RSS Feed for This Post

Derin düşünmeyenin devirdiği çamlar

Sağolsun, muhterem babam çok asabi bir kişiliğe sahiptir. Asabiyeti özellikle araba kullanırken tavan yapar. Bağırmadan, birilerine kızmadan, azar niyetiyle korna çalmadan arabadan indiğini tarih yazmamıştır. Ona sorsanız az biraz yetkisi olsa, kızdığı herkesi asacak kesecek, eline verseler bir kalaşnikof, günlerini gösterecek duyarsız kim varsa. Ben ufak bir gerçeğin aydınlattığı tasavvurumla, “baba kızdığın herkesi öldürmeye ömrün yetmez, bırak yetkiyi ya da cinnet geçirmeyi” derim, “o kadar çok var ki onlardan…”

Babama göre daha aklı başında ve merkezi sinir sistemimin tadilatını yapan “manevi güçlere sahip” biri olarak yine de babamla herkesi cezalandırma konusunda nedense ortak bir benzerliğimiz olduğunu düşünmeye başladım. Duyarsız ve sorumsuz insanlara, onun sinirini ayyuka çıkaran insan modellerine,sadece bunlara kızar babam. Beni kızdıranlar ise kavramların içini kendi aklınca değil gönlünce dolduran, işine gelmeyince dinlemeyi ve anlamayı reddeden, önyargısız bakamadığı için derin düşünemeyen insancık tipleri. Hangi birine yaptığı yüzeyselliği açıklayacaksın, hangi birine “bak o kavram onu demek istemiyor” diyeceksin, hangi birine “atom parçalanır da senin bu önyargın parçalanmaz” diyeceksin. Velhasıl zor, çok zor benim işim. Beni kızdıranların sorumsuz ve duyarsızlıkları, babamı kızdıranlardan kat be kat fazla. Üstelik ben asla babam gibi “keseceksin bunların hepsini” demem. Az önce adı geçen manevi güçlerim buna müsaade vermiyor çünkü. Kulak kesildiği dünyadan başkasına sağır olsa da ve ötekileştirmeye devam etse de, en önemlisi ömrümüm yetmeyecek olduğunu bilsem de cevap hakkımı kullanmalıyım, bir yerlerden başlamalıyım.

15 Temmuz 2007 tarihli Radikal 2 gazete ekinde okuduğum bir yazı, yüzeyselliğin ve önyargının en bariz örneklerinden birini teşkil ediyor. Jeoloji Mühendisliği öğrencisi Şirin Erdem isimli okurun gönderdiği yazıda yer alan tespitler sayın Erdem’in kavramlara yüklediği mana ile doğrudan ilişkili, hatta bazı kavramları bilmediğini bile söylemek mümkün. Jeoloji okuyan biri olduğu için hata yapma oranı yüksek olan yorumcuya,devirdiği çamlara rağmen müsamahalı bir cevap daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.

Şirin Erdem Bey yazısına, annesini hastalığı nedeniyle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırdığını söyleyerek başlıyor. Anne Türkçe bilmiyor, bu yüzden oğluyla Kürtçe konuşuyor. Koğuşta yatan hastalardan başörtülü bir hanımın, Kürtçe konuşmaların ardından kendileriyle selamı sabahı kestiğini yazıyor. Sayın Erdem Bey’in gözlemlemeyi seven biri olduğu yazıdan anlaşılıyor,ancak bence gözlemlediklerini kavramlara yüklediği yanlış manalar ile yorumladığı için hata ediyor. Annesinin katı bir dindar ve aşırı muhafazakar olduğunu söyleyen yorumcuya, Anadolu kadının ne kadar tutarlı ve örflerine bağlı olduğunu hatırlatmak isterim. Bu tutarlılıkta namaz kılma, oruç tutma, yalan söylememe, oğlunun yanında dahi pür tesettür dolaşma, kız-erkek ilişkilerinde müsamahasız bir anlayış vs. gibi genel Anadolu kadını kişiliği yer almaktadır,öyle ki ellerinden tesbih düşmez. Dindarlığı ve muhafazakarlığı bu şekilde anlayan sayın yorumcu, “Bu arada ilginç olan nokta şu ki, annem katı bir dindar, aşırı muhafazakar bir insan. TV’de şehit cenazelerini gördüğünde kendini tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlayan birisi.” diyerek dindar ve muhafazakar kavramları konusunda aklının karışık olduğunu gösteriyor ve çam deviriyor. Şehit cenazelerine ağlayan sadece annesi gibiler değil halbuki, bunu çok iyi bilmesi gerekir. “Annemin elinden tespih düşmüyor” dese anlayacağız ama dindar kelimesinden sonra şehitler için ağlıyor demek, yazının devamında yer alan diğer kavramların nerelere kondurulduğuna dair endişe tohumları ekiyor içime.

Sayın Erdem bir cümlelik(!) dindar ve muhafazakar açıklamasının ardından kendini toparlıyor ve daha makul bir örnek getiriyor. Hani şu Samanyolu TV’deki meşhur diziler… Aslında evet, burada da bir değerlendirme yanlışlığı var, o dizileri izlemekle dindar olunmaz ama şehit cenazeleri örneğinden daha anlaşılır bir örnek “en azından.” Neyse, okumaya devam ediyorum. Gözlemlemeyi seven yorumcumuz ekran karşısında kendilerine burun kıvıran o başörtülü teyzeyi de görüyor ve bir vahim hatayı daha yapıyor. Tam da kendini toparlıyor derken bir çam daha deviriyor. Diyor ki “Polis eşi de başörtülü, hastane odasında hiç kimseye sormadan sürekli Samanyolu TV’yi açıp şu meşhur dizileri izliyor. İnsanları kendince iyiliğe yönlendirmek için, cehennem manzaraları ile korkutan diziler. Yani o da milliyetçi muhafazakar olduğu açıkça belli olan birisi.” Alaylı bir gülümsemenin yüzüme aniden yerleştiğini itiraf etmeliyim. Sanki başörtülü teyze Sağır Odayı ya da Kurtlar Vadisi izliyor da milliyetçi oluyor. Hadi “ölümsüz kahramanları” izlese neyse.El-insaf… Bu arada eşi başörtülü olan polis ile Samanyolu TV’de çıkan meşhur diziler,yorumcumuzun eleştirisinden nasibini alıyor.

Yazı kısa tutulmuş, bu yüzden geçişler ani ve bahsedilenler çok nakıs bir değerlendirme ile ele alınmış. Bu da Sayın Şirin Erdem’e göstereceğimiz müsamahayı biraz daha fazlalaştırıyor. Ve yazısının devamında benim de yarama tuz basıyor. Soruyor “ hani insanları din birleştirirdi?, neden başörtülü teyze, annem Kürtçe konuşuyor diye memnuniyetsiz?” Sayın Erdem bilmelisiniz ki, Türkiye’de çok aşırı bir şekilde yürütülen propaganda var, bu propagandada en büyük rolü medya oynuyor. Medyaya takılıp kaldığımızda, onun bize verdiği mesajlarla düşünmeye başladığımızda hata ederiz. Gerek gafilliklerinden gerekse cahilliklerinden bölücüler safına geçen Kürtlerin sayısı az mı? Bunların medya yoluyla halkımızın zihnine işlenen önyargıyı küçümsemeyin lütfen. Ama haklısınız, dinin birleştirici gücüne hiçbir propaganda mani olmamalı.Zaten olamaz;yeter ki biz kulak verelim. İşte tam bu noktada “namaz kılan ama yalan söyleyen Müslüman” karakterinde olduğu gibi konu başka bir mecraya kayıyor;yani ahlak/muamelat. Birbiriyle çelişen böylesi durumlarda din değil, dine mensup kişi eleştirilmelidir. Yani kısaca, dinin birleştirici gücü vardır ama ayrımcılık yapan din mensuplarının yoktur. Aman dikkat, çamlar devrilmesin !

Eee, bu yazı nereye varacak derken, konu dindar ve muhafazakarın eleştirilmesinden ardından çağdaş ve “evrensel” kişiliğe geliyor. Önce diğerinden duyduğu memnuniyetsizliği dile getiriyor ki, berikini överken zevk alabilsin. Hastanede hastalara bakan hemşire de yorumcumuzun gözlemine takılıyor ve tam puan alıyor. Çünkü Kürtçe konuşsa da annesine hor bakmıyor, aksine ilgi ve sevgi gösteriyor. Başörtülü olmadığı için çağdaş, Kürtçe konuşulmasına kızmadığı için evrensel oluyor kendi halinde bir hemşire. Bana öyle geliyor ki, yorumcumuz görmek istediği gibi görüyor. Çünkü sadece birkaç günde bir hastane köşesinde gözlemlediği bu birkaç gözlem ile çok büyük değerlendirmeler yaparak hataya düşüyor. Başörtü taktığı için ya da katsayı mağduru olan binlerce kişinin aynı hastanede görev yapmasının engellendiğini unutuyor. “Saf Türk, Beyaz Türk, Arap düşmanlığı” nitelendirmelerini İslam mı çıkardı ki, evrensellik, İslam’a mensup olanlardan uzak olsun? Evet,yine çam devirdi. Hemşirenin kadın dayanışmasından yola çıkarak pozitif ayrımcılığına gülümseyen yorumcumuz, bu negatif ayrımcılığın ülkemizde yıllardır var olduğu gerçeğinden hiç söz etmiyor bile. Burada da “onlar hemşire olsa nolcak, Kürtçe konuşan hastalara iyi davranmaz” şeklinde bir önyargıyla cevap verilse, ben de başı açık bayanların da aynı hatalara düşebildiklerinden dem vururum. Halbuki sayın Erdem, kısa değerlendirmesinin yer aldığı gazete ekinde birkaç gün önce yayınlanan bir yazıyı okusaydı ne demek istediğimi anlardı.

Yazının devamındaki satırları okuyunca, müsamahanın sadece bize mi mahsus olacağını düşünmeye başladım. Haklı olarak ben de müsamaha bekliyorum ama yorumcumuz pek oralı değil.Anlaşılan çok efkarlı, canı fena yanmış. Kendisinin çağdaş ve evrensel hemşireye takdir dolu bakışlarını fark etmeyen annesi için hala öteki başörtülü kadın daha canayakın olmasını anlayamıyor ve kendince şu açıklamayı getiriyor: Şirin Erdem’e göre annesinin(ve onun gibilerinin) inancı dine uzak yaşayan insanlara karşı büyük bir düşmanlıkla paralellik arzediyor. Tarikatler, şeyhler, cemaatler vs menşeli bu düşmanlık hissi katı bir dindar ve aşırı muhafazakar dediği annesi için, sadece kaderin garip bir cilvesi. Yorumcumuzun babası ise, Hürriyet, Milliyet ve Radikal gibi dine düşman gazeteleri okuduğu için oğluna kızıyor. Adına “farklılıklara hoşgörüsüz” dediğimiz bir ortamda büyümüş Şirin Erdem’in yüzeysel değerlendirmeleri, üniversite öğrencisi olan Şirin Erdem ile çelişiyor. Halbuki dine uzak yaşamayı “tercih” edenlere düşmanlık besleyen ve şeyhi böyle dediği için buna inanan annesi ne kadar cahil ise, Kürtçe konuşulduğu için nefret emaresi gösteren o başörtülü teyze de o kadar cahildir. Sayın yorumcunun en azından bu tek cümlelik değerlendirmesini okumak bile yüzeyselliği ve önyargıyı bir nebze de olsa aşmış dedirtecekti. Ama ne yazık ki bu kadar basit bir karşılaştırmadan bile yoksun olan yazı çağdaş ve evrensel tıp insanları yetiştiren Cumhuriyet ile ÇYDD, TEGV, TOG gibi insanların aydınlatan STK’ları överek bitiyor.

“Tıp ilmi ve ahlakı Cumhuriyet ile mi doğdu?” demekten alamıyor insan kendini. Yine çam devirdiniz nakaratından çenem yoruldu. Az bir inceleme ile tıp tarihinin dayandığı kökü bulacak eminim. Hani biraz da Cemil Meriç okusa çağdaş olmanın çok da övünülecek bir şey olmadığını görecek muhakkak. Bu kadar komik, bu kadar abeslik, bu kadar yüzeysellik bir üniversite öğrencisine yakışmıyor. “Ben görmek istediğim gibi görüyorum, var mı bir diyeceğin” şeklindeki bir açık sözlülüğe bile hasret kaldık.

Uzun bir yazı oldu. İnandığımı yapmak ve söylemek adına dakikalardır harflere tuşluyorum. Asmak, kesmek insanı ya kahraman ya eşkıya yapar. Benim gibilerin bu çabası ise ancak ahmaklık olarak yorumlanır. Bu kadar “müsamahalı” seyreden yazımı bir sloganla bitirmek istiyorum: “Devrilen çamların sayısı azalana kadar, derin düşünene kadar, kavramlar trafiğini yok edene kadar, YÖK’ü kaldırana kadar, önyargı duvarlarını yıkana kadar, elimizi vicdanımıza koyana kadar, ömrümüz yetene kadar hepimiz ahmak’ız!”

Yazarın kişisel sitesi: http://felah.wordpress.com

 

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 16 Yorum

  2. Yazan:osman timurtas Tarih: Tem 17, 2007 | Reply

    Ayşenur Hanım,

    Şirin Erdem’in yazısını çok iyi tahlil etmişsiniz. Zihninize sağlık.

    Erdem’in yazısının linkini sanırım yanlış vermişsiniz.

    doğrusu: http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7251

    Fakat hemen belirteyim, yanlışlıkla linkini verdiğniiz yazı da okunmaya değer. Hatta yazının Şirin Erdem’in sorunsalına cevap niteliğinde olduğunu bile söyleyebilirim.

    Erdem’in yazısından anlaşıldığı üzre hep “öteki”leştirilmiş olan bir toplumdan geliyor. Bu toplumun güçlü ve zayıf yönlerini, problemlerinin kaynağını bilmeden de kuvvetle muhtemeldir ki üniversiteye girmiştir. Daha sonra kendisini ötekileştirenlerin dünyasının ışıltısı(!) başını döndermiş olacak ki “ötekileştirilen” safından “ötekileştiren” safına geçmiştir. Tabi bu bir psikolojik kandırmacadır. Eziklik psikolojisini yenmeye çalışma gayretidir. Halbuki içinden geldiği toplumun doğrularını, yanlışlarını, problemlerini iyi görebilse ve bunları kendisini ötekileştirmeye çalışanlarınkilerle karşılaştırsa gerçek çözümü bulacaktır. Fakat dediğim gibi kendi sorunsalını çözemediği için daha sonra adapte olmaya çalıştığı ve haliyle muhtemelen üzerinde daha fazla okumalar yaptığı ikinci dünyasında kaybolup zamanında ezilmiş olmanın aklınca acısını çıkartmaya çalışmaktadır.

    Yazınızla bir nokta aklıma takıldı:

    “Jeoloji okuyan biri olduğu için hata yapma oranı yüksek olan yorumcuya,devirdiği çamlara rağmen müsamahalı bir cevap daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.” (AB)

    bu cümleyi niçin kurdunuz?

    saygı ve muhabbetle..

  3. Yazan:osman timurtas Tarih: Tem 17, 2007 | Reply

    yukarıda, sorumu iyi soramamışım, düzeltiyorum:

    “Jeoloji okuyan biri olduğu için hata yapma oranı yüksek olan yorumcuya…”

    yani, Jeoloji oku(muş)yan birinin hata yapma ihtimalinin yüksekliği nereden kaynaklanıyor?

  4. Yazan:murat koçak Tarih: Tem 17, 2007 | Reply

    Söyleyecek pek birşey bırakmamışsınız, çok iyi bir tahlil elinize sağlık.

    Kavram kargaşası maalesef bugün en çok karşılaşılan sıkıntılardan biridir, hatta sıkıntıların birçoğunun sebebidir. Kişiler kavramları gerçek manalarından saptırarak ya kendi düşüncelerini bu değiştirdikleri kavramla ifade ediyor, ya da kasıtlı, olması gerekenin dışında kullanarak kavramın ifade ettiği anlamı unutturmaya çalışıyorlar.

    Her iki durumda cahilliğin ve olaylara objektif yaklaşamanın sonucudur. Kavramların neyi ifade ettiğini iyi bilmek gerekir, aksi takdirde gülünç duruma düşüldüğü (yazıda değinildiği gibi) çok görülür.

    Kısa bir süre önce Türkiye’nin doğusuna bir seyehatim oldu. Kamyonlarda yazan “Star Yarab” sözü dikkatimi çekti. Bu ne demek? diye şaşırdım. Kardeşim yardımcı oldu star kürtçe sitare kökünden gelmeymiş ve “korumak” anlamındaymış.

    Ayrıca,bakış açısında da önyargılardan kurtulmak gerekir. Ne her başı örtülü dindarlığı temsil eder nede her başı açık dinsizliği.

  5. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 17, 2007 | Reply

    Osman Bey öncelikle link bahsini açıklığa kavuşturayım:

    yazıda demişim ki:

    “…Halbuki sayın Erdem, kısa değerlendirmesinin yer aldığı gazete ekinde birkaç gün önce yayınlanan bir yazıyı okusaydı ne demek istediğimi anlardı.”

    Burada bahsedilen yazı Erdem Bey’in yazısı değil aynı gazete ekinde geçen haftalarda yayınlanan Havva Yılmaz’ın yazısıdır.Sayın Yılmaz’ın yazısına gönderme yaparak aynı şeyleri yazmak istemedim. Burada minicik bir düzeltme daha yapmam gerek, “yazı”kelimesine dipnot düşmüştüm ancak yazıda bu vurgulanmamış,editör hatası olarak görülüyor.

    “Osman Timurtaş” ismini duyduğumdan beri dikkatli oluşunı takdir ediyorum. =) Merak buyurduğunuz konunun sorulacağından eminim. “ne alaka” dercesine… Haklısınız. ancak ben bu noktayı vurgulayarak, devrilen onca çama karşı zoraki bir “anlayış”ın ironisini yapmaya çalıştım. Yani genel tabirle ve kısaca ” biliyorsan konuş, bilmiyorsan sus.” konu jeoloji olduğunda Sayın Erdem’i daha tutarlı göreceğimi umuyorum, birkaç gözlemle bu tür genellemenin ancak konuya ilişkin uzaklıkla açıklanabileceğini düşündüm. Dediğim gibi “satır arası serpiştirilmiş ince bir ironi”

  6. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 17, 2007 | Reply

    Murat Bey, siz deyin “önyargı” ben deyim “süpürücü mantık”. Aynı vergi ödeniyor, askerlik konusunda eşitlik sözkonusu, aynı okullarda, aynı sokaklardayız ama…

  7. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Tem 17, 2007 | Reply

    Yazı Wordden aktarıldığı zaman Wp üssel rakamları nedense aktarmıyor sanırım. O bakımdam dipnota yapılan vurgu yazıda gözükmemiş.

    İlgili linki vurgunun yapıldığı yere aldım, böylece anlam karmaşası olmayacaktır.

    Editör.

  8. Yazan:murat koçak Tarih: Tem 18, 2007 | Reply

    Ayşenur hanım,

    Yanlış anlaşılmasın, Müslümanların bu konuda çok daha fazla sağduyulu olduğunu düşünüyorum. Biz ne başı örtülü olmayanı ne namaz kılmayanı dinsizlikle suçlamayız. Ama klasik anlamda da olsa her başı örtülü hemen dindarlıkla adlandırılıyor hatta sizinde belirttiğiniz gibi hemen din yargılanıyor. Bu kabul edilebilir bir tutum değil.

  9. Yazan:şirin erdem Tarih: Tem 19, 2007 | Reply

    ayşenur hanım,
    yazınızda bayağı güzel eleştirilerde bulunmuşsunuz.yazım edebi olarak çok hatalar barındırıyor olabilir. sizin gibi edebi olarak çok güzel yazamıyorum. bir gazete okuru olarak duygularımı yazdım sadece.
    ama bu kadar düşünmekle yorumlamakla zahmet etmişsiniz. babanız gibi benim babam gibi “kesececeksiniz bunların hepsini” diye düşünseniz bu kadar zahmete katlanmaya gerek kalmazdı. siz çok iyi hoşgörülü demokrat düşüncede bir insan olabilirsiniz. sizin savunduğunuz inanç dünyası asla demokrat olamaz. bu benim düşüncem tabi. bizim ortak bir noktada buluşmamız çok zor. size iyi çalışmalar. bu arada sitenizi ilk defa gördüm. bayağı güzel. tebrikler.düşünmek yorumlamak gözlemlemek çok güzel şeyler. fazla okumamanızı tavsiye ederim.en azından din düşmanlarının yayınlarını. ben de böyle okuya okuya bu hale geldim. dini yaşayıştan uzaklaştım diye hayatımı cehenneme çevirdiler. dinden uzaklaşma hakkıda yok zaten değilmi? dinden çıkanın cezası ölümdür. farklı düşünenlere ne kadar hoşgörülü değilmi? bir zamanlar bende sizin gibi dindar muhafazakar düşüncedeydim. o zamanlar herşey çok iyiydi. ne zamanki düşüncelerim inançlarım değişti. dindar ailem ve çevrem bu dünyada cehenneme attılar. siz de birgün bugün inandığınız düşüncelerden uzaklaşmanız mümkün değilmi? düşünce inanç değiştirmenin cezası neden ölüm olsun?
    iyi çalışmalar…
    başarılar..

  10. Yazan:blue Tarih: Tem 20, 2007 | Reply

    şirin hanım,

    “sizin savunduğunuz inanç sistemi asla demokrat olamaz” düşüncesi fazla önyargılı değil mi? İslamın özü, sevgi, tolerans, hoşgörü, alçakgönüllülük, aşk. İslam=müslüman değil. Aylardır Rumi’nin Mesnevi’sini okuyorum. Yıllardır İslam adına bildiğim ne varsa tekrar sorguluyorum. Mevlana da müslüman, Usame bin Ladin de… Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir döker…
    Müslümanlar yüzünden dininden uzaklaşan insanları görünce çok üzülüyorum. Elimden bir şey gelmiyor, kalbim parçalanıyor. Allah size dinin güzelliğini görmenizi nasip etsin. Ve müslümanlara da kendi dinlerini anlamalarını…

  11. Yazan:blue Tarih: Tem 20, 2007 | Reply

    düzeltme: şirin hanım değil, şirin bey.

  12. Yazan:blue Tarih: Tem 20, 2007 | Reply

    şirin bey,

    dinden çıkanın cezası ölümdür. farklı düşünenlere ne kadar hoşgörülü değilmi?

    Dinden çıkanın cezası ölüm filan değil. İslam’ın farklı fikirlerle ilgili duruşu bellidir: Dinde zorlama yoktur. Zorla iman etmek gibi bir şey zaten absürd bir düşünce. İman etmezsem öldürülürüm, en iyisi iman etmiş gibi yapayım, düşüncesi kadar saçma bir şey İslam’a isnad edilebilir mi? Kuran Allah’a inanmayandan çok Allah’a inanır gibi yapanları (münafıkları) zemmetmiş, sonra tutup insanları inanır gibi yapmaya itecek bir hüküm getirebilir mi? Başta mantığa ters…
    Evet Kur’an dinden çıkmayı kötüler ama bunun cezasının öldükten sonra verileceğinden bahseder. Yani dinden çıkanın öldürülmesi diye bir hüküm Kuranda bulunmamaktadır. Mürted’in öldürülmesinin kaynağı tek bir hadistir ve Müslüman olup, tekrar din değiştiren Yahudilerin uyguladığı psikolojik harbi bozmak için verilmiş bir hükümdür. Evet mürtedin öldürülmesi hükmü vardır ama bu, ancak savaşması durumunda mümkün. Yani aslında cezalandırılan “din değiştirmek” değil, hıyanet.
    Konu ile ilgili daha detaylı bilgi için:
    http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00228.htm
    http://www.kuranislami.com/kavramlar/irtitad.html
    http://www.diyanet.gov.tr/turkish/weboku.asp?sayfa=16&yid=4

  13. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 20, 2007 | Reply

    Şirin Erdem,mailimi alıp sornasında zahmet edip sitemize uğradığınız için tşk ederim. Ancak yorumunuz, bana ikinci bir yazı için malzemeler barındırıyor etmeyin eylemeyin.
    Neyse ki bir yorum ile mukabele edeyim. Yazımı baştan sona ya okumamışsınız, ya da okumuş anlamamışsınız. Atladığınız yerler çoğunlukta. Üstelik yorumunuz farklı bir tarafa kaymış. Bilhassa İslami literatürle konuşmadım ki, önyargınızı yine konuşturmayasanız diye ancak görüyorum ki buna engel olamamışım.

    Yazınız edebi olarak hatalar barındırmıyor. Ben de bir edebiyatçı değilim. Hatalarınız konuştuğunuz kavramlara yönelik, bilmeden ya da eksik ve yanlış bilerek konuşuyorsunuz.Hem madem sorarım, edebi hatalar barındıran bir yazı nasıl oluyor da bir gazetede yayınlanıyor, bunda sizin yazınızdaki eleştirilerin kendini bulacağı yerler var,ondan olmasın sakın? Bu kadar düşünmekle ve zahmet etmişsiniz demişsiniz ama, size gönderdiğm mailde de dediğim gibi bu özelde sizin genelde pekçok insanın sorunu ve ne yazık ki bu yüzden gerçek bir demokrasi ve hak eşitliğinden bahsedemiyoruz. Bunu yıkmak uğruna bir değil bin zahmete girerim, sizi babanız kaale almasa da hiç tanımadığınz ben alırım. Çünkü yargılarınızın yargılanması gerekiyor. Asıp kesen bir düşüncede olanları eleştirerek beni de o halde mi görmek istiyorsunuz? Bunu yapmayacağımı çünkü İslam hoşgörüsünün buna müsade vermediğini söylemiştim.

    Ay’a bakmak gerek Erdem Bey, ayı gösteren parmağa değil. Parmağa takılıp kaldığımızda ayı göremeyiz ve zamanla parmağı ay zannetmeye başlarız. Bunun için önyargı ve süpürücü mantıkla konuşmayı bir tarafa bırakarak,gerçeği ehil olanlardan öğrenmemiz gerekiyor.

    Eğer doğru olanı öğrenme gibi bir samimiyetiniz sözkonusu ise sayın blue’nin verdiği linklere bakarak İslam’dan dönenin cezasının ölüm olmadığını görürsünüz.İnce bir farklılığa temas etmek istiyorum. Fikir,inanç,düşünce ve yaşayış farklılığı eğer İslam’a tabi iseniz ihtilaf olarak algılanmakta ve hatta doğal karşılanmaktadır.Sizin dediğiniz gibi inanç ve düşünce değiştirmek İslam’dan çıkmaksa dediğim gibi bunun cezası ölüm değildir;daha doğrusu Kuran’da ölüm emri geçmemektedir.

    Umarım,bu yazılanları da okuyorsunuzdur!

  14. Yazan:murat koçak Tarih: Tem 21, 2007 | Reply

    Sayın Şirin Erdem,

    Dünyada islam dininden döndü diye öldürülen kaç isim sayabilirsiniz? K.Kerim de böyle bir ayet gösterebilirmisiniz?

    Dini yanlış algılayıp size sıkıntı veren ailenizle, sizin ailenize bakarak dini yorumlamanız ve yargılamanız arasında hiç bir fark yok. Ayşenur Bulut’un dediği gibi aya bakmak gerek.

    K.Kerim der ki;”Şimdi sen ondan vazgeç ve esenlik dile, Rabbin kıyamet günü aranızda hüküm verecektir” sanırım sadece bu ayet bile yeterlidir görmek isteyene.

    İslam Müslümanım diyene sorumluluk yükler, yaptırım uygular, değilim diyene değil.

  15. Yazan:haci timurtaş 2 Tarih: May 11, 2008 | Reply

    sayın murat koçak beye
    sayın şirin erdem beye
    sayın şirin blue beye
    sayın ayşenur bulut hanıma
    arkadaşlar sitede yurumlarnızı okudum
    iyi gözel ama bana göre böyle tehlikelı
    bir tartışmaya gerek yuk bence çönkö her satırı bizlere gönah yazdıriyur
    sizlere aydınlatma ihçiyacını doymakla
    birlıkte beni bağışlayın bakın arkadaşlar
    her insan allahın lötfıile yaratılmaktadır u halde bötön kaynat
    allahutalaya inanmaktadır ve uymaktadır
    allah birdır peygamber haktır çönkö
    yeryözınde canlı yukiken cennetın kapısına allahutala muhammed yazmıştır
    o halde .m .haktır allahta birdır çönki
    bötön insanlar anne rahminde möslömandır
    dindardır imanlıdır inançlıdır nurlıdır
    yeryözıne geldıkte sura fikir görış
    ayrılığı yapılmaktadır saygı duymak
    lazım ama dindar bir insan dinden çıkarsa cezası ölöm filan değil ancak
    cezasını allah bilır allah verir cezasını zaten örneklerı vardır şeytanda
    dinde çıktı hiç kimse görebiliyurmu işte
    lanetlendığı için bakın kuranıkerim
    diyurki hertörlö dinde çıkmak cayizdır
    ama möslöman dinınde çıkmaz çönkö dönıp
    dulaşır möslöman dinine gelır yane
    kısacası fikrinı görışını yenebilen herkes möslömandır çönkö yeryözıne geldığınde onlarda möslömandı ve imanı
    kovetlı olan insanlar başını örter
    kapalı giyınır allaha karşı tevesöl ve
    saygı ederler birileride bu nezakete
    korkiyurlar niye bunlar fuhışta fayizde
    bınamazda korkmiyurlarda törbanda korkiyurlar pkk den terörden korkmiyurlarda kapalı möslömanlarda
    korkiyurlar bakın arkadaşlar ana rahmin
    tek bir kapısı vardır ikinci kapıda
    allahın kapısıdır bu kapıdan ayrılanın
    cezasını allah verir ölöm filan değil
    canı veren allahtır alacakulanda allahtır hepımızı rabim muhafaza etsınki dinımızde çıkmiyalım çıkanda
    rabine karşı gönahkardır her dine her
    mehsebe her fikire her göröşe saygı
    doymak gerekir her koyun bacağında
    asılacaktır umarımki sizlere bışeler
    aydınlatım daha emin olmanıziçin törçe
    maillı dini kitapları alıpta okusanız
    dahada sizlerı aydınlık ve hakikat
    bir yula sevk edecektır …saygılar

  16. Yazan:Talha Tarih: Tem 14, 2008 | Reply

    Maalesef islamı arastirmadan ogrenmeden yanlis yasayanlar oldugu gibi, islamiyete karsi fikirler yaratanlarda bu konuda hicbir arastirma yapmadan cogunlukla toplumsal gudulenme veya kisisel yorumlarla islamiyeti elestirmekteler.

  17. Yazan:hacı bayram tilbeç Tarih: Ağu 4, 2009 | Reply

    sevgili arkadaşım osman timurtaşa başarılar diliyorum aynen devam kardeşim benim

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin