RSS Feed for This Post

Mağlup elitler ve mesrur lümpen gazeteciler

Türkiye’de 22 Temmuz seçim sonuçlarının açıklandığı gün ve sonrasında pek çok gazetecinin, erken seçim kararından bu yana takındığı tavrın ne kadar yanlış olduğunu itiraf eden haberlerle çalkalanıyor basın dünyası. 22 Temmuz seçimlerinin ardından “kazanan AKP” ve “kaybeden CHP”, genel konuşmalar ve değerlendirmeler içinde iki ana aktör olarak gündemlerini korusalar ve korumaya devam edecek olsalar da bilinen şu ki bu seçimin tek kaybedeni CHP olmadı. Aslında bir kazanan-kaybeden diliyle konuşmanın rahatsız edici yönünün gerçekliğine vurgu yapmak gerek. Seçim kampanyaları boyunca kutuplaştırma gayretleri ve bölücü söylemler olmasa idi, şimdi bu dille konuşmuyor olabilirdik. Konuya dönecek olursak, bu seçimde mağlup olan elitler kadar mesrur olan lümpen gazetecilerden de bahsetmek gerek. Görsel ve yazılı basın, iletişim araçlarının, gittikçe yaygınlaşan günümüz Türkiye’sindeki yeri ve önemi ilk başta konuşulması gereken konudur. Bunu konuşalım ki halkın kararında etkili rolü çok büyük olan medyanın güvenirliğini tartışalım. Akabinde güvenirlikleri sarsılan ve iyi bir Türkiye hayalinden ne kadar uzak oldukları aşikar olan gazetecilere daha temkinli yaklaşalım.

Türkiye’de toplum mühendisliğine soyunan elitlerin, şeriat getirecek korkusuyla AKP’ye karşı bir tavır alması ve yapılacak seçim için halkın iradesine müdahaleyi hedef alan çabaları Cumhuriyet mitingleri ile somutlaşmıştı. Oligarşik “azınlık” meydanlarda toplanıp, il il gezerek halkın iradesine post-modern bir darbe vurmaya çalışıyordu. Her gün televizyonlardan bu mitingleri seyrediyor, ifade özgürlüğü adı altında inanç ve değerlere ağır saldırılara şahit oluyorduk. Öte yandan aynı lümpen camianın saz arkadaşları da sazlarının tellerine her defasında dokundurmayı ihmal etmiyordu. Cumhuriyet gazetesinin “tehlikenin farkında mısınız” manşetleriyle bir nevi “basın ordusunun” darbe öncülüğünü üstlenen söylemlerine, 22 Temmuz akşamı Türkiye’de artık herhangi bir tehlikeden söz etmek istemeyen seçmenin cevabı mukabele ediyordu.

Deniz Baykal ve CHP kadrosu, bu elitlerle beraber hareket etmeyi tercih etmiş, arkasına askeri bir gücü aldığını her defasında göstererek yüksek perdeden siyasi söylemlerde bulunuyordu. Seçim zamanı yaklaştıkça CHP-MHP yakınlaşması çok konuşulmuş, CHP’nin hırsına yenik ve mantıktan uzak politikaları CHP’lileri kızdırmıştı. Bunu en iyi seçim gecesi parti genel merkezi önünde yine basına yansıyan “Baykal istifa” sözlerinden anlıyoruz. Sözün buraya kadar olan özü şu ki, Türkiye hiçbir seçim kampanyasını halkın önünde bu kadar açık bir şekilde gerçekleştirmemiştir ve hızlı gazetecilik büyük bir takdir toplamıştır. Kitle iletişim araçlarının bu kadar yaygın ve hızlı olması, AKP’yi iktidara taşıyan en önemli sebeplerin başında geliyor. Çünkü; birincisi mağlup olan elitler kadar mesrur olan lümpen gazetecilere bu halk iyi bir cevap vermiş oldu; ikincisi de yine basın yoluyla AKP’ nin yürüttüğü başarılı seçim kampanyası halkın gözünden kaçmamıştır.

Erol Tuncer, Mine Kırıkkanat, Tuncay Özkan, Can Ataklı, Bülent Tanla, Cüneyt Ülsever, Yılmaz Özdil, Şakir Süter, Cüneyt Arcayürek, Güngör Mengi, Necati Doğru, Bekir Coşkun, Mustafa Mutlu, Mehmet Y. Yılmaz, Hikmet Çetinkaya, Ertuğrul Özkök, Emin Çölaşan, Haluk Şahin ve bu minvalde sayılabilecek diğer gazeteciler kendilerine ayrılan köşede yazdıkları yazılar ile bu toplumun düşünce yapısından ne kadar uzak olduklarını tescillenmiş oldular. Tarafgirlikleri ve ayrımcılıklı yazıları yüzünden adı geçen isimlerin “artık” sözlerine itibar edilmeyecek

Bu isimlerden bir tanesi var ki, özellikle ondan bahsetmek elzemdir: Mine Kırıkkanat, Cumhuriyet mitinglerinin önde gelen isimlerindendi. Kanaltürk ekranlarında bu halkın iradesine yönelik çok atıp tutmuşlardı “dava” arkadaşı Tuncay Özkan ile. Seçimden önceki günlerde tahmini AKP oylarının yüzde 47.9 olduğunu öğrenen Kırıkkanat tepkisini “oha” diyerek veriyordu: “Dün bir arkadaşım, son seçim anketine göre oy dağılımını bildirdi: AKP yüzde 47.9. Vallahi farkında bile olmadım, ağzımdan tek sözcük çıkmış: Oha! ‘Çüş’ de diyebilirdim. Ama beynim, sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında, ancak insanoğlunun homurtularla konuştuğu bellek katmanında bulmuştu gerekli tepkiyi. Odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir ‘oha’.” (Vatan, 18 Temmuz) Seçim akşamı ve sonrasında ziyadeleşen “oha”lar, bu halkın iradesini hafife almakla kalmıyor, hakaret ediyordu.

Kamoyu araştırması yapan pek çok kuruluş da bahsettiğim güvensizlikten paylarını aldılar. Bu elbette ki AKP’yi iktidara taşıyacak ve meclis çoğunluğunu elde edecek oranın inanılmaz ve kabul edilemez önyargısından kaynaklanıyordu. Hal böyle olunca da halkın nabzını tuttuğunu söyleyen kurumlar halkın kararına inanmıyordu. Seçim öncesi yürüttüğü tahminlerle Tahram Erdem’e de kimse inanmadı; hatta pek çok gazeteci bu tahminlere gülüp geçti, kızdı, ciddiye almadı. Seçim sonrasında ise köşelerinde, Erdem’in seçimlerine inanmayanların özürleri yer alacaktı. “Ak Parti’yi uçurdu” manşetleriyle yüksek bir seçim tahmini yürüttüğü iddia edilen KONDA Araştırma Şirketi sahibi Tahran Erdem, bir dahaki seçimlerin tek adresi gibi duruyor.

Bahsetmek istediğim diğer bir kuruluş da basına “Gazetecilik örgütü mü, siyasi parti mi?” olarak yansıyan Çağdaş Gazetecilik Derneği. Derneğin 22 Temmuz seçimlerine yönelik açıklamasında konuşan Genel Başkan Ahmet Abakay, “”Dindar Cumhurbaşkanları arayanların, Türkiye’yi gerici Arap rejimleri özlemcilerinin yönetmesini engellemek için AKP iktidardan uzaklaştırılmalıdır.”demişti. Sonuçlar gösterdi ki halk, Ahmet Abakay ile aynı korku ve paranoyaları taşımıyor(!)

Çok kısa bir şekilde sağ camia gazetelerinden Milli Gazete’nin seçim boyunca takındığı tavırdan söz etmemek haksızlık olur diye düşünüyorum. Seçim kampanyaları boyunca AKP’ye ağır eleştiriler getirerek, adeta mağlup elitler ve onlar kadar mesrur lümpen gazetecilerle aynı safta seyreden ivmesinin seçim gecesi sıfırı göstererek, onlarla aynı kader ortaklığı(!) yaşadıklarını belirtmek, fazla abartılı bir değerlendirme olmasa gerek. Seçimlerin ardından da hala özde AKP’yi genelde bu halkın iradesini tebrik etme cesaretini gösteremeyen adı geçen gazetenin bir an önce bu yaklaşımlarından kurtulması gerekmektedir.

Özetle, iyileşme belirtileri gösteren Türkiye demokrasisi için en önemli görevin, “işine duygularını karıştırmayan” bir gazetecilik anlayışına sahip basın çalışanlarına düştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Seçmenin siyasi eğitim ve iz’anına yönelik destekleyici her adım sayesinde, bir dahaki seçimlerde daha da müspet yönleriyle bir Türkiye demokrasisinden bahsedebileceğiz. Bu anlamda basın mensuplarının, “görmek istedikleri şekliyle” resim çizerek ressamlığa meyletmeleri yerine, “gerçeği olduğu gibi gösteren” fotoğrafçılık anlayışını benimsemeleri gerekiyor.

Yazarın kişisel sitesi: www.felah.wordpress.com.

 

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 8 Yorum

  2. Yazan:Talha Can Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Elinize sağlık Ayşenur Hanım,
    Seçimden önce yönlendirilmiş bir çok ankette şöyle sonuçlar vardı, AKP:%28, CHP:%26, MHP%20. (bu en iyimseri) Tarhan Erdem’in anketine “oha” yanıtı verenlere şunun yapıldığını düşünsenize. Aynı sapma seçim sonuçlarına göre AKP leyhine olsa, AKP:%60, CHP:%10, MHP:%5. ne derlerdi acaba?

  3. Yazan:Uzak Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Elinize, zihninize sağlık Ayşenur Hanım.

    Bu lümpenlerde utanma hasleti bulunmaz, aynen devam edeceklerdir.

    Sevgiler.

  4. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Tem 24, 2007 | Reply

    Ayşenur Hanim’i saygiyla selamlarim. Sitedeki güzel yazilarina bir yenisi eklendi. Ama bu sonuncu biraz özel : Insani en çok sinirlendiren seylerden biri de baskalarinin onun adina yalan yanlis konusmasidir. Akp’ye yakin olan seçmen (ki yaklasik 20 milyon insan eder) bu kadar zamandir Türk basininin bir lünapark aynasi gibi gerçegi saptirmasina katlanmak zorunda birakildi. Baska bir Türk basini olmadigi için bu bozuk versiyona mecbur edilen milyonlar yillardir sabirla beklediler.

    Inanir misiniz Avrupa basini uzun zamandir AKP’yi tek favori olarak gösteriyordu!!!!

    Iste Ayşenur Hanim’in yaziya yansiyan soguk kanliligi bu erdemli, sabirli bekleyisi göstermesi açisindan da önemli.

    Ama dikkat! Bu sabir bir lüks degil. Bir ödev. Türkiye’mizin gerek iç gerkse dis kaynakli kiskirtmalara karsi koyabilmesi için biz siradan ölümlülerin Türk Basinin oyununa gelMEmemiz gerekiyor bundan sonra da.

    Sirada bir türlü baslatamadiklari Türk-Kürt kavgasi var. Kimbilir daha neler bulacaklar ayagimiza çelme takmak için.

    YA SABIR…

  5. Yazan:Ece Tarih: Tem 25, 2007 | Reply

    Ayşenur hanım,
    Ellerinize sağlık..
    Halktan kopuk olmanın faturasını, amiyane tabirle, tükürdüklerini yalamak zorunda kalarak ödemek zorundalar artık..
    Bazıları başladı bile:

    Yazarlar

    24 Temmuz 2007

    Emin ÇÖLAŞAN
    ecolasan@hurriyet.com.tr

    Sürpriz

    SEÇİM sandıklarından hiç kimsenin beklemediği bir sonuç çıktığını herkes itiraf etsin. AKP’nin yüzde 46.5 oy alacağını -kendileri dahil- kim bekliyordu?

    Tarhan Erdem seçimden iki gün önce “AKP yüzde 48 alacak” diye anketini açıkladığı zaman çoğunluk gülmüş, bazıları kızmıştı. Herkes gibi ben de tepki gösterenler arasındaydım ama doğru çıktı. Özür diliyorum.

    Ankara’da gazeteci arkadaşlarımız seçim öncesinde “seçim toto” oynadı. Aralarında köşe yazarları ve muhabir arkadaşlarımız vardı.

    Çoğu, seçimden önce pek çok il ve ilçeyi gezmiş, genel başkanları ve mitingleri izlemiş, binlerce kişiyle konuşup toplumun nabzını tutmuş, seçim tahminleri yazmış deneyimli gazetecilerdi.

    Toto sonuçlarında AKP’nin yüzde 46.5 oy alacağını, 340 milletvekili çıkaracağını öngören bir tek gazeteci yoktu… Ve dediğim gibi, bunlar siyasetin içinde yoğrulmuş deneyimli arkadaşlarımızdı.

    Benim kişisel tahminim, AKP yüzde 34-38 dolaylarında alacak, CHP ve MHP’nin aldığı oylar da dikkate alındığında en çok 270-290 arasında milletvekili çıkaracaktı.

    Tek başına bir AKP iktidarı çok küçük bir çoğunlukla olabilirdi.

    Ufukta ciddi bir koalisyon olasılığı da görünüyordu.

    Gazeteci arkadaşların totosuna yetişemedim. Oynasaydım tahminlerim bu doğrultuda olacaktı.

    * * *

    Sonuçta herkes tahminlerinde yanıldı. AKP yönetimi, muhalefet partileri, gazeteciler dahil!..

    Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, AKP, CHP, MHP kadroları, herkes ve hepimiz bu oy oranı sonrasında yanıldık.

    Şimdi herkes itiraf etsin! Hiç kimse “AKP’yi yüzde 46.5-her iki kişiden biri” beklemiyordu.

    Çok ilginçtir, sandıktan Türk siyaset tarihinin en büyük sürprizi çıktı!

    Yine de AKP’yi kutluyorum.

    Ancak burada çok önemli bir konuyu anımsatmakta yarar görüyorum. Bu iktidar döneminde yazdıklarımın tamamı doğruydu. Benim görevim yazmaktır. Orada biter.

    Sonrası milletin tercihidir. Milletimiz tercihini farklı yönde kullanmıştır!

    * * *

    Demek ki Türk milletinin yaklaşık yarısı, sokakta ve her yerde karşılaşıp konuştuğumuz veya tanımadığımız her iki kişiden biri AKP’den memnunmuş.

    Neden böyle olduğu haftalarca tartışılması gereken karmaşık bir olaydır.

    Bu demektir ki, işsizlik, yoksulluk, terör, dış politika yenilgileri, haksızlık, adaletsizlik, gelir dağılımı, bizim insanımızın yarısı için sorun değildir.

    Esnaf, çiftçi, memur, işçi, emekli, ev kadını, öğrenci…

    İnsanlarımızın yarısı durumundan ve ülkenin gidişinden memnun.

    Her şey iyi gidiyor!

    Milletimizin yarısı oylarını “istikrar” için kullanmıştır ve dört yıl daha her şey daha da iyiye gidecektir.

    Örneğin borsa yükseldikçe yükselecek, bu yükseliş milletimize yarayacaktır!

    * * *

    Sevgili okuyucularım, yazdık, yazdık, yazdık!.. Uyardık, belgeledik. Yalan yoktu, yanlış yoktu.

    Sonra bir seçim oldu, hiç kimsenin beklemediği bir sonuç belirdi.

    Gazeteci arkadaşlarımızla konuşurken şu görüş öne çıktı:

    “Demek ki biz uzayda, başka bir gezegende yaşıyormuşuz. Türkiye’nin ve toplumun hiçbir şeyini bilmiyormuşuz! Demek ki insanlar durumdan, gidişten memnunmuş.

    Seçim günü uzay gemisinden paraşütle, hiç bilmediğimiz bir ülkeye indik. Burasının Türkiye olduğunu öğrendik. Ülkenin gerçeklerini, nasıl böyle yanıldığımızı da yakında inşallah öğrenmeye başlayacağız!”

    İşte böyle!..

    Evet Türkiye sadece Nişantaşı yada Robert kolejlilerden müteşekkil değil..
    Fildişi kulelerinin balkonundan görebildikleri, ancak kendi bahçeleri olabilir..
    Arasıra kara trene binip, Anadolu turuna da çıkmalılar ki, mensubu oldukları milleti daha iyi tanıyabilsinler..
    Ekstra, Şoray yolda programını da tavsiye edebilirim..
    Ülke nüfusunun %47 si çoban olmadığına göre, şapkalarını önlerine koyup biraz daha düşünmeliler..
    Sahip oldukları köşelerden, genç subaylarla değil, o küçümsedikleri halkla konuşabilmeliler..

    Bir vakitler, “Bir kadını dansa kaldırabilir misin, Abdullah?”diye soran, Öymen in,bu ülkede hala horon tepenlerin, halay çekenlerin, zeybek oynayanları çoğunlukta olduğunu,cumhuriyet balolarına ve dansa ihtiyaçları olmadığını, artık idrak edebilmiş olmasını temenni ediyorum..

    selamlar..

  6. Yazan:blue Tarih: Tem 25, 2007 | Reply

    FLAŞ !
    Şok araştırma!

    Adını vermek istemeyen üst düzey bir ordu yetkilisi seçimlerden sonra yaptırdıkları geniş çaplı bir araştırmada AKP’ye oy verenlerin çok büyük bir çoğunluğunun “AKP” nin açılımını “Atatürk’ün Kurduğu Parti” zannetikleri için bu partiye oy verdiklerinin anlaşıldığını açıkladı. Bu açıklama üzerine görüşünü sorduğumuz bir muhalefet partisi ikinci adamı: ” Ben söylemiştim, bu halk kör kütük cahil. Anayasa mahkemesine başvurup, AKP’nin aldığı oyların en az %36.7’sinin bize yazılmasını isteyeceğiz. Aksi yönde bir karar ülkeyi kaosa sürükler.” dedi.

    Bir diğer muhalefet partisi lideri ise :”Bu araştırmada gerçek payı olmakla birlikte bizim yaptırdığımız başka bir araştırmada halkın bir bölümünün AKP’yi “Altaylar ve Kurt Partisi” sandıkları için oy verdikleri ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla AKP oylarının 3’te birinin bize yazılması milli menfaatler gereğidir.” dedi.

    :)))
    M. Akif Yücesan- (Genç Siviller)’den.

  7. Yazan:blue Tarih: Tem 25, 2007 | Reply

    Hala akıllanamadı bu lümpenler. Bakın seçmen iradesi konusunda neler yazmışlar (Kaynak: Radikal):

    Cihan Paçacı, MHP:
    Demek ki fındık fiyatı iyiymiş, terör problem değilmiş, milli kaynaklarımızın yabancılara satışında herhangi bir sıkıntı yokmuş, Cumhuriyet değerlerine yönelik kaygısı yokmuş vatandaşın.

    Özgür Çakmak, MHP’nin seçilemeyen adayı:
    Bu halka her şey layık. İhanete göz yumdu. Bu halkla yola çıkılmaz. Halkımız maalesef küçük paralara satıldı. Şehidine ihanet eden bir halkla karşı karşıyayız.

    Onur Öymen, CHP:
    Halk bu kadar sıkıntı çekerken iktidar partisi oylarını artırabiliyorsa bunda rasyonel olmayan bazı sebepler aramak gerekir.

    Erdal Atabek, Cumhuriyet yazarı:
    Seçmenin kaçta kaçı gerçekte aklını kullanabiliyor? Kaçı ‘özgür iradesi’yle hareket ediyor? Kaçı ‘öngörüye’ sahip?

    Bekir Coşkun, Hürriyet yazarı:
    Demek iki kişiden biri AKP’li. Neden insanlar AKP’ye oy vereceklerini-verdiklerini gizlerler?

    Cüneyt Arcayürek, Cumhuriyet yazarı:
    Çoğunluğun, laiklik karşıtı, ulusal yararlara sahip çıkmayan, teslimiyetçi bir partiyi ve iki torba kömür ve 300 milyona onun ağzı bozuk liderini yeğleyeceğini hesap edemedik…

    Hasan Pulur, Milliyet yazarı:
    Bravo aziz milletime… Demek laiklikten yana korku yokmuş… ‘Şeyini şey ettiğimin şeyi’ diyene katlanmadınız mı? Daha nelere katlanacaksınız, hele bekleyin!..

  8. Yazan:Arife Tarih: Tem 25, 2007 | Reply

    Radikal gazetesindeki haberin devamında uzman görüşüne yer verilmiş. Bakın bu söylemlerin psikolojik açıklmasını nasıl yapmışlar;

    strong>Psikiyatrist görüşü: Hata yaptıklarını kabul etmeliler
    Psikiyatrist Doç. Dr. Armağan Samancı: İnsanoğlu ortama uyum sağlayabilen ve değişkenlikleri olan bir yapı. Bu nedenle ülkemizde de her seçimde değişik sonuçlar çıkabiliyor. Tahmin etmek kolay olmuyor. Ciddi anlamda çalışma yapan anket şirketleri, bilimsel ve yöntemsel olarak doğru yapanlar, sonuca yakın tahminlerde bulunabiliyor. Köşe yazarları eğer objektif olarak yazıyorsa sadece anlık deneyimleri etkisi altında değil, mesleki ve yazarlık deneyimlerinin etkisiyle yazıyor. Halkın dönemsel kararıyla yazarların kararı uyumsuzluk gösterebilir. Nitekim de böyle oldu. Her insanda olduğu gibi yazarlarda da ‘kayıp reaksiyonu’ olmuştur. Kendi iç dünyalarında kaybı dengeleyici bir açıklamanın yapılması gerekir. Sürekli yanlış yaptım duygusuna kapılmanın da sıkıntıları olabilir. Yas reaksiyonu, bir sevdiğini, değer verdiğini ya da bir tartışmayı kaybeden insanlarda görülen normal insan davranışıdır. Yanlış bir tahmini çözmek için köşe yazarının yapacağı en güzel açıklama, tahmin edemediğini, hata yaptığını kabul edip arkasından kendi yorumunu yapmasıdır.

    İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Por. Dr. Sedat Özkan: Herhangi bir konuda düşünce üreten bir insan, iki hususa dikkat etmelidir. Konuyu objektif bir analize tâbi tutarak mı yapıyor, yoksa kendi görüşünü geçerli kılan ön bakış açısıyla mı değerlendiriyor? Herkes yanılabilir ancak yorum yaparken kesin çıkarımlara varmamak gerekiyor. Topluma görüş sunan insanların keskin önyargılı çıkarımlar içerisinde olmamaları gerekir. Psikiyatride köşe yazarlarının bu tutumları için bir adlandırma yapılamaz. Sadece bir insan tutumudur. Beklenen tepki, direkt savunmaya girmek yerine gerekçelerini ortaya koymaya çalışırken, kendisini de daha objektif bir tahlile tutabilmesidir. Sınavda başarısız olan öğrenciden de, herhangi bir konu hakkında yanılan köşe yazarından da hemen savunmaya geçmek yerine eksiklik ya da yetersizliğin ne olduğunu konusunda bir özeleştiri yapması beklenir.

    Yeditepe Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Verimli: Köşe yazarları AKP’ye karşı farklı bir tablo çiziyor. AKP aldığı sonuçla beş sene daha ülke kaderinde etkili olacak bir siyasi parti. Çok önemli bir gücü temsil ediyor. Bazı yazarlar, karşıtlıklarını açıkca sürdürmek yerine birdenbire ‘U’ dönüşü yapıyor. Bunun altında geleceklerinden duydukları korkunun yattığı kanaatindeyim. Akla yakın bir takım mazeretler üreten rasyonisazyon yani ‘akla yakın hale getirme’, ‘Ben yaptım ama niye yaptım bir sor’ davranışıdır. Rasyonalize etmek sağlıklı bir davranış biçimi değil. Biraz içgörü (kendisini görme) kazanarak daha gerçekçi yaklaşım doğru olacaktır.

    Hallerini düşününce üzülmemek elde değil, ne diyeyim Allah şifa versin…

  9. Yazan:MY Tarih: Tem 25, 2007 | Reply

    “Bu halkla yola çıkılmaz” lafi bizim elitleri güzel özetlemis. En iyisi onlar kendilerine baska bir halk bulsunlar :))

  1. 1 Trackback(s)

  2. Tem 25, 2007: Mağlup elitler ve mesrur lümpen gazeteciler « felah

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin