RSS Feed for This Post

Çorak ülkenin çolakları…

Metin Thepoor
Jazzetta

Vurunca meşale kızıllığı terli yüzlere
İnince dondurucu sessizlik bahçelere
Başlayınca can çekişme taşlık ülkede
Bağıranlar ve ağlayanlar
Mapusane ve saraylar ve yankıması
Gök gürlemesinin, baharda, uzak dağlarda
O adam ki yaşıyordu, şimdi ölüdür
Bizler ki yaşıyorduk, şimdi ölüyoruz
Sabrımız tükenmiş

Burada su yok yalnız kaya var
Kaya ve susuzluk ve kumlu yol
Yol döne döne tırmanıyor dağlara
Dağlar ki sırf kaya, su yüzü görmemiş
Su olsaydı durup içerdik birer birer
Kayalar arasında kim durur, kim düşünür
Ter kupkuru, ayaklarsa kuma gömülü
Hiç olmazsa su olsaydı arasında kayaların
Ki ölü dağın çürük dişli ağzıdır, tüküremez
Kişi burda dikilemez, oturamaz, yatamaz
Üstelik sessizlik de yok bu dağlarda
Ama kuru kısır gök gürlemesi var, yağmursuz,
Üstelik çile yerleri de yok bu dağlarda
Ama asık mor suratlar sırıtır ve hırlar
Çatlak duvarlı evlerin kapılarından

Su olsaydı
Kaya olmasaydı
Kaya olsaydı ama
Su da olsaydı
Ve su
Bir pınar
Bir gölcük kayalar arasında
Hiç olmazsa su sesi olsaydı
Değil ağustosböceği
Ve türküyen kuru otlar
Ama bir su sesi kayalardan
Şakırken yalnız gezer ardıç kuşu orada çamlarda
Şıp şıp şıp şıp şıp şıp
Ama ne gezer su

(…)

“Ey insanoğlu, bilemez, söyleyemezsin, çünkü bildiğin ancak bir kırık hayaller şehridir güneşin kavurduğu” diyen T.S. Eliot’ın “Çorak Ülke”sinden bir pasaj sundum size. Bu uzun şiir yanılmıyorsam “Nisan, ayların en zalimidir” diye başlar.

Bizim ülkede mebzul miktarda “zalim ay” vardır. Eylül gibi… Mart gibi… Şubat gibi… Mayıs gibi… Bu gruba Nisan da katıldı nihayet. Böyle olunca da aklıma Çorak Ülke geliverdi. Ve ey –bu topraklarda yaşayan- insanoğlu, bilemez, söyleyemezsin, çünkü bildiğin ancak bir kırık hayaller şehridir güneşin kavurduğu…

Bendeniz bugünlerde ülkeleri, literatürdeki kategorilerin dışında, kafama göre sınıflara ayırıyorum arkadaşlar. Yeni hobim bu. Eskisi, yarım asra yaklaşan ömrüme kaç darbe sığdığını ve kaç yılıma bir darbe düştüğünü hesaplayıp durmak idi –sayı fazlalaşınca hesap yapmak zorlaştığından vazgeçtim. Evet, bana göre ülkeler şöyle sınıflandırılabilir:

1. ÇORAK ülkeler:

Bunlar hakkında nesre gerek yok, manzum bir eser yeter. Yukarıda bahsettim zaten.

2. SALAK ülkeler:

Bunlara kısaca “AB ülkeleri” de denebilir. Kafaları karışık, bedenleri kırışık, derileri buruşuktur. Hele içlerinde bir Frengistan vardır ki, salaklığı dillere destandır. Türkiye’nin kendileri için ne kadar hayati öneme sahip bir ülke olduğunu anladıklarında o sersem kafalarını taşlara vuracaklardır bu ülkeler. Örnek: Verdim ya demin! (Son dakika notu: Meymenetsiz Sarkozy’yi CB seçmekle Frengistan artık bu kategoriden çıkmış oldu. Yeni bir kategori oluşturdum: SOMSALAK ülkeler.)

3. SOLAK ülkeler:

Bunlar şimdilerde Latin Amerika nam kıtada konuşlanmışlardır. Boylarına poslarına bakmadan Sam Amca’ya kafa tutarlar ve iyi ki de öyle yaparlar. Severim kerataları. Vaktiyle çok çekmişlerdir ABD uşağı faşist cuntalardan. Dinci minci filan demeyip Ahmedinecad’ı yanaklarından öperler şapır şupur. Bak bunu hatırlayınca sinirlendim şinci. N’olucak, hepsi mürteci ve de takiyyecidir bunların! Örnek: Venezuella.

4. IRAK ülkeler:

Sam Amca’nın aradaki ırak mesafeye filan bakmadan kafasına eser esmez saldırdığı, yerle yeksan eylediği ülkelerdir. Adı üzerinde, Irak bu ülkelerden biridir. İran da bu kategoriye adaydır ama sıkar biraz.

5. ÇIPLAK ülkeler:

Kara kıtada konuşlanmış sefillerdir bunlar. Çıplaklıkları yarı iklimdendir, yarı global düzenden. Sayılmazlar kırılmaklan, tükenmezler açlıklan. Örnek: Haiti (Yok yahu, o Afrika’da diiil!)

6. TIRLAK ülkeler:

Bunlar eskiden bir nevi “solak”tılar, ne olduysa oldu, tırlattılar. Kendilerine gelmeye çalışıyorlar ama olan oldu. İflah olmaları biraz zor bu saatten sonra. Hesapta “eskiden ekmek vardı, özgürlük yoktu / şimdi ekmek yok, özgürlük var” şeklinde avunuyorlar ama, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını görmeleri uzun sürmeyecek pek. Örnek: Rusya.

7. OYNAK ülkeler:

AB ülkeleri bir bakıma bu kategoride de sayılabilir. Eklemleri kireçlenmiştir, hatta neredeyse YATALAK olmuşlardır ama yine de KORKAK’lıklarını gizlemek için kendilerini HELAK edercesine OYNAK figürler sergilerler uluslararası dans pistinde. Ruhlarının aydınlık tarafı ile karanlık tarafı durmadan birbiriyle çatıştığı içindir bu ikircim.

8. ALÇAK ülkeler:

Hiçbir ülke alçak değildir, ülkelerin ne suçu var kardeş! Alçak olan, devletler ve onların rejimleridir.

Laf aramızda, bütün devletler bir yana, bizimki bir yana! Pek severim kendisini; “baba”dır, benim iyiliğimi düşünür, kendi halime bırakırsa ya davulcuya ya zurnacıya varacağımı bilir. Arada bir kötek atar –tamamen benim iyiliğim için canım, babanın vurduğu yerde gül biter. “Gül”ü ve “bitmek”i başka türlü okumayın –kalbiniz kötü sizin ayol!

Az kalsın unutuyorduk örnek vermeyi. Dünyada alçaklığın ilmini yapmış iki ülke vardır: ABD ve İsrail. Lakin hangisi ötekinden daha alçaktır, işte bunu bir türlü anlayamadım gitti.

9. KAÇAK ülkeler:

Bunlar kimden kaçıyordur? Demokrasiden kaçıyordur, insan haklarından kaçıyordur, hukuktan kaçıyordur, insanlıktan kaçıyordur. Diğer kategorilerdeki birçok devlet ve rejim, bu kategoriye de girer. Örnek: Ohooo, hangi birini örnek vereyim? Hadi bari, Kuzey Kore’yi örnek vereyim de bizimkiler kıllanmasın durduk yerde.

10. ZAMBAK ülkeler:

“Ler” değil, yalnızca bir adet: Finlandiya. Beyaz zambaklar ülkesi. Hayatımdaki ilk darbe olan 27 Mayıs’ı ABD’nin sevk ve idaresinde yapanların roman niyetine okudukları dandik kitabın adıydı galiba bu. Geçmiş zaman, pek hatırlayamıyorum. Hayret, herifler kitap da okuyormuş o zamanlar. Halbuysa 12 Mart ve özellikle de 12 Eylül’de kitaplarla araları hiç iyi değildi zat-ı muhteremlerin. Hiç unutmam, yıldırım harekatıyla ev araması yaparlarken, Vladimir İlyiç Lenin’i “VI. (Altıncı) Lenin” diye okumuşlardı evlerden birinde. Yine hiç unutmam, bir hışım daldıkları evin sahibi kendilerine “Arkadaşlar, ben antikomünistim!” demişti de ekibin başındaki zat kendisini “Lan bi de ikrar ediyor, komünistsen komünistsin, ne çeşit komünist olduğunu sordum mu, götürün bu ipneyi de görsün gününü!” diye azarlamıştı.

11. KONAK ülkeler:

Hemen aklıma gelen birini örnek vereyim: Kıbrıs’ın kuzeyindeki devletin konuşlandığı ülke. Yıllarca, ülkücü mafyanın, derin güçlerin, ipsiz sapsız ve tekinsiz tiplerin konakladıkları, babalarının çiftliği gibi at oynattıkları, orayı bir derin suçlar cenneti haline getirdikleri bir yer. Ülkenin halkı nihayet sesini birazcık yükseltip The Sülü in Kıprıs Bey’i başından defetti de azıcık rahat nefes alır gibi oldu.

12. ÇOLAK ülkeler:

Başkalarını bilmem de ülkemiz bu kategoriye girer, bunu biliyorum. Bizim ülkede eskiden İdris Küçükömer Hoca’nın meşhur deyişiyle “sol sağ idi, sağ da sol”, emme velakin şincik “sol” neredeyse tümden mafiş. Sol adına ortada görünenlerin ezici çoğunluğu düpedüz faşist. Köklerine dönmenin şehvetiyle öyle bir kudurdular ki, klasik faşistler bile şaşırdı “Lan n’oluyo, faşoluğun namusu elimizden mi gidiyo?” diye. Herifler gündemi bir asır geriden takip ettikleri için, İkinci Genel Savaş sonrası ormanda unutulmuş Capon askerlerine döndüler. Kendilerini akıllı, elalemi de sersem zannettikleri için, “Ulusalcıyık!” diyerek faşist milliyetçiliklerini, nasyonal sosyalistliklerini kamufle edebileceklerini sanıyorlar. Yakın zamanda çıkarmaya niyetlenilen bir iç kargaşanın paramiliter kıtalarını bunlar teşkil edecek gibi görünüyor. Bunlar kontra, anlayacağınız. Eski efendileri ABD izin verecek mi bakalım, göreceğiz. Ülkemizin üzerinde büyük oyunlar oynanıyor, uyanık olmamız ve böyle bir felakete meydan vermemek için ona buna “vatan haini” yaftası yapıştıran bu bölücülerin maskelerini indirmemiz gerekiyor. Eğer işimiz ABD gibi bir kötülükler imparatorluğuna kaldıysa, halimiz haraptır. (Hay Allah, nedense “Ey insanoğlu, bilemez, söyleyemezsin, çünkü bildiğin ancak bir kırık hayaller şehridir güneşin kavurduğu” diyen T.S. Eliot’ın “Çorak Ülke”si geldi aklıma yine. Bu uzun şiir yanılmıyorsam “Nisan, ayların en zalimidir” diye başlıyordu.)

Efenim daha sırada orak, durak, arak, cırlak, odak, kurak, sulak, tarak, malak, zırlak, avanak, hamak, otopark, kabak, nacak, sıcak, salıncak, kınalıyapıncak, oyuncak, yumurcak, kucak, yavrucak, kaçak, saçak, bıçak, uçak, fırıldak, kundak, ışıldak, dişbudak, tombalak, dangalak, asalak, yarımyamalak ülkeler var emme yoruldum gayrı. Bugünkü yazımızın da sonuna gelelim böylece kazasız belasız sayın seyirciler. Buradaki arkadaşlarla anlaşmam var; diğerleri derinlere dalarken bendeniz hafif takılıyorum. Duyamadım, “derin”in karşıtı “hafif” değil miydi? Neyse, farketmez, nasılsa “cumhuriyet”in karşıtı da “demokrasi” değil, di mi!

 

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

 ”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…” 

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin

 

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Derin Göz

 Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot,  Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca,  Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …

 (Buradan indirebilirsiniz)

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:Ecenaze Tarih: May 14, 2007 | Reply

    Elinize sağlık Metin abi:)
    Sizi okumak her zaman büyük keyif…

    sevgi ve saygılarımla

  3. Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: May 14, 2007 | Reply

    Bir dünya haritası önümüzde açık duruyor…

    ülkeler “yeni dünya düzeni” ne göre kategorilenmiş maşallah.

    Nisan ayların en zalimi mi bilmiyorum ama yağmurlardan mahrum kaldık; bu hak yiyiciler yüzünden yağmur da yağmaz oldu desem 90 yaşımdaki ninem’e has paranoyak hallere girmiş olur muyum?

    Saydığınız onca kategoride onca ülke’ye baktım da Metin Bey, siz ‘derindevlet’i de aşmış “derindünya” olmuşsunuz. Amaniiiiiiiiiiiiiiin 🙂

  4. Yazan:fatih demir Tarih: May 14, 2007 | Reply

    Metin agabey,
    Bence Turkiye 3,4 ve 8 haricinde hepsine uyar 🙂
    Ama onlara da uyar diyen biri cikarsa ben itiraz etmeyi kendime yakistiramam…

    Bi de MANYAK ulkeler olsa imis tam olacakmis 🙂

  5. Yazan:metin-thePoor Tarih: May 15, 2007 | Reply

    Ece kardeş, teşekkür ederim, ne mutlu bana.
    Ayşenur hanım, yağmuru bundan sonra çok bekleriz! Dünya batıyor, haberimiz yok.
    Konstantin bey kardeşim, haklısınız. Etrafta sürü sepet manyak görmekten öyle bıkmışım ki, eklemeyi unutmuşum. Siz tamamladınız, iyi oldu.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin