RSS Feed for This Post

Daldan Dala Kahve Muhabbeti

kahvehane.jpg– Hocam ya, nedir bu Türkiye’nin hali? Sen gündemle biraz ilgileniyorsun gördüğüm kadarıyla, anlatsana bi, bu gidiş nedir, ne olacak?
– Ne olacağını ben nerden bileyim koçum, takdir neyse o olur.
– Ya tamam eyvallah da, biz de bişeyler görebiliriz herhalde di mi? Allah akıl fikir vermiş.
– E tabi.
– Mesela Cumhuriyet mitingleri falan yapıldı. Bir sürü insan Cumhuriyet ve kazanımlar elden gidiyor diye bağırıyor, bi taraftan Fazıl Say “onlar %70 biz %30, karanlık güçler cumhuriyeti ele geçiriyor, hayallerim yok oldu, bi kızım var onu da alır giderim” diyor. Ne oluyor gerçekten? Cumhuriyet tehlikede mi?
– Yok be aslanım Cumhuriyet’in tehlikede falan olduğu yok. Hatta kurulduğundan beri en iyi zamanını yaşıyor. İşte enflasyon problemi aşıldı, PKK problemi ortadan kalkıyor, insanların gelir seviyesi yükseliyor. Dünyanın dört bir tarafına Türk okulları açılıyor yani Türkiye geleceğe yatırım yapıyor. Böyle giderse kronik hastalıklarımızın hepsinden birer birer kurtulacak gibiyiz.
– E Fazıl Say niye öyle diyor o zaman? Mitinglerdeki milyonların derdi ne?


– O konu karışık biraz. Bu iyiye gidişten rahatsız olanlar da var elbet. Kimileri kendince haklı, yanlış bilginin mağduru, kimileri menfaatlerini korumak için veya çarıklıları sevmediği için iyi göstergelerden kötümser sonuçlar çıkarıyor.
– Cumhuriyet elden gidiyor diye feryat edenler arasında cahilliğinden mütevellit haklı olanlar da var, menfaatleri öyle gerektirdiği için düşmanlık yapanlar da var diyorsun yani.
– Aynen.

– Peki haklı olanlar kimler? Neden haklılar?
– Haklı olanlar beyinleri yıkanmış olan kesim. Bunlar küçüklüğünden beri bir şeriat tehlikesiyle korkutulmuş. “Şeriat gelirse özgürlüğünüz elden gidecek, farklılığınıza tahammül edilmeyecek, baskı altında yaşayacaksınız, mesela kızların zorla başı kapatılacak, erkeklere zorla namaz kıldırılacak” falan denmiş. Bunlar da haklı olarak böyle bir şeyi istemiyorlar. Dindar insanların ekonomide ve siyasette güçlenmeleri, halkın büyük bir çoğunluğunun oyunu toplamaları onları korkutuyor. “Sonumuz fena, kollarımızı kesecek bunlar” diye titriyorlar.
– Haha, niye kolları kesilsin ki, hırsız mı bunlar?
– Değil elbet ama kol kesen bir rejime doğru yol aldığımızı düşünüp korku duyuyorlar.
– Var mı peki öyle birşey? Bu gidişin sonu şeriat rejimi mi?
– Elbette değil. Aksine bu gidişin yönü demokrasiye doğru. İşin komik tarafı “şeriat rejimi” diye bir şey de yok. O sadece bir heyüla gibi insanları korkutmak için kullanılıyor.
– Nasıl yani şeriat dediğin şey İslam devletlerinin rejimi değil mi?
– Değil.
– E nerden çıkmış o zaman bu şeriat?
– Şeriat “haklar” veya “hukuk” demek. İlk defa 31 Mart vakasında ordudan atılan subaylar “şeriat isteriz” diye bağıra çağıra yürüyüş yapmışlar. Yani “bizi haksızca ordudan attınız, hakkımızı isteriz” demek istemişler. Zamanın İttihat ve Terakki taraftarları bunu eski düzeni istemek, meşrutiyetten geri dönüş, kısaca gericilik olarak yansıtmış. O günlerde şeriat eski düzeni sembolize eden bir kelime olmuş. Şimdiyse kol bacak kesen, insanlara baskı kuran İslam rejimi anlamında bir kısım medyanın temcit pilavı olmuş.
– Kelimelere takılmayalım. İslam’ın bir rejimi var sonuçta, onu kastediyorlar.
– Yok.
– Nasıl yok?
– Baya yok işte. İslamın bi devlet rejimi falan yok. İslam her konuda ahlaki temelleri vaz etmiş. Bu temellere uyan bütün rejimler İslam’a da uyar.
– E peki padişahlık ne o zaman?
– Padişahlığın İslam’la bir ilgisi yok. Osmanlı rejimi öyleymiş. Ama İslam’ın ilk zamanlarındaki rejim Cumhuriyet’e daha yakınmış. Ama bu “Cumhuriyet İslam’ın rejimidir” anlamına gelmez. Padişahlık da olabilir, cumhuriyet de. Önemli olan İslam’ın temel kurallarına aykırılık olmasın. Örneğin zulüm olmamalı, insanlar özgür olmalılar, vs..
– O zaman bu adamların şeriat korkusu tam bir heyüla desene.
– Evet.
– Gene de şunu anlamadım. Bu insanlar bu korkuyu kendileri üretip, kendileri mi korkuyorlar yani? Kendin pişir kendin ye hesabı. Hiç mi gerçeklik payı yok bu korkunun?
– Güzel soru. Müslümanlar arasında çok azınlık da olsa İslam’ı yanlış anlayan, şeriatı gelmesi gereken bir İslami rejim olarak gören, bu rejimin baş açık dolaşmaya izin vermemesi gerektiğini düşünenler var. İran ve Suudi Arabistan’da bunlar devlettir de. Ama Türkiye farklıdır. Türkiye’de müslümanların hemen hepsi demokrasi taraftarıdır ve öyle yoz bir İslam anlayışları yoktur. Yani Suudi ve İran pratiği İslam’ın doğru birer örnekleri değildir. Osmanlı pratiği daha doğrudur.
– Peki bu kol kesme hikayesi nerden çıkmış?
– O ayetle sabittir. Kuran-ı Kerim “hırsızlık yapanların elini kesin” der. Ama bu rejimle ilgili bir şey değildir. Ayrıca kol kesmenin de bir adabı vardır. Her hırsızlık yapanın kolu kesilecek diye bir şey yok. İşte ihtiyacı kadar çalma, kıtlık zamanında çalma, korunmamış bir şeyin çalınması gibi durumlarda el kesilmiyor. Koskoca Osmanlı dönemi boyunca sadece bir-kaç defa kol kesme cezasının verilmiş olması bu nedenledir.
– Yani o zaman şöyle diyebiliriz: İslam bir rejim önermemiştir ama bazı ceza kanunlarını önermiştir.
– Evet. Öyle diyebiliriz.

– Peki menfaatlerinden dolayı Türkiye’nin mevcut gidişatından rahatsız olanlar kimler?
– Bunlar birinci gruptan farklı, hatta birinci gruba gaz veren statüko sahipleri. Yani koltuk sahipleri. Bir kısım üst düzey memurin. Bunlar, pek çoğu itibariyle kendileri yetersiz olmalarına rağmen ideolojileri sayesinde koltuk sahibi olmuş insanlardır. Bu gidiş onlara koltuklarını kaybetme riski şeklinde görünüyor. Ne desinler? Koltuğumuzu kaybetmek istemiyoruz diyecek halleri yok, “Cumhuriyet tehlikede” diye bağırıyorlar.
– İdeolojileri nedir ki bunların?
– İdeolojilerinin ne olduğundan ziyade devlette ideolojinin ne aradığını sormak gerekiyor. Aslında devletin bütün dini inançlardan ve ideolojilerden bağımsız laik bir yapı olması gerekiyor. Devletin bir ideolojiye sahip olması, diğer ideolojileri baskı altında tutmaktan, onları kamusal alandan kovma gibi teşebbüslerden başka bir işe yaramaz.
– Türban diyorsun yani.. kamusal alan deyince çağrışım yaptı.
– Sadece türban değil pek çok şey. Kısaca “ifade özgürlüğü” diyebiliriz. Laik demokratik bir sistemin olmadığı yerde türban da dahil olmak üzere hiçbir ifadenin devlet ideolojisi nezdinde özgürlüğü yoktur.
– Hımm kafam karıştı. Türbana karşı olanlar zaten laikler değil miydi?
– Laikçiler ya da laiklikçiler demek daha doğru olur. Bunlar laikliği bir ideoloji olarak benimsemişlerdir. Laiklik onlara göre dini eğitimin, dini sembollerin yasaklanması demektir. Din karşıtı olmaya laiklik derler, yeri gelince biz de müslümanız demekten de geri durmazlar. Kendilerini laik olarak tanımlamaları bile tuhaftır. Oysa devlet laik olur, insanlar ise şu veya bu ideolojiye az veya çok inanırlar.
– Laiklik ideoloji olunca ve devletin hakim ideolojisi bu olunca, devletin laik bir yapısı olduğu söylenemez tabi.
– Elbette. Böyle bir devletin türbanı kamusal alanda yasaklaması da normal karşılanır.
– Hmm.

– Peki Türkiye nereye gidiyor? Bütün bu kargaşanın sonu ne olacak?
– Takdir neyse o olur.
– Yahu tamam amenna. Sen ne düşünüyorsun onu soruyorum.
– Sadece Türkiye değil bütün dünya değişiyor. Eski baskıcı ideolojiler birer birer iflas ediyor. Küreselleşme, bilgi çağı devrimi… bütün bunlar bu süreçte itici rol oynuyor. Düşünebiliyor musun, bundan 30-40 sene önce insanlar Türkiye’yle ilgili kritik haberleri ancak BBC radyosundan öğrenebiliyormuş. Devlet radyosu yayınlamıyormuş çünkü. Bilgi-iletişim devriminden sonra halkı bilgisiz bırakmak, bu yolla baskıcı ideolojileri ayakta tutmak mümkün değil artık. İnternet diye birşey var işte. İnsanlar tartışıyor, konuşuyor, istediği bilgiye arama motoru vs. ile anında ulaşıyor. Kim bunun önünde durabilir ki?
– Evet. Bütün planların üstünde Allah’ın da bir planı vardır derler ya. O hesap demek.
– Boşuna takdir demiyoruz ikide bir. Pozitivistler çok bozulur bu kaderci ifadelere. Ama işte “en hakiki mürşit”in ürettiği İnternet nasıl da bizzat ayaklarına dolandı. Şaşırmış durumdalar. Takdir.

– Bu kader meselesini anlamak çok zor. Yani bilimsel yollarla geleceği önceden kestirmek mümkün değil mi?
– Buna determinizm deniyor. Yani başlangıç koşulları yeterince açık tanımlanmışsa t kadar süre geçtikten sonra ne olacağının hesaplanabildiği olaylara deterministik deniyor. Fizikçiler 19. yüzyılda tabiat olaylarını deterministik zannederlerdi. Elektromanyetik teorinin ardından bir iki bilinmeyen dışında Fiziğin “tamamlanmış” bir bilim dalı olduğuna hükmettiler. Artık bulunacak yeni bir şey kalmamıştı. Fotoelektrik olay gibi bir-iki bilinmeyen konu, ufuktaki bir kaç bulut gibi görünüyordu. Bunlar da çözülürse fiziğin seması bütün bulutlardan arındırılmış berrak bir semaya dönüşecekti. İnsanoğlu ne kadar ukela! Sonra o iki bulut yaklaştı ve bir kasırgaya dönüştü. Bunlar quantum, relativite gibi teorileri ortaya çıkardılar. Heisenberg belirsizliği deterministlere öldürücü darbeyi vurdu. Şu an bilim adamları ittifakla bildiklerinin bilmediklerine oranla deryada katre olduğunu söylüyorlar. İşte sicim teorisi 11 boyutlu alemden bahsediyor. 4üncü boyutun ötesi insanoğlunun sınırlarını aştığı için gerçekten anlamak mümkün olmuyor.
– Fizik biyoloji eminim öyledir de, ekonomi siyaset gibi daha insan ürünü bilimler deterministik olamazlar mı?
– Komünistler de böyle düşünmüş olacak ki ekonomiyi tek merkezden yönetmenin daha verimli, daha adil sonuçlar doğruracağına hükmetmişler. Sonra anlaşıldı ki ekonomi de kendi bilinmeyenleriyle büyük bir bilim dalıdır. Ukelalık kabul etmiyor. Ekonomi bir yönüyle meteorolojiye benzer. Önceden belirlenebilirliği mümkün değildir. Japonya’daki bir kelebeğin kanadını çırpması Amerika’da büyük bir kasırgaya neden olabilir. Bu belirlenemezliğe bilim adamları sonunda kaos demek zorunda kalmışlar.
– En hakiki mürşidin kendine bile faydası yok desene!
– Öyle denebilir. Ama öyle deyince etiket meraklısı insanlar sana bilim düşmanı etiketini yapıştırabilir. Halbuki kimsenin bilime karşı çıktığı falan yok. Karşı çıktığımız şey insanoğlunun küstahlığı. Bilimi Allah’ın mutlak iradesinin karşısına koymaya çalışmaları. Oysa Kuran-ı Kerim’de pek çok yerde Alim-i Mutlak ne güzel ifade eder: “Siz bilmezsiniz, Allah bilir!”
– Amenna ve saddakna.

 

 Derin İnsan 

 “Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek  düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan,  Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz. 

   Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

 Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

 Bir pozitivizm eleştirisi

Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı”  karşılaştırdığımızda hiç  yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü.  Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak  çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor.  Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericilikle, bağnazlıkla suçlanabiliyor.  Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz.  

Trackback URL

  1. 47 Yorum

  2. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 22, 2007 | Reply

    Birazdan bizim buralardan nagmeler
    -Ne oldu arkadaş, cv gönderiyordun oraya buraya yeni iş için, bir sonuç çikti mi?
    -Yok yahu nerde, reklam piyasasi olabilecek EN KÖTÜ dönemini yaşiyor
    -Yapma yav, hani ekonomide gidişat iyiydi? Koskoca ajanslar eleman almiyor mu yani? Nasil olur?
    -Yok ya ne iyisi, iyi miyi oldugu yok, birde islami sermaye kaydi haliyle gidiş, kim hükümete yakin götürüyor piyasayi, ne kadar yalaka o kadar iyi. Bu Taşyapı falan ne ara türedi degil mi?
    -THY’ye çiktigimiz ilanlarda inanirmisin adamin gögsü gözüküyor diye ilani sansürlediler, ajansça gülelim mi aglayalim mi bilemedik.
    -E okula mi dönsek, güzel sanatlar camiasi ne alemdi?
    -Sorma o daha beter, yaka silkiyor güzel sanatlar fakülteleri AKP hükümetinden, ödenek miktari kuş kadar, kadro alimi yok, CRR’nin hali içler acisi, pek fena. Sergi de açamiyorsun kolay kolay.
    -E para yokta, nasil oluyorsa bu cemaatlere kapagi atanlara Allah yürü ya kulum diyor, sizinkiler cumhuriyet mitinglerine katilmiş miydi?
    -Evet katildilar, anne emekli, baba esnaf, biz elitist mişik, öyle diyorlar. Sanki saraya dayaniyor soyumuz, Anadolu’nun bir şehrindeniz biz de. Bizim apartmanda, işte, dükkan çevresinde Fethullahçi abiler var bizden daha lüks arabara biniyorlar, elitist olan biz oluyoruz ne iştir anlamadim. Cemaatçi esnaf bir ihya oluyor sorma.
    -Sen Müslüman misin?
    -Ben ateistim, aile müslüman, anneanne dede haci. Anneannemin eski resimleri var bizim o Anadolu şehrinde, saçlar uçuşuyor böyle.
    Aralanmiş yemenilerden perçemler düşmüş, ne bilirmiş o zaman o kadinlar, Chanel marka türban içine yükselti koymayi, kenarlari oyali
    yemeni işte…

  3. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 22, 2007 | Reply

    -Birde şeriat gelmez, şeriat da neymiş diyenler var öyle degil mi
    -El ayak kesilmiyorsa hah tamam demokrat olduk saniyorlar evet,
    muhafazakarlaşmanin faşizanca baskisini örtme çabasi, AKP hristiyan demokratlar gibiymiş, sanki hristiyan demokratlar örnek alinacak duruştular, valla şekerim bunlarin topu çevre duyarliligindan, samimi olarak “insan haklari”ndan nasibini almamis, vizyonsuz insanlar.
    Bir de magduru oynamaktan, bikip usanmadilar, Ne demis Nuray Mert
    “muhafazakar ikiyüzlülük” yazisinda bu post-modern “din, ahlak, aile, gelenek” fedailerine: “Siz, dindar olmayanlarlardan farksız kapitalistlere fazilet atfediyorsunuz mesele bu”.

  4. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 22, 2007 | Reply

    -Şu pozitivizme saldirmanin dayanilmaz hafifligine ne demeli?
    -ha evet, daha iyi birşey orataya konabilmiş gibi…
    bu postmodernizm, modernizmin gerçeklememiş vaadleri karşisinda böyle kaçak bir muhafazakarliga soyunur, muhafazakar biraderler de dogmalardan ‘şehir yaşaminin bütün yorgunlugundan eve yaptirdigim meditasyon odasi ve spa ile ariniyorum’ tarzi ‘lifestyle’ yaratmaya ugrasir dururlar. Kendi baskiciliklarini bu ‘lifestyle’ duruşu arkasina saklarlar.
    Oysa bir kizilderili, kendi yaradiliş söyleninden bahsetse, birileri ‘kadercilik demişken, kader tanriçalari vardir moiralar, onlar örüyor iplerimizi, ben buna inaniyorum’ dese, ilk yüzleri ekşiyen bu Helal A.Ş. mensuplari olur.
    -Aman kardeş, Allah’in mutlak iradesinin karşisina birsey koymaya falan kalkma, çarpilivereceksin vallahi.
    – Onlar kendilerine göre bir irade biçimlendirmişler ve bu iradenin otoritesi olmuşlar, birisi de demezki, Allah’in sizin avukatliginiza ihtiyaci yoktur, asil küstahligi yapan kim acaba?

  5. Yazan:fizikci Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Muhafazakar demokrat ve laikçi diyalog piyeslerimizin ardından şimdi haber bülteni. Derin Düşünce FM’den ayrılmayın.

    Reklam sektörü yüzde 25 büyüyecek

    AA – ADANA – Türkiye’de son yıllarda sürekli büyüme eğiliminde olan ve geçen yılı 2,2 milyar dolarlık bir hacimle kapatan reklam sektörünün yıl sonuna kadar yüzde 25 civarında büyüyeceği açıklandı.
    Reklamcılar Derneği Genel Koordinatörü Aygen Tezcan, markalaşma yatırımının en önemli unsurlarından birinin reklam olduğunu söyledi. Sektörün son yıllarda sürekli büyüme eğiliminde olduğunu, geçen yılı 2,2 milyar dolarlık hacimle kapattıklarını hatırlatan Tezcan, sektörün bu yıl yüzde 25 büyüyeceğini tahmin ettiklerini ifade etti.
    Tezcan, reklam yatırımlarında başı çeken sektörlerin gıda, kozmetik ve kişisel bakım, içecekler, finans ve temizlik ürünlerinin olduğunu belirterek, reklam yatırımlarının dağılımındaysa televizyonun toplamdaki payının yüzde 38, yazılı basının yüzde 30, radyoların yüzde 2,7, sinemaların yüzde 0,9, açık hava reklamlarınınsa yüzde 3,7 olduğunu söyledi.

    Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=204200

  6. Yazan:fizikci Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Bir diğer haber de eğlence sektöründen. Ayrıntıya girmeyeyim işte link:
    http://www.haberaktuel.com/Eglence-sektoru-AKP-donemini-degerlendirdi-haberi-101904.html

    Kısaca “AKP döneminde İstanbul’un eğlence hayatı karardı, içki tüketimi Sudan’ın bile altına düştü” türü haberlerden dolayı Laila, Hayal Kahvesi gibi eğlence yerlerinin patronlarına sormuşlar nasıl gidiyor diye. Onlar da müşteri sayımız artıyor, işler tıkırında falan diyorlar.

  7. Yazan:MY Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    AK Parti iktidara geleli 6-7 sene olacak hala bu “takunyalilar memleketi ele geçirdi” muhabbetinden baska bir sey yok ortada. Adamlar 30 yilligina geldiler, tabanla iliskileri iyi, plan yapmayi biliyorlar, çogu AKP kurmayi 30-40 yildir siyaset yapan, bu ise afis yapistirmakla baslamis, çekirdenkten yetisme insanlar. Yani DENiZ BAYKAL’in tam tersi.

    En komigi de karsilarinda hala bir muhalefet yok. Simdi bir seçim olsa eminim %47’den daha fazla oy alirlar.

    Ama malesef bu “hepimizin basini kapatacaklar” geyigi her yerde. Vallahi biktim usandim.

    Nükleer enerji dedik tü-kaka dediniz, rüzgâr dediniz, anlattik neden rüzgâr olmayacagini, hani nerede bir düsünce? bir plan? bir proje? bir alternatif?

    KArdesim fosil enerji bitiyor dünyada, insanlik birbirinin girtlagina sariliyor diyoruz,

    AAA TAKUNYALILAR HEPIMIZI KAPATACAK!

    Avrupa ulus-devlet modelini terk etti, bizde ise Irkçilar Kürt-türk kavgasindan medet umuyor, uyanin diyoruz,

    AAA CADDEBOSTAN’DA BiKiNi GiYEMEYECEGiZ

    Bir Tüketim çilginligi içinde insanlik degerlerini yitiriyor, geçmisi ile, gelecegi ile baglarini kopariyor, JUST DO IT kusagi hedonist oluyor diyoruz,

    AAA BiZ SiMDi BU HOCALAR YÜZÜNDEN KAFAYI çEKMEK içiN çiçEK PASAJINA GiDEMEYECEZ

    Türkiye’nin altyapisi zayif, demiryolu, liman vb için AB, AMERIKAN, JAPON, SUUDi sermayesini çekelim diyoruz,

    AAA “pis ARAPLARIN” PARASI EKSIK OLSUN, EMPERYALIST ABD, AB bizi BÖLMEK istiYOOOO

    Peki amerikan ve israil silahlari ve istihbarati olmasaydi PKK’yi nah vururdunuz diyoruz

    AAA GENE NE VARSA TSK’da VAR! AH BiR DARBE YAPSALAR DA SU TAKUNYALILARDAN KURTULSAK!!!!

    Uyanin arkadaslar, 1930’larda yasamayi birakin, 2007 bitiyor. Siz ATA’nin izini kaybedeli 80 yil oldu.

    Siz bu kadar zayif muhalefet yapmaya devam ederseniz AKP degil 30 yil, 330 yil iktidarda kalir.

    Muhabbetle

  8. Yazan:fizikci Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Mehmet Bey aynen katılıyorum hatta “budur!” diyorum.

  9. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Bülent Bey’in ve Mehmet’in eline sağlık. Çok güzel yazmışlar.

    Bir katkı da Engin Ardıç’tan:

    Fazıl Nasıl kurtulur?

    Ne büyük adammış yahu, bir gün bir laf etti, Türkiye karıştı…

    Orhan gibi sessiz sedasız tüymeyi bilemedi garibim, ortalığı velveleye verdi.

    Eh, herkes bir gün bir kitap okuyup hayatını değiştirecek değil ya, kimisi de gündemi değiştirir…

    Fazıl Say “böyle giderse ileride Türkiye’den ayrılmayı düşündüğünü” belirtti ya, basın da üzerine mal bulmuş Mağrıbi gibi atladı tabii. Bu arada birçok kişinin de görüşüne başvurulmuş.

    “Kendini bir b… sanıyor” diyen de var (Ara Güler), “giderse çok da üzülmem” diyen de (Dengir Mir Mehmet Fırat), onaylayan da var, kızan da, endişelenen de var, kınayan da.

    Fakat genel eğilim, “gitme kal, mücadele et, Atatürk de öyle yapmıştı” şeklinde. Köşe yazarları da çoğunlukla kalmak ve mücadele etmekten yana tavır koydular. “Gidersen notaların bende kalmaz, seni alkışlamış ellerimde bir tuhaf sızı kalır” şeklinde edebiyat döktüren bile var.

    Fazıl’ın babası Ahmet Bey de “mücadele et” demiş.

    Baba sözü dinlesin, iyi de, Fazıl nasıl mücadele etsin?

    Atatürk’ün “vatanını en çok seven işini en iyi yapandır” özdeyişi doğrultusunda, besteler yapmayı mı sürdürsün? Örneğin yeni bir Fenerbahçe Senfonisi’ne ne buyurulur? Yoksa, Kenan Doğulu tarzı, eski marşların disko versiyonları ha, sözgelimi “müjdeler cıs taka tak tak var yurdumun cıs taka tak tak toprağına cıs tak taşına cıs cıs tak tak”… Ya da, “dağ başını oh yeah duman almış come on baby yürüyelim arkadaşlar shubi shubi shubi luba”…

    Doğrusunu söylemiş, “keman konçertosu bestelemek de bir mücadeledir” demiş ama Türk basınında muhalif yazarların müzik zevki Sezen Aksu’dan pek öte gitmediği için bunu değerlendirebileceklerini sanmam. Üstelik Fazıl’ın konserlerine ceplerinden para verip bilet de almazlar, Fazıl’ın Çankaya’dan davetiye beklemesi gibi, beleş beklerler.

    “Siyasi mücadele ver” demek istiyorlar, Fazıl’ın akıl hocaları…

    Fakat bunu nasıl yapabilir?

    Oy vermekle olmuyor, çünkü bunlar yüzde otuz, ötekiler yüzde yetmiş çekiyorlarmış… Beyhude gayret.

    O zaman, eyleme geçmeli!

    Cumhuriyet mitinglerine katılıp bayrak sallamayı mı denesin?

    Yoksa beş yüz bin kişinin katıldığı mitingi meşhur İranlı palavracı Meşhedi gibi şişire şişire bir buçuk milyon yapıp kendini kandırarak mı?

    Acaba bir gazetede yazılar yazmaya başlasın da, seçim zamanı gelince, araştırma yapıp onun beğenmediği sonuçlara ulaşanlara “çüş, oha” gibi veciz kelimelerle küfür ederek Cumhuriyet Halk Partisi’nin kesinlikle kazanacağı şeklinde yalan yayın mı yapsın?

    Yoksa CHP-MHP koalisyonunu mu ittirsin? İşkencecilerini bağışlasa, Fazıl’a kimse konser sırasında cep telefonu öttürmekten başka işkence yapmadı ki!…

    Yoksa darbe çağrısında mı bulunsun?

    Örneğin Deniz Baykal’ın CHP’nin başından indirilmesi çalışmalarına katkıda bulunarak Bedri Baykam, Haluk Koç, Gülsün Bilgehan, Mustafa Sarıgül, Mahsun Kırmızıgül, Yılmaz Morgül gibi değerli adayları mı desteklesin?

    Yoksa yepyeni bir parti, yeni bir AKP mi kursun? AKP… Atatürkçü Kalkınma Partisi… (Bak bunu iyi buldum ha!)

    Fakat gene de ben çözemedim, siz söyleyin, Fazıl ne zaman, nasıl ve ne surette mücadele etsin?

  10. Yazan:blue Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Geçen facebooktan bir arkadaş sağolsun bir fotoğraf göndermiş. Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanıyla 11.si arasındaki 11 farkı bulun diye. Bir tarafta şık bir Atatürk, beyazlar içinde koltuğuna yaslanmış, karizmatik bir bakış. Diğer tarafta Abdullah Gül bacaklarını uzatmış, çorapları ön planda. Bir başkası da bir yemek daveti fotoğrafı göndermiş, davette bir sürü sefir, yabancı davetli filan. İlk göze çarpan Atatürkmüş, acayip karizma yani. Kemalist arkadaşların vizyonu maalesef budur. Gül, bıyıkları kestirip “beni baştan yarat” programlarından birinde “şekle” sokulursa bu arkadaşlar için cumhurbaşkanlığı için uygun bir kişilik haline dönüşebilir. O “köylü” yapısıdır çünkü onu o makama yakıştırmayan. Sonra da kendilerine “elitist” dediğimiz zaman pek bir kızarlar !

  11. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Reklam sektörü büyüyecekmiş, şöyle iyiymiş böyle iyiymiş.
    Kuru gürültüye karnimiz tok, gerçekler ortada.

    Just Do it kusagi hedonist oluyorsa, nükleer enerjiyi gene o kuşagi beslemek için istiyorsunuz. Şarap içmeyecek Cola-Turka içecek,
    kibleyi gösteren arabalar imal etmeyi kutlayacak, Beyonce konserinde degil ama Sami Yusuf konserinde kendini paralayacak.

    Takunyaliyla Çarikli ayri kavramlar. Sözümona ‘çarikli’ terminolojisiyle
    sosyalist söylemler alip degistirilerek bizi ‘halk düşmani’ ilan etmeye
    yarayacak propaganda üretilecek. İyide kardeşim,cebin şiştikçe şişiyor dedigimizde ise ‘hem halk, hem din düşmanlari’ olacagiz.

    Bu bir zihniyet ifşasi, eski türk filmlerindeki ‘risotto bile yemeyi bilmiyor hıh’ diyen sarişin cadaloz muamelesi yapamazsiniz her karsi görüşe. Güzel Sanatlara girip, ben çiplak model çizmem demeyi tartişalim, bu ara epey konusu geçmiş, biz cinsel dürtüleri iğdiş edilmiş insanlar ya da edep, haya kalmamis yosmalarmiydik
    çiplak modele o gözle bakmadik? Torslarin beline örtü baglanmasini da seyredecek miyiz?

    Bu ülkeye sol lazim, demokratikleşme adina din taciri şarlatanlardan
    medet ummayan sol, ayrica cumhuriyet mitinglerinde cistak cistak müzik çalan insanlarin kaygilarini, yediklerini sindirebilmek için timsah gözyaşi döken cemaatçilerden daha samimi buluyorum.

  12. Yazan:fizikci Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Reklam sektörünün büyüdüğü ve halen büyümekte olduğunu söyleyen haberlere reklam sektöründe çalışan arkadaşların hem kendileri hem de meslektaşları adına sevinmeleri gerekir. Yok bizim laiklikle de karnımız doyar diyorlarsa bilemeyiz tabi.

    Ben şahsen bilişim sektöründeki büyümeden gayet memnunum. Geçen sene maaşlarımızı durduk yere iki katına çıkardılar. Zaten 6 ayda bir enflasyon oranında zam alıyorduk, bu niye dedik? Piyasa standartları iki senede böyle oldu dediler. Eleman kaybetmemek için maaşları piyasaya uydurmak zorunda kalmışlar. Oh ne ala memleket dedik biz de, oyumuzu ailecek Ak Parti’ye verdik. 🙂

    Laiklikle karnı doyanlara üzülerek belirtmek gerekir; ne yazık ki Türkiye’de rejim henüz laik değil. Yazıda da belirtildiği gibi bunun önündeki en büyük engel laikçilik dini. Bu dinin müntesipleri diğer din ve mezheplerden olanlara (sünni, alevi, vs) göz açtırmıyor.

  13. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Cumhuriyet mitinglerine katilan çogu insandan farkiniz bu zaten fizikçi bey, birilerinin maaşi “durduk yere” iki katina çikiyor, onlarin “durduk yere” iki katina çikmasi için ise ramazanda, namaz vakitlerinde biraz daha “görünür” olmalari gerekiyor.

  14. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 23, 2007 | Reply

    Eleman kaybetmemekte nasil dikkate alindiysa, sapir sapir işten çikarmalar var hertarafta, asker celbi geldi yeni eleman alimi yok,
    kral çiplak demek bu kadar mi zor?

  15. Yazan:fuatogl Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Mehmet dostum, yahu siz kime hitab ediyorsunuz 🙂
    Şu chp/çekirdek-devletçi/kemalist etiketlerini vurup pataklama işini bırakalım artık yahu 🙂
    Kim darbe istedi burada, kim bölünme paranoyası kuruyor!?

  16. Yazan:blue Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Snowqueen hanım,

    Reklam sektöründe iş bulamamanın sebebi işlerin kesat olması mıdır, yoksa iki ay freehand kursuna giden ilkokul mezunu elemanın grafiker oluvermesi midir? Biraz vicdan yaw !

  17. Yazan:blue Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Bir de şunu anlamıyorum. Herkes işler kesat diye şikayet ediyor. Ama herkes arabayı sıfırlıyor, bilmem ne Town’da ev taksidine giriyor, süpermarketler dolup taşıyor, mobilya mağazaları talep yetiştiremiyor, bilmem ne elektronik marketlerde plazmalar üçer beşer kapışılıyor… Bu ağlayanlar Ecevit dönemini ne çabuk unuttu… Beddua edeceğim geliyor, aynı gemide biz de varız diye dilimi ısırıyorum.

  18. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Reklam sektöründe iş bulamamanın sebebi işlerin kesat olması mıdır, yoksa iki ay freehand kursuna giden ilkokul mezunu elemanın grafiker oluvermesi midir? Biraz vicdan yaw !

    Etrafimda gördüklerimi, konuştuklarimizi size aktariyorum malum
    kahve muhabbeti ya konu.

    iki ay freehand kursuna giden ilkokul mezunu elemanın grafiker oluvermesi ayri bir konu. GMK’nin bu konuda bir bildirisi de var.
    Küçük hesaplar peşinde koşan şark kurnazligi. Ama bu yeni bir mevzu degil, çizgiüstü ajanslar o kriterde eleman almiyor zaten.

    Evet islami sermaye akıyor da, dedigim gibi ramazanda,
    namaz vakitlerinde fazla görünür olmayanlar pek nasiplenmiyor.
    Bahsettiginiz tüketime gelirsek, kredi ve kredi karti borçlarının üzerinde yükselen bir ucube-istan.

  19. Yazan:blue Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Yaw islami sermaye diye bir şey mi olur? İslami sermaye diye dilimize pelesenk ettiğimiz Ülker’e bak; Godiva’yı satın aldı, dünyanın en büyük ikinci çikolata üreticisi oldu. Bir Türk firması yaptı bunu, birazcık gurur duyun ya hu! Bir yakınım Ülker’in çikolatalarına deli olduğunu ama yeşil sermaye diye almadığını söylemişti. Tabi Ülker yerine gidip Nestle almak daha bir civanmerdlik. Bir başkası islami sermaye diye BİM’den alış-veriş yapmıyor. Halbuki BİM’in ortakları İsrail’li. sermayenin yeşili, kavuniçisi mi olurmuş… Para kazanmak için şirket kurulur; başka bir şey için kurarsan zaten başarılı olma şansın yok. Bu yüzden AKP, İsrailliyi de, Arab’ı da yatırım için çağırıyor. Yeşil olan tek şey doların rengi çünkü…
    İktidar, muhafazakar olunca ortaya dalkavukların, abdestsiz namaz kılanların çıkması normaldir, menfaat dünyası… Herkeste etik, ahlak aramayacaksın. İktidar kim olsa gidip ona yaranacak. İyi de bunun için bu adamları suçlamamız gerekmez mi? AKP’nin ne suçu var?

  20. Yazan:blue Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Snowqueen hanım,

    Kariyer net’te reklamcılıkla ilgili bugün öğlene kadar post edilen 40 ilan saydım, hiç fena işlere benzemiyor, bir bakın isterseniz 🙂

  21. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    “Önce, hemen belirteyim, ben, iddia ettiği gibi dindarlara akıl falan vermeye çalışmıyorum. Dindar muhafazakâr kesimin, kendini, bu kadar ayrıştırmasından ve sürekli mağdur rolüne soyunmasından artık fazlasıyla rahatsızlık duymaya başladım. Dahası, bu kesimin, kendisini her türlü eleştiriden uzak tutmak için kurduğu tuzaklara düşmeye hiç niyetim yok.
    Sonra, gelelim şu, ‘Siz dindarlara hiçbir şeyi layık görmüyorsunuz, ne yani dindarlar fakir mi kalsın’ edebiyatına. Bu artık iyiden iyiye bir aldatmaca halini almış vaziyette. Bir kere kimsenin dindarlar fakir kalsın dediği yok, bence dindar veya değil kimse fakir kalmasın. Benim genelde itiraz ettiğim fakirliğe aldırmayan, paylaşmayı es geçen zenginleşme söylemi. Özel olarak da, Müslüman dindarlardan kapitalist zenginleşme açısından fazladan duyarlılık bekliyorum.”

    Dindar, muhafazakâr kesimin, bırakın sorgulamayı, teslim olmanın ötesinde kapitalizmin güzellemesini yapması beni her zaman çileden çıkarmıştır. Pazar günü, Yeni Şafak gazetesinde, Mustafa Özel’in ‘Yeni bir Hilfu’l Fadıl’ yazısı, bende bir kez daha bu etkiyi yarattı. Özel’in yaptığı, Müslüman dünya adına baştan aşağı vıcık vıcık bir küresel kapitalizm güzellemesi. Ona göre, Müslüman dünya, daha iyi üretim, daha kaliteli üretim, daha fazla üretim nasıl yapacak, temel mesele bu. Üretimin insanlığa maliyeti, yarattığı eşitsizlik, sefalet, siyasi baskı, vs. hiç mi hiç mesele değil. ‘Tarihin motor gücü, organizasyon gücü yüksek yaratıcı elitler’miş. Yeni Hilfu’l-Fudul, yani faziletliler topluluğuymuş. Sahi mi?
    Bırakın böyle bayağı işletmeci teorilerini, tarihe, topluma, insanlığa ilişkin söylenmiş bunca şeyden haberiniz yoksa, hiç olmazsa Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’sına bir göz atın, nereye gidiyor insanlık bir kez daha düşünün. Hem Müslümanlar iki kere düşünsün, çünkü olay sadece bu dünyadan ibaret değil, işin bir de öte tarafı var.
    İnsanlığa, hayata dair vicdanını yitirmiş bir din, kuru muhafazakârlıktan başka bir şey değildir. Bu durumda dinden geriye kalan, mahallenin namusu muhafızlığıdır, ‘gelenek’ diye alışılmış, çoğu zaman başkası bilinmeyen davranış kalıplarında ısrardır, köylülüğü, kasabalılığı din mertebesine çıkarmaktır. Bunların dışında kalanı anlamadan benimsemek, benimsemek ne kelime üzerine atlamak, keramet atfetmek, dinle buluşturup ortaya karışık ısmarlamak ve bunu yapmayı marifet saymaktır.
    Ayıplanacak olanlar, ‘Bu ne ikiyüzlülük’ diyenler değil, bunu dedirtenler olmalıdır. Bırakın savunmayı, böyle bir çağda bir Müslüman’ın gönül rahatlığı ile yaşayabilmesi, uykusunun kaçmaması mümkün değil. O nedenle laf çevirmenin, bin bir dereden su getirmenin âlemi yok. Müslümanların fazileti üretimde, daha fazla üretmede aradığı bir zamanda ne diyelim? ‘Allah kocakarı imanı nasip etsin’. Unutmayın kurtuluş ondadır.”

    Nuray Mert

    Not: Blue Bey, iş mevzusuyla ilgili zaten sinirim tepemde, bilip bilmeden yorum yapmamanizi tavsiye ederim.

  22. Yazan:fizikci Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Snowqueen Hanım,

    Cumhuriyet mitinglerine katilan çogu insandan farkiniz bu zaten fizikçi bey, birilerinin maaşi “durduk yere” iki katina çikiyor, onlarin “durduk yere” iki katina çikmasi için ise ramazanda, namaz vakitlerinde biraz daha “görünür” olmalari gerekiyor.

    demişsiniz. Fırsat bulup cevap yazamadım. Gecikti.

    Valla ne diyim haklısınız. Bizim şirket rekat başına 10 lira veriyor. 5 vakit namaz 40 rekat (400 lira) ediyor. Bence iyi. Ben ayrıca nafilelere de yükleniyorum. Mescitten çıkmaz oldum. Mescide giderken arkadaşlar birbirine “Allah kabul etsin” yerine “hayırlı işler” demeye başladı. Kimse işle, projeyle falan uğraşmıyor artık. Ay sonu geldiğinde patron “kaç rekat kıldın” diye soruyor, “1000” diyorum, “al sana 10 milyar!” nakit sayıp veriyor.

    Geçen gün şirkette bir tartışma çıktı. Bazı arkadaşlar 1 saat tefekkür 1000 rekat namaza bedeldir deyip bir saat mescitte oturup patrondan 10 milyar istediler. Söylediklerinde hakikat payı yok değil. Ama patron hareket görmek istiyor, rüku, secde istiyor. Öle hindi gibi mescidde bir saat düşünene o kadar para vermeye yanaşmıyor. O da haklı. Hem nerden bileceksin adamın bir saat boyunca ne düşündüğünü. Tefekkür etse tamam ama kimbilir ne düşünüyor.

    Neyse fazla uzatmiyim mescide gidip çalışmam lazım. Muhabbetle..

  23. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    ben de Aprodite’in rahibeleri tarikatindanim, öpücük karsiligi Euro üzerinden nakit sayiyoruz. Ciplerimize de tek omuzlu beyaz rob ve çiplak ayakla biniyoruz. Önümüzdeki dönemde Amazon cumhurbaskani seçtirip, ihalelere girecegiz.

  24. Yazan:blue Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Blue Bey, iş mevzusuyla ilgili zaten sinirim tepemde, bilip bilmeden yorum yapmamanizi tavsiye ederim.

    Umarım şu iş mevzusunu çabuk halledersiniz de böylelikle belki bir iki olumlu bir şey görürüz yazdıklarınızda 🙂

  25. Yazan:blue Tarih: Ara 24, 2007 | Reply

    Nuray Mert de çok biliyor !
    Öyle bir yazmış ki, sanki Mustafa Özel, ahlaksız kapitalizmi savunuyor. Halbuki bakın yazar ne diyor yazısında;

    Bütün bunları yaparken, maddesini koruyamadığımız Şen Bakkal’ın şen ruhunu yaşatmalıyız. “İki günü birbirine eş geçenin ziyanda olması” sadece maddi değil, aynı zamanda manevî zarara işarettir. Ekonomik birliğimizi ve siyasî dayanışmamızı manevî temeller üzerinde gerçekleştirmeliyiz.
    Önce yüksek maneviyat, sonra yüksek ve helal kazanç

    Dindar insanların ticaret yapması, para kazanması neden bazılarına bu kadar batıyor anlamak zor. Globalizm neden kötüdür, kapitalizmin alternatifi nedir, Huxley’in Cesur Dünyasında ne diyor anlatan yok… Kadın köşe yazısı yazmış, hangi fikirde olduğunu anlamamız için bize kitabı adres veriyor. Nuray Mert’in genel üslubu bu: Sürekli “Bırakın yawww bu saçmalıkları !” ekşi surat modunda… En sinir olduğum üsluptur.

  26. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Ara 25, 2007 | Reply

    Blue, budur!..

    İktisatçı yönü benden çok daha kuvvetli olan Fethi bey, “Nuray Mert, içinde ekonomi geçen yazılarında saçmalar” mealinde bir laf etmişti, aynen nöyle.

    Bu konuyu yazmıştım, iktisattan anlayanlar yorumlara dikiz atsın:

    http://www.dusunceler.org/guncel/2007/12/16/bulamac/

  27. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 25, 2007 | Reply

    Hala ‘dindar insanlarin ticaret yapmasi, paza kazanmasi neden bazilarina batiyor’ diyerek, magduriyeti oynuyorsunuz.
    dini, para mevzularindan ayiramadiginiz için içini boşaltiyorsunuz.

    Önce yüksek maneviyat, sonra yüksek ve helal kazanç

    ‘yüksek maneviyat’la, ‘yüksek kazanç’ı ayni cümle içinde kullanabilmekten dogan tablonun çirkinligini görebilmek için iktisattan anlamaya gerek yok. Bir hirka bir lokma deyip maneviyat peşine düşenler enayiydi tabi, adam yazmiş ferrasini satan bilge, siz ferrari üzerindeki adami bilge yapma yollari ariyorsunuz. Bari Mert ol, fazilet atfetme
    ya da bir sus, gölge etme öyle bin arabana…

    Hakkaten “bırakın yawwww bu saçmaliklari”*

  28. Yazan:Ç-Z Tarih: Ara 25, 2007 | Reply

    @ Snowqueen,

    Bir hirka bir lokma deyip maneviyat peşine düşenler enayiydi tabi,

    Hala ‘dindar insanlarin ticaret yapmasi, paza kazanmasi neden bazilarina batiyor’ diyerek, magduriyeti oynuyorsunuz. .

    ‘yüksek maneviyat’la, ‘yüksek kazanç’ı ayni cümle içinde kullanabilmekten dogan tablonun çirkinligini görebilmek için iktisattan anlamaya gerek yok

    dini, para mevzularindan ayiramadiginiz için içini boşaltiyorsunuz.

    Bu yazdıklarınıza ekleyeceğim tek şey bir düzeltme olacak;son tespit cümlenizdeki özne birinci çoğul şahıs olmalıydı..

    Bir de dinin içini boşaltmaktan bahsetmişsiniz,siz bir ateist olarak dinin içinin boşaltılmadan önceki “dolu” hali ne diyor biliyor musunuz peki?

  29. Yazan:blue Tarih: Ara 25, 2007 | Reply

    Valla ben bu new-age din tüccarlığı işini sevdim. Satıyorsun Ferrariyi, yazıyorsun bir kitap, Ferrarinin mıhına vuruyorsun. Yazıyorsun bir Secret, kitapta da kendini örnek veriyorsun, bak istersen nasıl zengin olabiliyorsun, ben oluyorum işte… diyorsun.
    Bir hırka bir lokma, manastır felsefesidir. İslam’da böyle bir şey yok, “veren al, alan elden üstündür” var. Siz, açıkça dindar gitsin bir lokma, bir hırkayla hayat sürsün, biz de sefa sürelim diyorsunuz; sonra vay efendim mağduriyet oynuyorsunuz. Mağdur olan birileri rahatsız ki ağlayıp duruyorlar, Taşyapı, Ülker, Çalık ühü ühüü diye… Yüksek maneviyat ile yüksek kazanç aynı cümle içinde nefis olur, şahane olur… O cümlenin içinde maneviyat olmazsa hırsızlık olur, üç kağıtçılık olur, rüşvet olur. Siyasette din olursa da harika olur, bakın Burma’da Budist rahipler ayaklandı fena mı oldu.
    http://www.mustafaakyol.org/arsiv/2007/10/dini_siyasete_karistirmanin_faydalari.php

  30. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 25, 2007 | Reply

    dini, para mevzularindan ayiramadiginiz için içini boşaltiyorsunuz.

    Bu yazdıklarınıza ekleyeceğim tek şey bir düzeltme olacak;son tespit cümlenizdeki özne birinci çoğul şahıs olmalıydı

    sebep?

    Bir de dinin içini boşaltmaktan bahsetmişsiniz,siz bir ateist olarak dinin içinin boşaltılmadan önceki “dolu” hali ne diyor biliyor musunuz peki?

    yukardida alintiladigim sektörden bir prototipti.
    ben kendime ‘dinsiz’ demeyi tercih ederim.
    uzaydan gelmedim, müslüman ailenin, toplumun içine dogdum.

  31. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Ara 25, 2007 | Reply

    Ben en çok okumuş/okuduğunu sanmış cahilden korkarım.

    Ne zannediyor bunlar İslam’ı bilmem. Hz.Peygamber tüccardı. Hz. Ebubekir de öyle. İslam’ın en büyük müctehidlerinden İmamı Azam da çok büyük bir tüccardı. Ticaret konusunda verdiği fetvalar bugün bile serbest piyasa ekonomisi ile ahlakın birarada nasıl durabileceğine dair manifestodur.

    Snowqueen uzaydan gelmemiş ama İslam hakkındaki bilgisi ET’den farksız.

    Kafayı erkeklere -ay pardon ataerkilliğe- takacağınız kadar “yahu neler diyor bunlar” deyip biraz İslam ve ekonomi çalışsanız ne kadar iyi olur.

  32. Yazan:blue Tarih: Ara 25, 2007 | Reply

    Suat bey,

    Snowqueen hanım, herhalde dinin yüce duygularının paranın çağrıştırdığı olumsuz kavramlarla birleşmesine karşı. Yoksa bu toplumda yaşıyor, mümin olmasa bile örfen müslüman zaten.

    Snowqueen uzaydan gelmemiş ama İslam hakkındaki bilgisi ET’den farksız.

    ET’nin İslam bilgisinin kötü olduğunu kim söyledi. Bkz:
    http://www.akat.org/cesitli/karikatur/23.jpg

  33. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    Janis Joplin’den bir sarki geldi aklima:)

    Oh lord, wont you buy me a mercedes benz ?
    ….
    Im counting on you, lord, please dont let me down.
    Prove that you love me and buy the next round…

  34. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    kafayi erkeklere-pardon ataerkillige takmak-ne demek?
    erkek düşmanligi imasi mi?
    bir sonraki aşama da çirkin, uzanamadigi cigere mundar diyen, kızkurusu kadin haklari savunuculugu zaten:))
    ———–
    siyasette, tüccarlikta din oldu zaten blue bey:)
    ama harika falan olmadi.
    ‘yüksek maneviyat’la, ‘yüksek kazanç’i ayni cümlede kurabilen insana aşina degilim. ‘Holdinglere dönüşen tasavvufi tarikatlar’la, milletin parasini dini yardim diye toplayip hortumlayan zihniyetlerle övünebilirsiniz.

  35. Yazan:blue Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    Janis Joplin’den bir sarki geldi aklima:)

    Oh lord, wont you buy me a mercedes benz ?
    ….
    Im counting on you, lord, please dont let me down.
    Prove that you love me and buy the next round…

    Şarkıyı şöyle söylemenin ne mahzuru var?
    Oh lord, wont you let me be as rich as the ones enjoying themselves in Mercedes Benz?
    So that I could make the poor and needy happy, and won’t let the former strangle them.
    So that I can prove you that I love you…

    Zengin olmak sadece müslümanın imtihanı değil. Her sakallı da dedem değil. Ve hepimizin mayası aynı…

  36. Yazan:blue Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    ‘Holdinglere dönüşen tasavvufi tarikatlar’la, milletin parasini dini yardim diye toplayip hortumlayan zihniyetlerle övünebilirsiniz.

    Ben de bunlara karşı duruyorum ama sizinle farkımız ben cümledeki ‘hortumlama’ya odaklanıyorumi siz ‘tasavvufi tarikatlar’a.
    Bu arada tarikatların hepsi tasavvufidir.

  37. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    Şöyle mahsuru var, Mercedes-Benz içinden ‘erdemli’ bakisi atmak, riyakarca bir kibir, ha bin gene ama bari ‘yüksek maneviyat’ edebiyatindan vazgeç, gökten yere in.
    Hermann Hesse’nin Siddharta’sini okudunuz mu?

    Tasavvufi tarikatlara odaklandigimi söylüyorsunuz.
    Hayir, bizzat kendi büyükbabam o camianin içindendi.

  38. Yazan:blue Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    Şöyle mahsuru var, Mercedes-Benz içinden ‘erdemli’ bakisi atmak, riyakarca bir kibir, ha bin gene ama bari ‘yüksek maneviyat’ edebiyatindan vazgeç, gökten yere in.

    Doğru diyorsunuz. Ama insanın tabiatı bu. Bazen o bakışı Murat 131’in içinden atanları da görüyorum. İnsanoğlu böyle bir yaratık. Ne yazık ki artık meyvalarımız hormonlu, domateslerimiz kütürdemiyor ve dindarımız çürük…

    Hermann Hesse’nin Siddharta’sini okudunuz mu?

    Hermann Hesse’yi severim, Siddharta’yı okumadım, okurum.

    Hayir, bizzat kendi büyükbabam o camianin içindendi.

    Genlerde bir güzellik var besbelli. İkiyüzlülüğe karşı çıkmak çok güzel bir haslet, tasavvufda da var. Ama Mesnevi’de bir testiyi iki gören ve birini kıran şaşı çırağın hikayesi vardır bilir misiniz? Şaşı çırak olmayın.

  39. Yazan:Ç-Z Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    1. ‘Holdinglere dönüşen tasavvufi tarikatlar’la, milletin parasini dini yardim diye toplayip hortumlayan zihniyetlerle övünebilirsiniz.
    2. Hayir, bizzat kendi büyükbabam o camianin içindendi.(bir yerde hacı olduğunu da yazmıştınız galiba)
    3. Benim nefretim islam’a falan degil, islam polisligi yapan sizin gibilere.
    Objektif algisini yitirip herseyi islam-islam olmayan olarak degirlendirenlere(.atamın hapishaneleri 17 kasım)
    4. Bende felsefemi sorguladim merak etmeyin ve müslümanligin benim için birsey ifade etmedigine karar verdim . bunun en büyük nedeni ise kadina bakis açisidir.

    Bize olan nefretinizin ardında ne var, biraz irdeleyin bakalım, bilinaltınıza doğru..(tsd)
    Genlerde bir güzellik var besbelli…Şaşı çırak olmayın.!!(blue)

    Tavsiyeyi yabana atmayın bence..Sebepler konusunda karasız gibisiniz…yazdıklarınızdan çıkan bu!

  40. Yazan:Ç-Z Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    son yorum Snowqueen’e hitabendi,eklerseniz sevinirim.

  41. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 26, 2007 | Reply

    Sebepler neden karmasik?
    Evet islamin kadina bakiş açisi(hatta erkege, eşcinsele, çevreye) bakisi beni rahatsiz ediyor oldukça ataerkil* buluyorum. Adem’in kaburgasindan yaratilan Havva vb. yaradiliş hikayeleri bile tek kutuplu.
    İslam’in tanriyi cinsiyetsizleştirimisini ve idol tapimini yasaklamasini oldukça devrimci buldugumu da yazmiştim.
    (Gerçi günümüzde mislümanlarin bu algisina inanmasamda)

    Hinduizmden nasil nefret etmiyorsam, islamiyetten de nefret etmiyorum. Ama içinde yaşadigim toplumun geregi olarak, gene kul tarafindan Hindularin cehenneminde değil, islam’in cehenneminde yanmakla tehdit edilgim için fazladan bir tepki oluşmasi normal:)

    Tanrinin cinsiyetten arinmasi vb. yeterli degil, yani bir dine inanip ritüellerini yerine getirmek için. Çünkü sicillerine işlenmiş çok ciddi arizalar var, iktidar meseleleri, çikar hesaplari gibi. Ayrica kendimi bir dinle sinirlayip, algima onun şeklini vermeyi kisitlayici buluyorum.

  42. Yazan:blue Tarih: Ara 27, 2007 | Reply

    Evet islamin kadina bakiş açisi(hatta erkege, eşcinsele, çevreye) bakisi beni rahatsiz ediyor oldukça ataerkil* buluyorum. Adem’in kaburgasindan yaratilan Havva vb. yaradiliş hikayeleri bile tek kutuplu.

    Adem’in kaburgasından yaratılan Havva hikayesi Eski Ahit’te geçer, Kur’an’da böyle bir kayıt yok. Sizi rahatsız eden ataerkilliğin kaynağı ise gelenekler. Tabi gavurların “bütün Müslümanlar terörist değil ama neden bütün teröristler Müslüman…” dediği gibi sizin de “iyi de neden bütün müslümanlar böyle?” demek hakkınız. Eşcinsellik konusu uzun ve yorucu bir konu. Bir şey tedavi edilebiliyorsa ona “hastalık” ismini takmak kadar normal bir şey olamaz. Eşcinsellik de tedavi edilebilen bir şey; dinin bunu normal karşılaması hastaya haksızlık olurdu. Herkesin normal yaşama hakkı var. Din, doğaya aykırı bir şey söyleyemez. Doğada eşcinsellik yok (bana kendini dölleyen deniz atı örneğini vermeyeceksiniz umarım:)) Çevre konusunu ise hiç anlayabilmiş değilim. Karıncanın hukukuyla ilgilenen bir dinden bahsediyoruz. Herhalde nükleer konusundaki tartışamalara binaen bunu söylüyorsunuz. Nükleer konusunu Kur’an’a dayalı olarak tartışmıyoruz. Bizlerin kendi fikrimiz. Biz de dört dörtlük müslüman değiliz. Abdestsiz yere bastığımız vakidir yani 🙂

    İslam’in tanriyi cinsiyetsizleştirimisini ve idol tapimini yasaklamasini oldukça devrimci buldugumu da yazmiştim.

    İdol tapımını yasaklamadı, onun felsefesini öldürdü. Tanrıyı cinsiyetsizleştirmedi, cismaniyetsizleştirdi, zamansızlaştırdı ve mekansızlaştırdı.

    Hinduizmden nasil nefret etmiyorsam, islamiyetten de nefret etmiyorum. Ama içinde yaşadigim toplumun geregi olarak, gene kul tarafindan Hindularin cehenneminde değil, islam’in cehenneminde yanmakla tehdit edilgim için fazladan bir tepki oluşmasi normal:)

    Evet normal. Önlem olarak sizi bundan sonra Hindu cehennemiyle tehdit edelim 😛

    Çünkü sicillerine işlenmiş çok ciddi arizalar var, iktidar meseleleri, çikar hesaplari gibi.

    Siz de çok şey istiyorsunuz canım. Temiz kağıdı, nüfus cüzdanı sureti, çıkar hesabı olmadığına dair belge… Büyükbabanız çıkarcı mıydı, iktidar hırsı var mıydı, bencil miydi? Eminim değildi. Benim büyükbabam da benim müslüman olmamı sağlayan kişidir. Onunla hemen hemen hiç konuşmadım, sadece izledim, her hareketini, her davranışını, tepkilerini. Benim şansım, İslam’ı onun o nurani yüzünde görmem oldu. Siz de şanslıymışsınız.

    Ayrica kendimi bir dinle sinirlayip, algima onun şeklini vermeyi kisitlayici buluyorum.

    Algınızı amorf bırakmak da ne kadar doğru bilmiyorum. Din her zaman sınırlamaz, bazen özgürleştirir, hiç düşünmediğiniz şeyleri düşündürür, hiç duymadığınız duyguları tattırır. Tasavvufun bütün çabası özgürleşmek değil mi?
    Ey Niyazi katremizi deryaya saldık biz bugün;
    Katre nice anlasın umman olan anlar bizi

  43. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 27, 2007 | Reply

    Escinselligi ‘hastalik’ olarak görmenizi sadece bir görüş işte, diyerek kesip atamam çünkü bu anlamda fasizm, bir düsünce degil insanlik suçudur. Herkesin ‘normal’ yasamaya hakki varsa escinsellerde ‘normal’ yasamlariyla varolmali.
    Dogada escinsellik yoksa(ki var), erkek bedeninin ‘dogasi’
    neden bu sekilde haz almaya uygun yaratilmis insan sormadan edemiyor? tanri birsey verip, sonra da kullanip kullanmayacagini mi test mi ediyor?

    Escinselligin yadsinmasi, erkek egemen yapinin önemli simgelerinden. Çünkü heteroseksüel-erkek iktidari, gücünü diger cinsel kimlikler üzerinde baskin olma yoluna giderek kanitliyor.
    Çevre katliamlari ve silahlanma yarisi da, bu iktidarin dogadaki
    tezahürlerinden ve önemli sebeplerinden.

    islam, idol tapimi felsefesini öldürdü diyorsunuz. iyi, pek güzel ama
    müslümanlarin algisinin böyle oldugunu sanmiyorum. göksel sarayinda(bkz.mekan) bir ayagini digerinin üzerine atarak oturan(Kuran’da böyle bir ifade vardi değil mi?) hadi oldu olacak beyaz sakalli, gür sesli bir imparatorun, perde arkasindan konusup kendini göstermeyen versiyonu. Bir ankette okumustum, ‘çocukken tanriyi kafanizda nasil canlandirirdiniz’ diye, cevap verenlerin çogu ‘aksakalli dede’ olarak cevap vermişti. Tanriya insanimsi nitelikler vermek, yetiskin olmayan bir zihnin getirisi. Ama yıllar geçip insan büyüdügünde bu demek degil ki, zihni ve kavrayisi da yeteri kadar yetiskin olsun. arkaik bir çok kodu zihinlemizde tasiyoruz.

    Büyükbabam benimle oturur konusurdu elbette ama çok derine inmezdi(ki en derine indigi torunu da bendim). tefekkür’e adamisti kendini ama yeniye açikti da. Hermann Hesse bile okurdu.
    Hacca gitmedi(giden o degil), namaz kildigini görmedim, üstelik beraber oturup içki icmisligimiz de var, saatlerce hiç konusmadan resim yapmiszligimiz da. ‘o herseyden muteal’dir’derdi Allah’tan bahsederken, bense dinsiz oldugumu söylerdim, hissederdim biraz gücenirdi bana ama sonra sana güveniyorum der gibi bakardi.
    senin ibadetin, söyle içinden gelerek bir gülümseme olacaktir tabiata bakip demisti bana.
    Büyükbabam, o kadar kadina saygili ve deger veren biri olmasina ragmen anlayamazdi içimden geçen direnisi ve karsi koymayi.
    Cenazesinde namaz kilmadigim, sadece önde biryerde durdugum için
    imam ‘kadinlar arkaya geçsin!’ diyince iyice anladm nerede tutulmak istendigimi.

    Tasavvufun bütün çabasi özgürlesmekse, ritüllere ne ihtiyaç var?
    Müslüman kadin neden Çinli kadindan farkli olmak zorunda?
    Zihinsel bir tefekkürse amaç, bedeni bu kadar düsünüp
    sarip, saklamanin amaci nedir?
    Neden imam beni arkaya yollar?
    Hepimiz tanrinin tezahüleriysek, escinsellere neden yer yok?

  44. Yazan:blue Tarih: Ara 28, 2007 | Reply

    snowqueen,

    Herkesin ‘normal’ yasamaya hakki varsa escinsellerde ‘normal’ yasamlariyla varolmali.

    Bu, kliptomani hastasının da “normal” yaşamaya hakkı vardır demek gibi bir şey… Elbette anlayış gösterilir, ama hastayı tedavi etmemek ona yapılmış en büyük kötülüktür.

    Dogada escinsellik yoksa(ki var),

    Nerde??

    erkek bedeninin ‘dogasi’
    neden bu sekilde haz almaya uygun yaratilmis insan sormadan edemiyor?

    Sadece erkek bedeni değil, kadın bedeni de aynı şekilde yaratılmış. Neslin devamı için, ve tanrının insanlara bahşettiği bir armağan.

    tanri birsey verip, sonra da kullanip kullanmayacagini mi test mi ediyor?

    Hayır, onun programladığı ve sınırladığı ölçülerde kullanman için vermiş. Ve elbette şehveti kendi iradenle kontrol altına alıp almadığını, onun esiri olup olmadığını test etmek için.

    Escinselligin yadsinmasi, erkek egemen yapinin önemli simgelerinden.

    Eşcinselleri hiç yadsımam. Çok hoş sohbet insanlardır ve esprilidirler ve dobradırlar. Ama böyle düşünmem bir erkeğin bir erkekle; ve bir kadının bir kadınla ilişki kurmasının anomali olmasına engel değil. Vücuttaki organların yaratılış amacı dışında kullanılması elbette uygun değil.

    Çünkü heteroseksüel-erkek iktidari, gücünü diger cinsel kimlikler üzerinde baskin olma yoluna giderek kanitliyor.
    Çevre katliamlari ve silahlanma yarisi da, bu iktidarin dogadaki
    tezahürlerinden ve önemli sebeplerinden.

    Bunlar darwinci evrim saçmalıkları. İtibar etmiyorum.

    islam, idol tapimi felsefesini öldürdü diyorsunuz. iyi, pek güzel ama
    müslümanlarin algisinin böyle oldugunu sanmiyorum.

    Müslümanlar daha Kur’an’ın içinde ne olup olmadığını bile bilmiyor ki.

    göksel sarayinda(bkz.mekan) bir ayagini digerinin üzerine atarak oturan(Kuran’da böyle bir ifade vardi değil mi?)

    Hatta çok okuyan dinsizlerimiz de bilmiyor.

    Bir ankette okumustum, ‘çocukken tanriyi kafanizda nasil canlandirirdiniz’ diye, cevap verenlerin çogu ‘aksakalli dede’ olarak cevap vermişti.

    Tanrının şefkati aksakallı dedelerde tezahür ettiği için olabilir. İnsanın beyni soyut olguları somutlaştırma eğilimindedir. Soyut düşünmeye başlamak 5-6 yaşından sonra başlıyor. Kızım da tanrıyı dedesi gibi algılıyor, hatta peygamberle karıştırıyor. Bence hiçbir mahzuru yok.

    Tanriya insanimsi nitelikler vermek, yetiskin olmayan bir zihnin getirisi.

    Bir hadiste, Allah insanı kendi suretinde yarattı diyor. Bu, maddi bir suret değil. Ama belli ki, eğer yaratılışımızın amacı tanrıyı tanımaksa, gayet mantıklı.

    namaz kildigini görmedim, üstelik beraber oturup içki icmisligimiz de var, saatlerce hiç konusmadan resim yapmiszligimiz da.

    İlginç bir büyükbabaymış. Hangi tarikattaydı biliyor musunuz?

    ‘o herseyden muteal’dir’derdi Allah’tan bahsederken

    Allah’ı sıfatlarıyla tanımak tasavvufta çok önemli. Her tarikatın bir ism-i azam’ı vardır. Herhalde müteali (yüce) sıfatı dedenizin sırrına vakıf olduğu bir isimdi.

    bense dinsiz oldugumu söylerdim, hissederdim biraz gücenirdi bana ama sonra sana güveniyorum der gibi bakardi.

    Hakikati iliklerine kadar hisseden bir insana herhalde en çok koyan, karşısında onun gördüğünü göremeyen sevdiği bir başka insandır.

    senin ibadetin, söyle içinden gelerek bir gülümseme olacaktir tabiata bakip demisti bana.

    Gülümseme derken, müstehzi bir gülüşten bahsetmiyordu sanırım. Tefekkürün sonucunda gelişen ve kalbe inen bir kavrayışın idrakiyle gülümsemek olabilir mi kastı?

    Büyükbabam, o kadar kadina saygili ve deger veren biri olmasina ragmen anlayamazdi içimden geçen direnisi ve karsi koymayi.

    O bile anlayamadıysa biz beyhude uğraşmayalım. Siz erkeklerden iyi bir kazık yemişsiniz anlaşılan 🙂

    Cenazesinde namaz kilmadigim, sadece önde biryerde durdugum için
    imam ‘kadinlar arkaya geçsin!’ diyince iyice anladm nerede tutulmak istendigimi.

    Allah’a teslim olmamışsın, niye imama teslim oluyorsun ki? Ben olsam ilkeli bir duruş sergiler ve gidip en önde dikilirdim.

    Tasavvufun bütün çabasi özgürlesmekse, ritüllere ne ihtiyaç var?

    Tasavvufun çabası ritüellerden özgürleşmek değildir, iradeni bağlayan zincirlerden özgürleşmektir. Bunun bir yolu da ritüellerdir. O baş, o yere sürtmeden olmuyor, açlık çekmeden olmuyor. It’s the rule of the game !

    Müslüman kadin neden Çinli kadindan farkli olmak zorunda?

    Eh bir fark olacak. Gidip budist rahibe desenize bu kafa kazıtmalar, turuncu elbiseler neyin nesi diye?

    Zihinsel bir tefekkürse amaç, bedeni bu kadar düsünüp
    sarip, saklamanin amaci nedir?

    Amaç zihinsel tefekkür değil, teslimiyet. O yüzden…

    Neden imam beni arkaya yollar?

    2. sınıf vatandaş olduğun için, töbe töbe yaw…

    Hepimiz tanrinin tezahüleriysek, escinsellere neden yer yok?

    Kim demiş yer yok diye. Allah ile onun arasındaki bir konu.

  45. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 28, 2007 | Reply

    erkek bedeninin ‘dogasi’
    neden bu sekilde haz almaya uygun yaratilmis insan sormadan edemiyor?
    -Sadece erkek bedeni değil, kadın bedeni de aynı şekilde yaratılmış. Neslin devamı için, ve tanrının insanlara bahşettiği bir armağan.

    Eşcinsel iliskide duyulan bedensel hazzin(neden bahsettigimi anladiniz) neslin devamiyla bir ilgisi yok, nasil bir armagan bu böyle
    ve organlarin yaradilişina uygun degilse neden bahsedilmis?
    din, dogaya karsi durabiliyor demekki.

    escinsellik nasil tedavi ediliyor bu arada?
    herkes heteroseksüel olmak zorunda mi ve bunun için kim kimi yargilayabilir? Escinsel arkadaslarima ‘neden tedavi olmuyorsunuz?’ diye sordugumda ‘peki sen neden tedavi olmuyorsun?’ diye sorarsa ya bana?:)

    Eşcinselleri hiç yadsımam. Çok hoş sohbet insanlardır ve esprilidirler ve dobradırlar. Ama böyle düşünmem bir erkeğin bir erkekle; ve bir kadının bir kadınla ilişki kurmasının anomali olmasına engel değil. Vücuttaki organların yaratılış amacı dışında kullanılması elbette uygun değil.

    Elbette yadsiyorsunuz, kisilik özelliklerinden bahsedip cinsel edimlerini yadirgiyor ve homofobi yapiyorsunuz.

    Darwin saçmaliklari dediginiz konu hakkinda bir kitap
    Toplumsal, cinsiyet ve iktidar-R.W.Connell

    Bir hadiste, Allah insanı kendi suretinde yarattı diyor. Bu, maddi bir suret değil. Ama belli ki, eğer yaratılışımızın amacı tanrıyı tanımaksa, gayet mantıklı.

    Kabe’deki Lat, Menat, Uzza putlari da tanriçanin kendi suretinin
    tezahürleri degil miydi?

    Hakikati iliklerine kadar hisseden bir insana herhalde en çok koyan, karşısında onun gördüğünü göremeyen sevdiği bir başka insandır.

    Elbette onun gördügünü görmem zor, 1918 dogumluydu bense daha şu an 25 yasindayim. Ama kör oldugumu düsündügünü hiç sanmiyorum.

    İlginç bir büyükbabaymış. Hangi tarikattaydı biliyor musunuz?

    Evet biliyorum sanirim. Cerrahi.

    Allah’a teslim olmamışsın, niye imama teslim oluyorsun ki? Ben olsam ilkeli bir duruş sergiler ve gidip en önde dikilirdim.

    Cenaze ortamini germek istemedim.

    Gülümseme derken, müstehzi bir gülüşten bahsetmiyordu sanırım. Tefekkürün sonucunda gelişen ve kalbe inen bir kavrayışın idrakiyle gülümsemek olabilir mi kastı?

    Elbette öyle bir gülümseme

    O bile anlayamadıysa biz beyhude uğraşmayalım. Siz erkeklerden iyi bir kazık yemişsiniz anlaşılan 🙂

    Yo hayir yemedim, bilakis severim kendilerini:)
    sadece dagitilan rol modelleri, edep ve inanç şablonlariyla problemim var.

    Eh bir fark olacak. Gidip budist rahibe desenize bu kafa kazıtmalar, turuncu elbiseler neyin nesi diye?

    iyi tamam gelenek faktörü var da, şekilsel simgeler bana biraz tuzak geliyor.

    Hepimiz tanrinin tezahüleriysek, escinsellere neden yer yok?

    islam’da yok, birçok escinsel arkadasim bu yüzden müslüman degil,
    seni tanimayan, git iyileşte gel diyen bir dine nasil inanirsin?

  46. Yazan:blue Tarih: Ara 28, 2007 | Reply

    Eşcinsel iliskide duyulan bedensel hazzin(neden bahsettigimi anladiniz)

    Anlamadım?

    ve organlarin yaradilişina uygun degilse neden bahsedilmis?

    Valla bir pedofili de Allah beni böyle yaratmış, ben ne yapayım diyebilir. “Normal” ve “anormal” için bir sınır çekmezsek havanda su dövmeye devam ederiz. Bana tabiattaki eşcinselliğe ait bir örnek gösteremediniz hala…

    escinsellik nasil tedavi ediliyor bu arada?

    Şunlara sorun mesela:
    http://www.narth.com/

    herkes heteroseksüel olmak zorunda mi ve bunun için kim kimi yargilayabilir?

    Kimse kimseyi yargılamıyor. Kliptoman diye bir adamı yargılayabilir misin? Ama onun tedavisi için elinden geleni yapabilirsin.

    Escinsel arkadaslarima ‘neden tedavi olmuyorsunuz?’ diye sordugumda ‘peki sen neden tedavi olmuyorsun?’ diye sorarsa ya bana?:)

    Siz de ona otoyolda ters yönde giden Temel fıkrasını anlatırsınız…

    Elbette yadsiyorsunuz, kisilik özelliklerinden bahsedip cinsel edimlerini yadirgiyor ve homofobi yapiyorsunuz.

    Homoluk kişilik özelliği değildir, bir cinsel tercih meselesi de değildir. Ben hiç, erkeklikten sıkıldım biraz da böyle takılayım diyen birini görmedim.

    Kabe’deki Lat, Menat, Uzza putlari da tanriçanin kendi suretinin
    tezahürleri degil miydi?

    Putperestliğin hafife alınacak bir inanç olduğunu kim söyledi? İslam’dan önce herhalde bir istatistik yapılsaydı mensubu en fazla olan din grubu putperestler olurdu. Sizce İslam, “yasak”la mı bunu ortadan kaldırdı?

    Evet biliyorum sanirim. Cerrahi.

    O zaman Mesnevi okumanız size farz olmuş.

    Cenaze ortamini germek istemedim.

    İkinci sınıflığa razı oldunuz yani. Acaba kadınların kara yazgısı bu razı oluşta mı saklı, ne dersiniz?

    Yo hayir yemedim, bilakis severim kendilerini:)
    sadece dagitilan rol modelleri, edep ve inanç şablonlariyla problemim var.

    Jeanne D’Arc olmayı tercih ediyorsunuz yani. Erkek arkadaşlarınız bu durumdan memnun mu?

    escinsel arkadasim bu yüzden müslüman degil,
    seni tanimayan, git iyileşte gel diyen bir dine nasil inanirsin?

    Tercih meselesi. Kimse inanmak zorunda değil. Okeye dördüncü aramıyoruz.

  47. Yazan:snowqueen Tarih: Ara 28, 2007 | Reply

    Blue Bey,
    bu konuda çok detaya girmek istemiyorum, penestrasyon vb.gibi
    yüzüm kizaracagindan degil, gerek olmadigi için.
    (dogadan örnek tavsanlarimi verebilirim ama:)
    sadece birsey yazacagim, bir anti-homofobi slogani:
    escinsellik bir hastalik degil, homofobi bir hastaliktir ve tedavi edilebilir.
    (bunu birini kastederek degil genel anlamda yaziyorum)

    Homofobik veya muhafazakar erkek arkadaslarim olmadigi için hiç bilemiyorum.

    ironik olarak birçok esinsel de mevlana’dan escinsel çikarimlar yapar.

  48. Yazan:blue Tarih: Ara 28, 2007 | Reply

    yüzüm kizaracagindan degil, gerek olmadigi için.

    Gerek olmaması yerine, yüzünüzün kızarması gerekçesi daha sevimli olurdu.

    (dogadan örnek tavsanlarimi verebilirim ama:)

    Siz onların genleriyle oynamışsınızdır 🙂

    sadece birsey yazacagim, bir anti-homofobi slogani:
    escinsellik bir hastalik degil, homofobi bir hastaliktir ve tedavi edilebilir.

    Homo homini lupus, ne diyeyim 🙂

    Homofobik veya muhafazakar erkek arkadaslarim olmadigi için hiç bilemiyorum.

    Çok steril yaşıyorsunuz yani…

    ironik olarak birçok esinsel de mevlana’dan escinsel çikarimlar yapar.

    Hz.Pir’den kendine çıkarım yapmayan var mı? Ve eşcinsel arkadaşların kendi kervanına katmadıkları ünlü bir isim kaldı mı?

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin