RSS Feed for This Post

“Ben Filistinliyim” demek mazide (tarihte) mi kaldı?

Ayşenur Bulut
Uiportal

“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez!”
(M. Akif ERSOY)

 

Filistin’de bir iç savaş yaşanıyor. “Birdenbire nerden çıktı bu iç savaş, neden Filistinliler düşmanı bırakıp birbirine giriyor” gibi sorular anlamsız artık. Çünkü ne iç savaş birdenbire çıktı ne de Filistinliler düşmanlarını bırakıp birbirine girdi; çünkü “düşman” tanımı değişti!

ABD ve İsrail, El-Fetih’i her yönden destekleyerek bir iç savaş çıkardı ve bu süreç Filistin’de yeni bir iktidar kurmak amacını taşıyor. Abbas ve onun gibiler, Filistin davasını satıyor!

Arap ülkelerinden Ürdün, AB de dahil, Amerika ve İsrail El-Fetih’e silah ve para yardımında bulunuyor, politik söylemler geliştirerek Mahmud Abbas gibi “önemsiz” bir lidere dünya genelinde sempati kazandırıyor. Peki Mahmud Abbas’ın liderlik yolunda önü nasıl açıldı?

Irak ve Afganistan’a “demokrasi” götüren güçlerin Filistin için niyet ettikleri ise “barış”! Bu yüzden bazı Arap ülkeleri dahil Amerika ve İsrail için Filistin’de yeni bir hükümet oluşturulmalı ve bu hükümetin başına da kendi çıkarlarını gözetecek(!) biri isim olmalı: Mahmud Abbas. Filistin’de Mahmud Abbas’ı iktidara taşıyan yoldaki engellerin hepsinin kaldırılması gerekiyordu, kaldırıldı. Amaç Hamas’ı yok etmek. Çünkü Ortadoğu’da Amerika ve İsrail’in ilerlemesi Hamas ve Hizbullah’ın yok olması ile mümkün. Bunun için de bölgedeki kilit isimler, yazılan ölüm senaryoları ile tek tek öldürüldü. İlk olarak Yaser Arafat gizli bir ittifak ile zehirlenerek öldürüldü. Ardından Hamas liderlerinden Şeyh Ahmet Yasin,sonrasında da Abdülaziz Rantisi katledildi.

Bu isimlerin öldürülmesi ile Hamas’ın bölgedeki etkisi kırılmış olacaktı. Abbas ve Dahlan, Filistin halkının iradesini temsil etmek değil, işgalci güçlerin menfaatlerine hizmet etmek için var. Seçim sürecinde korkutulan, tehdit edilen adaylara rağmen Hamas bu seçimlerden galip çıktı ancak siyonizmin tuzakları devam ediyordu. Bu kez de Hamas’a yönelik ambargolar artırıldı. Böylelikle halkın, olanlardan Hamas’ı sorumlu tutlması hedeflendi. Gazze ve Batı Şeria bir açıkhava cezaevine dönüştürüldü. Duvar projesi, hedeflenen parçalanmanın en açık delili ve Filistin’de halk ilk kez bu fitneye kanarak parçalanmanın kıyısında. Aralıksız her gün devam eden İsrail bombardımanı, buna karşılık Filistinlilerin saldırmaları, “başka çareleri kalmayan” Filistinlilerin çareyi insan kaçırmada bulması ve her gruptan liderlerin provakatif açıklamaları iç savaşın sinyallerini veriyordu. Abbas’ın önündeki engeller kaldırılıyor, aslında Filistin halkı “sahipsiz” bırakılmak isteniyordu. Kontrollü iktidarsızlık ya da siyonizme bağlı bir hükümet. Filistin’de üçüncü bir duruma izin verilmiyor. İsrail, Hamas saldırısında ölen askerlerinin intikamını(!) bahane ediyor ancak yıllardır kaç milyon Müslüman, İsrail eliyle can verdi/yaralandı/işkence çekti/vatanından sürüldü/? Bağımsızlık mücadelesi artık kan davasına mı döndü?

Gazze’de kontrol Hamas’ın elinde, Batı Şeria’yı ise el-Fetih yönetiyor. El Fetih’in yönetimindeki bölgelerde hayat, Hamas kontrolündeki Gazze’ye göre çok daha iyi. Biri diğerine göre daha refah bir hayat süren bu parçalanmış bölgenin insanları bir zamanlar “Filistinli” idi. Şimdi ise Filistinliler kendilerini, ait oldukları grup ve ideolojiye göre isimlendiriyor, Filistinli olarak değil. Filistin’e 40 yıldır kan kusturanların en pratik(!) çözümü olan “böl-parçala-yut” taktiğinin kolaylığı neden Filistin’de birbirine kurşun sıkanları rahatsız etmiyor? Bağımsızlık mücadelesi- intifada-şereften yoksun bir iktidar için kamplaşmaya dönüştü. Bu bölünmüşlük, “bir insanın vicdanı, Filistin işgaline duyduğu hassasiyet ile ölçülür” diyenleri susturuyor artık.

Fetih, Hamas saldırılarına karşılık İsrail’den yardım alıyor ve oluşturulan “ortak cephe” ile Hamas( diğer küçük gruplar ayrı olarak) yalnız bırakılmak isteniyor. Hamas, seçilmesinin ardından ülkesi için hep uzlaşma arayışları ve çözüm önerileri için kaldırımlarda soluklanırken, Abbas ve adamları her defasında çatışma taleplerini(!)yeniliyor. Filistin davası ancak ve ancak direniş ile çözülür diyenlerin kendisine hakaretler yağdırmasına rağmen birlik-beraberlik çağrılarına devam ediyor. Bomba seslerine Siyonist bölücü çığlıkları karışsa da, hala sesini duyurma çabasında. Amerika, İsrail, AB ve bazı Arap ülkelerinin sabrını zorlayan Hamas direnişi ve duruşu, vicdanı olanların tutunduğu tek “gerçek”; tutunamadıkları “gerçek” ise şeytanın askerlerinin postallarını boyayan gafil ya da zalim diyebileceğimiz Filistinliler.

 

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 8 Yorum

  2. Yazan:İbn-i Haldun Tarih: Haz 27, 2007 | Reply

    Hayret! Derin Düşünceye mi girdim diye iki kez tazeledim siteye girişi 🙂 el vicdan sesini yükselti sonunda Derin Düşüncede.Çok geç oldu ama iyi bir şekilde oldu.Oldukça yerinde tespitler.Ağız gevşekliği göstermeden sağa sola yalpalamadan direk teşhiş yapılmış Ayşe hanım tarafından.El Fetihin neden bu kadar çok ”iyi çoçuklar” olarak görüldüğünüde biraz daha açıklasaydı daha da perspektif kazanmış olacaktı makale… kaleminize sağlık.

  3. Yazan:Ece Tarih: Haz 27, 2007 | Reply

    Ayşenur hanım,
    Güzel yazınız için teşekkürler, ellerinize sağlık..

    Bir ara Pakistan lı gençlerin blog sitelerine uğruyordum..
    Ve bir tanesi ile PKK konusunda tartışmıştık..
    Nedeni şuydu;
    Tartıştığım kişi, PKK yı HAMAS la özdeş görüp, kürt halkının özgürlüğü için savaşan bir örgüt olarak tanımlamıştı..

    Ben de –belki biraz da duygusal davranıp, HAMAS ile PKK nın aynı kefede olmadığını kendime göre nedenlerle izah etmeye çabalamıştım..

    HAMAS ın, şimdiye kadar, silahlı mücadeleyi tercih etmiş olması[haklı olarak], onu dünyanın gözünde, farklı farklı imajlarla, farklı farklı konumlara yerleştirdi..
    Kimisine göre , “terörist”; kimisine göre “özgürlük savaşçısı..” oldu..

    Ülkemize gelip, AKP ile görüşme yaptıkları zaman koparılan kıyameti hatırlarsak, basının bu konuda ne kadar etkili olduğunu daha iyi anlayabiliriz..

    HAMAS bu imajı silebilmek için demokratik yolları denedi ve iktidar oldu ama, dünya medyasını elinde tutan, siyonistler de boş durmadı..
    Bu sonuç kaçınılmazdı..

    Allah Filistin halkına basiret versin..

  4. Yazan:selahattin Tarih: Haz 27, 2007 | Reply

    http://www.vahdet.com.tr
    Ahmet Varol doğru kaynak.

    http://www.palestine-info.info/tr
    Filistin ile ilgili türkçe site.

  5. Yazan:Bülent Günay Tarih: Haz 28, 2007 | Reply

    Ya Allahaşkına burdaki kirli savaşa ikide bir cihad deyip adamın sinirlerini tepesine çıkarmayın..Eğer kör topal islam toplumu aydınlığa ulaşmaya çalışıyorsa yahudileri takip etsin…O zaman herkes neden islam toplumlarının bu kadar güdük kaldığını öğrenir…

  6. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: Haz 28, 2007 | Reply

    Ayşegül Hanım’a güzel yazısı için teşekkürler.

    Filistin her müslümanın gönlünde kanayan yara olmaya devam ediyor.
    Son gelişmelerde olduğu gibi bazen duygular mantığın yerini alıyor. Ani öfkelenmeler, silaha davranmalar sorunu daha da çetrefilleştiriyor.

    Aradan geçen günlerden sonra soğukkanlı bir değerlendirme yapalım. Gazze’den El-Fetih’in kovulması kimlerin işine yaramıştır? Filistinlilerin mi? ABD ve İsrail’in mi? ( El-Fetih yönetiminin İsrail’le işbirliği yaptığı gerçeğini hiçbir zaman unutmadan.)

    Filistinliler bu anlaşmazlıklarıyla İsrail’e rüyasında bile göremeyeceği fırsatı verdiler. Hizbullah’tan yediği şamarla toparlanmaya çalışan Olmert’e, hiçte zannedildiği gibi yenilmez olmayan İsrail Ordusu’na altın tepsi içerisinde fırsat sundular.

    Elinde Red-Bulla kar maskeli gerillaların El-Fetih merkezinde ya da Yaser Arafat’ın konutunda silahlarıyla poz vermeleri insanın nefsine hoş gelebilir. Ancak endişem odur ki; zaten açık hava hapishanesi olan bir bölgede mevcut yaşam koşullarının daha da ağırlaşması zaman içerisinde öfkeli seslerin yükselmesine neden olacaktır.

    Yazılarını her zaman dikkatle takip ettiğim Yeni Şafak’tan Akif Emre’nin şu satırları önemli:

    “Filistin’de yaşananlardan ibret alabilmek için orada neler yaşandığını doğru okumak zorundayız. Hamas’ın el Fetih mensuplarını Gazze’den sürüp çıkarması. Arafat’ın evi dahil resmi ve sembolik değeri olan kurumları ele geçirmesiyle sonuçlanan çatışmaları, İsrail ve ABD’nin yerli işbirlikçilerinin cezalandırılması olarak değerlendirebilmek ne kadar mümkün? Gelinen noktayı bir de Filistin’de, Lübnan’da yükselen antiemperyalist yerli güçlerin dahası İslami hareketlerin zaferi şeklinde okumak, bizi ister istemez İsrail’in dolayısıyla Amerika’nın yenilgisi gibi akla zarar bir yorum yapmaya götürebilir.
    Gazze’de açık biçimde Amerika ile örtük olarak İsrail’le işbirliği yapan el Fetih’in askeri bir yenilgi yaşadıkları açık gerçek. Ancak işbirlikçileri cezalandıran bu zaferin Filistin davasının kazanç hanesine yazılacak bir sonuç doğuracağını da aynı kesinlikte iddia edebilmek ise neredeyse imkansız görünüyor.”

    Yazının tamamı için: http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=5697&y=AkifEmre

    Emre’nin de belirttiği gibi sonuç Filistin’in kaybı olmuştur.

  7. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Ece Hanım haklısınız, Hamas’ı terörist ilan edenlerin El-Fetih’e silah yadımı yapıyor olmasındaki zihniyetin en birinci etkeni siyonist medyadır. Hamas’ın da eleştirebileceğimiz yönleri olabilir; bu ayrı bir mesele. HAMAS uzun zamandır diyalog çağrılarında bulunuyor;duyan-duymak istemeyen-kim?

    Tuncay Bey, Filistin her müslüman hatta ehl-i vicdanın kalbinde bir yaradır ancak dediğim gibi kime ağlayacağız; Filistinli olarak kalanlar kimler ? Bunca yldır direnenlerin şimdi bu tefrikaya düşmeleri İslam dünyası adına korkunç birşey. Yeni Ortadoğu haritası yavaş yavaş şekillenecek(mi) ?

  8. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Haz 29, 2007 | Reply

    Bülent Bey, İslam toplumu sizin deyiminizle aydınlığa çıkacaksa Yahudileri takip etmekle değil Kuran’a hakkıyla tabi olarak gerçekleştirecektir. Bunu ifade edişinizdeki uslubunuzu beğenmesem de İslam alemine yönelik eleştirilere katılmamam mümkün değil. Bu anlamda “güdük” müslümanların aslında bir kılavuz, model ya da çözüm eksikliği yok. Sorun yani müslüman toplumların sorunu, tadil-i erkana riayet etmemeleri ve sorgulamadan uzak kalmalarıdır.

  9. Yazan:hasan geniş Tarih: Haz 30, 2007 | Reply

    Hamas’ın, El-Fetih’in vs. bir bütün olarak Filistin’in içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmasının tek bir yolu var: Türkiye Milli Mücadele (Kuvay-ı Milliye) tarihinden ders almak. (Lütfen günümüz sözde ulusalcıları, kuvvacıları ile karıştırmayınız.)

    ****

    Konu ile ilgili kısa bir alıntı yapmak istiyorum:

    ————–

    Filistin’e El Sürülemez! Mustafa Kemal Paşa Avrupa’ya İhtar Ediyor:

    Son günlerde ortaya çıkarılan bir belge Mustafa Kemal’in Arap âlemi ve Filistin meselesiyle ne kadar ilgili olduğunu ortaya koydu.

    Söz konusu belgeyi, Dünya Gündemi gazetesi ve Halka ve Olaylara Tercüman gazetesi yayınladı. Belge, İçişleri Bakanlığı Matbuat Umum Müdürlüğü antetini ve 20 Ağustos 1937 tarihini taşıyor. Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Cumhurbaşkanlığı’na hitaben yazdığı ön sunuş yazısında “Bombay Chronicle gazetesinin 27.8.1937 tarihli nüshasında ‘Filistin’e el sürülemez, Kemal Paşa Avrupa’ya ihtar ediyor’ başlığı altında bir yazı intişar etmiştir. Bu yazının Türkçe örneği ilişik olarak sunulmuştur. Bu vesile ile saygılarımı tekrarlarım.” demektedir.

    Mustafa Kemal’in, Meclis’te yaptığı bu konuşmayı, önce, Ankara’da Türkçe yayınlanan Hakimiyet-i Milliye gazetesi yayınlamış. Hindistan’da yayınlanan Bombay Chronicle gazetesi de bu açıklamayı Hakimiyet-i Milliye gazetesinden almış. Aslı Ankara’da Milli Arşiv’de 030 10 266 793 25 numaralı dosyada saklı tutulan belgeye göre, Mustafa Kemal’in Kutsal Topraklar’la ilgili olarak Meclis’te yaptığı bu konuşmanın tam metni şöyledir:

    “Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Arapların arasında mevcud olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız.”

    “Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmiyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamber’in son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahaddin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmiyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.”

    ***

    Saygılar,

  1. 1 Trackback(s)

  2. Tem 20, 2007: “Ben Filistinliyim” demek mazide(tarihte) mi kaldı? « felah

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin