RSS Feed for This Post

Maliyeti 5 YTL

İstanbul müftülüğü Sultanahmet meydanında İngilizce Kuran dağıtacakmış. Müftü Mustafa Çağrıcı bana problemli görünen şu açıklamayla projeyi duyurmuş:

İstanbul Müftülüğü, 10 bin İngilizce Kuran-ı Kerimi ücretsiz dağıtacak. İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, maliyeti 5 YTL olan 10 bin İngilizce Kuran-ı Kerim’in Sultanahmet Camii’nde dağıtılmaya başlanacağını söyledi. Çağrıcı, “Kur’an-ı Kerim ücretsiz dağıtılabilir. Bütün dünyada İnciller ücretsiz dağıtılıyor. Sultanahmet’e 10 bin İngilizce Kuran-ı Kerim koyacağız, dağıtacağız. Sipariş verildi. Bildiğim kadarıyla bu Türkiye’de ilk defa yapılıyor” dedi.

Mustafa Çağrıcı yaptığı işin doğruluğundan pek emin görünüyor, bakalım şu soruları kendisine soran çıkacak mı?
1- İstanbul Müftülüğü misyonerlik yetkisini kimden alıyor? Türkiye Devletinin (ki laik olduğu söylenir) resmi bir kuruluşu devlet eliyle din tebliği yapabilir mi?

2- 50.000 YTL para hangi matbaaya verilecektir, millete ait bu parayı harcama cesaretini bir devlet memuru nereden bulmaktadır? Bu işin arkasının geleceği anlaşılıyor, “devlet kesesinden kimseye din propagandası yapamazsınız” desem vatandaş beni din düşmanı ilan eder mi?

3- Tüm dünyada İncil’in ücretsiz dağıtılması bir devlet memurunu niçin ilgilendirmektedir ve bu durum Kuran’ın ücretsiz dağıtılabilmesi için bir gerekçe midir? Türkiye devletinin dünyada İslamı yaymak gibi bir misyonu mu vardır?

4- Türkiye’de misyonerlik muhafazakar ve milliyetçi kesimler tarafından dış güçlerin oyunu, bizi bölmek isteyenlerin gizli planı olarak algılanmaktadır. Hatta bu sebeple Trabzon’da bir din adamı öldürülmüş, çevrede bunu alkışlayanlar dahi çıkmıştır. O halde biz de şimdi bir dış güç olarak İngiltere, ABD vs. ülkeleri bölmek üzere harekete mi geçmiş oluyoruz? Bir hristiyan vatandaşımız çıkıp Müftüyü yahut camii imamını vursa ne diyeceğiz?

Sorular çoğaltılabilir, belki bir yetkili bunları işitir diye yazayım dedim.

 

 Derin İnsan 

 “Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek  düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan,  Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz. 

   Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

 Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

 Bir pozitivizm eleştirisi

Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı”  karşılaştırdığımızda hiç  yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl önce komşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü.  Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak  çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor.  Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenler gericilikle, bağnazlıkla suçlanabiliyor.  Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz.  

Trackback URL

  1. 22 Yorum

  2. Yazan:BetuL Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Sultanahmette kac Turkce bilmeyen kisi bu kuranlardan faydalanabilecek?

    Turklere ingilizce Kuran dagitmanin anlami ne?

  3. Yazan:FST Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Betül,

    Evet, ortada bir gariplik var, turistler kitap fuarını dolaşıyorsa bilemem elbette ama herhalde oradaki yabancılara dağıtmayı düşünüyorlar.

    Bence İstanbul’daki uyanık arkadaşlarımız hemen koşup yağmalasın, bedava ingilizce kitap sonuçta. Tabii ingilizce Kuran’a abdestsiz dokunulabilir mi gibi sorular zamanla akla gelecektir, onları aynı başı açıklara baskı yapılacağı günler gibi ileride konuşuruz.

    Bir de ille turistleri imana çağıracaklarsa orada yabancılara ıvır zıvır satmaya çalışan çocuklara versinler kuranları, onlar işi müftüden daha iyi becerir, üstelik 50.000 YTL’yi fazlasıyla çıkarırlar da. Keratalar 5-6 dilde işlerini görecvek kadar konuşuyorlar.

    FST

  4. Yazan:Ece Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Bize kayıt esnasında[fakültede] bedava NUTUK verdiler..
    Bu Kuranlardan artarsa, seneye başı açık öğrencilere dağıtılsın:))
    Olur a, belki hidayete erip başlarını kapatırlar(!!)

    selamlar

  5. Yazan:rafet günay Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    fethi bey bu meseleyi diyalektik düşünmeninizi ve tahlil etmenizi rica ederim. zira burada yapılan hakka hizmettir.CHP halkın parasını savurduğunda iyi bunu hakka hizmet olarak gören bir kişiye ise reva görülmesi pek mantığa uyan kavramlar değil. lütfen desteğiniz varsa söyleyin. zira bu din işleri yüksek şurasının kararıyla yapılab bir uygulama.maalesef biz o insanarın tüyü olamayız.

  6. Yazan:FST Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Rafet Bey,

    Hakka hizmet halka hizmetle olur, Cenabı Hakkın İstanbul müftülüğünce ingilizce Kuran bastırılp Sultanahmette dağıttırma hizmetine ihtiyacı yoktur.

    Halkın parasını CHP de savursa, AKP de savursa farkı yok, hele hele AKP gibi halkın yanında olduğunu iddia eden bir kesimi daha çok eleştirmeliyiz.

    Din işleri yüksek şurasının tüyü olamayız diyorsanız yanlış düşünüyorsunuz derim, bunların kerameti kendinden menkuldür. Hepsi vatandaşın vergisini kendi iyi zannettikleri yere saçıp savuran devlet memurlarıdır, sizi bilmem ama ben bunlarla kıyaslanmayı dahi kabul etmem.

    Kuran ingilizceye çevirilip dağıtılacaksa (ki ortalık ingilizce Kuran dolu) bu iş bizim Diyanet teşkilatı ve kademe, derece derdindeki memuruna düşmez. Mesele 50.000 YTL meselesidir, bunun arkasında halkın parasının çarçur edildiği nice milyarlar daha vardır.

    Lütfen devlet eliyle yapılan işlerin meşruiyetini biraz daha derin düşünelim.

    FST

  7. Yazan:MY Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Laik misyonerlik yapsalar?

    Katolik bir ülkede yasayan biri olarak sunu söyleyebilirim : Müslüman olmayanlar söylediklerimize veya kutsal kitabimiza degil yasantimiza bakarak Islâm hakkinda fikir ediniyorlar daha çok. Incil’i bastan sona okumus (ve anlamis) ne kadar müslüman varsa hristiyanlar da o kadar merak duyuyorlar bizimkine.

    Kürtçe yasagi, Dink’e açilan davalar ve katillerinin kahramanlastirilmasi, Basörtüsü kavgasi, Malatya cinayeti gibi abukluklar hristiyan basininda öyle büyük yankilar buluyor ki kimse Islâm’in özüyle müslümanlarin iç hastaliklari arasinda ayrim yapamiyor.

    Islam’i yaymayi misyon edinmis kimseler acaba güzel ahlaklari, genel kültürleri ve baska dinlere olan saygilariyla insanlari müslüman olmaya özendirseler nasil olur?

  8. Yazan:BetuL Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Rafet bey,

    sizi bilemiycem tabii : ) ama ben de o insanlarla karsilastirilmayi kabul etmem. Cok mukemmel oldugundan degil elbet. Diyanetin butcesini yetistiremediginden gectigimiz yillarda telefon faturalarini Diyanet vakfina odettigini biliyorum. Hala devam ediyor mu etmiyor mu haberim yok.

    Diyanet vakfi, muhtemelen insanlarin camilerdeki bagis kutularina atilan parayla diyanet personelinin yurt ici yurt disi gorusmelere acik (hangi derece personele acik tam bilmiyorum) telefonlarinin faturalarini oduyor.

    Diyanet vakfi bu Kuranlari bastirsa ve sadece soran turistlere dagitsa daha makul olabilirdi.

    Bir de aklima geldi, Konyada Mevlanayi ziyaretim sirasinda iceri alinan turisleri gordum isyan ettim.Hnimlar ic camasiri da denebilcek sekildeki sortlarla geziyorlar Mevlana turbesini.

    Diyanet duy sesimi!

    Not: Ygmaya gidecek arkadaslardan bir tane de benim icin almalarini rica edicim.

  9. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Özel bir organizasyonla aynı biçimde meal dağıtan bir arkadaşım mealleri 1.5 YTL’ye aldiklarini soylemisti.

    Aynı biçimde özel bir organizasyon olsun bakalım Fethi bey tek kelime edecek mi?
    Burda Fethi bey’in elestirdigi sey(ler)i anlaymayanlar var maalesef.

    Birincisi devletin elini soktugu islerde donen veya donmesi muhtemel olan dolaplar.

    İkincisi de laik devlet acisindan yasanan tutarsizlik. Sadece laik devlet acisindan da degil, kulturel kodlarimiz acisindan da tutarsizlik var. Misyonerlerden sikayet ederken AB ulkelerinde katedralleri bile camiye çevirme özgürlüğüne sahip olmayı unutmak, oradalarda din tebliği yaparken, buralarda başkalarının din tebliği yapmasına karşı çıkmak gibi.

    Daha yenecek çok fırın ekmeğimiz var.

  10. Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    sn.FST
    Seksen kusur yaşında bir yaşlı teyze,titreyen eli ile tuttuğu kaşıkla çorbayı ağzına götürüp doymaya çalışıyor.Yaşlı ve eli de fazlası ile titrediği için çorba kaşığından dökülenlerden sonra kalan çorba miktarı ancak çay kaşığını doldurur. O titreyen elin karın doyurabilmesi için çorba kasesi ve ağız arasında pek çok sefer yapması gerekir.Daha doydum sinyali alınamadan,titreyen elin yorulduğu için bu seferlerden vazgeçmesi de muhtemel tabii.Yaşlılık işte deyip olayı olduğu gibi kabul edip oluruna mı bırakmalı yoksa o kaşığı tutan, titreyen elin üzerine elimizi koyup, kaşığın bu kase-ağız seferini eksiksiz ve de kusursuz gerçekleştirmesine yardımcı mı olmalı?Tabii başka bir ihtimal daha var yaşlı kadının elinden kaşığın kontrolünü tamamıyla alıp,hızı yüksek,seri hareketlerle karın doyurma eylemini nihayetlendirebilmek,üstelik etrafı da kirletmeden!

    Herkes bir sorun için kendince çare üretebilir.

    1-Diyanet eli ile bu Kuran dağıtma işine kalkışılması laikliğe gölge..diye düşünenlere de diyanetin devlet bünyesinde olması laikliğe şemsiye mi oluyor diye sormalı? Devlet çorba kasesini de kaşığı da eline alınca açlık duygusunu da hakimiyeti altına aldığını sanmış,ee kase- kaşık ondaysa açlığı da en iyi o bilir, teyze tokmuş,açmış,duyan yok.

    2-Daha önce bu sitede konuk yazar olan bir kişi “İncil dağıtma ve basma işini üstlenen gönüllü şirketler” olduğundan bahsetmişti.Acaba,bazı firmalar dini eğilimlerini bile“irticacı,gerici” diye itham edilmemek için ifşa etmezken böyle bir gönüllü işe kalkışır mı?Devletin,başkasına yapması için izin vermediğimi kendim yaparım mantığı kulağa nasıl geliyor,bu durumda zaten kime ve hangi millete para verdiğinin ne önemi var ki?

    3-Evet,o memurun bunu yapabilmesi için inanması ve inandırması gereken bir gerekçe olmalıydı.Diyanet,gelen iktidarların elinde yön belirlediğine göre memurunun da bu şekilde konuşması çok normal değil mi?Yok,Türkiye devletinin dünyaya İslam’ı yaymak gibi bir derdi yok tabii,ama doğru İslam’ı anlatacak,İslam ve terörü yan yana koyan insanlara bunun yanlışlığını delilleri ile anlatacak birilerinin de olması gerekir.Bunun için F.Gülen’in ABD den gelmesini mi bekleyeceğiz 
    Teyze eli titreyerek yiyebildiği kadar yesin,ama her teyzenin el titremesi Gülen’inkine benzemez ki!
    Bu da ilginç zaten önce birileri İslam şiddet içerir diyor ardından İslam’ın hoş yüzlü hali diye kabul ettiği birini anlamak için kraliyet şatolarda avam kamarasından milletvekilleri ile konferanslar düzenliyor.
    Teyzeye biri ilaç vermiş herhalde titremesi kalmayınca eskisinden sağlıklı olmuş,bu ilaç ne ve teyzeye kim verdi?
    Sayın FST,şimdi siz bunda bir komplo teorisi ararsınız değil mi?
    Bu soruda tarafsız olamadım bir başka ülke siyasi tehlike olarak İslam’ı görüp,gerekli tedbirleri alabilmek için neler yapabileceğine kafa yorup,İslam hakkında bilgi sahibi olmaya başladığında ne kadar Müslüman olmaya başlamışsa T.C devletinin de Kuran dağıtması bir o kadar misyonerlik hareketi olarak algılanabilir.
    4-Bu konuda çok da saf olmamak gerek,birileri terörün dinini belirlemişse,karşısındakine artık tüm savunma hakkını teslim etmiş demektir.
    Devlet eli ile bu işin yapılmasını onaylıyor muyum?HAYIR.Devletin bir başka güvenilir kurumu irtica lafını ağzından düşürmezken,hak eline geçiren bir kuvvet başka bir devlet kurumunu savunma kalkanı olarak kullanabilir.Doğru mu?Hayır.Bu kurum devletten bağımsız olmadıkça doğruluğu tartışılır pek çok olayla karşılaşacağız.
    Sorularınız temelini oluşturan,diyanetin devlet kurumu olması hakkında düşünceniz nedir peki?Yaşlı teyze ne yapsın?

  11. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    yorumlar bakıs acısına gore degisebilir.
    ornegin;
    ben bir ingilizim,sultanahmet camii’i gormeye geldim.istanbula gelen turistlerin en cok gormek istedigi yerlerden biri.bu camiiyi yaptıran ilahi kudretin nasıl bir sey oldugunu ogrenmek isteyebilirim.bunu sokaklara cıkıp gonullu kitap dagıtarak veya birilerini ikna etmeye calısarak misyonerlik yapmak amacıyla oldugunu dusunmeyin.

    adam sultanahmet’e gelmis,muslumanların ibadet yeri.muslumanların ibadet yerinde muslumanların kitabını vermek,yabancıların onu anlamaya calısmasını kolaylastırmak illa misyonerlik anlamı mı tasımalı?

    siz avrupa’da bir kiliseye ziyarete gittiginizde,size turkce bir incil verseler.bunu hemen misyonerlik olarak mı dusunursunuz?evet cunku misyonerler dısında hic kimse incili alıpta turkceye cevirmez.
    ancak 600 yıl islamın bayraktarlıgını yapmıs turkiye kuranı alıp ingilizceye cevirebilir.bunun adı misyonerlik olmaz.

    misyonerlik yapacaksanız eger yada adına misyonerlik demek isterseniz,bu devlet eliyle yapılmaz.gidersiniz yabancı ulkelere tıptı incilciler gibi elinizde kitap dagıtırsınız,yada o ulkenin sivil toplum kuruluslarını kafalamaya calısırsınız vs.

    bu misyonerlik degil ama,misyonerlere ornek teskil etmeli.

  12. Yazan:Kıvanç tarhan Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Sayın Bigalıoğlu,

    O halde Ayasofya’ya Aya İrini’ye gelen turistlere de Diyanet tarafından İncil dağıtılsın. Zira oraya gelenler de o kiliseleri yaptıran ilahi güç nedir merakı içinde kalmasınlar.

    Kıvanç

  13. Yazan:FST Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Sayın Ç-Z,

    Uzun mesajınızı dikkatle okumama rağmen net birşey anlayamadım.

    Diyanet işleri ile ilgili genel olarak soruyorsanız, Diyanet İşleri başkanlığı tez elden kapatılmalı, devletin din üzerinde denetleyici ya da düzenleyici bir etkisi kalmamalıdır, düşüncem budur.

    Devletin dinle ilgili devasa bir kurum beslemesi ancak resmi ideolojisini halka dayatma, din aracılığıyla toplumu denetleme amaçlı olabilir, bu vesileyle toplanan vergilerin çarçur edilmesi, imamlara maaş ödenmesi, camilerin elektriğinin bedava olması, merkez ve taşra teşkilatlarındaki maaş ve benzeri ödemeler vs. fuzulidir, bu teşkilat derhal kapatılmalıdır.

    Sorduğunuz buysa görüşüm budur.

    Bu arada şöyle bir şey demişsiniz:

    Türkiye devletinin dünyaya İslam’ı yaymak gibi bir derdi yok tabii,ama doğru İslam’ı anlatacak,İslam ve terörü yan yana koyan insanlara bunun yanlışlığını delilleri ile anlatacak birilerinin de olması gerekir.Bunun için F.Gülen’in ABD den gelmesini mi bekleyeceğiz 

    Bunlar zaten yapılıyor, İslamı doğru anlattığını zannedenlerin önce kendilerini bir yoklamaları gerekir. Fethullah Gülen ABD’den gelmese de olur, devir internet ve uydu devri bir şeyanlatacaksa oradan da anlatır. Bunlar benim ilgi alanım dışında, umursamıyorum bile. Ancak devletin 50.000 YTL’si doğrudan benimle ilgili, ben onun peşindeyim.

    FST

  14. Yazan:FST Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Sayın Bigalıoğlu,

    Meraklısı için Kuranı Kerim’in ingilizcesi bol miktarda piyasada mevcut, muhtemelen yurt dışında ücretsiz dağıtan sivil teşkilatlar da vardır. İlle de Sultanahmet’i ziyarete gelene birer tane vermek gerekir mi, bence su götürür bir tartışmadır.

    Şöyle demişsiniz:

    ancak 600 yıl islamın bayraktarlıgını yapmıs turkiye kuranı alıp ingilizceye cevirebilir.bunun adı misyonerlik olmaz.

    Mantığı pek anlayamadım, İslamın bayraktarlığı meselesi de bana göre çok net olmamakla birlikte, Hindistan ve Pakistan bu işlerde bizden çok daha ileridir, adamların anadili de ingilizce olduğundan sayısız İslam kitabı Kuran dahil ingilizce basmışlar. Yabancılara din tebliği etmeye misyonerlik demenin bir mahzuru yok, adı üstünde ortada bir “misyon” var, İslam dinini ingilizce olarak, yabancılara yaymaya çalışmak.

    Bunda da problem yok, dinler arası serbest piyasada kim neyi beğendirirse artık. Sadece benim paramla yapılan işe burnumu sokarım, kimse benim adıma iyi olduğunu zannettiği bir işi sorgusuz sualsiz yapamaz. Ha, bir etkim olur mu, karınca misali yazıyorum, ben dedim diye diyaneti kapatacak halleri yok.

    FST

    (Bu arada misal olsun diye hatırlatayım, II. Abdülhamit bu işlerin kompedanıydı, misyonerliğin alasını yapardı Çin’de, Afrika’da filan. Türkiye’de Amerikan misyonerleri cirit atarken Abdülhamit’in adamları da Çin ve Afrika’yı gezerdi, Bülent Ecevit’in dedesi mesela Çin’de görevliydi))

  15. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    sayın FST,
    siz bankalarda batan 50 milyar ytl’nin hesabını soramıyorsunuz ama,maasahlah diyanetin harcadıgı 50 bin ytl’nin hesabını baya guzel sorabiliyorsunuz.

    basit bir kitap dagıtma olayının arkasında bu kadar cok sey arama hassasiyetini nelere borcluyuz acaba herkese sormak isterim.

    su fethullah hoca hakkında da herkes bir seyler soyluyor.bir ara tv’de seyretmistim.adam adını bile bilmedigimiz ulkelere okullar yaptırıyor,onlara turk kulturunu asılıyor.bunda siz ne sakınca goruyorsunuz onu da anlamıs degilim.

    yada buradaki yazar arkadaslar bir ara fettuhlah gulen’in yaptıgı kotu seylerle ilgili bir yazı yazarsa bizde ogrenmis oluruz.ne var bu adamla alıp verilemeyen diye.

  16. Yazan:VolkanS Tarih: Eyl 23, 2007 | Reply

    Sorun diyanetin bedava Kuran dağıtması değil, diyanet işleri başkanlığı diye devlete bağlı bir kurum olması.

    Eğer böyle bir kurum varsa Kuran da dağıtır, ilmihal de basar, konferans da düzenler, misyonerlik de yapar. Ve bunları yaparken de her devlet kurumunda görüleceği üzere israf da eder.

  17. Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply

    Sn.FST,
    Anlamamış olmakta haklısınız yazana kadar kaç kez ara verdim hatırlamıyorum hoş ara vermemiş olsaydım da lafı dolandırmadan anlatabilme becerim yok maalesef.

    Kısaca diyanet ile ilgili düşünceniz önemliydi zira sorunuz bir devlet kurumunu sadece bütçesini nasıl harcadığı ile ilgili değil aynı zamanda görevi,hedefi ve sorumluluğu ile de alakalı.Görevini varlığını benimsemiş olduğunuz bir kurumu, seçimlerinin doğru yada yanlış olmasından dolayı eleştirebilirsiniz ve bu noktada 50.000 nin hesabını sormanız,Kuran dağıtmak tanıtım için seçilen doğru bir yol mudur diye sorgulamanız yerindedir ama diyanet üzerinden laikliğe atfen soru sormanız pek yerinde olmaz.

    1.madde de vurguladığınız gibi” Türkiye Devletinin (ki laik olduğu söylenir)”…evet söylenir ama dinin dozu,uygulaması dahi devlet tarafından belirlenir ve hatta engellenebilir olduğuna göre “T.C devleti laiktir” söylendiği ile de kalır.

    Devlet bünyesinde var olan ve bağımsız olmayan bir kurumun icraatlarının esas sorumlusu,devleti yöneten siyasetçilerdir.
    Diyanet aracılığı ile din üzerinde baskı ile kontrol sağlayan iktidarlar olabileceği gibi yine onun aracılığı ile sizin tanımınızla “misyonerliğe soyunanlar da olabilir.

    (baş örtüsü yada genel olarak örtünmek ile ilgili devlet siyaseti ile yönetilen bu kurumun bağımsız ve doğru bildiği üzere fetva vermesini beklemek saflık olmaz mı?)

    “Türkiye devletinin dünyada İslamı yaymak gibi bir misyonu mu vardır?”diye sormuşsunuz,devlet kendi sınırları içinde İslamı, kendi bütçesinden maaşladığı memurlara “görev”olarak sunmuşsa onlardan dünyaya açılmalarını,kendilerini aşmalarını,maaşlarını hak etmek için ellerinden geleni yapmalarını da beklemiş olabilir.

    Diyanetin devlet içinde varlığını kabul ederek maddelediğiniz sorulara cevap verecek olursak;50.000 ytl fazladır,daha aşağıya mal edilip bu tanıtım maliyeti düşürülebilir,düşen maliyet ile dağıtılacak Kuran adeti arttırılıp,dağıtma nıoktaları fazlalaştırılabilir.Ve hatta kuran ile beraber daha teferruatlı din bilgisi edinmek isteyen meraklı turistlere rehberlik etmesi için oluşturulacak diyanet danışma ofislerinin adresleri de el broşürü olarak dağıtılmalıdır.

    Yok daha sonra açıkladığınız gibi diyanetin devlet bünyesindeki varlığına karşı iseniz tüm maddelediğiniz sorular anlamsızlaşıyor.

    Bu kadar açıklayabildim dilerim anlamanızı kolaylaştırabilmişimdir bu sefer!

  18. Yazan:Ece Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply

    Devletin dağıttığı Kuran ı kerim de, örtü ayeti diye bir ayet olmaMalı..
    O kısımlara dipnot düşmeliler..

    “KAMUSAL ALANDA , ÖRTÜLERİNİ YAKALARININ ÜZERİNE AÇSINLAR “ diye..[çarpılacağım, ramazan günü:) ama diğer türlüsü çok ironik oluyor..]

  19. Yazan:Ç-Z Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply

    Bardakoğlu basın klubü adlı bir tv programında o dipnotu düştü zaten.
    “Kuran’da örtünmek var ,kamusal alanda örtünmekle ilgili kısım siyasileri ilgilendirir,bu soruya ancak onlar cevap verebilir”diyerek yumuşak bir vuruş ile ayağındaki toptan kurtuldu..”örtünmenin yeri zamanı yoktur,siyasetçinin örtünmenin mekanını,zamanını belirleme,Kuran’ın örtünün dediğinin tersine açın deme hakkı yoktur,bu inanca müdahaledir”diyemedi.Bir devlet memuru din adamı olarak, laik sisteme laf etmedi/edemedi.
    Etse ne olurdu,devlet işlerine din mi bulaştırmış olurdu,bir devlet memuru olarak tarafsızlığına gölge mi düşerdi?

  20. Yazan:izlenimler Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply

    Sn. Bigalıoğlu,

    siz bankalarda batan 50 milyar ytl’nin hesabını soramıyorsunuz ama,maasahlah diyanetin harcadıgı 50 bin ytl’nin hesabını baya guzel sorabiliyorsunuz.

    Gazetede okuduğum haber diyanetle ilgili, bankada batan paralarla ilgili 2004 yılında yazılar yazdım. Diyanet bir örnektir sadece, az ya da çok vergilerden toplanan paranın hesabını soralım demeye getiriyorum.

    Yoksa Volkan’ın da dediği gibi böyle bir kurum varsa niye harcıyorsun demek çok makul sayılmaz. Başkasının parasını harcayan bu adamlar kendileri için en iyi imkanları oluşturmaya çalışacaklardır, kaçış yok.

    Hacda Diyanet teşkilatının sürdüğü 5 yıldızlı saltanatları hatırlayın.

    su fethullah hoca hakkında da herkes bir seyler soyluyor.bir ara tv’de seyretmistim.adam adını bile bilmedigimiz ulkelere okullar yaptırıyor,onlara turk kulturunu asılıyor.bunda siz ne sakınca goruyorsunuz onu da anlamıs degilim.

    Ben Fethullah hoca ile ilgili iyi ya da kötü birşey söylemedim, hatta hiçbir şey söylemedim. Yaptığının iyi ya da kötü olduğunu yargılayacak durumda da değilim. Onun misyonerliği beni ilgilendirmez, zira kendi paralarını harcıyorlar. Benim yazımda Fethullah Gülen geçmediği gibi zımnen “misyonerliği yapacaksa devlet dışı oluşumlar yapmalı” diyerek Fethullah Gülen’e de kapı açmış oluyorum.

    FST

  21. Yazan:izlenimler Tarih: Eyl 24, 2007 | Reply

    Sayın Ç-Z

    Yok daha sonra açıkladığınız gibi diyanetin devlet bünyesindeki varlığına karşı iseniz tüm maddelediğiniz sorular anlamsızlaşıyor.

    Bu kadar açıklayabildim dilerim anlamanızı kolaylaştırabilmişimdir bu sefer!

    Evet, şimdi biraz daha anlaşılır olmuş.

    Diyanet ve benzeri kamu kurumlarının gereksizliğine inanıyorum, öte yandan bunların ortadan kaldırılmasının imkansızlığının da farkındayım. Sadece sorular soruyorum, “Aferin, devlet Kuranı ingilizceye çevirmiş, İslamı tüm dünyaya yayayacak” şeklinde huzur içinde düşünenlerde şüphe uyandırmaya çalışıyorum. Zira bu yolla islam yayılmayacağı gibi yapılan şey savruk bir devlet israfından ibarettir.

    Misyonerlik gönüllü bir faaliyettir, devlet memurları ise gönüllü olsalar parasız çalışırlardı. Gönüllü çalışma Fethullah hoca öğretmenleri gibi Afrikanın ortasında zor şartlarda az parayla yapılan iş gibi olur. Hiçbir Diyanet memurunu Türkiye
    ‘deki maaşına ilaveten 2000 dolardan aşağı para vererek dışarı gönderemezsiniz.

    Mesajım kısaca budur. Yani devletin olmaması gereken alan çoktur ama sanki bunlar doğal görevi gibi kabul edilir. Diyanet’in yıllık millete yükü 2 Milyar dolardan belki fazladır, bu parayı neden ödeyelim? (Diğer kamu kuruluşlarını tek tek saymıyorum, siz düşünüp bulun. Bir örnek olarak devlet üniversitelerini verebiliriz)

    FST

  22. Yazan:alican Tarih: May 1, 2008 | Reply

    1 Mayıs işçiler için çoooook önemli bir gündür.İşçiler bu günün ne kadar değerli olduğunu biliyorlar.Ama savaşlar çıkarıp,polisleri zor duruma düşürüyorlar.BENCE 1 Mayıs KUTLANMASIN!!!

  23. Yazan:fatih Tarih: Ağu 10, 2008 | Reply

    misyonerlik faaliyetleri hakkında bir şikayetiniz yok ama dağıtılan 10000 tanecik Kuran sizi çok üzmüşe benziyor.
    Hangi saflarda olduğunuzu açık ediyorsunuz.
    şu anda internetten bedava incil sipariş ediyorum.istanbul’un göbeğinde arabalarla bedava dağıtılıyor zaten.onlar yapınca vicdan özgürlüğü değil mi?
    ya çok safsınız ya da hain.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin