelmemişti demek aslında biz palto ve şapkalıyız diye kasten bize ders vermemişler 🙁

    İlkokul,lise ve üniversitedeki kılık kıyafet düzenlemesini aynı tutabilmeniz taktire şayan!Bilmem farkında mısınız okullar kendi kıyafetlerini kendileri belirliyorlar,ilkokul çocuklarının hangi okula gittiğini üniformalarından anlayabiliyorsunuz!Kimisi papyon,kimisi boyunbağını zorunlu kılıyor.Kimileri de şu amerikan kovboylarının madalyonlu,iplikli olanını zorunlu tutuyor!Kimi okullarda kızlar pantolon giyebiliyorken kimisinde bu katı surette yasak.Hiçbir okul kıyafet talimatnamesinde başlarına ne takacağı ve ne renk olması gerektiği yazılı değil!!!! Zira çok doğal bir şekilde,şapka,kukuleta vb gibi aksesuarları “okul dışı” mevsimsel kıyafetler olarak kabul ediyor!Daha iyi anlamanız için kızların saçlarını hangi renk toka ile toplayacakları,erkeklerin de saçlarını ne kadar uzatabilecekleri “disiplin” sağlamak açısından kontrol ediliyor!

    18 YAŞINI AŞMIŞ gençlerin ilkokullarınkine benzer disiplin kurallarına(laikliğe aykırı olmamak!) ihtiyaçları var mıdır?

    Ha bu arada sık sık sözünü ettiğiniz bone’nin havuza girmeden takılması zorunludur!Havuzu olan okullar bunu şart koşuyor!
    İlkokul disiplin anlayışından kendinizi kurtarmanız iyi olur!

  58. Yazan:blue Tarih: Oca 29, 2008 | Reply

    şimdi bu konu, türban tartışılırken “karşı argüman üretmek adına saçmalamak” namına buraya gelmedi. Ama nedense şu sitede başörtüsü hakkında onlara yazı varken bir tane bu konuya değinen yok.

    Bir zaman bir arkadas da bu sitede neden Darfur yok, Filistin yok… filan demisti. Ona soyledigimi soyleyeyim:
    Sitemiz her konuda tartismaya acik. Her konuya deginmek durumunda degiliz. Ama cok istiyorsaniz konuk yazar olarak bildiklerinizi diger okurlarla paylasip konuyu tartismaya acabilirsiniz. Benim escinsellik konusunda pek malumatim yok. Olan birilerinden ogrenmek isterim. Yukarida konuk yazar olun sekmesine tiklayiniz s’il vous plait…

  59. Yazan:Da Vinci Tarih: Oca 29, 2008 | Reply

    @Ç-Z

    Maarifin bazı öğretmenleri kendilerine verilen müfredat kapsamında neredeyse biteviye aynı kelimelerle aynı ezber bilgiyi tekrarlayıp dururlar.Farklı bloglarda aynı kelimelerle aynı iddiaları tekrar etmeniz tuhaf gelmişti ama şimdi “ders” vermekten de bahsettiğinize göre siz de bu öğretmenlerden biri olmalısınız!

    Anlaşılan farklı bloglarda farklı yorumlar yapsam, farklı şeyleri savunsam sizin için daha anlamlı olacaktı. İlginç!!!

    Alışkın olduğunuz üzere “tekrar” sorayım;”yazılı bir talimat var mı”.

    Elbette. Tüm eğitim kurumların hatta tüm devlet kurumlarında yazılı kılık kıyafet yönetmeliği vardır.

    Üniversite eğitimim sırasında (1.sınıftayken)kiralık,eski bir binada eğitim alıyorduk ve palto,şapka,eldiven atkı ile sınıflardaydık hatta bu sebeple “nü” dersi uzun süre ertelenmişti.O zamanlar biz başımıza şapka taktık diye hocaların ve modelin bizi protesto ettiği hiç aklıma gelmemişti demek aslında biz palto ve şapkalıyız diye kasten bize ders vermemişler 🙁

    Böyle bir örneği komiklik olsun diye mi verdin yoksa gerçekten güçlü bir argüman olduğunu mu düşünüyorsun?

    İnsanların üşüyüp hasta olma riski varsa elbette kurallar çiğnenebilir. Öyle bir durumda kim takar kuralı? Böyle bir örneği ciddi ciddi vermiş olman bile çok komik.

    İlkokul,lise ve üniversitedeki kılık kıyafet düzenlemesini aynı tutabilmeniz taktire şayan!Bilmem farkında mısınız okullar kendi kıyafetlerini kendileri belirliyorlar,ilkokul çocuklarının hangi okula gittiğini üniformalarından anlayabiliyorsunuz!Kimisi papyon,kimisi boyunbağını zorunlu kılıyor.Kimileri de şu amerikan kovboylarının madalyonlu,iplikli olanını zorunlu tutuyor!Kimi okullarda kızlar pantolon giyebiliyorken kimisinde bu katı surette yasak.Hiçbir okul kıyafet talimatnamesinde başlarına ne takacağı ve ne renk olması gerektiği yazılı değil!!!! Zira çok doğal bir şekilde,şapka,kukuleta vb gibi aksesuarları “okul dışı” mevsimsel kıyafetler olarak kabul ediyor!Daha iyi anlamanız için kızların saçlarını hangi renk toka ile toplayacakları,erkeklerin de saçlarını ne kadar uzatabilecekleri “disiplin” sağlamak açısından kontrol ediliyor!

    Bunları bir tuttum çünkü çuvaldız şöyle demişti:

    Kesinlikle.şapka,bandana,bone ve kukuletayı yasaklayan bir madde var mı?Yok
    Tüm bunlar kullanılarak eğitim alınabilir mi?Evet.

    O üniversite diye belirtmediği için –her ne kadar bence de bunları bir tutmamak gerekse de– ben de hepsini bir tuttum. Sonuçta türbanın din ve vicdan özgürlüğü kapsamında olduğu için serbest kalması gerektiğini savunan biri pekala ilköğretim ve lisede de bu hakkın olduğunu iddia edebilir. Ama anlaşılan sizin böyle bir iddianız yok. Yani disiplin kuralları adı altında bunun yasaklnmasını gayet doğal karşılıyorsunuz. Ne güzel.

    18 YAŞINI AŞMIŞ gençlerin ilkokullarınkine benzer disiplin kurallarına(laikliğe aykırı olmamak!) ihtiyaçları var mıdır?

    Her kurumun kendine göre disiplin kuralları olabilir. Elbette ilkokul veya lisedekilerle aynı olmaz ama üniversitelerde de belli disiplin kuralları olması gerekir ve vardır.

    Ha bu arada sık sık sözünü ettiğiniz bone’nin havuza girmeden takılması zorunludur!Havuzu olan okullar bunu şart koşuyor!
    İlkokul disiplin anlayışından kendinizi kurtarmanız iyi olur!

    Mizah anlayışınıza hayran kaldığımı belirtmem gerekiyor!

  60. Yazan:çuvaldız Tarih: Oca 30, 2008 | Reply

    @ da vinci,

    Bugün tv de bir CHP milletvekili hanım aynen senin dediğine benzer bir laf etti;”üniversiteye baş örütüsü ile girilemez her yerin kendi kuralı vardır,mesela silahla üniversiteye girilebilir mi,girilemez”(eksik yada fazla kelimem yok,yemin ederim 🙂
    Bunları Taki Doğan’ söyledi.Tv kanalı habertürk

    Mizah dedin de aklıma gelen,yine aynı gazeteciile Süelyman Demirel’in kısa kahkahalı sohbetinden;
    T.D:Artık başörtülülerin S.Arabistana gitmelerine gerek kalmadı,ne diyorsunuz efendim?
    S.D:Olsun,onlar buraya gelir.
    (ardından kahkahalar)

    Komik olan neydi,ben neyi kaçırdım hala gülebilmek için düşünüyorum!
    sizin mizah anlayışınız çok gelişmiş vara yoğa gülüyorsunuz maşallah!

  61. Yazan:knz Tarih: Oca 30, 2008 | Reply

    Komik örnekleri herkes bulabilir.
    o zaman çene altı da komik örnek.

    ama bakın gerekiyor işte. burada bozgunculuk yapmak niyetiniz varsa, lastik gibi çekersiniz herşeyi.

    bence sorun çözülmüştür. reşit olamyan gençlerde yaş altına ailesi dahai olsa dayatması insan hakları ihlalidir. din ve vicdan hürriyeti böyledir.

    kamuda otorite olarak görev almanın çıkaracağı sorunları çözmeye çalışmak fiili olarak mümkün değildir. Burada bulaşmak kelimesini kullanan bizat suat beydi,unutmayın.

    hukuk toplum düzenini bozacak olacak durumlarda yetki kullanır. bunu yaparken din ayrımı, iyi din veya kötü din ayrımı yaparsa
    bu ya afganistandır veya ortaçağ din devleti olan Engizisyon vs dir. bunu hukuk fiili olarak yapamıyor. Fiili yetersiz yani. BİRÇOK KİŞİNİN KENDİ VEHİMLERİ ÜZERİNDEN TARTIŞMASI İŞİN ÖZÜNÜ DEĞİŞTİRMEZ.

    hukuk maddesine neler olablir diye tek tek yazılmaz. hayat izin vermez. ( yok bone bilmem ne ? takar dama gece vahiy alır ertesi gün mecburum der, suta bey bana bulaşmasın der.

    hukuk kişiye özel innaca göre ayrım yapamıyor.
    yav filli yetersizlik diyorum.

    ç-z’ye

    Knz,
    haklısın bu beni psikolojik duruma sokar(?)!,sana bir zararı olmaz dimi?Öyleyse bırak ben saç dinime istediğim gibi inanayım,anlaştık mı?:-)

    hayır yapamazsın. aklın karşında duramazsın.
    saç dediğin gibi din olsa da, insanlar arasında ayrıma sebep olan bir niteliği yok. bir japon veya amerikalı veya türk kadın
    tıpkı bir japon, amerişkalı ve türk erkek gibi
    dini özellikleri ile kamuda ayrıştırılamıyor.

    o halde ben saç dini diye bişey inasam da bu kamuyu ilgilendirmiyor.

    ama bir kadın, yazın veya soğukta deniz kenarında veya sinemeda veya hakimlik yaparken kullandığı aksessurarı bu bu benin innacım diye savunuyorsa o din alanına giriyor.

    bugün kar yapıyor şapka üzerine bir de atkı ile burnuma kadar kapadım. bana sen bunu yaparsan ceheneme gidersin diyen kimse yok.
    yanımdaki erkekle yaşam tercihim farklı olmaz.
    6 ay sonra o da dik yakalı kazak giymediğinde, ben de giymeyeceğim.

    iki gözüm üzügünüm. bu tartışmaları kesmek lazım. tamam üniversitede bitti deyin fazla uzatmayalım.

    ç-z yapamazsın, a

  62. Yazan:Kamer Yalçın Tarih: Şub 1, 2008 | Reply

    Rektörler türbana karşı ama profesörler türban için imza kampanyası başlattı.

    Rektörler Ankara’da “Türban Karşıtı Bildiri” yayımlarken, bazı akademisyenler internette kılık-kıyafet özgürlüğü için imza kampanyası başlattı. Üniversitelerde özgürlüklerin sağlanması ve yasakların bir an önce kalkması için akademisyenler http://universitedeozgurluk.blogspot.com internet adresindeki sitede bir bildiri yayımladı ve imza kampanyası başlattı.

    Son ve önemli bir gelişme olarak aktarmak istedim.

  63. Yazan:MUHSİN YILMAZ Tarih: Şub 1, 2008 | Reply

    bir insanın erkek veya bayan görünümü değil ruhu temiz olmalı.

    mesela bir deyiş……………….

    BEDENİN BEKARETİ ÖNEMLİ DEĞİL
    YETERKİ RUHUN FAHİŞE OLMASIN

  64. Yazan:Balbazar Tarih: Şub 1, 2008 | Reply

    Yasagi savunan arkadaslara bir soru: Turkiye’de “biyik sekli” de siyasi sembol olarak kullanilageliyor. Universitede biyik birakmak da yasaklanmali mi?

    Yok eger, mesele “irticai semboller” ise, ne bileyim, erkeklerde gumus yuzuk de siyasal Islamciligin sembolu olarak algilaniyor. O da yasaklanmali mi?

    Yoksa, garezimiz sadece kadinlara mi?

    Not: Her iki cenahtan arkadaslari, yukarida Kamer Yalcin’in linkini verdigi bildirideki imzalari dikkatlice incelemelerini oneririm. Cunku, oradaki bircok isim, ezber bozuyor.

  65. Yazan:Balbazar Tarih: Şub 2, 2008 | Reply

    “Haber” verme ahlaki bundan ibaret olanlar, Turkiye sizinle de gurur duyuyor: http://www.milliyet.com.tr/2008/02/02/siyaset/siy01.html

  66. Yazan:Ç-Z Tarih: Şub 2, 2008 | Reply

    O zamanlar biz başımıza şapka taktık diye hocaların ve modelin bizi protesto ettiği hiç aklıma gelmemişti demek aslında biz palto ve şapkalıyız diye kasten bize ders vermemişler 🙁 (29.01.08)

    Böyle bir örneği komiklik olsun diye mi verdin yoksa gerçekten güçlü bir argüman olduğunu mu düşünüyorsun?(da Vinci)

    ODTÜ Öğretim Üyesi ve eski Tüm Öğretim Görevlileri Derneği eski Başkanı İnci Gökmen, türban konusunun yasalaşması halinde bayan öğretim görevlileri olarak derslere girmeyeceklerini açıkladı. Konuşması sırasında gözyaşlarına hakim olamayan Gökmen, “Bu kanun geçerse üniversitelerde öğretim görevliliği yapacak başkalarını bulsunlar” diye konuştu.(01.02.08)

    Bir ara bazıları ilerde başörtülülere hizmet de verilmez,hastanelere de alınmazlar diye endişe ettiklerini dile getirmişlerdi…demek ki mümkünmüş!Eğitim almak için gelip karşısında oturan bir öğenciye başörtüsü yüzünden eğitim vermemek bile düşünülebiliyormuş!

    Bu mudur?

  67. Yazan:knz Tarih: Şub 2, 2008 | Reply

    Turkiye’de “biyik sekli” de siyasi sembol olarak kullanilageliyor. Universitede biyik birakmak da yasaklanmali mi?

    erkekler kadınlar gibi akil dışı davranmiyorlar (malesef.) Kamuya yönelik olarak, hizmete başladıklarında eğer “aşağı doğru sarkan” özel bıyık şekli ile ilgili kamu da hizmet veririken uyarılarılırsa gidip kesiyorlar. Erkjekler üst kimlik olarak kndilerine eziyet edecek alanlara girmezler pek. Ama yönetici de bıyığı aşağı doğru ise bu için ka^rını düşünüp öyle gidebilirler yani.

    eğer üniversitelerde yasak kalksın diyorsanız, inada yönelik tahribattan vazgeçmek gerekecek.
    kör inanca saplantıya düşülmeyeceği yönünde güvence vermek lazım. evet bu güvence gerekiyor.
    kimse yarim ağız sözle söylenen güvencelere pek güvenmiyor artik.

    Yok eger, mesele “irticai semboller” ise, ne bileyim, erkeklerde gumus yuzuk de siyasal Islamciligin sembolu olarak algilaniyor. O da yasaklanmali mi?

    hayır gümüş yüzük satanist demeyeceğim, bazılar onlara satanist olarak tanır haksız olarak, bazı özel rokçu grupların da gümüş rengi gözdesi. daha doğrusu gümüş değil de, gümüş rengi metallik ürünleri tercih eden birçok grup vVAR. ben o gruplardan veya müslüman erkek olmadığım halde, altın rengini ben de pek sevmem.

    zaten gümüzde taklit o kadar yaygın ki, altının takan kalmadı ki, gümüş takan olsun.

    bu tercihtir, dünyanın heryerinde her türlü insan takar.

    Yoksa, garezimiz sadece kadinlara mi?

    Bazı kadınların kendilerine garezi mi var diye düşünüyorum; ama yok. Çoğunluk zaten üniversitede okumanın bir yolunu bulmuşlardı.

    Bizler istediğimiz zaman hacca da gidemiyoruz, belki seneye öleceğiz. bazı durumlarda uyum zor değildir.

    ben yasaktan yana olmadım. sadece toplumun bu kadar gerçek dışı sorunlara boğulmasından üzgünüm.

    Not: Her iki cenahtan arkadaslari, yukarida Kamer Yalcin’in linkini verdigi bildirideki imzalari dikkatlice incelemelerini oneririm. Cunku, oradaki bircok isim, ezber bozuyor.

    ali nesin çok tatli 🙂 vakit yazarlari içinde utananlar olduğunu hiç sanmıyorum yine de.

    ben baktığımda gerçek bir sorun karşısında imzaları olmayan insanlar benim için, öğretmen açığının farkındalar mı acaba ? işsizliğin ? trafik eklenen tren kazaları vs. insanlar kendi aralarında oyananıyorlar. Eğer bir kamplaşma oluyorsa bu kimsenin işine yaramaz. Böyle bir mesele için anıtkabire de gitmeyi özel neden saymıyorum. insanlar arasında bu sertleşmeyi sevmedim.

  68. Yazan:blue Tarih: Şub 3, 2008 | Reply

    Şu başörtüsü konusunda sayın Balbazar dışında tüm Kemalist arkadaşlar çiftetelli oynadı… Kendisine omurgalı duruşu ve özgürlükçülüğü için “helal olsun” diyorum, başka da bir şey demiyorum.

  69. Yazan:hg Tarih: Şub 3, 2008 | Reply

    1997-19988 öğretim döneminde, özellikle 2. yarısından itibaren sıkı bir şekilde uygulanmaya başladı İstanbul Üniversitesinde başörtüsü yasağı. İlk günlerde saç, sakal da bu yasağın kapsamına dahildi.

    Fakülteye derse girmek amacıyla gitiğim haftanın her gununden bir gundu, sanırım haftanın ilk gunu idi. O gün yaşayacaklarımdan habersiz bir vaziyette Beyazıt Kampus girişine geldiğimde başörtüsü, saç, sakal kontrolu yapıldığını hayretle gördüm. Ne bir sene önce omuzlarımdan aşağı kadar dökülen saçlarım vardı ne de sakal denebilecek mahiyette bir sakalım… Görevliler beni de içeri almadılar… Komedi gibiydi: ne dini amaçla bırakılmış ve bunu yansıtan ne de muhalif sağ ya da sol inançla bırakılmış bir sakala sahip değildim… Belki tembellikten belki de gereksiz bulduğumdan kesmediğim bir haftalık kirli sakaldı beni içeri almama sebepleri.

    Sonraki günlerde görüldü ki, başörtüsü yanında saç-sakal yasağı sol kesimle sağ/islami kesimi bir blok yapmıştı. Giriş kapısında sol ve sağ sloganlar ortak atılıyordu. Bunun üzerine Kemal Alemdaroğlu saç-sakal yasağını kaldırdı. Başörtü yasağı ise devam etti. Günlerce süren eylemler yapıldı. Her gün ama her gün fakülteye derse değil başörtülü kardeşlerimizin hak mücadelesine destek olmaya gittik. Ama sorun bir türlü çözülmedi/çözülemedi. O günlerin ve devam eden günlerin olağanüstü şartları (28 şubat vesayeti) yasağın katı bir şekilde, acımasızca uygulanmasını sağladı. Ve bugünlere kadar geldi. Bunları neden yazdın diyebilirsiniz: bir tek kişiyi anlatmak için yazıyorum bunları: Bay Mesut Parlak’ı.

    O yıllarda kendisi İstanbul Tıp Fakültesi dekanı idi. Kemal Alemdaroğlunun bu yasak uygulamasına muhalefet ediyor, öğrencilerden ve birçok öğretim üyesinden büyük bir destek görüyordu. Yasağın kalkması amacıyla yapılan eylemderden birinde binlerce öğrenci Beyazıttan Tıp Fakültesine kadar yürümüştü. O gün Tıp Fakültesinin bahçesinde binlerce kişi Mesut Parlak ismini haykırmış ve alkışlar tutmuştu. O binlerce kişiden biri de bendim.

    Ben o gün olduğum gibi bugün de tüm yasakların ve dahi başörtüsü yasağının karşısıdayım.

    Bay Parlak da 1997 yılında yasakların karşısında idi: Bay Parlak, bazı öğretim üyelerinin kendisine türbanlı öğrencileri dersten çıkarması gerektiğini söylediğinde “Ben güvenlik gücü değilim, ben polis değilim.” diye karşılık veriyorum diyordu o günlerde. Başörtülü öğrencilere rektörlük tarafından kimlik verilmemesi konusunda da “Bu öğrenciler ÖSS’ye türbanlı giriyor, sınavı kazanıyorlar türbanlı, kayıt yapılıyor türbanlı. Niçin bu sorun yapılıyor. Cumhuriyet yasaları neyi gerektirirse onun yapılması gerekir. Ben türbanlı öğrenciye kimlik veririm.” “Bu ülke bizim, bu ülkede sevgiyle saygıyla dil, din, ırk, mezhep, etnik köken ayırmadan bu mozaikte birlikte yaşayacağız.” diyordu.

    Ya bugün ne diyor Bay Parlak: “turbanli ogrenciye hak ettigi notu veremeyebiliriz”

    Bu beyan karşısında ne akıldan, iz’andan ne de vicdandan bahsedemiyorum. Bu kelimelerden yüzüm kızarıyor. Tek bir şey diyebiliyorum:

    Yazıklar olsun…

  70. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 4, 2008 | Reply

    zaman gazetesi’nden 2 haber:

    AK Parti’nin Alevi açılımı, toplumun birçok kesiminden destek görürken, bazı sol görüşlü sanatçılar tepki göstermeye devam ediyor. Alevi sanatçı Arif Sağ’ın da AK Parti’nin açılımını sert sözlerle eleştirdiği ortaya çıktı.

    Şimdi Arif sağ “toplumun birçok kesiminden destek almış” Alevi açılımına şımarık çocukluk yaparak karşı çıkmış bir “sol” görüşlü sanatçıyken, aynı Zaman gazetesi geçen gün başörtüsü yasağının kalkmasını savunan Aysun Kayacı ve Müjde Ar’ı peş peşe iki üç gün haber yapıp “işte gerçek sanatçı budur” diyordu.

    Oh ne ala.
    Bu ne keyfiyet, üzerine birde “özgürlükçülük” diye bize yutturmaya çalışıyorlar.


    AKP, hayatımızı türbana bağlamıştır.
    Gösterişli seçim galibiyetiyle çıktığı ‘demokrasi’ yolunda çabuk tökezlemiş, farklı ve sivil bir dil oluşturma çabasında hemen şişmiş, bildik muhafazakâr-otoriter kimliğini ibraz edivermiştir.
    ………………………………
    AKP, türbana özgürlük atağına kalkarken kendisinden talep edilecek olan diğer hak ve özgürlükleri hesaba katıyor mu acaba?
    Söz gelimi, İslamiyet’in belirli bir mezhebinin yorumlarını esas alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devletin örgütlenmesi içinde yer alması konusunda ne düşünüyor? Bu laik devletin fevkalâde laik ve Kemalist hükümetler döneminde dahi kudret gösterip değiştiremediği bir durum; başta Alevilik olmak üzere diğer bütün mezhep ve dinlerin devlet tarafından resmi olarak tanınmaması, sadece Sünni İslam’ın öğretildiği din derslerinin zorunlu olması.
    Zorunlu din derslerinin kaldırılması da türbana özgürlük ile aynı paketten çıkmamalı mıydı?
    Söz gelimi ben, vakti geldiğinde oğluma dayatılacak din dersi karşısında ne kadar şiddetli tepki vereceğimi biliyorum.
    Türbana özgürlük konusunda en ufak kuşkuyla gölgelenmemiş bir desteğim var.
    Ama bu konuda dini referanslarla konuşulup, hadislerle tartışılmasını manalı bulmuyorum. Bütün dinlerin halkın afyonu olduğuna inanan, hayatını kendi irade ve ahlakıyla yaşamaya çalışan bir insan olarak hiçbir inanandan özür dilemeden, çocuğumu din eğitiminden uzak tutmak istiyorum.
    Alevilere ve gayrimüslimlere yönelik inkârcı, imhacı, asimilasyoncu ve ayrımcı politikaları değiştirmeyi düşünmeden türbana özgürlük nasıl bir özgürlük anlayışıdır?
    İnanç özgürlüğünün bir simgesini özgürleştirme eşiğindeyseniz, farklı inananların hak ve özgürlükleri hakkında nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyorsunuz? “

  71. Yazan:snowqueen Tarih: Şub 4, 2008 | Reply

    Alıntı Radikal yazarı, Yıldırım Türker’dendi.

  72. Yazan:fizikci Tarih: Şub 4, 2008 | Reply

    Milliyet hiç olmazsa akademisyenlerin listesini vermiş. Amiral bilmemnesinin haberine bakın bir de:
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/8160781.asp?m=1

  73. Yazan:ERCAN Tarih: Şub 6, 2010 | Reply

    BİLİMSEL MANADA EŞARP,TÜRBAN NİHAYETİNDE ÖRTÜNME NE DEMEKTİR ; KAİNATIN DÜZENİ EN BASİT ANLAYABİLECEĞİMİZ ŞEKİLDE ARTI VE EKSİLERİN BİRBİRİNİ ÇEKMESİ İTMESİ İLE MEYDANA GELEN ENERJİ OLAYIDIR.(( HATIRLAYINIZ BAZEN BİR ŞEYE DOKUNDUĞUMUZDA ÇARPILIRIZ )) . İNSANIN BEDENSEL YEMESİ ,İÇMESİ,GEZMESİ,GÖRMESİ VS BÜTÜN HAREKETLERİ SİNİRSEL HÜCRELER TARAFINDAN ÜRETİLEN ELEKTRİK SİNYALLERİ İLE HAREKETE GEÇİRİLİR .(( BU ELEKRİĞİN KESİLMESİ MALUMUNUZ CANIN BİTMESİDİR))HER İNSAN ELİYLE,GÖZÜYLE,DİLİYLE,AYAĞİYLE HER AN ELEKTRİK SİNYALLERİ YAYAR İNSANIN HER İYİ VE KÖTÜ HAREKETLERİ KENDİNE DÜNYADA YADA AHİRETTE DÖNECEK ŞEKİLDE İNSAN KENDİ PROĞRAMINI YAPAR ((ŞAYET İNSAN KÖTÜLÜK YAPTIĞINDA PİŞMAN OLURSA DELETE İLE KENDİ YAPTIĞI PROĞRAMI SİLİNİR ALLAH TEALANIN İZNİYLE. İŞİN ÖZÜ BAŞIM AÇIK YADA KAPALI ÇIPLAK YADA KAPALIYIM NE ÖNEMİ VAR DİYELİM ,,,
    HER ERKEK YADA KADININ BİRBİRİNE BAKMASI ELEKTRİKSEL BİR AKIM MEYDANA GETİRİR CÜRETKAR BİR KADINA BAKAN BİR ERKEK KADINDAKİ DİKKAT ÇEKEN BÜTÜN VÜCUT HATLARIYLA ELEKTRİKSEL BİR BAĞ KURULUR ((KADIN EKSİ (-) ERKEK (+) OLDUĞUNU VARSAYALIM NETİCEDE ÇAKIŞAN ELEKTRİKSEL AKIMLARDAN BİR ENERJİ DOĞAR ))) BU ENERJİ BİR AZALMASI GİBİ İNSANDA ZAYIFLAMA YAPAR CİNSEL VE PSİKOLOJİK BİR RAHATSIZLIĞA DOĞRU İLERLER EVLİ KİŞİ EŞİNDEN İSTEDİĞİ DOYUMU ALAMAZ ,BEKAR BİRİ İLERDE EVLENDİĞİNDE CİNSEL VE PSİKOLOJİK SORUNLAR YAŞAR //ÇÜNKÜ DAHA ÖNCEDEN ENERJİSİNİ MÜBAH OLMAYAN ŞEYLERDE HARCAMIŞTIR . ÇÖZÜMÜ BAYAN İÇİN VÜCUT HATLARINI BELLİ ETMEYECEK ŞEKİLDE ERKEKLERİN BAKIŞINI ÜZERİNE ÇEKMEYECEK ŞEKİLDE ÖRTÜNMEKTİR… EŞARP YADA TÜRBAN TAKMAYLA İŞ BİTER ZANNETMEYELİM KİŞİNİN HER DÜŞÜNÜŞÜ ,BAKIŞI, ELİ, YÜRÜYÜŞÜ ,SESİ ,VÜCUT HATLARI KARŞIDAKİ ZIT CİNSİNİ UYARICI NİTELİKTE OLMAMASI GEREKİR . İNSANOĞLU BİR BİLGİSAYARA YÜKLEDİĞİMİZ PROĞRAM MİSALİ KENDİ YOLUNU CİZECEK KAPASİTEYE SAHİPTİR BUNU AZ DA OLSA MESELEYİ İLMİ YÖNDEN ANLADIYSAK KENDİMİZE KÖTÜLÜK ETMEYELİM SAKINALACAK ŞEYLERDEN SAKINALIM ALLAH DAN HİDAYET VE DOSDOĞRU YOLUNDAN GİDENLERDEN EYLEMESİ TEMENNİSİYLE …… . 6 1 —-9

  74. Yazan:esma nur fidan Tarih: Eyl 30, 2012 | Reply

    ALLAH TAN KORKUN ARTIK YETER …BAŞÖRTÜ BİZİM DAVAMIZDIR …. SÖYLE SANA NE SAKINCASI VAR İNSAN HAKLARINDAN BAHSEDİYORSUN KADIN HAKLARINDAN BAHSEDİYORSUN BU MU … BAŞÖRTÜ BİR KADININ KİMLİĞİDİR BUNU UNUUTMA…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin