RSS Feed for This Post

Selman Rüşdi ve Şövalyelik Nişanı

Üvey evlat (Doğu) gerçeğini yok etmek için öz evlada(Batı) yaranan, bu yüzden de kişilik zafiyeti geçiren isimler gittikçe daha fazla ürüyor. Doğduğu mübarek kucağı reddederek, kahpe yataklarda fikir namusundan yoksun bir şekilde yaşayan isimler cirit atıyor. Hakikat avcısını avlamakla karnını doyuran sırtlanların uğultusu daha sık duyuluyor. Modern zaman şarlatanlarının “piç” edilmiş zihinleri, midemizi bulandırıyor. Piyasaya sürülen bu zihinlere küfredenlerin varlığı kadar, saygı gösterenlerin de oluşu, tahammülü zor bir “gerçek.”

Hem İslam’a inanmıyor hem hakaret ediyor hem de Müslümanlara dinlerini nasıl yaşamaları gerektiğini anlatıyor! Bunun için reform taleplerinde bulunup, üvey olana üveyliğini köle olmayı teklif ederek unutturmaya çalışıyor! Bunu yaparken oldukça yüzsüz, çünkü İslam’ı aşağılayan kitaplar yazarak gözüne girdiği öz evladın ona bahşettiği(!) arsızlık ve şımarıklıktan besleniyor.

Şeytana ayetler yazdırarak İslam’a söven, sadece bir dine sövmekle kalmayıp üvey bellediği öz’üne de söven bir yüzsüz; yüzsüzlüğünden rahatsız olanlardan kaçarak can güvenliğinin sağlandığı kokteyllerde küstahlığına devam eden bir arsız; yaptıklarının karşılığı olarak öz evlat Batı’nın sürekli pohpohladığı bir şımarık: Selman Rüşdi.

İngiliz Kraliçesi’nin doğum yıldönümü… Bu kutlamada Batı’nın saygınlığını kazanmış isimlere ödül veriliyor. Selman Rüşdi hayırlı evlat olarak alıyor saygınlık ödülü olan Şövalyelik Nişanı’nı. Ötekileştirilmek istenen ve kendilerine ancak kölelikle öz’e ulaşabileceği bir gümrük sınırı konulanlar tepkili. Aşağılama, hakaret ve tahriklerle elde edilen bir ödül elbette ki edebi değil siyasi bulunuyor; tahrik ve rencide edici görülüyor. Görmek, ancak istemekle mümkün ve görmek istemeyenden daha körü yok. Ateşi maşayla tutmak isteyenlerin ellerinde yanık izleri görülüyor; kokusu burunları sızlatıyor.

Geçtiğimiz günlrde Ak Parti İstanbul Milletvekili, Avrupalı Müslümanlar Birliği (EMU) Şeref Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş bir basın açıklaması yapmıştı. Açıklama şöyle:

İngiltere S. Rüşdi’ye verilen ödülü iptal etmelidir.

İngiltere Kraliçesinin doğum yıldönümü dolayısıyla, bu ülke resmî yetkililerinin hazırladığı Şövalyelik Nişanı ödülü alanların listesinde yazar Salman Rüşdi’nin bulunması, kamuoyumuzda şaşkınlık, üzüntü ve acı bir burukluk hissi yaratmıştır.

Bütün dünyada bilindiği gibi, yazar S. Rüşdi daha önce yayınladığı “Şeytan Ayetleri” isimli kitabında dinimiz İslam’a, onun yüce Peygamberi Hazret-i Muhammed’e ve kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’e asla kabul edilemez yalanlar ve iftiralar atmış, aşağılayıcı ifadeler kullanmış ve hakaretlerde bulunmuştur. Bu tahkir edici kitabıyla dünyadaki bütün Müslümanlara karşı kin ve nefret tohumları ekmiştir.

S. Rüşdi, bu saldırgan tutumunu bugüne kadar sürdürmüş; herhangi bir özür jestinde bulunmadığı gibi, Danimarka’daki ‘Karikatür Krizi’nde de İslam’a ve Yüce Peygamberimize karşı düşmanca görüşlerini tekrar beyan etmiştir.

Bir yazarın eserleri bir bütün halinde onun görüşlerini yansıtır ve değer hükümleri onu bağlayıcı niteliktedir. İslâm’a merhamet, şefkat örneği Peygamberimize insafsız saldırılarda bulunan bir kişiyi resmî bir şekilde ödüllendirmek, dünyada, bizzat Avrupa ve İngiltere’de yaşayan bütün Müslümanları rencide etmek, onların kutsal değerlerini hiçe saymaktır.

Ayrıca, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT-OSCE) İslamiyet’e karşı haksız hücumları önlemek için İslam Fobiyasıyla Mücadele Birimi kurmuş ve başkanlığına değerli bir Türk Büyükelçisini seçmiştir. Bu kararın AGİT Parlamentosunda alınmasında İngiliz Heyeti olumlu katkıda bulunmuştur.

Salman Rüşdi’ye, şimdi şövalyelik gibi bir asalet ünvanı verilmesi AGİT Parlamento kararına ters düşmektedir. İngiltere ilgili resmî makamlarını, dünyadaki bütün Müslümanları ve biz Türkleri rencide eden ödüllendirme ünvanını iptal etmeye çağırıyoruz. Ayrıca bu son ödüllendirme ile herkesçe zarafeti, vakarı ve merhamet hisleri ile tanınan İngiltere Kraliçesinin bu haklı itibarına gölge düşürmekte olduklarını hatırlatıyoruz.

“Onların” bizi nasıl tasvir ettiği ile değil kendi öz kimliğimizle var olduğumuzu, bu var oluş süresince de üveyliği kabul etmediğimizi, insanlık değer ve itibarının evrensel olduğuna inandığımızı yineleyerek; tamamen tahrik ve rencide edici bu nişanın kralıyet tarafından Selman Rüşdi’ye verilmesini kınıyor; Sayın Yalçıntaş’ın bu ödüllendirmenin reddedilmesi talebine katılıyorum.

 

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 34 Yorum

  2. Yazan:JaneDo Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    İmzamı atıyorum…

  3. Yazan:derinsular Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Müslüman olmuş bir Batılı (mesela Cat Stevens) artık eski dinine inanmazsa, Batılılara da nasıl yaşarlarsa onlar için daha iyi olacağını anlatan onca faaliyette bulunursa, sonra da Türkiye’ye (ya da müslümanların bulunduğu başka bir ülkeye) geldiğinde kendisine herhangi bir ödül takdim edilirse, sizce kınanmalı mı?

  4. Yazan:Pinar Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    güzel düsünceler öfke ve hatta kin kokan bir biçimde anlatilmis.
    Böyle bir durumda Sevgili Peygamberimiz nasil davranirdi acaba?

  5. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Pınar Hanım, uslubumun öfke hatta kin koktuğu doğru. Yalçıntaş’ın konumu gereği kullandığı dil ve uslup var;aynı konumda bulunmadığımdan olsa gerek onun kınamasına ilaveten,öfkemi de açığa çıkardım. Yazıda da geçiyor; hem inkar edecek hem hakaret edecek hem de akıl verecek(!)Bu tahammülü zor birşey. Irak işgalini onaylayan, karikatür krizinde aynı aşağılık tavrı sergileyen bi tip. İfade özgürlüğü olarak falan görülemez. Ortada bir İslam düşmanlığı var ve bu düşmanlığı aşikar birine koskoca bir kraliyet tarafından verilen bir saygınlık ünvanı var. Bütün bunlara rağmen(!) müslümanların öfkelerini kontrol etmeleri gerektiği ve ferasetli davranmaları gerektiği gerçeğinden de uzak olmadığımı düşünüyorum. Benimki belki biraz Hazreti Ömer misali bir öfke…

    ***

    derinsular,

    Kıyaslamanızın yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü Selman Rüşdi “kendi tercihi ile din değiştirmiş olsa da” kendince, başka bir dine veya kültüre tavsiye, yapıcı eleştiri dediğimiz olumlu ve kabul edilebilir beyanlarda bulunmuyor; aksine tahammül edilmez bir davranış sergiliyor.

    ?

  6. Yazan:Gizem Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Merhaba;
    …..Geçen zaman içinde, Papa’ların sayısı o kadar artmış ki! Nüfus cüzdanında Müslüman yazan Papalarla uğraşırken, Vatikan’dakine sıra gelmiyor! Allahın emri olan başörtüsüne ‘’kötü örnek’’ diyenler daha mı az Papa? [veya Selman Rüşdi?] Veya dindar insanları ‘’birinci tehlike’’ ilan edenler daha mı az kardinal?

    Adı üstünde Papa bu, Kelime-i Şehadet getirse zaten Müslüman olur… Papa’nın gelişiyle ilgili olarak en güzel cevabı; Diyanet işleri Başkanı Bardakoğlu verdi: ‘’Yaralarımızı sarmayacak bu geliş’’… Papa’nın, Hz.Peygamberimize (sav) yönelik yakışıksız sözleri dünyayı ayağa kaldırmıştı. Doğru haklıyız buna kızmakta… Ama Papa, ‘’Allah’ın Oğlu’’ ifadesiyle aslında en büyük hakareti, peygamberimiz Hz.İsa’ya yöneltiyor…
    Bunun üzerinde hiç düşünen, bu konuda hiç yazan yok… Halbuki aynı konu hakkında Necran Rahipleri ile tartışan Hz.Muhammed (sav), Peygamber kardeşi İsa hakkındaki bu hakarete o kadar içerlemişti ki, rahipleri mübahaleye davet etmişti… Kadınlarınız kadınlarımıza, çocuklarınız çocuklarımıza, nefisleriniz nefislerimize karşı yüzleşelim ve aramızdan yanlış düşünenlerin haksızlığının Allah tarafından ortaya konulmasını isteyelim teklifinde bulunmuştu (Ali İmran 61)
    Rahipler, onun bu kararlılığı karşısında yemin gününde karşılıklı yeminleşmekten vaz geçtiler… Vergi antlaşmasını kabul ederek, sulh ile ayrıldılar gittiler…

    Hz.İsa’nın ‘’Allah’ın Oğlu’’ olduğu inancı, muharref Hristiyanlığın olmazsa olmaz bir itikadı olarak, Hz.Peygamberimizin (sav) vicdanını cidden yaralamıştı. O kadar ki, İsa Peygamber’e yapılan bu haksızlığa karşı o, İslam ordularını ve kılıcını değil, bizzat kendini koymuştu ortaya… Kızı Fatıma’yı, damadı Ali’yi ve evlatları Hasan ile Hüseyin’i… Yemin sabahı, ‘’Ey Allah’ım bunlar da benim ehlim!’’ diye dua ediyordu, Hüseyin kucağında, Hasan elinde, Fatıma ile Ali ardında… Onun bu kararlılığı ve mesele hakkında bizzat kendi canını sunması karşısında telaşlandı Rahipler… Yeminleşmekten geri durdular…
    Farklı dinlerle ilişkiler ve tebliğ bağlamında diyalog, Hz.Muhammed’in (sav) metoduydu. Ama o, izzet sahibi son elçi olarak, diğer peygamberlerin haklarını, kendi hakkından daha az aziz tutmazdı.
    Dikkatinizi çekerim ki, Hz.İsa’ya yönelik hakareti bizzat kendi canını ortaya koyarak cevaplamıştı, hiçbir ordu gücüne, hiçbir maddi güce sırtını yaslamadan, kendini koymuştu ortaya… O, Allah’a ve diğer Peygamber kardeşlerine hep sadık kaldı… Papa 16.Benedict ülkemizi ziyarete geliyor. Hz.İsa’ya ‘’Allahın Oğlu’’ diyen bu baş rahiple [veya İngiltere Kraliçesi ile] yeminleşecek kim var aramızda? Şimdiye kadar değişik Papa’larla görüşüp el sıkışan İslam liderleri, dini tebliğ görevlerini yerine getirdiler mi? Hakkındaki binlerce seks skandalı, kara para aklama ve mafya-uyuşturucu bağlantılı dava ve spekülasyona rağmen, Vatikan, kendi [ilahlık yolunda] yolunda ilerlemeye devam ediyor. Peki biz ne yapıyoruz? Adına tebliğ demeyelim de hadi teolojik tartışma veya medeniyetlerarası diyalog diyelim: Bir tek Müslüman ‘’Allah’ın Oğlu’’ meselesini kendine dert edindi mi? Yoksa Hz.İsa onların peygamberi, ne halleri varsa görsünler mi diyelim?[Sibel ERASLAN-Velfecr.com]

    Bu rezaletin (ödüllendirmenin) kaldırılması çalışmanızı destekliyorum.

  7. Yazan:Pinar Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Aysenur Hanim,

    “hakli öfke” de bir öfke sekli. Sahsinizi elestirme hakkini görmüyorum kendimde. Ancak ne kadar hakli olurlarsa olsunlar Müslümanlar kendilerini dünyaya anlatamiyorlar.

    Bir kere öfkelendigimiz andan itibaren insanlar dediklerimizi degil öfkeli oldugumuzu hatirliyor.

    Karikatür krizinde de Müslüman aydinlarin sinifta kaldiklarini düsünüyorum. öfkeli makaleler öfkeli sokak gösterilerine dönüstü ve sonunda öfkeli cinayetler
    islendi, insanlar öldü. bunlarin hep manipülasyon vb olmus olmsini isterim. Ama
    su bir gerçek ki bize yapilan hakaret ve haksizliklara oransiz biçimde cevaplar veriyoruz.

    Ayni yanlislar Papa’nin yaptigi terbiyesizlikte de yasandi. O bize hakaret etti, bazi müslümanlar asla tasvib edilmeyecek siddet olaylarina meydan verdiler.

    Siz veya ben diyanet baskani veya sehül Islam degiliz elbette. Ama
    hani bir lâf vardir : “imam’in kuru fasulyeyi fazla kaçirmissa…” diye giden 🙂

    Sizin gibi kültürlü insanlar hakli öfkelerini halka açik yerlerde beyan ettiklerinde bunun nerede duracagi belli olmuyor. Birakin Islam’in imajini filan, Allah’in kurallarini çigneme noktasina geliyor din kardeslerimiz.

    Güzel yazilarinizin devami dilegiyle

  8. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Öfkeye kapılmanın ya da onu dizginlemenin kültür ile alakası olmadığını düşünüyorum. Yorumda da dedim, öfkelenmemek ve kalben buğzetmemek mümkün değil ancak bu sınırları aşmakla kontrolden uzak bir şekilde olmamalı.

    Birilerinin inandığı kutsalına sövmesine kızanlar, inandığına gösterdiği samimiyeti sorgulamıyorsa burada da düşünmek lazım? Yani din bizden Peygamberinize sövüldüğünde ona söveni ve ona sövenin yakınını öldürmemizi istemiyor, ya da mühlet tanımamızı istiyor diyelim,peki bugün öfke seline kapılan müslümanların kuran ve sünnet’e tabi olma konusundaki ihlaslarını sorgulamaya kalksak? Peygamberimizi(s.a.v.) en çok hangisi üzerdi?

    Masum bir insanı öldürmek tüm insanları öldürmek gibidir; bu yüzden öfkelerine yenik düşenlerin karşı tarafı cezalandırma olarak masum insanları katletmelerinde de aynı öfkem ayyuka çıkıyor.Üstelik bu kez İslam’a getirilen yanlış eleştirilere kapı aralanmış oluyor.

    Ancak Selman Rüşdi ve onun gibilerine layık görülen(!)ödüllerin müslümanları tahrik ettiği ve rencide ettiği ve bunun psikolojik bir savaş olduğu aşikar. Hırsızın hiç mi suçu yok? Var, hem de çok…

  9. Yazan:blue Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Sayın derinsular,

    Cat Stewens’ın hristiyanlara İncil’i nasıl okumaları gerektiğine dair şöyle bir yazısı var mı mesela?
    http://www.frontpagemag.com/Articles/Printable.asp?ID=19050
    Ayşenur hanımın tepkisi “Sana ne kardeşim, sen müslüman mısın ki bize dinimizi nasıl anlamamız gerektiğini öğretiyorsun?” şeklinde ki bence haklıdır.
    Bu ex-muslim’lik Amerika’da iyi para getiriyor. Bizde de başlıyor yavaş yavaş bu akım. http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=81696,3
    İran’da muta nikahı varmışmış… Sanki sen Türkiye’de kumaları, başlık parasıyla inekle takas edilen kadınları, namus cinayetlerini çözdün, elalemin muta nikahına takmış. Atatürk’e minnet duymuş, filan… Hep aynı ayak.
    Nuray Mert’in şu yazısı güzel:
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=225161&tarih=26/06/2007

    İngiliz kraliyetinin amacı Selman’a şovalye kıyafeti giydirip güvenlik masraflarını azaltmak da olabilir bu arada 🙂

  10. Yazan:sawyer Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Yusuf Islam, Salman Rusdi’nin yazdiklari sebebiyle oldurulmesi gerektigini soyluyor. Bunun uzerine ne denebilir ki?

    Adam edebiyata yaptigi katkilardan dolayi sovalyelik nisani aliyor. Bunu bile hazmedemeyenler var. Bu din denilen sey insanlarin gozunu nasil da kor ediyor, inanmasi gercekten guc.

  11. Yazan:Pinar Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Kanaatimce petrolün kaymagini ingiliz, fransiz ve abd’li petrol sirketleri yiyor.
    silah üreten firmalarla petrolcülerin çikarlarinin ortak oldugu asikar. Her savasta
    yükselen hisseler de bunun ispati.

    Gelelim müslümanlara. Muhtemel bir Islam birligi (en azindan ortadoguya gelecek bir baris) bu petrol-silah makinasinin önündeki en buyuk tehlike.

    Bu kosullarda ingilizlerin dinimizi karalamak için çalismalar yapmasi kadar “dogal” ne olabilir?

    Hal böyle iken nasil bir strateji izlemek gerek?

  12. Yazan:blue Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Sawyer,

    Bu Cat Stewens’ın 1989’da yaptığı bir konuşma. Kendisi, bu konuda açıklama yapmıştı:
    He has never retracted his statements about Rushdie, but, in a 2000 Rolling Stone interview, he was asked to explain his position on the fatwa controversy and said:

    I’m very sad that this seems to be the No. 1 question people want to discuss. I had nothing to do with the issue other than what the media created. I was innocently drawn into the whole controversy. So, after many years, I’m glad at least now that I have been given the opportunity to explain to the public and fans my side of the story in my own words. At a lecture, back in 1989, I was asked a question about blasphemy according to Islamic Law, I simply repeated the legal view according to my limited knowledge of the Scriptural texts, based directly on historical commentaries of the Qur’an. The next day the newspaper headlines read, “Cat Says, Kill Rushdie.” I was abhorred, but what could I do? I was a new Muslim. If you ask a Bible student to quote the legal punishment of a person who commits blasphemy in the Bible, he would be dishonest if he didn’t mention Leviticus 24:16.

    Furthermore, he states his position on his personal spiritual website, starting as follows:

    I never called for the death of Salman Rushdie; nor backed the Fatwa issued by the Ayatollah Khomeini–and still don’t. The book itself destroyed the harmony between peoples and created an unnecessary international crisis.

    When asked about my opinion regarding blasphemy, I could not tell a lie and confirmed that–like both the Torah and the Gospel–the Qur’an considers it, without repentance, as a capital offense. The Bible is full of similar harsh laws if you’re looking for them. However, the application of such Biblical and Qur’anic injunctions is not to be outside of due process of law, in a place or land where such law is accepted and applied by the society as a whole…

  13. Yazan:derinsular Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    blue:

    Gönderdiğiniz linkteki yazının bir müslümanda uyaracağı hislerin, kendisine İncil’in tahrif edilmiş olduğu söylenen bir hıristiyanınkinden farklı olacağını zannetmiyorum.

    Ayşenur Hanım:

    Tahammül göreceli bir kavramdır.

  14. Yazan:Pinar Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Sayin Sawyer,

    Insan ahmakliginin dini imani olmaz.

    Yusuf Islam Islam’i ilk tanidigi yillarda fanatik sayilabilecek derecede
    ve Islam’in özüne aykiri fikirler beyan etti. Bu hem dinimizi tanimamasindan
    hem de içinden çikip geldigi bati kültürünü siddetle reddetmesinden kaynaklandi.

    Malcom X’de baslangiçta zengin beyazlarin protestan, fakir zencilerin ise
    müslüman olmasi gerektigini savunuyordu. Hacc’a gidince ne kadar yanildigini gördü.

    Dinimizi veya dinsizligimizi herseydan soyut olarak yasamak çok zor. Geldiginiz
    aile, büyüdünüz sehir, gittiginiz okul vb bunlarin hepsi sizin din ile ilgili
    iliskilerinizi etkiler.

    Kaldi ki Yusuf Islam’in yaptigi su veya bu hata ile bir dini yargilayamazsiniz.
    Nasil atom bombasini atanlarin hristiyan olmalarina bakarak bu dini suçlayamayacagini gibi.

    saygilarimla

  15. Yazan:blue Tarih: Haz 30, 2007 | Reply

    derinsular,

    haklısınız.
    Bence buradan çıkan sonuç, İslam’a geçen bir hristiyan, hristiyanlara İncil’in tahrif edildiğinden bahsetmesin…

  16. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: Haz 30, 2007 | Reply

    Ayşenur Hanım’ın düşüncelerine genel olarak katılıyorum. Ancak bu gibi durumlarda öfkemiz ne derece yazılarımıza yansımalı? Doğrusu emin değilim.

    Emin değilim çünkü bugün Irak’ta, Filistin’de, Pakistan’da müslümanların birbirlerine uyguladıkları şiddeti görüyorum. ( Farklı mezhepten olanların veya başlangıçta aynı dava uğruna mücadele edenlerin birbirlerini yoldan çıkmışlıkla suçlaması, karşılıklı camilerin kundaklanması, birbirlerini öldürmeleri ( hatta yakmaları!) vs. Selman Rüşdi’nin yaptıklarının bunların yanında devede kulak hatta sinek kaldığı ortada. Kendi adıma mezhebini, partisini, cemaatini dini haline getirmiş müslümanım diye ortada gezen kişinin İslam’a verdiği zararı değil bir, bin tane Selman Rüşdü biraraya gelse veremeyeceğini düşünüyorum.

    Etrafınıza şöyle bir bakın. Yüzlerce Selman Rüştü var. Bunların çoğunun önyargıları ise yanlış bilgilendirilmelerinden, kalplerinin kapalı kalmasından kaynaklanıyor.

    Tepkimizi tabiki göstereceğiz. Ama hep ağzından güzel söz işitilmiş, muhatabının görüşü ne olursa olsun onu asla kırmamış, gücendirmemiş, kendisine fiziki şiddet uygulayan Taif halkı için “Onlar bilmiyorlar” diye cezalandırılmamaları için Rabbine dua eden bir peygamberin (s.a.v.) ümmeti olduğumuzu unutmadan…

    Saygılarımla.

  17. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Haz 30, 2007 | Reply

    Müslümanların içinde boğulduğu ve ümmet bilincini yitirdiği tefrika’ya da söyleyeceklerimiz var elbette. Ancak Rüşdi meselesi ile bunun farklı olduğunu düşünüyorum. Filistin’deki olaylar ile nakıs bilgimle iyi-kötü bir yazı yazdım ve orada nifak’ın zararlarından bahsetmeye çalıştım. Ancak biri diğerinin tahammülünü azaltmayack olan Rüşdi (ve bu gibi isimler)’in yaptıkları “muhatabın görüşü ne olursa olsun kınamamış” muamelesi ile farklılık arz eder; çünkü tahrik ve rencide edici provakatif söz ve davranaşlar var üstelik bir de kasıtlı verilen sadakat ve hizmet ödülü var. Peki,müslümanların cevabını eleştiriyoruz- İslam’ın böylesi durumlar için cevabı nedir?

  18. Yazan:Doğu Tarih: Haz 30, 2007 | Reply

    Selamun Aleyküm;

    Benden de bir imza!

    Allah’a emanet olun…

  19. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Tem 1, 2007 | Reply

    Peygamberimiz döneminde öldürülen Yahudi şairler konusu ile günümüz dünyasında meydana gelen bu tür olayları kıyasladığımızda nasıl bir analiz sağlklı olur?Bu tür olayların İslam tarihi’nde daha önce de görüldü; mezhepler ve Kuran bu konuda farklılık arz eder mi?

  20. Yazan:Balbazar Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Günlerdir yanda duran “Atilla Yayla’ya Destek” logosunun yanıbaşında “farkli düşünce”ye karşı nefret ve tahammülsüzlüğün savunulduğu bu yazı ironik olmuş.

    Fikrinden, sözünden, yazdığından çizdiğinden dolayı “hain”, “… düşmanı” ilan edip linç edilen mağdurlarımıza kör bir öfkeyle saldırarak “batı”ya başkaldırdığımızı sanıyoruz. Oysa bizzat bu öfkemizin “batı”nın (külliyen bir kültürden değil, iktidar odaklarından bahsediyorsak anlamlıdır ancak bu sözcük) bizi kontrol etmek için kullandığı en önemli silahlardan olduğunu farkedebilsek…

    Kendi insanınızın kendi toprağında yaşamasına izin vermemek gücümüzün değil, zayıflığımızın göstergesi. Elin oğlu da vurur elbette zayıf yerimizden.

  21. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    İslam’a hakaretten kasit nedir bu yazida?

    ‘seytan ayetlerinin’ dogru olup olmamasi sizin tanriyla aranizdaki bagi mi zedeleyecek?

    müslümanlarin pagan dönemi yok saymasi hristiyanlara ve yahudilere göre daha hiddetli ve kati. pagan dönemle ilgili ‘cahiliye dönemi=kizlari diri diri gömülüyorlardi’ ötesinde bilgi nedense yasaklanmaya calisiliyor.

    ‘seytan ayetleri’nden bahsedeni taslamadan önce arap toplumunda lat, menat, uzza gibi anaerkil kökenli bereket tanricalari tapimi hakkinda bilgi sahibi olmak gerek. ama görüyorumki bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmus burada…

  22. Yazan:blue Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Sayın Balbazar,

    Selman Rüşdi’nin hiçbir kitabını okumadığım için yorum yapmam doğru olmaz. Ama, ben İslam dininden ayrılmış bir insanın müslümanlara dinlerini nasıl reforme etmesi gerektiğini söylemesinden hoşlanmıyorum. Bu çok seviyesiz bir davranış. Bunun yanında, Selman Rüşdi’nin makalelerini okudum ve gördüğüm kadarıyla hiçbir derinliği olmayan basit bir adam. Buna rağmen ödül üzerine ödül verilmesi, ünvanlarla taltif edilmesi de şık değil.
    Karşı çıktığımız budur. Yoksa Selman Rüşdi’nin susturulması gerektiğini söyleyen kimse yok. Yukarıdaki yazının üslubu ise Ayşenur hanımın hassasiyetinin tezahürüdür, grubun genel anlayışına tekabül etmiyor. Hepimizin “öfkeli” zamanları olur…

  23. Yazan:Ozgur Aytekin Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Müslüman olmuş bir hristiyan eğer hristiyanlara iftira atarsa kesinlikle ona hayır deriz ve karşı çıkarız.Müfterilere hayır. Özgürlük adı altında kinlerin şeytan ayetleri gibi maskaralıkların pazarlanmasını evet dememiz mümkün değildir. Burada fikir özgürlüğünü yasaklamak isteyen yok.
    Bu arada İslamın ya da müslümanların pagan dönemi yasakladığına dair iddialar tamamen yanlış hatta komik. tüm detaylarına varıncaya kadar (bilgiye ulaşmasını bilen) tüm müslümanlar tarafından bilinir. hayatında islami literatüre dair turan dursun ve benzerlerinin kitaplarından başka hiç bir şey okumamış birileri ancak bunu söyleyebilir. her kabilenin putu veya putları isimleri ve hikayeleriyle beraber bilinir. üstelik cahiliye döneminin tüm ayrıntıları da ibret olması için müslüman lar tarafından aktarılmıştır.

  24. Yazan:Ozgur Aytekin Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    İbnu’l-Kelbî (ö. 204) Kitab’ul-Asnâm(Putlar Kitabı) putlar hakkında her bilgi var.Arayan her bilgiye ulaşır.Kitabın türkçesini bulamazsak eğer arap tarihi hakkında ahkam kesmeden önce arapça öğrenelim yoksa echel sınıfa girebiliriz.

  25. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    islam’i sadece turan dursun okuyarak taniyamazsiniz ayni sekilde paganizmi sadece ve sadece islami kaynaklardan ögrenemezsiniz (ve diger semevi dinlerin kaynaklarindan). bu yanlidir, yanilticidir.

    putperestlik nedir herseyden önce? put nedir? idol nedir?
    eger tapinilacak nesne, fetisse, gücün devredildigi bir idolse bir zeus heykelinin sistine sapelindeki michalengelo’nun tanri freskinden ne farki var? islam dini tasviri yasaklamistir ama ‘büyülü nesne’ olarak arap tipografisini yüceltmistir. put nedir gercekten?

    paganizm bir heykel yapip önünde tapinmaktan ibaret degildir. Evren tanri inanclarini, dogayla bütünlesmeyi iceren anaerkil kökenli bir yasam ve inanc sistemidir. Bunu bilmeden fikir beyan etmenin “tamamen yanlis hatta komik” oldugunu düsünüyorum. ayrica cahilliye dönemi dediginiz kavram “her kabilenin bir putu oldugu” gibi sadece totemizmle aciklanamaz, arap paganizmini sümerlerden
    babillilere, misirlilara bir cok uygarlik etkilemistir. bunlardan bahsetmek islami alcatmaz ya da yüceltmez.

  26. Yazan:blue Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Pagan gelenekleri Hristiyanlığı fazlasıyla etkilemiştir. Trinity, vaftiz, haçın simgeleşmesi, pazar ayinleri (sun day) gibi bir sürü pagan sembolleri hristiyan kültürü içine yerleşmiş. İslam, politeizm ve totemizm ile mücadele etmiş olsa da iliklerine kadar paganizm işlemiş bir toplumun dine pagan sembollerini sokmuş olması ihtimal harici değil. En basitinden bizde nazar boncuğu, çaput bağlama vs. gibi bir sürü pagan geleneği İslam şemsiyesi altında yaşayabiliyor. Bahsettiğiniz kitapları okumadım ama bunun gibi başka geleneklerin de İslam adı altında ortaya çıktığını düşünmek mümkün.
    Bunun dışında İslam’ın geleneği tamamen ortadan kaldırıp herşeyi sildiğini de söyleyemeyiz. Birçok uygulama ( zina edenin taşlanması, muta nikahı, içki, faiz vs.) İslam, hakkında hüküm verene kadar geleneklere ve önceki kurallara uygun olarak uygulanmaya devam etmiş.
    Bununla birlikte eğer bir tanrı varsa, mesajını insanlığın başından beri veriyor olmalıdır ve benzer mesajları tekrarlamış olmalıdır. Bu anlamda İslam, her şeyi sil baştan yapan bir din değil… Kur’andaki ifadeyle peygamber ‘dini tamamlamak için gönderilmiş’tir. Bu anlamda ibadet şekilleri, kurban geleneği vs. paganizm’in yadigarları değil, her dönem gelmiş uyarıcıların ortaya koyduklarının insanlar tarafından bozulmuş ve asıl amacından saptırılmış şekli de olabilir.
    Yani olaya iki bakış açısıyla yaklaşabilirsiniz:
    Bu dinlerin hepsinin birçok ortak noktası var, demek ki hepsi birbirinden evrimleşmiş; veya hepsinin kökeni aynı. Bundan birini seçmek de kişinin kabulüyle ilgili.
    Yanlış mı düşünüyorum?

  27. Yazan:Ozgur Aytekin Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    İslam büyülü nesne olarak arap tipografisini kesinlikle ve kesinlikle yüceltmemiştir.bir takım harfleri ya da kelimeleri yada dili kutsamak tamamen islamın ruhuna herşeyine aykırıdır. Kuranı kutsamamız ise onun Allah sözü olmasıdır uyarı olmasıdır öğüt olmasıdır. Ne arapçayı ne arap yazısını ne de başka bir sembolü kutsamayız. Aksi zaten aynen paganizm olur.

    Laf arasında müslümanlarında sembollere tapındığını iddia ediyorsunuz. Ama bu sizin öyle görmek istemenizden başka bir şey değil.
    Ay kültü güneş kültü kabeye tapınma kurana tapınma iddiaları da zaten hep bu yönde. işin enteresan tarafı bu tür iddialar hep bize aşırı komik gelmiştir. Müslümanlar için hiç bir anlam ifade etmez.

    cahiliye döneminin sadece putlardan ibaret olduğunu kim söylemekte veya sadece totemizmle kim açıklıyor. Ben şimdiye kadar böyle söyleyeni görmedim. paganizm bir inanç sistemidir.

    İlahi metinleri okudugunuzda da bundan farklı bir sonuca varmazsınız.

    İslam onları putatapıcı değil müşrik olarak nitelendirir.İnanç sistemini eleştirir. Tamamen sizin ifade ettiğiniz şekilde nitelendirir.
    arap paganizmini bir çok uygarlığın etkilediğini söylemek çok mümkün. zaten aksini söylemek anlamsız araplar dünyada tecrid edilmiş bir halde yaşamadılar.

    “paganizm bir heykel yapip önünde tapinmaktan ibaret degildir. ”

    kim böyle söylüyor ben şu kadar yıllık yaşamımda ne böyle düşündüm ne de ilahi kaynaklarda bu şekilde bir ifadeye rastladım.

  28. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    sayin blue,
    yazdiklariniza katiliyorum. hristiyan dini bayramlari bile önceki pagan bayramlarinin devamidir aslinda bunu tarihlere bakarak bile kestirebiliriz. Mevsimsel döngüler, ekinokslar, gün dönümleri karsimiza pagan kültürlerde ostara, beltane, samhain seklinde cikarken hristiyanlikta noel, paskalya vb. cikar.
    (21 aralik=kisgöndümü=noel gibi)

    islam dini tanriyi cinsiyetsizlestirmis ve antropomorf(insanimsi) tanri figüründen kurtarmaya calismistir bu önemli bir özelliktir. hristiyanligin ‘tanri baba’si islamiyette gecerli degildir aslinda ama
    toplumlarin ataerkil yapisi tanriyi ‘göksel’ tahtinda oturan ERIL bir figür olarak algilamaya egilimlidir. Oysa tasavvuf alimlerinin bu ERIL yapiyi astiklarini düsünüyorum.

    islamiyette de pagan ayinlerinin yansimalari oldugunu ismini hatirlamadigim bir misirli ülkesinde epey sikinti cekmisti, ona göre
    kabe etrafinda tavaf ritüel olarak pagan kökenliydi. Bu konu hakkinda birsey söyleyemem çünkü yeteri kadar bilmiyorum.

    Bugün kuran, eski ahit ve yeni ahit’in sümer metinleriyle birebir benzerlik gösterdigini biliyoruz. Ayni sekilde sümer metinlerindeki bazi ritüeller de hint metinlerinde de var. İnsanligin deneyiminin birbiriyle benzesmesi cok olagan cünkü tarim gibi ortak bir yolla besin üretiyorlar misal. Dolayisiyla bereket kültleri doguyor.
    Bu bir höyük gibi üzerine katmanlar seklinde eklenmis.

    Bahsettiginiz gibi bakis acisina göre degisir, tanrinin mesajini basindan beri tekrarlamis olmasi ve daha sonra bozulmus olmasi bir bakis acisi. her durumun iki yönü varsa buna yanlis veya dogru diyemeyiz.

  29. Yazan:T. Suat Demren Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Blue’nun söylediklerini destek mahiyetinle..

    Dinlerin içinde doğduğu toprakların yöreselliği ve tarihselliği ile ilşkili olduğuna dair bir yazım:

    “İslam ve Diğer inanışlara bakış”

  30. Yazan:T. Suat Demren Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Evet, bakış açısına göre değişebilir.

    Bu konuda S.Hüseyin Nasr ve Avrupalı gelenekselcilerden F. Shuon ve R.Guenon’un eserlerine bakılabilir. Bu eserlerde ilahi mesajın insanlığın başlangıcından bu yana iletildiği zamana göre nasıl bir sembolizmayı kullandığı ve farklı formlara büründüğüne ilişkin kıyaslamalara ve mesajın tekliğine ilşkin çok detaylı bilgiler var.

    Din ve evrim konusundaki düşüncem ise şöyle.

    19.yy.ın sonundan itibaren Darwinizm, hızla kabul gördü ve biyolojiden başlayıp ekonomi, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve tarih gibi hemen her alanı yaygın bir biçimde etkiledi. Bu, “Din” olgusuna da “Dinlerin Evrimi” olarak yansıdı. İnsanlığın son derece kısa bir zamanını kapsayan yazılı tarihine ve yine kısıtlı arkeolojik bulgulara dayanarak, evrim fikrinin a priori olarak kabul görüldüğü bu materyalist bakışa dayanan “Dinlerin evrimi” düşüncesi, bilimsellik anlamında bile önkabullerden ve arkeolojik kanıtların bu önkabule uygun bir biçimde yorumlanmasından başka bir şey ifade etmiyor.

    Kaldı ki bu materyalist önyargının olmadığı bir bakışla incelendiğinde yaklaşık bir yüzyıldır ele geçirilen antropolojik ve arkeolojik bulguların, tarih boyunca toplumlarda önce tek Tanrı inancının var olduğunu, ancak bunun zamanla bozulduğunu gösterdiğini görüyoruz. Bazı dinler tarihi yorumcularına göre başlangıçta herşeyi yoktan var eden, herşeyi gören ve bilen, tüm alemlerin sahibi olan tek Yaratıcı’ya inanan toplumlar, zamanla Yaratıcı’nın sıfatlarını ayrı ayrı ilahlar olarak düşünme yanılgısına düşüyor ve birden fazla ilaha tapınmaya başlıyorlar.

    Mesela Antropolog Sir Flinders Petrie bu konuda şöyle diyor:

    Eğer ruhlara tapmak tek bir İlah’a tapmaya uzanan bir evrim sürecinin ilk basamağı olsaydı, bu durumda çok tanrılılığın gittikçe tek tanrılılığa evrimleşmesinin kanıtlarını görmemiz gerekirdi… Bunun tam aksine tek görebildiğimiz, tek Tanrı inancının her zaman ilk basamak olduğudur…[….] Çok tanrı inancını ilk oluşumuna kadar izleyebildiğimiz her yerde, bunun tek Tanrı inancının bir çeşitlemesi olduğunu görüyoruz

    Yani bakışa göre değişir diyoruz ama darwinian önkabulden sıyrılıp nesnel bir bakış yaptığımızda da “yaratıcı’nın mesajını tekrarladığı ve bunun zamanla bozulduğu” yaklaşımı daha makul ve delillerle de destekleniyor.

    Hele ki çıkışından 300 yıl sonra tanınamayacak hale getirilen Hristiyanlık örneği de elimizde iken bu entropinin mümkün olduğunu ve çeşitli öğretilerdeki sembolizmanın ifade ettiği anlamların benzerliği sebebiyle tek ilahi köken yaklaşımının çok daha makul olduğunu düşünüyorum.

  31. Yazan:snowqueen Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    sayin özgür aytekin,
    yanlis anlasilma olmus özür diliyorum, islam arap tipografisini yüceltmemistir zamanla müslümanlar tarafindan böyle alginilmaya baslanilmistir. Haç formu nasil kutsal bir formsa Allah yazisi örnegin form olarak kutsallasmistir.

    Her toplumun yükseldigi ve bozuldugu zamanlar olur, Roma veya Antik yunan dönemi büsbütün kötü, rezil degildi, bu bozulmanin altinda ekonomik, kültürel, politik bir cok neden vardir, Cahilliye dediginiz dönemle islam öncesini kastediyorsaniz o cografyada refah düzeyi yüksek halklarin mutlu oldugu dönemlerde oldu. Burada insanalir canindan bezdiren paganizm mi iktidar kavgalari dönem sartlarinda ezilmeleri mi? Bu da baska bir bakis acisi.

  32. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Bir adam bir kitap yazmış. Birileri de kitabını beğenip “aferin” demiş. Beğenmeyenler ise “Körler sağırlar birbirini ağırlamış” demekle yetinebilir. Üstelik açık sözlü olmak da bir erdem sayılabilir.

  33. Yazan:Özgür Aytekin Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    İslam öncesi dönemin kötü olmasının sebebi insanların mutlu ya da mutsuz olmaları değildir ki. Bu iddianın ben ya da herhangi bir müslüman için hiç bir anlamı yok. İster kötü olsun ister iyi.

    Zaten İslam öncesi dönemde hersey yanlış değildi ki. Bir kısım insanlar islami uygulamaların önceden de var oldugunu söyleyerek zihinleri bulandırmaya çalışıyorlar.Bu cok anlamsız insanlık tarihi kesintisiz bir süreçtir. Zaten Kuran da islamın yeni bir şey olmadığı ilk insandan beri var olduğu açıkca söylenir.

    kuran, eski ahit ve yeni ahit’in sümer metinleriyle birebir benzerlik göstermez ama sadece benzerlik gösterir. üstelik kuran ile ne eski ahit ne de incil tamamen benzerlik göstermez.

  34. Yazan:Mücahid Tarih: Eki 6, 2007 | Reply

    Yalancıyı koruyanda yalancıdır.
    Yalancı derken ne demek isteniyor
    1-Verdiği sözü tutmayan
    2-Kendi heva ve hevesi için doğruyu terkeden
    3-Kibirlenen

    Allah’ın dini ile başka bir din bir olmaz.
    Bunu yalancı isen anlayamazsın
    Akılcılık yapma güvendiğin aklının neyin aleti olduğuna bak
    Çünkü vayhe dayanmayan akıl şehvete dayanır.Ama bunu bilen nerede?
    Bir kimse eğer islâmiyette bir eğiklik gördü ise bilsinki o kendisinin eğikliğidir.
    Eleştiren cüretkar ya Cahildir ya Ahmâktır ya da yalancıdır yani kibirlidir.
    Allahtan daha iyi bildiğini iddia eden cahildir.Ama bilmediğini bilmez.Bildiğini bilir.

  35. Yazan:turan çevik Tarih: Haz 25, 2008 | Reply

    tepkinin sebebi nişanı ingilizlerin vermiş olması mı yoksa salman rüştü ye mi verilmiş olması??
    ingilizler ilk kez bir doğuluya nişan vermiyor ki?
    bkz. muhammed hamidullah ( sir ünvanı)
    bkz. fethullah gülen (ingiliz kültürüne hizmet ödülü)
    yani
    verilen nişan mı?
    ingilizler mi?
    veya
    ödül verilen kişi mi?
    irdelenmesi gereken..

  1. 1 Trackback(s)

  2. Tem 20, 2007: Selman Rüşdi ve Şövalyelik Nişanı « felah

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin