RSS Feed for This Post

Herkesin Var Bir Planı Amma…

Uzun bir zamandır vakit bulup da ne gündemi ne de başından kalkmadığımız neti takip edebildik. Nihayet sizlere kavuştuk. Bunları belirtmemin sebebi bu ayrılıktan ötürü bir özür ve yazımda göz önünde bulunduracağım üslubuma bir giriş ki o da şu; siyasetten bir müddet uzak kalınca renkli gözlüklerimi çıkartıp çıplak gözle bakabilme imkânı buldum. Yazıda da bu objektif yaklaşımı korumayı tercih edeceğim. Korumamız gereken duruşumuzu, seçim sonuçlarıyla analiz edelim.

Siyaset bir iktidar mücadelesidir. Çatışmacı da olur uzlaşmacı da. Herkes kendi çerçevesindeki doğru için kavga verir, iktidarı kendi görüşünün doldurmasını ister. Seçim sonuçlarına baktığımızda milletin değerlerine sahip çıktığını, tarih boyunca içinde barındırdığı potansiyeli fırsatını bulduğunda ortaya çıkardığını gördük.Cumhurbaşkanlığı seçiminin ve meclis seçiminin yalnızca Türkiye için değil, dünya tarihi için de büyük önem arz ettiğini daha önceden defalarca belirtmiştim. Tarihe adını altın harflerle yazdıran bu milletin işi henüz bitmiş değil. Dışa açılan insanımın siyasetteki mücadelesi de işte bu. Ülkemizdeki siyasetin sosyolojik çatışmasının temel kaynağı da bu. Bir yanda kabuğunu kıran ve patlama yaşayan liberal yöndeki muhafazakarlar diğer yanda jakoben elitler. Bu yönüyle mücadele milli ve manevi hisler de içeriyor.

Peki, nedir Ak Parti’nin değeri. Objektif olarak bir hiç. Öncekiler gibi o da geçip gider. Sübjektif olarak tek bir önemi, bu mücadelede sonuca giden yol olan demokrasiye bir araç olması. Zaten insanların içini büyük bir değerlerle doldurduğu manalar insanlardan kurulu bir parti ile ne açıklanabilir ne de bağdaştırılabilir. Üstelik Ak Parti’ye mensup birçok insanın yaptığı yolsuzluk, kayırma ve hatalar ortada iken… Bu yönden seçim sonuçlarına bakıp gözlerindeki gözlüklere iyice sarılanlar siyasetin çatışması içerisinde kendilerini ve sahip oldukları değerleri eritebilirler. Bu ikilem değerlerimiz içerisinde İslam’ın bir yandan siyasete yakın ve hatta iç içe olan bir din olması bir yandan da siyasetten şeytandan kaçarcasına uzak durulması tavsiyesiyle tanımlanabilir.

Gelelim seçim sonuçlarına… Türk siyasetinde izlenen üç damar kendini bu seçimde belli etti. Ekonomi, laiklik ve bölücülük… Partiler bu açılımlarla seçmenin podyumuna çıktı.

Ak Parti, ekonominin, istikrarın temsilciliğini aldı. Tabi daha önemlisi demokrasinin. Cumhurbaşkanlığı seçiminde halın iradesine yapılan haksızlık Ak Parti’yi yüceltirken rakiplerini düşürdü. Sanal muhtıra da ters teperek Ak Parti’ye ilk seçimlerindeki benzer bir desteği sağladı. Burada siyaset geleneğimizdeki iki konjonktür dikkatimizi çekiyor. Mağduriyet ve dik duruş. Ak Parti bu anlamda sağlam bir siyaset çıkartarak oyunu büyük bir derecede artırdı.

Yeni meclis bu sonuçlarla çok daha büyük meşruiyet kazandı. Oy oranı artmasına rağmen sandalye sayısı düşen Ak Parti, önceki dönemden daha güçlü olacağı düşüncesindeyim. Cumhurbaşkanı seçiminde, yeni anayasa hazırlamada öncekinden daha güçlü olacak, çünkü DP ve Anap örneğinden ders çıkarmış bir MHP olacağı bekleniyor.

Bu yeni dönemde AB reformlarına hız katılmalı, işsizlik ve tarımdaki sıkıntılara acil çareler aranmalı. Terörle mücadele profesyonelleştirilmeli, Kuzey Irak konusunda diplomatik adımlar güçlendirilmeli. En önemlisi de merkez kimliğini geliştirmeli…

CHP, her seçimde olduğu gibi bu seçimde de halkın karşısına laiklik vizyonuyla çıktı. Ama her zamanki uzaklığını koruduğu için halk tabanında laik-anti laik mücadelesi olmadığını hesaplayamadı. Yani AK Parti’nin ekonomisi, MHP’nin terörü gibi somut bir açılım değildi. Aldığı %20lik oy oranını başarısız bulması bana mantıksız(!) geliyor. Çünkü bu açılımla, sol bu kadar, maksimum bu. Halktan kopuk, halkı cahil ve mantıksız gören bir sol ancak bu kadar işleyebilir. Seçim sonuçlarına baktığımızda CHP’nin dedikleri gibi hiç de halka mal olmuş bir parti olmadığı, tamamen bölgesel olduğu gözükmektedir. Bu bölgelerin fil dişi kulelerin yükseldiği yerler olması, siyasetimizde sosyal demokrasinin elit barajını aşamadığının bir göstergesi. Mitinglere katılanların iddia edildiği gibi orta sınıf olmadığı aksine rant ekonomisinin üzerinden geçinenlerin olduğu kanıtlanmış oldu. Geçen dönemde en beceriksiz siyasi kanadın muhalefet olduğu belliydi. Bu anlamda MHP canlılık getirebilir.

MHP, bölücülük tehdidinin varlığıyla çıktı vitrine. Son iki yıldır yaşanan olaylar da buna konjonktür oldu veya olduruldu. Her ne kadar seçimden sonraki sonuçlara bakarak toplum mühendislerinin başarısız olduğu söylenilse de şahsım adına bu görüşü paylaşmıyorum. İstenilen kısmen gerçekleştirildi. Fakat MHP’nin meclise girmesinin demokrasi adına katkı olduğunu düşünüyorum. Farklı fikirlerin mecliste dillendirilmesi olumlu bir gelişme olacak. Bir yönden de güçlü bir iktidarın yanında güçlü bir muhalefetin olması da gayet iyi bir gelişme. Yalnız MHP’nin üzerinde dikkatle durması gereken bir şey var ki o da üslubu. Geliştirilecek politikalarda 2000li yıllarda olduğumuzu unutmamalı. Meclisteki duruşu da önemli, Ak Parti ve CHP arasındaki konumunu iyi belirlemeli, DP ve Anap örneklerini unutmamalı. Bu MHP için tehditten ziyade demokrasinin sağlılık bir şekilde yaşatılabilmesi için millet iradesine güvenmesi gerektiği hususunda bir hatırlatma…

Bağımsızlara gelince, burada yapılacak analiz meclis barajının eskisi kadar etkili olmadığı, seçmenin kararları doğrultusunda demokratik bir kanalın işleyebileceğidir. Tabi ki yeterli bir sistem oturmamış olsa da yeni bir çözüm gerçekleştirildi. DTP’li vekillerin terör konusundaki yansıtacakları fikirler önemli, demokratik kanalı seçmiş olduklarını unutmamalılar.

Bu analizlere bakarak seçim sonuçlarının gayet iyi neticelendiğini söylemek yanlış olmaz. Ama bunu Ak Parti’nin zaferi olarak yorumlamak zannımca tam olarak doğru bir analiz olamaz. Halkımız kendisine, demokrasisine sahip çıktı. En başa dönecek olursak Türk siyasi mücadelesinde çevre ile merkez arasındaki bu çatışma farklı bir platformda devam edecek. Kendisini bulan Anadolu insanı dünyaya açılımını er ya da geç gerçekleştirecektir. Fikri hayatında manevi değerlerle dolu olan insanımız seçim sonrasında insani subjelerin galibiyetine aldanmamalıdır. Dediğim gibi yol demokrasidir. Bu seçimlerin galibi görünen Ak Parti ise yalnızca buna bir araçtır.

Nitekim yıllardır hazırlanan tezgâhları bu sitede yorumlarken insanlardan medet ummadık. Doğrusu da budur. Yoksa seçimi kazanan Ak Parti mi kazandıran İzmir’deki bir hurdacı, Danıştay’ın kapısında bekleyen bir polis memuru, Nokta Dergisinin araştırmacı yazarları, Şemdinli’de gafa düşüp “Tanırım, iyi çocuktur” diyenler mi? Seçimlerin arifesinde sürekli ülkemiz ve insanları üzerinde tezgâhlanan planlardan bahsettik durduk. Evet, herkesin bir planı var amma unutmayın, O’nun da var bir planı…

Yazarın sitesi: www.pakvizyon.com

 

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 25 Yorum

  2. Yazan:Arife Tarih: Tem 26, 2007 | Reply

    Talha Bey,

    Bu yazınızda ortaya koyduğumuz objektiflik için teşekkür ederim. Analizleriniz ise son derece başarılı ve yerinde. Bundan sonra neler yapılsa müsbet olur noktasındaki değerlendirmeleriniz ise çok önemli.

    İnşallah, yeni dönemde bizleri temsil etmeleri için vekaletimizi verdiğimiz vekiller ve partileri, ülkemiz adına en güzeli umulan hizmetlerle görevlerini layıkıyla yerine getireceklerdir.

    Burada kaybedenin olmadığı, hepimizin kazandığı gözden kaçmamalıdır.

    Saygılarımla,

  3. Yazan:Arife Tarih: Tem 26, 2007 | Reply

    Yazacaktım, unuttum.
    Saygı ile arz ederim;

    “Düne dair ne varsa dünde kaldı can cağızım, bugün artık yeni şeyler söylemek lazım.”
    Ne de güzel söylemiş Mevlana…

  4. Yazan:Mehmet Edebali Tarih: Tem 26, 2007 | Reply

    Talha Bey,
    Öncelikle, elbetteki AKP’nin bu büyük başarısında toplumda gerçekleşen derin değişim ve güçlenen toplumsal bilincin rolü büyüktür.
    Aynı zamanda ben her zaman AKP’nin büyük emeklerle sağladığı ekonomik başarıların, seçim gününe kadar durmak bilmeyen aktif dış siyasetin (İran-doğalgaz ön mutabakatı tarihi bir zaferdir)ve daha nice icraatların da hakkını vermek taraftarıyım.
    Nitekim bu üstün başarı karşısında CHP’nin kullanabileceği tek koz rejim tehlikesi paranoyaları, MHP’nin ki ise şehit cenazeleri istismarı idi.
    AKP’nin güçlü eline karşı bu iki “mühim” argümanın sönük kaacağı ise aylar öncesinden belliydi.
    Bahsettiğiniz üzere iktidar mücadelesi “projeler ve toplumsal talepler” üzerinden verilir.
    Seçimin an basit sonucu ise “korku paranoyaları” ve “antidemokratik kamplaşma” üzerine AKP’nin “halkçı” ve “demokrasi yanlısı” duruşunun kazandığı beklenen büyük galibiyettir.
    Tam bir referandum olmuştur.
    Herkesin bir planı var amma…
    AKP: 46,7 – Toplum Mühendisleri: 00.0

  5. Yazan:Haydar Tarih: Tem 27, 2007 | Reply

    Sayin Talha Can,
    “Terörle mücadele profesyonelleştirilmeli…” sozunuz dikkatimi cekti.

    Bunu biraz acarmisiniz lutfen.
    Selamlar.

  6. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 28, 2007 | Reply

    Teşekkürler Arife Hanım,
    Mevlana’nın sözü seçim propagandaları sırasında yaşanan kutuplaşmaları aşabilmek adına çok önemli. İnsanımız siyasetin yıkıcı değil yapıcı taraflarıylailgilenmeli.
    Sayın Edebali,
    Belirtttiklerinize bir şey ekleyeyim; Bu seçimde mağlup olan fildişi kulelerin yüksek tepelerinden derinlere yüzeysel olarak yönelen dar bakış açısı, galip gelen ise zeminden kucaklaşan, yüzeyi derinlemesine saran geniş bakış açısı olmuştur. Bundan sonraki seçimlerde de sandığın sahipleri eğilimini bu yönde yapacaklar, kendilerine en çok sahip çıkanlara sandıklarında sahip çıkacaklardır. http://www.pakvizyon.com/?p=235
    Haydar Bey,
    “Terörle mücadele profesyonelleştirilmeli…” derken şunu anlatmaya çalışıyorum. Efendim, dünyada terörle mücadelede izlediğimiz yöntemle tekiz ve en başarısızız. Terör bir sinektir. Biz ise sineği balyozla kovalıyoruz. Profesyonelleşme demek sineği sineksavarla yok etmek demek. Yani özel timlerle…
    Sedat Laçiner’in dediği gibi “Binlerce askerin 20-30 teröristin, bazen 3-4 teröristin peşinden koştuğu olaylara bizler ‘operasyon’ diyoruz. Son derece verimsiz bir yöntem. Çoğu zaman hava desteğinin zayıf olduğu, gerekli teçhizatın askerde olmadığı bir yöntem. Tam bir balyozla sivrisinek avlama örneği… Oysa ki 35 teröristi ortadan kaldırmak için en az onlar kadar esnek hareket edebilen, emir-komuta zincirinin olabildiğince gevşetildiği, ileri teknoloji ile donatılmış, en önemlisi profesyonel ve işinin ehli en fazla 100, bilmediniz 150 komandoya ihtiyaç vardır. Yani 100-150 rambo türü askere ihtiyacınız var. Sadece teröre karşı eğitilmiş birimlere ihtiyacınız var. Dağların çevresinde yine askeri birimler bulundurarak bu nokta vuruşu yapabilen terör ekiplerine destek olabilirsiniz. Ancak asıl mücadeleyi terör timleriyle, yani ‘sineklik’le yapmak zorundasınız. Aksi takdirde 10.000 askeri, eli silahlı 35 kişinin karşısına dizmek demek felakete davetiye çıkarmak demektir.”
    Daha ayrıntılı ve açıklayıcı bilgi için:
    http://www.usakgundem.com/haber.php?id=12426
    muhabbetle…

  7. Yazan:Haydar Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Talha Bey,

    Ve boylelikle terorun sonunu gelir diye dusunuyorsaniz sizin adiniza uzuldugumu belirtmeliyim.
    Derman olarakda “esnek hareket edebilen, emir-komuta zincirinin olabildiğince gevşetildiği” yani herturlu kural ve kanunu ihlal etmesine gozyumulan “profesyonellere” birakmayi, tabiri caizse devlet eliyle teror yapmasini oneriyorsunuz.

    Uzulerek ifade ediyorumki bukadar onemli bir konuya bu denli SIG yaklasilabilir. Silahla, askerle, kontrgerrilla ile bitirilecek olsaydi yuz sene oncesinde bitmis olurdu.
    ***

    Sadece 1980 den buyana olanlara bakarsak dahi; 27 sene once 9 kisi olan bu adamlar zaman zaman onbinlerle ifade edilen rakamlara ulasmis, 1980 de dogan bebekler bile daglardan emekli olmus, onlarin cocuklari daglara cikmistir. Kontrgerilla ile bu daga cikma son bulacak diye dusunmediginizi umuyorum.

    Meselenin birazcik daha derinine bakabilirseniz, bazi kesimlerin bunun bitmesini istemedigini, halbuki kurtlerin en dogal haklarinin iade edilmesi ile bunun sona erecegini biliyorlar. Fakat; bu durumda o kesimlere ihtiyac kalmayacak ve devlete, hukumete mudahele edecek gerekcesi kalmayacaktir.
    ***

    Gectigimiz yillarda MGK de alinan kararlarda “irtica ile mucadele en onemli sorundur” dedikten sonra olmayan “irtica sorunu” adina basortulu kizlara ve onu temsil eden milyonlara gozdagi verilmis, daha sonrasinda irtica/basortusu ile mucadele profesyonellestirilmis, yargilanamayan, “gevsek” eller tarafindan kamusal alandan silinmistir.
    Cumhuriyetin basindan beri insanlarin dini inanci ve anadillerini stres malzemesi yaparak ulkenin kaynaklarini vergi vermeyen yardimlasma kurumlari araci ile somurenlerin ve onlarin tasdik makamlarinin saltanati, artik bu donem herkesin destegini ve gonlunu fetheden AK Parti zamaninda nihayete kavusturulmalidir.
    ***

    Her iki mesele de makul ve siyasi caresi olan mevzulardir ve Profesyonellestirilmis” tiplerle cozulemez.

  8. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    hangi dik duruş,DTP nin karşısındaki dik duruş mu?Seçim yatırımındaki dik duruş mu?Güneydoğu ve doğu siyasetindeki dik duruş mu?
    bu şuna benzedi;’askerlerin yan yatıp kalktıkları’
    Dik duruş;90 derecedir,0 derece değil…

  9. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    bu seçimi kazananlar;
    kömür ve makarna ihtiyacı olanlar
    DTP ve onun destekcisi parti
    Tuncay Özkan
    Fındık üreticisi(seneye de yerel seçimden faydalanırlar,sonra yandılar)
    Tarım Kredisi alanlar
    Devletten alacağı olanlar
    Müdür olacaklar işe girecekler
    ve tabbii ki PKK ve yandaşları…

  10. Yazan:Ece Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Sn emito
    Bu seçim bir demokrasi referandumuydu..
    Kazanan demokrasi oldu..

    saygılar

  11. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    hangi demokrasi?
    kazanıldığında demokrasi,kaybedildiğinde ne oluyor?
    seçim ekonomisinden dolayı bizim kul hakkını yemekte demokrasi…
    Erbakan hocam bütün suç sizde,
    Kapıları düzgün kapatsadınız bu mübareklere kul hakkını(makarna ve kömürler)iyi öğretsediniz.Suçlu sizsiniz…

  12. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Haydar Bey,
    verdiğim linki umarım dikkatle okumuşsunuzdur. Mevzumuz terörle mücadele, savaş değil ve Doğu sorunundan da bahsetmiyorum. Ortada bir gerçek var, terörle mücadele konusunda başarılı olamamamız.
    “Derman olarakda “esnek hareket edebilen, emir-komuta zincirinin olabildiğince gevşetildiği” yani herturlu kural ve kanunu ihlal etmesine gozyumulan “profesyonellere” birakmayi, tabiri caizse devlet eliyle teror yapmasini oneriyorsunuz.” buyurmmuşsunuz, esneklikten kasıt hukuken kurallardan ödün verme değil, hgüvenlik güçlerinin hareket kabiliyetinden bahsediyilor. Gerilla çatışmacılarına karşı binlerce kişilik ordunun hareket esnekliğiyle küçük timleri karşılaştırınız. Emir Komura zincirinin gevşetilmesi ise hiyerarşik çözünme değil, basamak sayısını ve çetrefili azaltma anlamındadır.
    Bakın, neredeyse her gün şehit veriyoruz, bir kurşun bile sıkmadan kendimizi hengamenin içerisinde buluyoruz, bunu otoriterler söylüyor, ordu düşman için vardır, savaş için vardır fakat litaratürlere bakınız terörle savaç olmaz mücadele olur. Bütün dünya terörle mücadeleyi özel polis birimleriyle gerçekleştirirken biz koca bir orduyu konuşlandırıyoruz, bir de bunun harcalasını düşünün(!) Bizimkine benzer bir uygulamayı İrlanda yapmaya çalışıyor, sonuç hezimet.
    Acemi askerlerle, atıştan, siperden anlamayan askerle dağı mesken edinmiş teröristlerle mücadele edersen böyle dökülürsün, uzmanlaşmak gerek, Özel Harekat, Özel Tim var, terörün rakibi bunlardır.

    Sedat Laçiner’in röportajını vereyim:
    Radikal’de Neşe Düzel ile konuşan Sedat Laçiner’den çarpıcı iddialar…

    * Gabar’da 35, Cudi’de 100 PKK’lı terörist var. O dağlara binlerce asker yerine, işini iyi yapan, eğitimli SAT türü kişileri gönderirseniz işi bitirirsiniz. Ama gönderilmiyor işte * Gabar’da 35, Cudi’de 100 PKK’lı terörist var. O dağlara binlerce asker yerine, işini iyi yapan, eğitimli SAT türü kişileri gönderirseniz işi bitirirsiniz. Ama gönderilmiyor işte

    * Orduyla iç güvenlik sağlanmaz. Siz 10 bin kişiyi oradan oraya sevk ederken 50 kişi ıslık çalarak başka yere gidiyor. Türkiye, teröristle mücadeleyi askerle yapan tek ülke

    * Sınırlar delik deşik. Bir büyükelçi, ‘Bizim uydular İran’dan yüzlerce, Irak’tan binlerce teröristin girdiğini gördü. Sizinkiler niye izin veriyor, niye rahatça giriyorlar?’ diye sormuştu

    NEDEN? Sedat Laçiner

    Türkiye acılarla dolu bir dönemden geçiyor. Tam seçimlere yaklaşırken, PKK terörü anlaşılmaz bir şekilde artıyor. Çocuklarımız, askerlerimiz, subaylarımız ölüyor. PKK’nın ne istediği, amacının ne olduğu bir türlü anlaşılmıyor. Kiminle işbirliği yapıp, kimin hesabına çalıştığı da… Karakollarımızın nasıl bu kadar kolay basıldığı, askerlerimizin niye bu kadar korunmasız oldukları da anlaşılamayan konular arasında… Türkiye’nin K. Irak’a bir askeri operasyon yapıp yapmaması tartışılırken, akıllara takılan bu soruları uluslararası siyaset, hukuk ve güvenlik üzerine araştırmalar yapan sivil düşünce kuruluşu Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK)Başkanı doçent Sedat Laçiner’e sorduk. Geçmişte ASAM’ın stratejistlerinden olan Sedat Laçiner’in, IRA terörü, Ermeni meselesi, Türkiye-AB ilişkileri, Irak savaşı ve Türkiye üzerine yayımlanmış kitapları var.

    Türkiye tam seçimlere giderken PKK saldırılarını artırdı. Ne istiyor? Ortamı germenin, seçimleri erteletecek askeri bir müdahaleye yol açmanın PKK’ya nasıl bir yararı var?

    Türkiye’de bir askeri darbe olsa… Sıkıyönetim ilan edilse, PKK çok mutlu olur. Çünkü PKK’nın büyüdüğü zeminlerdir bunlar. PKK, Kürtlere hak verildikçe zemin kaybeder. PKK terör eylemleriyle ülkede sivil siyaseti boğmak istiyor. Türkiye’nin AB ve demokratikleşme sürecini tersine çevirmek istiyor. PKK, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkıyor. Zaten şu açık ki, Türkiye’de zıt uçlar birbirini besliyor.

    Zıt uçlar kim?

    Kürt ulusalcılarla Türk ulusalcılar birbirini destekliyor. Ülkede terör dönemine geri dönülmesini isteyenler, ‘Kürt meselesinin sadece silahla çözülebileceğini, demokratikleşmenin çözüm olmayacağını, AB üyeliğinin yanlış olduğunu, Türkiye’nin dışa kapanması gerektiğini, Batı demokrasisinin ülkeyi böleceğini’ söylüyorlar.

    PKK, Türkiye’de askeri bir yönetim mi olmasını istiyor?

    En çok istediği şey bu. Radikal milliyetçi yaklaşımın artması, PKK’nın çok işine yarar. Bu sayede istismar ettiği her konuyu sürdürebilir. PKK ne diyor? ‘Türkiye demokratik bir ülke değil. Kürtlere burada yer yok. Yaşanan, sahte bir demokratikleşme sürecidir. Bizi kandırıyorlar’ diyor. Nitekim bir askeri müdahalede, PKK’nın dediği her şey gerçekleşir. AB’ye uyum için çıkarılan demokratikleşme paketlerinden, Kürtlere tanınan haklardan geriye dönülür. Sıkıyönetim ilan ettiğiniz zaman…

    Ne olur?

    Şüpheli gördüğünüz kişileri rahatça içeri alır, sorgularsınız. Bugüne dek PKK nedeniyle G. Doğu ve Doğu’da 1 milyon insan sorgudan geçirildi. Bunlar resmi rakam. Eğer aynı sıkıyönetimli süreç tekrar başlarsa, Kürtlerin ayrılması riski ortaya çıkar. Yani sıkıyönetimli süreç başlarsa, biz bu ülkenin bir kısmını gerçekten kaybederiz. Çünkü insanları kaybederiz. Zaten bir ülke toprak kaybederek bölünmez. İnsanların kalbini, beynini kaybederek bölünür. Sıkıyönetimin ilan edilmesi, Türkiye’nin çok uzun süre demokratik dünyadan, AB’den tamamen kopması anlamına gelir ki… İşte o zaman Sarkozy’nin ve Merkel’in Türkiye’yi AB dışında tutmak için hiçbir şey yapmalarına gerek kalmaz. Türkiye, kısıtlanmış işçi hakları, düşük ücretler ve otoriter bir sistemle yoluna devam eder. Böylece bir Güney Kore ya da Çin modeli Türkiye’ye rahat giydirilir. Belki de bu yüzden yabancılar ekonomik anlamda pek panikte değiller bugün.

    PKK, Türkiye’yi Kuzey Irak’a mı çekmeye çalışıyor?

    PKK, Türkiye’yi sadece K. Irak’ta değil, G. Doğu’nun Gabar, Cudi dağlarında da çatışmaya çekmeye çalışıyor. Eğer Türkiye K. Irak’a girerse, PKK’nın çok işine yarayacak. Çünkü Türkiye’nin en üst düzey yetkilileri ‘Bu terörün arkasında ABD, AB, Barzani ve Talabani var’ diyorlar. ‘Sınırı geçince ABD’yle mi çarpışacağız? Barzani’yle mi çarpışacağız?’ diye soruyorlar.

    Bunu Genelkurmay Başkanı söylüyor.

    Evet. En üst düzeydeki askeri isim söylüyor bunu. Ama bunları söylemek, her tarafı kırıp dökmek demektir. Bu tür şeyler böyle kamuoyunun önünde, basının karşısında, kokteylde söylenmez. Alttan birileri söyler bunları. Karşı tarafa istihbarat dosyaları gönderilir ve bunlar medyaya sızar. Daha önce Türkiye’nin karşısında bir PKK vardı. Yani birkaç bin adam vardı.

    Ama şimdi bu açıklamalar sonucunda, Türkiye’nin karşısında AB, ABD, Barzani, Talabani, Bağdat var, tüm dünya var. Siz bir devletin, hem ülkenizde terörü desteklediğini söyleyip, hem de onunla müttefik olamazsınız. Eğer bu kadar açık meydan okuyarak, ABD’nin ve AB’nin terörü desteklediğini söylerseniz, karşılığını alırsınız. PKK’nın eline öylesine etkili bir silah verirler ki, öyle bilgiler aktarırlar ki, siz Irak’ın kuzeyine girdiğiniz anda 300 askerinizi kaybedersiniz. Hatta Barzani’nin adamları ve İsrail’in oradaki istihbarat görevlileri, size PKK kılığında öyle zararlar verirler ki, şaşkınlığa uğrarsınız.

    Peki… Eğer Türkiye askeri gerginlikten dolayı seçimlerini yapamazsa, sıkıyönetim ilan edilirse, bunun Kürt vatandaşlara nasıl bir yararı olacak?

    Hiçbir yararı olmaz. Bazıları, ‘Kuzey Irak’a giriyoruz. Bu ortamda seçim yapılamaz’ diyorlar. Eğer bir savaş veya düşük yoğunluklu çatışma, bir ülkenin seçim yapmasını engelleyecek olsaydı, Amerika, tarihinde hiç seçim yapamazdı. Türkiye muz cumhuriyeti mi ki, iki şeyi aynı anda yapamıyor? Atatürk ülke işgal altındayken seçim yaptırdı. Düşman askeri Meclis’e bir saat mesafedeyken, demokratik süreçten vazgeçmedi. Bakın… Seçimlerin anlamsızlaştırıldığı bir ülke anormal bir ülkedir. Eğer seçim çözüm üretemiyorsa, orası fiili bir diktatörlük, askeri bir yönetimdir. Bazılarının maksadı da budur. Türkiye’yi demokrasi sürecinden ve AB’den koparmak ve böyle bir fiili yönetime götürmek.

    PKK, bir yandan orduyla çatışıyor ama bir yandan da Kemalizm’i ve orduyu öven bildiriler yayımlıyor. Bu çelişkili davranışların açıklaması ne olabilir?

    PKK’nın rakibi ordu değildir. Bakın… Aslında terör, silahlı bir meydan okuma değildir. Terör, fikri bir meydan okumadır. Terörle mücadeleyi, teröristle mücadeleyle karıştırmamak gerekir. Türkiye bu ikisini karıştırıyor. Terörist sivrisinek gibidir. Ordu ise dev bir balyozdur. Türkiye elinde balyozla sivrisineğin peşinde koşturuyor. Siz sivrisinek olsanız, balyozdan korkar mısınız? Korkmazsınız. Balyozun üzerinize isabet etme ihtimali çok düşüktür çünkü. Bu yüzden sivrisinek insanın devamlı orasına burasına konup kanını emmeye çalışır ki, balyoz insanın kendisine vursun. PKK da terör konusunun sadece askeri mesele olarak kalmasını ister. Ayrıca PKK’nın orduyla mücadelede hiçbir sorunu yok. Bir örnek vereyim.

    Evet, verin.

    Gabar Dağı’nın adı çok geçiyor. Bu dağda şu anda 35 PKK teröristi var. Bu resmi rakamdır. Bunlar dağda dolaşıyorlar, arada bir de uzun namlulu silahlarıyla kayanın arkasına geçip kurşun atıyorlar ve bir eri öldürüyorlar. Peki biz bu dağın etrafında kaç kişi bulunduruyoruz biliyor musunuz? Dağın etrafında 10 bin kadar askerimiz var bizim. Cudi Dağı’na gelelim… Orada da 100 civarında PKK teröristi var. Oysa bir dağa hâkim olmak için binlerce insana ihtiyacınız yok. O dağa işini iyi yapan, komando eğitimi almış, SAT türü 35-100 James Bond gönderirsiniz, işi bitirirsiniz. Ama gönderilmiyor. Kaldı ki bizim subaylarımızın yüzde 90’ı da terör uzmanı değildir. Dünyada ise teröristle mücadele profesyonel ekiplerle yapılıyor. Türkiye, terörle ve teröristle mücadeleyi askerle yapan yegâne ülke Batı dünyasında. Batılı ülkeler, teröristle mücadeleyi asla orduyla yapmıyorlar.

    Nasıl yapıyorlar?

    Polisin içinde bir birim kuruyorlar. Kuzey İrlanda’da biraz orduyu işin içine soktular, sonuç felaket oldu. Sonra yeniden profesyonel güçlere döndüler. Terörle mücadeleye gelince, o apayrı bir şey. Hayvancılık politikasından sosyal politikalara, demokrasiye varıncaya kadar her şeyi kapsıyor bu. Eğer terörle mücadeleye siviller el atmazsa, terör asla ve kata bitmez.

    PKK’nın Türkiye’de demokrasi istemediği, AB’nin yolunu kesmeye uğraştığı artık açıkça görülüyor. Kim destekliyor PKK’yı?

    Şu anda PKK’yı en çok destekleyen Türkiye’nin hatalarıdır, korkularıdır. Bunun dışında PKK’yı destekleyen herkes teferruattır. Eğer siz bir karakolunuzun içine PKK’nın militanını hiç arabasını kontrol etmeden alıyorsanız, PKK’yı en çok Türkiye destekliyor demektir bu. Bu kadar beceriksiz, terörle mücadele stratejisi 25 yıldır bu kadar başarısız olmuş… Bakın… Türkiye hiçbir zaman terörü bitiremedi.

    Terör bir ara bitmemiş miydi?

    PKK’yı bir dönem bitiren, Amerika’nın Öcalan’ı paketleyip Türkiye’ye vermesi ve PKK’ya ‘Böyle devam edemezsin. Ya normalleşeceksin, siyasileşeceksin ya da ben senin karşında olacağım’ tavrı oldu. Ama sonra 1 Mart’ta tezkere geçmeyince, Amerika’yla Türkiye’nin arası açıldı ve Kuzey Irak’ta bir boşluk oluştu. PKK bundan da yararlandı. Eğer asker çıkıp bu tezkere gerekli deseydi, Meclis’ten geçerdi ve siz de bugün sınır ötesi operasyondan bahsetmezdiniz, çünkü sınırın ötesinde olurdunuz. Bugün Türkiye’nin dış ve iç güvenliği, siyaseti birbirinin içine girmiş ve çorba olmuş vaziyette. Çok tehlikeli bu. İç siyasi çekişmeler, hesaplar, dış siyasetimizi ve savunma politikamızı etkiliyor. Böyle bir operasyonun sağlıklı olacağı konusunda ciddi şüphelerim var benim.

    Niye?

    Çünkü Irak’a savaş açacaksınız. Bakın… Eğer karşı taraf size sıcak takip izni vermediyse, ‘sınır ötesi operasyon’ diye bir şey yoktur uluslararası hukukta. Ordu, bir başka devletin sınırları içine girip, orayı işgal edecek demektir. Ama bu konuda TSK’nın baş komutanı olan Cumhurbaşkanı tek kelime ediyor mu? Başbakan ediyor mu? Genelkurmay Başkanı ‘İzin isterim’ sözünün ötesinde gidip Başbakan’la konuşuyor mu? Hayır. Bütün bunların nedeni iç siyaset işte. Oysa böyle operasyonlarda hem içeride birlik olmak hem de dışarıdaki aktörleri ikna etmek zorundasınız. Bunların tam tersi yapıldı bizde.

    Genelkurmay Başkanı, K. Irak’a askeri bir müdahale gerektiğini bir basın toplantısında açıkladı. Müdahale, PKK saldırılarını gerçekten sona erdirebilecek mi?

    Mümkün değil. Çünkü sorunun kaynağı K. Irak değil. Sorunun kaynağı Türkiye. Bu terör Türkiye terörü. Büyük hata yapıldı ve insanların ümidi artırıldı. İnsanlar operasyon yaparsak, terör biter sanıyor. Bugüne kadar 24 büyük operasyon yapıldı Kuzey Irak’a. PKK çökertilemedi çünkü terör böyle çökertilemez. Terör silahla çözülmez. Terörist, yani sivrisinek balyozla öldürülmez. Kandil Dağı’na, İran’ın yıllar süren desteğiyle tüneller, mağaralar, sığınaklar yapıldı. Çok güçlü bombalar da atsanız, derinlere nüfuz etmeniz çok zor artık.

    Biz sınır dışı operasyon yapmak istiyoruz ama sınırlarımızın içine de pek hâkim olamadığımız görülüyor. Niye sınırlarımıza ve sınırların içine hâkim olamıyoruz?

    Sınırlarımız delik deşik demek yanıltıcı olmaz. Zaten Genelkurmay Başkanı da, iki-üç yıl önce, kara kuvvetleri komutanıyken, ‘Sınırlarımızdan 2 bin terörist girdi. Terör eylemleri artacak’ demişti. Sınırlarımızın korunmasında büyük problem var. Sınırdaki coğrafi zorluklar gerekçe gösterilemez. Çünkü sınırda bazı yerler var ki, yerel halk da, bürokratlar da oraya ‘koridor’ diyor. Hiçbir engelle karşılaşılmadan herkes istediği gibi girip çıkıyor. Ankara’daki bir büyükelçi bana ‘Bizim uydular tespit ediyor. İran sınırından şu anda yüzlerce terörist girdi. Irak sınırından da binlerce girdi. Sizinkiler niye müsaade ediyor? Niye bunlar rahatlıkla girebiliyor’ diye sormuştu.

    PKK’nın son büyük saldırısı sınırdan çok içerilerde, Tunceli’de gerçekleştirdi. PKK, orada varlığını nasıl sürdürüyor?

    Sayıları çok değil zaten. Doğu’da 250 bin asker var. Değil 250 bin, 2 milyon asker yerleştirin, terörist gene gelir bombasını atar. Bir ili, 50 kişiyle terörize edebilirsiniz. Çünkü ordular hantaldır. Orduyla iç güvenlik sağlanamaz. Siz 10 bin kişiyi oradan oraya sevk ederken, 50 kişi ıslık çalarak başka bir yere gidiyor. Türkiye’de dağda, ilde toplam 1500 kadar terörist var.

    K. Irak’ta da 3 bin 500 civarında terörist var. Bunların da yarıya yakını

    15 yaşındaki kız ve erkek çocukları.

    Eğer bir PKK kampını bastık deyip hepsini öldürsek, sonunda 15 yaşındaki çocukları öldürdüğümüzü de görebiliriz. Olayın bir de bu boyutu var.

    İki PKK’lı bir ciple Tunceli’deki bir karakolumuza girip yedi askerimizi şehit etti. Bu nasıl mümkün olabildi? Burada askeri bir ihmal yok mu?

    Tabii var. Bütün karakollar bu halde. Doğu ve G. Doğu’daki karakollarda, Ankara’da bir orduevinin güvenliği kadar bile güvenlik yok. Üç ay askerlik yapmış birini siz profesyonel bir teröristin karşısına çıkarırsanız, güvenlik nasıl olabilir? Pülümür’deki baskın gösterdi. Karakola gelen ekmek cipine ne parola soruyorlar, ne de güvenlik kontrolü yapıyorlar. İki teröristten biri ölüyor, diğeri kaçıp gidiyor.

    Toplumumuz askeri sorunları tartışmıyor. Son olaydaki ihmali ya da hatayı da konuşmadık. Niye askeri konuları konuşamıyoruz?

    İzin verilmiyor. Geçen yıl bir şehit annesi, ‘Benim oğlum askerlikten hiç anlamaz. Yeteneği yoktur. Çocuğuma askerlik eğitimi de verilmedi ve teröristin karşısına çıkarıldı, öldü’ dedi. Bu tür ihmalleri söyleyen çok kişi oldu bugüne dek ama bunlar biraz deli muamelesi gördüler. Bir de şehit cenazelerini bazı siyasi gruplar domine ediyorlar açıkçası. Bu tür açıklamalar olmasın, iş tersine dönmesin diye bilinçli yapılan bazı işler de var şehit cenazelerinde. Biri çıkıyor slogan atıyor ve o slogan herkesi sarmaya başlıyor.

    Savunma konularını tartışmaktan korkuyor mu toplum?

    Toplum korkmuyor ama konuşunca vatan hainliğiyle suçlandığında geri çekiliyor. 20 yaş üstü her Türk erkeği benim bu anlattıklarımın çok daha fazlasını bilir. Terörle bu şekilde mücadele edilemeyeceğini ülkede herkes bilir. Askerlik konusunda bilgisi olmayan insanların eline silah ver ve onları dağa çıkar. Orada beklesinler. Bunları teröriste hediye ediyorsunuz. Terörist için hedeftir onlar. Terör konusunda uzmanlık sadece erlerde değil, subaylarda da yok. Türk ordusu içinde terör eğitimi almış subay sayısı yok denecek kadar azdır. Ama Türkiye’de ‘Asker eleştirilmez’ diye bir gelenek, adap var. Eleştirdiğiniz zaman asker düşmanı etiketi alıyorsunuz. Oysa toplumda askerlere bu kadar destek varken, insanlara bu kadar şüpheyle yaklaşmak, artık paranoya seviyesine geldi.

    Türk ordusu K. Irak’a girerse Amerikalı askerlerle çatışır mı?

    Hayır doğrudan çatışma olacağını sanmam. Amerika bize çok net olarak K. Irak’a girme derse, gireceğimizi pek sanmam. Amerika’nın hiddetini kimse üzerine çekmek istemiyor. Böyle bir operasyonun yükünü hiçbir kurum tek başına üzerine almak istemiyor. Ayrıca izin alınıp da girilirse, nasıl girileceği de çok net değil. 100 bin kişiyle girip Kandil Dağı’nı kuşatacağımızı, böyle risklere gireceğimizi sanmıyorum. Sınırın hemen ötesinde tampon bölge kurulmak istenecek. Oradan vur-kaçlarla hareketler yapılacak herhalde.

    Türk ordusu Amerika ile çatışmak istiyor mu?

    Amerika da, Türk ordusu da sıcak çatışma istemez. Barzani de çatışmak istemez. Ama ben Türk askerinin Barzani’yle çatışmayı göze aldığını düşünüyorum. Hatta Türk askeri Barzani’yle çatışmak istiyor da olabilir. Bu operasyonda hedef PKK mı, Barzani mi, ondan da emin değilim açıkçası.

    Muhabbetle…

  13. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Özür dilerim sevgili Erbakan Hocam,sizin kul hakkınızı yemek istemem,
    Siz arka kapıdan kaçanlara iyi bir ‘takiye’ yapmasını öğretmişsiniz.Allah sizden razı olsun .O mübarek ellerinizden öperim…

  14. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Sayın Emito,
    Bu seçimde mağlup olan fildişi kulelerin yüksek tepelerinden derinlere yüzeysel olarak yönelen dar bakış açısı, galip gelen ise zeminden kucaklaşan, yüzeyi derinlemesine saran geniş bakış açısı olmuştur. Bundan sonraki seçimlerde de sandığın sahipleri eğilimini bu yönde yapacaklar, kendilerine en çok sahip çıkanlara sandıklarında sahip çıkacaklardır.
    Dik duruş sanal muhtırayaydı, bilmem farkedebildiniz mi? Ertesi gün “hiyerarşik sırada bize bağlı bir kurum” denildiğin de lümpen gazetecilerimizin ağzı açık kalmıştı, ben unutmadım.
    DTPnin karşısındaki dik duruşumu diye soruyorsunuz, madem öyle kocaman bir EVET, doğuda bir tane miting yapma bile ihtiyacı duymayan, söz konusu yerlerden bir tane bile vekil çıkaramayan bölgesel partilerle, bu bölgede DTPyi şoka uğratan partiyi karşılaştırı mısınız? Dİk duruşu görebilcek misiniz?
    Bir de şu kömür erzak yalanlarını bir bırakın, halktan yedikçe halkı küçümsüyorsunuz, daha aklınız başınıza gelmedi mi? Madem halk kömüre satılıyor da niye bir çok köy seçimi boykot edip katılım yapmadı, oralara kömür ulaşmadı öyle mi? He öyle ülkenin %46 sı kömür odun kullanıyor. Hatta ben de evde klimayı kömürle çalıştırıyorum, ya hu yaz günü kömür dağıtacaklarına vantirator dağıtsalardı ya… Fındık üreticisi bence kazanmadı kaybetti, çünkü en düşük ücreti neredeyse AKP önerdi, yanlış mı hatırlıyorum? Devletten alacağı olanların kazanması ne de güzel, CHP iktidar olsaydı herhalde devlete verecekli olanlar kazanacaktı. Müdür olacaklar bırakın da kazansın, Sezer sağolsun 70in üzerinde müdürlük vekille idare ediliyor senelerdir. 17 tane rektör de kazansaydı bari… Evet saçim de DTP başarı elde etti, ama benim şunu demeye artık yüzüm yok “ee AKP orada biraz daha çalışsaydı da daha fazla vekil çıkarsaydı” insaf, ama şunu derim “bu bölgeler de CHP, MHP %3-5 değil de fazlasına oynasaydı da bir tanecik olsa vekil çıkarsalardı” DTP’nin destekleicileri bu durumda kimler acaba?

  15. Yazan:Mehmet Edebali Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Haydar Bey,
    Siz anladığım kadarıyla alha Bey ile birbirinize terörle mücadele konusundaki fikirlerinizde zıt düşmüyorsunuz.
    Talha Bey de zaten terörle mücadele profesyonelleştirilmeli, özel timlere bırakılmalı derken işin sadece bir boyutunu ele alıyor.
    Bahsettiğiniz konulara tamamen katılıyorum, ayrıca zaten kısmen de olsa bu konuyla ilgili bir yazı yazdım sanıyorum ki editör arkadaşlar da kısa bir süre sonra yayınlayacaklar.
    Özel timlerle mücadele, terörle mücadelenin bir boyutudur.
    Ve dünyada çoğunlukla da böyle yapılır.
    Yani bu 18-19 yaşındaki, silahın s’sini bilmeyen zavallı erleri yıllarca kamplarda yetişen teröristlere kırdırmamak anlamına gelir.
    Özel Harekat ve Bordo bereliler gibi profesyonel ekiplerce yürütülmsi demektir.
    Saygı ve muhabbetler…

  16. Yazan:Haydar Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Her ikinizde zahmet edip uzun uzun anlatmissiniz… takdir ediyorum.
    Sanirim gostermeye calistigim noktayi iyi tarif edemiyorum. Belkide bir analojik yaklasim anlatabilmeme yardimci olur.

    Insanlarin anadillerinide inanclarinida ozgurce yasamasi en dogal haklaridir. Bu baglamda;
    Yarindan itibaren -islam yoktur- denilse, camiler kapatilsa hatta yikilsa, basortusu olanlar hapse atilsa, evinde namaz kilanlar “profesyoneller” tarafindan takip edilip sorgulanmaya baslansa, Kuran toplatilsa vs vs…

    -siz imaninizdan vazgecermisiniz?
    -“bosver canim bende laikci olurum biter” “ne mutlu laikciyim diyene” dermisiniz?
    -memlekette inancin sonu gelirmi?
    -buna direnenler cikarmi?
    -vede bu durumda hergun kac sehit cenazesi kalkar?

    Mesele uc asagi bes yukari ayni agirliktadir.
    Umarim anlatabildim.

  17. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    sayın Talha bey,
    1)Öncelikle teknik bir hata var tepeden baktığınız da daha geniş görmek mümkündür(perspektif daha geniş olur).Ben Fildişi kullelerinde yaşamayan ve Erbakan Hocama hürmet gösteren bir vatandaşım.Nedense zeminde yaşadığımıza rağmen o ‘yüzeyi derinlemesine saran geniş bakış açısı’ bizi görmedi(bizleri).Herhalde at gözlükleri var,Unutmayın ki bakmak görmek değildir…
    2)Bizi ilgilendiren gazeteler ve gazeteciler değil,gerçek halk…
    Ama ille gazete ve gazeteciler diyorsan seçim boyunca Kartelin nasıl yalakalık yaptığını gördük…
    Bugun Sabah gazetesinin Üst manşetinde başbakan için ‘yoksulluktan çıkan başarı’ diyor.Türkiye de 50 milyon insan ama öyle ama böyle okula gitmek için yazları çalışıyor…
    Ne oldu?Dinç Bilgin veya Cinerlere yakın da seçim diyeti mi ödenecek…
    Kartel gazete ve tv leri neden bu kadar Akp destekçisi oldu(Mehmet Ali Birand bile )neden? POAŞ’ın bir gecede 3 milyar YTL borcunu sildi.Sayın Başbakan ABD den 1 milyar dolar alabilmek için hangi fedakarlıklar(taviz verdi) yapıldı…Sen bu gazetelerden mi bahsediyorsun o zaman çok komiksin…
    Yok ben Cumhuriyet gazetesinden bahsediyorum diyorsan yine komiksin kim okuyor ki bu gazeteyi…
    3)Ne dik duruş be arkadaş,öğretmenleri severdim ama artık sevmiyeceğim,Matematik görmediniz herhalde dik duruş 90 derecedir,0 derece değil…
    Başbakan mitinglerden önce ne dedi? Biz gerekirse DTP ile koalisyon yapacağız…Yani DTP ile bizim aramızda fark yok(Kelleler devam edecek garantisi)diyen başbakana da halk inanacak tabii ki…Miting nasıl yapsınlar ki bu sözün üzerine bir söz söylenebilinir mi?
    Ne dik duruş be askerlerin yan yatmasından daha dik bir duruş…
    Ama ben olsadım yine miting yapardım. Başbakanın dediği gibi Sayın Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacağım diye söylerdim ve % 60 oy alırdım.bu kadar yiğit siyasetçi yok…
    DTP niye şok olsun ne fark var ki ya AKP ya DTP kardeş partiler. nasıl diyordunuz CHP-MHP ilişkisine kuzu sarma mı? Ne kuzu sarması sığır sarmasına benziyor(yani kuzu az gelir o yüzden sığır sarması dedim)
    3)Ben halkım arkadaş kendimi küçülsemiyorum.
    Ah şu öğretmenler size Türkçe de öğretmemişler.
    Bu ‘Mecazı Mürsel’dir Kömür muhabbeti…
    -Şeker,un,makarna,salça,ekmek,çay,pirinç,bulgur………… bu böyle gidiyor.
    Gökçek neden bizim mahalle de dağıtmadı…Arkadaş aç gözlerini…
    El altından ödenen fındık paralarını takip etmedin.Ya da o geniş açıyla bakmaya devam ediyorsunuz…
    Devletten sadece Akp liler mi alacaklı ya benim param,Erbakancı olduğum için ödenmemesi.
    Yani sizde kul hakkı vardı?
    Adam okuma yazma bilmiyor ama Akp li bir akşam da müdür oluyor.Ya yetenekli,işini bilen kişiler .Tabii kul hakkı yok…
    Saygılarımla…
    Bu ülkede tek istediğim şey Fanatikliğin spor gazetesi adıyla kalması…

  18. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Haydar Bey,
    kusura bakmayın, aynı telden çalıyoruz, herhalde ben yanlış anladım. Tabi ki sorunun çözümünü sosyolojik ve siyasal derinlikleriyle ele almak gerek. Nihayetinde gerilladan bahsediyoruz. Gerillanın en büyük kaynağı ve hedefi halk desteğidir. Buraya odaklanmak gerek. Bu konuyla ilgili pakvizyon’da bir yazı yazmıştım:http://www.pakvizyon.com/?p=135
    Fakat benin üzerinde durduğum konu dağdaki teröristle yapılacak stratejik mücadeledir. Sorunun kökeni olna siyasi ve sosyolojik hususlar konusunda mutabıkız efendim.

  19. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Sayın Haydar,
    Lise de fizik derslerinde bir yöntem öğrenmiştik.Karışmış sap ve samanı suyun içine koyuyorduk ve birbirinden ayırıyorduk.Tabii sular kesildiği sen bunu yapamıyorsun.Lütfen sap ve samanı ayır…

  20. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Sayın Emito,
    söylediklerinizden POAŞ konusunda hemfikiriz. Bu sabah Suat Bey’in “Gül ve Diken” yazısına yorum yazacakken bağlantı kopmuştu. Bu hususu orada belirtecektim. Yorumu flash’ıma kaydetmiştim. Şu an yanımda değil, mümkün olursa akşam o yazıya göndereyim.
    Belittiğiniz teknik hatadan ötürü teşekkürler ama herhalde anlatmak istediğimi rahatlıkla anlayabilirsiniz. Çünkü bunun izahı budur. Seçmenin %46sını kömürle, makarnayla, mevkiyle, gazetelerle açıklayamazsınız. Bu ülke bir kaç siyasi olay atlattı. Bunlar reflekstir(!) Bu yüzden seçimin sonucunu demokrasi olarak niteliyoruz. Yoksa bu kadar muhalefetin olduğu yerde bir partinin reyinin bu kadar yükselmesi demokrasi ile açıklanamaz. Durum demokrasiye yaplan müdaheleye tepkidir. HAlkın demokrasisine sahip çıkacak kannallara akmasıdır. Bu CHPnin seçim sonucunu da açıklar, DPnin de ve en önemlisi AKPnin de. Şİmdi durup durup erzakla, TV gazeteyle, sözüm ona mantıksızlıkla açıklamak bu insanların tercihlerine yapılmış haksızlıktır. Ben partizanlık yapmıyorum, yazıda da bunu vurguladım, kendimi ipoteğe veremeyeceğimi söyledim, AKPnin beni ve fikirlerimi tam anlamıyla temsil edemeyeceğini söytledim, hırsızlılığın- kayırmacılıpın her yerde olduğunu söyledim, dikkatle okuyunuz. Ama dikkat edilecek bir husuta şudur ki insanlar tercihlerini siyasal ve sosyal simgeleri okuyarak verdi, ne olur insanların tercihlerini saptırarak KUL HAKKINA GİRMEYELİM!

    “Başbakan mitinglerden önce ne dedi? Biz gerekirse DTP ile koalisyon yapacağız…Yani DTP ile bizim aramızda fark yok(Kelleler devam edecek garantisi)diyen başbakana da halk inanacak tabii ki…” sizce Erdoğan bunları gerçekten söyledi mi? Hadi bunu geçtik, diyelim ki dedi, AKP bu bölgelerde ortalama %50 oy aldı, DTP de %40. Kaldı mı %10. Şimdi bu bölgelerdeki insanların %90 ve AKP’ye oy verenler sizin yorumunuza göre vatan haini. LÜTFEN KUL HAKKINA GİRMEYELİM. Bu arada sözüm ona Erbakan Hoca da kul hakkına girmesin, kayıp tirilyonlar falan…
    Son sözünüz çok güzel “Bu ülkede tek istediğim şey Fanatikliğin spor gazetesi adıyla kalması…” yazıda da bunu vurgulamıştım dikkat ederseniz.
    Saygılar benden efendim…

  21. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Sayın Talha Bey,
    Sizi yakından takip ediyorum.Pakvizyondaki yazılarınızı ve yorumlarınızı okuyorum.Nitelik bakımından çok güzel,
    ama okuduğum kadarıyla Fanatik Gazetesinin tirajını düşüreceksiniz.
    Tekrar ediyorum ben AKP düşmanı değilim.Başbakana da inanılmaz bir hürmetim var.Ancak bazı gerçekleri de arka plana atmak mümkün değil.
    %46’lık oy çok güzel.ama kimse bu AKP başarısıdır safsatasını yapmasın(Bir önceki dönem de ben de başörtüsü sorunundan dolayı Akp destekcisidim.sözlerini tutmadılar).ABD ve AB desteğini,PKK-Barzani desteğini,kartelin desteğini unutmamak gerekiyor.
    Ben bu dönem yine AKP oy atacaktım.Abdullatif Şener ve Turhan Çömez olayları midemi bulandırdı.AKP iktidar gücünü kullandı başarını sırrı burada yatıyor.
    Gerçekleri görmek ve parti formalarını çıkartmak gerekiyor.Bu doğrultuda kul hakkını yemediğim anlaşılır.Gökçek su kesintilerine başlıyor.Düşünmek lazım niye 15 gün önce kesintiler başlamadı? Bunu hiçbir şekilde izah edemezsiniz.
    Kimseye vatan haini diyemem ve demem.
    Ancak insanların hassas noktalarından
    vurduğunuzda bazen ne yapacağını şaşırıyorlar.
    Size bu olay ile ilgili bir hikaye anlatacağım…
    1800’lü yıllarda medrese de son sınıfta okuyan bir öğrenci tek dersten sınıfta kalmış.Müderrisin yanına gitmiş,’hocam lütfen bana icazet verin görev yapmak istiyorum’ diye ısrar etmiş.Öğrencinin ısrarına dayanamayan müderris icazet vermiş.Öğretmen olarak bir köye atanmış.Köylülerle arası çok iyimiş.Yalnız Camide hep imam yanlış namaz kıldırıyor ve yanlış vaaz veriyormuş.İlk başlarda buna ses çıkartmamış.Daha sonra bu duruma dayanamamış ve birgün namazdan sonra cemaate seslenmiş.’bu imam size hep yanlış namaz kıldırıyor ve yanlış vaaz veriyor’demiş.
    İmam hemen olaya el koymuş öğretmeni ve cemaati dışarıya çıkartmış.Kimin doğru söylediğine cemaat karar versin demiş.Yerden bir sopa alarak bir inek resmi yapmış.Öğretmenin kulağına ‘benim yaptığım resmin ne resmi olduğunu yaz’ demiş.ve öğretmen resmin inek olduğunu yazmış…
    İmam cemaate seslenmiş ‘Ey cemaat hangisi inek demiş’.Cemaaat okuma yazma bilmediği için imamın yaptığı resime inek demiş.Ve cemaate göre öğretmen yalan söylediği için güzel bir şekilde dövmüşler…
    Öğretmen dayak olayından sonra medreseye gitmiş ve müderise yalvarmış o kaldığı dersi almak için.ve o dersi geçtikten sonra tekrar aynı köye gitmiş.
    Yine aynı imam ve yine aynı yanlışlıklar.
    Yine bir namazdan sonra öğretmen cemaate seslenmiş.Bu sefer,
    ‘Ey cemaat bu imam o kadar mübarek bir adam ki;kim ki bu mübarek adamın sakalından bir tutam kopartırsa o kişi cennete gidecek’demiş.
    ve tüm cemaat imamın üstüne çıkmış bir tutam sakal kopartabilmek için…
    Kanlar içinde kalan imam öğretmeni tebrik ederek köyü terk etmiş…
    Şimdi soracaksınız.Hangi dersi tekrar almış diye
    ‘İlmi siyaset’ dersi

    Başbakanımız da Erbakan Hocamızdan bu dersi iyi almış …..
    Saygılarımla

  22. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Sayın Emito,
    sitemize olan ilginizden ötürü teşekkür ederim. Hikaye için de teşekkürler…
    “Ancak bazı gerçekleri de arka plana atmak mümkün değil. %46′lık oy çok güzel.ama kimse bu AKP başarısıdır safsatasını yapmasın” buyurmuşsunuz. Ben de yazımda şunu yazmıştım: “Bu analizlere bakarak seçim sonuçlarının gayet iyi neticelendiğini söylemek yanlış olmaz. Ama bunu Ak Parti’nin zaferi olarak yorumlamak zannımca tam olarak doğru bir analiz olamaz.” Yalnız benim üzerinde basa basa durduğum “Fikri hayatında manevi değerlerle dolu olan insanımız seçim sonrasında insani subjelerin galibiyetine aldanmamalıdır. Dediğim gibi yol demokrasidir. Bu seçimlerin galibi görünen Ak Parti ise yalnızca buna bir araçtır.” görüşü. Yani bu seçimde kazananın demokrasi olması seçim öncesinde demokrasi ile anti-demokrasi mücadelesinin ateşlenmesidir. Şimdi, diyelim ki bu seçim öncesinde AKP bütün halka kömür, klima, pizza dağıtmış olsun, herkesi müdür yapmış olsun ama bir eksik var cb seçimindeki 367 krizi ve gece muhtırası gerçekleşmedi, demokrasi cumhuriyet gibi kollandı, sizce AKP bu sonuçları alabilir miydi? %46yı bulabilir miydi? Yani benim demek istediğim AKP bu dönemde siyasetini güçlü oynadı, bilmem artık kimlerden öğrenmişler ilm-i siyaseti ama hem mağdur oldular hem de dik durdular. Neticesiyle haticesiyle durum ortada. Şimdi halk bu olaylar ardından demokrasi tarafında tercihini yaparak AKP %46’ya ulaşmadı da, her nasıl olduysa Türkiye’de her iki kişiden biri erzak, kömür aldı veya müdür mü oldu? Üstelik bu kadar laiklik ve terör propagandasının arasında halk satıldı öyle mi? Ben bu görüşe katılamam, insanımıza haksızlık olur. Halk son 4,5 senede ekonomiyi ve reel ekonomiyi takip etti, yaşam standartlarındaki değişikliği farketti ve en son olarak da siaysi arenada çatışmalara şahit oldu ve kararını verdi. Lafı çok uzatmak da istemiyorum, AKP’nin artık merkez parti olması bundan sonra söyleneceklere de cevap.
    Muhabbetle…

  23. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    sonuçta,siz de katılıyorsunuz ki aldığı oylar,yaptığı işlerden değil,ülke içindeki çatışmalardan kaynaklanıyor.Ben de bunun üstünde durmak istedim.Merkez partisi değil şuanda,ancak eline geçen fırsatı iyi kullanırsa olabilir…

  24. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    Sayın Akyol’un güzel bir yazısını paylaşmak istedim;
    http://www.mustafaakyol.org/arsiv/2007/07/bolunmez_butunlugun_garantisi_ak_parti.php

  25. Yazan:emito Tarih: Tem 29, 2007 | Reply

    yazıyı okudum,ergani’nin tarihsel rolünü unutmamak gerekiyor

  26. Yazan:server Tarih: Ağu 1, 2007 | Reply

    yazınız için öncelikle teşekkürler.MHP nin üslubuna dikkat etmeli demişsiniz bu konuda size katılıyorum çünkü Milletin bazı kesimlerini temsil eden yani merkezi bir parti olma yolunda tam olarak ilerleyememiş olan grupların yapmış oldukları beyanatlar yada duygusal bir tepki olarak ortaya koyabilecekleri hal ve hareketler temsil ettikleri kesimlerde aşırı dalgalanmalara sebep olabilir.bu sebeple MHP yada Dtp milletvekilleri savundukları fikirleri demokratik bir şekilde ifade ederlerse toplumumuz ve içtimai hayatımız için çok daha faideli ve hoş olacaktır.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin